Loading documents preview...
OLUM ve
KIYAMET -ÖLÜME HAZIRLIK-
MAM-I GAZAL *.
SALAM YAYINEV Çatalçeme Sok. Yücer Han No: 46/2
Caalolu/STANBUL Tel.:
527 52 79-513 67 70
:
Dizgi
:
Saray Ltd. ti.
Bask stanbul
-
1999
«Ölüm insanlara öütçü olarak yeter.» Hadis-i erif
ÖLÜMÜ HATIRLAMAK Ey lâhî srlar örenmek steyen!
Bir
kimse:
— lerin sonu: Ölüm, 2 — Son dura: 3 — Kendisine gelecekler: Münker, 4 — Vâdesi: Kyâmet, 5 — Ebedî kalaca Cennet veya Cehennem oldu1
Kabir,
Nekir,
yer:
unu
o kiiye ölüm düüncesinden daha önemli bir düünce gelmez. O kii, akll ise ona ölüm tedbirinden üstün tedbir olmaz.] Nitekim Resûl (S.A.V.) öyle buyurmubilirse,
J tur:
— Akll olan u kiidir
klarak emre uydurur ve ölümünden sonra kalacak ilerde (hazrlklarda) ki,
nefsini zelîl
bulunur.
ölümünü çok anarsa çaresiz onun hazrln görmee balar. Kabrini Cennet bahçelerinden bîr bahçe bulur. Bir kii, ölümü unutursa onun çalmas dünya için olur. Âhiretin azndan gaflet içine düer. Kabrini de Cehennem maaralarndan bir maara olarak bulur. Bundan ötürü ölümü anmak büyük bir fazîlettirTjResûl (S.A.V.) de: Bir kii
— Ey dünya lezzetlerine
kendilerini kaptranlar! diyerek
öyle buyurmutur:
— Siz bütün man
lezzetlerin
yok edildii
(yama
ann!
— O zaman ne zamandr? diye
sordular.
edildii) za-
HÜCCETJ'L-SLAM MAM I GAZAL
8
Peygamber Efendimiz:
— Ölüm zamandr, diye cevap
verdiler.
Yine Resûl (S.A.V.) öyle buyurdu:
— Eer hayvanlar ölüm haberini selerdi, hiç bir
Hazret-i
kimse semiz
Âie
(Allah
sizin bildiiniz gibi bil-
et bulup yiyemezdi!
o kadndan raz olsun) öyle buyur-
du:
lü!
— Ben Resûl
(S.A.V.) Hazretlerine: "Ey Allah'n
dedim. Hiç
kimse ehitler mertebesinde
bir
Resûl (S.A.V.)
mu?
:
— Evet! Günde likte
olur
Resû-
yirmi kere
ölümü anan kii ehitlerle
bir-
harolunur.
Resûl (S.A.V.)
bir
gün
bir
insan topluluunun
yanna
varmt. Onlarn
kahkalar uzaklara kadar yaylyordu. Onlara: Bu meclisinizi bütün lezzetleri bozan eyle kartrnz! diye buyurdu. Onlar da: O ey nedir, yâ Resûlâllah? diye sordular. Allah'n Resûlü: Ölümdür! cevabn verdi. Enes (Allah ondan raz olsun) öyle dedi: Resûl (S.A.V.) bana dedi ki: "Ölümü çok an ki, o seni dünyadan yüz çevirtir ve günahlardan korur."Resûl (S.A.V.) yine öyle buyurdu: "Ölüm, insanlara öütçü olarak yeter." Bir gün Resûlullah Efendimizin huzurunda bir kiiyi övüp duruyorlard. Resûlullah: Onun kalbinde ölüm haberi nicedir? diye sordu. Onlar da: Ondan, ölümü hakknda bir ey
and
iitmedik! dediler.
O zaman — O kii, dir!
Resûl (S.A.V.): sizin
diye buyurdu.
düündüünüz deer
halkasnda deil-
ÖLÜM ve KIYAMET
9
Ebû Süleyman- Dârânî dedi
i
O da:
misin? diye sordum.
ister
lemezsin? dedim. olsam,
u
O
ki:
cevab
Ümmü
Harûn'a: Ölme-
stemem!
verdi:
dedi. Niçin di-
Eer
inana
bir
âsi
kusurda bulunsam onun yüzünü görmekten kaBu kadar günahla HakTeâlâ'nn dîdârn ben na-
bir
çnrm.
sl dileyeyim?
ÖLÜMÜ ANMAK ÜÇ TÜRLÜDÜR Ölümü yâd eylemek, anmak üç
u
Birincisi:
uratndan
gâfil
kiinin
ötürü ölümü
türlü olur:
anmasdr
balar
Ölümü
dünya
düünür de onu
— Dünya ehvetinden, dileklerinden rek korkar.
ki,
kötüler,
ileriyle
çirkin görür:
geri
kalrm!
diye-
onun zemminde bulunmaa
ve:
— Bu ölüm, ne fena, ne yararsz eydir
ki,
önümüzde
belirmektedir! der.
O
ikâyet etsin. Dünya bu güzellikleriyle terkedilecektir. Ölümü bu yolda anmak onu Hak Teâlâ ile megul etmi olur.Eer bütün dünya ona bulank ve skntl gelirse, o da dünyadan nefret duyar, tiksinirse, bu da faydadan uzak kalmaz. istedii kadar
anmasdr
bu kiiler ölümü kendilerini malûp etsin, yensin diye anarlar. Cennet tedarikte ve ükürdedirler. Bu hâlin, bu türlü ölümü sevab çok büyüktür. Tevbe ehli olan kii ölümü çirkin ve kötü görmez. Yalnz ölüm hazrln görmeden giderse diye, ancak bu korku ile ölümü fena görür. Ölümü bu yolda istememek, onun gecikmesini dilemek ziyan vermez.] kincisi: Tevbe ehlinin ölümü
azn
ann
ki,
HÜCCETÜ'L-tSLAM MAM-I GAZAL [üçüncüsü: Ölümü
ârif
kiilerin
10
anmasdr.
Ariflerin ölü-
an
undan ötürüdür ki, Allahü Teâlâ'nn dîdârna ölümden sonra kavumak umududur. Seven kii sevdiine kavumann vâdesini unutmaz. Belki daima o vâdeyi bekarzusunda ler. Daima Yüce Allah'n dîdârna kavumann mü
olur.l
Huzeyfe
(Allah
ondan raz
olsun),
can çekiirken öyle
dedi:
— Dost
geldi,
tam vaktinde
Ve
öyle
dedi:
yine
— Ey Allah'm!
geldi!
Fakirlii zenginlikten,
hastal salk-
ölümü de dirilikten daha çok sevdiimi bilirsin. Ölümü bana kolaylatr. Tâ ki, senin dîdârnla rahat olaym.
tan,
Bu dereceye varmann ötesinde bundan daha büyük bir derece de vardr ki, o da ölümü ne kerîh görür, ne de talep eder, ne acele gelmesini ister, ne de ölümün gecikmesi dileinde bulunur. Yalnz Hak Teâlâ ne hükmeylerse onu diyapmay) braler. Kendi tasarrufunu (kendi dileindekileri \
Böylece teslim ve rza
kr.
Bu ölüm onun yâdna
makamna erimi
olur.
gelince ölümün hallerinden korku
çekmedii, hatta ölüme hiç aldrmad zaman olur. Çünkü Hak Teo, dünyada daima müahede âleminde olur ve âlâ'nn zikri ona galip gelir. Artk ölüm de, dirim de onun zikiçin birdir. kisi de eittir. Bütün hallerde Hak Teâlâ'nn rine
ve muhabbetine
dalm
olur.
ÖLÜM ve KIYAMET
11
ÖLÜMÜ ANMANIN KALBE TESR Ölüm büyük
bir itir
ve
ulu bir tehlikedir. Lâkin insanlar
an
bundan gâfildirler. Ölümü ansalar bile bu gönüllerine ilemez.Dünya ilerine öyle dalarlar ki, baka bir eye gönüllerinde yer kalmaz. Bundan ötürüdür ki, zikrin ve tebihin de o kadar lezzetini bulamazlar.
te
bunun
halvet
bir
ister.
üncesine
— Ey Ey
udur: Mürîd olan bir kii bir tenha yer, Gönlünü bir saat için o tenhalkta ölüm dü-
ilâc
salar.
Kendisine
u hitapta bulunur:
Ölüm günü yaklat. Belki de bugün gelir. Sen bil ki, sana:"Bir karanlk eve gir!" dese-
nefisi
sâlih kii!
Sen o karanlk evin dehlizinde bir kuyu veya serseri bir köpek mi vardr bilemezsin. Ya da yolun üzerinde bir ta vardr, ya da baka bir engel mi vardr, haberin yoktur. Bundan dolay o karanlk dehlize girmekten ödün kopar, korkudan dizlerinin çözülür. Bil ki, ölümden sonraki hâl de bilinmi deildir. Kabirde olan tehlike, bu tehlikeden deildir. Bundan gâfil olmak, bunlar bilmemek ne acâip bir cürettir! Buna asl ilâç, kendi yadalarna, akranlarna bakmaktr. Onlarn çou ölmülerdir. Onlarn yüzleler.
m
ba
aa rini,
hayâllerini hele bir
makam,
bir
aklna
mevkide, kendi
getir.
Düün
muradnda
ki,
her
niceydi!
biri bir
Onlarn
dünyadaki sevinci, ne kadar gaflet içinde olduklarn gösteriyormu. Bir gün anszn ölüm gelip onlar nasl kapt? imdi sen düün ki, kabirde onlarn vücutlar, yüzleri nicedir. Uzuvlar birbirinden nasl ayrlmtr. Onlarn derilerine, etlerine, gözlerine ve dillerine kurtlar nasl üümülerdir! Onlar bu belâya çatmken, arkadaki mirasçlar maln
paylap
yemektedirler. Hattâ
kars baka
bir
erkee de
HÜCCETÜ'L-SLAM MAM-I GAZAL varmtr. Onu temaâ etmekte
eski
12
kocasn unutmakta-
dr.
Sen larn
arkadalarnn durumunu ve günlük yaama-
yine
düün
gafletlerini
ki,
aklndan
geçir. Yirmi
ylda
eriebildikleri ilerin
Onlar bu kadar zahmetOysa kefenleri bezci dükkânnda bulunmaktay-
uratklarn
fikreyle.
habersizdiler.
Sen de kendi kendine:
tedbirleriyle ler çektiler.
onlarn âlemi seyredilerini, gülmelerini ve
d. Bundan
— Sen de onlar
hrsn, eahh liin, bilgisizliin, aptalln onlarnki gibidir. Sana öyle biri saadet nasip oldu ki, onlar senden önce dünyadan ayrldmutlar. Bundan sen ibret almalsn. Nitekim: "o kiiye ne ludur
ki,
bir
gibisin!
bakasndan
Senin de
gafletin,
öütlenir!" diye buyurulmutur!
demelisin.
Sonra da kendi ellerini, ayaklarn, parmaklarn, gözlerini, dilini düünmelisin. Hepsi de biribirinden uzaklaacaklardr. Az zaman içinde de akreplerin gdas, ylanlarn ve yerde yaayan baka haerelerin yiyecei olacaktr.
vücudunu hayâle getir ki, bunlar, pis koku içindedirler, vücudun dalmtr. Uzuvlarn birbirinden ayrlm, murdar bir hale gelmitir.
Sen
kabirdeki kendi yüzünü,
Ve sen ey
sâlih kii,
buna benzer eyleri, her gün ken-
özüne kalb dili ile söyle. Tâ ki, bâtnn haberdar olsun., Ölüleri görünce dille yâd etmenin etkisi olmaz. Âdemolu daima kendisini cenazelere bakarken görür. Sanr ki, daidi
cenazesini görecek, kendisinin cenazesigörmeyecektir. Çünkü o, kendisini hiç bir kere ölü gör-
ma bakalarnn ni
mü
deildir.
Gözle görülmeyen
ey
de vehme gelmez.
Bundan ötürüdür ki, Resûlullah Efendimiz le
buyurdu:
bir
hutbede
öy-
—
======^^
13
ÖLÜM ve KIYAMET
— Doru söyleyin! Ölüm bizim üzerimize yazlm mdr? lar
u alnp götürülen cenazeler tez
mdr?
larn
Biz onlar
yeriz. Biz
geri
dönecek konuk-
topraa koyarz, miras
kendimizden
olarak braktk-
gâfil kiileriz.
.
—
nsanlara ölümü unutturan ey de çok zaman tûM emel (bitmeyen isteklerdir. Bütün fesatlarn, kötülüklerin, fenalklarn da bu tûl-i emel, sonu gelmeyen isteklerdir. j
ba
1
EMEL AZLIININ FAZLET kimse çok yaayacan, ömrünün uzun süreceini ölümün kendisine tez eriemeyeceini düünürse, o kii ölümü hatrlamaz olur ve onun din ilerini yerine getirdii görülemez. Çünkü kendi kendine öyle der: Bir
— Önümüzde çok zaman
Ne zaman sevap ilemek Hele imdiki zamanda rahatmza bavar.
stesek ileyebiliriz. kalm. Sevab daha sonra düünürüz!.. r-
Ama,i tedbiri
bir
kii ölümü
(hazrl)
ile
yakn
urar:
bütün hallerde öümün Bütün saadetlerin asl budur. ] bilirse,
Resûl (SAV.), bn-i Ömer'e öyle buyurdu:
— Sabaha çktm vakit akama kadar sa kalacana htimal verme. Diriliinde ölüm
azn hazr
et.
Salnda
da hastalk yiyeceini bir yana koy. Çünkü, ey Abdullah, yarn HakTeâlâ'nn katnda halinin ne olacan bilmezsin. Resûl (S.A.V.) yine öyle buyurdu:
—
Sizin için hiç bir
eyden korkum
korkuyorum. Bunlardan
uzun ömür dilemenizdir.
biri
yok. llâ
iki
havanza uymanz,
eyden
öteki
de
-
4
HÜCCETÜ'L-ÎSLAM MAM-I GAZAL Resûl (S.A.V.) abdest almak
ken derhal
Teyemmüm
için
1
su aranmaya balanr-
eder, toprakla abdest alrd.
Ashâb-
kiram:
— Yâ Resûlâllah! Su yakndr! dediklerinde Alah'n Resûlü de:
— Su getiren kii bana eriinceye kadar ya sa kalrm, ya kalmam!
derdi.
Resûl (S.A.V.)
bir
gün baz ashâbna:
— Ey sahâbelerim! Cennet'e girmeyi
diler misiniz? diye
sordu.
Onlar da: Evet, Ya Resulallah! dediler.
O zaman
Resûl (S.A.V.):
— Emellerinizi azaltn! Ölümü daima gözünüzün önüne getirin!
Hak Teâlâ'dan hakk ve lâyk
ile
hâyâ
edin! diye
buyurdu. Bir kii bir
kardeine mektup yazp dedi
ki:
—
Dünya uykudur. Âhiret ise uyanklktr. Bu ikisinin arasnda ölüm bir haldir ki, bize satar. Bu iki halin birbirine karmas da yorumu yaplamayan, sadk olmayan rüyalardr, vesselâm.
UZUN ÖMÜR STEMENN SEBEPLER i
Sen bil ki, Âdemolu uzun ömrün sevgisikalbinde yaatr. Bu iki sebepten ötürüdür. Bunlarn biricahillik, dieri de dünya sevgisi'dir. Ey
ni si
*
sâlih kii!
j
ÖLÜM ve KIYAMET
15
Eer
dünya muhabbeti fazla olursa ölüm onu sevdii eylerden ayrr. Âdemolu da bunu düünür, ölümü sevmez.
Onu
kendisine
düman
sayar.
Onu
kendisine uygun
bulmaz] nsan, kendisine uygun gelmeyen her eyden uzaklamak ister. Kalbini kendi arzusuna uygun olan eylere balar. Bu arzular içinde daima ömür sürmek, mal sahibi olmak, kadnlarla evlenmek, çocuk sahibi olmak gibi istekler vardr. Bunlarn gayesi "yeryüzünde kalmaktr. Ölüm bütün bu dileklerine aykr düer. Ölüm neymi unutur. Eer bir lâhza hatrna ölüm gelse onu sebepsiz geriye
Kendi kendisine:
atar.
— Önümüzde nice zaman vardr. Kendi önemli olan ilerimizi
daha büyüdüümüz zamanlar yaparz!
derler.
Fakat büyüyünce de:
— Sabret, hele Ama yalannca
ihtiyar olsun! der.
da:
— Hele u binalar tamam edeyim, oullarma ev-bark yapaym. O zaman gönlümü onlarn düüncesinden rrm! der.
Topra
sular,
üstüne tohum eker. Yine:
— Gönlümü ölüm lursam,
kurta-
uzaklatrp bundan kurtuancak bundan sonra ibâdet lezzetine kavuurum! fikrinden
diye yorumlar yapar.
Böyle
bir
düman
onun gönlünü kartrr, onun kula-
n burar. Bundan ötürü Âdemolu ibâdetini geri brakr. Anszn da ölüm gelir. bâdet hasreti cannda kalr. Cehennem
ehlinin
maktan olsa
feryad çok kere böyle gerektir. Yâni:
ilerini geriye
brak-
HÜCCETÜ'L-ÎSLAM MAM4 GAZAL
16
— Cennet hazrln bugün veya yarn yaparm! demelerinden ötürüdür.
Bunlarn hepsinin asl dünya sevgisidir. Hem de gafletin ölümü akla getirmemesindendir. Nitekim Resûlullah Efendimiz öyle buyurmutur:
— Siz neyi ve kimi dilerseniz
dileyin,
sizden onu geri
alacaklardr.
Ama
udur
u
bile gençlie güvenilir Hattâ bilinmez ki, bir kii yala-nnçaya kadar bin genç ve bin çocuk ölür, gider. ehirlerde bundan ötürü ihtiyarlarn says azdr. Çünkü yalla çok az kii eriir, insanlarn çou daha yalanmadan ölüp gider. Cehaletin bir sebebi de udur ki, insan ksm vücudu salam ve salkta iken anszn ölümün gelmesini uzak sanr. O kadar bir eyi bilinmez ki, anszn gelen ölüm ne kadar enderse, hastaln anszn gelmesi öyle ender deildir. Hastalk anszn gelince ölüm de anszn gelebilir. O halde insan ölümün göz önünde bir güne gibi parlayp durduunu bilmeli. O günein önüne bir gaflet bulutu getirip daima onun gölgesinde yaamay bir i
cehalet
ki,
rahatlk bilmemelidir. I
UZUN EMELDEN KURTULMANIN ÇARES |
Uzun emelden kurtulmann
onun sebebini ortabilindLj imdi onun gide-
çaresi,
Sebebi ise rilmesine, çaresine bakmal. Dünyasevgisinin atlmas çarelerini bundan önce açklamtk- Sözün ksas bir kimse
dan kaldrmakla
olur.
dünyay bilirse dünyay sevmez. Onun lezzetinin birkaç gün olduunu bilir. O lezzet de çaresiz olarak ölümle bâtl olur.SSimdiki zamanda da bulanklktan ve acdan, belâdan
=
17 uzak
n nir.
olmad,
ÖLÜM ve KIYAMET
hiç bir kiinin bunlardan sâfî
Bir kii âhiretin baki
kaldn
kalmad
bili-
ve insan ömrünün ksal-
düünürse unu anlar ki, âhireti dünyaya satan, rüyasnda birkaç akçeyi uyanklnda bin altndan üstün gören dünya uyku ve rüya âlemine benzer. Hadîs-i erifinde Resûl (S.A.V.) öyle buyurmutur: gibidir. Zirâ,
— nsanlar uykudadrlar. Öldükleri zaman uyanrlar. Ama cehlin
düünceler ve gerçek mârifetle olur. öyle bilinmeli ki, ölüm kimsenin elinde deildir. nsann kendi diledii zamanda gelmez. Ne zaman gelecei de belli olmaz. Bunun için, gençlie veya baka bir eye de güven duyulmamaldr. "] ilâc, tertemiz
UZUN EMELN DERECELER nsanlar ömür ve emel uzunluunda ayr ayr düünmektedir. Kimi kiiler dünyada süresiz kalmak isterler. Nitekim
Cenâb- Hak öyle
"Sizin kiminiz bin yl
buyurur:
ömrü olmasn
ister."
(Bakara
Sûresi: 96).
Kimi kii olur
ki,
yldan ziyâde ümitlenmez. Gelecek
bir
yl için tedbir almaz. Kimi kiiler olur
umutlanmaz ve
ertesi
demitir:
gam yeme. Eer ömür kalmsa Eer ömür kalmamsa, bakalarnn rzk
rzkn
için
rzkn da
kalr.
için niçin
zahmet çekersin?
Kimi kii olur
ki:
Bir saatlik bile
Nitekim Resûl (S.A.V.) kit:
günden ziyâde
günü tedbirinde bulunmaz. Nitekim
sâ aleyhisselâm öyle
— Yarnki
ki, bir
yaama umudu
teyemmüm ederken su
yoktur.
istedii va-
i
=
HÜCCETlFLjSLAM MAM-I GAZAL
— Olur
ki,
8
1
su bana erimeden ecel erer! diye buyurdu.
Yine kimi kiiler vardr ki, ölüm onun gözü önünde olur. Öyle ki, hiç bir zaman gözünün önünden gitmez. Nitekim Resûl (S.A.V.) Muâz bin Cebel'e (Allah ondan raz olsun)
öyle
sordu:
— Ey Muâz! mânn Muâz
bin
— Hiç
bir
düünmü
Cebel de
hakikati nedir?
u cevab verdi:
adm atmadm
ki,
ikinci bir
adm
atmak
için
olaym!
çou
bu yolda ayr ayr düünceye sahiptir. Eer bir kimsenin ümidi bir ay kadarsa, ümidi krkgün olandan fazileti daha ziyâdedir. Bu dereceler onlarn ilerinden belli olur]Meselâ bir kiinin yolculukta iki kardei ol-
^nsanlarn
sa
biri bir
lar,
önce
bir
ay içinde, ötekisi
ilk
geri
bir
dönecek olan kardei
de bulunur. kinci kardeinin
Her kii si,
kendisini
yapaca
yl içinde geri dönecek olsa-
ileri
ksa
çabuk
için
hazrln
hazrlk
geri
emelli sanr. Lâkin
yapmaa komas,
tedbirin-
brakr.
onun niâneher
ald
ne-
feste ecelin kendisine mühlet verdiini ganimet bitmesidir.
Nitekim Resûl (S.A.V.)
öyle buyurmutur:
— Be ey gelmeden önce u be eyi ganimet — htiyarlk gelmeden gençliin, 2 — Hastalk gelmeden shhatin, 3 — Meguliyet gelmeden bo zamann, 4 — Ölüm gelmeden hayatn, 5 — gelmeden önce zenginliin kymetini
bilin:
1
vakti
Fakirlik
bilin.
======
19
ÖLÜM ve KIYAMET
Yine Resûl (SAV.) öyle buyurdu: "Sizin her birinizin
dünyadan bekleyecei eyler ancak
unlardr:
— Ya azdrc 2 — Ya unutturan yoksulluk, 3 — Ya fesada veren hastalk, 4 — Ya insan kayd altna alan 5 — Veya hzl ölüm, 6 — Yahut mehur yalanc deccâl dr, 7 — Ya da tez gelen kyâmettir." zenginlik,
1
ihtiyarlk,
bir
ki,
o errin deccâl-
Yine Resûl (S.A.V.) öyle buyurmutur:
— ki nimet vardr lardr: Birisi shhat, Bir hadîs-i
— Sûr'a
ki,
insanlarn
öbürü
çou onlarda aklanm-
bo zaman frsatdr.
erifte öyle denilmitir:
kez üflemek demi geldi. Onu ikinci kez üflemek takip edecektir.Ölüm de bütün arliyle gelmi birinci
olacaktr.
Resûl (S.A.V.) ashâbn gaflette gördüü zaman, onlarn ara yerinden dik bir sesle öyle buyururdu:
— Gerçek olarak size ölüm
gelecektir.
Ya saadetle, ya
ekavetle size eriecektir.
CAN
ÇEKMENN DDET
Âdemouluna can çekmenin acsndan baka iddet ve elem olmasayd
bile,
eer akll
dan, düya lezzetinden hiç rekirdi.
Çünkü
o:
bir
kii ise,
bir lezzet
onun korkusun-
duymam
olmas
ge-
==
HÜCCETÜ'L-SLAM MAM I GAZAL
20
4
— Oda kapsndan
hrsz girse, bir topuzla bana vursa! diye düünse, korkudan uyuyamaz ve uykunun tadn alamaz. Belki hiç bir hrsz gelmeyebilir. Ama Melekil-Mevt'in (ölüm meleinin) gelmesi ve cann almas
mümkün
içeri bir
ve mukadderdir. Takdir-i
lâhi'dir.
ban
dudun gelip baskn yapmasndan, dan daha korkunçtur. Böylece:
— Ben ölümden korkmam! demek
Bu ise bir haytopuzlamasn-
gafillikten
baka
bir
ey deildir. Can çekimenin ac ve söz
leri
birlii
ile
için
bütün din büyük-
etmiler ve:
— Can verme, testere
zahmetleri
ikiye
bir
kimseyi klçla yaralamaktan yahut
biçmekten daha
çetin,
daha zordur! demi-
lerdir.
yarann acs undan olur ki, bir uzvumuz ne zaman yaralansa, ruhumuz ondan haber alr. Ve açk bir gerçektir ki, klç yaras. ruha büyük bir strap verir. Bundan ötürüdür ki, atein acs bütün vücut parçalarna geL
Sen
bil ki,
dalr. Can çekime öyle bir acdr ki, yalnz ruhta belirir ve ruhun bütün varl o acya boulur. Can veren kiinin susmas, ses çkaramamas, güçsüzlüündendir. Öyle ki, can vermenin güçlüünden ötürü dil tutulur. Akl akçer,
na döner. Bunu da ancak bunu tadan, bu hâli yakînen görolan, ya da nübüvvet nuru ile bu hali görmezden önce bilmi olan bilir.' Nitekim sâ aleyhisselâm öyle demi-
mü
tir:
— Yâ havâriyyûn! Dua
HakTeâlâ benim caalmay kolaylatrsn! Ben ölümden o kadar korkuyorum ki, ölümün verdii bu korkudan öleceim.
nm
edin, tâ
ki,
=====^^
21
ÖLÜM ve KIYAMET
Resûl (SAV.) de ölüm dakikalarnda öyle derdi:
— Ey Allah'm! lat
Sen Muhammed'e can vermeyi
kolay-
r.
Hazret-i
Aye
Hatun
(Allah
ondan raz olsun) öyle de-
di:
—
can vermesinin kolayl olsa ben, o kolaylktan ümitlenmem. Çünkü, Resûlullah'n can vermesinin güçlüünü gördüm ve ölüm vaktinde Resûlullah öyle derBir kiinin
di:
— Ey Allah'm! Bu ruhu kemiklerimin arasndan ve lerimin içinden çkar!
sinir-
Sen bu zahmeti bana kolaylatr.
Resûlullah Efendimiz ölümün
vasfn
anlatr,
öyle bu-
yururdu:
— Ölüm acsn çekmek üç yüz klç vuruu
gibidir.
Yine Resûl (S.A.V.) öyle buyurdu:
— Can vermenin en kolay yün yuma içinden bir
dal çekmek
gibidir
ki,
kolaylkla
dikenli
ayrlmas mümkün de-
ildir. }
Hazret-i
Ömer'e
(Allah
ondan raz olsun) Kâ'bül-Ahbar
sordu:
— Can çekimenin O da
—
ona
hâli nicedir?
u cevab verdi:
Bir dikenli
aac
bir
kimsenin
gösüne
soksalar ve
de o dikeni dar çekse ne ac duyulursa, ite ölürken can çekmek de o her diken
bir
damara
aclara benzer.
girse, güçlü bir kii
HÜCCETÜ'L-SLAM ÎMAM-I GAZAL CAN
22
ÇEKMENN KORKULARI
l
Can çekimede, bu anlattmz eylerden baka üç büyük belâ vardr. (Ölüm Melei) olan haberde öyle gelmitir:
Birinci Belâ: Melekül-Mevt
yüzünü görmektir
ki,
bir
Azrail'in
"brahim aleyhisselâm can alc melee:
— Seni, günah olanlarn cann aldn ekilde görmek isterim! dedi. '
Ölüm Melei:
— Buna güç getiremezsin!
dedi.
brahim aleyhisselâm da:
— Öyle görmünmeni istiyorum! diye srar
etti.
Ölüm Melei de kendisini ona o surette gösterdi. brahim, o zaman karsnda bir kii gördü ki, kapkara ve çiryüzü vard. Pis bir koku yayyordu. Kllar diken diken kabarmt. Kara giysiler giyinmiti. Azndan dumanlar ve ateler fkryordu. brahim aleyhisselâm hemen dütü, bayld. Akl bana gelince Ölüm Meleini yine kendi biçiminde gördü ve: kin bir
— Ey Melekil-Mevt, dedi. Eer âsî
bir
den önce bu sûrette görse ona bu korku
kii seni ölmez-
yeterlidir."
Ama Allahü
Teâlâ'nn buyruuna itaat edenler, bu korkudan kurtulmulardr. O Melei gayet güze! bir görünü içinde görürler. Öyle
duyduklar rahatlktan
da onlara
yeterli olur.
ki,
âhirette,
baka
onun yüzüne bakmakla
hiç bir rahatlk bulmasalar»
bu
======^^
23
Veheb "Bir
Münebbih öyle anlatyor:
bin
gün
ÖLÜM ve KIYAMET
Pâdiâh
bir
binmek
ata
istedi.
Kaftan giymek
çok kaftan getirdiler. Hiç birisini beenmedi, en sonunda çok güzel bir tane kaftan getirdiler. Onu giydi. istedi. Bir
Sonra:
—
Bir at getirin! dedi.
Birçok at
Onlarn da
getirdiler.
hiç birisini
beenmedi.
En sonra gayet güzel bir ata bindi. Süslü askerlerle ehirden çkt. Kibrinden kimseye bakmyor, kimseyi görmüyoreklinde gelerek marur padiaha selâm verdi. O ise cevpa vermedi. Melek onun atnn dizginlerini tuttu. Padiah: du. Melekil-Mevt çirkin yüzlü bir fakir
—
Elini
çek!
Ne
yaptn
bilmiyor
musun?
dedi.
Melekül-Mevt:
— Senden
bir
dileim vardr! dedi.
Padiah:
— Sabret. Hele Fakir
görünülü
bir
attan ineyim! dedi.
kii:
— Olmaz! u anda bunu konumak Padiah
— Haydi
istiyorum! dedi.
da: söyle! deyince
Ölüm Melei
azn
Padiahn
kulana yaklatrp:
— Ben Ölüm Meleiyim! Bu anda cann almaya
gel-
dim! dedi.
Padiahn
— zin
ver!
birden rengi soldu.
Dili
tutuldu:
Çoluk-çocuuma varaym!
dedi ise
de Ölüm
HÜCCETÜ'L-SLAM MAM-I GAZAL
==
Melei hemen onun cann ald. Oradan da ayrlp diah da cansz olarak atndan yere yuvarland.
Ölüm Melei oradan
— Sana söyleyecek O
bir
mü'minin evine
gizli bir
sözüm
geldi.
gitti.
24 Pa-
Ona:
var! dedi'.
kii:
— Söyle, nedir? diye sordu. Ölüm Melei:
— Ey
kii!
Ölüm Melei
dedikleri
Melek ite benim! de-
di.
O
da:
—
Merhabaaa! Geç geldin. Seni bekliyordum zaten! imdiye kadar hiç gazi bir kimse benim yanma gelmi deildi.
te,
buyur,
al
canm!
dedi.
Ölüm Melei:
— Biraz onu da yap!
Mümin
Ne
otur.
hacetin varsa onu gör.
Ne
iin varsa
dedi.
kii:
— Benim Allahm'a varmaktan baka önemli iim yoktur! dedi.
Ölüm Melei
de:
— Öyleyse ne halde dilersen cann o ekilde alaym! dedi.
Mü'min kii de:
— Sabret linde iken
ki,
abdest alp namaz klaym! Ben secde ha-
sen de
canm
al!
dedi.
ÖLÜM ve KIYAMET
=
25
Ölüm Melei de onun dedii ekilde ruhunu
A'me
buyurdu
kabzetti."
ki:
— Ölüm Melei,
Hazret-i
Süleyman'n yanna
girmiti.
Süleyman'n nedimelerinden birisine keskin keskin bakt. Ölüm Melei dar çknca o nedime:
— Ey Süleyman! O bana keskin baklarla bakan kimdi? diye sordu. Hazret-i
Süleyman:
— O, Ölüm Meleiydi!
dedi.
Nedime:
— Yoksa
m
diliyordu? Ne olur, benim canm almak rüzgâra ferman buyur, beni Hindistan'a götürsün! diye ricada bulundu. Eer bir daha o buraya gelirse beni görmesin, bulamasn, dedi.
Süleyman'n ferman ile yel o kiiyi Hindistan'a götürdü. Ölüm Melei tekrar Süleyman aleyhisselâm'n yanna gelince:
— Ey Melekül-Mevt! Benim o nedimeme bakmtn. Neden
ötürü öyle
baklarla
dik
baktn? diye sordu.
Melek de:
— Bana Hisdistan'a
onun cann almam emir buyurulmutu. Varaym onun cann alaym! dedim. Sana uramtm. Onu burada gördüm! Onun bir anda nasl Hindistan'da bulunabileceine atm, kaldm. Vaktâ ki, Hindistan'a vardm. Onu orada gördüm. Cann aldm, dedi. gidip
Bu hikâyelerden maksadmz, Ölüm Melei görmemenin çaresi
olmadn
bildirmektedir.
HÜCCETÜ'L-SLAM ÎMAM-I GAZAL
=
26
[kinci Belâ: Kirâmen Kâtibeyn'i görmektir ki, onlar ölen kiinin üstüne müekkel koymulardr. Onu gözetlerler. Haberde gelmitir ki, bu iki melek ölümün son deminde o kiiye görünürler? Eer HakTeâlâ'ya itaat etmi, buyruklarn yerine getirmi bir kimse ise ona:
— Allahü Teâlâ sana hayrl Bizim
katmzda çok tâat kldn.
karlklar, ivazlar versin! Bizi
rahat ettirdin! derler.
Âsi ise:
— Bizim önümüzde çok günahlar, çok yasaklanm iler iledin! Bizi
te
bu
honut klmadn!
vakit,
yummad
ölünün gözünü havaya diktii ve
bir
mekânnn Cennette olduunu görü? ki, eer Allah', Al-
Cehennemde
mi
âhiret
lah'n sevdiklerini seven ve onlarn yolunda giden
se
ise
daha
zamandr.
[^Üçüncü Belâ: Kii, kendi mi,
derler.
bir
kim-
Ölüm Melei ona:
— Ey Hak Teâlâ'nn dostu! Sana müjdeler olsun! Sen cennetliksin! derler.
Günahkâr kula da:
— Ey Hak Teâlâ'nn düman! Sana Cehennem müjde olsun! derler.
Bu Allahü
acs can almak acsnn Teâlâ'ya snrz.)
halin
Bu yolda Resûl
— Sizden
(S.A.V.)
bir kii,
iki
dar
çkmaz.
olur.
(Bundan
öyle buyurmutur:
nereye
varacan
Cennet'teki veya Cehennem'deki yerini
dan
kat
bilmeden, hattâ
görmeden dünya-
ÖLÜM ve KIYAMET
27 Bunlar
u
hallerdir
ki,
dünyada
görülür, kabirde
ve ka-
birden sonra görüleceklere göre çok küçük ve hafif kalan eylerdir.
KABRN ÖLÜ LE KONUMASI Resûl \
(sallâllah aleyhi
ve sellem) öyle buyurdu:
— Ölüyü kabre koyduklar zaman kabir ona öyle der:
Âdemolu! Sen neye marur oldufidft. Sen bilmiyor muydun ki, ben mihnet eviyim, yalnzlk eviyim ve karanln eviyim? Ylanlar, akrepler duraym? Âsilerin zindanym. Sen neye aldandn? Oysa yanma gelince hemen kaçardn! akna dönmü biri gibi bir aya geri ba-
"Vay sana, ey
sard."
Yine haberde gelmitir
ki,
Resûl (S.A.V.)
öyle
buyur-
mutur:
— Allah'n buyruuna
eden kulu kabre koyarlar. O kiinin iyi ameleri onun çevresini sarar. Ve onu muhafaza altna alrlar. Ayann ucundan azab melekleri gelirler.
NAMAZ,
itâât
onlar karlar:
— Onun yanna varmayn! O, Allah mutur!
ayakta çok dur-
der.
Melekler ölünün larn
için
ba ucuna
ilerler.
ORUÇ, o zaman
on-
karsna dikilir:
— Onun yanna varmayn, o Allah yolunda çok susuzluklar çekti! der.
Sonra azap memlekleri ölünün yanna man SADAKA karlarna çkar ve:
gelirler.
O
za-
HÜCCETÜ'L-SLAM ÎMAM-I GAZAL
— Buna dokunmayn. O, bu tir!
eli ile
28
çok sadaka vermi-
der.
HAC
Melekler ardndan gelince
ve
GAZA
dile
gelerek
onlara:
— Ona demeyin! O Hak Teâlâ'nn yolunda zahmetler çekmitir! derler.
O zaman
melekler o ölüye:
— Sana bu makam mübarek olsun! deyip Ondan sonra RAHMET MELEKLER
Yata
çekilirler.
Cen-
gelirler.
O
kiiye kabri gepgeni ederler. Gözün görebildii yere kadar kabri genetten
bir
yatak
getirirler.
döerler.
Sonra Cennetten bir kandil asarlar. O mübarek ölü Kyamet Gününe kadar o kandilin nuru ile aydnlanr.
niler. tâ
Abdullah bin Ubeyd (Ondan Allah raz olsun) Resûlulah Efendimizin öyle buyurduunu rivayet etmitir:
— Ölü, kabre konunca cenazesinin ardndan gelen
ii-
ayak seslerini iitir. Herkes dönüp gider. Onunla konuan kimse kalmaz. Onunla konuan imdi kabirdir. Kabri ona: "Benim vasfm, benim heybetimi ve benim darlsana nice kez söylememiler miydi? Benim için ne amel iledin, ne hazrladn?" der. lerin
m
MÜNKER
ve
NEKR'N SORULARI
Resûl (sallâllahü aleyhi ve sellem) öyle buyurdu: [""Kul ölünce
ona
gök gözlü melektir. kir'dir. Bu iki melek
iki
melek
Birinin
kula:
gelir. kisi
ad
de kapkara
Münker, ötekisinin
yüzlü,
ad
Ne-
ÖLÜM ve KIYAMET
29
— Hak Teâlâ'nn ve Peygamberin hakknda ne dersin? diye sorarlar.
Eer
mü'min olursa: Hak Teâlâ birdir ve Muhammed O'nun Resûlü ve kuludur. Bundan sonra yetmi arn genilii ve yetmi arn uzunluu kadar kabre genilik ve büyüklük verilir. Kabrin her köesi nurla doldurulur ve ona: Rahat rahat yat burdal derler. O da: Beni, kavmim ve akrabamn yanna koyun! Onlar benden haberli edin! der. Melekler de ona: Burada yat. Yeni bir gelin nasl uykuya varrsa öyle uyu. Seni hiç kimse uyandrmaz. Ancak çok sevdiin birisi uyandrabilirîderler.. Allah esirge-
eer
münâfk
kul
Hak Teâlâ'y ve Peygamberi nasl bilirsin? diye sorduklarnda der ki: Halkn azndan bir eyler iitirdim. Söylenip dururlard. Ben onsin
o
bir
kii ise ona:
larn dediini derim! diye cevap
Onu sk! ri
verir.
O
zaman topraa:
Yer onu öylesine skar ki, kaburga kemiklegirer. Böylece Kyâmete kadar azapta kalr."
denir.
biribirine
j
z
Resûlullah Efendimiz, Hazret-i Ömer'e (Allah olsun) buyurdu ki:
"Ey Ömer!
Kendini bir
mezar
arn
ve
bir
bir
ra-
nasl görüyorsun? Sen ölünce
adamlarn sana
unda,
ondan
kazarlar
kar
ki,
dört
geniliindedir.
seni ykarlar ve kefenine sararlar.
arn
uzunlu-
Ondan sonra
O kabire koyarlar.
Üstü-
ne toprak döküp geriye dönerler. Sonra sana kabir yoldaMünker ve Nekir gelir. Onlarn sesleri gök gürültüsü gibidir. Gözleri imek çakar gibi olur. Kllar yerde sürünür. Dileriyle mezarnn topran yararlar. Seni tutarlar, kaldrp silkerler ve sarsarlar."
Ömer de
Resûlullah Efendimiz'e
öyle sordu:
— Ey Allah'n Resûlü! O lâhzada benim aklm bamda olur
mu?
HÜCCETÜ'L-SLAM MAM-I GAZAL
30
Resûlullah:
—Olur yâ Ömer! Hazret-i
Ömer de:
— Korkmam Bir hadîs-i
—
dedi.
öyleyse!
Ben
onlara kâfi gelirim! dedi.
erifte öyle buyurulmutur:
canavar satatrrlar. Bunlarn ikisi de kör ve sardr. kisinin de elinde demir bir srk vardr ki, balar develere su verilen kovalar kadardr. O srkla onu döverler. Tâ kyamet gününe kadar bu hâl sürer. Ne gözü vardr ki, görüp acsn, ne kulaklar vardr ki, iitip efkat göstermi olsun. Kâfire kabirde
Hazret-i
Aye
iki
(Allah
o kadndan raz olsun) öyle bu-
yurdu:
— Kabrin öyle
bir
skmas
kurtulabilseydi Said bin
Hazret-i Enes (Allah
vardr
Muâz
ki,
eer ondan
bir
kii
kurtulurdu.
ondan raz
olsun)
öyle
dedi:
— Resûiullah'n kz Zeyneb, Allah'n dâvetine uymuOnu mezara koydular. Babas Resûlullah Efendimiz'in yüzü batan baa sarard. Yüzünün rengi eski halini aln-
tu.
ca, biz:
— Ey Allah'n Resûlü! dedik. Bu ne
haldir
ki,
sana
gel-
di?
Oda:
— Kabrin sktrma safhalarn
ve
Bana, ona edilecek azabn az olaca bir onu öyle skt ki, bütün âlem iitti. Resûlullah Efendimiz sonra
azabn hatrladm. bildirilmiti.
unlar buyurdu:
Ama ka-
ÖLÜM ve KIYAMET
31
—
azab
u biçimde olsa gerektir
doksan dokuz ejderha iledir. Hem ejderha bilir misiniz ki, dokvardr. Ölüsan dokuz ylandr ve her birinin yedi tane yü kimi zaman srr, kimi zaman yalarlar. Kimi de tenine Kâfirlere kabir
ki,
ba
zehirlerini aktrlar.
O
onu
zehirle
iirirler.
Bu
hâl
kyâ-
met'e kadar böyle sürer, gider.
Yine Resûlullah (S.A.V.) öyle buyurdu:
—
Kabir.âhiretin
ilk
uradr. Eer
kabir kolay olursa,
ondan sonraki duraklarda ii daha da kolay olursa sonrakiler daha da zorlar.
Ey lâhî srlara ermek
Sen
isteyen!
ra gelen, sûrun üflenmesidir.
Ona
bil ki,
olur,
döktürmesi
zor
kabirden son-
Nefha-i Sûr denir.
Ondan sonra Kyamet Günü'nün uzunluu, ter
eer
scakl
ve
gelir.
Bundan sonra
gelen, günahlarn
soruturulmas korku-
sudur.
Ondan sonra da Amel dan
m
verilir
korkusu
Defteri'nin
gelir.
Daha
sadan
m
verilir,
sonraki korku
sol-
Maher
halknn arasnda rezil olmak, knanmak korkusu vardr. Daha sonra terazi korkusu gelir. Kii: yilikler kefesi mi ar
ar
gelecek? diye korkar. gelecek? Kötülükler kefesi mi Bundan sonra hasmlara zulmetmesi sorulur. Onlara ce-
vap vermek korkusu da vardr.
Ondan sonra Cehennem'deki
zebâniler korkusu vardr.
Bundan sonra da: Boyunlara
geçirilen zincirlerin, ylan-
Bu azaplar da de Ruhânî Azâb'tr.
larn, akrep ve haerelerin korkusu vardr. iki
türlüdür. Biri
Cismânî Azâb,
ötekisi
HÜCCETÜ'L-SLAM MAM-I GAZAL
—
32
KABR EHLNN HKÂYELER Bu âlemde olan kiilere ölmülerin halini bilmenin yolu yoktur. Yalnz Mükâefe (yâni Allah'n evliyasnn kefi) ile bilinir ve örenilir. Veya uyku âleminde yahut uyanklk âleminde bu mükâefe olur. Fakat duygularmzn o gayb âlemine hiç bir yolu yoktur. Ölmüler, öyle bir âleme erimilerdir ki, bu be duygumuzun hepsi, onlar anlamaktan /
uzaktr^Nitekim kulak,
renkleri, ekilleri
görmekten uzaktr.
kefedecek bir özellik vardr ki, zâhirî duygularn zahmetleri ve dünya megaleleri ile örtülü kalmtr. Âdemolu uykuya varnca örtüsünde bulunduu megaleden kurtulur. Hâli de ölmülerin haline yaknlar. O ölmülerin yaaylar, halleri ona açlmaya balar.
Ancak Âdemolundan gaybn
gizli hallerini
Yine bu özellikten ötürüdür ki, ölüler de bizden haberli olurlar. O zaman da bizim güzeramellerimizle sevinirler, günahlarmzdan ise kayglanrlar. Nitekim bu da Peygamber Efendimiz'in hadîs-i erifinde bildirilmitir. Onlarn ha-
aracl
ber almalar Levh-i Mahfuz ta
ile
deildir.
Çünkü gerek bu
dünyadakilerin
molunun halleri
Levh-i Mahfuzla
Levh-i Mahfuz'dan
fuz'la ilgisi
oradan
halleri Levh-i
olduu
için
Baka bir vas-
dünyadakilerin, gerek öteki
Mahfuz'da yazlmtr. Âde-
ilgili
olursa öteki âlemdekilerin
bilinir.
onlar
iledir.
Onlarn da Levh-i Mah-
da bu dünyadadakilerin
halini
bilirler.
u
ayna gibidir ki, her eyin Levh-i Mahfuz'un benzeri ekli o aynada görünür. Âdem'in ruhu da bir ayna gibidir. Ölenlerin ruhu da ayna gibidir. Bir ayna, karsnda bulunan bir aynann içindekilerini nasl tekrar gösterirse Levh-i Mahfuz'da yazlanlar da bizim ve ölmülerin ruh ayna'arnda öyle görülür. Ama sanma ki, Levh-i Mahfuz aaçtan, ya da kumatan veya baka bir eyden yaplmtr. O, ba
ÖLÜM ve KIYAMET imkân yoktur. Orada yazlm olan yazy okuyamayz. Onun benzeri olan bir eyi görmek istersen bunu kendi varlndan iste. Çünkü bütün yaratlmlarn bir örnei de sende vardr. Tâ ki, o vasta ile
gözü
ile
görülmez. Bunun
bütün eyleri bilmek belki sana yol olur. Lâkin sen kendi özünden gafilsin. Ya baka eyleri nasl bilebilirsin? Levh-i Mahfuz'un örnei,
hâfz olan
bir
kiinin
dima-
Hâfz kii bütün Kur'ân' ezberler. Sanki Kur'ân beynine yazlmtr. Kur'ân' sanki dimanda yazl olarak görür.
dr.
Ama
bir
kii
dima
zerre zerre ayrsa ve
ba gözü
ile
on-
Kur'ân'n bulunduu yeri orada göremez. Böybu cinslece sen de Levh-i Mahfuz'da, eyann ten bilmelisin. Levh-i Mahfuz'da yazlan eylerin ucu-bulara baksa,
yazln
ca ri
yoktur.
Bamzn görünen gözüyse sonu olan eyle-
baka bir ey görmez. Böylece sonsuz olan bir esonu olan bir eyde nak-i mahsusla tasvir eylemenin
görür,
yi,
Yüce Allah'n Levhas, Kalemi ve onu yazan el, hiç senin bir eyine benzemez. O'nun kendisinin de sana benzerlii yoktur. Maksadmz, gayb âlemindekilerin bizim de onlardan haber almamzn imkânsz olmadanlatmaktr. Nitekim rüyada da görürsün sen! Ölüleri güzel veya çirkin halle görmek, onlarn diri olduuna veya —Allah esirgesin azapta olduuna bir delildir. Onlar yok yolu yoktur. Böylece
n
—
olmu
Kur'ân- âzimüan onlarn âyet-i kerimede bildirir:
deillerdir.! Nitekim
olduklarn
u
diri
"Onlar ki, Hak yolunda ehld olmulardr, siz onlar ölülerden sanmayn. Aksine, onJar yayorlar, diridirler. Rablerinin katnda rzklanmlardr. Allahü Teâlâ'nn kendilerine fazlndan verdii eylerde ferah bulucudurlar. Arkalarndan henüz (ehit olup) kendilerinin derecelerine erimeyenlerle beâret bulucudarlar; onlar için korku yoktur, onlar mahzun da olmazlar." (Âl-i
mrân
Sûresi: 169-170).
HÜCCETÜ'L-ÎSLAM MAM-I GAZAL
34
RÜYA YOLU LE ÖLÜLERN HALLERNN
BLNMES Resûlullah (sallâllahü aleyhi ve sellem)
—
öyle buyurdu:
kimse beni rüyada görürse gerçek yada beni görmütür. Çünkü eytan benim mez. Bir
Hazret-i
Ömer (Allah ondan raz
rüyamda gördüm
bana
bilsin ki,
rü-
klma gire-
olsun) dedi
kar
o
ki:
Resûlul-
üzüntüsü vajd. O'na: Yâ Resûlâllah! Ne oldu? dedim. O da: Oruçlu ekin karn öpmemek elinden gelmez mi? diye buyurdu. Evet! Oruçlu iken ev halkn öpmek gerçi haram deildir. Fakat lah'
yaplmamas daha
ki,
iyidir.
bir
Nitekim Hazret-i
Ömer bundan
sonra oruçlu iken karsn hiç öpmedi. Sddtk olanlarda böyle birey ho görülmez. Belki bakalarnda göz yumulabilir,
müsamaha
Ömer
gösterilir.
bin Abdül-Aziz dedi
ki:
— Ben
Resûlullah Efendimizi rüyamda gördüm. Ebû Bekir ve Ömer'le oturuyordu. Ben de birlikte oturdum, anszn Ali ile Muâviye'yi getirdiler, bir odaya sokup kapy kapadlar. Ali (Allah ondan raz olsun) hemen odadan
dar
çkt
ve:
— Hüdâ hakk benim hakkm Sonra da ardndan Muâviye hzla çkt: — Beni de Hüdâ hakk baladlar! Ona: Zübeyde'yi rüyada — Hak Teâlâ sana ne kld?
verdiler! dedi.
için
için
dedi.
gördüler.
dediler.
Zübeyde:
— Hak Teâlâ beni yarlgad ve bana rahmet kld!
dedi.
==========^^
35
ÖLÜM ve KIYAMET
Ona:
— Kâbe yolunda nafaka kldn maldan ötürü mü? dediler.
Oda:
— Onlarn sevab o maln sahiplerine
gitti.
Beni ise niye-
timden ötürü yarlgad! dedi.
Süfyân-
Sevrî'yi
rüyada gördüler. Ona:
— Hak Teâlâ sana ne kld?
dediler.
O da:
—
Bir
ayam
srat köprüsünün üstüne koydum,
de Cennet'e astm!
Ahmed
—
Bir
bin
el
kadn
dedi.
Havârî dedi
ki:
rüyada gördüm. Onun güzelliini hiç
eyde görmemitim. Onun yüzü, biydi.
birini
parlaklkta
bir
imek nuru gi-
Ona:
— Bu senin yüzünün parlakl nereden geliyor? dedim. O:
— Hatrnda mdr dn! — Hatrmdadr! dedim.
ki, filân
gece Hak Teâlâ'y anp alar-
dedi.
Kadn
da:
— Senin gözünün yan yüzüme sürdümdü. Bütün bu nur ondandr! dedi. Kettânî, Cüneyd-i
Badâdî
Hazretlerini
ona sordu:
— Hak Teâlâ sana ne kld? Cüneyd de
u cevab verdi:
%ada gördü ve
HÜCCETÜ'L-ÎSLAM MAM-l GAZAL
36
— Hak Teâlâ bana rahmet kld.O bütün ibâdet ve lerim yele savruldu.
Bana onlardan
Yalnz
namaz gece klmtm,
iki
salad!
rekâtlk
bir
taat-
olmad. o bana fayda
hiç bir yarar
dedi.
Zübeyde'yi rüyada gördüler. Ona:
— Hak Teâlâ sana ne kld?
dediler.
O da:
— Bana rahmet kld! Hem de u dört cümleden ötürüydü
ki,
öyle derdim:
— "Lâ
ilâhe illallahu,
Efne biha ömrî Lâ ilâhe
illallah,
Edhul bihâ kabrî Lâ ilâhe
illallah,
Ehlû bihâ vahdî Lâ ilâhe
illallah,
Elka bihâ rabbî Lâ ilâhe
illallah."
— Allah'tan baka
ilâh yoktur!
ömrümü
Lâ
ilâhe illallah'la
Lâ
ilâhe illallah'la kabre gireyim,
Lâ ilâhe
Lâ
illallah'la
ilâhe illallah'la
tüketeyim,
yalnz kalaym,
Rabbime kavuaym.
Bir-i Hâfi'y' rüyada gördüler.
Ona:
— Hak Teâlâ sana ne yapt?
dediler.
Oda:
— Bana rahmet kld ve: "Benden bu kadar korku duymaa utanmaz miydin?" dedi. Süfyân-
Sevrî'yi
rüyada gördüler. Ona:
— Allahü Teâlâ sana ne yapt? Oda:
dediler.
========^ ÖLÜM
37
— Rahmet
ve
KIYAMET
eyledi! dedi.
Yine:
— Yâ Abdullah
bin Mübarek'in hali nedir? diye sordular.
O da:
— Ona her gün
iki
kez
izin verirler,
Hak Teâlâ
Hazretle-
görür, dedi.
rini
Mâlik bin Enes'i rüyada gördüler. Ve ona:
— Hak Teâlâ sana ne yapt?
dediler.
Oda:
— Osman Affan'dan iittiim sözle rahmet kld. yeNe zaman cenâze görse: "Sübhane'l-hayyi'llezi ve ölmez," mût — Tebih ederim o Allahü Teâlâ'y bin
bir
lâ
bir
ki, diridir
buyururdu, dedi.
Hasan- Basrî
rahmet eylesin), Allah'n emrine boyun eip O'na kavtuu gece bi jjkii rüyasnda gök kaplarnn açldn ve öyle nidâ edildiini duydu. Bu ses: (Allah
— Hasan, Hak Teâlâ'y gördü ve Rabb ondan honud oldu! diyordu.
Cüneyd-i Badâdî,
eytan rüyada görmütü. Badat
u Âdemo-
çarlarnda çplak dolayordu. Cüneyd ona: ullarndan utanmaz msn? diye sordu. eytan
adam deil
ki!
dedi.
cidinde bulunurlar.
da: Bunlar
Adam olan onlardr ki, unîziyye MesHem de beni zebûn klm, âciz brak-
Cüneyd sonrasn öyle anlatt: Ertesi sabah unîziyye Mescidine vardm. O kiilere uzaktan baktm. Hepsini düünürken gördüm. Balarn dizlerinin üstüne koymulard. Bana seslenip: O mel'unun sözüne bakp aldanma sakn! dediler.
mlardr,
dedi.
HÜCCETÜ'L-SLAM MAM-I GAZAL
38
Ukbetül-Gulâm, Cennet hurilerinden birisini rüyasnda gördü. Güzel mi güzel bir hurîydi. Utbe'ye: Ben sana vurgunum, âkm. Sakn, beni senden yasaklayacak bir i ileme! dedi Utbe de: Dünyay üç talakla boadm. Tâ sana eriinceye kadar onun çevresinde dolamayacam! dedi.
afiî dedi ki: Bir mükül ile, karlamtm. Onu çözemedim. Âciz kaldm. Rüyamda bir kiinin geldiiduay oku! dedi. Dua uydu: "Ey Alni gördüm. Bana: lah'm! Benim kendi nefsimin zarar veya yarar, ya da yaamas veya ölümü kendi elimde deildir. Senin ihsan buyurduundan baka bir ey almaya gücüm yok. Senin beni korumandan baka saknmak da elimden gelmez. Ey Allah'm! Sen bana sevip rza gösterdiin söz ve hareket-
mâm-
u
lerde
yardm
buyur."
Bu duay, uykudan uyannca okudum. Kuluk zamanna kadar o güçlüümü çözdüm. Utbe binGulâm' kimi kiiler rüyada görmülerdi. Ona: Öldükten sonra Hak Teâlâ sana ne kld? diye sordular. Utbetil Gulâm da: Hak Teâlâ bana rahmet kld! dedi ve sonra içlerinden bir kiiye: Bu rahmet de senin evinin duvarnda yazl bulunan duadan ötürü oldu! dedi. Ertesi sabah o kii uykudan uyand. Gerçekte evinin duvarnda Utbet-il
Gulâm'n kendi elyazs
ile
yazlm
olan
u duay gördü:
"Ey azmlara hidâyet verici, ey günahkârlara rahmet edici, ey din yolunda sürçenleri kurtarc olan Allah'm! Ey ha-
hatasn balayc! Büyük tehlikede olan bu kulunu bala sen! Ve bütün müslümanlara mafiret eyle ve bizi kendilerini ebedî hayatla diri klp nimetlerinle rzklandrdn dostlarndan eyle ki, onlar nebîler, sddklar ve ta edenlerin
ehitlerdir.
Ey âlemlerin Rabbi!
Duamz
kabul eyle."
ÖLÜM ve KIYAMET
39
MAL VE VÜCUDA BR ZARAR GELD ZAMAN ÖLÜMÜ STEMEKTEN SAKINDIRMAK
r l
Buhâri ve Müslim'in Enes (r.a.)'den rivayet ettiklerine
göre,
Peygamber
(s.a.v.)
öyle buyurmutur:
"Sakn kimse kendisine dokunan bir zarardan dolay ölümü istemesin. E^k; kendini ölümü istemekten alyokamyorsa öyle desin: "- Rabbim, yaamak bana daha hayrl olduu müddetçe beni yaat; ölümüm bana daha hayrl olduu
zaman ruhumu
al."
Ebu Hüreyre (r.a.)'den gamber (s.a.v.) öyle buyurmutur: Müslim'in
rivâyetine göre, Pey-
"Hiç biriniz ölümü aslâ istemesin ve ölüm gelmeden de gelmesine duâ etmesin. Çünkü sizden biriniz öldüü zaman ameli kesilir. Hem de, müminin ömrü kendisine hayrdan baka bir ey arttrmaz." Buhari ve Nesâi Ebu Hüreyre (r.a.)'den o da Peygamber efendimizden; öyle buyurduunu rivâyet etmilerdir:
"Sakn
hiçbiriniz
ölümü
lur kî iyiliini artrr.
âyet
istemisin;
eer iyi
kötü ise umulur
ise ki
umu-
vazge-
çer."
Câbir (r.a.)'den riâyet edildiine göre, Peygamber efendimiz öyle buyurmutur:
HÜCCETÜ'L-SLAM MAM-I GAZAL =====
40
"Ölümü istemeyiniz. Çünkü, ölümden sonra, âhirette harn korkunçluu çok iddetlidir. Hem de Allah, insana tevbe ve dönüü nasip edinceye kadar ömürünün uzamas, mutluluktur." Buhâri ve Müslim'in rivâyetlerine göre, Enes le
(r.a.)
öy-
buyurmutur:
"Eer Rasûlullah,
ölümü istemekten nehyet-
(s.a.v.)
meseydi, ölmemizi isteyecektik." Buhâri de Kays bni
Hâzm
Ebu
(r.a.)'dan
unu
naklet-
mi:
"Habbab tik.
Hasta
(r.a.)'n
idi
yanna
gittik.
Onu
yedi yerindeki yaras
ziyaret edecek-
dalanmt.
Bize:
"Eer Rasûlullah (s.a.v.) bizi, ölümü istemekten menetmeseydi, ölümümü isteyecektim." dedi. Mervizi'nin Muaviye kölesi
Kasm
(r.a.)'den rivayetine
göre, Rasûlullah (s.a.v.)'in iitecei bir tarzda,
hastal
srasnda Sa'd
Rasûlul-
ib-i
Ebu Vakkas
(r.a.)
ölümü
istedi.
lah, (s.a.v.):
"Ölümü isteme, eer Cennet ehlinden isen kalmak sana daha hayrldr, eer cehennem ehlinden isen, ne acelen var ki, ona kouyorsun" diye buyurdu. Hâtib'in, tarih
göre,
kitabnda bn-i Abbâs
Peygamber efendimiz
(s.a.v.)
(r.a.)'dan rivayetine
öyle buyurmutur:
ölümü istemesin, çünkü kendisine ne hazrlandn (Yani bana ne geleceini) bilmez." "Hiç kimse
mam Ahmed, Ebu Yala, Taberani ve Hakimin, Fadl (r.a.)'den rivayetlerine göre:
Ümmül-
ÖLÜM ve KIYAMET
41 Rasûlullah, (r.a.)
hasta
(s.a.v.)
idi,
yanlarna geldii amcas, Abbâs ikayetlenip ölümü istiyordu. Rasûlullah
(s.a.v.)
ona:
"-Amca! Ölümü
isteme,
eer sen
iyiysen ecelini er-
telenip iyiliini arttrman senin için
daha hayrldr; eer kötü isen, ecelinin ertelenip kötülüünden vazgeçmen yine senin için daha iyidir, sakn, asla ölümü isteme! diye buyurdu.
mam Ahmed'in Rasûlullah
(s.a.v.)
Ebu Hüreyre (r.a.)'den öyle buyurmutur:
rivayetine göre,
"Kendisine ölüm gelmeden hiç kimse ölümü istemesin ve ameline güvenmeden ölümün gelmesine dua etmesin."
.
HÜCCETTL-tSLAM MAM-I GAZAL
ALLAH'A TAAT
42
LE GEÇEN UZUN
ÖMRÜN ÜSTÜNLÜKLER Ebu
Bekre.(r.a.)'dan rivâyet edildiine göre:
adam:
Bir
Ya Rasulallah, insanlarn hangisi daha hayrldr?" diye sordu. Rasûlullah (s.a.v.) cevaben:
Ömrü uzun
olup ameli güzel olandr." buyurdu.
Sonra, adam:
nsanlarn hangisi daha erlidir?" diye sordu. Rasûlullah
(s.a.v.):
"Ömrü uzun olup ameli kötü
olandr" diye buyurdu. Hâkim'in, Câbir (r.a.)'den rivayet ettiine göre Rasûlullah (s.a.v.):
"En hayrlnz ömrü en uzun, ameli en güzel olannzdr." buyurdu.
mam
Ahmed, Ebu Hüreyre
göre Rasûlullah
"En
iyiniz,
(r.a.)'den
rivayet ettiine
(s.a.v.):
ömrü uzun
olup, ameli güzel olandr."
di-
ye buyurdu. Tâberâni'nin
Rasûlullah
Ubâde
(s.a.v.):
bin
Sâmit
(r.a.)'dan rivâyetine göre,
43
=
"- En iyinizin kim
ÖLÜM ve KIYAMET
olduunu söyleyeyim mi?"
dedi.
Sahâbiler:
"- Evet ey Allah'n RasûluL" Rasûlullah
"-
Doru
(s.a.v.):
dürüst gitmek artyla slâmiyet içinde en
uzun yaayannzdr." diye buyurdu. Yine Taberâni'nin Avf bin Mâlik re, öyle demitir:
(r.a.)'dan rivâyetine
gö-
"Rasûlullah (s.a.v.)'den iittim
öyle
"Müslümann ömrü uzadkça
kendisinin hayr ar-
diyordu:
tar."
mam Ahmed ve bn Zenceveyh rivayetlerine göre
lar. Biri
(r.a.)'dan
öyle demitir:
/"Huza'a kabilesinin Rasûlullah'n
Ebu Hüreyre
(s.a.v.)
bir
hidayetiyle
ehid dütü, dierinin
Talha bin Ubeydullah
(r.a.)
adam vard. müslüman olmutu-
köyünden
eceli bir
iki
öyle
sene
ertelendi.
dedi:
"Cennet bana göründü." Eceli ertelenen ehidden önce cennete konduunu gördüm. Bundan hayrette kaldm. Sabahleyin bunu Rasûlullah (s.a.v.)'e anlattm. Rasûlullah
(s.a.v.):
"O, dierinden sonra bir Ramazan orucunu, alt bin rekât farz ve nice sünnet rekâtlarn edâ etmedi mi." diye buyurdu/j
mam
Ahmed ve
Bezzar, Talha (r.a.)'dan rivâyetlerine
göre, Rasûlullah (s.a.v.):
HÜCCETTL-ÎSLAM MAM-I GAZAL
44
katnda tebihinden, tekbirinden, tehlilinden islâmiyet dini içinde ihtiyarlayan kiiden daha
"Allah ötürü,
üstün yoktur" diye buyurdu.
re
Ebu Nuaym'in, Said öyle demitir:
bin
Cübeyr
(r.a.)'den rivâyetine gö-
"Farzlar yapmak, namazlar klmak ve Allah'n nasip ettii zikri yapmak üzere müslümann her bir gün
yaamas
onun
için bir ganimettir."
=====^^
45
DNÎ
ÖLÜM ve KIYAMET
BR FTNE KORKUSUNDAN DOLAYI ÖLÜMÜ
STEMEK VE GELMESNE DUÂ ETMENN CEVÂZI Maiik'in
Ebu Hüreyre
(r.a.)'den rivayetine göre, Rasûlul-
iah (s.a.v.):
"Kii dierinin kabrinin yanndan geçip keke onun yerinde olsaydm, demeden kyamet kopmaz" buyurmutur. Mâlik ve Bezzâr, Sevbân (r.a.)'den rivayet etiklerine göre,
Resûlullah
(s.a.v.)
öyle buyurdu:
"Yâ Rabbi hayrl ameller ilemeyi, günahlardan saknmay ve miskinleri sevmeyi bana nasip et. nsanlara bir fitne musallat
etmek istediin zaman beni
ye bulatrmadan yanna Mâlikin,
Ömer (r.a.)'den
fitne-
al..."
rivayetine göre,
öyle demitir:
"Ey Allah'm, güçsüz kaldm, zayfladm, yalandm, duygularm denetimimden çkt. Hiç bir eyimi kaybetmeden, eksiltmeden beni yanna al." Bunun üzerine bir ay geçmeden Hz. Ömer (r.a.) vefat etti. Süleym
el-Kindi'den rivâyet edildiine göre öyle, de-
mitir:
dam
üzerinde Ebu Abs el-Gifari (r.a.) ile berabedim. Veba'dan bir topluluun öldüünü görüyorduk. Bir
Ebu Abs:
HÜCCETÜ'L-SLAM MAM-I GAZAL "Ey veba beni de
al" dedi
=
46
ve bu dediini üç sefer
tekrarlad.
Ona dedim: "Neden bunu söylüyorsun? Rasûlullah
(s.a.v.):
"Kimse ölümü istememeli! Çünkü ölümle ameli kesilir ve dönü yapmak için de dünyaya geri gönderilmez." demedi mi? Ebu Abs: "Rasûlullah (s.a.v.)'den iitmedin mi
eyi geçmek
(yani kurtulmak)
insanlarn âmir olmas.
2- Rezil
insanlarn çok bulunmas.
3-
Hakem satlarnn olmas.
4-
Kanlarn
5- Sla-i rahimin
diyordu: "Alt
çin ölüme kounuz:
1- Sefih
hafife
ki
alnmas.
kopukluu.
Bâz sarholar ki Kur'an' çalg edinirler. Dini bilgileri onlardan az olduu halde adam tutarlar ki, onla6-
r Kur an
la
elendirsin.
fhlakim'in Hasan'dan rivayetine göre,
Hakem
öyle
demitir:
bin Amir:
"Ey vebâ beni
al" dedi. Birisi
ona:
"Neden bunu söylüyorsun? Halbuki Rasûlullah s.a.v.)'den iittim ki:
"Sakn
hiç biriniz
ölümü istemesin"
dedi.
Hakem bin
Amir: "Sizin iittiinizi
mek
ben de
istiyorum" dedi.
iittim. Fakat alt
eyi
geç-
ÖLÜM ve KIYAMET
47
- Hakem -
satn.
Rezillerin
çokluunu.
- Çocuklarn
âmirliini.
- Kanlarn dökülmesini.
- Sla-i rahimin kopukluunu.
- Bâz sarholar
ki,
Kur'an' çalg edinirler."
âhir
zamanda kurra
olurlar,
J
bn-i Sa'd, "Tabakat" adl kitabnda Hatib bin Ebu Füdale (r.a.)'dan rivayetine göre;
Ebu Hüreyre
(r.a.)
sanki ölümü istiyormu
gibi,
ondan
Bâz arkadalar, "Sen Rasûlullah (s.a.v.)'in "yi-kötü hiç kimseye ölümü istemek yakmaz, iyi ise bahsetti.
kötü ise vazgeçer." sözünden sonra, nasl ölümü istersin dediler. Bunun üzerine Ebu Hüiyiliini arttrr,
reyre:
"Ben nasl ölümü istemeyeyim. Halbuki ben alt eyin bana yetieceinden (ilieceinden) korkuyorum: 1-
Günahlar
2-
Hakem sat,
3- Sla-i
görmek.
rahim kopukluu,
4- Rezillerin
5-
hafif
çokluu,
Baz sarholar
Taberani'nin
Amr
kl
Kur'an' çalg
edinirler.
onun da Rasûgöre, öyle buyurmutur:
bin Abese' (r.a.)'dan,
lullah (s.a.v.)'den rivayetine
"Ameline güvenmedikten sonra, kimse ölümü
memen. Eer müslümanlar
iste-
içinde alt hasleti görürse-
HÜCCETÜ'L-SLAM MAM-I GAZAL niz o
zaman ölümü
onu Ahirete
isteyiniz.
48
Eer nefsiniz elinizde ise
gönderin..." (O hasletler de unlardr):
1-
Kan dökmek,
2-
Çocuklarn amir olmas,
3- Rezillerin bol 4- Sefihlerin
olmas,
amir olmas,
5-
Hakem satlarnn olmas,
6-
Kur'an' çalg edinen sarholarn bulunmas...
Ebu Nuaym, bn-i Mes'ud re,
=
;
Rasûlullah
(s.a.v.)
öyle
(r.a.)'dan rivayet ettiine
gö-
demitir:
"Mümin ölümden önce baka
hiçbir
eyi sevmeye-
cek hale gelmeyinceye kadar Deccal çkmaz." bn-i
Ebu Dünya, Süfyan
bana
nsanlarn
zamann
(r.a.)'dan rivayetine göre:
öyle bir zaman glecek
kurralarna (alimlerine)
ölüm o kzl altndan daha seki,
vimli olacak."
Ebu Hüreyre lah (s.a.v.)
(r.a.)'dan rivâyet edildiine
göre Rasûlul-
öyle buyurmutur:
"Yakndr
ki,
mümin
için
ölüm, içtii
souk bal er-
betinden daha sevimli olur."
Ebu Zer
(r.a.)'dan rivâyet edildiine
bana
göre öyle demitir:
zaman gelecek, içlerinde cenaze geçerken "keke ben onun yerinde olsaydm' di"nsanlarn
bir
yecekler.
bn-i Sa'd, ettiine göre:
Ebu Seleme
bin
Abdurrahman'dan
rivâyet
=======^^
49
"Ebu Hüreyre hasta
idi,
ÖLÜM ve KIYAMET yanna
gidip ziyaret ettim.
"- Yâ Rabbi Ebu Hüreyre'yi ifa
Ebu Hureyre'ye me", dedi ve öyle devam etti: O, "Yâ Rabbi
et."
eski
dedim.
shhat
halini ver-
"- Ey Ebu Seleme yakndr ki, insanlarn bana bir zaman gelir, Ölüm onlar için kzl aldmdan daha sevimli
olur.
Yâ Ebu Seleme, yakndr ki, adam kabrin yanndan geçerken keke ben senin yerinde olsaym diyecek. Yakn bir zamana kadar yaarsan bunu görünsün." Mervezi cenâzeler konusunda Mürretü'l-Hemedani'den rivâyet ettiine göre öyle demiler.
"Abdullah kendisine ve ailesine ölümü temenni
Ona
eti.
denildi ki:
"Sen âilene ölümü istiyorsun! Kendine neden yorsun?" Bunun üzerine Abdullah öyle dedi:
"Eer bu
halinizde
içinizde yirmi
sene
Ebu Osman'dan
isti-
sa salim kalacanz bilseydim
yaamay
isteyecektim."
rivayet edildiine göre
öyle demitir:
gün bn-i Mesud (r.a.) kendi avlusunda iken falan ve filan iki de erefli güzel hanm yannda vard. Her ikisinden de güzel çocuklar vard. O arada iken "Bir
ba
üstüne bir serçe yavrusu gelip sud'un elinin üzerine damlatt.
içini
bn-i Me-
Sonra kendisini öyle dedi: Eer Abdullah (bnj Mes'ud)un âilesi ölüp pelerinde o da gitse, bana bu serçenin ölümünden daha sevimli olur."
HÜCCETÎTL-SLAM MAM-I GAZAL Kays
(r.a.)'dan rivâyet
edildiine göre,
50
,
öyle demitir:
"Abdullah'n çocuklar vard. Ona sarlyordular. Abdullah:
"Bunlar görüyorsunuz, bana bunlarn ölümü saylarnca böceklerin ölümünden daha kolaydr, dedi/' Hasan'dan
rivâyet edildiine göre,
"Bu ehrimizde
öyle demitir:
adam vard. Mescidden çkp ayan üzengiye koyduu zaman ölüm melei ona geldi. Adam: bir âbid
"Merhaba hogeldin, zaten sana çok itiyaklydm, dedi. Bunun üzerine melek hemen onun ruhunu kabzetti."
bn-i Sa'd,
Tabakâtnda ve Mervezî,
(r.a.)'dan rivâyet ettiklerine
Halit bir
Mervan
göre öyle demitir:
"Kara ve denizde hiç bir hayvann ölümüne kar bana fedâ olmasn istemiyorum. Eer ölüm yar nianesi olsayd kimse benî geçmezdi; benden güçlü olan kiiden baka..." Yine Ebu le
Nuaym Ma'dan
(r.a.)'dan rivâyetine göre,
öy-
demitir: •
"Vallah
koan ben
eer ölüm
bir
yere konulsayd
ilk
önce ona
olacaktm."
Abd-i Rabbih bin Sâlih'den rivâyet edildiine göre Mekhul
ölüm hastalndan
iken,^o
yanna
girip
demi:
"Allah sana ifa versin* Mekhûl:
Hayr; afv umulana kavumak, errinden emin olunmayanla yani insi eytanlar, iblis ve askerleriyle kalmatan daha hayrldr, demitir.
========== ÖLÜM
51
Ebu Müshir'den
bn-i As'akir tarihinde
ve
KIYAMET
rivayet ettiine
göre öyle demitir:
adam Said bin Abdulâziz Et-Tenuhiyye ömrünü uzatsn diyordu. Said kzp;
"Bir
senin
Allah
Hayr, Allah beni rahmetine çabuk kavutursun, dedi."
Ebu Nuaym'n Ubeyde bin El-Muhacir ettiine göre, öyle demitir:
(r.a.)'den rivâyet
"Eer, bu oduna dokunan kii ölür dense; kalkp
hemen dokunacam." Ebu Abdullah es-Sanabihî'den öyle demitir:
"Dünya lah'a
fitneye
kavumak
rivâyet edildiine
çarr. eytan
ise bunlarla
göre
ise yanllklara... Al-
beraber kalmaktan daha
hayrldr." bn-i Ebu
Dünya Amr
bin
Meymûn'dan
rivâyet ettiine
göre:
O ölümü istemiyordu.
n
u
Hergün kadar namaz kldsöylerdi. Tâ ki Yezid bin Müslim ona gönderildi, Onu sktrp zulüm edince: Ya Rabbi! Beni iyilere kavutur. erlilerle brakma, demeye balad. Ümmü'd-Derda
(r.a.)'dan rivâyet
edildiine göre
öyle
demitir:
"Ebu'd-Derda, bir
adam
salih bir hal üzere
öldüün-
bu ölüm sana afiyet olsun keke ben senin yerinde olsaydm, derdi. Ümmü'd-Derda; ona, neden böyle de,
söylüyorsun? deyince;
HÜCCETÜ'L-ÎSLAM ÎMAM-I GAZAL
52
Ebü'd-Derda: Ey ahmak! Bilmiyor musun ki adam mümin olarak sabahlar, münâfk olarak akamlar. Farbunun için ben, kna varmadan iman ondan alnr. bu ölünün namaz ve oruç içinde kalmasndan fazla onun ölmesine gpta ediyorum."
te
Ebu eybe "Musannaf" adl kitabnda ve bn-i Ebu Dünya Ebu Cuhayfe'den rivâyet ettiklerine göre, öybn-i
le
demitir:
"Hiç bir nefsin hattâ sinein nefsinin dahi ölüme kar bana feda olmas beni sevindirmez." bn-i
Bekre
Ebu Dünya,
el-Hatib, ibn-i Asâkir, sahabi olan
(r.a.)'dan rivâyet ettiklerine göre,
"Vallahi hiçbir
mesi bu
canmn
canlnn
Ebu
öyle demitir:
bu uçan sinein de ölölmesinden bana daha sevimli deilhattâ
dir."
Oradakiler korkup:
"Neden demiler, Ebu Bekre:
"Korkarm
bama bir gün gelir, o günde iyilii em-
redip kötülükten
nehyedemem.
O günün
bana ne hay-
r kalr?" diye cevap vermitir. Ebu eybe Musannef'inde bn-i Sa'd ve Beyhaki uab'de- Ebu Hüreyre (r.a.)'dan rivâyet ettiklerine göre: bn-i
Bir
adam onun yanndan
"Nereye gidiyorsun?"
"Çarya"
geçti.
Ebu Hüreyre:
dedi. O:
dedi.
Ebu Hüreyre (r.a.) "Çardan dönmeden önce bana ölümü satn alabilirsen getir" dedi.
====^^
53
ÖLÜM ve KIYAMET
Ebu Dünya ve Taberani "El-Kebir" kitabnda ve
bn-i
bn-i Asakir, Urve bin Ruveym Irbad bin Sariye
habelerindendi. Ve le
tarikiyle;
yal saruhunun alnmasn istiyordu. öy(r.a.)
Rasûlullah
(s.a.v.)'în
dua ediyordu:
"Allah'm kendine al."
yalandm. Kemiklerim zayflad. Beni
•
te bu zattan rivâyet edildiine göre o öyle demitir:
am
gün ben Camiisinde namaz klp ruhumun alnmasna duâ ederken, erkeklerin en güzellerinden genç bir adam yanmda bulundu, üzerinde yeil bir el"Bir
bise vard. Dedi:
"Neden böyle dua ediyorsun?" Dedim: 'Ey
kardeim nasl dua edeyim?'
Dedi:
'öyle söyle: Yârabbi amelimi güzelletir, ecelimi genilettir.'
Ben:
'Allah seni
kimsin sen?' Dedim O:
imann kalbinden gizlice hüzün ve kederi Retatil'im dedi. Ben yüzümü çevirdim, kimseyi
'Ben alan
balasn,
ehl-i
göremedim."
HÜCCETÜ'L-ÎSLAM MAM-I GAZAL
_
54
ÖLÜMÜN ÜSTÜNLÜKLER Âlimler
demiler
ki;
"Ölüm mahza yokluk deil, srf fena olmak deildir. O, ancak ruhun bedenden ilikisinin kesilmesidir. Ölüm bir ayrltr. Ruh ile beden arasna giren bir perdedir. Ölüm bir deimektir. Dünyadan ahirete göçmektir."
eyh
Ebu'
Sa'd'den rivayet ettiklerine
"Ey ebed
ve Ebu Nuaym, Bilal bin göre o, va'znda öyle demi:
(tefsirinde)
ve ey beka ehli, siz yokluk, fenâ içirt deil, ebedi kalmak için yaratldnz. Siz bu dünya diyarndan ahiret memleketine göçeceksiziniz."
Ömer
ehli
bn-i Abdül-Aziz'den
(r.a.)
rivayet
edldiine göre
öyle demitir: "Siz
ancak ebed ve beka
için
yaratldnz. Dier
bir
diyara nakl olunuyorsunuz." Abdullah bin Amir (r.a.)'dan rivayet edildiine göre Rasûlullah (s.a.v.)
"Müminin
öyle buyurmutur:
armaan ölümdür."
Deylemi, Hüseyn Rasûlullah
(s.a.v.):
Ali (r.a.)'da rivâyet
ettiine göre,
(s.a.v.):
"Ölüm mümin
Aie
bn
(r.a.)'dan
için bir güldestedir"
rivayet
buyurmutur.
edildiine göre,
Rasûlullah
*
ÖLÜM ve KIYAMET
55
"Ölüm
ganimettir. Masiyet, musibettir. Fakr, rahattr. Zenginlik cezadr. Akl, Allah'tan bir hidayettir. Cehil, dalâlet ve sapklktr. Zulüm, pimanlktr. Taat, göz nu-
korkusundan alamak, ateten kurtulmaktr. Gülmek bedenin felaketidir. Günahtan tövbe eden günahsz gibidir" buyurmutur. rudur. Allah
Sahih
bir
senedle
Mahmûd
ettiine göre, Rasûlullah
"ki
bin Lebid (r.a.)'dan rivâyet
(s.a.v.)
öyle buyurmutur:
ey var ki insanolu onlardan
irenir.
Ölümden
ölüm fitneden daha hayrldr. Maln azlndan irenir, halbuki az maln muhasebesi daha azdr." irenir, halbuki
onun
için
Beyhaki bu hadisi zayî görmütür. Zür'ate bin Abdullah (r.a.)'dan rivayet edildiine göre,
Rasûlullah
(s.a.v.)
öyle buyurmutur:
"nsan, hayat sever, halbuki ölüm, onun nefsi daha hayrldr. kincisi insan mal bolluunu ister, buki, az maln muhasebesi daha azdr."
u
için
hal-
hadis mürseldir. (Sened, tabiinlere kadar yüksel-
mektedir.)
Buhari ile Müslim'in lerine göre;
Rasûlullah
Ebu Katade
(s.a.v.)'in
yanndan
(r.a.)'dan rivâyet etik-
bir
cenâze
geçti.
Re-
sûlullah (s.a.v.):
"Bu müsterih veya müsterahun minhdir" buyurdu. Bunun üzerine: "Yâ Rasûlallah, müsterih nedir, müsterah nedir?" dediler. Rasûlullah (s.a.v.):
"Müsterih, mümin kuldur, dünyann yorgunluk ve eziyetinden kurtulup Allah'n rahmetine kavuur, istirahat eder. Müsterahun minh ise günahkârdr ki mem-
HÜCCETÜ'L-tSLAM MAM-I GAZAL
=
56
ve hayvanlar ondan kurtulup hat ederler" buyurdu.j leket, insan, bitki
bn-i
Ebu eybe, Yezid
Ebu Zeyyad'dan
bin
istira-
rivâyetine
göre:
Ebu Cuhayfe (r.a.)'nin yanndan bir cenaze geçti. Ebu Cuhayfe: "O da kurtuldu, âlem de ondan kurtuldu" dedi. bn-i Mübarek ve Taberani, Abdullah bin Amr bin Âs (r.a.)'dan rivâyet ettiklerine göre, Rasûlullah (sa.v.):
"Dünya müminin zindan, kaht ve galasdr. Dünyadan ayrld zaman kaht ve zindandan kurtulur" buyurdu.
Amr
bn-i Mübarek, Abdullah bin
(r.a.)'dan rivâyet ettii-
ne göre öyle demitir:
"Dünya kafirin cenneti mü'minin zindandr. Ruhu alnd zaman mü'minin misali, hapiste olup da açlp yerde gezen adamn misali gibidir." bn-i Ebu eybe "Musannef'inde Abdullah bin Âmir'den rivâyet etiine göre öyle demitir:
"Dünya müminin zindan,
öldüü zaman
kâfirin cennetidir.
Mümin
yolu boaltlr. stedii gibi Cennette
gezer."
Ebu Nuaym, bn-i Ömer, (r.a.)'dan rivayet ettiine göre, Rasûlullah (s.a.v.) Ebu Zer'e öyle buyurdu: "Yâ Ebu Zer, Dünya müminin zindandr. Kabir emniyetgâhdr. Cennet onun karargâhdr. Yâ Ebu Zer, dünya kâfirin cennetidir. Kabir onun azâbdr. Cehen-
nem onun dönü
yeridir."
Nesâi, Taberani, bn-i Ebu'd-Dünya, (r.a.)'dan rivâyet ettiklerine öre,
Ubâde
öyle demitir:
bin
Sâmit
57
=
Rasûlullah
ÖLÜM ve KIYAMET
(s.a.v.):
"Ölüp de Allah katnda hayr gören hiç bir nefis, dünyann bütün nimetlerini ve içindekilerini almak üzere de olsa dönmek istemez. ehid müstesna. O, Allah'n bol sevabn gördüünden dolay, dönüp bir daha öldürülmek ister" buyurdu. bn-i Ebu
eybe, "Musannef"inde Mervezi "Cenaze-
konusunda ve ibn-i Ebu Dünya ve Beyhaki, bn-i Mes'ud (r.a.)'dan rivâyet ettiklerine göre, öyle demitir:
ler"
"Dünyann duru hallerdir.
halleri gitti.
Kalan ancak bulank
Öyle ise ölüm müslüman
için bir (kurtulu) ar-
maandr." ayn zâtlarn bn-i Mes'ud göre, öyle demitir:
Yine rine
"Ne güzeldir
(r.a.)'dan rivâyet ettikle-
hoa gitmeyen o iki ey, ölüm ile fakir-
lik..."
bn-i
Ebu
tiklerine
eybe ve
Mervezi, Tavus (r.a.)'den rivâyet
göre öyle demitir:
"Kiinin
dinini,
ancak girdii çukur korur."
bn-i Mübârek ve bn-i bin
et-
Haysen'den rivâyet
Ebu
eybe
ve Mervezi'nin Rebi'
ettiklerine göre,
"Müminin bekledii gaybi eyler daha hayrl hiç bir ey yoktur."
öyle demitir: içinde,
ölümden
bn-i Ebu'd-Dünya, Mâlik bin Mi'vel'den rivâyet ettiine
göre öyle demitir:
"Örendim ki; müminin ilk sevinç ve sürûru ölümdür. Bu sevinç onun ilahi ikram ve sevab gördüü içindir."
.
HÜCCETÜ'L-SLAM ÎMAM-I GAZAL
=
bn-i Mes'ud (r.a.)'dan rivâyet edildiine göre,
58
öyle de-
mitir:
"Allah'a
kavuulmadan, mümin
için rahat yoktur."
Said bin Mansûr ve bn-i Cerir, Ebu Derda (r.a.)'dan vayet ettiklerine göre, öyle demitir:
ri-
"Hiçbir mümin yoktur ki masn, hiç bir kâfir yoktur
ölüm onun için hayrl olkî ölüm onun için hayrl olmasn. Kim beni tasdik etmezse ite bu âyetleri okusun. "Allah katndaki
eyler iyiler
için
daha hayrldr. Kâ-
zannetmesinler ki onlara verdiimiz mühlet, onlar için... Günahlar artsn diye mühlet veriyoruz. Ve onlar için aalayc bir azâp vardr." firler
bn-i
Ebu
eybe "Musannef inde, Abdurrezzak, Tefsirin-
de, Hâkim, Müstedrek'inde, Taberani ve Mervezi ler
konusunda, bn-i Mes'ûd
göre,
Cenâze-
(r.a.)'dan rivâyet ettiklerine
öyle demitir:
ölüm onun için yaamaktan daha hayrl olmasn." Eer hayrl ise ite Al"yi kötü hiç bir nefis yoktur
lah,
öyle
diyor:
"yiler için Allah'n katndaki
Eer
ki
kötü ise yine Allah
daha hayrldr."
öyle
diyor:
zannetmesin ki, onlara verdiimiz mühlet, hayrldr. Günahlar artsn diye mühlet veri-
"Kafirler
onlar için yoruz." bn-i
Mübarek ve
Ebu Cebele'den öyle demitir:
mam
Ahmed
"2ühd"te
rivâyet ettiklerine göre,
Habbân
Ebud-Derdâ
bin
(r.a.)
========^^
59
"Ölmek
ÖLÜM ve KIYAMET
douruyorsunuz, yklmak için yapyorsunuz. Fâni eylerle hrs gösterip, baki eyleri brakiçin
yorsunuz.
Ne
güzeldir
hoa
gitmeyen o üç ey: Ölüm, fakr ve
hastalk."
mam Ahmed, Zühd'te bn-i Mes'ud (r.a.)'dan rivâyet etöyle demitir:
tiine göre,
"Ne güzeldir lk ve fakirlik.."
hoa gitmeyen o
üç ey: Ölüm, hasta-
Ebu Dünya, Cafer el-Ahmed'den öyle demitir:
"Kim
ki
rivâyet ettiine göre,
ölümde ona hayr yoksa, hayatta da ona ha-
yr yoktur." bn-i Sa'd, Tabakat'nda, Beyhaki,
dâ'dan rivayet
ettiklerine
uab'da Ebu
göre öyle demitir:
Der-
•
"Rabbime tevâzu için fakirlii severim. O'na kavumak için ölümü severim ve günahlarma keffâret olma-
s
için
hastal
severim."
eybe
bnî Sa'd ve bn-i Ebu "Zühd"de Ebu Derda (r.a.)'dan le
mam
Ahmed; rivayet ettiklerine göre, öyve
olmutur:
Ona denilmi
ki;
"Sevdiin kii
için
ne istersin?"
Demi: "Ölümü." Demiler: "Eer ölmezse ne istersin?"
Demi: "Mal ve
eybe, Ubâde göre öyle demitir:
bn-i Ebu
tiine
veledinin az bin
olmasn
Sâmit
isterim."
(r.a.)'den rivâyet et-
HÜCCETÜ'L-ÎSLAM MAM-I GAZAL ===== "Dostum
için
istediimiz,
60
malnn azl, ecelinin
ta-
edilmesidir."
cil
mam
Ahmed, Zühd'te ve
da'dan rivâyet
ettiklerine
Ebu Dünya Ebu Dergöre, öyle demitir: bn-i
"Hiç bir kardeim slam'dan daha sevimli bir hediyeyi bana hediyye etmemitir. Ve onun ölümünden daha acâyip bir hayr haberi (kulama) ilimemitir."
Ebu Dünya, Muhammed ettiine göre öyle demitir:
bn-i yet
bin
Abdül Aziz'den
rivâ-
"Abdül'-A'la et-Teymiyye'ye denilmi:
'Kendine ve sevdiine ne istersin?' O: "Ölümü isterim, demi." Taberâni,
Ebu Malik el-Eari
(r.a.)'dan rivâyet ettiine
göre öyle demitir:
"Rasûlullah
(sa.v.):
"Yâ Rabbi, senin elçin
ölümü sevdir" diye duâ
mam- Ahmed'in Ölüm melei
olduuma
inanan herkese
etti.
rivâyet ettiine göre:
Hz.
brahim
(a.s.)'a
ruhunu almak
için
gelmi. Hz. brahim ona:
"Yâ melek'ül-mevt! Hiç alr
bir dost,
dostunun ruhunu
m?"
Bunun üzerine ölüm melei Rabbine dönünce ona öyle demi: "brâhim'e söyle: Hiç tan çekinir mi?"
bir dost,
Allah
dostuna kavumak-
—=——
—
61
ÖLÜM ve KIYAMET
Melek gelip bunu deyince, Hz. brahim
(a.s.):
"Hemen imdi ruhumu
al" demitir.
sfahâni Tergip'de, Enes
(r.a.)'dan rivâyet ettiine
Rasûlullah
(s.a.v.)
göre
ona öyle buyurmutur:
"Eer
vasiyetimi dinlersen; senin için ha sevimli hiç bir olmasn."
ölümden da-
ey
bn-i Sa'd
Hasan
(r.a.)'dan rivâyet ettiine
göre öyle
demitir:
Hüzeyfe
(r.a.)'ya
ölüm melei geldiinde, öyle de-
di:
"Aykken gelen bir dosttur bu. Kahr olsun piman olana. Allah'a sonsuz hamdler olsun ki beni fitneden önce götürdü." Sehl bin Abdullah Et-Tüsteri de
"Ancak üç kii ölümü Biri,
öyle demitir:
ister:
ölümden sonra, ne olduunu bilmez.
kincisi, Allah'n takdiratndan
Üçüncüsü de
Allah'a
kaçmak
kavumak
ister,
ister.
ona mütak-
tr.
Hayyam "Ölüm
bin el-Esved
bir
köprüdür, dostu dosta kavuturur."
Ebu Osman "Allah'a
öyle demi:
da:
kavuma itiyaknn
alâmeti, rahatta iken
ölümü istemektir" demi. Bazlar da öyle demitir: "Allah'a
mütak olanlar, ölümün tatlln ölüm
gel-
HÜCCETÜ'L-SLAM ÎMAM-I GAZAL diinde
sezeler. Çünkü baldan daha tatldr."
açlan
—
kavuma
62
lezzeti,
bn-i Asakir, Zün-Nûh-i Msrîden rivâyet ettiine göre, öyle demitir:
"evk, makamlarn en
yücesi, derecelerin en yük-
makam ve dereceye yükseldii zaman, Rabbine kavuma itiyakndan ve görmesini isteinden
seidir. Kul bu
dolay ölümün hzla gelmesini
ister."
Sahabi olan bn-i Ebu Utbe el-Hulani edildiine göre, ona:
(r.a.)'den rivâyet
.
Abdullah bin Abdil-Melik, taun (veba)dan kaçarak memleketi terketti, denilmi o da: "Inna lillah ve inna ileyhi raclun" demi. Bunlar iitecek kadar yaayacabilmiyordum. Kardelerinizin (dier sahabelerin) tuttuu yollar size haber vereyim mi:
m
Birincisi, Allah'a tatl idi.
tincisi, az
kavumak,
çok hiç
bir
onlar için baldan daha
dümandan korkmuyordu-
lar.
Üçüncüsü, dünya ihtiyaçlarndan korkmuyordu lar. Allah'n rzklarn vereceine güven ve itimatlar vardr.
Dördüncüsü, içlerinde vebâ hastal lah
hükmünü
çktnda
yerine getirinceye kadar (oradan)
Al-
çkm-
yorlard."
Ebu Nuaym,
Hilye'de bn-i Abdi Rabbihi'den rivâyet ettiine göre, Mekhûl'e öyle demitir:
"Cenneti sever misiniz?"
Mekhûl:
ÖLÜM ve KIYAMET "Kim cenneti sevmez?" bn-i Abdi Rabbihi:
"Öyle ise ölümü sev. Çünkü sen ölmeden cenneti göremezsin."
Abdurrahmam
bin Yezid bin Câbir'den rivayet edildii-
ne göre, Abdullah bin Zekeriyya öyle diyormu:
"Eer yüz sene
Allah'n itaatinde
yaamak
ile
bu-,
gün veyâ bu saatte ölmek arasnda, muhayyer braklsam, bugün ve bu saatte ölmeyi tercih ederdim... Allah'n Resûlüne ve sâlih kullarna kavuma itiyakndan dolay..." Ebu Nuaym ve bn-i
Asâkir,
Tarihinde,
Ebu'l-Havari'den rivâyet ettiklerine göre
Ahmed
bin
öyle demitir:
"Ebu Abdullah en-Nebbaci'den iittim ki diyor: Dünya yaratldndan beri bütün nimetteriyle benim olmak artyla kyamet gününde ondan hesaba çekilmeyeceim halde dünyada yaamam ile, bu saatte ölmem arasnda ayet muhayyer braklsam, ölmemi tercih edecektim... Hiç istemez misin efendine kavuasn..."
Enes
(r.a.)'dan rivayet
Rasûlullah
edildiine göre
öyle
demitir:
(s.a.v.):
"Ölüm her müslümann (günah)
için keffârettir" bu-
yurdu.
bn-i Arabi bu hadisi sahih görmütür. Kurtubî de
öyle demi:
"Bu keffâret undan dolaydr: Meyyit ölümde çok elem ve alarla karlar. Halbuki Rasûlullah (s.a.v.) öyle buyurmutur:
HÜCCETÜ'L-SLAM MAM-I GAZAL
64
batmas veya daha ar eziyet kendisine dokunan hiç bir müslüman yoktur ki o eziyetle Allah onun günahlarn silmesin. Diken batmas böyle iken tutmalarndan bir tutmas (sekerat) üçyüz klç darbesinden daha iddetli olan ölümün nasl keffaret olacasen düün." "Diken
n
"Zühd"de ve bn-i Ebu Dünya Mesettiklerine göre öyle demitir:
bn-i Mübârek,
rûk'dan rivayet
"Allah'n azâbndan emin ve dünya eziyetlerinden kurtulmu olarak kabirde yatan mümine gpta ettiim kadar hiç bir eye gpta etmedim." bn-i Mübârek, Heysem bin Mâlik'den rivâyet ettiine göre öyle demitir:
"Eyfa bin Abedâni ile konuuyorduk. Ebu Atiyye elMezbûh da ordayd. Allah'n nimetlerini düünüyordu. Dedi:
nsanlarn en
fazla
nimetdar kimdir?'
Dediler:
'Falan ve filandr'. Eyfa:
'Yâ Atiyye sen ne diyorsun?' dedi.
Ebu
Atiyye:
'Ben size o falandan daha nimettarn haber vereAllah'n azâbndan emin olmu kabirdeki yim mi? bir cesed ondan daha nimettardr' dedi."
te
Muhârib bin Dessar'dan rivâyet edildiine göre, öyle demitir:
"Hüseymete, bana: 'Ölüm
houna
gider mî' dedi.
ÖLÜM ve KIYAMET
65 Dedim: "Hayr." O:
"Naks eksik olmadktan sonra, ölüm houna meyen hiç bir kimseyi bilmiyorum" dedi. Abdullah bin Ahmed, "Zevaid-i Zühd"te
de
unu
git-
u ekil-
rivayet etmitir:
"Ölümün houna gitmemesi, senin
için
büyük
bir
eksikliktir."
Ebu Abdurrahman'dan rivâyet etiine adam, Ebu AVer es-Sülemi'nin meclisinde öyle
bn-i Mübârek, göre, bir dedi:
benim için ölümden daha sevimli eyi yaratmam." Ebu A'ver:
"Vallahi, Allah, bir
"Eer ben senin
gibi
mor koyunlardan daha
olsaydm. Bu benim iyi idi."
Ebu Dünya, Safvân ne göre öyle demitir: bn-i
için
hiç
bütün
dedi.
bin Süleym'den rivâyet ettii-
"Ölümde zorluk, sknt varsa da, onunla mü'min dünyann iddetli (frtnal) hallerinden kurtulur."
Muhammed
bin
Zeyyad'dan öyle dedii rivayet olun-
mutur:
"Bâz
feylesoflardan bilgi edindim ki, akll için ölüm, gafil âlimin hatasndan daha kolaydr."
Süfyan
(r.a.)'dan rivâyet edildiine
Eskiden deniliyordu
ki:
"Ölüm
göre öyle
demi:
âbidlerin rahatdr."
HÜCCETÜ'L-ÎSLAM ÎMAM-I GAZAL
=
66
KENDN TANIMAK Allahü Teâlâ'y
[
insann kendi
mas,
nn
(c.c.)
tanma kapsnn anahtar, önce
idrak etmesidir. Allah
kilidi
ve ruhunun
nefsini bilmesi
ancak bu anahtar
tanma
ile
hakikatini anla-
(mârifetullah)
kaps-
açhr.jNitekim:
— "Nefsini tanyan Rabbini tanr," Hadis-i erifi — hak açk seçik anlacaya kadar âfâkta ve enile,
"Biz,
füslerinde âyetlerimizi (iaretlerimizi) göstereceiz." (Fussilet
Sûresi: 53). ayeti kerimesi
buna
delildir.
"nsana âlemde olan kudretleri ve kendi nefsinde olan ibretleri ben izhar eyler, gösteririm. Tâ HakTeâlâ buyurur
ki:
kendi marifetinden
ki,
bir marifeti hal
edinip Esfel-i Safi-
(en alçak yerden) Âlây-i lliyin'e (yücelerin yücesi-
lin'den
ne) yükselmi,
daha yakn
bir
geçmi
Ve insana kendi nefsinden Böylece eer kendi nefsinin ma-
olsun".
ey yoktur.
rifetinden (bilgisinden) nasipsiz olursa, Allah bilgisi'ne hangi yolla
yaklalabilir?
Sana senden yakn hiç bir ey yokken ve sen bu nefsinle bir ey olduunu bilmezken, anla ki, kendi nefsini bilmek hiç bir zaman elinden gelmez. Sen bunu bilmekten Böylece senden bakas senden uzaktr. Onu bilmek nasl mümkün olur? Allahü Teâlâ bilinmee muhtaç deilken ve onun hakikatinden haber vermek hiç bir suretle mümkün deilken, sen O'nu nasl idrak eder ve anlayar âcizsin.
bilirsin?.
Ve eer sen:
— Ben nefsimi kemaliyle tur,
dersen biz de deriz
ki:
bilirim,
bunda
hiç
kukum yok-
ÖLÜM ve KIYAMET
67
— Senin
bildiklerin etin,
ban,
elin,
ayandr. Bunlar
bilir.
Senin ancak içyüzünde,
ey
rak ettiin
Souk artsa,
ve
senin bildiin
çiftlemek
eer cinsi gücün fazlalap Bunlar baka hayvanlar da bilir
istersin.
Ve
Buna göre Allahü Teâlâ'y bilmeye sebep olan
bilgisi)
unlar
gibi
batnnda bilip anladn, idAç kaldn zaman yemek istersin.
olsa giyim istersin.
isterler.
(Nefs
budur:
azn, yüzün, baka canllar da
gözündür,
bu deildir. Belki bilinmesinde gerek varsa
bilmelisin:
— Sen nesin?. 2 — Yaradln nasl olmutur? 3 — Ne nerede ve ne hizmetle dünyaya geldin? 4 — Nereye gideceksin? 5 — Senin saadetin, mutluluun ne ameldedir? 6 — Asiliin, umutsuzluun, ekavetin nedir? Ve ne 1
vakit,
ameldedir?..
Senin iç yüzünde, öyle sfatlar, özellikler, türlü haller vardr ki, bunlarn bir ksm dört ayakl canllarn, bir ksm yrtclarn, canavarlarn, bir ksm eytanlarn ve bir ksm
da meleklerin sfatdr. Sen de acaba hangi gereken sfatla yaratldn? Yine, acaba saadetin, mutluluun hangi gereken sfat üzerindedir? Eer dört ayakl ehli hayvanlar gibi yaratldnsa, onlarn ii gücü (gerçeklii) yemek yeme, içme ve çiftlemedir. Eer sen de hayvan cinsinden isen gece gündüz bunlara kendini verirsin. Yer, içer, eine yaklanca da onunla cinsi çiftleme istersin. Eer sen yrtc canavarlar snfnda yaratld isen ki, onlarn asl paralamak, yrtclktr, her kiiye cefa eden, her canly inciten onlardr, içgüdülerinde herkesi öldürmek, yok etmek vardr. Sen de böyle isen parçalar, yrtar, öldürürsün. Her ki-
iye zarar
verirsin.
HÜCCETÜ'L-SLAM MAM-I GAZAL Ve
eer eytanlarn saflarnda yaratld
68
onlarn asl kötülük, aldatmak ve yalanclktr, tuzak kurmak, hile yapmak, ve eri yola sapmaktr. Eer sende bu sfatlar varsa bil ki, sen de onlarn yaratlmdansn. isen,
Eer
Melâike sfat üzerine yaratld isen, onlarn sfat kalb temizlii ve gönül sevgisi ile Allahü Teâlâ Hazretlerine ibadet etmektir. Ve her dem Yüce Allah'n mübarek Cemâ-
müahede
ve seyretmektir. Temaada bulunmakth Sen de gece ve gündüz rahatn düünmeyerek çal ve mücahedede bulun. Tâ ki, Hazret-i Allah' görmeye lâyk lini
bir
kii olasn.
nsan,
ve noksanlk ile kulluk kapsnda durup vuslat kapsnn beklemek ve Allah'n cemâlini yakndan görme saadetine kavumak için yaratlmtr. Nitekim Allahü Teâlâ mübarek kelâmnda öyle buyurmutur: "Ben, cinleri ve insanlar, ancak bana kulluk etmeleri için yarattm." (Zâriyât sûresi: 56) Dört ayakl ehli ve yrtc hayvanlarla, eytanlarn sfatnn insanlara da konulmasnn sebebi udur: Beden bu sfatlarla düzene girer. Ve ruhun binei, taycs olmaya kabiliyet kazanr. Ruh da bu fânî âlemde, bu ölümlü dünyada o binein üstünde Marifetullah Hümasn, Mühabbetullah Ankasn avlamaya niyetlenmeiidir. Tâ ki bu gariplik ülkesinden O Allah'a yaknlk makamna varnca iki srra kavumu olsun. O iki srr Hak Teâlâ öyle buyuruyor: "Oraya selâmetle, güvenlik içinde girin" (Hicr sûresi: 46). "Onlara çok esirgeyen Rableri sözle selâm verir." (Yâsin Sûresi: 58) Bu eref ve tazime insan ancak Cennefte ve Cemâlullah' görmekle kavu-, abilir. Bu selâmet, seçkin Müminler için Allah'n zatdr, umumi halk için O cennettir. Ne yazk ki, her kimin bu bilgiden nasibi yoksa o kiinin yürüdüü yolda büyük tehlikeler vardr. O kiiye iman yolu da kapanmt r,l acizlik
açln
ÖLÜM ve KIYAMET
69
NSANIN YARATILDII VEer sen
kendini bilmek istersen, önce
hü teâiâ Hazretleri seni 1
—
Biri
K EY
iki
unu
eyden yaratmtr
bil ki,
Alla-
ki:
görünürde olan bedenindir. Vücudun, maddi
varlndr.
—
de içyüzünün mânâsdr ki, ona da ruh, kalb ve nefsderler. Onu da ancak görür gözle deil, ruhla, gönülle, kalbin bakiyle anlamak, idrak etmek mümkündür. Biz ona gönül deriz. ster gönül, ister kalb denilsin, murat ediM len mâna RUH"tur. Ama kalb diye söylenir ki, bu, insann gösünün solunda olan bir et parças olan yürek sanlmasn. Çünkü o yürek, ölüde de, baka canllarda da ve öte2
Biri
hayvanlarda da bulunur. O kalb gözle görülür, elle tutulur, görünür âlemdendir. Ama gönül ki, biz ona RUH adn vermekteyiz, bu görünür âlemden deildir. Bu ehadet (görme ve tanklk etme) âlemine garip gelmitir, garip giki
decektir.
Gönül, ruh, bedenin hakan, padiahdr. Beden onun bineidir. Gözle görünen veya görünmeyen uzuvlar onun
tanmak) ve Allah Hazretlerinin Cemâlini görmek, ruhun sfatdr. Teklif ona yaplmtr. Allah'n hitab da yalnz onadr. Saadet, yani mutluluk ve ekavet, yani âsilik onun sfatdr. Onun haki-
askerleri, ordusudur. Mârifetullah (Allah'
katinin bilinmesi,
Marifetullah'n (Allah'
bilip
tanmann)
anahtardr.
vi
Bunu bilmee çal. Çünkü/Ö beden Hakan, O mânekalb, O gönül, O ruh, mübarek bir cevherdir. Ondan yük-
sek
bir
cevher yoktur. Onun asl, Hazret-i Allah'tandr.^
HÜCCETÜ'L-ÎSLAM MAM-I GAZAL
70
O'ndan gelir, yine Hazret-i Allah'a döner. Bu görünür dünyaya al veri etmek, güzel tohumlar ekmek için gelmitir. Sen de bu mânevi ticareti dünyada yapmay, âhiret tohumlarn dünyada ekmeyi bilmelisin.
GÖNLÜN HAKKATN BLMEK r •
Gönlün
yarln,
bilmeyince onun
O
hakikatini, askerini,
elde'etmek de
bilgisini
ordusu
ile ilgisini
mümkün
deildir.
halde, O'nun sfatlar nelerdir? Bunlarla Marifetullaha
nasl varlr? O'nun saadeti, mutluluu nedir? Ve saadete nasl ve ne zaman eriilir? Bunlar bilinmedikçe gönül de bilinmez.
O
halde bilinmeli
gönlün varlj besbelli, apaçktr.
ki,
Bunda üphe yoktur. Ama bedenden gelmi deildir. Çünkü bu beden ölüde de, her türlü hayvanda da vardr. Diyelim
ki,
eer
bir
kii gözünü
açp
yere,
göe,
kendi
vücuduna bakarken gözlerini yumsa, bütün varlklar göz önünden kaybolur, gider. Hatta kendi bedenini bile görmez olur. Ama ruhunun varl o kiiden uzaklamaz, kaybolmaz."
i
Ölüm zamannda beden toprak tan
baka
bir
ey
Ama
gönül
ki,
ruh-
yok olmaz. Fâni deil, ebedidir. onun ne gibi bir ey olduunu bil-
deildir,
Lâkin ruhun hakikatini,
mee dini
olur.
Kelâmerifinde öyle buyurmutur: "Ey Muhammed, sana Ruhu sorarlarsa, sen de ki: RUH, Rabbimin emrindendir. Siizin
verilmemitir.] Nitekim Allahü Teâlâ
—
ze ilimden çok az
bir
ey verilmitir." (srâ Sûresi: 85)
Evet,
Ruh buyruklar âlemindendir. Varlklar ise iki bölümden meydana gelmitir. Bunlardan biri emir âlemi, dieri halk âlemidir. Cenâb- Allah öyle buyurur: "Güne, ay ve yl-
========
71
dzlar Allah'n
buyruuna
ÖLÜM ve KIYAMET
Halk etmek (takdir etmek) de, buyurmak da O'na mahsustur. Âlemlerin Rabbi olan Allah'n ne kadar yücedir." (Âraf Sûresi: 54). Emir âleminden olanlarda mesafe (Uzunluk, ksalk, genilik) ve kemiyet (say) ve miktar (azlk-çokluk) yoktur. Halk âleminden olanlarda ise, yani yaratlan âlemde, kemiyet ve miktar vardr, yukardaki âyet içindeki "Halk" kelimesi TAKDR* uyarlar.
an
anlamnadr. Yaratmak anlamnda deildir. Ruh da yaratlmtr! Ona: Kadimdir, ezelidir diyenler yanlmlardr Çünkü kadim olan, yani ezelden beri var olan yalnz Allahü Teâlâ'nn zât ve sfatlardr. Ruh arâzdr! diyenler de hata etmi, yanlmlardr. Çünkü Ruh bedenden çknca da mevcuttur. Araz bakasiyle birliktedir. Onunla kaimdir. Ruhsa vücutla deil, asl vücut ruhla kaimdir. Araz ise kendi ken-
olmayp baka bir cevherle meydana gelen hâl ve keyfiyettir. Ruh cisimdir! diyenler de hata etmilerdir. Çünkü cisimler bölünebilirler. Ama Ruh bölünmez. Parça par-
dine var
ça edilemez.
HAYVAN RUH f
ona "Hayvanî ruh" derler. O ruh bölünebilir. Öyle ruh dört ayakllarda da vardr. O ruh, marifetullah (Allah bilgisi) olan ruh deildirjRuh, ne cisimdir, ne de arazdr. Yalnz Meleklerin sfat gibi sfatla yaratlm bir cevherdir.Onun hakikatini anlayabilmek, idrak etmek [
Bir ruh
güçtür.
luna
ilk
daha vardr
ki,
Onun beyanna eriat girene (sâlike)
Onu
vermemitir. Marifet yobilmek de gerekmez. Çünkü izin
sâlike, ilâhi yollardan birine giren kiiye, önceleri
lâzm
ey
mücahededir. Din yolunda cehd göstermek, çalmaktr. Çünkü, Onu bilmek, anlamak cehdin ve gayretin olan
tamamlanmas
ile
hasl
olur.
Allahü Teâlâ Sâlike, Din yolu-
'
HÜCCETTL-ÎSLAM MAM-I GAZAL nu tutana kendi
O ruhun
lûtfu iie
hakikatini
72 bildirir.
Nitekim
Kelâm- erifinde öyle buyurur: "Bizim urumuzda cehd edenlere biz elbette yollarmz gösteririz. Hiç üphe yok ki, Allah iyi i yapanlarla birliktedir." (Anke-
Eer bir kimse cehdini (kendi nefsine karcihadn) tamamlam deilse, bu ruhun hakikatini o kiiye bildirmek gerekmez. Ama gönlün askerlerinden bilgi bût Sûresi: 69).
Çünkü o kii o askerlerle cihada koacakOnlar tanmak, bilmek gerektir.
vermek tr.
.
caizdir.
%
n
TEN, CANIN
ÜLKESDR
r-
Beden
ülkesinin sultan insan ruhudur.
Bedenin içinde
saysz
asker vardr. Nitekim Allahü Teâlâ Kelâm- Kadiminde öyle buyurur: "Rabbinin askerlerini ancak kendisi bilir." (Müddessir Sûresi: 30) Öyleyse sen bil ki, gönül Allah' örenmek için yaratld ki, saadet, ondadr. Allah'n sun'u ve kudreti anlalmaynca marifetullah da hasl olmaz. Allahü Teâlâ'nn yarattklar, ibret gözü ile görü-
a-
varl
anlalr. Yaratlanlarn knlk verici ilerini anlayabilmek, ancak duygularla elde edilebilir. Duygularn da var oluu, bedenledir] Böylece Allahü Teâlâ'y bilmek gönlün avlamasdr. Duygularmz da bu avn a, tuzadr. Allah'n her sun'u ve kudreti duygulüp her birinde bir halin
larmzla
idrak olunur
ki,
bunlar da
— Duyma, iitme duygusu. 2 — Görme duygusu. 3 — Tad alma duygusu. 1
— Koku alma duygusu. 5— dokunma duygusu. 4
Elle
be tanedir:
ÖLÜM ve KIYAMET
73 Bu da
be duygunun
hepsi bedende
bulunduu
için
vücu-
Bu duygularn iledii yer bedendir. Bedenin de terkibi, dört eyden, birbirine aykr görünüte dört unsurdan yaplmtr. Bunlar da unlardr: ihtiyaç duyuldu.
Ate. Bu yüzden bedenin yapl zayftr. Her zaman için ölüm tehlikesi içindedir. Gerek içten, gerekse dtan nice dümanlar ona saldrmaktadr. âlemin dümanlar: Yrtc hayvanlar, canavarlar, suda boulma, yangnda yanma gibi açktan gelen dümanlardr. Su, Toprak, Hava,
D
ç
âlemin
dümanlmar
da: Açlk, susuzluk, hastalk gibi
eylerdir. Bunlar ortadan
kaldrmak
için
görünen ve gö-
rünmeyen türlü türlü askerlere bedenin ihtiyac vardr. Meselâ görünen âlemde: El, ayak, göz ve kulak gibi. Batnda da yeme, içme gibi ki, yeme içmeye görünen ve görünmeyen araçlar lâzm oldu. Meselâ el, az, mide, barsak ve bakas gibi. Bir de itiha gücü, hazm gücü (yenilenleri sindirme gücü) vardr ki, bunlar için de araçlar gerekti. Bunlar
yerli
Ayrca
yerinde kullanmal.
batini
duygular vardr
deki araçlara, yeri gelince
onlar
ki,
yardm
da betir ve
zahir-
ederler:
— Hayal 2 — Düünce 3 — Aklda tutma (hfzetme) 4 — Anma getirme) gücü, 5 — Kuruntu gücü. kuvveti,
1
kuvveti,
kuvveti,
(akla
Bunlardan her
Be
birinin yeri
gücün her
bu ilere
ehil
de dimadr.
birinin belirli hizmetleri
olan kimseler
bilir.
vardr. Bunlar,
Eer bu adn saydmz
eylerin yalnz birine zarar gelecek olursa, insann ii ak-
74 urar, bozulur. Bunlarn hepsi, içte olsun, dta olsun, kalbin askerleridir. Hepsi onun buyruu altndadr. Onun her emrine uyarlar.Tbiyelim ki, vücudun hakasar, adaletsizlie
n
olan can,
kulaa
verirse
izin
b
iitlir.
Eer
göze izin veverirse ayak kml-
göz bakar, görür. Eer ayaa izin dar, hareket eder. Bu düzen üzerinde bütün uzuvlar, bütün iç ve araçlar, vücudun padiah cann buyruklarna boyun emilerdir. Beden birkaç gün böylece korunur. Can, O bedende ahiret al veriini yapar. Ekeceini eker, ahiret saadeti tohumunu toplayarak bunlar asli vatan olan ahiret yolculuunda kendisine azk yapar. Bu çeit çeit rirse
d
askerler,
cann
(ruhun)
buyruunu tutmakta tpk
Melekle-
katnda nasl hiç bir aykr harekette bulunamazlarsa, bu askerler de cann emrinden re benzerler. Melekler Allah'n
dar
çkamazlar.
Onun
her dileini yerine
getirirler.7 •
CAN ÜLKESNDE EHVET VE GAZABIN YAPTII Ten, dir. El,
LER
cann
ayak,
memleketidir.
Ve beden
bir
az ve baka uzuvlar sanayi
büyük ehir
gibi-
ehli gibidir.
eh-
bu azgnl ise ülkenin bir sancak beyi gibidir. padiahtr. Akl ise vezirdir. Padiahn, bunlarn
vet, nefsin
Can
ise
hepsine ihtiyac vardr.
Ama,[yücudun sancak beyi olan ehvet, yalancnn biridir. Gurur ve kibir ehlidir. Hrs (iddetli istek) içindedir. Cann veziri olan akln buyruklarnn aksini ilemee kalkar. Beden ehrinde ne görürse onu kendisine çekmek ve tasarrufu altna almak ister. Onlarn, avucunun içinde bulun-
masn
murat eder.
ÖLÜM ve KIYAMET
75
ehrin subasdr. erirdir, fesat bürüyücüdür. Haydutluk ve kötülük ilemee dükündür. Kan dökmek, rz ykmak ister!) te bu zamanda, ülkenin hakan olan can ile veziri olan akl, ba baa verirler. Yalanc ehvetin uygunsuz hareketlerini görerek onun üzerine kzÖfke (gazap)
ise
gnl öfkeyi (gazab) saldrtr, musallat eder. Öfke, ehveakln (vezirin) yönetimi altnda kahra uratr ve yenik düürürse, padiah, öfkeye de yüz vermeyip vezir pençesi altnda onu da kahra uratr, yenik düürürse, snrdan geçip can ülkesine el uzatamaz, memleketin hali de düzene girer. Ve bütün uzuvlar ne hizmet için yaratldlarsa o hiz-
ti,
meti görürler.
lua
Bu hizmetler kabul
(ebedi saadete)
kavuulmu
edilerek olur.
ölümsüz mutlu-
.
Eer padiah olan can, veziri olan akl, sancak beyi ehvetin ve suba olan öfkenin eline teslim ederse, memo
leket,
iki
fesadndan dolay ne yazk ki, harabeye padiah olan can da memleketini koruyamad eririn
yüz tutar, ve adaleti yerine getiremedii olur, gider (Allah saklasn.)
için
bahtszla urar,
BEDEN ÜLKES, CANA TESLM
EDLMTR
nsanda ehvet ve gazap
yeme ve
- Û
r.r r
içmeyi elde
yaratlmtr. Yeme ve içme, vücut bineinin begdas, azdr. Vücut da be duygunun binei halin-
etmek sini,
sfatlar,
helâk
dedir.
için
Duygularmzn
hepsi akln casusu, gözetleyicisidir.
Akl da cann (ruhun) kandili, çrad. Onu klandrr. Can, bu klarla Allah'n Cemâlini görmek için yaratlmtr. Haberleri toplar.
Böylece ehvet ve öfke, yeme ve içmenin hizmetkârduygu da dr. Yeme ve içme de bedenin hizmetkârdr.
Be
akln
hizmetçisidir.
Akl cann mumu, çera,
em'as
kln-
HÜCCETZFL-ÎSLAM MAM-I GAZAL
76
mtr ve O çera sayesinde cismâni karanlklardan kurtulup Melekler âleminde (âlem-i gayb)da
lah'n mübarek cemâlini
görmek için
dolar, Hazret-i
istidat, kabiliyet
Al-
kaza-
nr.
u halde
r bilinmelidir
ki,
Allahü Teâlâ
can
(ruhu), kendi-
tansn, ilâhi sfat muhabbetini müahede etsin diye yaratmtr. Nitekim Cenâb- Hak öyle buyurur: "Ben cinleri ve insanlar ancak bana kulluk etsinler diye yarattm." (Zariyat Sûresi: 56) Allahü Teâlâ, beden ülkesini, can kendisine binek yapsn ve bu fani dünyadan O bekâs olan ebedi dünyaya dönebilsin, böylece kendini tanmay nihayete ulatrsn diye yaratt jBu fâni dünya, alçaklarn en alr bir yer, Esfel-i Sâfilih dir. Beka âlemi ise Âlâyi lliyyinn dir. Ve Allah'n kelâm, bu "lliyyin makamn öyle bildirir: ni
ça
"Allah'a itaatkâr olan yin'dedir. O,
iyi
kimselerin defterleri
illiy-
yazlm bir kitaptr. lliyyinin ne olduunu
sen nerden bileceksin. Allah'a yakn olanlar onu görür." (Mutaffifin Sûresi: 18-21).
O
yüce
illiyyin, asli
vatan-
azn
Ruh oraya dönmek için dünyada din iyi tedarik etmi bulunmaldr. Ey doru yolun yolcusu! Eer, bu nimetlerin ükrünü edâ edip âhiret diyarnda süresiz mutlulua, ebedi saadete erimek istersen, cann bir padiah gi-
dr.
beden ülkesindeki tahtnda oturup kulluk kapsnda dursun. Hakkn dergâhn Kble edinerek Hazret-i Allah'n Cemâlini, O mübarek yüzünü görmeyi murat edinsin. Akl denen nesneyi kendisine vezir, danman, fikir hocas seçsin. ehveti sancak beyi, gazab beden ehrinin kollukçusu, zabta memuru, subas yapsn. Akl da be duyguyu casus edinsin. Be duygunun her birini baka baka yerlerde görevli klsn. Hayal gücünü —ki, ön beynin içindedir- bu casuslarn beyi yapsn. Tâ ki, bu hafiyeler, bu casuslar, bu gizli haber alclar, srlar örenip ona haber yebi
=====^^
77
titirsinler.
Hafza
ÖLÜM ve KIYAMET
kuvvetini
-ki
arka
dimadadr- hazinedar
duygu), olan biteni onda toplasnVezir de ona iar, zamannda da vezir olan akla bildirsinler. göre beden memleketinde tedbir alsn. etsin
ki,
casuslar
(be
ba
çekip kendi hava ve heaskerlerden itaattan vesine uyanlar olduunu görürse onu padiaha bildirir. O âsi askeri malûp ederek kahra uratrlar. Fakat bütün bütün yok etmezler, yalnz usland rmayla brakrlar. Çünkü asli vatana dönü için, her. birinin belirli hizmeti vardr. O
Eer
zaman o hizmet ilemez, yürümez bir hale gelir. Yazk ki, padiah olan can (ruh) bu saltanatnda yanlr da, akl kendisine danc, vezir yapmazsa, sancaktar ehvete ve suba öfkeye kendisini kaptrr, onlara uyar, boyun ese, bütün askerleri ehvet ve öfkeye ba eerler, memleket de fesada varr, ebedi ykmlar meydana gelir. (Allah korusun).
NSANDAK CANIN BEDEN ASKERLERYLE BALILII r
nsann, bu anlattmz birisiyle
zahirde
ilgisi
dmz sfatlardan
sfatlardan beden askerinin her
vardr.
Ayrca her
bir
insann açkla-
sfat mevcuttur. O sfatlardan kimi(âsiliine) sesi insann saadetine ve kimisi ekavetine beptir. Ve bu ahlâkn vasflar çoktur, korunmas güçtür. Lâkin hepsi de dört snfa ayrlr. 1
—
Biri:
—
Biri:
2 fatdr.
— 4— 3
bir
Dört ayakl,
ehli
hayvanlarn sfat, ahlâkdr.
Yrtc, paralayc hayvanlarn, canavarlarn s-
Birisi:
Birisi
eytanlarn ahlâkdr. de: Meleklerin ahlâk, huy ve tabiatdr.
)
HÜCCETÜ'L-SLAM MAM-I GAZAL
78
Hal böyle olunca, insanda ehvet mevcut olsa, dört ayakllarn, ehli hayvanlarn ilerini iler. Meselâ yemek,
içmek, çiftlemek, hrs gibi ileri yapar. Eer onda öfke varsa, canavarlarn, paralayc ve ac verici amellerinde
Döer, söer,
bulunur.
yaralar, öldürür.
Tpk
arslan, kurt
ve köpeklerin yaptn yapar. Eer insanda eytanlk sfat belirirse, o zaman o kiide ehvet ve gazap sfat zafer bulur. Bunlar da hile, düzenbazlk, doru yoldan çkarma, dalâlet yoluna saptrma ve fitne gibi eylerdir. Can (ruh) melâike sfat ile yaratlm olduundan, ilim ve mârifete, halkn arasn düzeltmeye ve rezilce ilerden çekinerek kalbi temizlemeye çalr. nsana da emrolunmutur ki, akln nurunu yol klavuzu edinsin. eytanlarn sfatn dikkatle ayr, aikâre kl ki, gönül askerleri suçlar ortaya çktndan dolay ondan çekinsinler. Nitekim Resulullah (S.A.V.) öyle buyurmutur. "Her kiinin, elbette bir eytan vardr. Hatta benim de eytanm vard. Lâkin Yüce Allah, bana yardmc oldu. Onu bana
malûp
ve
imdi
ekilde fesat çkartmaya gücü kalmamtr." Hak Teâlâ tarafndan yine emrolunmutur ki, hrs ve ehvet denilen o domuzu ve öfke denilen o köpei akln eli altnda tutmal ve onlar da eriat yolunca hizmetlerine devaml olmaldrlar. Tâ ki, asli vatan olan âhirete yolculukta onlarn da faydas görülmü olsun. Ne yazk ki, eer, insann basiret gözü açlp da bir kez kendisine baksayd, hizmet kemerini gece ve gündüz beline balayp iradesinin dizginini kimlerin eline verdiini görürdü. Onlarn hizmetinde çalmakla Melekler ahlâkn eytanca vasflarn elinde brakmasndan dolay kendini
rüyasnda
kahrettirdi.
kimi
hiç bir
zaman köpee hizmet
eder, kimi yine kö-
pekle dostluk kurar, kimi de domuzla ilgilenir ve hatta ona hizmet eder görür. Çünkü rüyada kalbdeki gizlilikler açldgibi
her kii dünyada ne sfatta
edindi ise
sonunda da o
türlü
ne huy ve ahlâk haredilecektir. Nitekim Ceise,
ÖLÜM ve KIYAMET
79
hâb- Hak Kelâm- erifinde öyle buyurur: "Sûra üfürüldüzaman o kyamet günü mezarlarnzdan kalkp maher meydanna takm takm geleceksiniz." (Nebe Sûresi: 18)
ü
KEND HÂL VE HAREKETLERN SÖZLERN BL r
Madem
i
ki iç
dünyada bu
dört
GÖZET,
kahraman
suretin, dört
s-
olduunu örenmi bulunuyorsun, imdi kendi hâl ve hareketine bak. Onu gözet. ini, sözünü, duruunu bil. Ören ki, bunlardan hangisinin hükmü altnda bulunmaktasn ve sen hangi kahramann emrine uymusun?
fatn hakim
Hangi kuvvete
kul olup itaat
etmisin? j
Sen eer ehvet domuzuna uymusan, senden ortaya çkan ey hrstr, murdarlktr, münafklktr, dümanna gebelâdan sevinmektir. Eer nefsini cezalandrr ve onu doru yola çekersen, o cfa yolunu deitirir, edep snrlarna çekilirse, onda kanaat, namuskârlk, kimseye saldrta bulunmama halleri balar. len
r [
Eer öfke köpeine ba emisen,
gnlktr,
lâf
sende görünen kz-
atmaktr, halk incitmek, onlar horlamaktr.
Kendinde böbürlenme, gururlanma balamasdr. 1
Eer
ve edeple aklna itaatkâr klarsan, sen ona boyun edirirsin. Ondaki o kötü sfatlar deiir. Sende sabr, soukkanllk, balama, ecaat, sükûnet, alçak gönüllülük ve cömertlik balar. nefsini güzellik
domaa
[Eer eytanlk
ba emisen,
sende kalan vasflar ve ahlâk deiir ki, onun ii olan ehvet ve öfke sfatlar artar. Sana hile, düzenbazlk, hiyanet ve sahtekârlk öretilirJ Bunlar
sfatlar
sfatlarna
ruhuna
meydana
gelir.
dolar.
Sende söylediimiz bu
kötü
HÜCCETTL-ÎSLAM MAM-I GAZAL
80
'
w,
{
i
—
—
Fakat sen, onu alteder ve kahra uratrsan, böylece
ona üstün
sende
gelirsen
ilim,
marifet, hüner,
iyilik
ve
hik-
met, güzel huy, güzel ahlâk ve saadetin tohumu olan din reislii, Allahü Teâlâ indinde sevaplar kazandran güzel söylediimiz kötü ilerin meybalarJ ameller
domaa
dana gelmesine,
O
dini
yet denir. yi ahlâkn
emirlere itaatsizlie,
günaha ma's-
domasana da itaat denir. nsann
durular, yapt iler ve güttüü eyden, ma'syet ve itatten birisi ile ilgilidir. reketleri,
Bilinmeli
ki,
aksettirmez.
gel olur.
iki
aynay karartan duman, is giahlâktan meydana gelir. Gönül aynas
Bunlar, kötü
pas balar. Cemâl
n
bu
gönül, lekesiz, tertemiz, parlak, saf bir ay-
naya benzer. Kötü ahlâk bidir.
haller,
ha-
ise
(güzellik)
O
nuru olan Hazret-i Allah'n
pas, o nurun
-
aynada görünmesine en-
Ruhani geçie örtü çeker.
güzel ahlâk vasflar, öülen güzel huylar, tpk nurlar, klar gibidir. Sende bu güzel sfatlar zaman gönül aynasndaki o günahlardan meydana gelmi karanln paslan kalkar, ayna temizlenir, saf ve cilâl olur,
Ve sen
bil ki,
doduu
parlar.
Nitekim
Peygamber Efendimiz
bir hadis-i
erifinde
öy-
buyurmutur: "Her günahtan sonra bir sevap ile ki, o günahn yok etsin?" Bilinmelidir ki Kyamet Gününde kararan kalblerle, temiz, içi parlak kalbler bir araya gelir. Yüce Allah Kelâm- Kadiminde öyle buyurdu: "O gün ne mal fayda verir, ne de evlât. O gün ancak, temizlenmi, selim, noksansz selâmet üzere olan bir kalbfe gelen le
fayda bulur." (uarâ Sûresi: 88-89). nevi kalb,
yaratld
ilk
anda parlak
nsann bir çelik
içindeki
ayna
mâ-
gibidir.
Bütün evren bu aynada görünebilir. Onun tertemiz olmasna dikkat edilmelidir. Yoksa günahlarla paslanr. Artk hiç bir eyi aksettiremez olur. Bu sebeple Allahü Teâlâ, Ke-
===^^
81
ssss
ÖLÜM ve KIYAMET
lâm- Kadiminde öyle buyurdu: "Hayr, onlarn kendi leriyle kazandklar eyler, kalblerinin üzerine pas
el-
ol-
mutur." (Mutaffifin Sûresi: 14). Günah paslariyle dolu kalbler kyamet gününde Cenâb- Allah'n rahmetine kavumayacaklardr. Bu yolda Kelâm- Kadim'de Yüce Allah öyle buyurmutur: "Hayr, hayr! Dorusu onlar, o gün Rablerinden mahcup (örtülü) kalacak. O'nu göremeyeceklerdir." (Mutaffifin Sûresi: 15). Ancak nur misali olan güzel vasflardr ki, ruh, Hazret-i Allah'n nurunun parlakl-
n
kabul eder ve Cemâlullah'
görmee
kabiliyet
kazanr.
NSANIN KEND MAKAM VE MERTEBESN BLMES VE BLMEMES HALLER
Eer sen dersen
— nsann
kalbi
ki:
melâike sfatlariyle yaratlmken, geri
kalan hayvan, eytan, yrtclar gibi geçici olan üç vasf nasl ve nereden bileceiz? Ve yine insann melek vasflarn-
da yaratlm olduunu, ne biçim bir yolla anlayacaz? nsanda meleklikten sonra gelen sfatlar ki, onlar garip ve arzidir, nasl ispat edeceiz? Evet, bu sorularn
—
cevab da udur:
yeryüzünde insandan daha erefli bir yaratk yoktur.-Her yaratn erefi ve kemâli ne hizmet için yaratld ise o ii meydana getirip o ite baarl kald müddetçe anlalr. Meselâ hayvanlardan biri olan eeek, yük tamak için yaratlmtr. Eer arkasndaki yük sürçüp yere dümezse veya yükünü yere frlatmazsa sfat kemâle ti
Biliyoruz
ermi,
ki,
olgunlam demektir. O makbul olur,
beenilir.
her hareke-
HÜCCETÜ'L-SLAM ÎMAM-I GAZAL
82
Hayvanlarn birisi de attr. At, sava ve birçok gaza için yaratlmtr. Yük çekmek için de ona güç, kuvvet verilmi-
Eer
dümana
saldrmakta olaanüstü bir güç gösterirse, bu sava hizmetini yerine getirirse ve gazada sçrar ve koarsa güzelce hizmeti beenilir. Eer hizmetinde kusur gösterirse, srtna eyer vurulur gibi palan vurulur ve eeklerle birlikte ona yük çektirilir. Böyle bir at gözden düer, yiyecei ve içecei, her türlü kesilir. tir.
seirtirse,
az
Eer, insan yalnz yemek, içmek için yaratlm olsayd, dört ayaldi hayvanlarn insandan daha faziletli, daha üstün olmas gerekirdi. 'Çünkü, dört ayakllar yemede, içmede, çiftlemede insandan daha ileridedir. Belirli olmayan, saysz hizmetleri de vardr. Meselâ yük çekerler, ekin ekmekte kullanlrlar. Kimisinin etinden, yandan ve sütünden gda elde edilir. Eer insan, dömek, sömek, memleket ve {
geçirmek için yaratlsayd, yrtc hayvanlarn insandan daha mübarek, daha kutsal olmas gerekirdi. ülkeleri ele
Çünkü baka canly kahretmede, ona üstün gelmekte, yurdunu istilâ etmekte, ele geçirmekte, yrtp parçalamada, yrtclar daha öndedir. Ayrca onlarn görünür faydalar da vardr. •
Köpekleri ele alalm:
Köpek hrsl
bir
ardnda durmaz, koar. Avcya hizmette
hayvandr.
Avnn
bulunur. Kimi hay-
vanlarn da derilerinden elbise yaplarak faydalanlr.
Ama
Bu gibi iler için o yaratlmad! Belki, Allah'a kar olan kulluunu örenmek, Allah' tanmak ve bu tanma bilgisini elde etmek için halk olunmutur. Bu aikâre bir eydir. Her yönde görülmektedir. nsana akl, düünce, anfmay, zihin açkl verilmitir. Tâ ki âleme ve olanlara ibretle baksn. Her nefeste nice incelik, her eyde nice güzellik seyredip, resme baknca ressamn anlasn, sanat ilerine baknca sanatkârn bilsin. Böylece insann insan öyle mi?
ÖLÜM ve KIYAMET
83
sonuncu olduunu anlar, bâki olan, zevali olmayan Hazret-i Allah'n ilim ve kudretinin ve her sfatnn kemâlde olduunu idrak eder. Gece ve gündüz acz ve noksanlndan HakTeâlâ'ya yalvarr, dualarnn kabul edilmesini niyaz eyler. kendisinin acizlikte ve kusurda
— Ey Allah'n, ey bu mülkün
Mâlik'i!
Ben kulunu yüce
katna vâsl eyle. O yere'ulatr, eritir, melekler gibi kulluk merkezinde devaml kl! diye yakarr. Nitekim Hak Teâlâ öyle buyurmutur: "Allah, göklerde ve yerlerde olanlrçarn hepsini sizin hizmetinize vermitir." (Câsiye Sûresi: 13). nsan, yaratlrken, her ne kadar üstün sfatlarda yaratld ise de bunlarn hepsi geçici bir emânettir. nsan bu dünyadan geçince ne ehvet, ne kzgnlk kalr. Melekler gibi
alr.b
O
ilâhi
mârifet, bilgi
melekler
mar. Nitekim
ki,
her
ile
süslenir. Meleklerin
zaman Yüce
sfatn
Allah'n katndadrl-
Cenâb- Hak, Kelâm- Kadimi'nde öyle bu-
yurmutur. "Onlar sebat ederek durunca güzel ve temiz bir yerde, her eyi yapmaya gücü yeten Melik'in katnda ve rzasnda bulunurlar." (Kamer Sûresi: 55). nsan, eer kendisinin makam ve mertebesini bilmezse, yrtclarn ve eytanlarn sfatnda olursa, yarn âhirette de yrtc hayvan ekil ve sfatnda, eytanlarla birlikte horolunacaktr. (Allah saklasn).
Bu
gibilerin
öteki^
Cenâb- Hak
dünyada balar daima
Kerime ile kullarna öyle buyurmutur: "Görmez misiniz ki, mücrimler, Rablerinin önünde balar eik dururlar." (Secde Sûresi: 12). Ya bu yer neresidir? Âhiret'te bu yer Siccin cehenneminde'dir. eytanlar burada cezalarn çekerler. Haklarnda da Kur'ân- Kerim öyle buyurur: "O kyamet gününeiktir. Nitekim
bir Âyet-i
de insanlar âlemlerin Rabbine hesap vermek kacaklardr.
Çünkü
ad verilen demek olmduunu bil-
kâfirlerin defteri Siccir)
yerde yazldr. Siccin'in ne din mi?" (Muttaffifin Sûresi: 6, 7, bir
için kal-
8).
HÜCCETZTL-SLAM MAM-I GAZAL
—
84
RUHUN MELEKÛT ve CISMÂN ÂLEMLERE AÇILAN PENCERES
K
:
Cann
sonu
(ruhun) acaip amellerinin,
[
cann da eref, üstünlmüü
yoktur. Fakat
bilgi iledir. Biri
limle
de
alacak
hallerinin
vardr.
Biri
kudretle...
(bilgi ile)
olan erefi de
iki
türlüdür]
Biri zahirdir,
açktadr. Onu herkes idrak edebilir, anlarJ Ötekisi ise gizli eref ve üstünlüktür. Onu herkes idrak ecüemez. Bu son derecede azizdirj Zahir eref dediimiz ise udur: Ruhta bir
kuvvet vardr
ki,
bütün geometri (Hendese), Hekimlik,
Kozmografya, Aritmetik ve eriatn lar o idrak eder.
Ruh
ilimlerini,
eydir Yukarda
öyle bir
ki,
bütün san'at-
bölünemez.
Ama
saydmz
bütün bölüntüleri içine alrtir. hjjer ilim ona sabilir. Bütün bir evrenin bütün bilgileri onda vardr.b Hattâ bütün âlemler, onun gepgeni katnda zerre, bir küçük tane gibidir. Öyle ki, deniz yannda bir damla gibi kalr.
Meselâ r çkar.
bir
lâhzack
Doudan
düünce
ile
batya, batdan
bu yeryüzünden yuka-
douya
gider. Kendisi
toprakta ve yeryüzünde iken yldzlarn uzunluk ve genili-
inin kaç
mil
özelliklerini
in asln
olduunu
bilir.
bilir.
Bulutlarn ve
Güne
ve ayn gidi geliini
yamurun, yldrmn,
Bal
ime-
ve nedenlerini de bilir. deniz dibinde ve kugökyüzünün tepesinde tuzaa düürür. Fil, deve)(, yrtc kaplan bilgisi ile büyüler, avcu içine alr. Bütün bilgileri, gerek görünür ve gerek görünmez duygulariyie bilir. Görünür duygular "göz, kulak, az, burun, el" olduu gibi görünmez iç duygular da "hayal, hafza, zekâ"dr. Ama alacak udur ki, sanki âlemin içinde bir pencere açlmtr
u
d
=
85
ÖLÜM ve KIYAMET
da oradan dünyay seyreder, ya "aklla bilinen âlem" yahut
Ama
insanlarn
çou
M
Ona, gayb âlemi" ve"ruhini âlem" de denilir.
durur.
ancak görünür
Ona da
gözle görünür âlem, da "Cismani âlem" denilir. Bu âleme ait ni
re
görür.
âlemi, mülk âlemi-
"ehadet bilgilier,
âlemi" ya
ötekine gö-
az ve ksadr.
Bu cismani âleme kalbde açlan
pencereden baklr. Onu bu ikinci pencereden seyreder. Canda bu pencerelerin açldna iki delil vardir]j3fri rüyadr ki, insan ne zaman uykuya dalsa o pencereler açlr. Melekût âlemini seyreder ve Levh-i Mahfuz'dan gelecek günlerde bana gelecek halleri bilmi, anlam olur. Veya apaçk görür. Bu rüyalar hemen hemen ya ayniyle ortaya çkar ya da misal ile gözler önüne serilir. Ehli olan kimse rüya yorumundan bunu anlar.
bir
J
Lâkin bilmek gerektir
ki,
ruh, saf, lekesiz, parlak bir ay-
na örneidir. Çünkü insan uykuya varnca bütün be duygunun yolu kapanr. Kötü alkanlklardan, fena huylardan temizlenen, parl parl parlayan ruh, o Levh-i Mahfuz'a açlr. Orada yazl olan menevî suretler, keyfiyetler, gayba ait garip haller, ona akseder. Böylece ruh nice garip ekilleri ve garip halleri o akiste seyreder. Ama ruh, bulank kalMp safi, parlak bir hale gelmezse, uyanr, be duygusu harekete geçerse, o
Mahfuz redemez olur. Levh-i
zaman
perdelenir, o
rüya yolu
da
hiç bir
hemen kapanr,
eyi göremez,
sey-
Her ne kadar uyku halinde be duygu ilemezse de hayal gözü ilemesini kaybetbetmez. Gönül aynasna akseden eyleri kendisinde muhafaza eder.b Fakat görünür be duygu ile deil, hayal ile bu akisleri zaptetmi olduundan açk seçik seyredemez. Ancak bir Mjiayal görünür. Ama ölüm haline, be duygu bütün bütün ortadan kalkt-
HÜCCETÜ'L-ÎSLAM MAM-I GAZAL ndan, beden
örtüsü de
kaldrldndan dolay
86 can,
Me-
ve gayb srlar dolayn perdesiz, örtüsüz olarak, tpk parlayan, çakan imek ve yldrm gibi dolar durur. Allahü Teâlâ Kur'ân'da öyle buyurur: "And olsun ki, sen bundan gafildin. te sende gaflet perdesini kaldrdk. lekût âlemini
Bugün artk görüün dahtia
keskindir." (Kaf Sûresi: 22). Yi-
ne Hazret-i Allah, bir âyet-i kerimesinde öyle buyurur: "Yâ Rabbi! Gördük, iittik ve sana döndük. yi ve doru sözlü sahibi olarak bizi yeniden
dünyaya yolla. Güzel ve salih amellerde bulunalm." (Secde Sûresi: 12). Ruh pencerelerinin açlndaki birinci delilleri yukarda gördük.i kinci dede udur: Hiç bir kii yoktur ki, onun kalbine hâtralar ve türlü düünceler gelmemi olsun. Diyelim ki, görmedii, lil
iitmedii eyleri sezi, ilham yolu ile idrak etmi bulunsun. Ama o kii bunlmar bildiini ve nasl anl^am olduunu da bilmez. Çünkü ruh, Melekût âlemindendir Fakat o uykudan uyannca görünen âlemle uramaya baladndan yüksek mânalar âlemi artk ona kapatlm, kaps örtülmütür. Ruhani dola, gönül seyri ondan menedil-
mi, yasaklanmtr.
NSANIN RUHU NE ZAMAN MELMEKÛT ÂLEMNDE MELÂKE VE ENBYA RUHU
LE BULUUR? Sen canndaki pencerenin ölümünden veya uykudan baka bir zamanda açlmayacan sanma{Belki de aksine
kimse yeyip içmeyi azaltr, her türlü eyde perhize geçer, nefsinin isteklerini krar ve nefsi terbiye ederse onun kalbi aadaki yönlerde ve uyankken Melekût âlemi ile yaknlk kazanr: bir
ÖLÜM ve KIYAMET
=
87
_ Nefs her heves ve hazlardan kendini çekme mücahedesine 2— kötü huy ve ahlâk paslarndan arndrr, temiz klarsa, gözle görülür duygularndan yere 3 — Tenha ile
1
türlü
girerse,
ter-
Kalbini
bir
çekilip
uzak kalrsa,
4
— Candan ve gönülden daima
megul
demekle cismânî âlemden
"Allah, Allah"
olursa, melekût âlemine dalar,
o madde âleminden hflabersiz kalr.)Gönlünde Allahü Teâlâ'dan baka bir ey kalmaz. te o zaman melekût âlemi ona görünür, gönül pencereleri aralanr. ilikisini keser,
önünde ruhlariyle konuur, onlardan faydalanr. Gökyüzünün, dünya ve âhiretin, gayb âlemlerinin pencereleri ona açlr. Bu haller hangi kimsenin gözüne açlrsa ona dahfta büyük eyler açk seçik görünür. Bunlar nedir? Onun beyann bizler yapamayz! Çünkü beyana gelmez. Resulûllah (S.A.V.) Mirâç'tan sonra hadisi beyan buyurmulardr: "Yeryüzü benim için toparland, dünyann dousunu da, batsn da tüm olarak gördüm." Allahü Teâlâ Hazretleri de Kelâm- erifinde öyle buyurmutur: "Biz brâhim'e bu gerçekleri nasl gösterdik ise, ilm-i yakin sahiplerinden olmas için göklerin ve yerin de güzelliklerini gösterdik." (En'âm Sûresi: 75). te bu âyet-i kerimede buyurulduu gibi gayb âlemleri bir nebiye böyle açlmtr. Hatta bütün nebilerin bilgileri bu yolda olmutur, örenme ve öretilme yolu ile deil. Bu, Melekût dünyasnn açlnn meydana gelmesi ve oraya varma, ancak nefis mücadelesi yapmakla, her türlü geçici heves ve hazlardan mahrum kalnmakla elde edilir. Ayrca Allah ile tek ve tenha kalnr, ondan baka her türlünü cismânî varlklarla, dünya ilgisiyle ilikiler kesilir. Nitekim Allahü Teâlâ Kelâm- erifinde öyle buyurur: "Rabbinin adn an ve her eyden ilgini kes, O'na ihlâs ile ibadet et." (Müz-
Bakalarnn rüyalarda gördüünü o, açk seçik görür.b Meleklerin, nebilerin
gözlerinin
u
HÜCCETTL-tSLAM MAM-I GAZAL
88
zemml
Sûresi: 8). Ve yine Allahü Teâlâ'ya tam tevekkül ile balanarak, halktan umut kesilerek melmekût âlemine varlr. Nitekim
Hak Teâlâ
o Fürkan- Aziminde öyle buyurur: "O, dounun ve batnn Rabbidir. O'ndan baka hiç bir ilâh yoktur. Öyleyse O'nu kendine vekil tut." (Müzzemmi! Sûresi: 9). Ayn sûre içinde Yüce Allah, emirlerine öyle devam buyurmaktadr: "Puta tapanlara, Allah'a ortak koanlara ve onlarn söylediklerine kar sabret, onlarn yanlarndan güzel güzel, uzakia."
(Müzzemmii Sûresi:
te
bu
âyetler,
Hazretleri,
10).
insana her türlü maddi yiyecek ve
içe-
ceklerden perhiz yolunu, onlarla mücahedeyi öretir. Gönül ve dünya ehvet ve isteklerinden, halka dümanlktan ve duygunun yanlm yola götürmesinden temzl-
be
menir, yalnz Hazret-i Allah'
mutasavvflarn yolu, renmekle elde etmek
Ulemâ tankna
müahede
nebilerin tarikidir.
Ve bu
yol
amelini
ö-
Ama
ne-
eder.
Ama,
caizdir.
gelince:
O da
büyük
bir yoldur.
az ve ksadr. Bu kefi, ulu kielerden birçou, tecrübe ile ve akln klavuzluu ile elde etmitir. Ama peygamber ve veliler bilgilerini kimseden örenmezlmer. Onlar, bu ilâhi bilgileri kalplerine olarak bulurlar. bî yoluna göre
akm
Eer her hangi bir kii örenmek istiyorsa, her türlü kusurdan arnm, zan ve üpheden selmâmet bulmu bir zevk ve akl klavuzluu veya bilenlerden
örenme
ile
elde et-
Eer
bunu baaramazsa, yâni gayb âlemi yolu ile o kiiye açlamyorsa, sakn bunu inkâr yoluna sapmamal. Ehline bavurmal ki, onlarn en küçük mertebesinden de mahrum kalmasn ve hak yolundan geri dönmesin, ona eytanlk, hile karmasn. meli.
Bu anlattklarmz, ruhun
k
insana veren izlenimlerindendir. Gönlün yücelii, insan bunlarla
aikâre
acaipliklerindendir,
olur.
=====
89
ÖLÜM ve KIYAMET
BLGS VE ALLAH SEVGS KALBLE LGLDR
ALLAH
Eersen:
— nsann saadetinin Allah' tanmakta ve insann
duyduu
habbetullah'da)
(marifetullah'da)
lezzetin kemali Allah'
olduu neden malûm
sevmekte (mu-
olur? dersen
cevab
udur:
—[en
bil ki
her eyin saadeti,
rahat ettii yerdedir, Nitekim ehvetin lezzeti, i
mekte ve çiftlemektedir. almakta, yüzlere,
bakasn
ho
Hmn
lezzeti, bir
ve
yemek
iç-
kimseden öc
Gözün
lezzeti,
güzel
bakmadadr. itme
lezzeti,
güzel
kahretmektedir.
suretlere
ald
bir lezzet, tat
seslere kulak kabartmadadr. Bunlar
gibi /kalbin lezzeti
de
yaratld ise ondadr. Her eyi bütün gerçei ile bilmekte, gücü yettii kadar da Allahü Teâiâ'y tanmaktadr. Bu sebepledir ki, her insan bilmedii eyle öünür. Mese-
ne
lâ
!
için
satranç bilen
bir
kimse, bilmeyenin üzerine gururlanr.
O
satranç bilen kii, satranç oynanmasna bakarken yanl, kusurlu bir oyun görürse, güya çok bildiini göstermek ve
dii ilme öünmek br gösteremez. bir
için
\J3en ite böylece bildin
o garip oyuna
ki,
karmamaya sa-
yeryüzünde en erefli yaratk
insandr ve insanda en erefli yer kalbdir, gönüldür. Gönlün lezzeti, dostla ilgi kurmaktadr. Bir ey ne kadar aziz olursa olsun, onun bilgisi, mârifeti dahi o kadar aziz olur. Meselâ bir kimse, memleketin tedbirinde bir Babakann
e
srrn çok
bilmse sevinir,
sevinir.
O
ama Padiahn srrn
bilginin lezzeti
o kadar çok
bilse
olur.
daha da
(
HÜCCETÜ'L-SLAM MAM-I GAZAL
90
böyle olunca varlk âleminde Allahü Teâlâ'nn zatnyokdan ve sfatlarndan daha izzetli ve erefli hiç bir tur. Çünkü bütün varlklarn acaiplii ve yaratklarn garip
ey
O'nun sun- ilâhisinin, kudretinin eseri ve yüceliinin delilidir. Öyleyse kalb, can, Hazret-i Allah'n yüzünü görmek için yaratldndan dolay ona bundan daha lezhalleri,
zetli hiç bir
ey yoktur.
Yine böylece
J
bilindi ki,
cann
saadeti Allah'
tanmakta
ve Allah sevgisindedir. Ama her can, her kalb, Allah' tanma ve Allah muhabbeti yolunda da olmayabilir. Belki de dünyaya rabeti ve istei olur. O zaman can öyle bir hastaya benzer ki, onda gdaya itihas kalmamtr. Belki de gda olmayan eyler ister. Söz gelimi toprak, balçk gibi yiyecekten uzak eylerden diler. Eer o hastaya yarar ilâç bulunmazsa ve tezce de yemek yeme itah kabarmazsa, midesi fesatta kalr, hastal günden güne artar ve bu hal sürüp giderse hasta ölür, dünya saadeti de elinden gider.
te
bu örnekte olduu gibi bir canda ki, Allah mârifeti ve Allah sevgisi olmazsa baka eyaya kar sevgisi artar. O can da hasta düer ve ölüme yaklar. Eer tezce ilâç verilmezse ve o gönülden eyaya kar olan sevgi kaldrlmazsa, Allah muhabbeti yerleip eya sevgisine üstün gelmezse, Allah korusun ölür, âhiret saadeti de elinden gider, sonsuz hüsranda, zarar ve ziyanda kalr. Duygularla alnan bütün dünya
Ama Allah
lezzetleri,
ölümle orta-
ve Allah sevgisinin lezzeti ki, kalble ilgilidir, ite o lezzet bâkidir. Görünür be duygunun mânileri ölümle ortadan kalknca kalbin nuru ve aydnl artar. Ve Cenâb- Hakkn yüzünü müahade dolay isiyle o
dan
kalkar.
nur daha da
artar.
bilgisi
ÖLÜM ve KIYAMET
91
ALLAH'I TANIMA VE ALLAH
nsann
kalbi,
kendinin
rüknü, direidir. Bir direk de
bir
bedendir, vücuttur. Bedenin
SEVGS
yaradlnda
acaip ve garip
eyler öyle çoktur ki, sayya gelmez. Her görünen ve görünmeyen uzuvda nice hikmetler, yüce fazilet ve faydalar vardr ki, insan onlardan habersizdir. Ey aziz, sen unu bilesin ki, insan bedeninde nice bin damar ve sinir vardr. Ayrca nice kemik bulunur. Bu kemiklerin her biri bir ekil ve biçimde ve her biri bir sfattadr. Her biri bir i için, bir ödevle yaratlmtr. Ve sen hepsinden habersizsin. Ancak unu bilmektesin
ki, el,
tutmak, ayak, yürümek,
dil
de, söyle-
yaratlmtr. Ama sen ayrntl olarak bir ey bilmezsin. Elde kan ve kemik olduunu, kaç sinir ve kaç damar bulunduunu, her birinin gördüü ii ve faydasn da bilmezsin. Göz kî, on tabakadan yaratlmtr. Bu tabakalar nelerdir? Faydas nedir? Onu da bilmezsin. O göz tabakalarndan birine bir zarar gelecek olsa o zararn nereden geldiinden haberin yoktur. Karnnda olan organlarn da biçimi nedir? Faydas nedir? Tüm olarak yine bilmezsin! Meselâ unlar cier ve dalak, öd, böbrek, ötekiler ise onlar gibi sana hizmette bulunan organlardr. Sen bunlardan gafilsin. Onlar da kendi hizmetlerinden bir an uzak kal-
mek
için
mazlar. Çeitli yemekler
mideye
gider.
Cier onu kartrp kan
Ondan sonra karaciere
ama
üstünde kara köpek eklinde bir ey belirir. Ona Sevda derler. Dalak sevday cierden çeker. Kendine benzetir. O kan su ile karr, kalr. Fakat kvama gelmez. Böbrek o suyu kandan ayrr, saf bir hale getirir. O kan yedi organa yaylr. Her organa güç salar. Erkeklerde meni, diilerde süt ve kadniner.
lk menisi o kandan
meydana
haline
gelir.
getirir,
Eer dalaa
bir
hasta-
HÜCCETfL-SLAM MAM-I GAZAL
92
'
karm
lk gelip de o sevday ondan ayrmazsa sevda ile olan kan bedene yaylr. Sevdaî hastalklar meydana gelir. Bunlar delilik, cüzzam, dalak sanclan, hümmâ gibi hastalklardr.
Eer
merareye, yâni öd kesesine
de o safray ondan ayrmazsa
hastalk ge-
bir
meydana gelir. Eer- böbree bir illet yerleip o suyu da kandan ayramazsa siroz denilen, karnda su biriktiren veya buna benzer hastalklar doar. Sirozda karndan baka uzuvlarda da su toplanabilir. Allahü Teâlâ'ntn yüce emri ile bütün uzuvlar bir hizmet için vazife almlardr. Eer böyle olmasayd beden helak olur, ölür giderdi. lir
nsan büyük,
en büyük
safraî hastalklar
âlem (bir âlem-i kübrâ)dr. Bütün eyann örnei, benzeri onda bulunmaktadr. Meselâ kemikler, dalara örnektir. Damarlardaki kan yamur ve akarsular misalidir. Bedendeki kllar ise aaç gibidir. Dima gökkubbeyi andrr. Be duygu organlarmz ise hatta
bir
yldzlara benzer. Yâni yer ve gökler, bunlarda bulunan her ey insanda toplanm gibidir. nsanlarda hayvanlardan da örnek vardr. Kimisi domuz gibidir. Haris ve arszdr. Kimi-
köpek gibi olur, yrtcdr. Kimisi karnca gibi mal toplaycdr. Kimisi horoz gibi ehvet dükünü olur. Kimisi örümcek gibi avc olur. Kimisi deve gibidir, sabrl olur. Kimisi assi
lan gibi cesurdur. Kimisi aziz!
tilki
nsan bedeninde sanat
gibidir ehilleri
ve
hileci olurlar.
Ey
de vardr. benzer. Yemei cier örnekleri
Meselâ midedeki hazm gücü açya ve barsaklarda paylatran güç, üzüm skan rac gibidir. Yenilenleri kan rengine dönütüren kuvvet, boyac gibidir, kandan meni ve süt meydana getiren güç çamarc gibidir. Mideden sidii sidik kesesine (mesâneye) indiren kuvvet sakaya benzer. Artklar dar çkaran kuvvet, tuvalet
temizleyicisi gibidir.
Sevda
ile
ran kuvvet, hilekâr ve fesatç bir
sevday ve
yediklerimizin her
safray bedende
adam
birini
gibidir.
vücutta
kart-
Safray ve
yerli
yerine
ÖLÜM ve KIYAMET
93
paylatrp datan kuvvet de
Zamann
adaletli bir
hâkim
gibidir.
Ey
mevsiminde de insanlara örnekler vardr. Meselâ çocukluk bahar günlerine benzer. Yaz günleri ise yiitlik, delikanllk çadr. Güz, sonbahar aylar, mevsimiorta yataki ça dönümüne benzer. htiyarlk, ni andrr. Bunun uzatlmas bu kitapça smaz. Muradmz, insann bir âlem-i kübrâ (en büyük âlem) olduunu sana bildirmektir. Tâ ki, insan bedeninde bu kadar hizmetçilerin bulunduunu sana bildirmektir. Sen de bilesin ki, sen zevk eder ve dünyay dolarken, yatarken, otururken, Allahü Teâiâ'nn buyruu ile bu kadar saysz uaklar sana aziz kii!
dört
k
hizmette bulunmaktadr. Bir dakikack,
bir
anck
bile hiz-
metlerinden geri kalmazlar.
uan
bütün ömrünimdi biraz insaf et. Senin bir ce sana ba eip itaat etmekte.. Bir gün emrine kar gelse, senin elinden hiç bir ey yapmak gelmezken, o senden önce harekete geçmeye yetenekli ve senden iyi bir efendi bulmaya kadir iken, sen o hizmetçiyi dömek, hmla komak istersin. Ya Allahü Teâlâ sana bu kadar nimetler ve uaklar vermiken ve sana zerre kadar ihtiyac yokken, sen kendi nefsini nasl mabut edinirsin, hem nefsinin havasna uyarsn? Allahü Teâiâ'nn mübarek rzasn nasl brakrsn? Seni yoktan yaratana ve rzkn verene kar gece gündüz isyan üzerine bulunursun, hem de Allahü TeGel,
âiâ'nn ve senin
dümann
olan
nu neden revâ görürsün?.. Ey yen!
Sen
bil
ki,
beden
eytana
ba eersin!..
Bu-
srlar örenmek isteterkibi, uzuvlarn sanat,
ilâhi
yapsnn
uzun uzadya bildirilmitir. Ama denizden katre ve güneten zerre nasl belirli bir ey demek deilse, Yüce Yaradan'n ilmini yaratlann anlamamas, idrak etmesi de öylece mümkün deildir. En kadim olan Allahü Teâiâ'nn i lerinin srlarn, sonradan yaratlann anlamas hiç mümkün mü? hüneri, faydas, terih kitaplarnda
HÜCCETÜ'L-SLAM MAM-I GAZAL
94
NSANA VERLEN EN GÜZEL MÜCEVHER: CAN Mademki cann (kalbin) erefini, ün ve izzetini örendin, imdi bil ki, o nefis, güzel mücevherleri sana sebeplerle [
u
verdiler ve
kldlar:
gizli
— Sen onu dünya maktan kurtarasn, 2 — Onu kemâle ve rahata
ilgilerinden kesesin,
1
onlarn eseri
ol-
diye.
Bil ki, 1
ki,
onun saadeti
âhiret
yurdunda
— Vuslat ülkesinde öyle
fâni
olmas
erdiresin, diye. j
bir
belirir.
Yâni:
süresiz vakte erieceksin
yok.
— safaya ereceksin cefas yok. sevince ereceksin 3 — Ve sana bezginlik verecei yok. kudrete ereceksin 4 — yok? marifete ereceksin 5— üphesi, kukusu yok. 6 — Ve en sonunda da öyle yüceler yücesini müa2
Bir
ki,
bir
ki,
Bir
âcizlii
ki,
Bir
ki,
bir
hade bahtna ereceksin ahede-i Cemâlullah'tr.
kar
ki,
zevkinin sonu yoktur.
Bu da Mü-
sen kendi izzet ve erefine emek vermezsen, dünya ilerine ve nefsânî lezzetlerine gönlünü kaptrrsan o zaman senden, senin gibi bir insandan daha âciz, daha noksan, daha zilletli bir yaratk yoktur. Çünkü dert, gam ve tasa seni esir etmitir. Kimi kez hastala tutulursun, elemin a^rtar. Kimi zaman açln, susuzluun, kimi kere de hrsn ve cimriliin, tamahn esiri olursun. Dünyada rahatlkla geçirilen bir gün dünya ehline nasip olmaz. Hele nefsinin zevklerine de dükün olursa nice zaman mihnetten kurtulamaz. Belâ ve musibetten el çekemez. Meselâ, bir anlk çiftleme zevki için nice kez boy abdesti almak zahmetleri çekilmek zorunda kalnr. Hele yemek yeme zevki çok olursa Bunlara
ÖLÜM ve KIYAMET
95
arl ve imanl
önce çekemez,
artar. kinci
olarak da o
arl
Onu kaza meakkatine uratr. her zevkine sonradan nice piman-
ibadeti gecikir.
Sözün ksas, o
kii,
lk duyar. lim ve kudretle, irade gücü ve çalmakla, güzel bir ekilde dünya erefine varlabilir. Ama insan öyle bir âlemdir ki, eer arsa sebebi nedir, bilmez! Yüreinde bir zahmeti, bir sancs olsa yine: Sebebi nedir, ne yoldadr, bu arlar niçin artar, eksilmez? lâc, ifas nedir? Bil-
ba
mez. Hattâ, gözünü önündeki otlardan, bitkilerden, devâ olacak eylerden biri elinde olsa yine bilemez. Yarn bana ne gelecektir, ne ite rahat eder, ne i ilerse zahmet çeker, bunu da bilmez! Öyleyse insandan daha âciz ne yaratk vardr?
Eer
insann gücüne, kuvvetine bakarsan insandan daha âciz ne olabilir ki? Ona bir küçük sinek veya sivrisinek saldrsa onlar kovmaya gücü yetmez. Eer bir hastala tutulsa ondan kurtulmaya, ilâç bulmaya da gücü yoktur. Bütün ölüm duraklarnda kendisini ölümden kurtaracak kudreti
yoktur.
Ey aziz
Eer
kii!.
insann
yapt
ie, zevk ile çalmasna bakarsan daha hasis dünyada ne vardr? Bir akçe-
ondan daha cimri, den veya bir lokma ekmekten,
biraz bir
görse rengi deiir, rahatszlar, hasta
ey kaybetse, olur.
Eer
bir,
ziyan dilen-
ci:
— Allah rzas virir.
O
deyip önüne gelse, ondan yüzünü çedilenciye göz bile atmaz. için!
Eer
sen insann yüz güzelliine bakarsan o bir deridir ki, murdarlk ve kanla örtülmütür. Kendisini günde birkaç kere çi ve büyük abdesti sktrr. Onlardan kurtuluncaya kadar nice zahmetler çeker. O güzel yüz nasl aslr, çirkinleir.
Rivayet edilmitir
ki, bir
gün Ebû
Said-i Ebul-Hayr (Allah
HÜCCETÜ'L-SLAM ÎMAM-I GAZAL
—
96
rahmet eylesin) sufilerle yolda giderken bir yere gelirler. Çirkef sularnn ve insan dklarnn akmas içni açlan lâm temizleyicilerini görmüler. Sufiler o yere yaklanca lâm kokusundan kimisi parma ile burnunu tkam, kimisi necasete sürünmesin diye latasnn eteklerini kaldrm, kimisi de yüzünü çevirip arka köeden dolamaya balam, eyh Said-i Ebul-Hayr, onlarn bu halini görünce:
— Ey derviler! demi.
bu
Biliyor
musunuz
söüp
ki,
sayarak hal dilleri ne küfürler savurmaktadrlar?. Derler ki:
çirkef sular, bize
ler,
— Dün çarda en güzel, en
lâtif bir
bu
ile
ne
ey yiyecek idim. Siz
akçe ve altn harcadnz. Kiminiz vücudunuza sardnz örtülere koydunuz. Kiminiz eteklerinize doldurdunuz. Bana sayg ve sevgi gösterdiniz. Beni alp evinize götürdünüz. Bir gece sizin yannzda kaldm. Bu kötü kokulara, gözünüzle görmek istemediiniz bu çirkin biçimlere uradm. imdi siz benden kaçyorsunuz. Oysa benim sizden kaçmam gerekti. Sufîler, eyhlerinin bu kapal kalsözlerindeki mânay anlaynca balarn edi ve dlar. Sözün ksas, eer insanlardan kim kendisini hayvan ve yrtclarn ve eytanlarn huyundaki sfatlardan kurtaracak olursa, Âhiret'te saadete eriir. Melâikeden daha fazigeldiniz.
Benim
için
arp
Allah'n mübarek cemâlinin müahedesiyle ganimetlenmi olur. Ama o kii dünyaya gönüfbalarsa, yrtc ve dört ayakl hayvanlarn sfatn ken-
letli
ve daha erefli
olur.
Yüce
onlardan da beter olur. Hepimizi bundan Allah saklasn. Çünkü kedi, köpek, at ve baka hayvanlar gibi dört ayakllar ve kaplan, arlar, srtlan gibi yr-
disine
yaktrrsa,
hâli
tclar toprak olacak ve elim azaptan kurtulacaklardr.
te insann izzet ve erefini, zelil ve hakir oluunu bildin, örendinse kendini tanmann anahtar olduunu da anladn.
lay
tanmaya ne yolda
bir
Nefis bilgisinde bu kadar an-
Daha fazlas bu küçük ve ksa kitaba sdaha âlâsn bilici ve daha iyi hüküm vericidir.
yeterlidir.
maz. Allah
Allah'
ALLAH'I TANIMAK
ALLAH'I TANIMANIN ANAHTARI
KENDN
TANIMAKTIR -
Geçen Enbiya (Aleyhümussalâtü Vesselam) Hazretlerinin gökten inen kitaplarnda: "Nefsini tan ki, Rabbini tanyasn." buyrulmutur. Sonra haberlerde de öyle geli
mitir: "Kim nefsini (kendini) tanrsa Rabbini
Bu
sözler, insan
tanm
olur."
nefsinin tertemiz, saf, lekesiz, pastan
ayna olduuna bir delil, bir iarettir. nsan, her ne vakit o aynaya baksa Allahü Teâlâ'y orada, kendi nefsinde görürj Eer sen: Çok kimse var ki, nefsine bakar. Yaratldn, bir mahlûk_olduunu anlar, fakat gerisini bilemez! dersen, sen bil kijnefsi tanma bilgisinden Allah'janma bilgisine geçi ve onu delille anlay iki türlü olur: 1 uzak
]
bir
Birincisi:
ilimle
Çok anlalmaz, kapal, dolak
uraanlar,
nefsini
riyazet
yoldur.
ve perhizlerle
Onu,
megul
eden din adamlar, nakipler ve ileri gelen necip kiiler, hattâ eyhler bile anlamaktan âcizdirler. Nerede kald ki, zahiri ilimden bile yoksun olan, bilgisiz kiiler anlayabilsinler.r' ^kincisine gelince: Onu, akl ergin olan bir âmâ, iki gözü kör kii de idrak edebilir. Öyle açk seçik delildir. Öyle
varlndan Hâlikin varlsfatndan Yaradan'n sfatn bilir, anlar. Kendi
olunca, bilinmeli
n
ve kendi
ki,
insan kendi
ülkesine -yâni bedenine- sahip oluundan, tasarrufundan,
olduunu ve bu mülk bulunduunu anlar, Bunun açk-
Allahü Teâlâ'nn bütün âlemin sahibi
üzerinde nasl tasarrufta
1
HÜCCETÜ'L-ÎSLAM ÎMAM-I GAZAL
anmas
98
n
ne zaman ki, kendi varlnn izi ve alâmeti ve kendisinden haberi ve izi yokken kendi varln görüp bilseydi ve kendi yaradlna, hilkatine dikkatle baksayd, bilirdi ki, asl bir damla, bir katrecik sudandr. O zaman ne akl, ne de idrak ve anlay vard. Ne eti, ne kemii, ne de bulunuyordu. Nitekim yüce Allah, KelâmKadiminde öyle buyurmutur: "Gerçekten insan, var olup kendisinden söz edilir bir hale gelinceye kadar uzun bir zaman geçmitir. Çünkü biz insan kark meniden (dii erkek evlâdn domasna sebep olan sudan) yarattk. Böylece onun iitmesini saladk. (Ona kulak verdik.) Görmesini saladk. (Ona göz vernsan sûresi: 1 - 2). dik)" (Dehr öyledir:
ya
—
nsan, gerek kendi uzuvlarnn gözle görülür ksmna(meselâ el, ayak, dil ve azna) bir baksa, iç organlarn (meselâ cier, mide, dalak gibi ksmlarn) incelese her birinin bir türlü hikmetle yaratldn ve her birinin faydal bir ite bulunmak için hâlkedildiini görür. Bu organlarn her biri yerli yerinde ve en mükemmel ekilde, kemal haddinde halkolunmutur.Böylece insan bu halleri idrak etse bilir ki, yaradan her eyi yaratmaya, nasl dilerse, o ekilde yapmaya kadirdir. lminin ise, bütün yaratklarn görünür veya görünmez varln kemal derecede ihata ettiine hüküm verir. Her uzvunda, her organn en küçük parçasnda bile kudretinin bulunduunu anlar ve hikmetinin hükmünün her zerreye ilemi olduuna ahit olur.
yaradlnn
uzun uzun anlatlmasna, iç-d organlarnn kendisine olan faydalarnn çokluuna göz atsa Hâlikna, kendisini yaratana sevgi ve tazimi artar. Meselâ insan düünse ki, elleri bir eyi tutmaa, kapmaa, dümanlardan kurtulmaa yarasn diye ve bedenden ayr olarak -direk gibi- yaratlmtr. Hem de elleriBir insan,
bedeninin
ÖLÜM ve KIYAMET
99
beer parmak konulmutur.
ve ayaklarnn ucuna
nin
parmak sanki
saf
tutmu
gibidir.
Kimisi uzun, kimisi
Dört
ksa-
Tâ ki avuçladklar bir eyi el içinde birlikte tutsunlar. Ya ba parmak? O da onlarn karsnda ve onlara göre daha ksa, daha kuvvetlidir. O da dört parmaa yardmc olsun, bir eyi avuçlaynca, avuç içinde dier dört parma kardr.
sk sk tutsun diye. Dört boum yeri vardr. Baparmakta
dan destekleyerek üçer mafsal,
yaplmtr. Tâ
parmakta iki
mafsal
zaman bir kepçe, bir kevgir gibi olsunlar. Açldklar zaman da bir taba andrsnlar ve böylece faydalar meydana gelsin... nsann ön dileri, yiyecekleri kesmek ve parçalamak için önceden yaratlmtr. Yan dileri ise, yiyecekleri ezmek ve öütmek için yass klnmtr. Dil ise, yiyecekleri boaza atmak için
kak
gibi
ki,
birbirine eklendikleri
yaratlmtr.
Dilin
Çinenen lokmann üstüne su
altna da
bir
güç
verilmitir.
onu hamur eder. Yutmay ve midede sindirilmesini kolaylatrr. Sözün ksas, bütün organlarm düzeni en güzel bir biçimde ve terkibi en faydal biçimde yaratlmtr. Her biri gece gündüz ödevli klndklar hizmeti yaparlar. Ne durgun, isiz, tembeldir ne de uykudadrlar! Öyle ki, eer aklllarn aklfcf, âlimlerin bilgisi, hikmet sahiplerinin hikmeti bir yere toplansa ve dünya yaratlaldan beri düünüp dursalard, bu düzenden daha güzel, bu terkipten, bu karmdan daha faydal ve güdöker,
ban
bulamazlard. Meselâ, eer gözlertepesinde farz olunsa veya kulak ensede veya arkada, ensede veya parmaklar 6 tane veya 3 tane farz edilse, o belli olan zelini
az
kiilerce
bilinir ki, hiç
meydana gelmedii lilik,
birinde gibi
yukarda
bildirdiimiz faydalar
onlardaki ekil güzellii ve biçim-
mükemmellik de vücut bulamazd.
Eer
yalnzca, insann muhtaç olduu eylere bir kez baksan, neler neler görürsün. Meselâ insann yemek ye-
HÜCCETÜ'L-ÎSLAM MAM-I GAZAL mee,
100
giymee, oturulacak yerlere, yamur ve buluta, kokuya, scakla, souklua ihtiyac vardr. Elbisesi için ketene, o keteni bürmek için iplikçiye- çulhaya, dokuelbise
yucuya
araca ihtiyaçlar
rmc),
Bunlarn da nice nice sanata ve bulunur. Bunlar da demirci, ekip biçici (ta-
ihtiyaç görülür.
doramac,
ekmekçi, deri boyayc, deri sepileyici (debba) jibi ustalardr. Odun, demir ve kuruna da ihtiyaç vardr.fBu sanatkârlarn o araçlara ve araçlarn bu sanatkârlara hediye edilmesi gibi, her sanatn nasl meydana geldii düünülecek olursa, insan dehet içinde dülger,
Akln
kaybeder. Bu kadar aletlerin ve sanatlarn vücuda gelmesi yalnzca Allahü Teâlâ'nn lûtfundan ve rahkalr.
bolluundan ve inayetindendir.j Nitekim CenâbHak Kelâm- Kadîminden öyle buyurur; "Allah buyurdu ki: Ben dilediimi azaba uratrm. Fakat rahmetim her eyi kuatmtr." (Arâf Sûresi: 156). Hem de Allahü Teâlâ'nn metinin
J
yaratmas, bize göndermesi, bizi onlarn eriatine ve sevgisine sevketmesi de tüm ihsanlarndan ve efkatinnebileri
den güzel
Cenab- Allah öyle buyurur: "Benim rahmetim, gazabmdan daha akndr.." Resûlullah (S.A.V.) de öyle buyurmutur: "Cebir
örnek, güzel
bir
kokudur. Nitekim
nâb- Hak, kullarna kar yavrusuna süt veren analardan daha efkatlidir." Böylece bilindi ki, insan kendi varlndan, kendisini yaradann varln bilir. Vücudundaki parçalarn ve etrafnn uzun uzadya incelenip aratrlmasndan Allahü Teâlâ'nn yüce kudretini anlar. Kendi uzuvlarnn ne gibi faydalarda bulunduunu, terkibinin düzenini, ilim ve hikmetinin kavrayn anlar ve bilir ki, bu kadar lütuf, bu kadar ihsan balamas -hem de dilemeden ve güçlük çekmeden- insana kar olan rahmetinin bolluundandr. Öyleyse bunlara
tanmas, Mârifetullah'n aynas olabilir.
kavumu (Allah'
olan bir nefsin kendini
tanmann) anahtar ve
101
— RUHUN
ÖLÜM ve KIYAMET SIRLARINI AÇIKLAMAYA
Kendi vücudundan,
ZN YOKTUR
varlndan ve sfatlarndan
Allahü
Teâlâ'nn varln ve sfatlarn ksaca anlar gibi oldun. Öyleyse imdi Allahü Teâlâ'nn tenzihini, kutsalln da,senin kendi nefsinin misalinden idrak etmek, anlamak mümkündür.j Allahü Teâlâ, vehme (yâni kalbe ve zihne dilekten gayri arz olan kuku ve tereddüde) ve hayalde meydana gelen herhangi bir eye benzetilmekten, zamandan ve mekândan münezzehtir, tenzih edilmitir,
[Öyleyse sen
bil
ki,
uzaktr. O'nun tasarrufu her yerdedir. Tecellisi her mekândadr. O'nun bu türlü tenzihi, senin kendi nefsinde de
mümkündür. Meselâ
u
Ruh
ona
can diyoruz) vehim ve hayale girmekten münezzehtir. Say, ölçü, bölüm kabul etmez. Rengi ve ekli yoktur. Çünkü ekli ve rengi olsayd, gözle görülebilirdi, yahut vehme ve hayale girerdi, güzellii, kötülüü, azl ve çokluu, büyüü, küçüü olurdu.
b
Eer bir
kii sana:
Vermelisin: O,
Ruh
ilâhi bir
(ki,
biz
nedir? diye sorsa
emirdir
ki,
ona
u ceva-
kemiyeti ve keyfiyeti
says, nitelii) bilinmez ve bilinmekten de uzaktr. Ey aziz kii! Sen mademki bedeninin içindeki ruhunu bilmekten âcizsin, Allahü Teâlâ ki ruhlar ve cesetleri ve tüm eyay yaratmtr, bunlarn dnda olan ve onlarn cinsinden olmayan eyleri, sen nasl bilir, nasl anlarsn? Öyleyse yüce Allah' tenzih ve takdis etmek her eyden daha (miktar,
Meselâ ak ve sevgi, elem, tad, lezzet gibi varlklar vardr ama, kemiyyet ve keyfiyeti tasavvur bile edilmez. Eer: Bunlarn hakikati nedir? diye sorarsan, güç bir dilekte bulunmu olursun. Bunun gibi sen yeme, içme, iitme gibi gerçeklerin bilinmesini dilesen yine güç bir istekte bulunmu olursun. Nitekim gözün, önemlidir. Hatta vaciptir, gerektir.
t !
HÜCCETÜ'L-SLAM MAM-I GAZAL sesi anlamakta nasibi yoktur.
lamada
nasibi yoktur.
bir nasibi yoktur.
102
Kulan
da bir eyi bilip anBurnun da bilip anlamak zevkinde
Bunlar
gibi
akl
be
ve kudretle idrak edip bilinip örenilmesinde bir ile
duygu ile nasibi yoktur. Öyleyse ruh bedende var olup, beden de ruhun sahibi olduu halde ne keyfiyeti, ne de hakikati bilinir. Bunun gibi Allah da her varlkta ve bütün eyada mevcuttur. Hepsinin maliki ve sahibidir. Her eye hâkimdir. Ama örendiklerimizin
heyeti, hüviyeti
ve
nitelii bilinmi
olmaktan münezzehtir.
r
Ey aziz kii! Yüce Allah'n tenzihinde baka bir yön de udur: Ruh, bütün organlara (uzuvlara) geçer. Bütün bedende dolar. Beden batan baa ona uyar. Ve beden ksm ksm parçalanabilir. Ama ruhun parçalanmas mümkün deildir. Öyleyse Allahü Teâlâ ki, bütün varlklarda tecelli eder, bütün yaratklar onun emriyle varolmulardr. ;
Onun buyruu görünür.
ile
ayaktadrlar, bütün olularda
Ama buna ramen,
yapt
i-
mekân, bir durak yeri gösterilemez. Bir eyle kyaslanamaz, ölçülemez. Bir cihete nisbet olunmaktan münezzeh ve uzaktr.! Ey aziz kii! Cenâb- Allah'n tenzihi hakkndaki konu, ruhun srr açklanmaynca enine boyuna anlatlamaz. Hem de srrn ler
açklamaya eriatin
izni yoktur.
bir
Cenâb- Hakkn
emrettikle-
buyuran Hâtimül-Enbiyâ Muhammed Mustafa (S.A.V.) Hazretlerinin de bize yasaklad bir eye el uzatmamz câiz deildir. Fakat Fahr-i Âlem Sallallahü Teâlâ aleyhi ve sellem Hazretlerinin: ri
ile
nehyettiklerini halka tebli
— "Allahü Teâlâ Âdem'i buyurduu
kendi sûretinde yaratt!" diye
mânas da
ruhun srr ve mahiyeti kefedilinceye kadar açklanamaz. Yâni, ancak ruhun o srr her kiinin kendisi tarafndan kefedilince anlalabilir. sözlerinin
= ÖLÜM
103
ve
KIYAMET
YOKSUN OLAN
ALLAH'I TANIMAKTAN
YILDIZBAKANLAR •
Sen
ki,
bil
Padiahl, Padiahtan bakas
bilmez.
Teâlâ Hazretleri seni beden ülkesine Padiah etmeyip vücut (varlk) saltanatn ve sana örnek olsun diye bu ksa risaleyi vermeseydi sen o vehimlerden, o kukulu zandan ve ununla bununla kyastan, herhangi bir yolla bilinmekten uzak olan Padiah nice idrak ederdin? Nasl
Eer Allahü
anlardn? Öyleyse ükür ve hamd o balangc bilinmeyen, kadim olan, zevali olmayan o kerim varladr ki, seni, kendi var-
lnda rin
Padiah etmitir. Ve altna aldrmtr. [Senin
kayna
kendi beden ülkeni senin emkalbini Ar eylemitir. Cann
olan hayvanî ruhu srafil
klm, dima
Kürsî ey-
sana Levh-i Mahfuz eylemitir. Dima kubbesini ki, sinirlerin pnar, kuvvetlerin oca ve kaynadr, sana gökkubbe ve yldzlar yapt. Parmak, kalem ve mürekkebi, tabiat, mizaç, huyun asllar kldjSeni bütün yaratklardan daha erefli ve aziz eyledi. Bütün varln üzerine seni üstün kld. Ve sana emirde bulundu: Sakn kendi nefsinden, kendi beden ülkenden ve sultanlndan gafil olma. Çünkü gafil olursan, kendi Hâlikndan, senin rzkn verenden gafil olursun. Nitekim Resûlullah (S.A.V.) Efendimiz öyle buyurmutur: "Allahü Teâlâ Âdemi (insan) kendi sûreti üzere yaratt." lemitir.
Ve
hayalin hazinesini
u
Öyleyse:
SEMA,
AR VE KÜRSÎ'NN MELEKLERE
BALANTISI
— "Kendi örenmek ile
Allahü
nefsini^bil ki,
Rabbini bilesin". Ey
ilâhi
srlar
ite insann vücudundaki Padiahl Teâlâ'nn^padiahl arasnda olan büyük fark isteyen!
HÜCCETÜ'L-ÎSLAM MAM-I GAZAL anladk. Bundan da
sann
iki
— —
çkt: 1 Allah'n zât ve sfatlar
türlü bilgi ortaya
1
04
Biri in-
ile ilgisive kalbinin, nin ilmidir. Bu çok büyük ilimdir. Anlalmas, idraki zordur. Biri de insann nefÇok uzatlabilir, bu kitaba smaz.;2
nefsinin
—
sinin melâikeyle olan
balantsnn
bilgisidir.
kimisinin kimisine irtibat ilmidir. Semalar,
Ve meleklerin
Ar
ve Kürsî'nin
melâikeye balants ve birbirine irtibat ilmidir.' Bu da, mübarek ve uzun bir ilimdir. Bu iaretten maksadmz gafil kimselere kendi vücudundan (varlndan) haber vermek, Allah'n yüceliini ve kudretinin ululuunu bildirmektir. Her kimselere, kendisinin ne yolda gafil eye kzan o olup kendini yaradann mârifetinden ve Allahü Teâlâ'nn mübarek yüzünü görmekten nasl mahrum olduunu hatrlatmaktr. Sen bil ki, Hazret-i Allah'n cemâlinin, insann idrak ettii ile iin aslnda nice olduu arasnda gayet büyük fark ve uzaklk vardr.
akn
Mârifetullah'tan
mahrum
olan o biçâre yldzbakanlar
(müneccimler) v^hekimler, her ii yldzlara ve eyann takarncaya benzerler ki, kâbiatna isnat ederler. Bunlar üstünde kalemi yürürken görüp resim meydana gelince
u
t
sr kefetmi
Bu ilerin hakikatini bildim, anladm ki, resimler kalemden meydana geliyormu! der. Bir baka karnca da dikkatle bakar, kalemin hareketinin kendisinden olmadn, parmaklarn emriyle yürütüldüünü görür. Önceki karncaya: Sen yanlmsn! der. Gerçek hâli anlamamsn. Sen yaplan ii, kalemin harebüyük
ketini
bir
gibi sevinir:
sanmsn. Oysa böyle deildir. parmandr. Kalem, parman emri-
kendisinden geliyor
Kaleme bütün sahip ne teslim olmu, onun iradesine boyun emitir. karnca yldzbakanlarn misalidir. Bunlar, bütün i hareketlerin tasarrufunu kendileri lar,
yldzlara
te (fiil)
balarlar. Bilmezler
bu ve ki,
de hata ilemekte, yanlmaktadrlar. Çünkü yldz-
meleklerin elinde onlara
ba
emilerdir. Melâike
ise
ÖLÜM ve KIYAMET
105 Allahü Teâlâ'dan emir
almadkça
hiç bir
ey
yapamazlar.
Nitekim cisimler âleminde tabiiyecilerin ve yldzbakanlarn
düünce ve
görülerine
aykr
bir
ekil ortaya çkmaktadr.
Ruhlar âleminde dolaanlar arasnda da ihtilâf, ayrlk ve çeitlilikler vardr. Kimileri vardr ki, melekût âlemine
ayak basarken kendilerine ki
hiç bir
ey açlmaz, geri geri es-
yerlerine dönerler. Ruhlar âlemine yücelemezler. Kimile-
Onlarn da seyri, hareketi birbirine uymaz. Çeit çeittir. Çünkü melekût âleminde nice bin nurdan perdeler vardr. Her bir ruh, bulunduu dairenin perdesi ile çevrili ve örtülüdür. Kimisi bir nur gibi, bir inci gibi dolar. Ama kimileri aydnlk bir dolunay gibi parlaklk içinde seyreder. Kimileri de vardr ki, cihan aydnlari
ise melekler
tan
güne
âlemine
gibi
eriirler.
seyrederler. Kimisine ise melekût âlemi
batan baa açlr. Nitekim Allahü Teâlâ, Kelâm- erifinde öyle buyurur: "Biz böylece brahim'e göklerin ve yerin melekûtunu (melikliinin nasl ve nice olduunu) gösterdik." (En'am Sûresi: 75). Nitekim Hazret-i brahim'in azndan yüce Kur'an- Kerîm öyle buyurur: "Ben tek Allah'a inandm. Yüzümü dosdoru ve kesin bir inançla göklerin ve yerin yaratcsna çevirdim." (En'am Sûresi: 79). Bu yolda Resûl (S.A.V.) Efendimiz de öyle buyurdu: "Gerçektir ki, Allah için nurdan yetmi perde vardr. Eer onlar açacak olursa, güzellii bütün ona bakanlar yakar." Ama biçâre Tabiatçlar, her eyi tabiatn yaptnda inat etmektedirler. Derler ki: Eer tabiatn araya girmesi olmasayd tp ilmi, hekimlik, batl olurdu. te, yalnz bu dorudur. Çünkü hastalarn ilâcnn aranmasna eriat izin veremezdi. Yalnz tabiatçlar unda hata ettiler ki, görmelerini zayflatp eek gibi yüklerini o durakta braktlar. Bilmediler ki, tabiat, huy da Allahü Teâlâ'nn kudretli basks altndadr ve eek ise ayakta sra bekleyen, hizmetkârlardan
an
aalk
HÜCCETÜ'L-ÎSLAM MAM-I GAZAL birisidir.
Astrolog (yldzbakanlar)
k
106
öyle demitir:
yldzdr. Dünyaya scaklk, verir. d gündüz ve gece ayrm olmazd.
Güne bir
Eer güne olmasay-
buday, arpa meydana gelir. Ay da bir ylBitkiler,
günein etkisiyle dzdr. Eer ay da olmasayd eriattan gibi taneliler,
lar
yaplmaz,
ödevler!.
ni
nice iltöer, buyrukgeri kalrd. Meselâ Oruç, Hac, Zekât gibi di-
O zaman da hafta (yedi gün), ay
(otuz gün), yl belli olmazda, Rüzgârlar, yemiler, güzel kokular, çeit çeit renkler onun sebebi ile meydana gelir.
Güne scak
ve kurudur. Ay ise souk ve yatr. Zuhal (Satürn) gezegeni ise souk ve kurudur. Zühre (Venüs) yldz ise scak ve yatr. Yldzbakanlar (astrologlar) bu sözlerinde
doru
söylüyorlar.
Ama
u
anda yanlmaktadrlar
bütün iler, hareketleri
yapann yldzlar olduunu söylerler. Halbuki yldzlar, Allahü Teâlâ'nn buyruu altndadrlar. Onlar, bunu düünemez, idrak edemezler. Nitekim, Allahü Teâlâ, Kelâm- erifinde öyle buyurur: "Güne, ay ve yldzlar O'nun buyruuna itaat ederler." (Araf Sûresi: 54). Yâni güne, ay ve yldzlarn kendi burçlarnda seyirki,
hesapldr. Güne, ay ve yldzlar Allahü Teâlâ'nn emrine uyarlar ve bir i yaparlar. Verilen buyruu yerine geti-
leri
Kendilerinden, kendi katlarndan i yapc deildirler, aksine onlar, i ilemek için tutulan içilerdir. Hattâ bu ile rirler.
bu ile ödevlenmi olan (müekkil) melekler tarafndan i yaptrlmaa tutulmu içilerdir. Nitekim sinirler de insan organlarn harekete getirmekte dimadaki hayal gücü tarafndan kullanlmaktadrlar. Yldzlar da yakn içiâmil olan,
Makbuller arasndadrlar. Ancak dört unsur gibi faal sfatta (i yapc görünüte) olanlardan deildirler. Çünkü o dört unsur, Allah'a en yakn vazifelilerdendir. Yalerdendir.
zda
kalemin, emir
ald
ele
yakn olduu
gibi.
ÖLÜM ve KIYAMET
107
BR FL HKÂYES ÖRNE Astrologun (yldzbakann) ve tabiatçlarm aralarndaki
aykrlk udur:
ehre
Bir
fil,
kendisini
görmemi ve
bilmeyen
bir
anlamaya çalsalar kimisi srtna, kimisi ayana, kimisi h^ortumuna ve kimisi kuyruuna el sürse, filden ayrlnca bir kimse onlara dese ki: Fil nasl bir hayvandr, onu nasl gördünüz?. Fil nedir bildiniz mi? diye sorsa onlarn her biri türlü cevap gelse o ehrin
körleri
toplanp o
fili
bilip
der ki: fil bir yass tahtaya benzer! Biri de: Fil bir diree benzer! der. Sözün ksas her kör kii, el sürdüorgann vasfnn nice olduunu söyler. Hepsi de o uzuvlar doru söylemilerdir, ama o hayvann tuttuklar bir uzvuna: Tamam, fil ite budur, dedjkleri için hata etmilerdir. Bunun gibi yldzbakanlarn vejtabiiyecilerin: Bütün ilerde yldzlarn hükmü vardr! demeleri yanlmtr. CenâbHak kâinatta ne varsa hepsinin, kendisinin hükmü altnda olduunu Kur'ân- Kerim'inde öyle buyurmutur: "O Allah ki, göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur." (bra-
verirler. Biri
ü
him Sûresi:
2),
MHNET SANDII EYLER SEVG VE LÜTUF
KULLARIN BELÂ VE
YÜCE ALLAH'IN
KEMENTLERDR saray kurmak istemektedir. O sarayda kendi baveziri için bir özel daire yapacaktr. O dairenin çevresinde de on iki odal bir avlu olsun. Bir
Padiah düün
ki,
bir
yapm
Her odada vezirin bir naibi (vekili) otursun. Ama vezir ne buyurursa onun buyruundan dar çkmasnlar. Burçlarn
HÜCCETÜ'L-SLAM MAM-I GAZAL
108
kaplarnda yedi atl nakip (yardmc) dursun. Bunlar her zaman hizmete hazr olsunlar. Tâ ki, Padiahtan, vezirden ne hüküm ve ferman gelirse onlar da emredilenleri saray dnda yerine getirsinler. Dört de yaya nakip konulsun ki, onlar da ellerinde kement tutsunlar ve Padiahn buyruu ile halkn kimisini balasn, saraya götürsün, kimisini de saraydan reddedip uzaklatrsnlar.
te
bu temsile göre Ar, has oda
kamdr.
Vezir de
gibidir
yakn meleklerdendir
ki,
ki,
vezirin
ma-
Allahü Teâlâ'nn
onlarn elindedir. Birinci semâ, orada on iki burç vardr. O burçlarn her
izniyle âlemlerin tasarrufu
avluya benzer
ki,
melek bulunur. O atl nakipler ki, bunlar yedi gezegen yldzdr, o melekler onlar kullanrlar. Yedi gezegen o burçlarn kaplarn dolap hizmetlerini yaparlar. Dört unsur ki, yaya (piyade) nakiplerdir, bunlar da su, toprak, ate ve rüzgârdr. Kendi bulunduklar yerden hareket etmezler. Scaklk, yalk, kuruluk ve soukluk da dört kement örneidir ki, bunlarn ellerindedir. Nasl ki, bir kiinin halinde deiiklik olursa, gam ve keder o kiiyi kaplar. Dünya nimetleri o kiiye ho gelmez. Yaamaktan usanr. Dünyadan el çeker. O zaman hekim der ki: Buna sevda hastal ârz olmutur. Mâlihulya illetine tutulmutur. Bu kimseye ilâç olarak kaynatlm kimyon suyu, hindibâ kabuu urubu verilmelidir. Ama tabiatçya gelince, o da der ki: Bunun hastal udur. Tabiatn kuruluu artm ve yaüstün gelmitir. Bu da diman kaplamtr. Tabiatinin kuru olmasna sebep de havasdr. Bahar gelip ya hava üstün gelmeyince buna hiç bir ey ilâç olmaz. Yldzbakan ise öyle der: Bu kii sevda hastalna tutulmutur. Ve sevda hastal, Utarit (Merkür) yldz ile Merih (Mars) birinde bir
l
yldz arasnda
k
kavgalar
meydana gelmekle
olur. Utarit,
Zühre ile Müteri yldzlar bir araya gelmeyince, yani üçüzleme olmaynca bu karasevdalnn hali iyilik bulamaz.
109
=
ÖLÜM ve KIYAMET
hepsinin (hekimin, tabiatçnn, yldzbakann) sözü dorudur. Çünkü her biri akl erdii kadar inançla söylerler. Nitekim Allahü Teâlâ öyle buyurur: "te onla-
Ey
aziz! Bil
ki,
eritii derece ancak bu kadardr/' (Necm Sûresi: 30). Ama, bunun gerçek sebebi udur kijbir kimse ne zaman mutlulua yüz tutarsa ve ilâhî kuvvet onu doru
rn
bilgilerinin
ona iki güçlü nakip havale buyurur ki, biri Utarit (Merkür), biri de Mars (Merih) yldzlardr. Onlar da naipleri olan yaya unsurlarna: Kuruluk kemendini bir kiinin boynuna takp bana ve dimana yerletirin! der.J
yola
koymak
isterse
Onu böylece dünya
lezzetlerinden usandrrlar.
Gam ve
vurup Allah'n huzuruna gönderirler. Ve bu halleri bu yolda anlamak, idrak etmek, ne tpla, ne yldzlar ilmi ile, ne de tabiatla meydana gelir. Ancak nebilikle ve nübüvvet ilmiyle meydana ge-
tasa krbaçlariyle, irade
lir.
Nebiler,
(dilek) dizginine
memleketin dört
bir çevresini, nakipleri,
onlara
hizmet edenleri kuatp çevirmilerdir. Onlar: Her ey için yaratlmtr? Yaratlanlar kimin buyruunu tutarlar? nsan neye davet ederler ve nelerden yasaklarlar? te bunlarn hepsini bilmilerdir. mdi, halk aklnn yettii kadar söyler,
memleketin padiahnn, vezir ve nakiplerinin srrndan haberleri yoktur. Belki deÂllahü Teâlâ Hazretleri, kendi sevdii kulcazlarn, kimini mihnet ve belâ ile, kimini hastalkla, kimini kara sevdaya tutarak yüce divanna çave: Ey kullarm, der! Sizin belâ ve mihnet sandnz
ama
rr
ey, benim sevgimin, lutfumun kemendidir. Ben sevdiim kullarm onlarla, kendi yüce honutluuma ve Cennetime
çarrm/]
HÜCCETÜ'L-ÎSLAM MAM I GAZAL
110
MÂRFETULLAHIN TOPLANDII DÖRT KELME r J
O
dört ilâhi kelime
1
—
de udur:
Sübhanallahi (Allah, noksan sfatlardan münez-
zeh, kemâl sfatlariyle muttasftr.)
— Vel-hamdülillâhi (Övgü, Allah'a mahsustur.) 3 — Velâ (Allah'dan baka 4 — Vallahü Ekber en büyüktür.) n 2
ilâhe illâllahü
ilâh yoktur.)
(Allah,
mdi bu dört kelimenin anlam nedir? Onu bilmelisin. Sen bil ki, bu dört kelime, halkn dilinde çok söylenir, ama mânasnn ne olduunu idrak edemezler. Bu dört kelime görünüte çok ksadr, arada toplayan 1
1
mek
baka
lâkin Marifetullah
bunun kadar
bir
kelimeler yoktur.
— Sübhanallahi kelimesinin mânasn istediini anlarsan
Hakk'n
bilir
ve ne de-
de anlarsn. Eer anladnsa, Sübhanallahi
tenzihini
bundan kendi ruhunun tenzihini kelimesinin mâna ve maksadn bildinse, böylece kendi ruhunun sultanlndan Allahü Teâlâ'nn sultanln anladn demektir. Çünkü dünyada her ey O'nun kudret elindedir, O'na itaat etmilerdir. Allah'n görünen ve görünmeyen nimetlerine ne snr vardr, ne de say! Sen bütün bunlarn Allah'tan olduunu !
bildinse:
2
— Elhamdülillahi kelimesinin de mânasn ve ne de-
mek istediini anladn
demektir. Bütün nimetler, Allah'ndr.
Bakasna hamdetmek, ükr etmek ^Mademki bütün
eyann
câiz deildir.
1
O'nun tarafndan yaratldn ve O'nun bütün varla hükmettiini, O'nun iradesi olma-
=
111
ynca 3
ÖLÜM ve KIYAMET
hiç bir
eyin hareket gücü
— Lâitâhe
illâllah
olmadn
kelimesinin
örendin:
mânasn tamamiyle ö-
rendin demektir] imdi:
4—-Allahu
Ekber kelimesinin mânasn uzun uzun anlmaaya sra gelmi bulunuyor. Öyleyse kulak ver, dinle. imdiye kadar zikredilen kelimelerden Allahü Teâlâ'nn yüceliini idrak edebileceini sanma. Çünkü O'nun yücelii insann aklna ve anlayna gelebilmekten çok uzaktr, Hem de Allahu ekber kelimesinin mânasn: Allahü Teâlâ [
baka eylerden daha
büyüktür, yücedir! diye
düünmek,
etmek yanltr. Çünkü böyle bir mâna vermekle, sanki Allahü Teâlâ'dan daha yüce eyler varm gibi bir mâna çkar. Ama Allahü Teâlâ her eyden daha yücedir. itikat
ALLAH'A KULLUK, NSANIN
SAADETNN
DELLDR "Göün
ve yerin ve ikisi arasndakilerin hâkimiye-, n (Mâide Sûti Allah'ndr. En sonra dönü O'na, Allah'adr. resi: 18). Her insann dünyadaki ameli, evet, Allah'a arzojadr:
lunacaktr. [Bir kii olursa ii her
ki,
onun
dem onunla
ileri
ise,
arasnda tam
bir
ilgi,
bir
kiinin elinde
daima onunlr^a ve o kiinin
duymâlidr. O zaman sürekli bir kardelik ve sevgi
yannda olmaldr. Daima ona ikisinin
baka
ihtiyaç
doar. Bir kiinin bir kiiye sevgisi olursa o kiinin saadeti, mutluluu da onunla olur. Çünkü bir kii kimi severse onun yüzünden vetonun müahedesinden daha lezzetli ve tatl bir ey yokturJSen böylece bil ki, Allah sevgisi insann kalbinde galip olmazsa ve Allah' zikretmesi daim deilse, Allah muhabbeti de o kalbte galip olmaz, çünkü bir kii bir kiiyi sevse onu çok anar, çok anmaktan da muhabbet, sevgi fazlalarJ Bundan ötürüdür ki, Allahü Teâlâ, Hazret-i Dâ-
j
HÜCCETÜ'L-ÎSLAM ÎMAM-I GAZAL
112
vud'a öyle. nida etmitir: "Ey Dâvud! Senin çaren benim. Senin iin ancak benimle tamamlanr. Bir dem bile benim zikrimden uzak kalma."
Öyleyse sana çare olan, yardmc bulunan zatn daima yannda bulun/Bir an bile onu anmaktan uzak kalma. Bu zamanda Allah'n zikri de kalbine galip gelir ki, bu ise ibadette daim olmaktr. Ancak zikrin kalbe galebesi için arzu ve ehvet ilikilerinden kalbin korunmas da gereklidir. Bu ise günahlardan el çekmekle gerçekleir. I
;
Çünkü isyandan saknmak gönül feragatine
det de ne kadar fazla olursa, Allah'n
sebep
Bunlarn
olur.
ikisi
de
zikrini
delildir, iba-
çoaltmaya
Allah sevgisine sebeptir
ki,
i-
tohumu da budur? Nitekim Allahü Teâlâ öyle
te saadetin
buyurur: "Gerçektir
ve Rabbinin
adn
ki,
kendini (kötü huylardan) temizleyen
zikrederek
yardm eden
kurtulacaktr."
Sen bil ki, bütün ameller mutlaka ibadet Ancak eriata uygun olan amel ibadet olur.
(Alâ Sûresi: 15).
saylmayabilir.
ehvetlerin, cinsi duygularn, fazla isteklerin de bütün bütün kesilmesinin yolu yoktur. Çünkü yemeden ve içmeden kesilince
beden
kesilirse, evlât
üremesi de
seçim yaplmal. tür.
Çünkü
hel A âk olur.
Eer
kesilir.
O halde ikisi
Ama kii kendisini
nefis dolaysiyle
böyle olunca insann
hak
erkek-kadn çiftlemesi
arasnda bir denetleyemez. Bu güç-
örtülür,
bâtla meyledilir.
bakasna uymas
gerekir
ki,
onlar
da Peygamberlerdir.' Çünkü Peygamberler, Hak Teâlâ tarafndan islâh olunup doru yolu bulmulardr. Ve ALLAH'n buyruklarn tebli ve her türlü hali belirtmek için gönderilmilerdir. Herkesin eriat snrlar içinde, Tarikat hükümlerinde onlara uymas gerektir. Bu suretle saadete eriilir. Ölüm tehlikelerinden kurtulmu olunur. Hak Teâlâ bu yolda öyle buyurmutur: "Kim Allah'n snrn aarsa, ancak kendi nefsine zulüm etmi olur." (Talâk Sûresi: 1).
—
DÜNYAYI TANIMAK
DÜNYA,
ÂHRET DURAKLARINDAN
BRDR
| I
Dünya, âhiret duraklarndan bir duraktr. Bu menzilde yürüyen kimselere ise bir din yoludur. Dünya dura çöller /
içinde i
kurulmu
Allah'n
yakn
bir
süslü pazar
olan konuklar
larn orada hazrlar ve Hazret-i Allah'a
yeri, bir
çardr ki,
rzklarn orada
Hazret-
bulur,
ilerini oradatekmil ederler.
gamsz, tasasz, hüzünsüz
çadr-
Ordan
giderler?
Sen bil ki, ölümden önce yaanan yere dünya denir ki, bir gün yok olacaktr. Ölümden sonraki süresiz yaaya da ahiret denir ki, ite o yer bâkîdir, daimîdir. Dünya'ya gelmekten maksat, âhirette rzk toplamak, bilgi ve taat ticareti, al verii yapmaktr. Çünkü insan yaratlnn balangcnda amellerden noksan ve mükemmellikten uzak halk olunmutur. Lâkin yüce bilgi edinmee ve saadete ermee kabiliyetli klnmtr. Tâ ki, cismânî âlemde iken ruhânî âlemi görsün, nereden geldiini, ne hizmet için geldiini ve tezce, uzun süre kalmadan gideceini anlasn ve
ona göre hazrlansn.
[nsann
eer
saadeti
ki,
Allahü Teâlâ'nn cemâlini görmektir,
gözü açlmazsa insana bu lütuf nasip olmaz. Gözün ve görme gücünün açlmas ise ancak Allah'n yarat sanatna ibretle bakp Allah'n kudretini anlamakla olur. Allah'n eserlerine bakmak dafce duygu ile olur. Be duygu, Allah bilgisinin anahtardr. "Bunlarn da i görmelebasiret
HÜCCETÜ'L-SLAM MAM-I GAZAL ayakta durabilmeleri, ancak bedenle
ri,
den de
birbirine
zd
dört
114
mümkündür Be-
parçadan halk olunmutur
ki,
bu-
nu idrak eden kimseler, vücut çatsnn fâni olduunu anlamal, bu yok olacak dünyadan kaçmal, O ebedî, bakî dünyada, o dâimî kalnacak karar evinde yer tutmaya ça-
lmal.
KALBN
MÂRFETULLAH VE MUHABBETULLAHTIR GIDASI
nsann dünyada
iki
eye
ihtiyac vardr:
.
helâk olmaktan (manevî ölümden) saklayp onun gdasn elde etmek ihtiyacdr. Kalbin gdas ise Mârlfetullah (Allah bilgisi) ve Muhabbetullah (Allah sev1- Birisi kalbi
Çünkü herhangi bir kimsenin tabiat neye meylediyorsa muhabbeti ona göre olur. Nitekim önce zikredilmiti. Kalbin ölümü ise Masivallah denilen, yüce Allah'tan baka gisi)dir.
eylerin muhabbetini artrarak Allah sevgisini örtmedir. Allah hepimizi bu halden korusun,
r
.
(2-
nin
nsann dünyada muhtaç olduu
saln korumak ve ona gereken
Çünkü Beden
kalb (ruh), ancak
ikinci
ey de
bede-
riâyeti göstermektir.
beden denen kalpla gün sürer. kalbin bineidirjMeselâ deve, haclarn binei oldugibi. Hac kendisinfKâbe-i Muazzama'ya selâmetle götürebilmesi için ona ot ve su vermek, gdasna ihtimam göstermek mecburiyetindedir. Çünkü onun üstüne binecek, hac farizasn, ibadet al veriini yapacak, yolculuunda huzur içinde olacaktr. Ama devenin de bakm yeteri kadar olmaldr. Ne çok, ne de az. Çünkü binicisi olan hac, gece ve gündüz kendisini devenin hizmetine verirse ve bütün sermayesini devenin otuna harcederse menzili
u
ÖLÜM ve KIYAMET
115
olan Kâbe'ye varamaz. Haclar kafilesinden ayr kalr. Pa-
raszlktan
manlk
Hac yolculuunda da ziyan Zarar da sonsuz olur.
iflâs
duyar.
eder.
eder.
Pi-
Eer varn younu,
gününü gecesini bedenin bakmna ve bu kalb korumaya sarfeyler ve ömür sermayesini yeme-içmeye ayrrsa, saadet menziline (mutluluk durana) eriemez. O zaman da hasret çöllerinde alar durur. Babo, taat sermayesinden yoksun, çrlçplak ve ettii ilere piman bir durumda kalr.
nsan da
böyledir.
bu hale düünce bedenin dünyada üç vardr: Bunlar da: 1-
Yemek yeme, su
eye
ihtiyac
içme.
2- Giyim. 3- Oturulup
barnlacak
yer.
beden bu üç eyin aracl ile tehlikelerden ve ölümden, yok olmaktan kurtulur. Ama bedenin beslenmesi de haddini aacak olursa beden helâke yüz tutar. Ruhun ise, aksine, gdas ne kadar çok olursa içi o kadar güzel ve o kadar güçlü olur. Allahü Teâlâ Hazretleri yemek, içmek, giyim-kuam ihtiyac için ehveti memur etti. Tâ ki, beden binei açlktan, scaktan ve souktan helâk olmasn.
te
sal
ar
de yeterli miktara kanaat etmezse o zaman o beden binei ömrünü sadece yeme, içmekle geçirmek ister. Bu yola düünce Hak Teâlâ nefse Lâkin ehvette
akl
yardmc
diye.
ki,
ehvet
baka Allah'n
haddi
amasn, azmasn gönderdii eri-
maksad da ehvetin hudutlarn
tayin etmektir.
ehvet yaratlta mitir.
Tâ
elçileri diliyle
Akldan
atlarn
etti.
gider
Bunun
için
verilmi, akl ve eriat ise sonradan gel-
daha güçlüdür] Fakat akl ve nefs eri-
HÜCCETÜ'L-SLAM ÎMAM-I GAZAL atn hükmüne lahü Teâlâ'nn
anda
girdikleri lutfu
ve
ikisinin
hükmü üstün
yurduu
yardma
gibi
gelir. Al-
hidayeti:
Benim rahmetim gazabmdan daha
-
116
fazladr! diye bu-
eriir.
Ayrca Cenâb- Hak, Peygamberler vastasiyle eriatlar gönderdi. Böylece akla kuvvet verdi. Nefis ve ehvet haddi aamadlar. Cana ne miktar güç gerekiyorsa akl ona kanaat ettirdi. Dünyaya gelmekten murat nedir?. te bunu anlayp günlerin ona göre sarfedilmesini salad.
TERAKK ETTREN ÜÇ EY: HAYVAN, NEBAT, MÂDEN DÜNYAYI
r Bütün dünyada görülen oluma ve gelime üç rinde toplanmtr. Onlar da: 1-
ey üze-
Hayvan,
2- Bitki (Nebat), 3- Madendir.
Bunlara Mevâlid-i selâse (üç varlk) denir.
Hayvanlarn kimisi yenilmek, ekip biçme ilerinde kullanlmak Bitkiler
canllarn
de erzak
için
yaamas
için
kimisi binilmek, kimisi için
(insanlara
eylerdir
ki,
ile
bir
zaman
urar.
yaratlmtr.
rzk
için
için),
bütün öteki
gümü, bakr ve
yine insanlarn geçimi,
ratlmlardr. Bu üç varlk
bedende
de
yaratlmtr.
Madenlere gelince: Bunlar altn, gibi
]
kayna
yaamas
demir
için
ya-
vastasiyle insan ruhu,
karar klar, âhiret
aznn
hazrl-
ÖLÜM ve KIYAMET
117
dünyaya geldiini unutur, geri gideceelde etmeden geri gitini anmaz. Hem de ahiret mesinden pimanlk getireceini de bilmez. Dünya muhabbetine, mal toplama hevesine düer. Bu sevgilerden ötürü insanlar, birbirleriyle kavga ederek vakit geçirirler. Bu sebeple kalbi öldüren, kör eden, gözünü kapayan nice sFakat insan
azn
o kiilerin içinde
fatlar
hrs,
niçin
dümanlk gibi
Bunlar
belirir.
cimrilik,
kskançlk,
eylerdir. Kalb de bir hizmet
için geldi-
ini unutur. Bütün yardm ve himmetini dünya bozukluunu yeniden onarmaya harcar. Nitekim dünyada üç asla ihtiyaç vardr: 1-
Kut (yiyecek),
2- Giyecek, 3-
Konut (barnacak, oturulacak
Sanatla 1-
uraan
kiiler
de
yer).
üçtür:
Çulhalk (dokumaclk),
2- Ekincilik, 3-
Mimarlk (konut yapma).
tamamlaycdr. Meselâ çul(iplikçi) tamamlar. Terzi, dokunan tam giyim Boyac ise, elbiseye süs, ziynet verir. Bu sa-
Öteki sanatlarsa bu üç ii
hal,
eirici
haline
getirir.
natçlar da oduna, demire ve boyaya muhtaçtrlar. Bunlarn da nice nice araçlara ihtiyaçlar vardr. Bundan ötürü, bir
tek insann bütün bu sanatlar
yapmas mümkün
olma-
d. Allahü Teâlâ'n^n iradesiyle kimisi tek sanata, kimisi sanata seçildi. Böylece bütün insanlar birbirine muhtaç
iki
ol-
du. _
..-
Ama
insann nefsine
cimrilik, pintilik,
tün gelince, kimi kiiler kimisinin ilerini
hrs ve tamah üsgörmeyerek ihtiya-
8
HÜCCETÜ'L-SLAM MAM-I GAZAL
cn
defetmedi. Aralarnda
dümanlk,
'
11
kincilik
bagösterdi.
Her kii kendi hakkna raz olmad. Bir bakasnn malna, rzna kasteyleyip saldrd. Bu sebepten insanlara üç sfat
daha
gerekti:
1- Politika (siyaset),
2-
Hükümranlk (bakasna hükmetme,
saltanat sür-
me), 3- Birisi
de hükümettir.
ona (eriat kanunu)
te,
Dinî ilerde bir
de
Fkh vardr ki,
denir.
meskenet içindeki insanlar da bu sebeplerin, bu ihtiyaçlarn arasna dütü. Ömürlerini bunlar elde etmee harcad. Kendilerini pimanla urattlar. Bu kiiler, o haclara benzerler ki, Kâbe yolunda gece gündüz devesini beslemekle vakit geçirmi, sonra da kafileden ayrlzavall,
m, tenha bir yerde ölüp gitmi, helâk olmutur. O
dünyann gerçeini ve Yaadklar dünyann âhiret seva-
deveci gibi kimi insanlar da
günahlarn
bilemediler.
bnn
biçilecei tarlas
ekilip
olduunu, (Mezraa-i
bulunduunu anlayamadlar. Aksine ütün
Âhiret)
gayretlerini dün-
yaya harcadlar.
üphe yok danm, sihre,
ki,
bütün o kiiler, dünya al-veriinde
al-
uram
büyüye kiilerdir. Nitekim ResûlulEfendimiz öyle buyurmutur:
lah
Dünya, Hârut ve Mâruftan daha da büyük yücü ve sihirbazdr, siz ondan kaçnnz. -
bir
bü-
Mademki dünyann Sehhare (büyücü kadn, cad), Mekkâre (hileci yosma) ve Gaddare (gadredici aüfte) ol-
duunu
örendin, imdi, sihir ve gaddarlk ne yolda onu anlatmaya sra geldi.
olur;
ÖLÜM ve KIYAMET
119
DÜNYA BR CADI KADINDIR, DAMA NSANIN YANINDADIR örnei bir cad kadndr. Bir sihirbaz güzeldirki, daima senin yannda kendisini gösterir. Senin yannda oturur, sejde karar klar. Oysa senden daima bir eyf Dünyann
kapmaktadr. Güzel sfatlarn azar azar silmektedir. Ama senin bu kapmalardan haberin yoktur. Bilmezsin. Gölgeye baksan o daima hareketsiz, durgun gibi görünür. Oysa hep hareket halindedir; devaml ya ksalmakta ya da ler
uzamaktadr."^
te
böyle ömür de
bir bir
akar su
gibi hiç
durmadan
akar gider. Sense onu duruyor sanrsn. Onunla birlikte olmak, ayn yerde karar tutmak istersin. te dünyann misali
böyledir.
Dünya öyle bir büyücüdür
ki,
sana dostluk gösterir, sev-
âk
ettirir. Kalbini muhabbetler sunar, tâ seni kendine kendine meylettirince de senden yüzünü çevirerek seni öl-
gi,
dürmeye
niyetlenir.
Dünyaya
ikinci misal:
te
dünyann
yine bir
örnei
budur ki, o bir koca karya benzer. Halk güzelliine, süsüne ve sevgisine balar. Sonra da: -
Buyur, evimize gidelim! der.
Hulûslar çakar. Evine götürürya-kendisine
iyi evde öldürür.
sâ -
âk ettii
]
aleyhisselâm da
Ben dünyay yal
öyle buyurmutur: bir
kadn eklinde gördüm. Ona:
ki-
HÜCCETÜ'L-SLAM MAM-I GAZAL -
imdiye kadar kaç
-
Says
-
Onlar öldüler mi? Yoksa seni
yok! dedi.
120
erkekle çiftletin? diye sordum.
.
boadlar
m?
diye sor-
dum. -
Yok,
boamadlar. Ben
hepsini
boazladm!
dedi.
Senin onlar öldürdüün alacak ey deildir. O ahki, senin bu ilediin ileri görürler de ibret maklara almazlar, yine de candan ve gönülden sana balanr, sana meylederler ve seni severler, dedim. -
alr
Dünyaya üçüncü misal: Dünyadan daha
bir
baka
örnek
verelim.
Dünya
u
hileci
kadndr
lâsn, mihnetlerini ise hiller (bilgisizler), bu
ki,
dgörünüünü
bu güzellik altnda
süsler, be-
Cagörünüe bakp gurura kaplsn ve
saklar,
d
gizler.
dünya bir cadaloz kadn gibidir ki, boyuna güzel elbiseler, göz alc entariler ve ipekli kumalar giyinir. Bana çok güzel çaraf örtünür. Dilei, kendisine uzaktan bakan, süslerini süzen her kiiyi kendisine meftun kalsnlar
kendisine
âk
etmektir.
ister.
Vakta
eder, onunla çiftlemek ister,
Evet,
o kiiyi kendisine
ki,
bandan
süslerini,
âk
srtndan
âk bunlar görür, aknla urar,
çkarr, ite o zaman o ebedî pimanlk duyar, j
Nitekim haberde bildirilmitir
y
kara yüzlü
lerdir.
Gök
bir
ki,
âhiret
kadn eklinde maher
gözlü,
sarkk dudakl,
gününde dünya-
yerine götürecek-
çirkin yüzlüdür.
Maher
halk onu görünce: -Allah korusun, derler, bu ne biçîm çirkin, yürei tiksindiren,
aalk kimsedir
ki,
yüzü ruha azap vermektedir.
ÖLÜM ve KIYAMET
121
Bu soruyu soran -
maher
te bu o dünyadr
kesilip birbirinizi
halkna
u cevap
verilir:
onun yolunda birbirinize düman öldürmeye kalkardnz. Bunun için Allahü ki,
Teâlâ'ya âsi olurdunuz, nice türlü kötülüklere, fesada
el
atardnz!..
Sonra Allahü Teâlâ'nn buyruu der
Bu pirezeni (ihtiyar kadn) onu likte cehenneme sürünüz! -
te dünyann baka
bir
ki:
isteyen âklariyle
bir-
örnei de budur.
Dünyaya dördüncü misal: Dünya ya
bir
örnek daha
verelim:
Dünya yaratlmadan önceki zamana biz Ezel deriz. Bir kimse Ezel'e bir bak atsa ve dünyada faniliinin sonuna erince - ki ona da ebed denir - bir de ebede baksa anlar ki, dünya bir viran konaklama yeridir, misafirhanedir, gelen i
için
kurulmutur.- Hattâ kendisi de bir konuktur
evinin tekkesine inmesinin sebebi âhiret yolu
efkatli bir
arkada bulmak
ki,
dünya alp
azn
içindir.
arasnda birkaç durak vardr.lk durak beiktir. En son durak da kabirdir. Arasnda birkaç durak vardr. Her geçen ay bir fersahlk yoldur. Her geçen gün bir mildir. Her nefes al da bir admdr. Yaama saatleri bir akar su gibi akp gider. nsan ise büyük gaflet içinde yuvarlanr. Kendisinin dünyaya hep ayn kararda kalacan sanr. Dünya ileriyle, dünya metann onarm ile Ruhlar âlemi
ile
âhiret
urar. Ömründen yarm lii
olmad
saatlik bir
zaman
halde kalkar, nice yllar dünyada
dünya hazrl görür. Âhirete göç yapmay hatrna bile getirmez.
gibi
için bile
güven-
kalacakm
aznn hazrln
HÜCCETÜ'L-SLAM ÎMAM-I GAZAL
122
[Dünyaya beinci misal: Dünya için baka bir örnek de udur: Ey aziz kii! Sen bil ki, dünya lezzetinin örnei ile âhirette o lezzet
detin misali
karlnda çekilecek olan
mihnet ve id-
udur:
Türlü türlü nefis yemekler yiyen bir kimse düünelim.
kii bu yemeklerden büyük bir haz duyar.
O
Ama
haddinden fazla yerse, karn tka basa dolarsa o zaman mide bozukluuna urar, hem ishal olur, hem de yukardan kusar. O kii nice kez ayakyoluna koar, burnu irenç koku ile dolar. Vücudundan o necaseti çkarncaya kadar nice zahmetler çeker, yedii yemeklerden pimanlk duyar. Bir saatlik yeme zevki burnundan gelir. Yedikleri, ne kadar .çok, ne kadar lezzetli ve tadna doyulmaz eyler olsa da o kadar kötü bir hale düer. Onlar çkarmakta da o kadar zahmetler çeker.
aadan
te dünyada
her kim dünya zevkini, yemeyi, içmeyi ziyade ederse, ölüm halinde de acy, zahmeti o kadar ziyade çeker.j
Meselâ
bir kiinin belki nimeti,
ba,
bahçesi bol olabi-
odalklar vardr. Altn ve gümüü hazineler doluudur. Ama bunlardan ayrlmasnn acs, hiç bir zenginlii olmayanlardan daha çoktur. Hatta daha fazlalar. Cariyeleri,
lir.
Nitekim Hazret-i -
Dünyay
sa öyle
demitir:
isteyen kii, öyle bir deniz suyu içen kiiye
benzer ki, içtikçe susuzluu artar, harareti yükselir. sabr göstermezse o sudan içe içe ölür gider. Nitekim Hazret-i yurdular -
nun tur.
(S.A.V.) Efendimiz
de bu-
ki:
suya daip slanmamasnn yolu yoktur. Budünyaya gelip de ona bulamamann imkân yok-
Bir kiinin gibi
Muhammet
Eer
====================
123
ÖLÜM ve KIYAMET
u
konua nsan dünyada benzer ki, bir zenginin ve sayg duyulan bir kiinin evine misafir gitse ona da itibar gösterilir. Gümü leenler, müGelelim dünya misâline:
cevherli tabaklar, misk safir -
de onlar görerek Bunlar ite bana
ve amberli buhurdanlar
getirilir.
Mi-
sevinir:
verdiler! der.
Hepsinin kendisine verildiini sanr. Onlar saklamaya kalkar. Ertesi gün bunlar zorla elinden alsalar ne kadar
mahzun
olur,
pimanlk
içinde kalr!..
Bu da
basiret sahibi
herkes tarafndan görülen eylerdendir.
Sen de dünyay
eyas
âhiret
konuklarna bedavadan yolculuk
sanma. Çünkü dünya
verilecek yer
bir
han,
ko-
bir
misafirler gelip âhiret
az toplasn ve ora-
dan göçe çksn diye konulmutur.
böyle olunca akll
nuk
evidir
misafir
ki,
u kimsedir
ki,
kendisine
atmaya kalkmaz. Yarn bu
el
lar elinden aldklar
Bu da dünya'ya
azk olandan baka eye
misafir evinden
zaman pimanlk ve
göçünce on-
hasret çekmesin.
bir misaldir.
örnei bir gemi ehline benzer ki, denizde giderken bir adaya urarlar Denizciler gemiyi kyya çeker, öyle barrlar: i
Dünyaya altnc misal: Dünya
ehlinin
ve içeceini almak isterse gemiden çksn. Varp alacan alsn. Ama çok vakit geçirmesin. Çünkü gemi burada çok kalmaz. Hem de bu ada tehlikeli bir yerdir. Bu adada kalacak kimse ölüme mah-
Her kim
zahiresini, yiyecek
kûmdur.
Bu uyarmadan sonra, gemi yolcular da gemiden çkar, her te
biri bir
yöne, her
biri bir
köeye
burada akll olanlar gemicinin
azar azar dalrlar.
sözlerini
unutmayp
-
ile-
HÜCCETÜ'L-ÎSLAM MAM-I GAZAL tezce görüp
rini
hemen
geriye dönerler.
124
Gemi
içinde dile-
kapp rahatlkla otururlar. Ama yolculardan kimileadann aaçlarna, çiçeklerine, yemilerinin içine dalar ve kularnn seslerine kulak kabartrlar. Seyre ve temaadii
yeri
ri
ya aldanp orada olan acaipliklerin güzelliine aldanp vakitlerini geçirmi olurlar. Ama gemiye döndükleri zaman geminin dolduunu, oturacak yer kalmadn görürler. Gemide bir yere skrlar, böylece ancak dar bir yerde
oturmaa raz
olurlar.
Gemi yolcularndan
Sada
mazlar.
kimisi ise
aday seyretmee doya-
solda cevahir sandklar çakl talarndan
Az zaman sonra gemiye gelirler. Ama geminin batan baa dolduunu, oturacak yer bile kalmadn gö-
yüklenirler.
Çaresiz kalarak geminin anbarnda, tâ dibinde ka"ranlk bir yerde otururlar. Ama birkaç gün geçince cevahir rürler.
sandklar talarn renginin bozulduunu ve çürüdüünü görürler. Pis, murdar bir koku da etrafa yaylr. Gemi halknn rahat kaçar. Kokunun giderilmesi de mümkün olmaz. O rezil ve rüsvaylklar yanlarna kalr.
Gemi yolcularndan
sn ho
kimisi ise
adann
temaa-
seyir ve
bulur.
Buradan daha güzel köe nerde bulunur? Geminin varaca yer, buradan daha iyi? Burada kalalm! derler. -
m
Gemi
gittikten
der, kimisini ise
Hiç
biri
sonra kimi aç, kimi susuz olarak
dadaki yrtc hayvanlar
ölür, gi-
parçalar, öldürür.
kurtulamaz.
te gemiye kiilerdir. kâfirdirler.
ilk
dönenler, mü'minler, Allah'a
En son dönenler Ortadaki
iki
ise yolunu
yakn
arm
taife ise âsi mü'minlerdir
olan
olanlarla
ki,
dünya-
ÖLÜM ve KIYAMET
125
ya gönül verip aldananlardr. Nitekim Kur'ân- Kerîmde Hak Teâlâ onlar için öyle buyurmutur:
hayatn
«Onlar dünya
âhiretten üstün tuttular ve
sevdiler. Allah kâfirleri hidayet
yoluna sevketmez.»
(Nahl Sûresi: 107).
göç edip kurtuldu. Dünyaya meyil duyanlar ondan el çekemedi, dünya sevgisine taklp kald. Fakat âhiretin elem ve mihnetini çekenler ite onlar olacakKimisi âhirete
lardr. -
DÜNYA LERNN HANGS Y, HANGLER KÖTÜDÜR? Dünyada olan ilerin kötü veya yerilmi olduunu sanma! Çünkü dünyada nice eyler vardr ki, beenilir. Bunlar da,
bilgi,
ibâdet gibi ruhun kötülüklerle mücadelesi, maddî,
manevî dünya
kadar yerde konak tutma ve
perhizleridir. Yeteri
yeme ve
içme,
gi-
baka dünya ihtiyaçlar dünya levâzmndan saylmtr. Ama bunlar da ahiret ve ilim yoluna yardmc olduklarndan ötürü tümü yinme, nikâh,
bir
önemli ve gereken ilerdendir.
Bilgi lezzeti,
yalvarma, dua lezzeti, Allaha dostluk
dadr.
Ama
Nitekim
ibâdet lezzeti,
lezzeti,
hepsi dünya-
âhiret içindirler.
Cenâb- Hak öyle
buyurur:
«Mal ve evlât, dünya hayatnn ziynetleridir. Bâki kalacak güzel ilerse hem sevap olarak, hem hayr olarak Rabbinin indinde daha hayrldr.» (Kehf sûresi: 46).
[Dünya lezzetlerinin hepsi knanm ve yerilmi Ancak fâni olan o lezzetlerin kimisi Cennete yol
deildir.
açmaa
'
HÜCCETÜ'L-SLAM MAM-I GAZAL
,
1
26
olamamaktadr. Mezmum olan lezzetler, ancak fâni olan, âhirette azap görmee sebep olan, Cennete girmedelil olmayan lezzetlerdir, j delil
e
Nitekim Resul (S.A.V.) Hazretleri
öyle
buyurur:
«Dünya ve onun içinde olanlar lânet almlardr. Ancak Allah Teâlâ için yaplan zikirler ve yaplan iler -
makbuldür.»
ÂHRET TANIMAK
OLUM BLNMEYNCE AHIRET BLNMEZ {ölüm bilinmeyince âhiret bilinmez. Hayat idrak olunmaynca ölümün gerçeklii bilinmez. Ruh idrak edilmeyince hayat da idrak edilmez. Ruhun hakikati, anlalmaz. J nsan, bedenle ruhun birleiminden meydana gelmitir. Ruh binici, beden de ruhu üzerinde taycdr. Ruhun, beden aracl ile âhirette bir haleti vardr ki, ona cismânî derler. Ruhun yine bir hali vardr ki, onunla edenin aracl ve ilgisi yoktur. Ona da ruhânî derler. Yine ruhun beden vastas ile çektii elem ve zahmete cismânî azap denilir. Ruhun bedenden ald lezzete cismânî cennet derler. Bedenle ilgisi olmayan, yalnz ruha erien, ac, azap ve straba da ruhânî azap denir. Eritii sevince ve rahata da ruhânî cennet... i
Cismanî Cennet: Irmaklar, aaçlar, yemiler, çiekler, huriler, kasrlar, glman, vildan ve cennet bahçeleridir. Cismanî Azap: Ki, ylanlardan, ifritlerden, zakkum ateinden, Hamîm adndaki kaynar su gibi eylerden ibarettir. Bunlar Hadîs kitaplarnda uzun uzun anlatlmtrfbnlar
burada anlatmaya
Sahabe haberlerinde iz...
ve Onlar tekrar etmeyece-
ihtiyaç yoktur. Hadîs-i eriflerde
bildirilmitir.
HÜCCETÜ'L-ÎSLAM MAM-I GAZAL Ama
128
ve ruhani cennet ile ruhani azap bo sözler ile bilinmez. Ancak zevk ve hal ile, onlar tatmakla mümkündür. Bundan ötürü ve bilgisiz kiilerin bunu idrak edemediklerini düünerek eski din âlimleri bunu bildirmeyi ihmal etmemilerdir. Hadîs-i Kudsîde Cenâb- Hak öyle buyurmutur: >
„
o
;
ölümün
x
*
hakikati
* * x
x
o
Ox
*
Ox
x
x
x
*
^
M
*
0 x
O x
ameller ileyen kullar için gözlerin görmedii, kulaklarn iitmedii ve hiç kimsenin kalbinden geç-
f «yi
meyen eyler hazrladm.» Bu vaat buyurulanlar o ruhanî cennettedir. Her
türlü
bu-
lanklktan arnan, saf hale gelen kalbin içinde melekler âlemine açlan bir pencere vardr. Bu mânalar o pencereden kukusuz ve üphesiz olarak görünür. Her kime o pencere açlsa âhirette: -
Saadet kime nasip olacak?..
-
Ne sebepten
-
Âsi kii kimdir?
-
Ne sebeple
te
nasip olacak?.
asîlik
ona erimitir?.
bunlar o kiiye
Ama
müahade
denilen yolla
malûm
iitme ve taklid yolu ile deiljNitekim bir hekim, kiinin ölümünü veya ifâsn, hastaln azlndan ve çokluundan, hafiflik ve iddetinden anlar, hastaln sebebinin çok yemek yemekten, scaklk ve souktan, balgam ve safradan, kan ve sevdadan olduunu bilir. Mükâefe ehli de keif yolu ile kalbin saadetini bilir, anlar. Bu da olur, bildirilir.
ÖLÜM ve KIYAMET
129
Allah Hazretlerinin cemâlinin kefidir. Kalbin ekavetinin
de, cemâlullah anlar. Allah'n
görmemek
nasipsizliinden
cemâlinden uzak
dümemenin
geldiini
ileri
ilâc Allah
bil-
ve ibadetle olduunu, Mükâefe-i Cemâle mazhar olamamann da sebebinin cehalet ve Allah'a isyan olduunu
gisi
bilir.
Mükâefe
ginlerinin
lmi,
bundan
mübarek
bir ilimdir.
Ama birçok din
bil-
haberleri yoktur. Gafildirler. Âhiret ileri-
Cennet ve Cehennem'den ancak cismanî taraf idrak edebilirler. naallah, biz tabiat temiz, zihni temiz, içi hrstan, taassuptan, taklitten, hava ve hevesten pâk olan kimseye bu küçük bölümde aklmz erdii kadar biraz açklamalar yapacaz. Tâ ki, insafla nani
iiterek ve
taklit ile bilirler.
zar edenin kalbinde öyle yer etsin
ki,
ilmel-yakîn'den ay-
nel-yakîn'e erisinler. Gönüllerinde de ebedî kalsn,
mesin. imdiki halde halkn âhiret ilerine
silin-
çounun inanc
zayftr.
NSAN RUHUNUN
KL
Eer sen ölümün hakikatinin ne olduunu bilmek istersen, önce unu bil ki, insann iki ruhu vardr. Biri, hayvanl
larn ruhu cinsindendir
ki,
ona
de melekler cinsi ruhudur
ki,
biz
Hayvan ruh
deriz. Biri
ona da insani ruh
denir.
J
[Hayvani ruhun kayna, gösün sol yannda bulunan ve yürek denen et parçasmdadr. O ruh, lâtif, güzel, bir bu-
u,
buhar gibi eydik Canlnn içinde bulunan kan, balgam, safra ve sevdadan meydana gelir. nsann mizacn bir
dengede tutar. Tpk sirkenin bala karmasndan meydana gelen sirkencübin gibidir ki, ikisi bir araya katlnca, kendi lezzetleri kalmaz, lâtif ve faydal bir lezzet doar. te böyle batndaki o dört maddenin imtizacndan lâtif bir buhar meydana gelir. Kalbe gider. Orada yerleir ve güzel
-
HÜCCETÜ'L-SLAM MAM-I GAZAL bir hal alr.
nabz
Sonra oradan damarlara yaylr. Bu damarlar
denilen atardamarlardr.
dimaa doru orta bir
dimaa çknca scakl
scaklk olur.
rü, kulakta iitme
Bu atardamar vastaslyle
Ordan bütün organlara yaylr.
yürür.
har çok scaktr. Fakat lr,
130
O bu-
biraz aza-
O ruh bedene yaylnca gözde gö-
dilde tad alma,
burunda koklama duy-
Öteki uzuvlar da yerli yerinde harekete geçerler. Yaratldklar hizmeti yapariarDo lâtif buhar, bir odaher nerenn orta yerine konulmu bir çra gibidir ki, gular-
belirir.
ye deerse o yer aydnlanr. Eer önüne bir engel çkar, kimi köeye erimezse o köe karanlkta kalr.
te
bunun
hayvanî ruhun da
gibi
makam
yürektedir.
bütün organlara gelip onlara hareket verir. Eer damarlarn kimisi tkanrsa o buharn gidemedii uzuv felce
Ama
urar, hareket etmekten
Bu
dr.
ruh,
Ya
çrann atei bitince
geri kalr.
Besin de yanasl sönüyorsa besin olmaynca
gibidir.
mum
Kalb de
fitilidir.
da mizacn itidali bozulur. Mizaç zayf düünce canl yaratk da zayflar, ölümü bulur. Çok ya olduu zaman kandildeki fitilin alevi nasl sönüyorsa, çok besinle de mizaç orta karardan düer, canl helak olur. Ayrca muma veya kandil fitiline bir ey dokununca nasl sönüyorsa bedene iddtü darbe vurulacak olursa, mizaç ortalama haldön çkar, buhar azalr hiç bir harekete kabiliyeti olmaz. bir
Bu
ruh
r idrak
zaman güzel mânalaAma scaklk veya soukluk üstün gelirse
mademki
edebilir.
itidal
üzeredir, o
veya herhangi bir sebeple orta hararet kaybolursa o zaman ne duygular ödev görür, ne de vücut hareket edebilir.
Bu anlattmz ruh ayna gibidir. Eer lekesiz, parlak olursa her eyin eklini gösterir. Pas balamsa onda tek ey görünmez olur. Eer mizaç örta kararda olursa buhar
ÖLÜM ve KIYAMET
131 *
gücü de kararda bulunur, o zaman bütün uzuvlarn kuvvet ve hareketi kemal bulur.
Ya mizaç bütün bütün itidalden (orta -karardan) düerse? te o zaman buhar söner, insan da helâk olur. Eer vücudun kimi yerine buhar erimezse organn o miktar yeri
hareketten uzaklar.
Mizac
çkaran ey, buharn da yok. olmasna bir sebeptir. te buna melekül-mevt (ölüm melei) denir.] Halkn bir çou onun ancak adn iitmilerdir. Onun uzun uzadya anlatlmas bu sahifeciklere smaz. t
/
itidalden
nsan ruhu dediimiz
derler- o bir cisim deildir.
o
ona kalb ve gönül de Parçalanamaz. Cisim olmayan
ruh ise
- ki
candr, Allah bilgisinin (Marifetullah)'n dura, konadr. Nitekim Allah bir'dir, tek'tir. Orta yoktur, taksim edilemez, parçalanamaz ve bölünemez. 1 kalb,
nsan ruhu, söylediimiz çrann alevidir. nsan kan ise, o çrann fitilidir. Nitekim nur, ateten nasl daha lâtif ve güzelse ve nasl bir eye benzetilemezse, insan ruhu da böyledir.
Hayvanî ruha göre
mez.
Ama
u var
lâtif
mi
lâtiftir.
Anlatlamaz,
biline-
çrann
ona uyar. Oysa insanî ruh, hayvanî ruha tâbi deildir. Ona uymaz. nsan ruhu asldr. Çrann veya mumun nuru dediimiz bir benzeki, fitilin,
titir.
Hayvanî ruh
hem
binici
bir binektir, bir
hem de
her ii
araç
gibidir.
yapcdr. Ölüm
nsanî ruh
ise
gelince o binek
ve o araç helâk olur gider. Ama binici ve yapc helâk olmaz. Ya ne olur? Marifetullah', bineksiz ve araçsz kaldndan tahsil edemez. Zaten marifetullah' ve muhabbetullah' örenen ve Ârifibillâh (Allah' tanyan, Marifetullah'a vâsl olan, velilie erien) olunca o kimseye o binek ve her araç bir yük gibi gelir, ondan kurtulmann sebeplerini
ar
.
=—
HÜCCETÜ'L-SLAM MAMI GAZAL arar.
Bu i tpk av avlayan ve
tine benzer.
n
avlar ve
na atarsa isterse,
av
an
nasl
avcnn
götürür, zahmetler
Ârif-i Billah
a
32
hareke-
çekerek av-
eline geçtikten sonra tuzak olan
sonra o
Fahr-i
-
O
iini bitiren
1
a
bir
ya-
da tpk o avcya benzer. Av avlamak
yeniden kullanr.
Âlem Mustafa
(S.A.V.)
öyle buyurmutur:
Ölüm, Mü'minin hediyesidir.»
Eer
insann
-Allah göstermesin- Allah'
tanma
bilgisi-
Allah muhabbetini ele geçirmeden binek
ve âleti yok olursa o kii büyük bir hasrete ve daimi bir musibete urar ki, hiç sonu yoktur. Balangc da kabir azabdr. ni,
NSANIN
SIFATI
K KISIMDIR
ayann felce uramas ile o kii ölve aya kendisinin bir âletidir, kendisi de-
Bir kimsenin elinin,
mez. Çünkü eli ildir. Karn, mide ve birçok
azâs
felce
baka
urasa da
organlar da böyledir. kendisi yine
diri,
nsann
canl kalabi-
lir.
nsan hasta olur. O güzel, ince buhar uzuvlara giremez, onlar dolaamaz olur. Bu nedenle de uzuvlar meflûç bir hâle gelir. Hareket edemez Ölüm udur: Mizaç
olur.
Ama sen
bozulur.
yine varsn, mevcutsundur. Yalnz hissede-
mez, hareket edemezsin. Sen
unu
da bilirsin ki, çocuklukta bedeninin parçalar, safi kandan olumutu. Ama sonra bitkinlemi, baka hale gelmitir. Besinlerden meydana gelip gelien uzuvlar o safi kann yerini almtr.
ÖLÜM ve KIYAMET
133
imdi
bilindi ki,
baka bir vücut, deninin helâk
dünyaya geldiin kalp
imdiki kalbn
olmas
ile
baka
birkalp,
baka bir kalptr.
Senin besenin helâk olman gerekmez.
Çünkü beden topraktr. Topran da topraa karmas lâzmdr. Ama senin ruhun Melâike cinsindendir. Senin de kendinin aslna dönmesi,
karmas
gereklidir.
Eer
dün-
yada kesafet hasl edip, yani asln olan Melâike hasletlerine uzak kalrsan ayrlk azabna ve hasrete uraman yüzde yüzdür.
Ey bil:
I
aziz kii! Senin sfatlarnn
iki
ksma bölündüünü
]
A-
gibi
Birisi
bedendir
ona mahsus
ki,
açlk, susuzluk, uyku,
yeme-içme
sfatlardr. Bunlar ölümle ortadan kalkar.
de ruhun sfatlardr ki, bu da mârifetullah (Allah' tanma bilgisi) ve muhabbetullah (Allah sevgisi)dir. Bunlar gelitiren nelerdir? O sfatlar da unlardr: iB-
kincisi
1- Allaha
ükür,
2- Tevekkül ve,
Ricadr ki, bunlar senin kendi zatnn sfatlardr. Ölümle ortadan kalkmazlarJBelki semereleri daha da çoalr, artar. Çünkü Cenâb- Hak bu sfatlarla tannacak ve Allah'n Cemâli bu sfatlarla görülme mutluluuna erie3-
cektir.
HakTeâlâ
«Bâki kalan 46)
buyurduu
Hazretlerinin:
iyilikler,
salih amellerdir.» (Kehf Sûresi:
bunlardr.
Eer bir ruhta Allah' tanma bilgisi, Allah sa, dir.
o ruh bilgisiz, zevksiz, evksiz Fakat âmâdr (kördür), akîdir. Nitekim Allahü Teâlâ Kur'ân-
yurur:
olur,
sevgisi olmaz-
ama
yine
de
bâki-
Azimüan'nda öyle
bu-
]
'
HÜCCETTLSLAM MAM-I GAZAL *
*
0.
o *
*r
,
^
s>^t c>
J^»J
#^ ^ > -
o
«Kim bu dünyada körse
armlardan olur.» mdi, bu hakikati
iki
134
o
+
*
âhirette
*:
m
m*
J^O*J de kör ve yolunu
(srâ Sûresi: 72).
ruh ve aralarndaki
ilgi
bilinmeyince ölümün
de bilinmez.
NSAN RUHU YÜCE, r~
ULVÎ
ÂLEMDENDR
aalk
âlemdendir. Dört unsurun, Hayvani ruh süfli, yani kan, balgam, safra ve sevdann karmndandr. Bunlarn da asl ate, hava, su ve topraktr/j S
Hayvanî
meydana
bu dört unsurun buharndan, buusundan Mizacn aykrl ve itidali, scaklk, souk-
ruh,
gelir.
yaln
ayrlmdandr. Onun için hekimkuraklk ve likte bu dört unsurun dengeli bir ekilde korunmas lâzmdr. Tâ ki, insan ruhuna kemal kazandrmakta, onu olgunluk,
latrmakta
bir
vasta olsun. -
r:
nsanî
ruh,
ulvî
alemdendir. Melâike cevherindendr,
kendi zat, tabiâti olan melek cevherlii
ile
bu
fani diyara
dünyalk almak üzere deil, bir yabanc olarak inmitir. inmesinin sebebi, hidaVe onun böyle yukardan yete erip nasibini almas ve Allah' tanma bilgisini kazanbir
aaya
mas le
içindir.'
Nitekim
Cenâb- Hak Kur'ân- Kerîm'inde öy-
buyurur:
aaya
«Hepiniz oradan inin, dedik. Tâ ki, size dosdoru yolum, hidayetim ulasn. Size gönderdiim klavuzun izinden gidenlere korku ve üzüntü yoktur.» (Bakara Sûresi: 38).
ÖLÜM ve KIYAMET
135 Ve hem de Allahü Teâlâ
Hazretlerinin bir
dünyann ayrlna bir iarettir ki, leklere öyle hitap edilmektedir:
u
âyet-i
buyruu da
kerîmede me-
«Ben insan çamurdan yaratacam. Onu düzeltip tamamladm ve ona kendi tarafmdan ruh nefhettiim zaman ona secde edenlerden olun! Bunun üzerine meleklerin hepsi secdeye kapandlar.» (Sad Sûresi: 71,72,73).
Yukardaki
kerîmede geçen min tynin (çamurdan) kelimesi cisme iarettir. Sevveytühü (Onu tesviye ettiim - düzelttiim-) sözü de hayvanî ruha iarettir. Ve nefahtü fihi minrûhi (Ona kendi ruhumdan üfledim) sözü ise insan ruhuna iarettir. Sevveytühü dediinin sebebi, insan bedenine orta mizaçla küvet ve hareket verip onu, eriatin emirlerini yerine getirmeye ve marifetullah olan ruhun dura olmaa kabiliyetli kldm! demektir. Nitekim süfruhun
lî
itidalli
âyet-i
olmas
gerektir.
Tp
ilmi
onu muhafaza
için
nasl cehit harcarsa insani ruh da itidale muhtaçtr. Onu da ahlâk bilgisi, bedeni riyazet ve bilgili mücadele ile korumak lâzmdr. Tâ ki, marifetullahtan uzak kalmasn ve helâk ol-
masn. fimdi, ruhlarn hakikati idrak edilmeyince âhiret ilminin
mümkün olmazjNitekim marifetün-nefs (nefis bilgisi) bilinmeyince marifetullah mümkün olmaz. Yâni kii kendini tanmadkça hiç bir zaman Allah' tanyamaz. Çünbilinmesi
kü slâm Dininin temeli, Allahü Teâlâ'ya ve âhirete inan-
mak
(dil ile ikrar,
kalb
ile
tasdik etmek)tir. Âhiretin de
bilgi-
Bu da mümkün olduu kadar elde edilmelidir. Lâkin âhireti bilmekte bir sr vardr. O srr açklamaya eriat izin vermemitir. Çünkü anlalmasnn yolu yoktur. Âhiretin bilgisi o sr açlana kadar mümkün olmayacaktr. si
gereklidir.
HÜCCETÜ'L-SLAM MAM-I GAZAL
136
Öyleyse sen çal ki, o srrn kefini, mücahede, riyazet ve perhizle ve Allahü Teâlâ'nn hidayeti ile kendi nefsinde bulasn! Çünkü bu uhrevi sr baka birisinden örenilmez. Ve buna da gayret göstermelisin. Çünkü o srrn, Allahü Teâlâ'nn sfatlarndan bir sfat olduunu çok kimse iitmitir. Lâkin bilineceini tasdik etmemiler:" 1
-
Bu güç
bir
dâvadr! mkânszdr! demilerdir.
Cenâb- Hakk noksan sfatlardan münezzeh klmak) deildir. Çünkü Cenâb- Hakkn bilinmeyecei, ne Kur'ân'da zikrolunmutur, ne de Hâdis-i KutBu,
bir
tenzih (yâni
sî'de bildirilmitir!
Allah-ü Teâlâ kimi Enbiya'ya:
Halka sfatlarmdan, akllarnn diye emir buyurmutur. -
ald
kadar söyleyiniz!
Kimi peygamberlere de:
Bizim sfatlarmzdan halka haber vermeyiniz. Çünkü onlar bunu anlayamazlar. Sizin Peygamberliinizi yalanlar, -
tekzip ederler.
O zaman
da kendilerine zararl
olurlar,
diye
buyurmutur.
ÖLÜMÜN ANLAMI NEDR? açkça
insann zat ve sfatlariyle mevcut ve kaimdir ve ruh kalp (beden) diye bir ey istemez. Ölümün anlam da ruhun yok olmas deildir. Belki bedenden ayrlp gitmesidir. Maherde harolunmann, yeniden dirilmenin mânas, yokluktan sonra insann yeniden var olmas deildir. Yalnz ruha ikinci nöbette, bedende tasarruf eylesin diye bir kalp verilir. Birinci nöbette olduu [Artk sen
gibi:
1
bildin
ki,
ruh,
ÖLÜM ve KIYAMET
137
Buna
-
tasarruf et! denilir.
Bu ikinci nöbetteki tasarruf ilk nöbetten daha kolaydr. Çünkü ilk tasarrufta ne ruh vard, ne de kalp. nöbette ise ruh ayniyle, dünyadaki gibi mevcuttur. Hattâ kalbn parçalar da mevcuttur. Lâkin ay-
Ama
bu
ikinci
r ayrdr. kinci nöbette ruhun tasarrufu kolaydr! dedikse, bu bizim ksa aklmza göredir. Ve bizim fiilimize kyasladr. Ve bakalarna anlatma zaruretinden ötürüdür. -
Allahü Teâlâ Hazretleri Kur'ân- Azîminde
öyle buyur-
mutur: «O, ilk önce halk yaratp sonra onu yeniden diriltecek olandr. Ve bu ona çok kolay gelir. Göklerde ve yerde en yüce sfat O'nundur. Ve O, biricik galip, yegâ-
ne hüküm ve hikmet sahibidir.» (Rûm Sûresi:
27).
Cenâb- Allah'n böyle buyurmas insana anlatmasndan ötürüdür. Yoksa Allah-ü Teâlâ'ya birinci seferde de, yani ruhun yaratlnda da zorluk yoktur. Belki dünya gibi yüz bin âlemi modelsiz yaratmak O'nun için bir mesele deildir.
Yüce Allah, Hazret-i Meryem'e, öyle buyurmutur:
Nitekim
hisselâm
ile
«Senin Rabbin buyurdu (Meryem Sûresi: 21).
ki:
Cebrail aley-
Bu, bana çok kolaydr.»
Öyleyse yeniden diriltmenin ve kalp (beden) iadesinin art, önceki bedenin ayn ile verilecei lâzm geldii eklinde sanlmamaldr. Çünkü binekten maksat ruhun kendisini tayacak olan kalp deildir. Mutlaka o eski binek, o tayc, o eski beden deildir. Dünyada bile kalp deitive onun arlnrilir. Ana karnnda buharn kesifliinden
HÜCCETÜ'L-ÎSLAM MAM-I GAZAL
138
dan meydana gelen cüzler, sonradan gda ile deiip baka taze etler meydana gelir. Kimi hastalarn eti ise batan baa erir, yok olur. Yerine taze et dolar. Eski bedenin aynen iadesini gerekli görenlere çeitli sorular sorulabilir ki, bunlara doyurucu cevaplar vermeleri zordur. Meselâ bazlar:
Maherde dünyadaki kalbn ayniyle geri verilmesi lâzmdr! Organlarn birbirinden farkl olmas caiz deildir! -
derler.
Bazlar da der -
Eer bir insan
-
nsan
ki:
insan yese, hattâ yiyen insanda yenen etle uzuvlar meydana gelse, o uzuv yiyenle mi harolur, yenilmi olan kiiyle mi? bir
bir
katre
meniden meydana gelmektedir.
O
bir
meni anann gösünde mi bulunur, babann belinde Yoksa evlât ile mi harolunacaktr?
katre mi.
nsan, safi bel suyundan meydana gelmektedir.O bel suyu da besinden hasl olmaktadr. O besin bir hayvann ya yadr, ya eti, ya da sütüdür. O halde o beden parças kimin ile birlikte harolunur? -
hrszn
eriate göre kesseler. Sonra o kii hayrl iler, sevaplar ilese, bu sevaplardan dolay Cennete girecek olursa eli bütün olarak girer? Yoksa elsiz mi girer? Çünkü o kiinin hayrl ii iledii zaman eli yoktu. -
Bir
elini
m
Bedenin aynen iadesi art olmaynca bu gibi üphelere yer kalmaz. Bu üphe ve sorularn sebebi, senin benliinin ve hakikatinin senin bedeninden ibaret olduunu sanmalar ve o beden olmaynca «sen»in mevcut olamayacan düünmeleridir. Beden cut
kalamazsn
sanm
olduu
kalmazsa sen de mevve aldanmlardr. gibi
ÖLÜM ve KIYAMET
139
RUH CEVHER, BEDENN YOK OLMASI LE FAN OLAMAZ Sen eer dersen
Fkh,
-
ni
ki:
yâni din ve eriat bilginlerinin ve kelâm, yâni
akide âlimlerinin çok
mehur
di-
udur: Sonra hair zamannda bu beden sözleri
vardr
«nsan ölümle yok olur. ayn ile, yâni eski bedeninin tpk tpksna
bir
ki,
ei
olarak
yeniden yaratlr.» Hal böyle olunca senin söylediin söz-
onlarn söylediklerine aykrdr.
ler,
Biz
de
u cevab
veririz:
Her kim, bakasnn sözlerini incelerse hakk, hakikagöremez. Bu senin dediin ne görü ehlinin, ne de tak-
ti
Çünkü basiret ehli olan kii bilir külümle beden yok olmaz. Ancak parçalar, cüzleri irbirinden ayrlr: te bu ayrla da ölüm (mevt) derler^ Bir eyi bakasndan örenip nakleden taklitçi kii de din âlimlerinden unu duymutur ki, insan ruhu ölümden sonra bakidir. Ve
litçinin sözleridir.
bilmitir
ki,
1- Biri
ruhlar
da
iki
ksmdr.
suadânn (saâdete
2- Öteki
de akilerin
erenlerin) ruhudur.
(âsilerin)
ruhlardr
ki,
kâfir
ve gü-
nâh ileyenlerin ruhlardr. Saâdete erenlerin (suâdann) ruhlar hakknda Hak Teâlâ öyle buyurmutur: «Allah yolunda öldürülenleri sakn ölü sanmayn. Onlar bütün yaamaktadrlar. Rablerinin ndinde rzk-
lanmaktadrlar. Onlar Allah'n kendilerine ihsan ettii
HÜCCETÜ'L-ÎSLAM MAM-I GAZAL
140
nimetten dolay mutluluk içinde, ferahldrlar.»
(Âl
i
m-
ran Sûresi: 169-170).
Nitekim Bedir
kâfirlerin
Gazasnda
ruhu hakknda Resûlullah (SAV.),
ölen Mekkelilerin ölülerine bakarak onla-
r adlariyle birer birer
çarm ve öyle demiti:
olu
Ben, Rabbimin bana vaat ettii frsat ve nusreîi buldum. Allahü Teâlâ'nn dümanlarn kahretmek için bize verdii müjdeler gerçekleti. Ya Allah'n sizin için bildirdii âkbetleri ve azab siz buldunuz
Ey
-
filân, filân
mu? Yoksa bulmadnz
filân.
m?
Ashâb- Kirâm o zaman
Yâ
-
derler
ki:
Resûlullah! Onlar ölmülerdir, size nasl cevap ve-
rebilirler?..
Ya da
söylediklerinizi
O
zaman Hazret-i cevab verdi:
nasl duyarlar?..
Fahr-i Kâinat (S.A.V.) Efendimiz
u
O
Yüce Allah hakk için söylüyorum ki, beni hak Peygamber olarak gönderdi. Onlar sizden ziyade duyucudur-
Ama cevap vermee
lar.
Nitekim eriat
nn
güçleri yoktur.
bilginleri, ölenlerin
eriatte yok olduklar-
bildirilmediini kesin olarak incelemilerdir.
Resûlullah (S.A.V.), ehit düenler
hakknda da öyle
buyurmutur: ehitlerin ruhlar yeil kularn iç boluundadr. Ve Cennetin rmaklarna varrlar. Yemilerden yerler. Ar'n gölgesinde asl kandillerde karar ederler. -
Sözün ksas her kim ölüm hakknda inen dîs-i
Kudsîleri
ve
eserleri Incelese
aratrsa,
ölülerin kabirleri
rivâyetine
göz atsa elbette
âyetleri,
Ha-
ve içyüzünü dikkatle
arasnda görülen hareketlerin üphe ekmeden bilir ki, ölüler
ÖLÜM ve KIYAMET
141
yok olmaz, eriatte bildirildii r, ve menzilleri deiir.
gibi ölülerin
Nitekim Fahr-i Âlem (S.A.V.)
öyle
yalnzca sfatla-
buyurur:
ya cennet bahçelerinden bir bahçe, ya da cehennem çukurlarndan bir çukurdur. -
Kabir,
mdi, ölüm ile insann kendisinden (zatndan) bir ey deimez. Yalnz hareketleri, görünen be duygusu ve hayali, fasit bir mizaç olduu için âtl kalr, i görmez olur. Çünkü süvari, yaya kii olmakla, görürken görmez (âmâ), olmaz. Lâkin âmâ ise orada gözlerini açar. kâtip iken
aç
Bu sebepledir
ki,
bir
kii tasavvuf yolunun
da, nefsinden, hislerinden
uzaklaacak
balangcn-
olsa, âhiret halleri-
müahede etmee
balar. Kendisindeki hayvanî kaybetruh, mizacn itidali üzere kalrsa da ondan bir mez. te bu halde iken Allah korkusu ve ürkeklik onu kapni
zevkle
ey
ve hareketten uzaklar, görünürden hiç bir ey idrak etmiyormu gibi bir hal alr, ölüler mertebesine varr. Bakalarna ölümden sonra gelen, açlan, kefolan larsa o kii his
haller,
o kiiye, bu
hal içinde iken görünür.
Sonra o kimse kendisine gelince, yâni görünür âleme dönünce, gördüünün hepsi ya hatrnda tamamen kalr, ya da hepsi uçar, gider, yalnz eseri, izleri kalm olur. Meselâ, kendinden geçtiinde Cenneti görse, onda sevinç ve
nee izleri kalr. Eer Cehennemi görse kalb krkl, hüzün, arlk, kuku ve gam hasl olur. Eer hayal ha-
ferahlk,
kalmsa, o
zinesinde gördüklerinin
izleri
kalarna haber vermesi
câizdir.
gördüklerini
ba-
HÜCCETÜ'L-SLAM MAM-I GAZAL mmmmm*
1
42
Nitekim, Resûlullah Efendimiz elini
uzatt.
namaz klarken mübarek Namaz bittikten sonra Ashâb- Kirâm kendisine
sordular: -
Ey Allah'n Resûlü, namazn
muradnz
içinde iken el
uzatmaktan
neydi?.
O da öyle buyurdu: Cennet yemilerinden bana bir salkm üzüm sundular. Onu alp dünyaya götürmek istedim. zin vermediler. -
Ey
aziz!..
Sen sanma
o Cennet üzümü dünyaya gelo olmayacak, güç bir itir. Onu uzun uzun ki,
mez. Sanma ki, anlatmak bu dar sahifelere
smaz.
KABR AZABI Kabif azab
ksmdr:
iki
Cismâni kabir azab.
1
— Ruhani
2
kabir azab.].
Cismâni denilen kabir azabn herkes bilir. Nice yerlerde o anlatlmtr Lâkin insan kendi nefsini ruhunu bilmez-
azabn
se, ruhanî kabir
kendi zat
O
yoktur.
ile ilgisi
etmez.jRuh, ölümden sonra
,
gözü
Ölüm
bal
mal, en
k, yük
yok
bâkidir.
be
Onun
eli,
aya,
duygu da bedenle
kula-
ilgilidir.
gelince onlardan eser kalmaz. Ortadan kalkarlar.
duygulara lât,
Görünen
yoktur.
Ruhanî azabn insann azap kalba girmeye tenezzül
bilmez.
tayc
de ruhta kalmaz JNitekim e, ev-
lezzetler
yakn
Bu
dostlar, köle
ve hizmetçiler, maiyyet
hal-
hayvanlar, tarlalar, bahçeler gibi varlklar
olur, fâsit olur.
Eer bu
eyler o ölen kimsenin sevdii ve diledii eylerse, bunlarla megul olursa, ölüm annda bunlardan ayrlk ve bu ayrln verdii elem, tasa, ac ve azap canna iler, iddet ve mihnet içinde son nefesini verir. Eer türlü
bunlardan gönül rulup
çekmi
hazrlanm ona
olur
ve âhiret yönüne gönlü
do-
bulunursa, her an ölümü bekler, dünya
deil ac
Ruhun bu anda dilei Cemalullah'tr, onunla megul olur. Ve o ölüm annda dileine, mâukuna, mâbuduna vâsl olur. Böylece de zevk ve lezzetleri
tatl
sürûra, sevinç
gelir.
ve rahata kavuur.
Düün
ki,
bir
kimsenin
HÜCCETÜ'L-ISLAM ÎMAM-I GAZAL ruhu daimidir, bâkidir, ölümle yok olmaz.
e
benzer yapma
eyay sevi
=
Ama
1
44
altn-gümü-
onlar gönüle yâr etmek,
candan ve yürekten dünya malna balanmak, gece gündüz onlarla megul olmak, nice çalmalardan sonra onlar elde etmek, sanr msn ki, ölenin iine yarar? O nice yllar diledii
ve rabet ettii eyler ölümle
bir
kerede elden
gidince o kiinin, elbette, sonsuz hasret ve mihnete, yine
o sonsuz
zillet
ve pimanlk
gamna dümesi
gerekir. Nite-
kim Resûlullah Efendimiz öyle buyurmutur: stediini sev.
u
gerçektir
ki,
ondan ayrlacaksn.
KABR AZABI HER KNN DÜNYAYA OLAN MEYL VE MUHABBETNE GÖREDR ;
Kabir
bilmi,
azabn douran
sebebin dünya sevgisi olduunu bulunuyorsun. imdi bil ki, kabir azab
örenmi
çeit çeittir. Her kiinin dünyaya olan meyil ve sevgisine göre deiir] Kimisine göre iddetli olur. Meselâ bir kiinin
dünya eyasndan bir eye bal olsa, diyelim ki, bir kölesine, bir cariyesine ya da bir baka eye, mala, mülke son derece balansa, bir gün gelip o sevdii eyler anszn elinden gitse ne kadar üzülür, ne kadar huzursuz kalr. Bunu herkes bilir. O kii nice aclar içinde kalacaktr. Hatta kalbi tek bir ey bal kalncaya kadar bu hal sürer gikalbi
der.
Yine diyelim
sine de ayr ayr ,
dünyal olsa, hepmuhabbet etse, anszn bütün mal,
ki,
bir
kiinin çok
evlâd, kölesi, hizmetçileri, yaknlar, at sürü-
ÖLÜM ve KIYAMET
145
süs eyas, memuriyeti elinden gitse, vazifesinden, makam ve mansbndan, dfevlet hizmetinden atlsa, o kiiakll olanlar pek güzel bilir. nin ne kadar acya leri,
uradn
u
gün Resûlullah Efendimiz, ashabna: Siz âyet-i kerimenin neden indiini bilir misiniz? diye sordu. Ashab da: Buyur, yâ Resûlüllah! Bilelim, dediler. O âyet-i kerime de uydu: "Kim benim zikrimden yüz çevirirse, ona dar bir geçim (maiet) vardr ve o kiiyi, kyâmet günü âmâ olarak harederiz." (Tâha Sûresi: 124). Resûlullah bu âyet-i kerimeyi okuyup: Evet, diye duyurdu. OnNitekim
bir
geçim vardr. Bu âyet kabir azab hakknda inmitir. Kabirde dokuz bal engerekler vardr ki, kabir ehliile o kiiyi sokup sokup, sne hücum ederler. Her bir rrlar. Ona azap verirler. Bu azap, tâ kyâmet gününe kadar sürer gider. Basiret ehli olanlar, bu engerek ylanlarn gözle görürler. Ahmaklarsa: Biz çok kâfir ve asi gördük! Bi-
lara dar bir
az
lerek, isteyerek,
devaml
Ama bu ylanlardan
olarak o kabirlere baktk, durduk.
hiç birine rast gelmedik.
ey olsayd, biz de görürdük! dediler.
Eer böyle bir
imdi bu
d
cahiller
u-
bir ey deilo engerek ylan ölüm dir. Aksine ölümün zatnda, kendisinde ve ruhundadr. O ylanlar bu gözlerle görünmez. O kii hayatta iken o enge-
nu
bilmelidirler
ki,
bâtnnda (içinde) idiler. Bu da dünya sevgisi, dünyaya balantr. ,0 ylann balarnn says da kötü rek onun
kadardr? Bunlar, meselâ hrs, haset, kibir, riyâ, dümanlk, kin, hile, intikamclk, tamah ve ehvete dükünlüktür. Bu saydmz engerek ylanlar kâfirlerin, ahlâk
says
1
dünyaya muhabmüddetçe bol bol bulunur. Orada gizlenip yao kiiler, bunlar bilmezler. Bundan gafildirler.
Allah'a âsi olanlarn ruhlarnda, kendileri
bet
ettikleri
arlar.
Ama
Nitekim Allahü Teâlâ Hazretleri dünya nimetlerine
olanlarn akbeti
bal
hakknda öyle buyurmutur: "Bunun se-
HÜCCETTL-tSLAM ÎMAM-I GAZAL bebi,
dünya hayatn
âhlretten üstün tutup sevmeleri-
olsayd, onlardan
engerekler
Eer
dardan gelsaknmak mümkün olurdu. Ama bu
dir." (Nahil Sûresi: 107).
mi
146
bazlarnn
içlerinde
bu ylanlar,
olduundan ve
onlar göz-
görünmediklerinden ötürü, saknmann yolu yoktur. Çünkü o kiilerin kendi sfatlarnn ayndr, eidir. O kötü
le
sfatlar,
iyi
Nitekim
"O
sfatlarla
deitirmekten
baka
çare yoktur.
Cenâb- Hak öyle buyurmutur:
kâfirlere,
Cehenneme atldklar gün öyle
— Siz dünyada yaarken
denir:
iyiliinizi yitirdiniz, zevkinizi
sürdünüz. Artk bugün Arzda haksz yere sürdüünüz kibrin, yoldan çkmanzn karlnda alçaltc bir azap göreceksiniz." (Ahkâf Sûresi: 20).
Yine Hak Teâlâ öyle buyurur: "Dikkat edin, sin bir ilimle (ilmel-yakîn
ile)
eer
ke-
bilmi olsaydnz o Ce-
hennemi görecek, sonra mutlaka (aynel-yakîn
ile)
zünüzle görecektiniz." (Tekâsûr Sûresi:
Kur'ân-
Azimüan kâfirleri
bir
yerinde
mutlaka içine
5, 6, 7).
gö-
de öyle buyurur: "Cehennem, alp onlar kuatan bir yerdir."
(Ankebût Sûresi: 54). •
RESÛLULLAH
Eer dii, ya
sen:
mü?
KABRDE ÖRETTKLER
u hale göre eriatçe o ylanlarn görünme-
da cann
se görür
IN
içinde
olduu nereden
diye sorarsan, biz
de
biliniyor?
unu
Onu
kim-
deriz:
Ölünün ruhu onu görür ama, sen onu göremezsin. Meselâ uyuyan kimse, rüyasnda kendisini engerek ylann soktuunu görür, acsn duyar, ama onun yannda duran kii ne ylan görür, ne de rüyada ylann soktuu kiinin ac
ÖLÜM ve KIYAMET
147 çektiini duyar, anlar.
Sen öyle sanma
ki,
o ylan yalnz
rüyada görünür ve kendisi yoktur. Hem de: Onun soktuuna itibar edilir mi? O hemen hemen bir hayaldir. Surete gelmez! deme sakn. Böyle bir zanna dümek büyük bir hatadr. elemdir.
Çünkü senin açln, susuzluun sana büyük Gerçi o elemi kimse görmez ve bilmez. Haber ver-
sen bile kimse inanmaz. Ama kimsenin bilmemesinden dolay da senin acnn yok olmas gerekmez. te bunun gibi, uyuyan bir kimseyi rüyasnda bir ylan soksa veya bir kimse ona ac verse o kii o acy tamamen çeker. Bunu
dardan
kimsenin bilmemesinden, bu ac ve eleme noksan gelmez. Ama kadar var ki, uyuyan kii, uykusundan tez uyanr. O rüyadaki acs da tez geçer, onu hebir
u
men savuturur Ylan ona
bir
hayal gibi görünür.
Ama ölüye gelince: Onun ölü
hali
devam
azab da Geçmez, onu
eder,
azap gibi sabittir. asla bandan savuturamaz. Hem de iddetli bir azaptr. Bu hayat ve akrepler, duyu uzuvlariyle duyulmaz, bilinmezler. Göz görüü ile görünmezler. Ama be duyu faaliyette olmasa, ölümde veya uykuda olduu gibi, kapal olsa hiç bir kiiye ayân olmasa da müahide daima ayândr, onun tarafndan görülür ve bilinir. Nitekim haberde gelmitir ki, Resûlullah Efendimiz, bir gün Müslüman kabirlerine uramt. ki kabrin arasnda çok zaman durmutu. Bir hurma dal ald. kiye böldü. Bir parçasn bir kabre, bir pardaimidir. Zahirde çekilen
çasn
öteki kabre dikti.
Daha sonra ashabna dönüp öy-
Bu iki kabrin sahipleri azap çekmektedir. Büyük bir nesneden dolay azarlanmalardr. Ashab- Kirâm: Ne sele
dedi:
septen ötürü, yâ Resûlullah? dediler. Hazret-i Peygamber
u
de onlara cevab verdi: Bu kabirlerden birisinde yatann azab, iki kii arasnda uygunsuz sözler götürüp getirmesinden ötürüydü.
Biri
de kendi bedenini idrardan sakn-
HÜCCETÜ'L-ÎSLAM MAM-I GAZAL
148
mazd. te bu nedenlerle onlara azap edilmektedir. Bu hurma fidanlar burada taze durdukça onlara azap yoktur.
uras
bilinir ki,
Resûlullah Efendimiz, onu
ba
gözleriyle
görmü deildi. Öyle olsayd,
yanndaki ashap da görürdü. gözü, bir perde ardndakini, bir duvar arkasnOysa bu dakini hiç göremez. Kabirlerin de üstü toprakla örtülüydü. Ashâb- Kirâm kabirlerde ne görebilirdi? Ama Resûlullah'n gördüü eyler gerçekti, dosdoruydu. Fakat bunu ten gözleriyle görmedii de aikâr bir eydi.
d
KABR AZABI HER Eer sen
dersen
K ÇN ET MDR?
ki:
— Kabir azab dünya
ilgisinden
dolay
olur, hiç bir
kii o
azaptan uzak kalamaz. Çünkü her kiinin ya evlâd, ya konutu, ya yamndaki cemaati, ya hizmetçisi vardr. Onlarn kabir azabndan hiç birisi necat bulmu deidir. Biz de sacevab veririz ki: Sen gerçek söylüyorsun. Çok kimna se vardr ki, dünyada hiç bir yakn yoktur. Hattâ daima Al-
u
Ve nebiler de, mü istemeyince dünyadan göç etmediler.
lahü Teâlâ'dan ölümü
|
Dünya
ile ilgili
— Bu
dilerler.
kimseler de
iki
kendileri ölü-
ksmdr:
kasmdakilerin dünyaya muhabbetleri vardr. Lâkin Allahü Teâlâ'ya da muhabbetleri vardr. Bunlarn misâli una benzer: Bir kiinin iki ehirde birer evi olsa, kendisi ise birisinde otursa, o evden göçmek istemese. 1
birinci
Daima orada mesken tutarken öteki ehirden güzel makam, bir memurluk verseler, o kii de sevinir, oraya
mee, öbür ehirdeki evine göçmee kalkar: Makam mansb sebebiyle ilk ehirdeki evini terk eder. O evde zusu
bile
kalmaz. Bu
birinci
ksmdaki
bir git-
ve ar-
insanlarn her ne ka-
ÖLÜM ve KIYAMET
149
dar dünyaya meyilleri varsa da, öbür yandan Allah sevgisi galip ve üstün gelince, âhirete gitmei tercih ederler.
gün
tâifeye ölüm
dünyada kalmazlard. Bu dünyann munhabbeti galip
gelince,
olurlar.
Belki ellerinden gelse bir
bile
zamannda öteki kabir azabn görmez
[
—
ksm
da unlardr: Bunlar dünya ve ehvet sevgisi ile uramlardr. te bunlar kabir azabndan kurtulamazlar? Nitekim HakTeâlâ Kelâm- Kadim inde öyle buyurur: "Sizin aranzdan Cehennem'e de uramayacak olan kimse yoktur. Bu, Rabbinin katnda kesinlik bulmu bir hükümdür. Sonra biz, Allah'a kar gelmekten saknm olanlar kurtaracaz. Zulüm edenleri de topluca Cehenneme brakacaz." (Meryem Sûresi: 71, 72). [Lâkin bu ikinci taife de çok defa Hakk'a yönelir ve kalblerinde Allah sevgisinden eser de vardr, ama dünyadan ayrlnca dünyay unuturlar, artk onu anmazlar. O zaman da bunlar kabir azabndan kurtulurlar. Bunlarn örnei udur: Onlar o kimseye benzerler ki, bir kiinin iki ehirde birer evi olsa, daima birinde kalsa, sevgisi ona ylr, öteki evini hiç anmaz. Fakat bir gün zaruret ve ihtiyaç sebebiyle oturduu evinden göçerse ve öteki eve giderse birkaç gün bu yeni evde kalnca evvelce kald evin muhabbeti gönlünden çkar. Artk eski evinde yerleip kalmamay tercih eder. Bu taifeye de dünyay unutturuncaya kadar azap edilir. Sonra „ [2
kinci
insanlar
dünyasna alnca azab ortadan kalkarma bir ksim insanlarn kalbi ehvet duygular ve dünya ileri ile batan baa doludur. Gönüllerinde muhabbetullahtan ve Allah' ve âhireti anmaktan hiç bir eser yoktur. Dünyay âhirete göre üstün görmülerdir. Bu kiiler ebedî azaptan hiç bir zaman kurtulamazlar. âhiret
î
1
HÜCCETÜ'L-ÎSLAM MAM-I GAZAL
150
DÜNYA LE LG, KALBDEN NASIL KALDIRILABLR? i
Ey
ilâhi
srlar
örenmek
isteyen!
Dünyada
hiç bir kim-
Ben Allah' sevmem! desin ve geçip Allah muhabbeti dâvasnda bulunmasn. Herkes: Ben HakTeâlâ'y severim! Her eyden de çok severim der. Fakat bunu an-
se yoktur
ki:
!
tama
vurulmas, o kiinin denenmi olmas gerektir. Meselâ o kii ne vakit bir ii yaparsa, önce bakmal ki, o ite Allah'n mübarek rzasn görmeli. Eer varsa o ii ilemeli. Eer Allahü Teâlâ'nn rzas yoksa nefsi dolaysiyle o ii yapacaksa, onu terketmelidir. Bu suretle er'-i erife riâyet klmaldr. ayet nefsine böyle muhalefet ederse: Ben Allah' seviyorum! sözünde
lamak
için bir
doruluu
ölçüye, bir mihenk
var,
dediinde sadktr.'
Eer
nefsinin
havasna
uyup da ancak dil ile: Ben Allah' seviyorum! der de kalb ile tasdik etmezse o kii bu sözünde sâdk deil, yalancdr. Bir kii
ne zamanki: Lâ ilâhe
illallah
—
(Allah'tan
baka Al-
dese Cenâb- Hak tarafndan ona bir hitap gelir. Bu hitap o kiiye: Sözlerinde kâzibsin, yalan söylüyorsun, çünkü yaptn i söylediin söze uymuyor! der. Bu tarzda, Allah' seviyorum, demenin hiç bir faydas yoktur. Nitekim Resûlullah (SAV.): "Lâilâhe illâllah" kelimesi lah yoktur),
insan Allahü teâlâ'nn azabndan saklar!" diye buyurmulardr. Hiç bir kii dünya ilerini, âhiret ilerinden üstün görmemelidir. Bir
ksm
,
insanlar vardr
ki,
öyle
derler:
Madem
ki
ka-
ve dünyaya kar duyulan muhabbetten ileri gelir, bizimse dünyaya kar hiç muhabbetimiz yoktur. Dünyann var da you da gözümüzde eit-
bir
azab dünya
ileriyle
ilgildir
ÖLÜM ve KIYAMET
151
Dünya ile ilgimiz sûretâdr, yalnz görünütedir. Gönülden deildir. Bu sözleri, ey aziz kii, sakn tasdik etme! Çünkü dünya ihtiyaçlar ve dünya lezzetlerine onlarn meyilleri, sürekli istekleri vardr. Onlarla bu dâvay tartmak zordur. Peki, sözlerinde bu kiiler ne zaman sadktrlar? Bunu anlamak için ne gibi denemeler yaplmaldr? öyle: 1— Bütün mal, mülkü çalnca veya bütün mal ve mülkü, evlâd bir anda helâk olsa. 2 Halk ona sayg duymasa, ona hakaret etse, 3 Yarn dostlar veya örencileri ona hürmet etmese ve hepsi onu tahkir etse, 4 Ya da ona
tir.
—
düman
olup onu
zem
—
—
bu hakaretlere dayanyor, hiç müteessir olmuyorsa, kendinde, hal ve tavrnda zerre kadar deiiklik göstermez ve: Zaten ben böyleyim! Beni hiç bir ey rahatsz etmez! derse onu yine ne ile tecrübe eylemek gerektir? O kiiye dayak atmal, elinden maln almal, srtndan elbisesini soymal. Eer bütün bunlara sabreder ve rahatsz olmazsa dâvasnda sadktr. Mal sevgisinden ve halkla ilgiden nefret ettiine dair her ne eyleseler. Bütün
derse yerindedir.
Çok kimseler vardr ki: Ben karm veya odalm (cariyemi) sevmem! der. Ama ne var ki karsn boamaya kalksa veya rülür,
O
câriyesini
sata çkarsa
kendisinde
deliye döner. Hatta kendisini
ak atei
öldürmee
gö-
bile kalkar.
azabndan kurtulmak isteyenler dünya ile ilgisini kesmee çalmal. Kendi ihtiyac, zarureti kadar ile kanat etmesi, o kadarn yeterli görmesi lâzmdr. Meselâ, halde[kabir
ibadete kuvvet olacak kadar yemeli, içmeli,
souk tesir et-
meyecek veya scak bunaltmayacak kadar
Eer
giyinmelidir.
dünya ilgisinden temizleyemezse o zaman kendisini ibadete ve Allah'n zikrine vermelidir. O kiiler, Allah'n muhabbetine gönlünü altrmal, o sevgiyi kendisine ünsiyet ettirmelidir. Dünyaya kar olan sevgisini âhiret kalbini
HÜCCETÜ'L-ÎSLAM ÎMAM-I GAZAL
—
1
52
gidermeli ve nefsini eriate itaat ettirmeli.) Eer nefsine uyar, ona benlii boyun eerse bilsin ki, kendi vücudu kabir azabna düecektir. Bundan dolay kendi korkusu
varln
ile
kabir
azabna ve
hazarlamaldr. Böylece de Allahü Teâlâ'nn lütuf ve keremi herkese âmil olsun ve balamas, zengin, fakir her kiiye erisin. âhiretin iddetlerine
RUHANÎ AZAB, ALLAHÜ TEÂLÂ'NIN
YÜRE
TUTUTURAN ATE Cismâni Azap, bedene ve beden yolu ile ruha erien bir azaptr. Ruhani Azap ise hemen ruha varr Allahü Teâlâ'nn: "O, Allah'n tututurulmu ateidir ki, o atein tesiri
yüree kadar yükselir, yürein
meze
Sûresi: 7-8).
Ve kalbte cinstir: 1
2—
—
Dedii ekli
yerini alr. Biri
alr.
içine çöker." (Hü-
te bu
ruhanî azaptr.
Böyle olunca ruhanî cehennem üç
dünya ehvet ve
isteklerinin
ayrl ateidir.
de rüsvâlk, alçaklk, utanlacak iler yapmann, hayânn ateidir. 3— Biri de tek olan Allahü Teâlâ Hazretlerinin cemâlinden mahrum kalmak ateidir. Bu üç ate, yalnzca ruhu yakar, bedene tesir etmez. Bu atelerin her birinin dünyada birer sebebi vardr. Biri
ate: Bu dünya ehvetinden ayrl ateinin sebebi, evvelce kabir azab konusunda anlatlmt ki, o dünya muhabbetidir. Çünkü akla irade kalbin cennetidir. Ma!
Birinci
demki kalb
sevgilisi ile birliktedir.,
o daima kalbin cennetin-
dedir demektir. Sevgilisinden ayr olursa o
ayrlk da ona
cehennemdir. Böylece dünya ehli de dünyay bütün varl ile sevmekle onun maûku olmutur. Böyle olunca dünya bir Cennet gibidir. Ama ne zaman sevgiliden ayrlnrsa, bu
ayrlk da o kalbe
rlmt.
bir
Cehennemdir Çünkü
sevgiliden ay-
Nitekim hâdis-i erifte buyurulmutur
ki:
"Dünya,
ÖLÜM ve KIYAMET
153
mü'minin cehennemi ve kâfirin cennetidir." imdi, mü'min kii, Allahü Teâlâ'ya ve âhiret gününe muhabbet etmekle
de mü'minin maûku (sevgilisi) oldu. Dünyada ikisinden de ayr olduu içni dünya ona cehennemdir. Fakat muradna, maksuduna varnca, mü'min âhirete kavuur, dünyadaki cehennem hayat sona erer, cennet hayat baikisi
lar.
/kinci Ate:
kinci
ate
ki,
fazahat (alçaklk) vc utana-
cak iler (hacalet) ateidir^ Buna da bir örnek verelim. Meselâ bir emir (bey), yoksul ve fakir bir kiiyi yanna alp ona sayglar gösterse, hem de öteki yakn adamlarndan onu seçkin klsa, hazinelerinin anahtarlarn onun eline verse, hattâ kendi haremini ve saray halkn teslim etse, sözün ksas bütün ilerini ona smarlasa, emniyet edip tesli etse, o kimse bu mertebeye yücelmiken birdenbire marur olabilir. O zaman da emirin haremine hyanet gözü ile baksa, saray halk ve câriyelerle lâyk olmayan iler ilemei balasa, emirin mal ve hazinesini açp kendi muradna harcasa ve onun yurduna göz diken dümanlar ile elbirlii etse, daima onlarla konuup tuzaklar kursa, onun bu günahlarn emir görmez mi? Hayr, emir, saraynn bir köesinden
Himaye ettii adamn, câriyeleriyle krtrdna, hazine ve mallarnn israf edildiine ahit olur. Sözün ksas bütün malnn harman gibi savrulduuher olup biteni görür.
na da akl
erer.
Güvenilen kii
tan beri bildiini:
Daha ne
o
vakit utanmaktan,
emirin bu halleri çok-
kusurlar ileyecek? Göreyim ve
cezasn ona gpre vereyim? bilse,
eer
diye
cezasn
aknlktan ne
geri
braktn
hale
dütüünü
O alçak kii yer yarlp yerin salndan bin defa üstün görür.
basiret ehli kiiler anlayabilir.
geçmeyi kendi Hattâ yüksek bir yerden atlayp parça parça olmay
dibine
eder.
tercih
HÜCCETÜL-SLAM MAM-I GAZAL
154
sen de imdi dünyada nice iler ilersin ki: Tenhada kimse görmez! dersin. Veya o i nefsine ho gelir: Bunda ne suç var ki? dersin. Ya da o ii sana eytan güzel gösterir, kötülüünü örter. Ama ölümden sonra suçun meydana çknca mahcubiyet atei seni saracak, iddetli bir azapla uzun süren bir mihnete uratacaktr. Nitekim, bir kii bir kiiye arkadan kötü sözler söylese, gybette bulunsa, yarn kyamet günü o kiinin çürümü insan etini çineye çineye haredilmesi gerektir. Bunun, ölmü bir kardeinin eti olduu kimi kiiye rüyasnda bildirilir. Meselâ bir kimse rüyasnda kendi etini yediini görse: Sen mutlaka bir kimse hakknda arkadan kötü söz söylemisin, gybette bulunmusun! diye yorumlanr. Hasedin örnei de udur: Meselâ bir duvarn üstüne bir ta atsan ve bir baka kii gelip sana: O attn ta, kendi evine dütü ve olunun gözünü çkard dese, sen hemen evine koarsn. Bir de ne görürsün?. Gerçekten attn ta olunun gözünü çkarmtr... O zaman, kalbine nasl bir ate düeceini düün! Acaba idrak eder misin ki, nedamet ve kzgnlk atei ile ne hâle düersin? Bunun gibi dünyada haset eyiesen o hasetin zarar âhirette sana geri döner, gelir. Tâat ve ibadetini boa çkarr, bâtl klar. O ibadetlerden sana hiç bir fayda gelmez. Hem de senin ilediin amellerin sevab haset eylediin kimseye yazlr. Ebedi pimanlk ve ebedî zarar senin bana döner, gelir. Âhirette olan zarar ve pi-
Bu
hal gibi
manln gam
ve kötü iler sebebiyle çekilen strapla ceza acs, dünyada evlâdnn gözünün çkmasiyle ölçülemez. Zira gözdeki o ac birkaç günlüktür. Çabuk savuur, geçer gider. Zira gözdeki o ac birkaç günlüktür. Çabuk savuur, geçer gider. Ama dünyadaki mihneti ve ona sabrla
dayanmann
âhiretteki
sevab, düünce
sahibi, basiret eh-
Senin saadetin ne evlât gözünde, ne de kendi gözündedir. Hiç bir dünya nimetinde deildir. Belline
zevk
bile verir.
ÖLÜM ve KIYAMET
155 ki
âhirette Hazret-i Allah'n
müahede
ile
makbulü olup Allah'n cemâlini
müerref olmak,
nimetleri elde etmektedir.
[üçüncü Ate: Bu ate, Hazret-i Allah'n cemâlini görememek, onu görmekten mahrum olmak ateidir. Bu ebedî saadetten uzak kalma kederinin âteidir. Onun sebebi bilgisizlik, câhilliktir. Ve gözün körlüüdür. Çünkü dünyaya Allah' tanmak için geldii halde O'nu tanyamam, kalbinin aynasn dünya igal etmitir. O aynay nefsanî lezzetlerin pasndan temizletmemi, safi klmamtr. Ne riyazette, ne perhizde bulunmu, ne kötü' ahlâkla mücâhede etmi, ne de iyi ahlâk elde etmitir. Ve bundan ötürü o aynane de Hazret-i Allah'n cemâlini müahedeye lâyk olmutur. Ne bu müahede için bir kabiliyet gösterir, ne de Allahü Teâlâ'nn dergâhnda makbul olur. Çünkü: Allah'n ahlâk ileahlâklann, emri gönüle gereince davranc olmamtn] Öyleyse bil ki, eer dünya muhabbeti dolmusa ve o, isyan tozlar ile pas balamsa, âhirette ona hiç bir nesne gözükmez, bütün
da ne
Hazret-i Resûl Efendimizin,
u
saadetlerden
mahrum
kalr.
Ve gözü
görmeden âma olarak harolunur.
âhiretten hiç bir
ey
(Allah saklasn).
Bu mahrumluk ateinin dünyada
misali, yâni âhirette
mutlulua erememe ateinin temsili, dünyada öyledir: Bir kavm, geceleyin yolda giderken bir tal vadiye eriirler. Karanlk içinde, o talarn rengi ve ekli iyice görünmez. Onlar yolda giderken bir ses: sakn gaflet etmeyin! Bu talardan bol bol alp götürün ki, bir zaman gelir, gerekli olur! der. Onlar da, bu sesi iitince kimisi gözlerini dört açarak yerden güçleri yettii kadar o talardan toplar. Kimisi zahmetten kaçnr. Eteklerine biraz koyar, götürürler. Kimisi ise veresiye zahmetten kaçnr: Zahmet parasn harcamak ahmaklktr! Bunlarn ne faydas olur! derler. Yere eilmek zahmetinde bile bulunmazlar. Elleri bo yürürler.
HÜCCETÜ'L-SLAM MAM-I GAZAL Talar alp
=
1
56
u
ahmaklkla suçlayarak: aklszlar görün, ham bir tamahla ve güç bir dilekle eekler gibi yük yüklenip kendilerine faydasz zahmetlere girerler. Oh, ite biz gamsz, tasasz, dört yönü seyrederek gidiyoruz!., derler. Fakat sabah olup güne dounca, kymetsiz çaklta sandklar eylerin birer inci, yakut olduunu görürler. Her biri bin bir altna deer kymetli cevherler... Az götürenler: Yazk, yazk! derler. Keke daha fazlasn götürseydik! diye hasret çekerler. Hiç alp götürmeyenler mahrumiyet atei ile helâk olurlar. Pimanlkla ellerini balarna vururlar. Feryat, figan eder, alarlar. kymetli talar götürenler, ehre varnca mülk sahibi olurlar. Köleler, câriyeler satn alrlar. Almayanlarsa öyle aç, öyle çplak ve gönülleri susam, dudaklar kurumu bir halde gezerler. Ne zaman onlardan yiyecek içecek isteseler, cevap götürenleri
ar
u
olarak onlara
u âyet-i kerimeyi okurlar: "Bize biraz su ve-
ya Allah'n size verdii rzktan gönderin!" diye barrlar. Onlar da: "Dorusu Allah, bunlar kâfirlere haram etti derler."
(Âraf Sûresi: 50).
Dünkü gün
Ve sonra
u sözleri onlara söylerler:
siz bize gülerdiniz. Biz
de bu gün size gülüyo-
ruz! Nitekim Allahü Teâlâ
kelâm- kadiminde öyle buyurur: "Eer bizimle elenmiseniz biz de sizinle bu elendiiniz gibi eleneceiz." (Hûd Sûresi: 38). te cennet nimetlerinin örnei bunlardr. Misal olmak için ksaca anlatld. Ey aziz kii! Allah'n cemâlini görmekten uzak kalmann misalini göstermek güçtür. Çünkü Allah'n cemâlini müahededen, Allah'a yaklama lezzetini idrak eyleyen kii, bir an o saadetten ayr kalsa helâk olur. böylece bilinmeli ki, o "gece yolcularnn" bulduu talar ibadet misalidir. O ka-
te
ranlklar
dünya örneidir.
O talar alp götürenlerin ellerin-
yarn kyamet günü öyle bir saadete ve nimete eriirler ki, nice bin yllk dünya zevki, onun bir anlk zevki yannda çok sönük kalr, asla ona eit dekiler ibadet incileridir
ki,
1
ÖLÜM ve KIYAMET
57
olamaz. Ve dünyada iyi amel incilerini elde edemeyenler: leride elimize geçip geçmeyecei belli olmayan eyler için neden bugün mihnet çekelim? derler. Hele o âhiret günün-
"Cehennem ehli, Cennet ehline: "O sudan üzerimize aktnz." diye yalvarr." (Âraf Sûresi: 50). Cenâb- Hak cehennemden en son çkan aalk kimseye de bu dünyann on misli kadar makam verir. Ama bu dünya mikdar büyüklük, genilik ve çoklukta deildir. Ancak güzellikte ve de
ise:
deerdedir.
RUHÂN AZAP CSMÂN AZAPTAN DAHA
DDETLDR *
Sen
bil ki,
artk bu on
türlü ruhâni
azab örendin. Öy-
anlattmz ate,
bedeni yakan ateten daha iddetlidir. Çünkü jazap, bedenden ruha vâsl olmaynca, beden hiç bir zaman o azab idrak eyleyemez. Ruhtan beden vastas ile gelen zahmet bu kadar elim leyse yine
bil ki,
bu
beden aracl olmakszn geçen manevî elem ateinin ne derece yakc olduunu düün, var
olursa
cann
içinden
kyas et.1
r
eyin zahmeti, o eyin muktezasnn (gerekli kld eyin) muhalifinin (zddnn) ona üstün gelmesiyle olurJBöyle olunca,; bedenin gerektirdii ey, daima terkibi ve eczas bir yerde kemâli ile derli toplu durmasdr ve birbirlerinden kopup ayrlmamasdr. Bir âletle, ne za[Bilmelisin
man
ki,
her
bedenin parçalar birbirinden ayrlmak istense, vücu-
dun rahat, düzeni kalmaz, zahmetler çeker. Ruh da onun aclariyle elemlenir\)Meselâ bir kesici âlet, harpte bir klç,
vücudun bir parçasn kesip ondan ayrsa, ya da vücut atele yansa, beden nasl aclar içinde kalr, elem duyar-
HÜCCETÜ'L-SLAM ÎMAM-I GAZAL
158
acnn sebebi ile ac duyar, elemlenir. Çünkü beden ruhun dura ve en yakndr.[Ruh, vücutta, bedenin sa, ruh
da o
içinde barnr"! i
yaradlnn
imdi, ruhun
marifetullah (Allah' dedir.
O'nun
zdd
iktizas (icap ettirdii
tanmaktr. Allah'n
cemâlini
ey),
müahe-
ve kör olmaktr. ruh ondan eziyet duyar. O kadar
ise bilgisizlik, cahillik
Bunlar ruha galip gelirse,
bu azabn iddetine hiç nihayet yoktur. Eer dünyada beden hastalklar olmasayd o cahillik ve körlük —yani ki,
Marifetullah'a mâlik
da ele™
verirdi.
selâ birinin
olmamak— dünyada
nsandan o
ruh
azab
belirir,
ruha çok
eksik olmazd.
Me-
ayanda
veya elinde bir büyük yara olsa, bu yarann yerini bçakla kesseler, ya da üzerine ate koysalar, o kii yarann acsndan bunlarn getirdii acy duymaz. Bunun gibi bedenin hastalklar meselâ açlk, susuzluk gibi, evlât ve mülke sevgi marazlar gibi duygunun onlarla uramasndan dolay— bunlar ruhun azabn duyurmazlar. Ama ölüm gelince bedenin be duygu yoliyle duyduu azaplar artk kalmaz ve ortadan çekilir gider.
—be
te
o zaman ruh
azabnn
nice elim
olduu
görülür; Nite-
kim Allahü Teâlâ Hazretleri kelâm- kadiminde öyle buyurur: "Dikkat ediniz. Kesin bir bilgi ile bilmi olsaydnz,
Cehennem ateini mutlaka görürdünüz. And olsun ki, onu hem de gözünüzle göreceksiniz." (Tekâsür Sûresi: 5, 6, 7). Ey ilâhi srlan örenmek isteyen! Sen bil ki, ruhâni
azabn cismâni azaptan
dar
deliller
ehli
olan kiiler anlayabilir.
dan
hiç bir
iddetli
olduu hakknda bu
ka-
anlatld, misaller ortaya kondu, onlar basiret
ey anlayamaz.
Ama
bilgisi
olmayanlar bunlar-
159
ÖLÜM ve KIYAMET
\i
MELEKLERN DURAI A'LÂY-I LLYYN'DR Eersen
— Bu aksine ve ten ve bir
dersen
ki:
söylediklerin eski din bilginlerinin söylediklerinin
zddnadr.
Onlar:,"Âhiret ilerini kulakla iitmek-
benzeterek örenmekten baka çare yoktur. Göz ve görüün, fikir ve tasavvurun, düüncenin onunla hiç bir ilgisi bulunmaz!" derler. Sen bu iddiada bulunursan biz de deriz ki: Sen gerçek söylüyorsun. Ama eriat hükümleri umum üzerine, toplum üzerinedir. O cahil ve bilgin diye ayrlk yapmaz. "Avama göre öyle eriat hükmü vardr. Ehlüllah'a göre böyle eriat hükmü vardr!" demez.
eye
Bu sebepten dolay eski din âlimleri herkesin anlamas eriate kadar her eyi kulaktan beyan eyledi. Kimisi leri rini
de
basiret
ile
için
batini hakikati idrak eyledi. Kendi-
bu yolu tuttular. Ama kimseye bunu açmadlar. Sözleanlayacak kimselerin bulunmayacan düünerek:
muhalif (ters) anlar, hata eder! dediler. Ve çekinip açmadlar. Ama Hüccetü'l-ssakndlar. Kimseye bir
Avam
ey
lâm (Ebû Hamid
Muhammed
bin
Muhammedil
-
GAZÂL
lim ve amelde, zühd ve takvada ve dinin nehyettii eylerle mücahedede, riyâzette, insanlarla muamelede ve bilinmeyenleri keifte "Allah
srrn
kutsal, kabrini nur eylesin")
kemâl noktasnda olmakla, eriatle hakikatin arasn buldu, onlar birletirdi, bir araya getirdi. Âhiret ilminden srlar kefetti. Ruhani azap nedir ve ruhâni cennet nedir? Açk seçik örneklerle mümkün olduu kadar beyan etti ve öyle dedi:[bin yolcusuna gereken ey, kendi ehrinden yolculua çkmak, vard yerde karar eylemektir. Oradan, o mihnet diyarndan göçüp kulluk makamnda konaklamak-
HÜCCETÜ'L-SLAM MAM-I GAZAL
160
Nitekim: "Vatan sevgisi imandandr," denilmitir.
tr.
lun dört
dura
BRNC
Bu
yo-
vardr:
j DURAK: nsan
birinci
durakta olunca pervane
gücü vardr. Her eyi görür. Ama hayal gücü, hafza gücü yoktur. Bir nesneyi hatrnda tutamaz. Meselâ gece olduu zaman karanlklar âlemi kaplar. Pervane kendisini bir karanlk ev içinde hapsedilmi sanr. Kendisini dar atmak umudu ile o yöne kanat açar. Atee dokununca scakln anlar, ondan kaçar. Ama hayal ve hafza gücü olmad için atein scakln hemen unutur. Geri döner. Yine atee saldrr. Bu ölünceye kadar sürer gider. gibidir.
Görü
KNC DURAK: Hayal duradr. Her hayvanda vardr. Çünkü
öteki
hayvanlar da
bir
kez
bile
olsa elem çektii yer-
Meselâ bir hayvan bir kere sopa ile dösen, bir daha ona vurmak için el kaldrnca kaçar, duryere bir daha uramaz. maz. Bir musibete den kaçar,
çekinir.
urad
O
halde insan da, zarar gelecek bir yerden kendine zarar gelmeden önce saknmazsa, hayvanla eit olur. Hatta olur. Çünkü hayvann akl ve idraki ondan daha
akn
gelmeden önce zarar çekinsin ve saknsn. yoktur
ki,
zarar
ÜÇÜNCÜ DURAK:
Vehimler, kuruntulardr
llarda vardr.. Meselâ koyun gibi
ya
at gibi
ki,
farketsin
ki,
ki,
kimi can-
kurdu görmemitir ve-
arslan görmemitir. Güvercin gibi
memitir. Görünce sanrlar
ki,
de ondan
kaçmaa
ki,
ahini
bil-
takatlar yoktur.
Bununla beraber, bu saydmz hayvanlmardan daha büyüünü, canavarlar görürlerde yine onlardan korkmazlar. Anlalan budur ki, zarardan korkacak kadar idrakleri vardr, fakat gelecekte olacaklardan tur.
Çünkü bunlar akl
ile
saknmaya
bilinen eylerdendir.
idrakleri
yok-
========^^
161
DÖRDÜNCÜ DURAK: mahsustur.
nsan onu
bilir,
ÖLÜM ve KIYAMET
Makulât
duradr
idrâk eder,
ondan sonra
Hayvan derecesinden melekler mertebesine
însana
ki,
eriir.
korkar.
O mer-
tebede öyle eyleri idrak eder ki, ne gözle görülenlerin, ne kinin, kuruntunun, ne de halin bunda iliii vardr. Gelecekte olacak eyi idrak eder. Her eyin gerçeini ve kendi ruhunu, ruhunun mânasn anlar. Hem de insann duygular alemindeki seyri, cisimledir. Meselâ yeryüzünde seyri gibidir. Makulât âleminde seyri ki, dördüncü duraktr, bir gemi içindeki seyri gibidir. Makûlat dura ndaki seyri ki, dördüncü duraktr, meselâ enbiya ve evliya, tasavvuf ehlinin seyri gibidir. Bu da kularn hava içinde seyri gibidir. Nitekim Resûl (S.A.V.) Efendimiz Hazretleri'ne sordular: sâ (A.S.) su üzerinde yürür müydü? O da: Kesin bilgisi olsayd havada bile uçard! diye buyurdu. nsan kalbinin seyri idrak âlemindedir. Bütün âlem onun seyran yeridir. nsann mirac hayvanlar derecesinden çkmas, melekler derecesine yükselmesidir.\Ama daima Allah'n hidayeti ile Âlâ-y lliyyine mi yükselecek, ya da eytann aldatmasiyle Esfel-i Safiline mi inecek diye tehlike ve ölüm korkusundandr. Cenâb- Hak insann bu tehlikesinden haber vererek öyle buyurmutur: "Biz emâneti göklere, yere ve dalara arz ve teklif ettik de onlar bunu yüklenmekten çekindiler, ondan korktular. Onu insan yüklendi. Gerçekten O, çok zulmedici ve cahildir." (Ahzâb Sûresi: 79). Sen bil ki, can olmayan eylerin mertebesi (derecesi) hiç deimez. Onun kendisinden haberi yoktur. Böylece onun tehlikesi yoktur. Hayvanlarn derecesi aalarn aasnda, esfeli
sâfilindedir. Terâkki etmeleri için
leklerin
dura
re dururlar
ise âlây-
onlara yol da yoktur. Me-
illiyyin'dir.
Ama daima bir hâl
Makamlarndan ne yukar çkar, ne
Nitekim Allahü Teâlâ kelâm- kadiminde "Melekler derler ki: Her birimizin bilinen
aa
üze-
inebi-
lirler.;
öyle buyu-
rur:
bir
vardr." (Saffat Sûresi: 164).
makam
HÜCCETtPL-tSLAM ÎMAM-I GAZAL
162
nsanlarn derecesi hayvanlarla meleklerin arasndadr. kisine de kabiliyeti vardr. Bu sebepledir ki, emaneti insandan baka kimse kabul etmedi. Çünkü ötekilerde, yani ne hayvanlarda, ne meleklerde bunu kabul kabiliyeti yoktu. Emaneti kabul etmek ise tehlikelerin vebâlini boynuna almaktr.
bu hâlleri açklamad. Bunda bir acaiplik yoktur. Çünkü halkn çou ikamet edici, oturucudur, yolcu deildir. Birinci Mahsusât, ikinci Mütehayyilât duraklarndan (ki ikisi de ön duraklardandr) son yolculua çkmazlar. Orada karar klarlar. Onlara hakikatlerin açlmas, aikâre olmas mümkün deildir. Kendisi de ruhaniyet elde edemez. Biz de âhiret bilgisine örnek olmak için bir sr
Sen
açtk.
bil ki,
anlalsn istedik. Eer bundan anlatlm olsa, açklansa anlalmas kabil
Tâ ki,
ha fazlas
din bilginleri
âhiret ileri
Hattâ bu anlatlanlarn, basiret lmak ihtimali bile yoktu. ildir.
ehli
YOLUNU AIRANLARA BRKAÇ
dade-
olmasayd, anla-
ÖÜT
snf insan vardr ki, kendi kendilerinden idrak edecek ne görü (basiret) ne marifet (bilgi) güçleri vardr. Âhiret ilerinde kuku ve vehim, kuAhmak,
aptal kiilerden bir
runtu doludurlar. rine
uygun
gelir,
aknlk içindedirler. eytan aldatmasna
ehvetler
uyarlar.
tabiatle-
Onun tuza-
na düerler. Âhireti inkâr etmilerdir. Cennet ve Cehennem'i anmaktan maksat, halk slah etmee çalmaktr! derler. eriate uyup ibadete kalkmay ahmaklkla eit tutarlar. Bu ahmaklarn, eer biraz akllar olsayd, onlar bir cevab vesözle susturmann yolu vard. Çünkü biz de rir, deriz ki: Ey kii! 124.000, hatta daha fazla ya da eksik Peygamber, bütün veliler din bilginleri, hükemâ, mübarek
u
mmmmmm^^mmmmmmm ÖLÜM ve KIYAMET
163
•
eriate uyarlar ve ibadet ederlerdi. Âhiret ilerinden korku ve sakn üzereydiler, nice nice zahmetler çekerlerdi. Sen bu kadar bilgisizlikle onlarn hepsinin yanl yolda olduklarn nasl idrak ettin? Ve kendi fasit hayalini, onlarn ilim ve mârifetinden üstün görmenin sebebi nedir? Sonra da durmadan: "Ruhun hakikati yoktur!" diyorsun. "Ölümden sonra ruh bâki deildir!" diye sözler kvryorsun. Belki, cismâni azaba da inanmyorsun. mdi, senin mizacn öyle bir yol-
da
fasit
ortadan
olmu,
içine fesat
kalkmtr
tesirli ilâç
yoktur.
karm,
her türlü
inann
öyle
artk sana maddi ve mânevi hiç
ki,
Sen
u taifedensin
ki,
bir
Allahü Tebareke
Teâlâ Hazretleri kelâm- kadiminde öyle buyurur: "Sen onlar doru yola davet etsen de, onlar, ebediyen doru yola (hidayete) gelmezler." (Sebe Sûresi: 57). Çünkü sizin eriati anlamanz için kalplerinize perde çekilmitir.
Böyle
bir kii:
Ben
hakikat nedir, bilmem! Lâkin ihtimale
bütün nazenin ömrümü ibadetle, rizayetle, bedenimi perhiz zahmetine sokmakla, birçok zahmetlere girmekle geçireyim? Neden kendimi dünya lezzetinden mahrum edeyim? derse bizim de ceva-
dayanan eylerden ötürü de
bmz udur:
niçin
Çünkü senin gözünde
âhiret ilerinin
olmas
veya olmamas birdir, eittir. Böylece akln verdii hükümle amel edilecek olunursa, onun gibi tehlikeli iten çekinmek gerektir. Çünkü o zaman bana elim azaplar gelmise onlardan kurtulursun. Ebedî, sonsuz saadete eriirsin. Eer o elim azaplara uramamsan zaten sana hiç bir zaman zarar gelmez. Ama bununla beraber, o azabn gelecei hakkndaki âyet-i kerime vardr. Bütün enbiya, evliya ve din âlimleri (Allah cümlesine rahmet eylesin), bu gerçei tasdik ve buna ehadet etmilerdir. Meselâ görmez misin
ki,
tesen,
eer yemek tabana e! uzatsan, yemek yemek issana bir kii: Sakn o yemekten yeme! Çünkü onun
HÜCCETÜ'L-ÎSLAM ÎMAM-I GAZAL içine
ylan
mu, yalan
zehiri
164
katlmtr! dese, o kiinin sözünün doru
m olduunda üphen
olur.
O Ve:
zaman da bu sözlere inanr, o yemekten yemezsin. Bu yemei yemezsem ne olur sanki?Nihayet ksa bir
müddet için aç kalrm! Eer yersem ölürüm. Öyleyse bundan el çekeyim! dersin. te bunun gibi, eer bir gün hasta düersen, dua ve muska yazan bir kimse sana: Bana biraz akçe ver, sana tecrübe edilmi bir muska yazaym ki, hemen sala kavuasn! dese sen bilirsin ki, dardan bir
muska
ile
hastalklarnn
bakalarnn hiç bir
ilgisi
baka iç kavumann hiç bir
içinde olan basur
ve
sala
ve
u
Sen bunu bildiin halde: Hele ben muskay alaym. Bana ilâç olursa nice bin akçelik faydasn gö-
çaresi yoktur.
Eer
faydas olmazsa nihayet birkaç liram ziyan olur! dersin. Ve o muskay almak istersin.. Sana bir baka örnek verelim. Meselâ bir yldzbakan (müneccim), sana: Gök ay filân durakta iken eer bu ilâc içersen sana bu yl hastalk gelmez! dese, o kiinin yalan meydanda iken ve sen de bunun yalan olduunu bilirken, müneccimin sözüne inanrsn: Hele bir kez o ilâc alaym, faydas olmazsa, zarar da olmaz ya! dersin, o ilâçtan da fayda umarsn! O kötü, o irenç, o pis ilâc veya urubu, eker erbeti gibi rürüm.
içersin.
Öyleyse gel. Kendine bir defa insaf eyle, ac. Bir veya iki günlük dünya marazndan ötürü sözü doru olmayan hekimin, yldzbakann sözlerine inanp kendine ne kadar zahmetler ler,
verirsin.
Oysa sen, Kur'ân
âyetleri, hâdis-i erif-
haberlerle kendine ilâç vermezsin?
Ve neden
elim
azaplardan benliini kurtarmaya çalmazsn? Bunlara güvenmeyerek, Kur'ân-, hadisi kabul etmeyerek Allahü Teâlâ'nn buyruuna uymazsn, yasakladklarndan kaçnmazsm. Kendi havana uyarsn. Ve Resûlullah'n sünneti
ÖLÜM ve KIYAMET
165
üzerine hareket etmezsin. Nice türlü günahlar, mâsiyetler ilersin? Senin hâlin sonra ne olacaktr?
Ama, senin
hiç
hatrna gelmez mi ki, ömrün dünyada ne kadar sürecektir.? Dünya ile âhiret arasnda ne nisbet vardr? eriat en az meakkatini çekerek ebedi saadete, ebedi mutlulua ermek nasldr? Bilmelisin ki, dünya aclar ne kadar iddetli olsa da, âhiret azabna, göre bir zerre bile emirlerinin
deildir.
Ey aziz
kii!
Sen
bil ki,
dünya
geçici bir gölgedir.
Âhiret, ise ebedidir, sonsuzdur, süresizdir. Bir devir kesilip,
balamaz. Ebediliin, akl erdii kadar, misali öyledir: Eer bütün gökler tâ Ar'a kadar ve oradan yerin en alt katlarna kadar iki aray hardal taneleri ile doldursalar, bir karga da o hardal gda yapp tek bir hardal tanesini bin
bir devir
ylda yese, zamanlar
ilerlese,
ebediyetten (sonsuzluktan) bir
o hardal taneleri tükense, hardal tanesi kadar zaman
eksilmez. Edeb, o kadar süresizdir, sonu yoktur.
Ebedi azaptan çekinip âhirette olan yüce tehlikeleri düün. Kendi nefsine fesât erimeden, nasihate muhtaç du-
ruma dümeden önce sana 1
— Asi nefs
luklar,
için,
u öüdü vermek gerektir:
dünyay örenmek
zahmet ve meakkatler
için
çeker, nice
nice nice zor-
uzak yolculuklar
yaparsn.
— Nice günler aç ve susuz kalrsn. 3 — Bununla beraber, sen de 2
fânisin.
Yok olacaksn.
Her eline geçen de -çoluk, çocuk, mal, ziynet, ev, apartman- hepsi fânidir, yok olacaktr. Hepsi elden gidecektir, ama yaarken Allahü Teâlâ, senin rzkna, yiyeceine, içeceine kefildi. Ya yarn âhiret yurdunda ebedî mihnetten kurtulup ilâhi saadete ermek için ne elde ettin? Tedarik ettiklerin nelerdir? Senin bu âlemde eriatin en küçük elemini ve zahmetini çekmee gücün, kuvvetin yetimezse ya
HÜCCETTL-SLAM MAM-I GAZAL
cismânî âzaplar, ruhanî azaplar çekmek nasl takat göstereceksin?
yarn için
166
âhirette
Her kii için gereken ey: Âhiret yurdu olaylarnn ve azaplarnn elem ve aclarnn orada unutulacan, âhiret nimetinin tadnn orada tadlacam ve yine orada Allah'n cemâlinin müahede lezzetine varlacan ve bu hallerin ebedî kalacan düünmektir. Birkaç günlük ömür için
dünyann
fâni lezzetine
mek acaba
marur
olup âhiretten yüz çevir-
ahmaklk deil midir? Öyleyse,(akll olan kiiye gereken udur: Nefsin aczini, noksanbilmeli. Onun ne hizmet için halkedildiini örenmeGece gündüz bu anlay üzerine bu konuda düünülmesefihlik, garip bir
ln li.
li.
Allahü Teâlâ'nn kudretinin üstünlüünü ve yüceliini akl
erdii kadar
düünüp:
insan kendi
ve sevgisi için yaratmtr! diyerek âhiret hazrlnda bulunmal. Kulluk kapsndan, yakar ve niyazlardan bir an ayrlma-
mal.
Allah,
marifeti
1
âhiret
azn kendine yetecek kadar almal, ziyadesinden
çekinmeli. Âhiret ülkesi
sonsuz saadetin karargâh ve
Al-
müahede yeri olduunu bilmeli. Buna göre gece, gündüz bunlar elde etmee çalmaktan kaçmamal. Baht ve saadet denilen Hüma kuunu avlamak niye-
lah'n cemâlinin
tinde bulunmal.
göstermeli.
Onu
Onu avlamak Allah'n
için
yardm
ile
her dikkati ve elde etmeli.
çabay
RYÂ Riyann hakikati udur: nsan, onunla kendisini haika, mükemmel, âblt ve zâhlt gösterir. Ona sayg gösterip onu ululasnlarîve ona iyi nazarla baksnlar ister. Zâhitlii ve dinde ululuu bildiren ne varsa halka göstermek diler; Dinde ululua delâlet eden eyler ise betir: !
yaplan riyâdr. Nitekim gece yatmaz, uyumaz sansnlar diye yüzünü sarartr, kendisini büyük riyâzette bulunmu sansnlar diye bedenini zayflatr. Güyâ din kaygsndan yüzü gülmez olur. "Gönül holuu yoktur, kendisinden habersizdir," desinler diye saçlarn taramaz. Dininin vekârndan sansnlar diye konuurken sesini yükseltmez, ksar. Oruçlu olduunu göstermek için dudaklarn kupkuru klar. nsann nefsi, herkes böyle sanyor diye, bütün bu hallerden zevk duyar. Bundan ötürüdür ki _
Birincisi:
sâ
Beden
aleyhisselâm
öyle demitir:
— Oruç tutan çekmeli,
unu [
kii
bir
saçn
taramal, gözüne sürme
dudan da yalamal. Tâ
ki
o kiinin oruçlu oldu-
kimse bilmemeli.
kincisi: Elbise
kii,
ile
kaba elbise
malardan zâhit
yaplm
gök
olan riyâdr. Nitekim riyâ eden
giyer.
sanlmasn
ar diye
ile
ve kaln,
kirli
ve eski ku-
giyeceklere bürünür. Kendisinin
diler.
mavisi,
Ksa
sofi
sansnl-
hrkasn
giyer ve
Yahut kendisini
yamal
sofiler
—
]
HÜCCETTL-SLAM tMAM-I GAZAL
,
1
68
onlarn seccadesini örtünür. Ama aslnda onlarda tasavvufun mânâsndan hiç bir ey yoktur. Yahut riyakâr kii, tülbentlmi
sark
Ayana
sahtiyan çorap giyer. Böylece kendisinin abdest alrken ihtiyatl olduunu göstermek ister. Oysa, hiç de öyle kii deildir. Onu, âlim, din bilgini sansnlar diye de taylasanl sark sarar. Oysa ne din bilginidir, ne de bilgiden hasarar.
beri vardr.: Müraîler, giyim
hususunda
bölüktürler:
iki
Bir
bölüü udur
bul
Daima yrtk, parçalanm, didik olmu giyim giyerler.: Onlara bir kimse eer: —
dik
olmak
halkn
ki,
alt
tabakalar katnda mak-
isterler.
— Keten bez elbise ma kullan
I
deseler,
giy,
yemen
di-
bezi, ince, hafif ku-
bu sözler o kiiye
cann alm-
lar gibi gelir.
Halk onu zâhitlikten bkt, usand sanr diye korkar. kinci bölük murâiler ise rin,
hem de
hem halkn
sultanlar, beyleri ve
makbul görünmek
isterler.
Böyle
eski elbiseler giyse sultanlarn
alt
katndakile-
kadlarn katnda
bir
mürâî
ginde
olmasn
eer
gözüne hâkir görünür.
nce kumalara naklar örülmü gömlekler
mee avar.
kii,
ele geçir-
Bunlarn, salih kimselerin elbisesi ren-
Tâ ki, halkn ona bakmasn
ister.
bulunan kimselerin
alt
tabakalarnda
Bu elbiselerin deerinin zenginlerin elbiseleri deerinde görülmesini ister.; Yeter ki, sultanlarn gözüne hakir görünmesin. Evet,
eer bu
türlü
bekler.
kiilerden birisine:
ÖLÜM ve KIYAMET
169
—
-
Ya keten
bezi,
ya
Yemen
giysiler kendi elbiselerinden
nn
almaktan
mükül
bezi giy!
daha
aa
desen ve eer bu ise bu söz ona ca-
gelir.
Sanki bu salk verilen elbiseyi giyerse halk kedisini zühdden pimanlk getirmi ve zühde takat getirememi sanrlar diye aklna bin türlü düünceler gelir. Helâl olan ve
giymi olduu elbiseye rza göstermez. Ama bilmez ve düünmez ki, bu durumda Hakk'a deil, halka tapm olur. Belki de bu yapt ilerin halka tapmak olduunu bilir yine de yapar.
sâlihlerin, din ehlinin
Üçüncüsü: Sözle yaplan bir riyâdr. Nitekim mürâî, dudan depretir. Bakalar onu zikr ediyor sanr.. Eer zikri gönülden yapmak istese, o zaman dilini oynatmaa gücü t
yetmez. Nitekim halk içinde: "yi iler yapn!" der, lâkin yalnz kald zaman o gibi ileri yapamaz, yahut sofilerin terim (stlâh) ve sözlerini hatrnda tutmutur, onlar tekrar eder, dururJTâ
ki,
kendisinin tasavvuf bilgisini çok
iyi bili-
aa
Ya da her zaman, ban salp oynatmaz. O zaman da kendisinin vecde daldn göstermek ister. Ya da souk bir ah çeker. Kendisini sanki halk din yolunda gafletinden ötürü kayg çekermi gibi
yormu sanlmasn
gösterir.
ister.
Yahudi hadîsler ve hikâyeler ezberler, onlar söy-
Güyâ:
ler.
— Bu kiinin en
biridir.
anlmasn
din bilgisi çoktur
Dünyay
dolam,
ve yüksek derecelere
yolculuklar
yapmtr!
eri-
diye
ister.
Dördüncüsü: badetle yaplan riyâdr 'Nitekim nin raktan geldiini görür.
Hemen
ibâdete balar.
bir
kii-
Namaz
Ban
ekilde klar. önüne salar. Rükû ve secdelerde çok çok durur, bir yöne bakmaz. Halkn yannda sadaka datr. Bunlara benzer ne gibi iler varsa onlar yagüzel
bir
(
HÜCCETtTL-SLAM MAM-I GAZAL Eer
par.
Ban
halkn arasnda yürüyorsa
önüne
admlarn
170
ar ar adm
atar.
Yalnz bana yürüse acele acele Dört tarafa göz süzer. Ama uzaktan bir ki-
salar.
atar.
inin geldiini görse yine
ar ar yürümee balar.
Beincisi: Zühdle yaplan riyadr. Bu kimseler, etrafa kar hal ehli görünür. Talebe ve müidlerinin çok olduunu bildirir. Beylerle hocalarn kendisi ile konumalarn uur saydklarn anlatr. eyhlerin kendisine saygl bulunduklarn, iyi bir nazarla baktklarn söyler! Bunlar ya onun dilekleri, ya da dile getirdikleridir. Bir kii ile aras açlsa ona: l
— Sen
kimsin? Müridin kimlerdir?
mutur? Ben
u
türlü bir pîr'e
u kadar yl
üm! Hem
eyhin de kim
erimiim! Ve o
filân ulu
ol-
görmükiiye hizmet etmiim! Ya pîr'i
sen kimi görmüsün! Kime hizmet etmisin! diyerek bunlar gibi ne sorular varsa sorarlar.
Bundan Riyâ
hrs
de kendi üstüne türlü zorluklar salarlar. bütün bu zahmetler onlara kolay gelir. Kimi
ötürü ile
zahidler olur
ki,
kendi yiyeceini nohut tanesine kadar
in-
Bunu yapmasnn sebebi halkn kendisini zahid bilip kendisine dua etmeleri içindir. Eer bunlar ibâdet ve zahitlik gösterii için olursa hepsi haramdr. Çünkü zâhitlik Hak Teâlâ için olur. Eer bunlhriardan baka bir eyi vesile ededirir.
rek
makam
ve rütbe
dilerse,
bu
caizdir.
Hatta
dar çkp
güzel elbiseler giyip süslense, öyle çksa, bu mübahtr. Hattâ sünnettir ki, bu halle güzelliini ve mürüvvetini gös-
termi
olur.
Ve
zâhitlik
göstermi olmaz.
bilgisinde, lügat ilminde,
Eer
dil
kurallar
hesap, hekimlik ilminde ve
ilimle-
dinden olmayan, ibâdet için okunmayan ilimlerinde üstünlüünü gösterse bunlarn hepsi mubahtr. Çünkü bu ririn
yâ, hibi
makam
için
yaplr(önce
zikrettiimiz gibi
makam
sa-
olma arzusu hadid amayacak derecede olursa mu-
1
==========
71
ÖLÜM ve KIYAMET
baht r. Fakat taat ve ibâdet hususunda riyâ asla mubah olmaz^ Resûl (S.A.V.) bir gün hâne-i saadetinden dar çkmak iste*. Çünkü, ashab- kirâm toplanmt. Resûl (S.A.V.) aynada sarna bakt. Onu onard, saçn düzeltti-
Hzret-i
Aye (Allah
o kadndan raz
olsun):
— Ey Allah'n Resûlü! Sen de mi böyle eder, O
süslenir-
da:
— Evet! Hak Teâlâ, din kardelerini görmek dileinde bulunan ve kendisini bezeyen, kulunu sever! diye buyurdu.
Her ne
türlü olursa
olsun bu
gibi
iler Resûlullah Efen-
dimiz'e göre dinin aslî ilerindendir.
Çünkü peygamber kendisine Hak Teâlâ'nn emri buyurulmu kimseydi. Kendisini
ashabnn
gözlerine ve gönüllerine güzel göstermek
bezenecek, süslenecekti. Tâ ki, ona meyil duyulup uymalar gerekti. Lâkin eer bir kimse, bunu yalnzca süslen-
için
mek
için
yaparsa dorudur. Hattâ
Bunun faydalarndan
biri
sünnettir.
de udur
eer kendisini
ki,
ih-
mal eder, güzel giyim yolunu tutmazsa ardndan gybet balar. Halk diliyle satamada bulunur, o kiiden nefret eder. Böylece o kii gybet ve nefret edilmee kendisi se-
bep
girilmi
ram
Ama riyâ, eer ibâdet hususunda olursa harama olur. L Eer riyâ, ibadetle yaplrsa iki sebebten ha-
olur.
olur.;
Bu
sebeblerdenlbirisi
udur ki,
ibâdette muhlis göstermekle hiyle
etmi
kendisini halka olur] Çünkü
halka dönükse, o ibâdet halis bir ibâdet halk o kiinin o ibâdeti halka gösteri için
o kiiyi
düman sayp
bu
gönlü
olmamtr,
yaptn
kabul etmezler, ikinci sebep de
u-
HÜCCETTL-SLAM ÎMAM-I GAZAL
=—
1
72
Namaz, oruç ve ibadet Hak Teâlâ'ya mahsustur. Eer ibâdet Allahu Teâlâ'dan bakasna edilirse bundan alay, istihza erri doar. bâdet HakTeâlâ için olur.' Fakat onun bir dur:
yaplmas unun gibi olur ki, bir kii bir padiahn huzurunda dururken maksad ya bir olana veya bir cariyeye bakmak gibi olur. Padiaha: kul için
— Efendimizin huzurunda divan durmuum! derse bu padiahla alay etmek demektir. Çünkü o kulun, padiah katnda ona hizmet etmesiden daha önemli bir ey yoktur. Ve ite bu misâlde olduu gibi riyâ ile namaz klan, gerçekte rükû ve secdeleri baka kimse için yapm olur. Eer secdelerini bir insan ululamak için yapsa o zaman hal
,
Allah'a ortak
kotuu meydana
çkar. Lâkin,
u
bir kiiyi ulu-
lamak, onu tâ'zim etmek, cihettendir ki, o kiinin makbulü olmas maksud olmutur. Yani Hak Teâlâ'ya secdeler
yannda makbul olmas sonucunu Bu türlü olan riyâ gizli irktir, açk irk
etmesi, kendisinin hak
meydana
getirmitir.
deildir.
RYÂNIN DERECELER [Riyânn dereceleri çeitlidir. Kimisi kimisinden çok büyüktür-Bu ayrlk da üç asldan doar.] Asl: Riyâ murad edip sevap murad etmemektir, j Nitekim, namaz klar, oruç tutar, ama yalnz babna olunca bunlar edâ etmezse ite bu, büyük bir riyâdr.\Eer sevaL
Birinci
ba nâil olmay kasd eylerse ve yalnz kalnca ibâdette bulunmazsa bu da ilk dereceye yakndr] Bu zayf maksat, o kiiyi Allahü Teâlâ'nn
hmndan
kurtaramaz.[ Eer sevap
kasd üstünse ve tenhada kalnca
ibâdeti yine ederse, bir
kimseyi görünce sevinci artp ibâdetini çoaltyorsa, ümid edilir ki, ibâdet bununla bâtl olmaz, sevap da kaybolmaz!*
173
»
ÖLÜM ve KIYAMET
Ama riyâda lezzet bulduu takdirde ona uhrevî ceza verirler. Eer sevabla riyâ eit olursa ve birisi üstün gelmezse ite bu irk olur. Zahir haberler selâmetle kurtulunamaz. Belki
m
una itâb
göredir
ki,
bu irkten
edilmi, cezalandrl-
olur.
fkinci Asl: Bu,
kendisinde riyâ bulunan tâat ve ibâdetin
ayrlndandr. Bu da üç l1. derece:
mânn
derecedir:
aslnda
riyâ
J
olmasdr. Bu cins
riyâ,
münâfkn imândr. Onun hâli kâfir hâlinden daha zordur/ Çünkü imân münâfk, bâtnnda kâfirdir. Lâkin görünüünde
Bu gibi kimseler önce slâm'da çoktu. imhalde azalmlardr. Ama ibâhîler ve ilhâda düen kim-
hile yapar.
diki
eriata ve âhirete imân getirmezler, zâhirde itikadlarna muhalif olanlar da münâfklar zümresinden saylrlar ve onlar gibi ebedî Cehennemde kalrlar. seler,
[~2.
derece: bâdetin aslnda olan riyâdr.
Çünkü
bir
kii
önünde taharetsiz olarak namaz klsa, oruç tutsa, tenhada bulununca bunlar yapmasa bu, büyük riyâdrjLâkin asl imânda olan riyâdaki gibi riyâ deildir. SözürTksas halkn nazarnda aziz olmay, hak katnda aziz olmaktan ziyâde seven kiinin imân zayf olur. Her ne kadar kâfir olmaz ama ölüm dakikasnda eer tevbe etmezse küfür tehlikesine düer. halk
Yâni:
— Oruç tutuyorum! demek
ister.
Oysa oruç tutmaz. Bu zaman da
kötülüü bir araya getirmi olur. Biri nifaktr ki, oruç tutmazken "tutarm!" der. kinci kötülük de unu gösterir ki, onun mânâs iki
:
— Ben oruç tuttuumu açkça söylemem, ibâdetimi li
yaparm, demektir.
giz-
:
HÜCCETTL-ÎSLAM ÎMAM-I GAZAL
174
"Oruç tutmaktaym- demek ister.Böyle bir kii kendisini halka kar muhlis, temiz kalpgöstermek arzusundadr.
"Özrüm
var!"
demekle de
:
li
Kimi
zaman da
olur
ki,
su
içmee sabr kalmaz.Özür
bildirmee balar.
— Dün
hastaydm. Bugün oruç tutmaya gücüm yeti-
medi, der.
Yada:
—
Filân kii beni oruç tutmaktan alkoydu! der.
Zaman olur ki, riyâ olduu bilinmesin diye bu sözü hemen söylemez. Bir saat sabreder. Bundan sonra, baka yerden
bir
bir
— Analarn gün oruç
söz ortaya atp der
ki
acaba çok mu zayftr ki, eer olu bir onun öleceini, helâk olacan sanrlar!
kalbi
tutsa
der.
Yani anasnn hatr ter. Veya:
için
oruç
tutmadn
söylemek
is-
— Eer gündüz oruç tutarsam gece uyku bastryor, gece namazlarn klamyorum! leri
kefi
eytan onun onun
gafil olur.
diline
Bunlar ve bu gibi özürgetirmee balar. Çünkü riyânn çirder.
içinde karar tutmutur.
O
Bilmez
öz damarn keser Bilmez ki, bu kötülükler-
ki
zavall zâhid,
bundan
kendisi, kendisinin
ve ibâdetine zarar getirmi olur. den perhiz eylemek kolaydr. Lâkin riyâdan baz eyler vardr ki, karnca ayann sesinden daha sessizdir. Akl banda olanlar, zekiler, din bilginleri bile onu anlatmaktan âciz kalrlar. Nerede kald ki, eblehler onlar anlayabilsin!
ÖLÜM ve KIYAMET
175
KARINCA YÜRÜYÜÜNDEN Kimi riyâ açktr.
O unun
GZL OLAN RYÂ
gibidir ki, bir
kimse, halkn
arasnda gece namazn klar, tek bana olduu zaman klmaz. Bu açk bir riyâdr. Bundan daha gizli olan da her gece, gece namazn klmak âdetidir. Lâkin bir kimse yannda hazr olunca onun evki ve sevinci artar ve namaz klmak ona daha kolay gelir. Bu da açk bir riyâdr. Lâkin karnca yürümesi gibi olan riyâ bu deildir. Bu gibisini anlamak kolaydr. Ama, bundan daha gizli de olur. O da u,
dur:[Bu riyâda olan kiinin bir insan yannda sevinci, hafiflii çok olmaz. Her gecesi nasl geçiyorsa yine o ekilde
Riyânn izleri hiç görünmez. O kiide bu halin eseri, halk onun bu sfatta olduunu bildii zaman onun sevincinden belli olur. Kendisinde bir yürek genilii görülür, sevinç doar. te bu sevinç, bu rahatlk, onun gecesini
içinde
geçirir.
kalm riyâya bir
iaretti^Atein aaçta gizlendii bir riyâ da onun içinde gizlenmi olur. Bu sevinci eer kötü görmez ve bundan üzülmezse o gizli olan riyâ damarn beslemi olur. (Bu suretle gizli riyâ harekete geçer. Açktan olmasa bile iaret ve ima yoliyle ibâdetini halka duyurma sebeplerini aratrmaya balar. Halk onun ibadetinden haberdar olsun diye bir sebeb ortaya atar, ibâdetini açkça söylemese de kapal ekilde, yani kinâye ile söylemezse suret ve hareketleriyle ibâdet ettiini gösterir."" Kendisini krk ve halsiz, zebun bildirir. Ta ki, ibadet etmekten gece uykusuz kaldn anlatmak ister. Kimi de gizli
delil, bir
daha gizli olur. Halkn kendisinin ibadette bulunduunu anlamasnda sevinç duymaz görünür. Halkn arasnda ne adl; ne hafiflii artar. Ama bunlarla birlikte bâtn riyâdan uzak kalmaz. Bunun da alâmeti udur:[Eer bir kii onunla bulusa, o kii ilk selâm veren olmazsa yüolur
ki,
riyâs
HÜCCETZFL-ÎSLAM MAM-I GAZAL
=
1
76
reinde bir kuku belirir, bir aknlk doar. Eer bir kii ona bir yaknlk göstermezse, saygda bulunmazsa, onun ihtiyaçlarna yardm etmezse, alm-satmda ona ikramda bulunmaz veya bir mecliste ona oturacak yerin en alâsn teklif etmezse kalbinde bir krgnlk görülür, o adamdan holanmaz: ibadetlerimi halkn gözünden gizlemeseydim imdi böyle olmazd," diye düünür. Âdeta nefsi, o gizli ibâdeti yüzünden herkesin kendisinin hizmetine komasn ister. Sözün ksas: O ibâdetin mevcut olmas veya mevcut olmamas onun nazarnda eit olmazsa onun bâtn riyadan uzak kalm deildir. Çünkü bir kimse, birine bir altn verip ondan yüz bin altn kymetinde bir ey alsa hiç bir kimseye minnet eylemez, hiç kimseden hürmet ummaz. Ve halktan bu yolda ümide dümez. Ve halkn kendisine hürmet edip etmemesi de o kiinin yannda birdir, ayndr. Eer o kii Allahü Teâla'ya ibâdet eylemek ve sonunda saadetine erimek isterse onun karlnda bir âhiret baka kiiden hürmet ummak neden gereksin?. te, en gizli
olan riyâ budur.
Hazret-i Ali (Allah
ondan raz olsun) öyle buyurmutur:
— Kyamet gününde âhidlere derler
"Halk size masize hürmet ve itibar etmediler mi, ki:
ucuz satmadlar m, sizin ihtiyacnz gidermee çalmadlar m? Ve size ilk deönce selâm vermediler mi?" Yani bunun manas mektir: Bütün bu eyleri, bu iyilikleri amellerinize kar elde ettiniz. Ama ilediiniz amelleri Allahü Teâlâ'ya kar hâlisane yapmadnz. O halde bugün Allah'tan ne mükâfat l
u
bekliyorsunuz!...
Halkn arasndan uzaklap
ibâdetle
uraan
kiilerden
birisi:
— Biz fitneden kaçtk^. Ama korkardk. Çünkü
bir
kimseyi
fitne bize yol
bulur diye
gördüümüz zaman
bizim
1
77
ÖLÜM ve KIYAMET
.
hakkmz
ve hürmetimizi korusun dileinde bulunmazdk. te bu sebepledir ki, muhlisler, yani riyâdan ve garazdan uzak olanlar, cehd eder, kötü hareket ve günahlarn nasl
de öyle gizlemee çalrlard. Çünkü halis ibâdetten bakasnn kyamette kabul edilmediini bilirlerdi. Bunlarn benzeri meselâ öyledir ki, Hacca giden bir kii, yanna hâlis altndan baka eyin alnmayabilir, bu maln ancak canna tehlike getirmeyeceini düünürse, saf altn ele geçirmee çalp kark altm terkeyler. Ve hâlis altn ihtiyaç günü için saklar. Kyamet günü gibi halk âciz kald, derman arad ve bunlara muhtaç olduu bir gün yoktur. O gün, halis ameli getirmesaklarlarsa
ibâdetlerini
can
yen, ziyana
onun tini
elini
bir
uram,
çaresiz
yardmc
tutmaz, ona
hayvann veya
bir
kalm
kiidir. Hiç
kimse,
olmaz. Ta ki,[insan, ibade-
insann görmesinf bir tutmadk-
ça riyâdan kurtulamaz^ Resûl (S.A.V.) Hazretleri öyle buyurmutur:
"Riyann en az ve en Yani
Hak
Teâlâ'ya
gizlisi
yaptn
yine irktir."
ibâdetine ortak
komaktr.
Çünkü riyâ eden bir kii, HakTeâlâ'nn bildii ve kanaat etmeyen bir kimse demektir ki, bakalarnn ibâdetini bilmesinden fayda elde edemez.
BÂDETNE SEVNMENN CÂZ OLDUU HALLER Bir kimse,
eer
halkn bildiine sevinç duyarsa bu, riyâdan uzak kalmaz. Ancak halkn bildiine bakp sevinmemen, Hakkn bildiine inanp sevilmeli.
Hak yolunda olur: 1 [
kendisini ibâdetini
ibadetine sevinmek
de dört biçimde câiz
{
HÜCCETTL-SLAM ÎMAM-I GAZAL [Birincisi:
detini
O
kii
undan
gizlemei murat ve
ötürü sevinmeli
— ki,
1
78
kendisi ibâ-
niyet edinmitir. Fakat kendisi
aça
istemedii halde Hak Teâlâ onu çkanrj Hak Teâlâ'nn kendisinde bu niyeti izhar ettiini (aça çkard-
n) ama iledii ve taksîrat izhar etmediini bilir. Yine bilir ki, Hak Teâlâ'nn kendisine gizli lûtfu ve fazla vardr. Ve
meydana gelmi olan her kötü eyi Hak Teâlâ gizlemitir. Halkn sözlerine ve övgüsüne sevinmefz. Nitekim Hak Teâlâ öyle buyurmutur: kendisinde
"Ey insanlar! te, Rabbinizden bir öüt, kalblerde kukulara bir ifa ve mü'minler için bir rahmet olan Kur'an geldi." (Yûnus Sûresi: 57)
Hak Teâlâ
"De
yine
öyle buyurdu:
Allahü Teâlâ'nn fadl, ihsan ve rahmetiyle, ancak bununla sevinip ferahlansnlar. Bu onlarn, dünyada topladklarndan daha hayrldr." (Yûnus Sûresi:
kî:
58)
Kii sevinip öyle demeli: "Benim dünyadaki günahlarm Allahü Teâlâ gizledi. Bu, una delildir ki, âhi{
kincisi:
ret'te
de
gizleyecektir."
J
Resûl (S.A.V.) öyle buyurmutur:
"Hak Teâlâ kulunun günahn bu dünyada örtüp öteki dünyada onu rezil etmekten daha kerimdir." Üçüncüsü: Kii, ancak undan ötürü sevinmeli ki, bakalarnn da kendisini görüp kendisine uyarak âhiret mutluluuna erieceklerini düünmeli. Tâ ki, kendisinin gizlemek istedii ibâdetin sevab kendisine yazlr ve kendisi dilemedii halde açk bir sevaba kavuur.
ÖLÜM ve KIYAMET
179
Dördüncüsü: O kii, iledii amelin baka bir kii tarafndan görüldüüne, onun kendisine inandna, onu övdüüne sevinir. Bu inan ve övü ile kendisi de Hak Te{
âlâ'ya muti
olmu
olur.
O
kiinin itaatna sevinir,
ama
ken-
kymet ve mertebesine sevinmez. Bunun da nian: Bakalarna övgülerde bulunur, o kiinin, kendisinin Hakk'a itaatkâr olduunu anlamasna sevinir. o kii nezdindeki
disini
RYÂ, AMEL BÂTIL KILAR ;
Riyann
tehlikesi,
dikten sonra,
langcnda
ya ibâdetin öncesinde ya
ya da ibâdetin arasnda
olan
riyâ, ibâdeti
yette ihlâs arttr. Riyâ
ile
bâtl klar.
ibâdeti
bitir-
olur7\lbâdetin
ba-
Çünkü ibâdete
ihlâs ortadan kalkar.
Ama
ni-
riyâ
aslnda ise, meselâ halkn yannda namaza vakit gelmeden önce balasa, yalnz olduu zaman namaz klmakta kusur göstermese, vakit gelmeden klnan namazn sevab bâtl olur. Fakat doru olan asl namazdr. Çünkü, onun niyeti diyânet sebebiyle îdi. Allahü Teâlâ içindi. u, onun gibidir ki, bir kimse zulm ile alnm bir evde namaz klsa, her ne kadar günahkâr olursa da farz edâ etmi ibâdetin
olur.
Lâkin
namazn
kendisini terk etmekle âsî
olmu
ol-
maz. Bunda da mürâî olan kiinin riyâs namazda deildir, belki tamam etmi ise bundan sonra aklna riyâ gelir ve riyâsn aça vurursa geçen namaz bâtl olmaz. Bu kasdndan dolay yarn âhirette ceza görür.
öyle bir rivâyet edilmitir: (Allah
ondan raz
Bir kii bir
gün bn-i Mes'ud'a
olsun):
— Dün gece Bakara sûresini okuyordum!
dedi.
bn-i Mes'ud da:
— Senin ibâdetten nasibin yalnz buydu!
dedi.
=
HÜCCETTL-SLAM MAM-I GAZAL Yine
bir
1
80
kii Resûlullah Efendimiz'e:
— Orucu ulatrarak
(birbiri
arkasna) tutarm! dedi.
Resûlullah Efendimiz de;
— Sen ne oruçlusun, ne oruçsuzsun! diye buyurdu. Bunun mânâs uydu ki: "Sen yaptn ibâdeti söyledin. bâdetini bundan ötürü zayi eyledin!" Ama zahir olan. udur: Resûl (SAV.) ve bn-i Mes'ud, bu sözü undan ötürü söylemilerdir ki, o kimseler ibâdette bulunduklar zamanda riyâdan uzak olmadklarn biliyorlard. Ama, ibâdetleri riyâdan uzak ve doru dürüst olunca, bu ibâdetleri tamamladktan sonra onlarn bâtl olmas gerekmez. Bu uzak bir ihtimaldir. Ayrca zikrolunan bu hadis-i erifin mânâs açklanrken öyle denilmitir:
— Resûl
(S.A.V.) birbirine ulatrlan, kesintisiz oruçla-
rn tutulmasn yasaklamt.
f !
Namaz
içinde olan riyâya gelince:
Bu
riyâ, ibâdetin
as-
ln yok etmezse namaz bâtl olmaz.! Nitekim bir eye bakmak istese, ya da ald bir ey hatrna gelse, eer yannda kimse yokken, namaz yarm braksa, ama halktan utandndan namaz tamamlasa bu namaz bâtl olur ki, ibâdet niyeti bozulmu bulunur. Kld namaz halk için (gösteri, riyâ için)
sa ve
lâkin
sevinse,
maz
halkn kendisinin namaz
riyâ
bir
kii onun ibâdetini
maz
görmesinen
gelerek
bu
ile
kln
namaz güzel klmaa balasa naolmaz. Bizim katmzda doru olan udur ki, o, âsî olursa da namaz bâtl olmaz! Fakat ayet
evke
bâtl
kl olur.iVe eer asl niyeti yerinde ol-
bâtl olur.
")
gördüünden dolay
sevinirse o na-
.
ÖLÜM ve KIYAMET m Muhasibi der
Haris-i
ki:
— Bunda "Namaz bâtfolur mu?" yahut "olmaz m?" ye
ihtilâf
vardr. Ben bu meselede
galib olan
zannma
Bundan sonra
— Eer
bir
göre o kiinin
Haris-i
di-
duraklamtm. imdi
namaz
bâtl
olur.
Muhasibi öyle demitir:
kimse sual etse ve dese
ki:
Bir
kimse Resûl
(SAV.) den sordu ki: "Ben ilediim ameli gizlerim, lâkin bakalar bunu bildii vakit sevinç duyarm!" Resûl ona dedi ki: "ki sevab kazanm olursun: Birisi sr sevab, biri de aikâre sevab."
Bu
hadis-i erif mürseldir. Yani rivâyet edenlerin rivâye-
muttasl deildir. Böylece Resûl (S.A.V.) bu hadisle unu dilemi olmal ki, o kimse ibâdetini izhar etmekle Hak Te-
ti
âlâ'nn fazlna sevinmi ola. Nitekim bundan önce
açklanmt.
Delili
de udur
ki,
hiç bir kimse:
— Bu kiinin
halkn bilmesiyle sevinmesi, her ne kadar günahna sebeb olmazsa da sevabnn artmasna sebep olur da diyemez.
te Hâris-i Bizim
Muhasibimin de sözü budur.
katmzda
zâhir budur
ki,
bu derece sevinmekle
Çünkü amelde bir ey artmamtr, asl yerinde kalmtr. Ve namaz, o kii, bataki niyetle
namaz niyet
ibâdetini
bâtl olmaz.
klmtr.
HÜCCETÜ'L-SLAM MAM-I GAZAL
182
RYÂ VESVESESNN YOK EDLME YOLU Riyâ'mn istediine aykr hareket eder, onu gönülden kerîh görürsen onun vesvesesi gönülde kalsa bile bundan mes'ul olmazsnjÇünkü o, insann tabiatnda vardr. Sana: "Tabiatn bâtl kl!" diye kimse emretmemitir. Belki sana emredilen udur: \
— Vesveseyi pençen altna
Bu
al!
malûb Tâ
ki,
onu yen! Onu kahret! Onu seni cehenneme salmasn! et,
buyruk, vesvesenin emrine
maman
ba ememen,
Ona uymaman una delildir ki, vesveseyi alm ve malûp klm olursun. Ve Ondan
içindir.
pençe altna dolay mes'ul tutulmaktan kurtulmaa bu derecesi
u — Ya
delil ile ki,
dir.
ona uy-
yeterli-
Resûl (S.A.V.)'e dediler:
aklmza
düünceler gelir ki, eer bizi gökten braksalard bu bize daha kolay olurdu! Biz ise bu düünceleri çok kötü ve kerîh (çirkin) görüyoruz. Resûlâllah! Bizim
öyle
Resûl (SAV.) onlara öyle buyurdu:
"Eer bu
hale eritinizse, bu,
apaçk imân
iaretidir."
yalnz Hak Teâlâ hususundayd. Ama imân sebebi, o vesvesenin kerîhlii, irençliidir, vesvese deildir. Kerîhliin Hak Teâlâ ile ilgili olan vesveseye keffâret olduunu görmekle insanlarla ilgili olan vesvesenin yok ola-
Bu
fikirler,
ca da daha Ama
sarihtir.
zaman olur ki, bir kii, bu kadar vesvesede nefsine ve eytana muhalefet klnca eytan ona hased eder. öyle bir yol gösterir ki, kiinin salâh sanki o yoldakimi
dr. Yani [eytan, kendisi
ile
mücadeleye girimesini, bu
ÖLÜM ve KIYAMET
183
mücadele ile onun gönlünü uratrp münâcat onun gönlünden kesmeyi ister.
Bunun gönülden atlmas i
Birinci Yol:
zaman
dört yolda olur:
j
eytanla mücadeleye urar. Fakat, bu çok
kaybettirir,
j
eytan yalanlayp komak ve nâcaatla megul olmaktr. |
lezzetini
kinci Yol:
kalbden mü-
Üçüncü Yol: eytan yalanlayp komaa bakmamaktr. Çünkü eytanla ne kadar megul olunsa da zaman kayb vardr. Belki ona hiç iltifat etmeyip münâcaatla megul olu[
nur.
^
hma
geldikeytan, onun ibâdetinden çe kii ihlâs arttrr, azim ve cehdini ziyâdeletirir, eytana ve onun vesvesesine hiç iltifat etmez. te, en iyi yol budur. Çünkü eytan, bu halin ondan geldiini bilince o kiiden \
Dördüncü
Yol:
ümidini keser.
"]
Bunun benzeri ilim örenmeye giden dört kimseye benzer. Onlar çekemeyen bir kskanç kii yollarna oturup onlar yollarndan çevirmeye kalkar.Onlardan birisini yasakla-
mak diler. O
de bu yasaklamay dinlemez. Onunla cenge balar. Böylece zaman kaybolur. Sonra ikinciyi men eyler. Bu da onun mâni olmasiyle men'edilmi olmaz ve o yol çevireni kovar. ilim talibi
Üçüncüsü, o yol keseni komaa kalkmaz. Hali üzere geçer, gider. Onunla uramakla zaman zâyi olacan düünür. Dördüncüsü, örenci yol kesiciye hiç iltifat etmez, ona aldrmaz. Acele etmee balar. Yolunda yürür, gider. Böylece hasûd olan kii, o dört kiinin ikisinden bütün murad-
,
=
HÜCCETÜ'L-SLAM MAM-I GAZAL
1
84
na kavumutur. Üçüncüden baz eyler elde etmitir. Dördüncüden ise bir ey elde etmek öyle dursun, onun çok eyler kazanmasna sebep olmutur. Hepsinin yolunu kesmesinden pimanlk göstermezse de elbette bu sondakini yasaklamaktan piman olur.
— Keke onu menetmeyeydim! Çünkü benim yasaklamamla onun hrs
artt! der.
Böylece elden geldikçe vesveseye ve tartmalara karmayp kiinin yoluna gitmesi yaplacak en iyi itir. 7 :
BADET AKÂR YAPMAA RUHSAT VARDIR badeti
yapmaktaki fayda riyâdan kurtulmaktr. Fakat ibadeti bakasna göstermekte de büyük faydalar vardr. Birinci fayda, halkn ibadet eden kiiye uymasdr. Halk, iyi iler yapmas için harekete geçirmektirjBundan ötürüdür ki, Hak Teâlâ ikisini de överek Kur'an- Kerîm'de gizli
öyle buyurmutur:
"Eer sadakay güzeldir.
Eer
gizli
herkesin gözü önünde verirseniz verirseniz
bu daha
güzeldir." (Ba-
kara Sûresi: 271). Resûlullah Efendimiz bir kez, mal
Halk bu hâli mal getirmee balad. Rsûlullah onlara öyle buyurdu:
si bir ri
kese akçe
Ensardan birigördü. Onlarda her bidiledi.
getirdi.
*
"Bir kii güzel bir yol ortaya
koyarsa ve bakalar da
ona uyarlarsa o kiiye, hem kendisinin uyanlarn
ecri,
hem de ona
ecri verilir."
Bunun gibi, bir kii hacca veya gazaya gitse, hazrln görüp ehrin çksa ve halk o kiiyi görmü olsa onlar da hacca veya gazaya heves duyarlar. fEer riyâdan
dna
======= ÖLÜM
185
ve
KIYAMET
uzak olduuna emin se halkn rabetini ve kendisine uymasn maksad edinip ibadetini aça vurmas yüce bir fazilettir.)
Eer riyâ arzusunu iyi
harekete geçirecekse, dierlerinin o rabet etmesinin ona bir faydas olmaz. Bu takdirde
ie
ibadeti
gizli
yapmak
yapmak daha
üstündür.
O
halde ibadeti aikâr
isteyen kise, kendisine uyacak kimselerin bulun-
mas mümkün
olan yerde bunu yapmaldr. Çünkü kimi olur ki, kendisine ev halk uyarlar. halk ona uymazlar. Yine öyle olur ki, ona pazar halk uyar, bakalar uy-
Çar
maz. riyâ
de o kii kalbini gözetlemelidir. Çünkü çok zaman istei insann içinde gizlenmitir. Bakalarnn kendisiBir
ne uymas için ibadetini aça vuruyormu gibi gösterir, insan helâk olup gider. Bu gibi zayf imanlnn benzeri kimse gibidir ki, suda yüzmeyi bilmez ve boulup giderken de bakasn kurtarmak düüncesiyle onun eline yapr. kiside su içinde can verîrler. Güçlü olan kiinin benzeri udur ki, suda yüzmekte ustadr. Hem kendisi sudan geçer,
u
hem de bakalarn duyup
kurtarr.
gizleyebildii taat
ve
Ancak
bir
kiinin
buna gurur
ibâdetini izhar etmesi
doru
Bu husustafkii ibadetini aça vurmasnda riyâ bulunup bulunmadn öyle anlayabilir. O kii, kendi kendine: "Sen ibâdetini gizli yap. Tâ ki, halk baka ibâdet eden kiiye uysunlar. Senin de sevabn aça vurduun deildir.
sevap kadar
Eer
olsun." der.
gönlü, kendisini terkedilip
bakasnn
örnek aln-
masna
raz olursa riyâs yoktur ve tam ihlâs sahibidir demektir] Aksi halde maka^ ve menzilet dilemi olur ki, âhi-
sevabn dileyemez. 'bâdeti aça vuruun bir yolu da udur ki, ibâdet ettikten sonra halka bu ibâdeti bildirir. Bunret
da da nefse olur
ki,
ve lezzetten sevgi doar. Kimi zaman mübalâada bulunur, iledii ibâdetlerin fazlasn lezzet
HÜCCETTL-SLAM MAM-I GAZAL söyler. Böyle olunca vâcip olan
udur
186
ki, dil
tutulmal, ibâ-
aça
vurulmamal. Halkn onu övmesi ve zem etmesi det kendi nazarnda eit oluncaya kadar bu hal sürüp gitmelidir. Eer bundan sonra halkn hayra meylinin harekete geleceini
bilirse
Nimet
ehli
onlara söylemelidir, j
olan
ulular,
bu yolda çok haberler vermiler•
dir.
Muâz
Sa'd bin
ondan raz
(Allah
olsun)
— Tâ müslüman olduum günden namazda
nefsimin
megul olduunu
lah Efendimiz'den hiç bir söz
beri
öyle demitir:
kldm
hiç bir
bilmiyorum. Resûlul-
iitmedim
ki,
ondan
üphe et-
mi olaym. Hazret-i
Ömer
ondan raz olsun) öyle demitir:
(Allah
— Sabahlar kalktmda zengin mi olurum, yoksul mu sinin
hakknda
Ömer bin
zaman
korku çekmedim. Çünkü hangidaha hayrl olacan bilemem.
olurum diye hiç
bir
Abdülâziz
— Ben, Hak Teâlâ
öyle demitir:
eyi kaza kld da "keke böye Klmayayd" demi deilim. Hak Teâlâ'nn takdirine sevinmekten baka bana hiç bir sevinç gelmemitir. bir
te bütün bu sözler, Zayflarn buna ildir.
Sen
kuvvetli kiilerin, ulularn sözleridir.
marur olmas,
bil ki,
Hak Teâlâ'nn
onlar
taklit
etmesi câiz de-
kimi ilerde
gizli
nimetleri
vardr ki, kimse bunlar anlam, bunlara vâkf olmu deildir. Her bir eyin altnda bir sr vardr ki, bizler ona yol bulamayz. Her ne kadar müraî helak olursa da riyâda halka çok hayr vardr. Çünkü çok kimse olur ki, riyâ ile kimi ileri yaparlar. Bakalar onu görüp ihlâs yolunda sanr, ona uyarlar. öyle rivayet klnmtr ki, Basra"da sabah vakit-
==========^^
187 leri
her ne
Bu
köeye
ÖLÜM ve KIYAMET
varlsa Kur'an, ezan ve
zikir sesleri ii-
eylere rabet artmt. Bir kii riyânn inceliklerini bildirmek için bir kitap yazd. Bütün halk onu gördü. Kur'an'dan ve zikirden el çekti, rabetleri azald. Bunun üzerine ulu kiiler:
tlrildi.
gibi
— Keke bu
yazlmasayd! dediler. Riyâkâr olah kimseler bakalarna canlarn feda eder, helâk olurlar. Çünkü kendisi helâk olurken bakalarn da ihlâsa çarrkitap
lar. >
GÜNAHI GZLEMEKTE RUHSAT
OLDUUNUN BEYANI bâdeti
aça vurmak, kimi zaman olur
günah gizlemek ciptir.
ki,
riyâ
olurJAma
yedi özür sebebiyle bütün vakitlerde vâ-
\
Birinci
"Fk ve günah gizleyin!" diye
Özür: HakTeâlâ:
emir buyurmutur. Resûlullah Efendimiz de: "Bir
ne
kimse
gizlemeli,
tur :
bir
günah ilerse onu Hak Teâlâ'nn örtüsü-
saklamal ve
hiç
açmamal"
bir
kiinin
diye
buyurmu-
1
kinci Özür:
Bu dünyada
ona bearet olsun
umud
ki,
öteki
günah
dünyada onun
örtülü kalrsa gizli
kalaca
edilir.
Üçüncü Özür:
Bir insan
günahn
halkn ayplaknamasndan saknm olur. Çünkü halkn bu megul eder, ibâdetini kartrr. J gizlerse
Dördüncü Özür: Gönül, zillete dümekten, melâmetten (knanmaktan) rahatsz olur. Bunlardan holanmamak, in\
HÛÇCETtTL-tSLAM MAM-I GAZAL ===== sann tabiatdr. Bunlardan kaçnmak haram
188
deildir.jZem-
medilmeyi ve övülmeyi eit tutmak tevhidin son mertebesidir. Herkesin o dereceye erimeye gücü yetmez. Ama:
— Zemmediliyorum, knanyorum! diye namaz klmak, ibâdette
bulunmak doru
temizlii
ile
sabr
olmas
gösterilir,
deildir. bâdetin ihlâs
ile,
kalp
Halkn övgüde bulunmasna knanmaya, zem edilmeye sabr gös-
gerekir.
ama
termek çok güçtür.
Beinci Özür: Kii, günahn söyleyince kendisini incitirler veya bir kastta bulunurlar diye korkar. eriat, öyle bir kiiye krbaç cezasn vermeyi câiz bile görse günahn gizleyip tövbe eylemeye izin vermitir. Bu sebeple bakasnn incitmesinden ve zarar vermesinden kaçnmak için I
1
günahn
gizlemek
câizdir.
Altnc Özür: nsanlardan hayâ edilip utanlr. Bu, makbul bir eydir ve imandandr. Lâkin hayâ ile imann fark vardr. Utanma baka bir eydir, iman baka bir eydir. J \
Yedinci Özür: Kii,
günahn
açklarsa fâsklarn da ken-
yapp günah ilemeye kalkacaklarndan korkar. ; Bu niyetle günahn saklamak câizdir. Fakat niyeti, baka-
disi gibi
larna kendini takvâ sahibi göstermekse bu, riyâ ve haram olur. Ancak bir kimsenin zâhiri ile batnnn eit olmas sd-
dklarn
nnda
derecesidir.
hiç bir
Bu
eitlik
öyle
olur
ki,
o kiinin bât-
günah olmamaldr.
Eer bâtnnda günah
veya günah arzusu olup da:
— Hak Teâlâ her eyi
bilmektedir.
O
halde Hakk'n
bil-
diini halktan ne diye saklayaym! derse bu sadece ceha-
Böyle düünülmesi revâ deildir. Belki Hak Teâlâ'nn eriat perdesine srrn açmamak, gizli tutmak vacibtir. lettir,
bilgisizliktir.
smp
1
89
,
ÖLÜM ve KIYAMET
RYÂ KORKUSUNDAN BÂDET BIRAKMA NEREDE OLUR? bâdet, üç derecedir:
i
i
Birinci
olur.
derece: Bu ibâdet yalnz kiinin kendisi
Baka
tutmak
kiiler
ile ilgisi
bulunmaz.
ile ilgili
Namaz klmak,
oruç
gibi. j
Üçüncü derece: Kiinin hem kendisiyle ve hem de bakasyla ilgili olan ibadetlerdir. Vaaz etmek ve fetva vermek i
gibi. i
ve
i
kinci derece: Halkla
ilgilidir.
Halifelik,
kadlk (yargçlk)
valilik gibi. J
Bu üç
ksm
ayr ayr inceleyelim:
rBirinci Ksm: Namaz,
oruç, hac gibi
yalnz kiinin kendisi iie ilgili olanlardr. Riyâ korkusundan ötürü bunlardan el çekmek revâ deildir.; Ne farzlarndan, ne sünnetleriden vazgeçilebilir.; Lâkin ibadetin balangcnda riyâ hâtras akla gelmi olsa, ibâdetin ortasna cehd edilip o hâtray j
komaa çalmaldr. Ve ibâdet niyeti tazelenmelidir.! Halka göstermek için ibâdet ne arttrlmal, ne de eksiltiîmelidir. Bu gibi cehdin faydas vardr. Ancak ibâdet niyeti olmayp bütün bütün riyâ varsa bu cehdin faydas yoktur. Bu, bir ibâdet olmaz. Ama asl niyet yerinde kalrsa ibâdetten el çekmek revâ deildir. Fudayl der
—
ki:
görü£ diyerek korkmak ve ibâdetten el çekmektir. Ama halk içni yaplan bir ibâdet, hiç bir zaman ibâdet olmaz. O ancak irk (Allah'a ortak komak) olur. Riyâ, "Halk
HÜCCETtTL-ÎSLAM MAM-I GAZAL Hatta eytan, senin ibâdet etmemeni
190
diler.
na yaptrmaktan acze düerse, yâni senden layamazsa, bu kez sana öyle der:
Eer bunu
sa-
ibâdeti yasak-
— Bak, halk sana bakyor! Senin bu yaptn ibâdet deildir.
Bu
te
riyadr!
böylece eytan seni, hiyle
ile
ibâdetten alakoyma-
a çalr. Eer eytann bu sözlerine yerin dibine
de girsen eytan yine öyle
— Halk senin lik
iltifât
gizlenip, zâhit
edersen kaçp
der:
olduunu sanr. Bu
zâhid-
deildir. Aksine riyâdr.
O zaman
eytana
verilecek cevap
udur:
— Gönlünü halka balayp onlardan ötürü
ibâdeti terk
etmek madem ki riyâdr, o halde halkn gördüü ve görmedii benim nazarmda eittir. Ben yine önceki zamana âdet kldm eyi ilerim. Ve halkn beni görmediklerini düünürüm.
i yapmak emredildii
da ihlâsla Allahü Teâlâ'ya ibadet etmek emrolunmutur. O, mademki amelden el çekmitir, ihlâstan da el çekmi olur. hlâs ancak amelle olur. Böylece köleye
Hasan-
Basri (Allah
— Kimi
kiiler
gibi
ondan raz olsun)
kula
Hazretleri der
ki:
alamas gelse halk bunu bilmesin, görmesin diye alamay gizler! Bu, yalnz nefis için câizdir. Çünkü zahirdeki alamann bâtndaki alamaktan daha ziyade fazileti yoktur. Alamak bir ibâdet deildir ki, o kii ibâdetten
Hasan-
el
vardr
ki,
çekmi olsun?
Basri Hazretleri yine
öyle demitir:
ÖLÜM ve KIYAMET
—
kimse vard; yoldan her hangi
Bir
drmak dilerdi. Ama,
kendisini zâhit
nmalarndan
korkar,
anlatr. Onlar,
halkn
ibâdetlerine riyâ
mak,
dile
ve
kaldrmazd! Bu
bir iyi
zararl
halli bir
ise
eyi
kal-
insan ta-
zayflarn
halini
kendilerinin zâhitliini bilmesinden
karmasndan
korkarlar!
dümek korkusundan ötürü
ve
Ama mehur ol-
bunlardan
saknmak
revâ deildir. Aksine bunlar ilemek, dier taraftan riyay
komak
da
Ancak bir kimse zayf halli olursa ve kendisinin salâhn, ünlü olmay terk etmekte görürse böyle iyiliklerini göstermeyi terkedebilir. Ancak bilinmelidir ki, gerektir.
bu, noksan bir mertebedir. kinci
j
Ksm:
Halkla
ilgili
olan ibâdetlerdir.
Halifelik, vali-
ve kadlk (yargçlk) gibi. Bunlar eer adaletle süslenmi olursa yüce ibâdetlerdendir. Adaletsiz olursa yü-ce gü-
lik
nahlardan olurv
Eer
kimse kendisine güvenemiyorsa adalet yolunda hüküm vermeyi kabul etmek haramdr. Çünkü bundan çok büyük kötülükler gelir. Bunlar, birinci k-
sm
bir
ibadetlerden olan
namaz, oruç ve sadaka
gibi
deil-
Onlarn kendilerinde nefsin bir lezzeti yoktur. Bunlar, lezzette ayn eyler deildir. Aksine bunlardaki lezzet, halkn görmesiyle meydana gelir. Ve hükümet etmekte, halk^ yarglamakta, halifelik yapmakta büyük bir lezzet vardr. Ve nefis o lezzetle beslenir. Ancak kendi nefsine güvenenin hükümet etmeyi kabul etmesi caizdir. Fakat kendisini hükümete gelmeden önce snam, nice ilerde emaneti doru dürüst yapmsa, kendisine hükümet ödevi eritii zaman: dir.
—
ahlâkm deiir, belki de beni yerimden atarlar! Bakasna boyun eerim! diye bir korku doarsa bu yolda farkl
Belki
düünceler vardr.
HÜCCETTL-ÎSLAM MAM-I GAZAL
192
Kimi kiiler:
— Bu kuku
gibiler
hükümeti kabul
yerinde deildir.
etmitir. Kendisini
Bu
etsin!
Çünkü bu
kii kendisini
deneyen kimseye de
üphe ve
snam,
itimat,
tecrübe
güven gere-
derler.
kir!
Bizim kanaatimize göre doru olan udur ki, bu türlü kukular olan kimsenin bu görevleri kabul etmesi doru deildir. Çünkü nefsi adalet yolunda azimli olmazsa, kimi zaman gelir ki, nefsin adalet üzere olaca zann bir hiyle olur. Velayete ve hükmetmee eriince deiir. Çünkü balangçta tereddüd gösterirse,üstün bir zanna göre o kii sonra deien bir kimse olur. Böyle olunca hükümet etödevlerden kaçnmak daha evlâdr. mekten ve Çünkü hükümet etmek, kuvvet ehli olan kimseden baka-
saydmz
snn
ii deildir.
Ebû Bekir le
Sddk (Allah ondan
raz olsun), Râfi'ye öy-
demiti:
— ki kii üzerine de olsa hükmetmeyi kabul etme! Sddk
Hazretleri halifelii kabul eyledii
zaman
Râfi
ona:
— Ey Ebû
Bekir! Beni
hükümetten men ederdin. imdi
sen kabul ediyorsun! dedi.
ise
O da:
— Evet, imdi de seni men eylerim. HakTeâlâ'nn lâneti,
her ii adaletle ilemeyenin üzerine olsun! diye cevap
verdi.
Bunun
benzeri, bir kimsenin kendisini deniz içinde bu-
çocuunu su kysna varmaktan yasaklamas gibiÇünkü o yüzme bilmektedir. Eer çocuu da onun gibi
lunup dir.
suya girse suda boulur
gider.
.
193
.
Eer sultan
ÖLÜM ve KIYAMET
zâlim olursa kadlktan her
zaman
adaletle
i görmek kabil deildir. Yaranma, emre ba eme gerekirse yargçl kabul etmek câiz deildir. Eer
hükümeti kabul ederlerse azl edilme korkusu ile güler yüz göstermek özür tekil etmez. Ancak bu vazife-
den atlncaya kadar adaletle i görmek- gerekir. Eer hükümet eylemeyi, hükmeylemeyi, yargda bulunmay kabul etmise böyle bir vazifeden atlnca o kiinin sevinmesi lâ-
zm gelir.
Üçüncü
Ksm:
ka insanlarla
ilgili
Kiinin
hem
kendisiyle
olan ibadetlerdir.
öretme
(ders verme)
az, fetva
ve
ve hadîs
ve hem de
Bu da vaaz,
ba-
fetva ve
rivayet etmedir.
Bunlarda nefs için pek büyük bir lezzet vardr. Bu sebeple bunlarda riyâ, namazdan ve oruçtan daha çok olur. Bunlar (yani va-
hükmetmeye, yargda bulunmaya yakn eylerdir. Fark kadar ki, vaazn, dersin ve hadis nakleylemenin, bu ii ileyene faydas olduu gibi dinleyene de faydas vardr. Çünkü bunlar, kiileri dine davet eder ve riyâdan yasaklarlar. Ama hükümet etmek (hüküm vermek), valilik ve yargçlk etmek bunlara benzemez. ÎEer tedris)
u
bir
kimsenin gönlüne
doru olmadna
riyâ gelirse
bunlar elde tutmann
görüler vardr. Birçok taife bunlardan kaçp saknmlardr. Sahabenin ekserisinden fetva sorarlard. Onlar bunu birbirine yüklerlerdi. dair
I
KNN BÂDET EVK DAMA RYÂ OLMAZ Halk görmek sebebiyle kiinin ibâdete evki artar. Ama bu artan evk her zaman riyâ olmaz. Çünkü mü'min daima ibâdete isteklidir. Lâkin bir ey engel olur, o kiiyi ibâdetten men eyler. Halkn sebebi ve yardm ile o mâni olan ey ortadan kalknca o evk harekete gelir.l Nitekim bir kimse evi[
=—
HÜCCETtTL-lSLAM MAM-I GAZAL
1
94
ne varsa, ona gece namaz klmak zor gelir. Çünkü o kii ehli ile söyleir, konuur, yata hazrlanm olduundan uykuya yatar. Ama baka birinin evine gitse bu engeller ortadan kalkar, ibâdete evki belirir ve:
— Ben de bunlara uyaym
ki,
bana da sevap
verilsin!
der.
Veya
bir
yerde
yahut yemek
bir
kalabaln
bulunmad
için
Ya da birtakm insan
oruç tuttuu görülünce, oruç tutmak evki meydana
mescidde teravih namaz klmaktadrlar. Onlar gören kii, evde tenbel tenbel oturan, aylak bir kimse ise onlar namazda görürse geveklii ortadan kalkar, onlara uymaa çalr. Yahut cuma günü halk Allahü Teâtâ'ya niyaz ve duada görse kendisi de namaz klmaa ve tesbihde bulunmaya, her gün gelebilir.
kld Bu
görülür
bir
namazdan daha çounu
klmaa balar.
açkladmz
riyâ
vardr. Fakat
— Bu
eylerde
Kimi
olmamasnn imkân
eytan ona: •
ileme seni Bunlar bunlar sende meydana geldi! der. ileri
zaman da
olur
ki,
riyadr.
Halk sebebiyle
halktan ötürü kiide hayra
bet artar. Engeller ortadan kalkar. gelir
ki,
O
zaman eytan
rayine
ve ona:
— Bu hayrl
ii
yapmal
der.
O zaman o kiiye melekler:
— Bu hayr yap! Çünkü senin hayr
ilerine rabetin es-
kiden de vard. Fakat ortada baz engeller olduu için onlar seni men'ediyorlard. imdi ise o manialar ortadan kalkt! Hayrn sürdür sen! hitabnda bulunurlar. Öyleyse
eylemen gerektir. Bunun alâmeti udur: jEer insanlar onu görmezlerse ve kendisi on-
bu
gibi halleri birbirinden fark
195
ÖLÜM ve KIYAMET
,
lan görür
ve
o sevinç bâki ise ibâdetinden evk duymasna sebep olan ey iledii hayrdr. Eer o sevinç, içinde bâki kalmazsa iledii i riyâdn Ondan da el çekmek gerektir. Eer her ikisi de olursa, yâni hem hayra rabet klar ve hem de halkn övgüsüne meyletmek arzusu kendisinde mevcut kalrsa iyice dikkat etmeli, bunlatakdir eylerse yine
rn hangisi daha
Eer rin
bir
ona
itimat eylemeli.
kerime okunurken baz kimselegörüp kendisi de alar, ama kimse yokken
kii
aladn
galip ise
bir âyet-i
alamaz ve göz ya dökmezse bu da riyâ deildir. Çünkü insanlar alamakl görünce herkesin gönlü yumuar, hisÇünkü halk
kaygl görmek insann kendisine iledii günahlar hatrlatr ve kii "ah.." çekip alamaya balar. Bu alay yerinde bir alaytr ve revâdr. Kimi zaman da olur ki, alamak kalbin rikkatinden ileri gelir. Yürein içinden taar. Kimi kimselerde ah çekmek, lenir, incelir.
inlemek ise
riyâ
ile
olur
kederli,
ki,
insanlar kendisinin
aladn
zaman da olur ki, üzüntüsünden düer, baylr. Ama hemen ayaa kalkmaa kuvvet bulur. Lâkin iitsin diye. Kimi
halkn:
— Bu vecdin,
bu kendinden geçmenin asl yokmu, derler diye korkar ve kedisinde güç bulduu, akl bana geldii halde öylece kalp kalkmazsa riyâkâr olmu olur.
Ama
asl vecd kendisini sararsa müraî olmaz.
Kimi
zaman da
Gücü, kuvvetini rak
dönmee, yerinde olduu halde olur
ar ar gider. Ta
— Vecdi çabuk Bu
ki,
ki
geçti!
riyadr. Yahut:
raks bir
etmee
kimseye dayana-
halkn:
demesinden
balar.
çekinir.
HÜCCETÜ'L-ÎSLAM MAM-I GAZAL =====
96
1
—Estafurullah, ya da Euzübillâh diyerek iledii günahlar için bunlar söyler.
Eer insanlar "Bu adam günahlarna tevbe ediyor ve Allah'a snyor" desinler diye bunlar söylerse bu da riyâdr. Ama bir kimse halk ibâdet ederken görür ve kendisindeki kusurlardan ötürü bu kelimeleri söylerse o
zaman bu
riya
de
ileri
olmaz. Kimi gelebilir.
zaman bu
haller riyakârlktan, murâîlikten
Dikkat edip bu farklar görebilmelidir.
Resûlullah Efendimiz
öyle buyurmutur:
— Riyâ'nn yetmi kaps vardr? Eer
kimse hatrnda bir riyâ bulunduunu anlarsa, o zaman HakTeâlâ'nn kendisinin yüreinde olan kötülüü bildiini anlamal ve yüce Allah'n kzgnlnn, bu riyâsn üstünden uzaklat rncaya kadar devam ettiini bilmelidir. yüce hadîsini anlamal ki, öyResûlullah Efendimizin le buyurmutur: bir
u
"Münafkça tevâzu etmekten
Allah'a
snn!"
Münafikane tevazu da, vücut tevazu eylerken gönlün perian bir halde parça parça olmas, baka eylerle megul
bulunmasdr,
j
BADET OLAN HER EYDE HLÂS VÂCPTR Namaz ve
oruç
gibi ibadet olan
her
eyde
ihlâs farzdr.
yaplmaldr. Bunlarda riyâ haramdr. Mübah olan bir eyden de sevap kazanmak dilenilirse ihlâs vâcip olur. Meselâ bir müslamann iini görmee, ihtiyacn karlamaa çallsa ve bu sevaptan ötürü ise, dileini dürüst ve niyetini hâlis klmal. Müslümanlardan ü-
Bu
ibâdetler Allah için 1
ÖLÜM ve KIYAMET
197
beklememelidir. Örettii eylerde de bu böyledir. Meselâ bîr öretici, bir örencisinin kendisinin ardndan yürümesini ve kendisine hizmet etmesini beklese
karlk
kür ve
karlk beklemi olur. Bunda sevap kazanlmaz. Ama eer hiç bir hizmet ummazsa, talebe kendisi hizmet eyle-
bir
se öncelikle bu hizmet kabul edilmemelidir. Çünkü yaplan ide hizmet murat edilmemi olmaldr. Ama yaplan sevap bâtl olmaz.
Örenci hizmetten
kaçnd zaman da kendi-
sine hizmet edilmediinden huzursuz olmamaldr. Akl sahibi olan kiiler bundan çekinmilerdir.Akl ehli olanlardan birisi
kuyuya
kttlar.
dümütü. Onu kuyudan çkarmak için
Onu kuyudan çkarmak
— Benden
bir
istediler.
ip sar-
O kii:
ey örenmi veya Kur'an okumu ya da
benden bir hadîs örenmi olan bu ipe el vurmasn! diye and verdi. Onun böyle söylemesinin sebebi, örettiklerinin karl olarak kazand sevabn zâyi olmamas içindi. Süfyan- Sevrîye (Allah ona rahmet eylesin) bir hediye göndermiti. Süfyan o hediyeyi kabul etmedi. Bu kiBir kii
i
Süfyan'a:
— Ben senden
hiç bir
zaman
hadis dinlemi deilim!
dedi.
Süfyan da:
—
Senin kardein benden hadîs dinlemek üzeredir. Korkarm ki, benim kalbim ona bakalarndan daha merhametli olur! diye cevap verdi.
Yine
—
biri
Süfyan- Sevrî'ye
bir
(kese) altn verdi ve:
benim babam senin dostundu. Helâlden yerdi. Bugün sana bir kese altn onun mirasndan getirdim. Onu benden kabul eyle! dedi. Ey. Süfyan! Bilirsin
ki,
-
HÜCCETTL-SLAM MAM-I GAZAL
198
Süfyan da o altn kabul etti. O kimse evden çkp gittikten sonra Süfyan, o bir kese altn vererek olunu o kiinin ardndan yollad. Meer Süfyan- Sevrî'nin hatrna, o çocuun babasiyle olan dostluunun Alahü Teâlâ için olduu gelmiti. Süfyan'n olu bu olayn sonunu öyle anlatmtr:
— Vakta
ki,
düm. Sabrm
o
bir
kese altn o adama verip eve dön-
tükendi.
Babama:
— Bu senin gönlün ta mdr? Görüyorsun cuunun
hiç bir
mal
yoktur. Bize
acmaz
sen
çoluk çomsn? der
ki,
dim.
u karl verdi:
Bu soruya Süfyan
— Ey olum! Sana gereken, o altnla ho
içmen-
kyamet gününde ondan soru sorarlar. runun karln vermee gücüm yetimez! dedi.
dir.
Bana
yiyip
ise
O so-
Bunflan da anlalr ki, okuyup öreten kii, Hak Teâlâ'nn rzasndan baka bir dilememeli. Örenciden
ey
hiç bir
ey beklememelidir.
öretmenine göstermei
Kimi olur
câiz görür.
ki,
Tâ
örenci
ki,
ibâdetini
dersi öretirken
kendisine fazla ihtimam ve dikkat gösterilmemesini bekler. Bu yanl ve düpedüz riyâdr. Aksine, kendi mertebesini Hak Teâ!â katndan dilemelidir. Öretmene hizmet etmek-
ondan iltimas beklememelidir. Her ey bunun gibidir. fAna ve babann hizmeti de ancak Allah rzas için yaplmaldr. Yoksa onlarn katnda âbidlie kalkarak rzalar istenmemen, yalnz Allah için onlarn rzas kazanlmaldr, le
— Anam babam benden honud kalsnlar! diye hizmette
bulunmak günahtr.
|
Sözün ksas sevap dilemek olarak
Hak Teâlâ
için
yaplmas
için
yaplrsa o iin
gerektir.^
hâlis
KBRN ve UCBUN LÂCI sen bil ki, mütekebbirlik ve bencillik kötü huylardr. Gerçekteyse Hak Teâlâ'ya düman olmaktr. Çünkü, kibir ve azamet ancak Allah'a mahsustur. Bundan ötürüdür ki, yüce Kur'an'da cebbâr (zâlim) ve mütekebbir
Ey
salih kii,
(gururlu) olanlar
zem
edilmitir. Nitekim
Hak Teâlâ öyle
buyurmutur:
ve cebbâr olan kalpleri mühürler." (Mü'min Sûresi: 35). Ve yine Hak Teâlâ öyle buyurmutur: "Âhirete imân getirmeyen her mütekebbirin errinden Rabbime snrm." (Gafir Sûresi. 27). Yine Cenab- Hak öyle buyurmaktadr: "Mütekebbir ve natç olanlar hüsrana urarlar." (brahim Sûresi: 15). Yine Cenab- Hak öyle buyurmutur: "Bana kulluk etmeyi kendilerine yediremeyenler, küçülmü kiiler olarak Cehennemi gireceklerdir." (Mü'min Sûresi: 60). Hak Teâlâ kibir hakknda yine öyle buyurmutur: 'And olsun ki, onlar kendikendilerine büyüklük, kibir taslamlar ve azgnlkta snr amlard." (Furkan Sûresi: 21).
"Hak Teâlâ, bütün
.
kibirli
Resûl (SAV.) öyle buyurmutur:
habbe veya bir hardal tanesi kadar kibirlilik bulunan kimse Cennete girmez ve kalbinde bir habbecik veya bir hardal tanesi kadar imân olan kii Cehenneme "Kalbinde, bir
girmez."
Yine Resûl (SAV.) öyle buyurdu:
HÜCCETTL-ÎSLAM MAM-I GAZAL ===== 200 "Kimi kiiler
kibirlilii
ve
zorbal
sanat haline getirirler. onlarn adlar cebbarlar defte-
Bunu o hadde vardrrlar ki, rine yazlr, Cebbarlara yaplan azap o kiiye de yaplr."
Baka
bir
haberde öyle
bildirilmitir:
"Süleyman aleyhisselâm devlere, perilere, kulara ve insanlara: "Hepiniz dar çkn!" dedi. 200.000 kii ve 200.000 peri toplandlar. Ondan sonra bir yel, Süleyman' havalandrp göe çkard. Cenâb- Hakka yakn meleklerin "Sübhâne" seslerini iitti. Yel, sonra kendisini yere indirdi. Öyle ki, tâ denizin dibine eriti. Sonra yine bir ses iitti. Bu ses öyle diyordu:
— Eer Süleyman'n gönlünde havaya çkarmadan
zerre kibir olayd onu önce yerin dibine batrrdm."
Yine Resûl (SAV.) buyurdu
bir
ki:
olan kiileri kyâmet gününde karnca eklinde harederler. Tâ ki, Hak Teâlâ katnda hoiuklarndan ötürü "Kibirli
halkn ayaklar altnda
ezilsinler diye!.."
Resûl (S.A.V.) yine öyle buyurdu:
"Cehennemde
dere vardr ki, Ona Hebheb ad verilmitir. Allahü Teâlâ, Mütekebbir ve cebbar kiileri oraya at-
may
bir
kendisine vacib
Selmman-
klmtr."
Fârisi (Allah
ondan raz olsun) öyle demi-
tir:
günah vardr ki, onunla beraber ibâdet etmek fayda vermez; o da kibirdir." "Bir
Resûlullah Efendimiz
"Hak Teâlâ,
öyle buyurdu:
elbisesini kibirle
yerde sürüyen ve gururla
salnarak yürüyen kiiden holanmaz."
201
=
Resûl (SAV.) yine "Bir kere, bir
ÖLÜM ve KIYAMET
öyle buyurmutur:
kimse gururla salna salna yürüyüp kendi-
bakyor ve marur oluyordu. Hak Teâlâ, onu bine soktu. Kyâmete kadar da öyle gidecektir."
sine
yerin di-
Resûl (S.A.V.) yine öyle buyurdu:
kimse ululanr, salna salna yürürse Kyâmet günü HakTeâlâ'y kendisine halde görür." "Bir
kzm
Muhammed
—
Bir
gün
bin Vâsi
der
ki:
olumu salna salna yürürken gördüm. Onu
çardm ve:
— Hiç bilmiyor musun
sen kimsin? dedim. Anneni iki yüz akçeye almtm. Babansa, öyle bir babadr ki, eer müslümanlar arasnda her ne kadar baksan ondan hor kimse göremezsin. ki,
Muzaffer (Allah ona rahmet eylesin), Muhleb'i muhte-
em bir kaftanla salna salna gezerken gördü. Ona:
— Ey
kull
Hak Teâlâ böyle yürümeyi sevmez!
dedi.
Muhleb de:
— Sen beni bilmez misin? diye sordu. «
Muzaffer:
—
.
Bilirim! dedi.
Önceleri
bir pis
mrdar (le) olacaksn ve bu seet (pislik) hammalsm. bir
iki
su (meni) halin
idin,
arasnda
sonunda bir
neca-
HÜCCETÜ'L-SLAM ÎMAM-I GAZAL
202
TEVAZUUN FAZLET Resûl (S.A.V.) öyle buyurdu:
"Hak Teâlâ'nn, tevâzû edip de
izzetini
arttrmad
hiç bir kul yoktur."
Yine Resûl (S.A.V.) buyurdu
ki:
"Banda bir gem bulunmayan hiç bir kii yoktur. O gemi iki melek tutar. O kii alçak gönüllülük (tevâzû) göstermek istedii zaman o melekler o gemi yukar
doru
çekerler ve:
— Ey Rabbimiz! Eer o kii, bandaki
kibir
gem'i
derler.
ban yükselt!
Bu kulunun
ve gurura düerse o melekler o kiinin
aa doru
çekerler ve:
— Ey Rabbimiz! Bunu aalk kimselerden kl ve zelîl eyle! derler."
Resûl
(s.a.v.)
öyle buyurdu:
"Bahtl olan kii, o kimsedir ki, mütevâzi (alçak gönüllü) bir kiidir. Ama bu tevâzuu, çaresizliinden ileri gelmez. Nafaka verirse, verdii de günahla toplanm maldan deildir. Bîçârelere le
düüp
merhamet
eder. Hakîmlerle ve âlimler-
kalkar." *
gün Resûlullah'n huzuruna bir dilenci gelmiti. Peygamberimiz yemek yemekteydi. Onu yanna çard. Herkes bu dilenciden kaçmt. Resûlullah ise ona kendi yaBir
nnda
yer gösterdi.Onu
yemek yemee dâvet
buyurdu.
Kurey'den birisi bu dilenciye istikrah duygusuyla bakt. Fakat o kii, ayn hale dütü ve ikrâh veren bir hastala tutulup öylece öldü.
:
====*===^^
203
Resûlullah buyurdu
ÖLÜM ve KIYAMET
ki:
"Hak Teâlâ beni, kul ve resûl olmakla melik ve nebî olmak arasnda serbest brakt. Durdum, kaldm. Ve dostum Cebrail'e baktm. Bana dedi ki:
— Hak Teâlâ'ya tevâzû
kl!
Ben de
— Ya Rabbi, kulun ve Resûlün olmay Hak Teâlâ Mûsâ aleyhisselâm'a öyle
— Ben u kimsenin
dilerim! dedim."
vahyetti:
ederim
o kii benim ululuuma tevâzû göster ve benim halkma ululanp kibirlenmeye! Gönlünü korku üzere tuta! Bütün gününü beni yâd etmekle geçire. Ve benden ötürü kendisini ehvetlerden
men
ibâdetini kabul
ki,
ede!
Resûlullah Efendimiz de
öyle buyurdu:
"Kerem, takvâdadr, eref tevâzûdadr, zenginlik ise yakîndedir."
sâ
aleyhisselâm
— Bahtl
kiiler
öyle
demitiir: 2
dünyann o
alçak gönüllüleridir
ki,
kyâ-
mette minber sahibi onlardr. Onlarn gönlü dünya ilgilerinden pâktr ve bunun Allahu Teâlâ'y görmek olur.
karl
Resûlullah Efendimiz
öyle buyurdu:
I
"Allah bir kimseyi
slâm'a
ona güzel bir yüz utandrmayacak ekilde yayöneltti,
bahetti, onun halini kendisini ratt ve bunlarla birlikte kendisine tevâzû (alçakgönüllülük) nasib etti ise o kii HakTeâlâ'nn katnda seçkin kullardandr."
yüzünde çiçek hastal belirmiti, bir odaya Birtakm insanlar odada yemek yiyorlard. O kii, her
Bir kiinin girdi.
HÜCCETTL-SLAM MAM-I GAZAL
204
hemen ayaa kalkard. Resûlullah Efendimiz o kiiye kendi yannda yer gösterdi ve ona: "Ye!"
kimin
yanna oturdu
ise
buyurdu. Kibrinden ötürü o hastalkl adam hor görenlerden biri daha sonra ayn hastala yakalanarak öldü. Resûlullah Efendimiz buyurdu
ki:
"Kendi evinin ihtiyaçlarn evine alp ev halkna getiren kimseyi ben çok severim! Bunu yapmakla o kiinin gönlün-
den
kibir
ve büyüklük
gider."
Resûlullah Efendimiz, yüce arkadalarna:
— Neden acaba ben sizde ibâdetin n) göremiyorum? diye sordu.
halâvetini
(tatll-
.
Onlarda:
— Ya Resûlullah! bâdetin
halâveti nedir? dediler.
Resûlullah:
"Mütevâzi bir kimse gördüünüz zaman siz de tevâzu gösteriniz. Mütekebbir bir kimse gördüünüz zaman siz de ona kibir gösterin. Tâ ki, ona hakaret ve zillet olsun."
Aye
o kadndan raz olsun) nakleder sûlullah Efendimiz öyle buyurmutur: Hz.
(Allah
— bâdetin eh
faziletlisinden siz gafilsiniz.
ki,
Bu da
Re-
tevâ-
zûdur.
— Tevâzû odur
kimse dünyaln senden az toplam ise onu kendinden daha yüce görmendir. Kendine böylece dünyalk sebebiyle kadir ve kymet göstermemi olursun. Eer bir kimse dünya maln senden fazla toplagörmelisin. Böylece dünya sebebiyle onu senin nazarnda onun hiç kadri kymeti olmadn göster-
msa
ki,
aalk
mi bulunursun!
bir
ÖLÜM ve KIYAMET
205 Hak Teâlâ, sâ aleyhisselâm'a
vahiy gönderip
öyle
bu-
yurdu:
— Her
la
sana bir nîmet veririm. Eer tevâzuun olursa o nîmeti sana bütün bütün veririm! vakit
Ululardan
bir kii, Hazret-i Ali'yi
(Allah
faz-
ondan raz
ol-
sun) rüyasnda görmütü:
—Yâ
Ali!
Bana öüt
ver! dedi.
Hazret-i Ali de:
— Zenginlerin, bndan
önündeki tevâzûu, âhiret seva-
ötürü ne güzel bir haldir.
zenginler
rin,
fakirler
Ondan da yüksei
önünde HakTeâlâ'nn fazlna (üstün
fakirle-
bala-
rna) güvenip mütekebbirliidir.
Yahya
bin Halid der
sa mütevâzi
ki:
sk
Kerem
sahibi olan kii âbid olur-
da mütekebbir olur. Bayezid-i Bistamî der ki: Kul, kendisinden daha hâkir kimse olmadn bilmezse, mütekebbir demektir. CüneydBadadî bir gün cuma namaz klnan camide halka öyle demiti: "Eer Peygamber Efendimiz bir hadisinde "Ahir zamanda bir kavmin bana geçen kii onlarn en rezili olacaktr." dememi olsayd, burada size hitap etmeye asla yanamazd." Cüneyd Hazretleri yine öyle buyurdu: Tevolur. Eli
olan kii âbid olsa
i
hid ehlinin
yannda
tevâzû,
bir
tekebbürdür. Böylece, kii
kendi benliini, bir varlk mertebesinde tutar, sonra
aa-
la
meyi etmi olur. Atâ-i Sülemî, ne zaman bir imek çaksa, bir yel kabarsa kadnlar gibi elini karnnn üstüne tutar ve: A, bunlar bütün benim uursuzluumdandr ki, halka eriir! derdi. Bir düler.
ksm kiiler SelmânO da:
Fârisi'nin
önüne
gelip
onu
ö-
HÜCCETTL-tSLAM MAM-I GAZAL
— Benim balangcm
bir
meni damlas
206 idi.
Sonum
bir
aa-
murdardr. Teraziye vurulsam, bundan da beter ve ym. Benim deerli olan tarafm, yaptm iyi ilerdir, ame-
ar gelirse büyüklüüm ondadr. Eer kötü ilerim daha ar gelirse benden zavallimi tarttklar
ls
zaman
iyi
ilerim
yoktur!., dedi.
KBRN HAKKAT ve ÂFETLER Her ne kadar bâtnda ise de onun eseri zâhirde belirir. Hem de kibir, insann kendisini bakalarndan ileri tutmasdr. Bundan ötürü kiinin özünde sevinç yeli eser. te kendi benliinde beliren bu yele, kibir denilv Resûlullah Efendimiz öyle buyurmutur: Kibir kötü bir ahlâktr.
"Ya Rabbi,
kibir
yelinden sana
snrm."
insanda ne zaman esmee balarsa, o görmee balar. kii, baka insanlar kendisinden Ve o kimselere hizmetkâr gözüyle bakar. Kimi zaman olur kî, hiç bir kiiyi kendi hizmetine lâyk görmez ve o kimseBöyle
kibir yeli,
aa
ye:
— Sen kim oluyorsun
ki,
benim hizmetime kendini lâyk
görmektesin? der. Nitekim halifeler her kiiyi kendilerinin eiini
öpmee
lâyk görmezler. Kendilerine her fakiri de kul yapma revâ görmezler. Yalnzca Beyleri câiz görürler. Buysa büyük bir tekebbürdür. Hak Teâlâ'nn ululuunun da snrn amak-
beenirve disine
hepsinin ken-
secde klmalarn kabul eder.
Böylece o mütekebbir ahmak kii, bu dereceye girmeye görsün, gelmede, gitmede, oturmada hep en önde ol-
ÖLÜM ve KIYAMET
207
mak
ister.
Her hususta hürmet umar. Öyle
sihat klsalar, nasihati kabul etmez.
olur
ki,
ona na-
Eer kendisi öüt ver-
mee kalksa neler söyler. Eer ona bir ey öretseler kzar.
Halka
bakt zaman
hayvanlara bakar
gibi bakar.
Resûlullah Efendimiz'e:
—
Kibir nedir? diye sordular.
O da u cevab verdi: "Hakka boyun
ememek,
halka hakaret gözü
ile
bak-
maktr."
Bu
Hak Teâlâ
arasnda büyük bir perdedir. Bütün kötü ahlâklar bundan doar. Bütün güzel ahlâklardan insan geri brakr. Çünkü bir kimse azizlii ve ululanmay kendi benliinde üstün klarsa kendisine reva görmedii her eyi bakalarna reyâ görür. Bu müsiümanlk art deildir. Kimseye teyâzû göstermez. Bu, müttekiler iki
huy,
(dindarlar)
edden
ile
sfat deildir.
kul
Böyleleri kin,
dümanlk
ve ha-
çekemezler. Kzsalar, sabredemezler. Dillerini gybetten saklamaa güç gösteremezler. Gönüllerini gll gtan (dedi - kodudan, kötülüklerden) temizieyemezler. Çünkü, kendisine bir kimse sayg göstermeyecek olursa kalbinde o kiiye kin tutar. En mertebedir ki, da el
aas
bütün, gün kendi nefsiyle
u
urar.
Kendi nefsine tapar, kendi iini yürütmee çalr. Hiyleden, yalandan ve nifâktan uzak olmaz. Tâ ki, kendisini bütün halkn gözünde iyi ve güzel göstermei ister.' Gerçek hâl udur ki, hiç bir kimse, kendi özünü
almaz} Belki
unutmaynca müslümanln kokusunu dünya rahatn da bulamaz.
Ulu kiilerden
birisi
öyle
demitir:
— Cennet kokusunu almak tün hakîr durumlarda kendi
zaman Cennet kokularn
bile
O zaman, bübenliini daha hakîr tut. te o diler
alabilirsin!.
misin?
HÜCCETÜ'L-SLAM ÎMAM-I GAZAL ===== 208 Eer
bir
kiiye, kendi içindekileri
görmek
için bir
kudret
mezbelede o kötü kokular ve pislikleri göremez. Onlarn içerisi yrtc hayvanlar gibidir. Ama görünülerini kadnlar gibi bezeyip süslerler. Mütevâzi kimselerin meclisinde bulunan üns ve ülfet, gönül yaknl, dostluklar, hiç bir mütekebbire ve marura nasib vakitlerde rahat bulur olmaz. Belki kibirli bir kii ancak
verseler, gözler hiç bir
d
u
ki:
— Senin bütün malnn onun varlna katmasn, 2 — Bütün saygnn ondan esirgenmemesini! 1
diler.
Tâ
ki,
orta yerden
ikilik
kalkp tek kalmak
mahvolasn, o senin malna kavua. Meerki Teâlâ'ya
kavuup
birbirinize hiç
iltifat
Sen de Hak
ister.
ikiniz
etmeyesiniz. Tekliin
en üstün derecesi, kemâli budur. Teklikten rahatlk doar. Sözün ksas: kilik olunca rahatlk mümkün olamaz. Çünkü rahat teklikte ve bir kii kalmakta olur. Kibrin hakikatleri ve âfetleri bunlardr ki, anlatm olduk.
KBRN DERECELER daha büyüktür. nesnenin aykrlndan peyda olur ki, Bunun aykrl kibir kimi zaman Hak Teâlâ üzerine olur. Kimi zaman Allah'n Resûiü üzerine olur. Kimi zaman da kullar üzerine ;
Kibrin derecelerinin kimisi, kimisinden
u
olur.]
[Birinci derece kibir: Allahü Teâlâ üzerine olan
Nemrud'un,
Hem
Msrl
Firavun'un ve blis'in
kibirleri
kibir,
gibidir.
de bunlar, Allahlk dâvâs etmi kimselerdir. Hak Teâlâ'nn kulluundan âr duymulardrJAllahu Teâlâ öyle buyurur:
ÖLÜM ve KIYAMET
209
"Ne sâ Hak Teâlâ'nn kulluundan Allah'a en
Kim
yakn
âr duyar, ne
melekler." (Nisâ Sûresi: 172)
Allah'a kulluktan el çekerse Allah, hepsini
te kendi
katnda
de
bir
araya
kyamet-
getirecektir.
/ kinci derece: Resûlullah üzerine olan tekebbürdür. Nitekim bu tekebbürü Kurey taifeleri ve öyle demilerdi:
yapm
— Biz kendimiz
âdemoiuna ba emeyiz. Hak melek yahut muhteem, ünlü bir kim-
gibi bir
Teâlâ bize neden bir se göndermedi de bir anababa öksüzünü sûl olarak gönderdi? Nitekim
Hak Teâlâ onlarn
(bir yetimi)
itirazn Kur'an'da
Re-
öyle bu-
yurur:
"Kur an niçin (bir Mekke, bir Taif olan) bu iki ehirden ulu bir kiiye indirilmedi?" (Zuhruf Sûresi: 31) i
Kurey halk da
iki
bölük kimseydi. Bir
bölüüne
kibir
perde olmutu. Bunlar, Resûl Hazretlerinin peygamberliini
anlamay düünmezlerdLNitekim Hak Teâlâ öyle bu-
yurmutur:
yüzünde haksz yere kibirlenenieri âyetlegörmekten uzaklatrrz." (Arâf Sûresi: 146)
"Biz, yer rimizi
Kurey'in ikinci bölüü Resûlullah'n peygamberliini bildiler. Fakat tekebbürlerinden, gururlarndan inkârda bu[
lundular. jNitekim
Hak Teâlâ öyle buyurdu:
"Resûl'ün nübüvvetini ve Kur'an'n hakikatini bildiler, amma zulüm ve kibirleri sebebiyle inad edip inkâr ettiler." (Nemi Sûresi: 14)
[üçüncü derece:
Öteki kullara
kar
kibirlendiler,
onlara
tepeden ve hakaret gözüyle baktlarOnlardan hak (do-
HÜCCETTL-SLAM MAM-I GAZAL
210
sözü kabul etmediler. Kendilerini en üstün bilip balarndan yüce tuttular. 'Her ne kadar bu, evvelki iki dereceden daha ise de gerçekte iki sebebten ötürü büyük bir cürümdür: j ru)
aa
[ 1
—
u
Ululuk, yücelik Allahu Teâlâ'nn
sfatdrjfeu zayf ey yapmak gücü
ve aciz kulun elinde cihan ilerinden bir yoktur. Ona ululuk nereden geliyor ki, kendisi böyle üstün ve güçlü bir kimse sanr. Kul kendisini ulu kimse bilse Hak Teâlâ ile yücelik sfatnda kavgaya olur. Bu, padi-
dümü
ahnn tâcn bana giyip taht üstüne
oturan kul misalini
andrr. Böyle bir kölenin nice kzgnla ve ukubete müstahak olaca düünülsün. Bundan ötürüdür ki, Hak Teâlâ
öyle buyurdu:
— Azamet
ve kibir bana mahsus bir sfattr. Bir kimse bu sfatlarda benimle niza' (kavga) eylerse, ben onu helâk ederim.*
Bu
J&r
mütekebbir olmak, Yaradan'dan baka hiç bir kimseye lâyk deildir. Bir kimse eer bakalarna kar kibir satarsa Hak Teâlâ ile kavgaya girimi olur. Ona örnek kimsedir ki, bir padiah hâs kullarna hizmet buyurduu zaman bu buyruu vermek padiahtan baka bir kimseye lâyk deildir. hale göre, kullara
u
[
2
—
Bir
sebeb de udur
ki, kibir,
bakalarnn hak (do-
kabul etmeyi önler. Kibir sfat
muttasf olan ve bu sfat giyinen kimseler, din meselelerinde tartmalar yaparlar. Bu kimselerden birisi doruyu söyleyince öteki taraf kibir yüzünden ii o dereceye götürür ki, hakk inkâr eyleyip kabul etmez. Bu yalnzca kâfirlerin ve münâfklarn ahlâkdr.] Nitekim Hak Teâlâ bu mütekebbirlerden hikâye eyleyip öyle buyurmutur: ru) sözlerini
ile
======
211
ÖLÜM ve KIYAMET
bo
"Siz Kur'an' dinlemeyiniz. Onu sözler saynz. Belki galip gelirsiniz derler." (Fussilet Sûresi: 26)
Yine Hak Teâlâ öyle buyurdu:
"Ona Allahü Teâlâ'dan kork dediklerinde ululanmak, onu o hale iletir ki, günahta kendisini sâbit ve karart klar, onu cehenneme götürür." (Bakara Sûresi: 206)
Ey salih kii! blis'in sana anlatlan hikayesini masal, efsâne sanma. Bunu sana anlatmalarnn sebebi, kibrin zarar ve âfetinin ne olduunu bildirmek içindir ki, blis de kibirlenmi ve öyle demitir:
"Ben Âdem'den daha hayrlym. Beni ateten yarattn, onu ise balçktan yarattn" (Sad Sûresi: 76) Böylece kibir, eytan öyle bir yere çekti ki, Hak Teâlâ'nn fermanna ba emeyerek secde etmedi ve ebedi bir
mel'un oldu.
KBR LLETNN LÂCI Bu,
nuçlan
ilimle amel'in
ksa sürede alnan
lmi lâç: [ 1
Oda
çeit
— nsann
gelen ve so-
ilâçtr.
udur: 3
bakasna
lâyk
olmadn
ki,
Kibriya ve
bilmektir.]
ve anlamasdr. Öyle ki, o hakîr ve hor kimse bulunmad-
kendisini bilmesi
kiinin, kendisinden
n
iki
— Hak Teâlâ'y tanmak, anlamak.. Öyle
yüceliin O'ndan [_2
karmndan meydana
baka
bilmesidir.'J
Bunlar bilmek, kibrin öyle bir müshilidir ki, kökünden hastalk maddesinin damarn keser, atar. Eer bir kimse,
HÜCCETÜ'L-SLAM MAM-I GAZAL
212
bu açklanan, yâni Allahü Teâlâ'nn sfatn ve kendisinin gücünü hele bir düünürse Kur'an'dan bir âyet-i kerîme buyruunu zikona yeterli olur. Öyle ki, Hak Teâlâ'nn
u
retmelidir:
"Can çksn o kötü insann
ki,
ne kadar nankör ey-
damlack sudan yaratt, türlü duraklardan geçirdi, ona insan eklini verdi. Sonra yolunu kolaylatrd. Daha sonra onu öldürür, kabre koyar. Sonra da diledii bir zaman onu yeniden Allah insan
dir:
diriltir."
neden yaratt?
Bir
(Abese Sûresi: 17-20)
Böylece Hak Teâlâ, insann kendi hallerinin öncesini, sonrasn ve ortasn bildirdi. Kendisinin insanda olan kudretini bildirdi. Ama ilk önce: "
"Allah,
insan neden yaratt?" diye buyurdu.
r.
nsann düünmesi 1
gerekir
ki:
— Yaratld eyden daha hakîr ve deesiz
bir
ey
yoktur.
— Kendisi balangçta yoktu. 3 — Ezeller ezelinden yaradl zamanna gelinceye 2
hiç
kadar yokluk perdesinde gizli kalmt. Ne ad, ne san, ne nian vard. Nitekim Hak Teâlâ öyle buyurdu:
"nsanolu, gerçekten var edilip konuulmaa deer bir ey olana kadar, hiç kukusuz, uzun bir zaman geçmemi midir? Biz insan Sûresi:
iki
kark
Sonra
ey
nutfeyi
yaratt. Topraktan
daha
ve ondan alâk (kan
aa
phtsn)
bir
ey
yarat-
parça su, bir parça kandr. Bundan daha pis yoktur. Hak Teâlâ insan yoktan yaratt. Asln, bir
t. Bunlar bir bir
yaratmzdr." (Dehr
1-2)
Hak Teâlâ topra yoktur.
nutfeden
ÖLÜM ve KIYAMET
213
parça zelil topraktan, bir parça murdar sudan yapt. Bundan sonra bir parça et oldu ki, ne iitmesi, ne görmesi, ne söz söylemesi, ne de hareketi vard. Yalnzca cansz bir eydi. Bir baka hale gelinceye kadar kendi özünden habersizdi. Sonra Allahü Teâlâ onda kulak, göz yaratt. Tatma duygusu yaratt. Söylemek, kudret ve gücünü verdi. El, ayak ve öteki âzâsn yaratt. Nitekim ei, ne yaprakta, ne bel suyunda, ne de kanda vard. nsanda bu türlü acaip ve garip eyler yaratld. Ama bunlar, kibreylemek için deil, Allahü Teâlâ'nn yücelik ve
büyüklüünü
insanlar anlasn,
idrak etsin diye yaratld. Nitekim Allahü Teâlâ
öyle buyu-
rur:
"Sîzin
aslnz olan Âdem'i topraktan yaratm olma-
s
O'nun kudretine iaret eden alâmetlerdendi. Sonra siz bîr insan olunca, çoalp yaylyorsunuz." (Rûm Sûresi: 20)
Allahü Teâlâ'nn
sizi
topraktan yaratp yer üzerinde gez-
dirmesi O'nun kudretlerindendir.
Bak, gör
ki,
bu
kibir yeri
midir?
Yoksa âr
edilecek, utas
nlacak yer midir?.
ia v-*^— w...
nsann domakla ölmek
de öyledir ki: Hak Teâlâ onu bu dün-yaya getirdi. Ve onu bir müddet yaatt, bâki kld. Ona bu kuvvet ve endamlar, bu organlar verdi: Eer insann bütün ilerini kendilerine verseydi ve onu hiç bir eye muhtaç etmeseydi insan yanlla sapar, kendi benliini bir ey sanrd. Yüce Allah, bunu da yapmad. Aksine açl, susuzluu, hastal, souu, sca, derucuna asdi, belây ve yüz bin türlü zahmeti insann t. Tâ ki insan, hiç bir saat rahatta kalmasn, kendinde güven duymasn, ölmek yahut kör olmak veya deli - divâne olmak, hastalanmak, ya da açlktan, susuzluktan yok olarasndaki
hâli
ba
-.
HÜCCETÜ'L-SLAM ÎMAM-I GAZAL mak
ihtimaliyle
Öyle
214
onun faydalanmasn ac
ilâçlarda bulup
faydal olunca zahmetleri hemen savar. Yine Hak Teâlâ insann zarar ve ziyânn lezzetli eylerde ortaya koydu. Tâ ki, bir eyde lezzet bulunca ingösterdi.
san onun
ilâçlar ki,
acsn
onun kendi
iini
istedii
ve zararn bunda görsün. Hiç eline
brakp
bir
kiinin
teslim etmedi. Hattâ bilmek
eyi bilemez, gücü yetimez.
Bir
eyi unutmak
is-
unutamaz. Hatta gönlünü rahat ettirmek için o rahatlktan kaçar, yine de o eyi düünür, durur. Hak Teâlâ onu bu gibi acâip bir biçimde ve en üstün bir ekilde ve en güzel bir yüzle yaratt halde insandan daha ondan
tese,
aa,
daha nekes, ondan daha zavall, daha daha beceriksiz hiç bir ey yoktur.
'insann
uhrevi haline gelince:
çaresiz,
Bu da onun
daha
âciz,
ölmesidir
ki,
ne iitmesi kalr, ne de görmesil Ne gücü, güzellii, üstünlüü, vücudu, ne de uzuvlar (organlar) kalr. Hatta kötü bir koku onu sarar. Ölünce artk yeryüzündeki kurtlar,böcekler karnnda murdar bir hale gelir. Daha sonra da bir avuç toprak olarak hor ve hakir bir hale düer. Eer bu halde kalsa, bunlardan kurtulsayd bir fayda olur, hayvanlarla eit olurdu. Böyle bir mutluluu da bulamaz. Aksine o kii-
kyamet gününde Heybet Makam'na götürürler. Orada yarlm olan gökleri görür. Yukardan dökülmü yldzlar ve tutulmu Ay ile Güne'i görür. Hallacn yünü gibi atlan dalar görür. Öyle ki, her yer deimi bir haldedir. Zebanileri kement ta görür. Ayrca bütün ömrü boyunca ilediyi
i
günahlar, ettii suçlar, kabahatleri, alçaklklar da gö-
rür.
Onlar
—
bir bir okur.
Beri gel! derler.
Ona:
Bu sözü
niçin söyledin!
Bu
ileri ni-
yaptn? Bu yemekleri niçin yedin? Niçin oturdun, niçin durdun? Niçin baktn? Niçin böyle düündün? diye sorarçin
ÖLÜM ve KIYAMET
215 Allah korusun,
lar.
iyi
cehenneme
eer bu sorulara karlk vermezse o ki-
O
atarlar.
— Keke
bir
Böyle
kimsenin
zaman o kimse:
köpek olsaydm veya bir avuç toprak olsaydm da, onlar gibi bu azaplardan kurtulabilseydim! der. bir
halinin,
muzdan) daha beter olmas nasl
kibir
köpekten,
ihtimali
hnzrdan
(do-
vardr. Böyle bir kii
öünür? Eer bütün
duyar,
bulunanlar onun
bana
göklerde ve yerlerde gelen musibet için feryat etseler,
onun melâmet (knama)
kalm olurlard. Sen
defterini okusalar, yine kusurlu
gördün mü ki, bir padiah bir kiiyi hiyanetinden ötürü tutup zindana atsa, onu asmak ve cezalandrmak dilese, o kii de zindana girince öünüp dursa, bu mümkün müdür? Bilinmeli ki, bütün dünya halk bu cihann padiahnn zindanndadrlar. Onlar çok cinayet ilemilerdir. Sonlarnn ne olacan bilmezler. Bunca hallerle onlar nasl kibirlenmi, nasl öünmüler! Eer bir kii ite kendisini bu düüncelerle bu halede bilirse bu bilgi ona ishal verici bir ilâç olur. çindeki kibir damarn bütün bütün krar. kendisinden toprak
O
kii öyle bir hale gelir
aa
hiç kimseyi
ki,
görmez
kendisinden hakîr,
olur. Hattâ, bir
avuç
olmay temenni eder ve:
— Keke
bir
gelseydim, tâ )
hiç
ki
ku olsaydm, keke cansz bir ey böyle tehlikelere
Ameli lâç: Tevâzu
dümeseydim!
haline
der.
ehlinin, alçak gönüllü kimselerin yo-
lunu tutmaktrj Nitekim Resûl (S.A.V.) yemeklerini yerde oturarak yerdi. Bir yere dayanmazd. Ve:
— Ben le
bir
kulum, kullar (köleler)
yemei
nasl yerse öy-
yerim! derdi.
Selmân-
Fârisi'ye (Allah
— Niçin yeni
bir elbise
ondan raz
olsun):
giymiyorsun? diye sordular.
HÜCCETÜ'L-ÎSLAM MAM-I GAZAL Selmân
— Ben
216
da:
bir köleyim!
Eer özgürlüüme kavuursam âhi-
rette yeni elbise giyerim.
Ona kavumaktan
kalmam!
geri
dedi.
azâtla
(Yani ben Allah'n kuluyum. Ahiretteki azaptan
kavumay
eyden önce dilerim, ondan demek istemiti.)
her
mi giyerim,
Namaz srlarndan Bu da
tür.
birisi
de
meydana saylan mübarek yüz,
konulur. Eski araplarn kibri
zaman
bir
ra
büyük
bellerini
kusur
bir
diremezlerdi.
onun
u tevâzû, alçak gönüllülük-
rükû ve secdelerle
halinde en azîz
aksini
te
gibi gelirdi.
yapmak
gelir.Çünkü secde zelîl
olan
o zamanlar o halde
emek bilmezlerdi. bundan
sonra istedii-
topraa
idi ki,
Secde klmak
Secde etmeyi
hiç
onla-
kibirlerine ye-
ötürü kibir ne emir buyurursa
gerektir.
Ve
kibir
yüzde, dilde, gözde,
oturmada, giyside, harekette ve hareketsizliklerde belli olur. Kibir bu yükleri kibirli olanlara yükler. Bütün bunlar insan, kendi üzerinden atmaldr. Bunun için de tevâzû yolunu âdet edinmelidir. Kibrin alâmetleri çoktur: 1
—
Birisi
udur ki:
Mütekebbir kii
na gitmek istemez. Mutlaka yannda
n
ister.
Bundan
bir
bir
yere yalnz
kiinin
ba-
bulunmas-
çekinilmesi gerektir.
Hasan- Basrî (Allah ona rahmet eylesin) bir kimse kendisiyle birlikte gitmek istese yannda gelmesine raz olmaz ve:
— Gönül, yalnz bana gitmekle yerinde karar eder! derdi.
ÖLÜM ve KIYAMET
217 Ebû Zerr
(Allah
— Seninle
ondan raz olsun) öyle buyurçnutur:
birlikte
gidenler ne kadar çok olursa, sen o
kadar Allahü Teâlâ'dan uzak olursun!. Resûl (SAV.) kavminin arasnda giderdi. Kimi zaman olurdu ki, onlar ileriye geçirirdi.
2
—
de udur
Mütekebbir kii, kendisinin önünde halkn toplanmasn ve ayakta el - pençe divan durmasn ister. Resûl (SAV.) bu hareketi kötü görürdü. Hiç bir kiinin kendi önünde ayakta durmasn istemezdi. Kibrin bir alâmeti
Hazret-i Ali (Allah
—
Bir
kimse
bir
ki:
ondan raz olsun) öyle buyurdu:
cehennem
ehlini
görmek
isterse
u
ki-
iye baksn ki, önünde bir kimseyi ayakta tutmakta ve kendisi oturmu bulunmaktadr. 3
—
i, hiç
Kibrin bir alâmeti
bir
kimseyi ziyaret
de udur
ki:
Mütekebbir olan
ki-
etmee gitmez.
Süfyân- Sevri (Allah ona rahmet eylesin) Mekke'ye gelmiti. brahim Edhem onu evine çard:
—
Gelsin,
bana
bîr
hadis rivâyet
kilsini dedi.
Süfyân- Sevrî de bu daveti kabul edip onun evine
gitti.
brâhim Edhem:
— Senin tevâzûunu denemek istedii 4 kirin
—
Kibrin bir alâmeti
kendisine
de udur: Mütekebbir
yakn oturmasn
ise, elini fakirin eline uzatr, ni
çekmezdi. Kendisinden
o kii
kii, bir fa-
istemez. Resûl elini
ei çekilen,
veya hastann yanna oturan Resûl
yemek bile yerdi.
dedi.
(SAV.)
çekmedikçe oda
eli-
kaçnlan her yaral
(S.A.V.)
onunla
birlikte
HÜCCETÜ'L-SLAM ÎMAM-I GAZAL
—
5
Kibrin bir
baka alâmeti de udur:
Kibirli
kii kendi
evinde i ilemez. Resûl (S.A.V.) ise bütün iini kendisi yapard. Ömer bin Abdülaziz'in katma bir gece bir misafir geldi. Abdülaziz kandil diledi. O misafir: Ey Mü'minlerin Emri! dedi. Ben gidip getireyim! Halife Ömer bin Abdülaziz: Yook, misafire hizmet ettirmek mürüvvet deildir! diye cevap verdi.
Konuu: Varaym,
Uyandrma.
da:
olmaz! dedi.
O derin
Gitti
uyandraym! dedi. O uykusundadr. Uyandrmak uygun hizmetçinizi
ya kabn
getirdi.
Kandile
Ya
ya
koydu.
Ey Müminlerin Emiri! dedi. kendin getirdin! Emîrül - Müminin de: Evet, dedi, getirmeden önce Ömer'dim. Getirdikten sonra yine Ömer'im! diye cevap Misafir:
ya
verdi.
—
du udur: Mütekebbir kii, kendi evinin ihtiyac olan eyleri eve götürmez. Resûl (S.A.V.) 6
Kibrin bir alâmeti
eline bir
ey alm
evine götürmekteydi. Bir kii o yükü, elinden almak, götürmek istedi. Allah'n
Resûl (S.A.V.) in Resûlü (S.A.V.) de: Bir maln sahibinin o mal kendi eliyle evine götürmesi daha iyidir! diye cevap verdi. Ebu Hüreyre (Allah ondan raz olsun) pazar yerinde bana odun yer-
letirmi gitmekteydi ve: Beyinize (Emirinize) zamanlarda size beylik etmiti! derdi.
yol verin
ki,
u
Ömer
ondan raz olsun) pazarda gidiyordu. Sol elinde satn ald et vard. Sa elinde de kamçsHalife
n
(Allah
tutuyordu.
sini
—
baka alâmeti de udur: Kibirli kii kendigüzelletiren elbiseler giymedikçe sokaa çkmaz.
7
Kibrin bir
Ömer'in (Allah ondan raz olsun),
gün pazar yerinde dolat görüldü. Arkasndaki hrkasnn on dört yerinde yamas vard. Bu yamalarn kimisi meindendi. bir
21 9
ÖLÜM ve KIYAMET
1
Hazret-i Ali'nin (Allah
giydii .
—
bir elbisesi
Niçin
onun yüzünü kerim klsn) her gün
Onu
vard.
bunun
gibi
ayplayarak:
günlük elbiseyi giyiyorsun? diye
sordular.
Oda:
— Gönül, bununla huû
gönülde bununla kibir ve büyüklük gösteriinden kendimi kurtaryorum) ve bakalar da görerek elbise giymekte bana uyarlar. Fakirlerin
içindedir (Yani
ho olur! dedi.
de gönlü
Tâvus da öyle demitir:
— Elbisemi
ne zaman ykasam, yeniden kirleninceye kadar, nice gün gönlümü yerinde bulamam! (Yani gönlümde bir kibir ve kendimi üstün görmek halkii müahade ede1
rim.)
Ömer kaftanlar
bin Abdülaziz, halifeliinden
alrd
her
ki,
— yi kaftandr bu ve daha güzelini
Ama
—
-
halife
Bu
elbiseler
ve
bin altnayd.
Ama daha yumuan
kaftan! derdi.
isterim!
olunca
kaftan
biri
önce
iyi
bir
kaftan
bir kaftan!
be akçeye alrd. Yine:
Fakat bunun daha âdisini
is-
tiyorum! derdi.
O zaman
halife
Ömer
bin Abdülaziz'e sordular:
-—Yâ Ömer, bunun le idin,
sebebi nedir imdi ise böylesin?
ki,
hilâfetten
önce öy-
O da soruyu öyle cevaplandrd:
— Hak Teâlâ eye
bir
nefs vermitir
meyledicidir. Bir
eyi tadnca
ki,
her
eyi
tadar ve her
ötekisini ister.
te bun-
J HÜCCETÜ'L-ÎSLAM ÎMAM-I GAZAL dan
hilâfete erdim. Hilâfetin
220
baka bir mertebe, ebedî padiahl (âhi-
ardnda
baka bir derece yoktur. imdi ise ret padiahln) istiyorum. Sen hiç sanma
ki
güzel elbise
bütün bütün kibirlenmekten ötürüdür. Kimi kiiler vardrki, kendisini eski elbiseyle
mek
de zâhid göstererek
kibirli
göster-
ister.
Isâ aieyhisselâm
— Zâhidlerin
öyle
demitir:
D-
bu ne haldir? nz zâhidlere, fakat içinizi kurt ekline benzetmisiniz! Siz isterseniz beylerin giydii elbiseyi giyin, fakat, tek gönlünüzü Hak Teâlâ'nn rzasnda yumuak kln. Halife
Ömer
Üstünde eski
elbisesini giymisiniz,
onda raz olsun) elbise vard. Ona:
(Allah
bir
am ehrine
— Burada nice dümanlarn vardr. Eer yeni giyseydiniz ne Hazret-i
geldi.
bir elbise
olurdu! dediler.
iyi
Ömer:
— Hak Teâlâ beni slâmlkta azîz kld. Ben baka bir
eyle
izzet
bulmak istemem,
Tsözün ksas,
hiç
dedi.
kimse tevâzû örenmek dilese, Resûl bilmesi ve ona uymas gerektir.
bir
(S.A.V.) in siyretini
UCBUN (KENDN BEENMENN) ZARARLARI Kendini (S.A.V.)
beenmek
(ucub)
kötü
bir
ahlâktr.
Resûl
öyle buyurmutur:
— Üç ey insan helâk eder. vasna uymak,
biri
Biri cimrilik, biri
de kendini beenmektir.
nefsin ha-
ÖLÜM ve KIYAMET
221 Sallalahü aleyhi ve sellem yine
öyle buyurdu:
"Eer günah ilemeseniz bile korkarm ter bir
i
ilersiniz.
O da insann
ki,
günahtan be-
kendi kendisini
beenme-
sidir.
Bir
bin Mansur, bir
gün çok namaz
akn akn kendisine bakt. Namazn
klmt. bitirip
Bir kii
selâm ve-
rince o kiiye:
— Ey civanmert! ap kalma. ibâdette bulundu, salih kii,
sen
bil
eytan da çok zaman sonunda ne olduunu gördü! dedi. Ey ki, [insann kedini beenmesinden çok
doar. Bu zararlardan biri birdir ki, öyleki bir kii kendisini bakalarndan üstün görür. Biri de günahlarn hatra getirmemektir. Getirse de tedariki ile uolduu zannramaz olur. Çünkü kendisinin na düer. bâdete rabet duymaz. Örenmee de hrs yoktur. öyle sanr ki, kendisi ibâdete muhtaç deildir. bâdetin âfetlerini bilmeyi, örenmeyi de istemez. Öyle sanr ki, kendisi kusursuzdur. Gönlünden korkusu gider. HakTeâlâ'nn mekrinden uzak olduuna inanr. Kendisinin Hak ""/ Teâlâ katnda itibar ve hakk bulunduunu sanr.
âfetler (zararlar)
k.i
balanm
—
-
Hak Teâlâ'nn
nîmeti olan ibâdet sebebiyle
ona eri-
tim! der.
öüp temize çkarr. Çünkü bilgisi ile onda beenme hastal domutur. Mükülde kald
Kendisini
kendini
Eer, bildiklerinin aksine bir ey söyleseler, iitmez, kulak asmaz. Böylece bilgisi eksilir. Hiç kimsenin nasihatini de dinlemez olur... iler kimseye sormaz.
222
KENDN BEENMENN ve NAZ ETMENN HAKKAT kimseye ilim, tevfik, ibâdet ve baka nîmetler verdiyse o kimse bunlarn ortadan kalkmasndan korku duymaldr. Böyle bir kimse kendini beenmez, ama içinde bir korku duyarsa belki bu ilâhî mükâfatlarla gönül âd olur, sevinir. Böyle olunca bu nîmetlerin HakTeâlâ'nn kendisine hediyesi olduu yönünden kendini beenmi olmaz:
Hak
Teâlâ
bir
«
—
özümün sfat deil na Rabbimin armaandr. -
Bunlar benim
ki!
der. Bunlar ba-
[Eer
bu nimetlerin Allahü Teâiâ'nn hediyesi olduunu unutur, gaflete dalarsa ve onlar kendinden bilip sevinirse,
beenmilik olur. Eer kendisini Hak Teâlâ üzerinde hakk vard diye bir zanda bulunursa ve ibâdetini Hak Teâlâ katnda beenilmi bir hizmet sayarsa buna idbu, kendini
iâl
(nazlanma) denir.
O
eer bir kimseye bir ey
kii kendisini nazili sann] Bir kii, vermi olsa ve verdii ey" de gön-
lünce kendisine büyük görünse buna kendini beenmilik derler. Büyüklükle kalmayp o kiiden bir hizmet, bir kar-
lk
beklemee
(S.A.V.)
öyle
kalksa buna da naz etme denir. Resûl buyurdu:
namaz, banm üstünü aamaz eriemez). Ganahlm itiraf ettiin za-
"Amelîyle naz edenin (yani Allahü Teâlâ'ya
manda gülmen, daha hayrldr."
amelinle
nazlandn
halinde
alamandan
223
=
ÖLÜM ve KIYAMET
KENDN BEENMENN LÂCI ki,
Büyük görünmek ve büyüklük taslamak bir hastalktr onun sebebi yalnz cahillik, bilgisizliktir.fllâc da yalnz-
ca
ilim
ve
marifettir/j
ve ibâdetle megul oluyor ve bundan dolay gururlanp kendini beeniyorsa ona öyle deriz: Bir kii
sâde
ilim
— Senin kendini beenmen, bu amelin urak un
yeri oldu-
Yoksa bu amel senin kudretin ve kuvvetinle midir? Eer, senin kudretinle olmayp sen ona urak yeri ve onun yolu olduun içinse yolcuya kendini beenmek uygun olmaz. Çünkü yolcu teshir edilmitir, yani emir altna alnmtr. i ileyen, ibâdet amellerini yapan kendisi için
deildir.
midir?
O
halde yolcu orta yerde ne
olmu
olur?
Eer:
— Bu amel benim kudret ve kuvvetimle meydana
geldi!
dersen sen hiç bilir misin ki, bu ameli ileyen o kuvvet, o kudret ve iradeyi, onlar ilediin âzâlar sen nasl ve ner-
den
ele geçirdin?
Eer:
— Bu amel benim isteim ve geldi!
irade
dersen sana öyle sorur ve deriz
gücümle meydana ki:
— Bu istei ve arzuyu sende yaratan kimdir? Ve kahr boynuna dolayarak onu senin üstüne kim musallat etmitir? Ve seni bu emelle kim megul etmitir? Bir kimsenin üzerine böyle bir arzunun musallat klnmasnn sebebi, güya ki, ona bir vekil (bir melek) gönderilmitir ki, ona kar durmaa gücü yetmez. O arzu, kendi (zorlama)
zincirini
HÜCCETÜ'L-SLAM MAM-I GAZAL
224
özünden, kendi benliinden meydana gelmemitir. Çünkü arzu ve dilek onun kendisini zorla, kahrla ie sürmütür.
Madem
hepsi
ki,
Cenab- Hakkn
beenmen,
kudretini
cehâletindendir.
nîmetidir.,
senin kendi
büyüklük taslaman, bilgisizliinden,
Çünkü senin kendi
elinden hiç bir
ey gel-
memitir. Senin, kendini beenme hasletin Hak Teâlâ'nn fazl, ihsan ile bu hakikati bilmek olmaldr ki, Cenab- Hak çok kimseyi bundan gafil klmtr. Onlarn dilek ve isteklerini baka ilere sarfettirmtir. Kendi inâyetinden seni, iyiyi -
kötüyü
sallat
etti.
padiah
ayrc
Kahr
kld. Sana
zinciriyle
kendi kullarna
yolda istek ve dilei museni kendi katma çekti. Eer bir iyi
bakp onlarn
içinden birine kaftan
verse ve bu kiinin eskiden ona hiç bir hizmeti ve bu hedipadiahn yeye lâyk bir sebebi olmasa o kiinin faziletine yorulmaldr. Çünkü padiah ona kazand bir hak olarak kaftan vermi deildir. O, bu tercihi kendisinden
aknl
bilmemelidir.
Eer o
kii:
— Padiah hikmetten
haberlidir.
Eer bende
o kaftan
hak etme sfat görmemi olsayd, o ho hil'ati bana göncevab veririz: dermezdi! derse biz de ona
u
— Sen o hak etme sfatn nerden buldun? Bu padiahn
bir
armaandr. Sana
kendini
kaftan,
beenme hakkn
veren bir ey deildir. Bundan baka olan her ey de bunun gibidir. Eer padiah sana at verseydi, armaz, kendini beenip büyüklük taslamazdn. Eer bir köle de verse
arr,
öyle
dersin:
— Bana padiah
!
köleyi,
atm olduundan
ötürü verdi.
Bakalarnn at yoktur. Bundan dolay da onlara köle ihsannda bulunmad.
ÖLÜM ve KIYAMET At da ve köleyi de padiah verdii için bunlardan dolay ucub etmemen gerekirdi. Her ikisini de padiah ayn anda vermi gibi kabul etmeliydin.
Eersen:
— HakTeâlâ bana yardmn Hakk' anlam olduumdan Celâl ve Azametini bildiimden ötürü de öyle deriz:
—O
verdi,
dersen biz
ve marifeti sana kim verdi? Mademki bûnlar Hakk'n ihsan oldu. O halde senin teaccübün, O'nun cömertliine, faziletine olmal ki, Allah, bu sfatlar sende yaratmtr. Sendeki kudret ve irâdeyi yaratan O'dur. Sen orta yerde hiç bir ey deilsin, sende hiç bir ey yoktur. Sen ancak Allahü Teâlâ'nn kudretinin yolu ve mazhar, o kudretin
bilgi
görünüe geldii
bir yersin.
TEVHD EHLNDE UCUB OLMAZ c St'hfh b iHJh o y r-c;-C Eer bir kii: »
— Mademki
:
'i
h
\/'<'
;
&
ileyen deiliz, o halde o amelden, o iten doan sevab biz nasl umud ederiz? Hiç kuku yoktur ki, bize verilen sevap, ilediimiz ilerden ötürüdür. Bu da kendi irade ve isteimizle, kedi seçmemizle olmutur! dese ona veririz: biz kendimiz ii
u
u karl
—
Gerçekten sen Hak Teâlâ'nn kudretinin yolusun. Sen hflç bir ey deilsin. Nitekim Allahü Teâlâ öyle buyurur: M
Sen o
ii ilemedin, belki Allahü Teâlâ iledi." (Enfai
Sûresi: 17) Lâkin,
Cenab- Hak
deden sonra
yaratt,
ve irasenden do-
hareketi, ilimden, kudretten
ama
sen öyle sanrsn
ki,
f
HÜCCETTL-SLAM MAM-I GAZAL
an
226
sen yarattn! Bunun srr çok incedir. Sen bunu idrâk edemezsin, anlayamazsn. htimaldir ki, ancak tehareketi
vekkül kitabmzda ona iaret olunacaktr (naallah). Ama imdiki halde sen kendini anlayn yolunda müsamaha
edilmi
mümkün
öyle
amel senin kudretin ve ilminle deildir. Amelin anahtar bu üçüdür. Üçü de Hak
tut.
farzet
ki,
Teâlâ'nn armaan, hediyesidir. Diyelim ki, sapasalam bir hazine olsa, onun içinde birçok nîmet bulunsa, sen o zenginlii elde etmekten âciz olsan, o hazineyi açmaya anahtarn olmasa, ama hazinedar sana onun anahtarn verse, oradan elini uzatp ne dilersen alsan, bu ihsana mâlik olmay haznedara yorarsn, yoksa elini uzatp aldna unu bilirsin ki, anahtar vermenin yannda el uzatmann o kadar kadri ve kymeti yoktur. Belki kudret, sana anahtar verendedir. Çünkü nîmet senin eline o anahtarla geçmitir. Demek ki, senin kudretine sebep olan eyler de —ki bunlar amellerin vekilidir— Hak Teâlâ'nn vergisi, hediyesidir. alacak ey, Hak Teâlâ'nn fazlndadr. Çünkü
m
m?
sana
tâat, ibâdet hazinesinin
anahtarn
vermitir.
O
kilidi
açma
yolunu bütün fâsklara yasaklad. Ve günahkârlk anahtarn onlara verdi. bâdet hazinesinin kapsn onlarn
balad. Onlardan bir cinayet ortaya konulmakla deil, kendi adaleti bunu böyle kld. Senden bir hizmet orüzerine
Jaya çkmasndan deil, l
Eer bir
belki kendi
kii Tevhîd'in hakikatini bilirse onda hiç bir
ucub (kendini beenme) i
akll olan kii,
unu
fazlndan böyle yapt.
bir fakire
görse: Ben akll
Teâlâ beni maldan seler bilmez
ki,
belirmez"?
zaman
alacak ey budur ki,
cehâletine" ramen mal nasip oldubir
kiiyim! Bununla beraber
mahrum kld!
Hak
dememelidir. Bu gibi kim-
büyüü ve birinciTeâlâ'dr. Eer hem mal,
akl, bütün nimetlerin en
-Onu da ihsan eden Allahü hem akl o kiiye verselerdi ve cahil kimseler ikisinden de yoksun kalsayd bu adalete uygun bir i olmazd. Ama gesidir
ÖLÜM ve KIYAMET
227
rek akll, gerekse fakir olan kii, böyle bir ikâyette bulu-
nunca ona:{Sen akln onun malyla veya sen maln onun akl ile deitirir misin? deseler, bu deimeye raz olmazlarJBir güzel
kadn
olsun.
Ama fakir bulunsun.
Bir çirkin ka-
dn
pek çok zîynet içinde süslü - püslü görse: Bu ne hikmet! diye düünür. Bu kadar nîmet bir çirkine verilir de ben buna nasl eriemem! O güzel kadn bilmez ki, Ailahü Teâlâ'nn ona verdii nîmet (yani güzellik) o çirkin kadna verilen mal nimetinden daha faziletlidir. Eer hem para, mal, hem güzellik, bu ikisi ona verilseydi, bu, adalete yakn bir i olmazd. Bunun benzeri udur ki, bir padiah bir kimseye bir at, baka bir kimseye de bir köle verse, at alan: Benim atm var! Padiah niçin köleyi bana vermedi de baka-
sna
verdi? der. Bu, cehaletten ötürü söylenen bir sözdür.
Bundan ötürüdürki, rDâvud aelyhisselâm bir kez öyle demiti: Ey büyük Rabbim! Hiç bir gece yoktur ki, Davud'un ailesinden birisi sabaha kadar namaz klmam olsun! Ve hiç bir gün yoktur ki, Davud'un ev halkndan bir kii oruç tutmam olsun! O zaman Cenab- Hak'tan öyle bir nidâ geldi: Ey Dâvud! Sana bu mertebe yardmm olmasayd onlar bu mertebeye nasl ererdi?'imdi bir lâhza seni ken-
Dâvud aleyhisselâm kendi haline ve Allah'tan yardmsz brakld. O, öyle bir hata iledi ki, bütün ömrü boyunca onun hasret ve nedâmeti içinde kald. di
haline
brakyorum! Vaktâ
ki,
^Eyüb aleyhisselâm da Yüce Allah'a öyle yalvard: Ya Rab! Bütün bu belây benim üstüme musallat ettin! Ben, hiç bir zaman, kendi dileklerimi senin muradnn üstünde görmedim! Eyüb aleyhisselâm böyle deyince anszn gökte bir bulut belirdi. Ondan on bin biçimde sesler iitildi. O sesler öyle diyordu: Sen sabr nereden buldun?. Eyyüb aleyhisselâm
bir
hatada bulunduunu anlad, 1 yerden
bir
t
parça
kül ald.
Bana
serptikten sonra:
Ya Rabbi!
dedi.
ve ihsan Senindir. Bundan sonra tevbe olsun ki, bu sözü söylemeyeceim. Hak Teâlâ da öyle buyurdu: "Eer bizim fazlmz olmasayd sizden hiç kimse kendisini temizleleyemezdi bile. Nerde kald ki, baka iler yapsn!" Lütuf
(Nûr Sûresi: 21) Bundan ötürüdür ki Resûlullah Efendimiz: Hiç bir kii kendi ilmiyle kurtulua eremez! diye buyurmu-
O zaman ashabsordular. O da: Evet!
de mi, yâ Resûlullah! diye buyurdu. Ben de kurtulu bulamam! Ancak kurtuluum Hak Teâlâ'nn rahmetiyle olur! Bundan ötürüdür ki, ashab- kiram'n seçkinleri: Keke toprak olsaydk! Yahut hiç olmasaydk! dediler. Sözün ksas; bunlar bilen, her birinin korkusundan ucup dairesine uramaz.
tur.
kiram: Siz
*
KUDRET, GÜZELLK, SOY SOP BAKIMINDAN
KENDN BEENMEK TAM APTALLIKTIR j
Baz
kiilerin cehaleti öyle bir
yere
varmtr
ki, her
ey-
beenirler. Halbuki onlar bunu kendi emekleriyle elde etmemilerdir. Onlarn güçleri ile ilgisi yoktur. Bunlar da kuvvet, güzellik ve soy sop gibi eylerdir. Bun-
le kendilerini
övünmek ve bunlardan dolay kendini üstün, bakalarn hor ve hakîr görmek tam cahillik ve aptallktr.! Çünkü
larla
âlim ve âbid görünen bir kii:
— lmi ben kazandm,
ibâdeti
ben yaptm, dese o kii-
vardr ki, bu da yalnz cehalettir, bilgisizliktir. Kimi kimseler vardr ki, zalimlerin ve sultanlarn nesillerini beenirler. Kendilerini onlara nisbet ederek bundan ucub duyarlar. Eer onlar, cehennemde ne sfatta olduklarn kyamette kendileriyle dümanlarnn nasl alay edeceklerini nin bir hali
bilselerdi,
onlardan âr edip nesepleriyle
övünmez
kendile-
ÖLÜM ve KIYAMET
229
beenmezlerdi. Bilinmeli ki, Resû! (SAV.) in nesebinden daha erefli nesep yoktur. Bununla beraber: rini
— Ben Peygamber soyundanmi diyerek ucup göstermemitir.
baz kimselerin ucubu, öyle bir kendilerine günahn ziyan olmadn sanrlar, onu yapmasnn câiz olduuna inanrlar. Ve u-
Resûl soyundan olan hal alr
ne
ki,
dilerse
atalarna, dedelerine muhaleonlarla nisbetleri, ilgileri, yaknlklar ke-
nu biraz olsun bilmezler fet ettikleri
zaman
ki,
silmi olur. Resûlullah Efendimiz, neseple, soyla övünüp böbürlenmeyi yasaklam ve öyle buyurmutur: "Hepiniz
Âdem soyundansnz. Âdem de
topraktan ya-
ratlmtr." Bilâl-
Kurey
Habei
(Allah
ondan raz olsun) ezan okuyordu.
kabilelerinin ulu kiileri:
— Bu kara kölenin ne kadar deeri vardr ceye ersin?
ki,
bu dere-
dediler.
O zaman Allahü Teâlâ'dan
u
âyet-i
kerîme
indi:
ileride
katnda en kerîm olannz, takvâ olanmzdr." (Hucurat Sûresi: 13)
kerîme
nâzil olduktan
"Sizin Allahü Teâlâ
yolunda en
Bu
âyet-i
dimiz'e /
u âyet
indi:
"Önce en yaknlarn Resûl (S.A.V.),
Muttalib
kz
sonra Resûlullah Efen-
kz
korkut."
(uarâ
Sûresi: 214)
amcas Abdül ayr ayr isimleriyle çararak
Hazret-i Fatmâ'ya,
Safiye Hatun'a,
öyle buyurdu: "Ey Muhammed'in
z
kz
Fâtma! Ey Abdül
ve Resûlullah'n halas* Safiye! Kendiniz
Muttalib'in
için
k-
amelde bu-
HÜCCETÜ'L-SLAM ÎMAM-I GAZAL lununuz.
Ben Allah'n huzurunda
hiç bir
230
eyde
sizin için
faydal olamam!"
r
Eer
Resûlulah Efendimizin yaknlarna akrabal yeterli olsayd Fâtma'y takvâ ve ibâdet zahmetinden kurtarr, o da güzel yer, içer, iki dünya da onun olurdu. Gerçi bütün akrabalarn efaat ümid etmesi yerindedir. Lâkin kimi
zaman olur ki, günâh, efaat kabul etmez olurj Nitekim Cenab- Hak öyle buyurmutur: -
"Allah'n raz olduklarndan
bakasna
hiç
kimse
efaatta bulunamaz." (Enbiyâ Sûresi: 28)
efaat ümidi
insann kaygusuz gezmesi, hasta olan bir kiinin babasnn hekim olmasna güvenerek perhiz etmeyip bulduu her eyi yemesine benzer. Böyle bir kimsede hastalk öyle hâle gelir ki, ilâç kabul etmez olur. Hastalk bu dereceyi bulunca da hekimin ustal fayda vermez olur. Çünkü hastann mizac deiir. Doktor ona ilâç vermez, verse de ilâç bir fayda vermez hale gelir. Bir sultann yannda bulunmak, onlarn mahremiyetini kazanmak"Her eyde efaat edebilirler." demek deildir. Öyle olur ki, sultann düman sayd kiiye hiç bir kiinin efaati makbul olmaz. Hiç bir günah da yoktur ki, Hak Teâlâ'nn gazabna sebep olmasn. Allahü Teâlâ kendi kzgnlklarn günahlarda gizlemitir. Kimi zaman olur ki, senin cezas az sandgünah Yüce Allah'n gazabna sebep olur. Nitekim Cenâb- Hak Kur'an- Kerîm'inde öyle buyurmutur: ile
n
"Sîz, bir
ey
eyin kolay olduunu görürsünüz, ama o
Hak Teâlâ'nn katnda çok büyük, çok
yücedir."
(Nûr Sûresi: 15)
Bütün müslümanlar da efaat umud ederler. efaat umudu ile akll kiilerin kalbinden korku giderilip uzaklat nlmaz./Korku ile kendini beenmilik, ikisi bir yerde toplanmaz. 1
ÖLÜM ve KIYAMET
231 I
GAFLET, DALÂLET,
GURUR ve SAPIKLIK
Ey salih kii! Sen bil ki, bir kii, âhiret saadetinden mahrum olursa undan ötürü mahrum olur: O kii din yolunda gitmesini bilmez. Din yolunda gitmesini bilmeyen
ötürü yolda gidemez
ki,_yolju
bilmez. Yahut
bilir
undan
de
yol al-
Bu yolda yürüyememenin sebibi de o kimsenin j^ehyete esir olmas ve ehvet ile baa çkamamasdr. Bir kii yolu bilmezse, yine sebebi, gaflete dür mek, bir eyden habersiz olmaktr. Ya yolu kaybetmitir yahut yolda olup bir cins âcze dümütür] Bu yolda gidememekten doan âkilii anlatmtk. Bunun benzeri kimse gibidir ki, o kii bu yola gtimek diler, yolda dik yokular, almas güç tepeler vardr. Kendisi zayf olduundan ötürü dar geçitleri amaa güç bulamaz ve ölür, gider. Bu
maya gücü
yoktur.
u
makam
dereceye varmak istei, mal dilei, karn (yeme, içme) ve çiftleme ehvetidir. Bu istek ve dilekler, bu ehvetler her kimde varsa,
yolun
tehlikeli geçitleri,
sevgisi, üst
bölümünü geçer, ama ikincisinde eli, aya kesilir, âc^e düer. Ama kimi kiiler olur ki ikinci zor geçidi de fakat üçüncüsünde âciz kalm olabilir. Bu üç türlü tehlikeli geçidi arkasnda brakmayan, onlar geçemeyen kii maksadna da eriemez.' ]
tehlikeli geçitlerin birinci
am,
LAma |
bilgisizlik
sebebiyle olan âkilik (isyan) üç
Birinci cins akilik:
bersizliktir.
Bu, gaflet ve
Ona nadanlk
bilgisizlik,
dinden ha-
öyo kimse yolurfbanda uyumu,
(cahillik)
derlerNâdan
kimseye benzer ki, kalmtr. Kafile de ileriye gitmitir. Eer, mazsa, orada helâk olup gider. le bir
cinstir:
birisi
olan,
onu yandr-
HÜCCETTL-SLAM MAM-I GAZAL
—
232
arm,
Jkinci cins akilik: Dalâlettir ki, ona 'yolunu saptm" denir.] Onun benzeri udur: Bir kii Dou'ya gitmek ister. Batya yüz tutmu, gitmitir. Ne kadar uzaa giderse maksadndan o kadar uzaklar. Buna "uzaklk yoluna
ulam" denir. Ama u giderse o da yolunu
Ama onunki nu
arma"
kimse
ki,
saa
sola yalpa vurarak
armlardandr,
o da
dalâlettedir.
"uzaklk yoluna sapma" saylmaz, belki "yolusaylr.
Üçüncü cins akilik: Gururdur. Ama ona "kuku, kötü düünce, bâtl düünü" denir. 'Bunun benzeri udur: Bir L
kii Hacc'a gitmek
ister.
Kendisinin çölde hâlis altna
yac olacan zanneder. Nesi alr.Ama bunlar kalp altndr.
ihti-
yoksa satp, altn bunlarn kalp olduunu
var, nesi
O ise
bilmez. Kendisinin kâr ettiini sanr.
— Artk murada ereceim! diye Bir çöle
varr
ki,
ümitlenir.
her kimse o altn gösterse kimse ken-
bakmaz bile. Ne felâkete uradn anlar. Böyle kimseler hakknda âyet-i kerîme nazil olmutur:
disine
u
"Kyamet günü çok ziyan çok zahmet çekip
iyi
bir
edenler,
dünya hayatnda
i ilediklerini sanm olanlar-
dr." (Kehf Sûresi: 103- 104).
Ama
sonunda
yanl i yaptklarn
ilerin kusuru, sarraflk mektir.
Tâ
anlarlar.
örenmeden öce
Bu
gibi ki-
altn ele geçir-
altn ayrt etmeliydi. Eer sarrafla akl ermiyorsa bâri altn bir sarrafa göstermeliydi. Eer onu da yapamyorsa, bari altn mihenge vurayd. Sarraf dediimiz kii pirdir ki, o, iinde ergin bir ustadr. O da bu pîrler derecesine ermeli, yahut da bir pîrin hizmetinde bulunup ona kendi halini bildirmeli. Eer bu da elinden ki
kalp altn
ile
gelmiyorsa kendini ve
vurmaldr. Bu mihenk
halis
kazand
ta
onun
mihenk tana arzu ve dilekleri-
bilgileri
kedisini
OLUM ve KIYAMET
=
233
Yâni kendi tabiatnn ve havasnn dilei yönünde olan her eyi terk eylemesi gerektir. Çünkü o ey bâtldr.
dir.
Bazen bunda da yanllk yapld olur, ama çoklukla doru olur. Böylece ekavette ilk as nâdânlk, bir eyi tam bilmemek; cahilliktir. Ve bu üç bölümdür. Bu üç bölümü etraflca bilmek ve marifetle onun ilâcn bulmak "Farz'dr. Bu ilâcn asl onun yolunu bilmektir. Ondan sonra bu yolda gitmektir. Eer, bu ikisi meydana gelirse geriye hiç bir ey kalmaz. Bundan ötürüdür ki, Hazret-i Ebû Bekir Sddk (Allah ondan raz olsun) öyle derdi: "Allah'm! Bize
mak
için
hakk
hakikati üzere göster.
Ve ona
uy-
bize kudret ve kuvvet ver!" f
Bundan önceki asllarda, yapamamann, kudret bulamamann ilâcn anlattk, tedavisini bildirdik. imdi de bilmemenin ilâcn, cehaletin tedavisini bildirelim.
GAFLET ve CEHÂLETN LÂCI Birçok kii hicapdadr. Bunlar gafletten ötürü hicaba bürünmülerdir. Ve insanlarn yüzde doksan dokuzu bu gaflet
hicabndadrlarfGafletin sebebi
lerinin
udur ki,
tehlikesinden habersizdirlerl.
Eer
onlar ahiret i-
haberleri olsay-
d, tevazu göstermezler miydi? Ademolu öyle yaratlmtr ki, her nerde tehlike görse ondan saknrJÂhiret ilerinin tehlikesi ise ya:
— Nübüvvet nuru 2 — Ya nübüvvet nidas ile
1
,
Bu nübüvvet nidas, ya da âlimlerce se
yol
görülür. ile bilinir.
nebinin
bakalarna hitabdr, ya
bilinir ki,
âlimler nebilerin varisleridir. Bir kim-
üstünde uyuya
kalm ise, ona efkatli, uyank bir ki-
~
HÜCCETÜ'L-SLAM MAM-I GAZAL i
gelmeli
ki,
uyandrabilsin.
peygameber veya onun
O
234
uyank kimse dediimiz de v bunlar, da içni gönderil-
naibleri, vekilleridir kl
halk uyarmak milerdir. Nitekim Hak Teâlâ öyle buyurmutur:
din alimleridir] Bütün nebiler
"Ey Muhammed, ben seni halk gaflet uykusundan uyarasn diye gönderdim." (Yasin Sûresi: 6). Yine
u âyette Cenab-
Hak öyle buyurdu:
"Ey Muhammed! Biz sana Kur an indirdik ki, kendilerine senden önce bir korkutucu Peygamber gelmemi olan bir kavmi korkutasn. Belki de onlar hidayete ererler diye!" (Secde Sûresi: 3).
Allahü Ceile Celâluhu yine
öyle buyurdu:
zamanna and olsun
bütün insanlar ziyandadr. Ama imana gelenler, salih amel ileyenler ve sabr tavsiye edenler bu ziyânn dndadr." (Asr Sûre"kindi
si: 1 -
2
-
ki,
3).
Ziyana urayanlarn hepsi cehennemin kenarnda yaratlmlardr. Ve Allahü Teâlâ yine öyle buyurmutur:
"Artk kim azgnlk edip kâfir olursa, dünya yaayüstün görürse, hiç üphe yok ki, Cehennem onlman gidecei bir yerdir. Fakat kim ehvetlerine kar koyarsa o kii cennete kavuur." (Nâziât Sûresi: 37 -
n 40).
nsanda ehvetin aldatc ve ba döndürücü havasnn benzeir, cehennem kuyusunun üstüne örtülmü hasr gibidir.
Bir
kimse o hasr üzerinde yürürse kuyuya düer.
ehvet cennet
i yolundaki dar geçitler gibidir
geçince kukusuz cennete (S.A.V.)
,
öyle buyurmutur:
eriilir.
oraan Bundan ötürü Resûl ki,
========^^
235
—
ÖLÜM ve KIYAMET
kimse kendi nefsine ho gleen eylere kar durursa o kii Cennete girer. Bir kimse nefsin itiha duyduu eylere özenirse o kii de cehenneme düer. Bir
Bundan
ötürü
dada yaayan
arasnda din bilgini yoktjL Onlar gaflet uykusunda kalmlardr. Hiç kimse onlaryuarmamtr. Bu sebeple din yoluna gitmezler. Köylerde yaayan kiiler de böyledir. Onlarn da arasnda din bilini az bulunur. Köyleri mezarlklara benzetmilerdir. Nitekim Resûl (S.A.V.) öyle buyurmutur:
— Ekin ekenler kabir
kavimleri
sahipleri gibidir!
.
Bulunduklar ehirde minber bulunup dû ona çk&ct^a ve nasihatlar verecek âlim olmazsa, ya da o ehrin âlimi din ileri
ile
uraacana dünya ileriyle urarsa o ehir
halk gaflette kalm olurlar. Byole bir âlimin kedi gözü uykudadr. Bakalarnn gözleri nasl uyanatfbilir? Eer ehrin âlimi minber üzerine çkp meclis kurar, kafas
u
vâizlerin
âd#
bo
gibi kafiyeli sözler, garip lâfjr söylerse, Al-
ma-
lah'n rahmet vaadlerini anlatr, halrrk umtuiarndan rur veya korkularndan umutsuz klarsa, öyle ki, onun sözü ile halk, he ne sfatta olursa olsunlar ilâhî rahmetin onlara erimesinen kuku duysalar, bu gibi halkn hâli gafillerin hâlinden daha betej; olur. Bunun benzeri udur: Yol ba-
nda uyumu bir kimes vardr.
Onu bir kii uyandrp ona O da sarho olup yklsa, bana
kadeh arap verir. elli tekme vursalar haberi ofmaz. Oyas bu bedbaht, bunda önce he^ne türli} söz iitse kolaylkla uyanrd. Her âsî kii bir mecliste otumca sfatta olan kiilere benzerler ki, artk âhiret tehlikeleri hatrna gelmez olur. Ona her ne türlü birkaç
u
söylersen:
—
Benim günahmdan Cennet gepgenitir. Orada bana yer bu-
Allah Kerîmdir! Allah Rahimdir!
ona ne ziyân gelir! lunmaz m? der.
HÜCCETTL-SLAM MAM-I GAZAL Bu
sözler gib inice
236
bo sözler onun dimana gelmee
balar. Bir vâlz,
kanna ve
bu sfatta
olursa, o kii Deccal olur
dinine kasteyler.
Bund benzer
hararetinden ölüm haline gelen hastaya dirir.
Gerçi bal devadr. Fakat, hastalk
u
ilâç
ki,
halkn
hekimdir
ki,
olarak bal ye-
souktan
olursa i-
fâdr.
Hak Teâlâ'nn
rahmetini ümid edinmek yolunda inen
hastaya ifâdr. Bu hastalardan birisi, o kadar günah ilemitir ki, artk affedilmekte ümidi kesilmitir. Bu ümitsizlikten dolay tevbe etmeyi bilmez. âyet ve hadîs-i erifler de,
— Benim tevbem
iki
r hiç bi
rzaman kabul edilmez!
der.
te bu âyet ve hadîsler onun gibisine ifâ olur. Nitekim, Cenâb- Hak öyle
buyurur:
Hak Teâlâ'nn rahmetinden ümit kesmesinler. Eer rücû edip tevbe ederlerse Hak Teâlâ onlarn bütün günahlarn yarlar." (Zümer Sûre"Kullanma söyle
si:
ki,
53)
Bu âyet ancak ondan sonra gelen maldr. O da udur:
âyetle birlikte okun-
"Size azap erimeden önce, Rabbinize dönünüz. Kendinizi O na teslim ediniz. Sonra size yardm eden
bulunmaz." (Zümer Sûresi:
54).
hastasna söylemek gerekir ki: Eer kimki, günahlardan yüz çevirir, ciddi ve kesin kararla Kur'an'n emrine uyarak Allah'a yönelirse, Allah günahlarn lar. Bir hastalk da kimsenin hastaldr ki, o kiiye bir korku satar. Öyle ki, mücahededen, yani ibâdet ii ile u-
Bu
ümitsizlik
u
ba-
237
ÖLÜM ve KIYAMET
,
ramaktan
ba
kaldramaz. Çok ibâdet yapmaktan kendisini öldürecek hale gelir. Geceleri hiç uyumaz, yemek yemez. Bu gibi eyler ancak yarasna merhem olur. Fakat bu iki âyeti gâfil kiilere ve baka cür'et edenlere okusan, eti yanan kimseye tuz ekmi gibi olunur. Maraz, yaras daha da büyür. Nitekim, hekim haraketi olan kimsebir
lâhza
balla tedavi eylese
o hastann kanna girmi olur. Bunlar gibi âlimler de halkn dininin kanna girer. Ve Deccd'n yolda olup eytann dostu olur. Bir ehirde böyle bit
yapar.
Onun yapaca
eriate uygun olup
ama
ileri
Eer
tamamlar.
âhiretin azaplariyle
vâizin sözü
korkutma yapyor-
sözüne uymuyorsa, yapt iler söylediine aykr düüyorsa, dünyaya haris ise, onun sözüyle de gaflet yine ortadan kalkmaz. Onun da benzeri udur: Bir tabak bademli helvay önüne koyan kii, onu hrsla yer. Sonra öyle feryat eder, durur: sa,
hareketleri
— Ey Âdemoullar! Sakn resine toplanmasn.
O
Bu
hiç
kimse bu helvann çev-
tepsi zehir doludur.
kiinin söyledii bu sözler, halk ilgilendirmez. Aksine
helvaya hrslarn arttrmaa sebep olur. Çünkü onlar, o kiinin helvann hepsini kendisi yemek için böyle söyledii
kukusuna düer.
— O helvann
Ut
yutmak ve bizim kendisine zahmet vermememizi istiyor! derler. Fakat vâizin sözü ile hareketleri birbirine uygun olursa ve eski zamanlarn ulu kiilerinin
sözü ve
hepsini
siyreti
yolunda bulunursa,
gâfil
olan kimse-
onun kaviiyle gaflet uykusundan uyanrlar. Eer halk içinde makbul olmu kimse olursa bu daha tesirli olur. Eer makbul bir kii olarak görülmezse, ya da kimi kimse sözünü dinleyip, kimisi dinlemez veya orada hazr olmadler
ndan
gaflette kalrsa, elden geldii
kadar o kiinin evle-
HÜCCETÜ'L-ÎSLAM MAM-I GAZAL
===
238
kadar gitmek, onlar arayp doru yola çekmek vâciptir. Bundan, halkn yüzde doksan dokuzunun gaflet uykusuna daldklar, onun perdesinde örtüldükleri, âhiret ilerinin tehlikesinden habersiz bulunduklar anlald.; Gaflet, öyle bir illettir ki, ilâc hastann elinde deildir. Çünkü, gâfilin kendi gafletinden haberi olmaz ki, bunlarn ilâcn arasn. O kiinin ilâc âlim kiinin elindedir? Küçük çocuklar anne, babalarnn ve hocalarnn sözü ile gafletlerinden uyanrlar. Halk da vâizlerin, nasihatçlarn sözleriyle uyanvarr. Ama bunlar gibi vâiz az bulunduu için gaflet hastal müzminlemi, insanlar onun perdesine bürünmütür. Eer âhiret haberlerini konusalar, dillerinin ucu ile konuurlar. Onlarn ileri, yürekleri, âhiret sebebinden, onun dertlerinden ve korkusundan habersizdir. Ama kalbde korku olmadktan sonra öüt verilip verilmemekte hiç bir fayrine
a
da
yoktur.
DALÂLET ve DALÂLETN LÂCI [Bir
ksm
halk vardr
ki,
bunlar da âhiretten
gafildirler.
Fakat bunlar, doru olann aksine inanlarda bulunur, ters düünürler. Hak yolundan azarlar Bu azgnla örnek verelim. Böylece onlar anlatm oluruz:
be
Birinci
öyle
bir
ksm
Örnek: Bir halk, inanca varmlardr ki,
âhireti inkâr etmilerdir.
Âdemou
öldüü
vakit
yok olur, gider. Bu tpk otun, nebatn kuruyup mahvolmas veya mumun sönüp gitmesi, gibidir, derler. Bundan ötürü takvâ halkasn boyunlarndan çkardlar. Dünyada ho geçinip, ho elenmeye daldlar. Öyle sanrlar ki, Peygamberler dünyada söyledikleri sözleri makam sevgisi ve kendisine uyan kiileri toplamak, ele geçirmek için söylemilerdir. Kimi zaman olur ki, açkça:
ÖLÜM ve KIYAMET
239
—
Cehennem
haberi,
tpk
bir okul
çocuuna: "Eer
okula gitmezsen, seni sçanlar ülkesinde hapsederim,- demeye benzeri derler. Bu talihsiz kiiler eer ol-
düünmü o çocuk okula gitmedii zaman düece bedbahtlk,
salar,
sçanlarn
inine
dümesinden daha
beterdir. Nitekim
uzak
görülüler, basiret ehli olanlar:
— HakTeâlâ'dan yüz çevirmek bahtszl, cehennemin ateinden
beterdir! demilerdir. [Hak
gizlerlerse
de onlarn davranlar, yaptklar
hareketleri,
bu düüncelerini gösterir. Çünkü onlarn hali ne kadar çok zahmet çekilecei korkusundan-
Teâlâ'nn yolundan ayrlmann sebebi, insann hava ve hevesine uymasndan ileri gelir. Hakk inkâr, nefsin hevesine uygundur7?Çünkü insan tabiat kendisinden baka bir eyin var olmasn istemez. Bunun için halkn çouna inkâr üstün gelmitir. Her ne kadar dille söylemezler, hatta bunu kendilerinden bile
dünya dr.
için
Eer
âhiret tehlikelerine
m etin |öyle
kolay bir
inanm
iler, hal
ve
olsalard, âhiret zah-
ey sanmazlardjBunun
da
ilâc âhi-
masdr.
/
Âhireti
tanmann da
üç yolu vardr:
;
Cenneti ve cehennemi bilmek ve Allah'a itâat edenle Allah'a âsî olann, din dümannn derecelerini fBirinci yol:
gözü
ile
görmektir.
Bu mertebede görü, nebilere ve velîlere has bir görütür. Onlar, her ne kadar bu maddî dünyann içindedirler,
ama
öyle bir hale ererler
O
ki,
bu hallerine fena (yokluk) de-
mânevî cihann hallerini müahade ederler] Çünkü bu görüten, bu müahededen insan alkoyan perde, görmenin, iitmenin ve öteki duygularn baka ilerle uramas ve ehvetlerin ayaklanmasdr. Kitabmzn Ünvanlar nir.
,
HÜCCETÜ'L-SLAM MAM-I GAZAL ksmnda buna
iaret olunmutur. Fena
240
çok aziz hallerdir. Fakat âhirete imân olmayan kii buna nasl imân getirebilir? Bunu nasl diler? Dilese bile nasl ona eriebihalleri
lir?
kinci yol:
Akln
yol göstericiliime
ne olduunu, Ruh'un
insann hakikatinin
niteliini bilmektir
ki:
1
— Ruh, öz benlikte ayakta duran
2
— Ruh, vücut denen kalptan müstani, vücut kalb
ise ruhun
binei ve
bir
cevherdir.
âletidir.
— Ruh'un terkibinde kalp (beden) bulunmaz. 4 — Kalbn yok olmasiyie ruh yok olmaz. 3
Bunlar bilmenin yollar vardr ama garip ve güçtür. Bu ilim de âlimlerin yoludur^Bunu da kitabmzn Ünvanlar bö-
lümünde anlatmtk.
Üçüncü
yol:
Bu, bütün halkn yoludur. Bu yoldakilerin
marifet nûru, Peygamberlerden, evliyalardan, âlimlerden., din bilgisi
nutuu
geni kimselerden insana
geçer. Hatta görüp ko-
kiilerden de bu Nûr'u alr.
te
bu Nûr'a imân denifOBir kimse ilimde pimi bir üstadn, bir pîr'in ve takvâya dükün bir bilginin sohbetinden uzak kalrsa o kii ekavette kalr. Üstad, ne kadar bilgi sahibi olursa ondan geçen nûr da o kadar yüce olur. Bundan ötürüdür ki, halkn güzel talihli olanlar Ashâb- Kiram'dr. Çünkü Resûlullah Efendimizi görmüler, O'nun konumalarn dinlemi, O'nunla eref duymu, saadete ermilerdir. Yine bundan ötürü Resûl (S.A.V.) öyle buyurmutur: I Vbilgili
•
— nsanlarn en
benim zamanmda olan kiilerdir. Onlardan sonrakiler de benim zamanma yakn olan kimselerdir.
iyisi,
ÖLÜM ve KIYAMET Bunlarn örnei öyledir: Bir çocuk, babasn ylandan kaçarken görse, bu hallere nice kez ahid olsa, hatta ba-
basnn
kendi evini bile
brakp
kaçtn görmü
bulunsa,
o zaman zarurî olarak anlar ki, ylan zararldr ve ondan kaçmak gerektir. Zavall çocuk da o hale gelir ki, nerede bir ylan görse ylann zararn hakikatiyle bilmese de ondan
kaçmaa, uzaklamaa balar. Çocuk sözler
zaman
kimi
iitir.
Ama
"Ylanda zehir vardr" diye hakikatini bilmez. Lâkin ylandan
olur
zehirin
ki:
büsbütün korku duyar. Peygamberlerin görülerinin benzeri de unun gibidir ki, ylan birkaç kiiyi srr, onlar öldürdüü görülür. Onun zarar defalarca görülmü olduundan ylann zararl oldu-
u bilinmi
olur.
unun
meseli
nce
eleyip
gibidir ki,
sk dokuyan
ylann
din âlimlerinin
de
srdn görmemitir, lâkin
kyaslama ile insann bedenini mizacn ve ylann mizacn anlar. Bu iki mizacn arasnda bir zddiyet olduunu bilir. Böylece de bu yolla bir yakîn meydana gelir. Lâkin bu müahede, gözle görmek gibi olmaz. bir
,
cins
Büyük
din âlimlerinin
dnda
kiilerin ve o din bilginlerinin insanlara geçer. l
En kolay
kinci Örnek: Bir
mez!er,âhiretin
ksm
ilâç
da
budur.
inkarclar vardr, âhireti inkâr et-
olduuna da
inanmazlar?, Lâkin
imân büyük sohbetinden meydana gelir, bütün halk
kesin olarak
itikat
arp kalarak:
— Bu srr
hakikatiyle bilmek olmaz! derler.
eytan da
onlara bunu
delil gösterip.
etmez,
Onlar da öyle
derler:
— Dünya göz önündedir. Âhiret görüleni üpheli olana
>
ise üphelidir.
vermek doru olmaz.
Gözle
HÛCCETFL-SLAM MAM-I GAZAL
242
Fakat bu delil geçersizdir, bâtldr. Çünkü âhiret ehlince âhiret yakînen bilinmektedir.(Bu gibi kimselerin ilâc udur ve onlara öyle denilmelidir:
akn
— lâcn acl Buna ramen
kesindir.
ilâc içersin.
Ama
ifâ vermesi üphelidir.
J
Nitekim deniz yolculuunun tehlikesi kesindir, bu tehlike her an doabilir. Ama ticaretten kâr edilmesi üphelidir.
Buna ramen
ticaret
Eer bir kii
yaplr.
susuzluk halinde sana:
— Bu suyu içme! Ylan o kaba ban sokmutur! dese, bu an su içmenin lezzeti kesin, zehir ise üpheli olduu halde sen niçin o suyu içmekten çekinir, kaçnrsn? •
Eer bu
kii:
— Bu nesneler ilenirse bunlarn ziyan büyüktür. ayet zehir haberi
doru
olursa ölüme yol açar, ona ise sabrey-
lemek olmazi derse
— Artk bunun
biz
gibi
de ona öyle cevap
dünyann tad,
lezzeti
veririz:
de yüz yldan
O
yüz yl da geçerse sanki rüya gibi olur. Âhiret ise ebedidir. Eer âhiret yalan olsa sen öyle birkaç gün ^u dünyada yokmusun san! Nitekim ezelde yoktun ebedde de olmayasn! Âhiret gerçek olursa, ebedî azaptan kurtulmu olursun. fazla deildir.
,
Bu yardm
onun yüzünü kerîm klsn/ inkâr eden bir mülhide, öyle
Hazret-i Ali (Allah
Efendimizdendir
ki,
âhireti
dedi:
— Eer senin dediin eer i dediin lamazsn!
gibi
gibi ise,
olmazsa
hepimiz kurtuluruz. Yok,
biz kurtuluruz.
Sen
ise kurtu-
====^^
243
Üçüncü Örnek: imân getirmilerdir,
Bir
ÖLÜM ve KIYAMET
ksm
lâkin
öyle
insanlar vardr derler:
— Âhiret kazanc, veresiye al zl apar iyidir!
gibidir.
Salam
-
u kadarck bilmezler veriten u zamanda daha
nakit
iyidir]
veri'tir.
al
-
Dünya
ise
k-
veriten daha
J
veresiye
da
-
akçe, veresiy
Bunlar,
al
âhiret'e
ki,
salam para veresiye iyidir ki, salam para ile
ki,
al-veri eit olmaldr.{Âma veresiye 1.000 olur para 1 (bir) olursa veresiye o nakit paradan daha
Nitekim halkn
çounun muamelesi bu
veresiye
al-
veri e olur. Bu da delâletten, eri yola sapmadandr. Kimi kiiler vardr ki bu kadarn idrâk edemezler.
Dördüncü Örnek: Bunlar o kimseledir ki, âhiret'e imân getirirler. Lâkin bu dünyada bütün ilerinin murad ettikleri ekilde olduunu görürler. Özleri için dünya nimetlerini hazr bulunca:
— Bu dünyada nimetler
metlere bouluruz. Hak Teâlâ bu nimeti yarn da bizi böyle sevindirir, derler.J
Nitekim Kehf sûresinde zikredilen
buna benzer ki, kardein kardeine öyle dedi:
dünyada da nibugün bize verdi,
içindeyiz. Öteki
biri
iki
kardein hikâyesi
mal sahibiydi, zengindi. Dier
— Eer ben Rabbime eriecek olursam, yamdan daha hayrl bulurum. Öteki
karde de öyle
âhiretimi dün-
(Kehf Sûresi: 36).
dedi:
— Eer Rabbine döndürülecek olsan, Rabbinin katnda benim
için
iyi
bir hal
[Bu dalâletin
ilâc
(Cennet) vardr! (Fussilet Sûresi: 50).
udur ki, o gibi
Bir kiinin sevgili bir
her
olu
kii
ile zelil bir
zaman okulda ve öretmenin
unu
düünmelidir:
kölesi olsa,
tokatlar altnda
olunu
ister.
Kö-
—
HÜCCETÜ'L-SLAM MAM-I GAZAL
244
ne dilerse onu yapar, ne yerde olursa olsun gezip hiç bir i ilemez. Çünkü o adam, kölenin bedbaht olmasndan üzülmez ki! Eer köle bu serbestleyi ise salverir.
lii
Öyle
ki,
o,
düünür:
— Efendim beni
sevdiinden ötürü serbest brakyor! Beni, kendi olundan daha çok seviyorl derse bu, kölenin
ahmaklna
iaret
olur. j
Hak Teâlâ'nn yolu budur ki, kendi sevdiklerini dünyadan saknr, dünyay dümanlarna balar. Dünyann ra-
hatlnn ekin
benzeri
u kiinin rahat
ki,
tembellik edip
ekmeyen kiiye benzer. Ekin ekmeyen
de, üphesiz,
gibidir
ekin biçemez.
r L Beinci Örnek: Onlar da
— Allahü Teâlâ
u kimselerdir ,
ki:
Kerîm'dir, Rahîmdir, Cenneti hiç bir ku-
lundan esirgemez! derler.j
Bu
cahillerin cahili,
bu
bilgisizlerin bilgisizi kiiler
unu
|
bilmezlerki, bundan ziyâde kerem nasl ve nice olur Uj cennetin sebeplerini Hak Teâlâ onlara dünyada verdi, topraa bir tane tohum ekseler, yedi yüzünü devirirler. Birkaç
padiahla (mutlulua) eriirler. Eer kerem ve rahmin mânâs bu ise, yani tohumu ekmeden biçmekse, sen ekmeden ekini, çalmadan ticareti ve rzk istemeyi niçin yapmak istemedin? zaman
ibâdet etseler, ebedî olarak
Sabret!
ile!
Hüdâ
kerîmdir.
vardr. Tohumsuz, ekmeden, Ordur.
Her eyi
yapmaa
devirmeden
Nasl O'na imân getirmezsin
ki,
bitki
kudreti
yetitiren
Allahu Teâlâ
öyle
buyurur:
"Yer yüzünde hiç bir canl yoktur Teâlâ vermi olsun." (Hud Sûresi: 6).
ki,
rzkn
Allahu
ÖLÜM ve KIYAMET
245
HakTeâlâ'nn Kerîm ve Rahîm olduuna getirirsin!
Cenab-
Allah,
bununla
birlikte
âhirette inanç
öyle
buyurur:
"nsana, sâ'yinden (kendi emeinden ve çalmasndan) baka hiç bir kazanç yoktur." (Necm Sûresi: 39).
Nitekim Resûlüllah Efendimiz
"Ahmak o de
kiidir
ki,
hem
öyle buyurmutur:
nefsinin
havasna uyar ve hem
Allah'tan ihsan bekler."
kadna
sahip olmadan ve çiftlemeden (tohum ekmeden) evlât istemeye benzer. Bunun gibi kimseler: Bu,
bir
— Evlâdm
olsal diye
umuda düse bu
aptallktr.
Bununla beraber, Allahü Teâlâ Kerîmdir. Tohumsuz evkimse ki, tohumunu ektiklât yaratmaa kadirdir. Ama ten sonra çocuu için ümitte bulunsa:
u
— Allahu Teâlâ
türlü âfetlerden
saklasn! Bir
çocuun
kimse eer bu kii gibi imân getirmemi yahut imân getirmi de salîh ameller ilememi olsa ve âhirette kurtulu ümid etse, o kii aptaln biridir. Bu iki eyi ileyen kii, HakTeâlâ'nn fazlndan ölüm ânnda imânn âfet yldrmlarndan saklamasn dilese, o akll bir kiidir. Öteki ise marur kiidir.
olsun! diye
u — tutar!
rur
duâ
insanlar
etse, o kii akll bir kiidir. Bir
ki:
bu dünyada iyi tuttu, öteki dünyada da iyi O, kerîm ve rahîmdir, dese Hak Teâlâ ile içlerine guAllah bizi
dümü kimselerden olurlar. Ama u
kimseler
— Dünya
bir
ki:
Gözle görülebilir. Ama âhiret bunlar da dünya gururtd^ymulardr.
kâse
üphelidir! derler,
gibidir.
HÜCCETÜ'L-SLAM MAM-I GAZAL ===== 246 Hak Teâlâ bu
ikisinin
hakknda öyle buyurmutur:
"Ey insanlar! Benim vâad ettiim ey haktr. Sakn dünya hayat sizi aldatmasn ve sakn eytan size "Allah balar!" diye güven vermesin! Bir kii iyilik yaparsa, kendisi de iyilik görür. Bir kimse kötülük yaparsa, kötülük görür." (Lokman Sûresi: 33). HakTeâlâ'nn bu vaadi haktr, dorudur. Buna kulak tun. Ne dünya ile marur ol, ne de Hak Teâlâ ile öün.
GURUR
ve
GURURUN LÂCI
Gurur içinde olan kiiler aklanmlardr. Bunlar öyle ilerdir
özlerine
ki,
tu-
ve
özlerinin amellerine
ki-
zanlarda bulunurlar. Sanrlar ki, yaptklar her i güzeldir, iyidir. Kendilerine bir âfetin erimesinden gâfillerdirv Kalp olan bir eyi halisinden
ayrmay
bilmezler.
undan
iyi
sarrafl örenememilerdir... Ve renge, sûrete gurur duymaktadrötürü
ki,
lar.
Ama
ilim
ve amelle
uraan
kimselerin
de yüzde dok-
san dokuzu gururludurlar. Bundan ötürüdür (S.A.V.) öyle buyurdu:
— nasibi
Kyâmet gününde cehennem olanlar
Âdem
Hazret-i
dar
ki,
Resul
Âdem'e "Zü niyetinden
çkar!" denir!
kadarndan ne kadarn çkaraym?" diye sorar. O'na: "Binde birini kcft Kalan dokuz yüz doksan dokuzunu çkar. te onlar cehennem ehlidir" derler. de: "Ne
Cehennem ehli, ebedî olarak orada kalacak olanlar deildir. Aksine cehenneme girmesi, cehennemden geçmesi gerekli olan kiilerde cehennem ehlidir. Cehennem ehlinin ^
bir taifesi
Gurur
ehlidir. Bir
ksm
kendi noksanlarn bilse-
247
ÖLÜM ve KIYAMET
=
kemâle erdirmek için gayretleri az ve âciz kimselerdir ki, kendi dilek ve ehvetlerini tutsa olmulardr.[Marur olanlarn says pek çoktur. Onlarn snflar hesaba kitaba gelmez. Lâkin onlar da dört tabakadr. Ve unlardr: ler
de, kendilerini
— 2 — Âbidler (bâdet 3— 4 — Mal 1
Âlimler (Bilginler), ediciler__,
Sofîler,
sahipleri (varlkllar).
J
Tabaka: Bunlar âlim geçinenlerdir. Bu kiiler bütün ömürlerini ilme harcamlardr. Tâ ki, bütün ilimleri yutmulardr. Ama mânâda kusur göstermilerdir. Ellerini, dillerini ve gözlerini günahtan saknmamlardr. Kendileri sanr ki, onlar öyle bir dereceye erimilerdir ki, bilgilerden dolay kendilerine ilâhî azâb yoktur^Amellerinden Birinci
muaheze
d
edilmezler. Aksine kendilerinin efaatiyle bütün
halk kurtulur. Onlar
u hasta kimselere benzerler
ki,
o kii
ne olduunu bilir. Bütün gece o hastal söyler, durur. Hattâ bu yolda bir de güzel kitap yazar. lâcn ve illetin artn çok güzel bilir. Fakat hiç bir zaman o ilâc içmez ve onun aclna sabr göstermez. O ilâcn vasflarn tekrar eylemesi ona ne fayda verebilir? üstündeki
illetin
Hak Teâlâ öyle
buyurur:
"Günahtan temizlenenler kurtuldu."
Ve
yine
(Alâ Sûresi: 14)
öyle buyurdu:
"Nefsini kendi
hevâsndan (ehevî arzularndan) ya-
saklayanlar kurtuldu!" (Naziât Sûresi: 9)
Ve
yine
Hak Teâlâ öyle
buyurur:
"Temizlenen kurtulu bulur."
(ems
Sûresi: 9)
HÜCCETtTL-ÎSLAM MAM-I GAZAL
248
Fakat, "Temizliin ilâcn bilen kurtulur!" demedi.
Ayrca: "Cennete
u kii
girer
ki,
kendi
hevâsna o
kii
muhalefet eder!" diye buyurdu ve:
— Kendi hevâsna muhalefet etmenin
ilmini bilenler! di-
ye buyurmad.
Eer bu
kii,
bu gurura,
ilmin fazileti
hakknda
bildirilen
haberlerden ötürü dütü ise niçin kötü din bilginleri hakknda gelen haberleri düünmüyor? Kur'ân- Kerîm'de kötü din bilgini
u eee benzetilmitir
tap tar. Yani o
tad kitaplarn
o bilgileri kendi nefsine tar. Nitekim
ki,
ahasnda sadece
ki-
bilgisinden yararlanmaz,
etmez, sadece onun yükünü
tatbik
Hak Teâlâ öyle buyurmutur:
onun gereini yüklenmi eein ha-
"Kendilerine Tevrat örettikleri halde
yapmayanlarn li
hali,
srtna
kitap
gibidir."
Yine bir yerde bu gibi âlimler Hak Teâlâ öyle buyurmutur:
"Onun meseli, köpek
köpee
benzetilmitir
ki,
gibidir!"
Resûl (SAV.) öyle buyurmutur:
— Kötü din
cehenneme öyle
atarlar
— Sen kimsin? Bu azap ne azaptr?
derler.
onun arkas ve boynu ufalanr. Ate onu, eein deirmeni döndürdüü gibi döndürür. Bütün cehennem halk onun üstüne toplanr ve:
O kii
de
bilginini
u cevab
— Ben o kimseyim
ki,
verir:
halka emrederdim. söylediimi ilemez, yerine getirmezdim. ki,
Ama
kendim
ÖLÜM ve KIYAMET
249
Yine Resûl (SAV.) öyle buyurdu:
'Yarn kyâmet gününde hiç kimsenin azab, amel etmeyen âliminkinden daha büyük olmaz."
Ebû Derdâ
—
(Allah
ilmi
ile
ondan raz olsun) öyle buyurmutur:
kez yazklar olsun o kiiye ki, hiç bir ey bilmemektedir! Yedi kez yazklar olsun o kiiye ki, bilir, fakat bu bilgiyle amelde bulunmaz. Bir
Yani
kyâmet günü
ilim,
o kiinin üzerine ahit olsa ge-
rektir.
Yine
ksm
bir
halk vardr
amelde kusur göstermemi
her ne kadar ilimde ve ve bütün zâhirî amelleri yerine ki,
getirmemilerdir, lâkin gönül temizliinden gâfil kalmlardr. Kötü ahlâklar içlerinden atamamlardr. Bunlar:
—
ve bakanlk istei, akranlarnn, arkadalarnn kötülüünü istemek, onlarn skntsna sevinmek, rahatlklarndan üzüntü duymak gibi kötü ahlâklardr.
Bu
Kibir,
haset, riyâ
gibi kiiler,
bildirildiine
Resûlullah Efendimizin hadîslerinden de
göre gaflet
içindedirler.
Resûl (S.A.V.) öyle
buyurmutur:
— Riyânn azc
bile irktir.
Ve ayrca öyle buyurmutur:
—
Bir kiinin
gönlünde zerre miktar
kibir
varsa cenne-
te giremez.
Haset, kskançlk
hakknda da
Resûlullah Efendimizin
buyruu udur:
— Ate odunu nasl yiyerek yakarsa, öyle yer ve yakar.
hased de imân
HÛCCETLFL-SLAM ÎMAM-I GAZAL
250
v.
Peygamber Efendimiz öyle buyurdu:
Ve
yine
—
Allahu Teâlâ sizin suretinize, eklinize,
görüünüze
deil, lâkin gönlünüze bakar.
Böylece anlalr ki, bu gibi kiilerin benzeri öyledir: Bir çiftçi düünün. Tarlasna ekin ekmitir. O ekinde dikenler yetise, onun için imdi en önemli olan ey, o dikenleri, faydasz otlar kökü ile çkarmaktr. Tâ ki, ekin kuvvetli olsun. Eer otlar kesip balarn yerin altnda braksa, her ne kadar dipten kesse de o dikenler yeniden ürer. Bunun gibi kötü amellerin kökü de kötü ahlâktr. Asl i, o kötü ahlâk kökten söküp atmaktr. Bu, içerisi kötü koku ve necakireçle svanm helaya benzer. Yahut setle dolu, ama yanar da içine kükaranlk ev gibidir ki, damnda da çük bir ve aydnlk girmez.
d
u
sâ öyle
k
aleyhisselâm kötü âlim demitir:
— Kötü
bilgin elek gibidir.
kepei onun tü sfatlar
için bir
benzetme yaparak
Elekten un geçer gider,
ma
ama
kö-
elinde kalr.
u demektir
Bu,
Bir
k
ki:
Hikmetli sözleri söylersiniz
sizde kalr.
ksm insanlar da bilirler
dan kaçnp
bu ahlâk kötüdür, bunlargönlü her birinden temiz tutmak gerektir. Tâ ki,
öyle sanrlar ki, kendilerinin gönlü onlardan daha temizdir. Ve yine sanrlar ki, kendileri bu mânâlara müptela debunlarn yaplmasn herkesten iyi bilirler, onlarda kibir zâhir olunca kendi kendilerine öyle der-
ildir. Kendileri
ama ler:
— Bu senin gösterdiin celiini bilmektir.
olmaz.
Eer
kibir deildir. Belki
Ve eer sen,
güzel bir
ey
aziz
bu dinin yü-
olmazsan slâm da aziz
giyse, güzel ata binse, güzel I
ÖLÜM ve KIYAMET
251
araç edinse, güzellese, süslense nefs eytanlar yine ona:
— Bu ki,
din
hevas, (kendini beenmesi) deildir. Belr
nefsin
dümanlarna
âlimlerini, güzel,
ir! der. Fakat
Çünkü
bid'at sahipleri din
süslü bir çehreyle görürse onunla körle-
bata
Osman ve Ali'nin
körlüktür.
Resûlullah Efendimiz'in,
Ebû
Bekir'in,
hepsinden raz olsun) siyretleri ve eski elbiseler giydikleri unutulmamaldr. Bid'at sahibi kiiler, Resûlullah Efendimizle ashabnn kullandklar bu eylerle slâml hor tutmak istediklerini sanmaktadrlar! Ve imdiki halde slâmlar süslenmekle mi aziz olacaklar(Allah
m
dr?..
Bu
gibi kiilerin
— Bu
dinin
gönüllerinde
salamldr,
Eer gönüllerinde
Hased atei yansa:
haset deildir! derler.
riyâ belirirse:
— Bu da halkn maslahat
içindir!
Tâ
ki
halk
bizi
ve
iba-
bir
ey
detimizi bilip bize uysunlar! derler.
Eer umarak
girseler:
— Bu Belki,
sultann, büyük bir kiinin huzuruna
bir
halimiz, zalime bir tevâzû
göstermek deildir.
Müslümanlara efaat gösterilmesi
Eer onlara
— Bu
haram mal
verseler, alr
içindir, derler.
ve öyle
derler:
haram deildir. Çünkü bu öyle bir maldr ki, sahibi yoktur. Bunu iyi ilere sarf etmek gerektir. Çünkü müslümanlarn ilerinin iyi görülmesinin bununla ilgisi vardr! Lâkin, eer insaf eyleyip hesap etse bilir ve anlar ki, dinin, halkn yüzünü dünyadan çevirmekten daha önde bir ii yoktur. Zira slâm'n gayesi, insanlarn geçici dünya oyuncaklar ile oyalanmas deil, ebedî saadet yolcusu olhal
HÜCCETtTL-SLAM MAM-I GAZAL
—
252
madr.
Halbuki onun yüzünden dünyaya dükün olanlar, dünyadan yüz çevirenlerden daha çok olur. Böylece s-
lâm'n maslahat ve erefi, ona benzer kimselerin dünyada olmamasdr. Bu gibi düünceler, bâtl gururlar sonsuzdur. Bunlarn ilâcn ve hakikatini, bu kitabn geçen fasllarnda anlatm bulunuyoruz. Yeniden anlatlmas sözü uzatmak olur.
Bir
ksm kiiler de
ilmin, bilginin
kendisine yönelmiler-
limden en önemli olanlar: Tefsir, haber (hadîs), muamele (al - veri), kalb, ahlâk ilmî, riyâzet yollar, bu kitapta zikrolunan bilgiler ve Âhiret yolcusunun ileri, din yolunu muamelelerinde onun âfetleri (zararlar) bildiren, kendini murakaba etmek yolunu gösteren ilimler ki, bunlarn hepsi Farz- Âyn'dr. Bunlarn hiç birini elde edip kazanamamlardr. Belki bunlarn zarurî limler Topluluundan olduunu da bilmezler. Bütün zamanlarn: Cedel ilmine, Münazara ilmine, Kelâm ilmine, yahut halkn dümanln douracak fetvalara harcarlar. Öyle ilimlere zamanlarn dir.
Dünyadan
1
âhirete dâvetçi deildir.
— Hrstan kanaate gönül edirmez. 3 — riyâdan ihlâsa çekmez. 4— kendine güvençten korku ve takvâya dâ2
Kalbi,
Gafletten,
vet eylemezler.
Ve bunlarn dan
baka
bir ilme, bir
la ilgilense,
Bu
birer ilim
olduunu
baka
sanrlar. Bir kii bunlar-
türlü bilgiye yüziutsa,
o kimsenin ilimden
onun-
uzaklam olduunu
sa-
zanlarn açklanmas uzundur. hya kitabmzda bu zanlar, Gurur bahsinde, uzun uzun anlatlmtr. Bu kitap onu daha fazla anlatmaya güç yetiremez. nsannrlar.
gibi
======
1
253
lardan bir
ksm
da vaaz ve öüt
ÖLÜM ve KIYAMET ilmi ile
uramlardr. Bu
kimselerin sözler bütün kafiye (seci), iir
gibi
ve nükte ya-
hut birtakm i'cazlarla stlahlar, bilinmeyen ibarelerdir
ki,
ap
onlar maksatlar, bulunduklar mecliste hak bunlara kalsnlar: Ya "ah!" edip alasnlar, yahut "Yaa!" diye nâ'ralar atsnlar ve onu göklere çkarsn, ösünler.
Onlar bilmezler ki,^asl vaaz:
— Gönülde olan
musibet ateini alevlendirmek, âhiret tehlikesinden ve bu musibetten ötürü inlemekle megul olmaktr. Tezkîr, vaaz ve öüt, nasihat denilen ey, musibe-
alamaktr.] Ama, âhiret matemiyle olmayan alama, szlama gönüfe te'sirli olmaz. Gelip geçen bir söz olur. Bu gibi kiilerde marur çoktur. Bunlarn da açklanmas çok uzundur. Yine bir ksm kiiler vardr ki, Fkh bilgilerinin zâ-
te
hiriyle
megul
bilmemilerdir
olarak ki:
zamanlarn
Fkhn
kaybetmilerdir.
Bunu
zâhirinden maksat, hükümetin,
memleket idaresi için konulmu kanunlara riayeti salamaktan baka bir ey deildir. Âhiret için gerekli olan bundan baka bir ilimdir. Zâhir Fkh ile i gören kii öyle sanr ki, her ey zâhir ilim gereince olur ve âhirette faydasn gösterir. Bunun örnei öyledir: Bir kimse zekat maln yln sonunda karsna balasa ve kars da o mal yine ona balasa, zâhir fetvaya göre o kiiden zekât düer. Yani sultann memuru ondan zekat isteyemez. Vergi memurunun gözleri zâhirî mülke bakar. Mülkteki zekât ise yl tamslanmadan önce mal karsna vermekte ortadan kalkar. Kimi olur ki, buna fetvâ alrlar. Bunu yapan bilmez ki, bir kimse bu ii zekât vermemek için yapyorsa Hak Teâlâ'nn urar. Tpk zekât vermeyen kimse gibi
hmna
Çünkü bahillik (cimrilik) tehlikelidir. nsan öldürür, heeder. Oysa zekât bahilliin çirkefinden temizlenmektir.
olur.
lâk
HÜCCETÜ'L-ÎSLAM ÎMAM-I GAZAL Pisliin taharetidir. Tehlikeli olan bahillie
bun olmaktr. Ona
mak
hiylesi
hiyle
ile
inkiyat etmektir.
bahillie
bahillie
ba
ba
emenin
254
ba emek,
ze-
Karsna mal balabir amelidir.
eersen sen de gerei
Böyle
gibi
bir
heiâka
urarsn. Sen, bu hiylenle nasl kurtulu bulursun?.. Artk böyle bir erkek, bunun gibi karsna nikâh akçesini verme-
mek için
azapta bulunsa, hakem meclisi ile ilgili zâhirî fetva veya bir ibra da alsa, berât etme, yani temize çkma sahihtir.
Çünkü dünya yargc (kads) söyleneni
dinler, dilden
Gönül yolunu bilmez. Fakat öteki dünyada, âhiret cihannda bundan sorumlu olur. Çünkü kadnn mihrinin ibras zorla olmutur. Hatta bunun gibi, eer halkn ortasnda bir kiiden bir ey istese, o da utandndan verse zâhir fetvâda bu isteyi ve al mubahtr. Gerçekte bu zorla olmutur. Gönlü, utandrma kamçsiyle gücendirip mal almakla, açkça bir sopa ile bir kiiyi döüp, zulümle almann hiç fark yoktur. Bu ve bu hal gibi çok olaylar olur. Bir kimse zâhir fkhtan baka ey bilmezse, daima bunun gibi zanlarda bulunur. Din srlarnn bu inceliklerini anlayaanlar.
bunlarn arasnda da marurlar
çoktur.;
çlerinden
nafile ibâdetlerden ötürü farzlardan geri lar
bir
ksm
kalmulardjrJOn-
taharet vesvesesinden ötürü çok temizlensinler diye
namaz
kimseye benzerler. Anasna, babasna, yoldana deli saçmas gibi sözler söylerler. Abdest suyunun temizlik ve pisliinde uzak üpheler, kukular ortaya atarlar. Ama kendisine yiyecek sunsalar, lokma vaktini geçiren bir
eyin
olduunu sanr. Kimi olur ki, kesin haram olan eyden saknmaz. Çplak ayakla yere basmaz ama, haram olan eyi yer. Ashab- Kirâm'n sîyretini unu-
verseler her
tur.
helâl
===========^^
255 Hz.
Ömer
(Allah
ÖLÜM ve KIYAMET
ondan raz
olsun),
öyle buyurmutur:
T* Tek bir harama dümeyeyim diye yetmi yolda haramdan el çektim. Bununla birlikte Hz. Ömer, sinden abdest ald.
Bu bölümdeki -
kiiler,
temizlik ihtiyatna
marclarn
bir
yiyecee duyulan
deimilerdir. htimal
ykad
bir bezi
kadnn
Hristiyan
testi-
ihtiyat, taharet ki,
bir
kimse ça-
nazarnda bü-
giyse onlarn
yük günah ilemi olur. Resûl (S.A.V.) kâfirlerin hediye olarak yollad hrkalar giyerlerdi. Ashab- kirâm, kâfirlerin ganimetinden ele geçirdikleri elbiseyi giymilerdi. Suya ko-
yup ykadklarn
kimse rivayet etmemiti. Aksine, kâfirlerin silâhlarn bellerine balar ve o silâhla namaz klarlard. Silâhn demirine nasl su vermi, onun için harcanan yaptrtc neden Vyaplm üstündeki deri ne derisi diye hiç
düünmez:
— Bunlar namaz artlarna göre ilenmi deildir! demezlerdi.
O
mübalaa
kara
bir
kimse, midesinde, dilinde ve
ba-
göstermeyip baka eylerde takngösterirse o kii eytana uak ve halka mas-
ka uzuvlarnda lk,
halde
bile
ihtiyat
olur.
Belki bütün
bu artlar yerine getirse de:
1— Suyu fazla fazla israfla getirse de: 2— Namazn vaktini geçirse de: O kii yine de marur olmu (aldanm) ilk
olur.
Bu
ihtiya-
tn artlar, taharet kitabnda uzun uzun anlatld. Bir ksm kiiler de vardr ki, namaz niyetinde vesveseli olurlar. Niyette seslerini yükseltirler, ellerini siiker, sallarlar. Kimi za-
man da bu vesvese yüzünden niyet edinceye
niyetlerini
kadar imamla klnan
bozup yeniden
birinci rekât
kaybol-
HÜCCETtTL-ÎSLAM ÎMAM-I GAZAL
mu
olur.
Bu
gibi
kimseler bilmezler
borç ödemenin ve zekât vermenin
ki,
256
namazn
niyeti gibidir.
niyeti,
Hiç kimse,
borcunu ödedikten sonra ödeme niyetinde vesvese ederek borcunu bir daha ödemedii gibi verdii zekât niyetinin shhatinden üphe ederek tekrar zekât vermez. Bir takm kiilerin vesvesesi Fatiha sûresinin
okunuunda olur.
Harf-
ucundan tam tamna okumaya kalkmakla megul ederler. Oysa senin gönlün o kelimeleri doru-dürüst söylemekle deil, onun mânâsyte megul olmaldr. Ve: leri dilinin
f— Elhamdülillâhi! (övgü
ündüün, Allah ükür
— yyake Na'büdü bütün
Allah'a mahsustur)derken dü-
olmaldr. (yalnz sana kulluk ederiz) derken
düüncen Allahu
teâlâ'nn birlii olmaldr.
— yyake Nestain (yalnz senden yardm bütün
fikrin,
acizliini
— hdines
-
dileriz)
derken
düünmektir.
sratel
-
Müstakîm'i
(bizi
okurken de yalvarma, yakarma bata
doru
yola yönelt)
gelmelidir.
/
Halbuki o kii:
— yyake, derken gönlü, onu tam çkaca yerden çkam
diye düünür. Bunlarn okudum mu okumadm mânasn hatrna bile getirmez. Dorusu, böyle düünül-
rarak
memelidir. Nitekim, bir kimse bir
padiahtan
bir dilek dile-
se ve:
— Ey emir! diye
bir
M harfini doru söylemek için bu sö-
zü tekrar tekrar söylese,
üphe yok ki,
de dayalcmeebe müstahak Yine hitlere
bir
Emir kzar ve o kii
olur.
ksm halk vardr ki^zühdün yolunu tutarlar. Zâ-
mahsus
elbiseler giyerler.
Âz yemek
yerler.
Her ne
ÖLÜM ve KIYAMET
257
kadar malda zâhit olurlarsa da makam ve mevkide zâhit olmazlar. Kendi hallerini halkn gözünde süslü gösterirler. Onlar kadarn bilmezler ki, makam maldan daha beter
u
ziyanadr. Makam terk etmek daha zordur, ancak makam ve mevki umudu iledir ki, bütün ac ve skntlar çekilir. Zâhit denilen kii mevki
man ona
—
bir
Belki
Ama
hrsn brakmaldr.
ey verilse almamal
bana
ve:
zâhit kii dmez^ler! diye
düünmemelidir.
bunlara:
— Sen bu verdimizi görünüte tahaka
Kimi za-
ver!,
al!
Ama gizlice bir müs-
deseler bu söz ona ölümden beter
Çünkü ona
gelir.
maldan da olsa o, halkn kendisini zâhit sanmayacandan korkar. Bununla beraber, varlkl kiilere, fakirden çok sayg gösterirler. Öyle ki, zenginlere hürmetleri normal snr aar. verilen
mal
helâl
te bunlarn hepsi gurur (sapklk ve aldanmlk) Bir ksm halk da vardr ki,jamellerini son derece
dr.
ileri
bir
mertebeye iletirle^ Mesela günde bir rekât namaz klarlar. Nice bin tebih dile getirirler. Ve bütün gece uyank durular. Bütün gün oruç tutarlar. Lâkin, gönüllerini kötü huy ve ahlâktan artmaya güç sarfetmezler. Onlarn kalpleri, riyâ, hased ve kibir ile doludur. Böyle kiiler kötü huylu olurlar. Allah'n kullarna hmla söz söylerler. Sanki herkesle dümanlklar ve hesaplar vardr. Bu gibi kimseler, kadarn bilmezler ki, kötü huy bütün ibadetleri bâtl klar, ortadan kaldrr. Bütün ibadetlerin temeli ve sermayesi karlksz güzel ahlaktr. Bu bahtsz kii, sanki kendi ibadetinden dolay halkn minnetini bekler. Bütün kiilere hakâret
u
gözüyle bakar. Kendisini görmesinler diye halktan uzaklar. unu bile bilmez ki, zâhitlerin ve ibadet edenlerin
ba
HÜCCETÜ'L-ÎSLAM MAM-I GAZAL
258
Muhammed
Mustafa (S.A.V.) bütün cihan halkndan güleç yüzlü ve güzel ahlâklyd. Elbisesi çok kirli, kendisinden herkesin uzaklat her fakir ve yoksulu kendine yakn oturturdu. Elini eline verirdi. Kendi ustasnn dükkân
olan
üstünde dükkân tutulan ahmaktan daha aptal kim vardr! O dertsiz gönüller ki Mustafa'nn (S.A.V.) eriatna ve siyretine uymazlar, bunda daha büyük aptallk nasl olur?
[üçüncü Tabaka: Bunlar topluluk
arasnda
ki,
,hiç bir
olduu kadar gurur
(aldan-
gururlu sofhilerdirj
sofîler içinde
Çünkü, yol ne kadar ince, murad ne kadar aziz olursa üphe ve gurur o kadar çok olur. ]
ma)
yoktur.
r-
-
Tasavvuf üç dereceye Birinci
kavumak
demektir:
ii
\
derece: Nefsi kahrederek üzerinde asla tasarruf
klmamaktr. Kendisinde ne ehvet, ne kzgnlk hali kalr. sfatlarn kökünden kesilmesi demek deildir. Ama bu, Aksine bunlar eriatn emri altnda olmaldr. Bu, fethedilen
u
halknn öldürülmeyip itaat altna alnmasna benzer.^Onun sinesinin kalesi de bu kale gibi eriat sultannn bir
kale
elinde fetolur.
p
Bu dünya ile öteki dünyann hatrdan silinip gitmesidir. Bunun mânâs/his ve hayâl âleminden geçmi olmaktr? Çünkü, bir ey his ve hayâl âlemine gelirse dört ayakl canllar da onda ortaktr. His ve hayâl âleminde olan eylerde bütün ehvetin, kzgnln, kan ve fercin nasibi vardr. Cennet bile hayâl âleminden uzak deildir. Bir eyin yönü varsa hayâlin de ona yolu vardr. Anlattmz âleme erien kiinin yannda helva ve kzartma et, yaban otu gibidir, çünkü o kimse unu bilir ki, hayhal ile gelen ey ;
kinci derece:
hasistir, aptallarn,
—Cehennem ri
budur.
aklszlarn, eblehlerin
ehlinin
çou ebleh olan
nasibidir. Ve:
kiilerdir, dedikle-
ÖLÜM ve KIYAMET
259
lâl
Üçüncü derce: Kendisini HakTeâlâ'nn zâtî tecellisi, ceve cemali kaplamtr. Bu âlemle, cisim, mekân ve his
âlemleriyle hiç
ve bunlarla ilgili olan bilginin bu âlemle alâkas gözün ses ve kulan kenklerle olan alâkas gibidir .ki, bu'gitsi zarurî olarak, o âlemden nasipsiz kalr. Yani ne hayâl iler, ne his duygulanr. Sofî bu daireye eritii vakit, tasavvuf makamnn ilgisi
yoktur. Belki, hayâl, his
balangcna erimi
Bundan öteye de nice makamlar vardr. Hak Teâlâ ile onun öyle halleri olur ki, onlardan söz etmek, yorum yapmak, tâbirde bulunmak zor olur. Bir ksm kiiler de hulûl (geçme, girme) dediler. Din
olurj
her ne kadar derin olursa olsun, o hal bir kiiye vâki olursa, yine de o halin tamamn anlatmaya gücü yetmez. Her ne söylerse açk küfür görünür. O, aslnda hakldr. Lâkin o hale eren kiide bu halden bahsetmek gübilgisi
cü yoktur,
j
Tasavvufun örnei budur. Onun dier aldatc ve yanl yanlarn örenmei bil. Bunlardan bir ksm, hrkadan, seccadeden baka bir ey görmemilerdir. Söyledikleri de garip garip lâfzlardr. Tasavvufu, tarîkat ehlinin hatrna gelen bir vesvese, bir hayâl ve balarn sallamaktan ibaret sanmlardr. Öyle düünürler ki, onlarn hali de böyleydi. Zâhirde bu görünen gibiydi. Bunlarn benzeri acuza bir kadn gibidir ki, bana külah giyer ve feracesinde silâh tar. Kahramanlar safnda bulunur. Örendii nice cenk ve
bahadrlk
Sonra padiahn önüne gelir, adn yiitler defterine yazdrmak ister. Sufttan da yüzüne ve giyimine barak ondan yalnz bir niâne görmek ister. O kadn soyunca veya bir baka kii ile döütürünce onun bir acuze olduunu görülür. Padiah a: iirleri okur.
— Bu kii Bu
fillerin
aya
altnda
suretle hiç bir kimsenin,
buyruk
verir.
padiahn önüne gelip
o ka-
ezilsin! diye
HÜCCETÜ'L-SLAM MAM-I GAZAL dm
gibi
padiahlk ululuunu
hafif
260
görmee
cesareti kal-
maz. Bir ksm insan vardr ki, perhizkârlkta, riyaset yolunda giderler. Onlarn ehvetleri kendi özlerince alt edilmitir.
Kedilerini
batan baka Hak
Teâlâ'ya teslim ederler.
halkasndan otururlar. Onlara baz haller de görünmee balar. Gelecek günlerde olacak eylerden
Tekkelerinde
zikir
Eer
günah, bir kusur ilerse onlara birtenbih gelir. O hallerinden uyandrlr, ikaz edilirler. Sonra sonra zaman olur ki, peygamberler ve melekler lâtif örnekler içinde ve güzel biçimlerde onlara görünmee balar ki, kendilerini felekler içinde dolar görürler. Gerçi bunvardr. Ama onlarn hali, içinde hem larda bir hakikat yalan, hem gerçeler bulunan rüyalara benzer. Lâkin uykuya varanlar rüyaya ve hayâle dalarlar. Uyank olan ise yalnz hülyâya dalar. Böyle hallere varan kiiler de marur haberleri olurlar.
bir
ba
(aldanm)
olurlar.
Ve öyle
derler:
— Yedi kat gökte ve yerde ne na
ne yoksa, hepsi ba-
göseterildi.
Onlar öyle sanrlar bi
var,
ki,
evliyaln son
Cenâb- Hakkn acaip sun'undan
yoktur. Bir
olan her
hali
budur. Halku-
kl kadar haberleri
ey anlam deillerdir. Öyle sanrlar
eyin hepsi
kendisinin
gördüü
ki,
varlkta
kadardr.
Bu dereceye yükseldikleri vakit onlar ii tamamland sanrlar. Bunun sevincine düerler. Daha yukardaki makamlara erimek isteinde ihmalcilie balarlar. Zaman olur ki, kahra urayan, malup olan nefisleri, yava yava yeniden ba kaldrmaa balar. O kii de bu hallerin kendisine gösterilmesi
ine
ile
kendi nefsinden emin olarak kemâle eriti-
inanr.
te itimat
büyük
Hem de
o görünen hallere edilmemelidir. Güvenirlik, yalnz kalbin tasa ve hebu,
bir gururdur.
vesten dönüp eriata boyun emesidir. Hiç di
özünde
eyh le
tasarrufu
Ebul
-
bir
sfatla ken-
kalmamaldr.
Kasm Günganî (Allah
rahmet eylesin)
öy-
demitir:
—
Suda yürümek, hava boluunda uçmak, gaybtan
keramet deildir. Keramet, kiinin batan baa emirlere uymasdr. Yani onun, benliinin batan baa Rabbinin fermanna itaatkâr olmasdr. haber vermek,
te haller
eylerin hiç
gibi
güvenilecek
mümkündür
ey
ki,
biri
budur. 'Ama öteki harikulade olan
eytan
iidir.
eytann gayb
âlemin-
den haberi vardr. Kâhin denilen kiiler de gayb âleminden haber verirler. Onlarda acaip haller görülür. Bu zaman güvenilecek hal, kendi benliinin gidip onun yerine eriatn oturmasdr. Eer bunu baardfrsa sana ne denirse gam çekme ki, sinende olan kzgnlk köpeini ayaklar altna alp kahre urattn! Gerçekte büyük, kocaman bir aslana bindin] Gaybdan haber verejniyorsan kayg çekme! Çünkü kendi aybn ve gururunu bilin. Kendi nefs eytannn oyun ve hiylelerinden, âfetlerinden haberler aldn. Kendi aybndan haberli olursan ite o, senin gaybndr. Eer su üstünde yürüyemedinse, havada uçmaa güç yetiremedinsen yine üzüleyim deme ki, his ve hayâlin ötesinde makamlara kavumusan ve o âlemde seyreylersen (yürüp gidersen) su üstünde yürüyüp havada uçmu olursun. Ve hele
bulunduun mekândan çkamadnsa, sahray bir gecede geçemedinse, sakn gam çekme! Çünkü dünya tehlikelerinden kurtulua erdin, bu dünya ilerini ve onun zorluklarn geride bkatn, sahradan daha tehlikeli ve zor olan sahray geçmi bulundun, demiktir. Uçup yüksek bir dan tepesine ayak
basamadm
Eer
üpheli
bir
tehlikeli geçidi
atlam
ol-
diye üzülme.
akçe üstüne ayak basmadnsa
.
HÜCCETÜ'L-SLAM ÎMAM-I GAZAL ===== dun demektir ki Hak Teâlâ Kur'ân'da o en için "öyle buyurmutur:
262
tehlikeli geçit
"Fakat üstünden geçidi amaya girimedi. O zor geçidin ne demek oldugnu sen bilir misin?" (Beled Sûresi: 12-13).
anlam udur:
Yani bunun
— nsan, verdiimiz nimetlere ükretmedi. Ve mala menin
er-
geçidine girmedi.
tehlikeli
kavmin gururlularnn kimi cinsleri bunlar anlattk. Tamam anlatlrsa söz uzar, gider. Bir
gibidir
Dördüncü Tabaka: Zenginler, mal olan kiselerdir bunlarda da marurlar (aldananlar) çoktur. Bunlarn [
ki,
ki,
bir
ksm lar.
mescit, han, köprü yaptrrlar. Bunlara para harcarKimi zaman olur ki, mallarn imârete harcarlar. Zaman
o mallarn haramdan elde etmi olurlar. O zaman onlara vacip olan vazife, oth mal sehiplerine geri vermetirj olur
ki,
Ama onlar o mal
yeni yeni yaplara sarfederler.
da günahlar ziyâde
nna
olur. Kendileri
iyi
bir
i
Bu zaman
iledikleri zan-
düerler.
Yine
bir
tam
kiiler
vardr
ki,
her ne kadar helâlden harç
ve sarfeder^lese de maksatlar, riyâdr. Öyle ki, eer bir altn para harcasalar, kendi adlarnn mermer veya tula üstüne
kazlmasn
isterler.
Eer ona:
— Adn yazma!. Veya:
— Baka min
birinin
yaptn Allah
Bunun
riyâ
adn bilir,
Çünkü zaten bu hayrlar deseler, buna hiç raz olmaz. yaz!
olduunun nian udur
adamlar, içi ve korucular
olur.
Onlar
ki,
bir
o kiinin
ekmee
ki-
fakir
muhtaç
= ÖLÜM
263
ve
KIYAMET
bulunduu halde kendisi maln yap yapmaya harceyler. Oysa o fakirlere datmak en faziletli i iken onlara bir ey koklatmaz. Bu neden oluyor! Çünkü onlarn alnlarna:
— Bunu diye
olu falân yapt! Allah ömrünü uzun yaz yazmann imkân yotur. filân
ksm
etsin!
sade maln helalini harcarlar. Daima hayr ilemeyi dilerler. Ve bu ileri ihlâsla, temiz gönülle yaparlar. Lâkin mescidin süsüne, nakna ve ziynetine varlklarn harcarlar, bundan iki kötü i meydana Bir
insanlar vardr
ki,
gelir:
1— Biri, süslerle
2
namaz klarken halkn gönlü o nak,
megul
olur.
— Öteki de, o
lenmesini
tehzîp ve
gibi kiiler evlerinin
isterler. Becerikli
olmay
de mescit
dilerler.
gibi
Dünya
süs-
gözleri-
ne süslü görünür. Mescide ziyneti, süsü sokan kimse iyi bir i yaptn sanr, ama Resûl (S.A.V.) bu türlü naklar hakknda öyle buyurmutur: "Mescidi ne
nz o zaman
zaman
süsler,
Mushaf' nakla yaldzlarsa-
helâk olursunuz."
Oysa mescidin onarm ancak gönül alçakl içinde bulunan kiilerce olur ki, bu gibi kiiler dünyadan nefret duymulardr. Bir ey gönül alçakln ortadan kaldrrsa, bu dünyay halkn gözüne ziynetli gösterirse mescidi viran hale getirir. Bu bahtsz kii de mescidi süslemekle hakikatte
orans Bir
virân eylemitir.
ksm
insanlar
da
evlerinin
önünde
fakirleri,
yoksul-
lar toplarlar. Maksatlar:
— Filân kii sadaka datyor! denilmesidir. az
Yahut sadakasn meddaha veya bilinen
bir
Ifrîaf
yapan
kiiye
bir dil
verir.
ehline yahut bir
Ya da hacca giden
HÜCCETÜ'L-SLAM ÎMAM-I GAZAL bir
cemaata,
bir
Hac
kafilesine harcar.
kendisinden söz etmelerini
264
O
gibi
kimselerin
ister:
Eer, ona:
— Bu mal,
bir
ana
-
baba
san Hac yolunda sarfetmekten daha
z
öksüze harcaedersin! desen ra-
yetimine, bir iyi
olmaz.
Çünkü onun tamah, topluluun kendisini ömesindendir. Öyle sanr ki, kendisi iyi bir i ilemektedir. Halbuki o iin kazanc, zararndan çok azdr. Yine öyle
eli
sk
olurlar
ki,
ksm
bir
farz olan zekâttan
insanlar,
fazlasn elden
çkarmazlar. Mecbur olduklarndan fazla hiç bir ey vermezler. Sonra zekât ve öürü ancak kendi hizmetlerinde bulunan kimselere, öretmen veya örencilere verirler. Eer kendi' dersinden el çekseler o zekât ona vermezler. Zekât olarak verdiklerinin örencini tutarlar.
yapt
bir ile
karlk
Hem:
— Ben zekâtm verdim! diye zanna düer, hem de: — Çocua yapt iin karl verdim! bir
der.
Kimi verilir.
zaman
zekât ulu kiilere hizmet edenlere Ve bunula onlarn efaati istenir. Tâ ki, o ulu kiinin olur
yannda o da hatrl
ki,
Bu zekâtla nasl muradna eriebilir ki, kendisinin öülmesini düünür? Ve bunu tamah gösterir? Hem de kendisini nasl zekât vermi olsun
ister.
sayar? Yine bir ksm insanlar öyle cimridirler ki, zekât için kl kadar bir ey vermezler. Mallarn saklarlar. Abidlik, zâhitlik
gösteriinde bulunurlar. Gündüzleri oruç
gece namazlar olur
ki,
ba
klarlar.
Bu
arynca ba
zavalllar bilmez
ki,
tutar, geceleri
öyle ilâcn ayaklarna sürerler. Bu gibi kimselerin
hastaln
sebebi çok
benzeri
yemek
deil,
ÖLÜM ve KIYAMET
265
Bunun da ilâc aç kalmak deil, çok ma! harcamaktr. Bu ve bunun benzeri olan haller, böyle zenginlerin gururudur. Halkn hiç bir snf bu gururdan (aldanmadan) kurtulmu deildir. Meer ki bir kimse bilgisini artrm, bu, cimriliktir.
kitapta
açklanm
etmi
Bu bilgilerle mücehhez olan kimseler, ibadetlerin, nefsin ve eytann insan aldatmasnn zararlarn bilirler. Sonra Hak' Teâlâ'nn dostluu ona galip gelir. Ve dünya sevgisi, onun gönlünden uçup gider. Dünya gözünün önünde ancak zaruret miktar kalr. Sonra ölüm, göz önünde hazr görülür. Artk ölüm hazrlklarndan baka ilerle uramazlar. Bu da Allah'n kendilerine kolaylatrd kimseler için kolay olur. Allahu Teâlâ sevdii ve honut olduu elerde bize kolaylk verir. (nallahu Teâlâ). bilgilerle
kendini teçhiz
olsun.
HÜCCETÜ'L-SLAM MAM I GAZAL
266
HASET ve ÂFETLER r
j
Öfke kine sebep
olur, kin
de hasedi dourur.] Haset,
in-
"**
san
öldürücü, helâk edicidir.
Resûl aleyhisselâm
öyle buyurdu:
"Haset, güzel huyu yer.
Tpk
atein odunu yedii
gibi."
Yine öyle buyurdu:
"Üç
ey
vardr
ki,
kimse onlardan uzak deildir:
1.
Kötü zan,
2.
Uursuzluk sayma,
3.
Haset.
Bunlarn ne olduunu, ilâcn size öreteyim mi? Sana bir kötü zan gelirse onu inceleyerek üstünde durma. Uursuzluk hissi gelirse ona güvenme, inanma. Gönlünüzde haset doarsa dilinizi ve elinizi haset yolunda ilemekten
saknn." Yine Resûlullah Efendimiz söyle buyurdu: "Sizin
aranzda
bir
ey belirmee balad
benim ümda haset ve düki,
helâk etse gerektir. O manlktr. Muhammed'in can kendi hükmünde olan Allahü Teâlâ'ya yemin ederim ki, bana iman etmezseniz cennete giremezsiniz. Birbirinizi de sevmezseniz imannz olmaz.
metimin
Hem
çounu
nasl dost olursunuz, onu size haber vereyim mi? Selâm vermenizi açktan gösterin." siz birbirinizle
======^^
267
ÖLÜM ve KIYAMET
Musâ peygamber bir kiiyi Ar'n gölgesinde dü. Musa onun yerini arzulad ve:
— HakTeâlâ'nn katnda oturmak aziz Onu
oturur gör-
bir kiiliktir, dedi.
Allahü Teâlâ'dan sorarak:
— Yâ Rab, o kimdir? Ad nedir?, dedi. HakTeâlâ:
— Onun adn söylemem! Yalnz, onun ilminden haber vereyim
ki,
babasn
o kii, kimseye haset
incitmemitir.
kimamtr. Anasn ve
Kouculuk, münafklk
yapmam,
söz götürüp getirmemitir! diye buyurdu. Zekeriyya aleyhisselâm da öyle demitir:
— Hak Teâlâ öyle buyurmutur: Haset eden kimseler benim nimetimin dümandrlar. Benim kullarm arasnda paylatrdm ksmeti beenmezler. Resûlullah Efendimiz de
— Alt
tâife
henneme
dedi:
günah ile hesapsz olarak ceBeyler zulüm yaptklarndan, Araplar ta-
vardr
giderler.
öyle
ki,
alt
assuplarndan, zenginler gururlarndan, tüccarlar hiyanetten, köylüler cehaletten, bilginler hasetten oraya gitmi olurlar."
Enes
—
(Allah
Bir
ondan raz
olsun)
öyle demitir:
gün Resûlullah'n önünde oturmutum. Resûlul-
lah:
— Bu anda cennet ehlinden
bir
kii buraya gelmektedir!
diye buyurdu.
Bu srada ensardan bir kii içeri girdi. Ayann nalnn elinde tutmutu. Saçndan, sakalndan su damlyordu. Yeni
abdest
almt.
HÜCCETÜ'L-SLAM ÎMAM-I GAZAL
268
Ekrem Efendimiz yine o sözleri söyledi. Yine o kii içeri girdi. Bu hal üç gün böylece sürdü. Abdullah bin Amr bin Âs (Allah ona rahmet eylesin) onun kim olduunu bilmek diledi. Yanna gitti. Ona: Bir
gün yine böyle olmutu.
Resûl-i
— Babamla çekiip tarttm. olarak bu
O
akam yanna gelebilir
Ona küskünüm.
Misafir
miyim? dedi.
kii de:
— Ho
ola,
buyurun! dedi.
Abdullah ard arda üç gece ona dikkatle bakt. man uykudan uyansa her zaman Allahü Teâlâ'y gördü. Abdullah da ona:
Ne
za-
andn
— Ben babamla çekimedim. Ona küskün de deilim. Sadece Resûlullah senin hakknda: M Ehl-i cennettir!" dedi. Ben de senin cennet ehli olmana sebep olan dini âmellebilmek istedim! dedi.
rini
O
kii de:
— Amelim
gördüklerindir! diye
Abdullah evine dönüyordu
ki,
cevap
verdi.
onu yeniden geriye çar-
d:
— Ben, imdiye kadar kendisine hayr erimi iyi
kskanmadm.
Hiç
bir
hi$ bir
ki-
kimseye haset etmedim! dedi.
Abdullah:
— te bu sebepledir
ki,
sen, cennet ehli derecesine er-
misin! dedi. Bekir bin Abdullah der
adam vard. Her gün huyla
iyilikler
ki:
kalkar,
Bir
padiahn yannda
bir
padiaha: Ey padiah! Güzel
yap. Kötü kiilere kendi kötülükleri kifayet
ÖLÜM ve KIYAMET
269 eder.
Öyle kiiyi
ker}di
kötülüü
ile
ba baa
brak! derdi.
Padiah da onu azz tutard. Bir gün bir kimse onu kskand. Ona haset etti. Padiaha gitti. Bu senin aziz tuttuun kii senin hakknda "Padiahn az kokuyor!" diyor, dedi. Padiah o kiiye: Bu ite delilin, ispatn nedir? diye sordu. O kii de: Onu yanna çarrsn. Elini burnuna götürdüünü Efendimiz görür! dedi. Sonra o kiinin yanna gitti: Bu akam bizim evi ereflendirir misiniz? Birlikte yemek yiyelim! dedi. O da gitti. Birlikte yemek yediler. Fakat yemein içinde çok sarmsak vard. Padiah onu yanna çard. O kii, Padiah sarmsak koku-sundan rahatsz olmasn diye elini azna götürüyordu. Padiah da o iftiracnn doru söylediine inand. Padiah kime bir kaftan verse iradesini
kendi
yazs
ile
yazard.
Hemen
el
yazs
ölüm ferman yollad. Burada
ile
kullarndan
Sana bu yazy getiren kimsenin ban vur, derisine saman doldur. Bana gönder! buyruu yazlmt. Mühür vurdu. Ve fermabirisine bir
n
masum
ise:
O
kimse de huzurdan ayrld. O kskanç adam onu gördü: Bu nedir? diye sordu. O kimse o
kiiye verdi.
Padiahn ferman
bana bir kaftan balamtr! dedi. O kii de: O kaftan ne olur bana bala! dedi. O da balad. Ferman verdi. O iftirac kii, fermann kendisine de:
yazld
öteki kulun
Ferman olunuyor
ki,
an dolduraym! dedi.
ki,
yama vard, iradeyi uzatt. O kul seni hemen öldüreyim. Derine de
Adam
ard: Allah Allah!
diye
da: sa-
mrl-
dand. Bu baka bir kii için yazlmt. Git, padiaha bir kez daha dan. Fakat ferman alan kul: Hayr! Padiaha danmaa emir yoktur! diyerk iftiracy tepeledi. Ertesi gün olunca kendisine iftira edilen kii yine padiahn yüce katna çkt. Her gün söyledii sözü söyledi, dua etti. Padiah ard: O ferman ne yaptn? diye sordu. O da: Filân kii benden lütfettiiniz kaftan istedi. Ona verdim! dedi. Padiah: O kiinin bana anlatna göre benim için "Az
HÜCCETÜ'L-SLAM MAM-I GAZAL kokuyor!" demisin.
Doru mu?,
270
Bu kii de: Deme padiahm! diye cevap verdi. Ya o gün neden elinle tutar, kapatrdn? O kii bana sarmsak yedirmiti. O halde her gün bana söylediin sözü söyle ki, o "Her kötü kiiye kendi kötülüü kifayet eder." idi. Demek ki, o kiiye kendi sözü yetti. Kskançlk gösteren ve beni suçsuz bir kimsenin ölümüne sebep olacak kadar kötü zanlara salan diye sordu.
azn
bir
kimsenin ölmesi yerinde
bnî irin dedi
bir
i
oldu!
ki:
— Ben dünyadan ötürü
kimseye haset etmedim. Zira ben eer cennet ehlinden isem bakasnda haset ettiim hangi nimetin ne deeri olur. Yok, Allah korusun, eer ben cehennem ehlinden isem dünyann bütün nimetleri benim olsa bunun ne faydas var!..
Hasan-
hiç
Basri'ye sordular:
— Hiç Mü'min haset eder mi?. O
da
u cevab verdi:
— Yakub'un oullarn unuttun mu? Lâkin gönlünde huzursuzluk olur da
Ebû Derdâ der
—
darya
bir
izhar edilmezse ziyan etmez.
ki:
hatrna ölüm korkusu çok gönlüne ne adlk gelir, ne de haset!.. Bir kiinin
gelirse
onun
HASEDN HAKKAT !
Bir
kimse
bir
nimete erise sen onu kerih görür,
been-
yok olmasn istersin Bu ise gelen haberlerin delâleti ile haramdr. Ç^ükü o kiideki bu nimet bir ikram, bir lâhî batr. Hak Teâlâ onu ona mukadder klmez, onun
zevalini,
;
ÖLÜM ve KIYAMET mtr. Onu beenmemek
bir habasettir.
na müyesser ve nasip olmasa
gerektir.
Öyle
O
bir
nimet sa-
nimetin bakala-
rndan zevalini istemek habasetten baka bir nesne ile olamaz.fAma öyle bir nimetin sende de olmasn istersen ve o nimete mazhar olandan eksilmemesini dilersen, onu kötü görmezsen buna "Gpta" derler'Ona Münafese (Gizli haset) de denilir. Bu eer din yolunda olursa gayet makbuldür. Ve belki de vacip olur. Zira Hak Teâlâ öyle buyurur:
"Gpta edenler, artk iyi eylere gpta
etsinler." (Mut-
Sûresi: 26).
taffifin
Yine Hak Teâlâ öyle buyurdu:
"Mafirete erimek
için birbiriniz ile
yarn."
(Ha-
dîd Sûresi: 21).
Resûlullah Efendimiz de
eyden bakasna
"ki
öyle buyurdu:
haset yoktur.
Biri,
Hak Teâlâ'nn
kimseye ilim ve mal vermi olmas, o kiinin de ilmiyle ve malyla amel etmesi. kincisi de, Hak Teâlâ o kiiye ilim verir de mal vermez, o kii ise: bir
— Allah bana da mal vereydi, ben de onun
gibi
amel
ederdim! der.
Bu
ikisi
de sevapta
eittirler. Biri
maln günah
için
har-
casa, öteki de:
— Ben de öyle yapardm! dese bu günah ilemede ne
yi-
beraberlerdir.'*
Bu münâfeseye (rabet etmeye) de haset denir. Lâkin münâfesede bakalarnda olan nimeti kötü görmek yoktur. yerde nîmeti istememek yokturAncak bir zâlime, bir fâska nîmet verilmi ise onlarn zulmünü ve artHiç
bir
fkn
j
HÜCCETÜ'L-SLAM MAM-I GAZAL
272
tracak nimetleri istememek günah deildir. Yalnz o zalim, o fâsk, o nîmeti zulüme ve fska âlet etmi olmaldr. Evet, o zaman böyle bir nîmetin yok olmasn istemek günah saylmaz. Bu ise hakikatte zulmün, fkn, kötülüün ortadan
kalkmasn
istemektir.
Böyle kimselerde nimetin zevalini deil, aslnda zulmün ve fkn zevalini istemenin nian udur: O fâsk kii tevbe ederse sende o kiiyi kerîh görme ve o nimetin zevalini isteme kalmaz. Burada bir incelik vardr. Bir kimseye bir dünyevî nimet verilir. Bir baka kii de ona özenir:
— Onun dilek
gibi
bende de o nimet olsayd! diye kalbinde
doar.
O mas gider.
olmas ile aradaki farkn kalkkalmasndan çok, o kiinin houna
nimetin o kiiden yok
da nimetin bâki
Bakasnda gördüü
bir
nimetin kendisinde de bu-
lunmasn istemek insann yaradlnn icabdr ve günah ey,
bakasnn
elindeki nimetin
yok
HASEDN LACI r Haset gönlün büyük ve amel macunudur. 1
bir
hastaldr. Onun
ilâc
da
ilm
1
~*
r-
lmi lâc udur: Bil ki, haset dünya ve âhirette kiinin öz benliinin zarar, ziyândr.Ve haset ettii kiinin ise dünya-
da ve
âhirette
faydasdr. j
Dünyada olan zarar öyledir: Hased eden kii her zaman gamdadr, kaygdadrjAzap içinde, endiededir. Çünkü dümanlarndan bir kiiye bile olsun, nimet ermedii gün yoktur. Çünkü o, dümannn azap ve belâda olmas!
ÖLÜM ve KIYAMET
273
n
Ama dümann
dilerdi.
kuru içine düer. Öyle
mek
düman
zaten
azap ve bela çuda onu böyle gör-
Çünkü dünyada hasedin verdii gamdan büyoktur. Böylece bundan büyük ahmaklk ne olur
isterdi.
yük dert
kendi nefsi,
ki,
ki,
yerine kendisi
Hasmna
ise
Çünkü onun o
snr
vardr
dümanndan
ötürü krlr, rencide olur.
kendisinin hasedinden hiç ziyan gelmez.
dümanna verilen
nimetin takdir-i Hakta bir
ne ziyâde, ne noksan, ne önce, ne de sonra olur. Ona ezelî takdir derler. Kimi kimseler de mutlu talih, demilerdir. Her ne sfatla olursa olsun bütün insanlar
unda
fikir
ki,
birlii
etmilerdir
(deitirmenin) yolu yoktur
ki,
Hakkn
takdirini tayirin
Enbiyadan birisi, bu sebeple bir kadnn elinde zavall bir hale gelmi, çaresiz kalmt. O kadn saltanatla hüküm sürmekteydi. O Peygamber, Hak Teâlâ'ya çok ikâyetlerde bulundu. O zaman o Nebîye vahiy indi: .
u
— Ey Nebîm! O kadnn önünde kaç! Tâ
ki,
onun müd-
o müddet ezelde takdir olunmutur. Hiç deitirilemez.
deti dolsun. Ki
zaman
Yine enbiyadan birine lundu.
Alad,
inledi,
bir
belâ erimiti.
Çok duada
szlad. Ona da Yüce Allah'tan
bir
bu-
u va-
hiy geldi: "Yeri,
göü yarattm gün
dersin, senin içni
Eer nn
bir kii,
senin ksmetine bu dütü, ne
ksmet ayrmay yeniden mi yapaym?"
kendisinin hasedinden ötürü, bir
bakas-
olmasn isterse yine zarar kendisine döÇünkü o da bakalarnn hasedine urar. Hem
nîmetinin yok
ner, gelir.
de[kendisinin nimeti bâtl
olur.
özünde olan iman nimeti bâtl
Hatta
olur. 7
kâfirlerin
hasedi
ile
HÜCCETÜ'L-SLAM ÎMAM-I GAZAL Nitekim
274
Hak Teâlâ öyle buyurmutur:
"Kitap ehlinden kimileri seni doru yoldan saptrmak isterler. Oysa onlar ancak kedilerini saptrrlar. Ama bunu anlayamazlar." (Âl-i mrân Sûresi: 69)
Böylece haset, hasette bulunanlarn dünyada azabdr. Ama âhiretteki zarar daha ziyâdedir. Çünkü haset edenin kzgnl, Allahü Teâlâ'nn takdirine kar gelmek demektir/ nkâr ise Hak Teâlâ'nn nimet takdirine kar çkmak demektir ki, Yüce Allah onu hikmetinin kemâli ile var etmitir. Ve takdiri bozmaya kimseye yol vermemitir. Allah'n birliine kar bundan fazla nasl hiyânet olabilir? Bundan sonra bir müslümann efkatinden el çekilmi olur. Bu yol-
da eytanla ortak olunmu olunur. Bundan ziyâde daha ince uursuzluk ve kötülük olur. Ama bir kimsenin haset ettii kiiye dünyada ziyân olmadnn açklanmas udur ki, haset duyulan kimse haset edenin azaba dümesinden baka ne diler? Hem hasetten daha büyük ne azap olabilir?
Çünkü
sz
olur. Diler ki,
mazluma benzetmi olsun. Senin haset ettiin kimse eer senin öldüünü iitse yahut kskançlk hastalndan kurtulduunu duysa rahat-
d
eyin
hiç bir zalim yoktur
ki,
hasette bulunan kii haset ettii, kskanderdini çeksin dursun. Kendisi ise daima nimet
ve sevinç içinde kalsn.
Ama o haset ettiin
kimseye dinde faydal olduunun eseri udur ki, senin hasedinden ötürü o kii mazlum mevkiindedir. [Zaman olur ki, dilinle veya hareketlerinle ona bir satamada bulunursun. Bu sebepten de senin hasenatn, sevaplarn onun hasenat defterine yazar, onun günahlarn da senin boynuna asarlar. Oysa senin dilein onun nimetinin yok olmas iken yok olmaz, onun âhiret nimeti daha da artm olur. Sana kalan kazanç ise dünya azabdr. Âhiret azabna da temel atm olursun. Oysa sen kendini, özünün dostu ve eytann düman sa-
ÖLÜM ve KIYAMET
275
te
nrdn.
dem i
bu
düman, senin düma-
aksi oldu. Yani kendinin
eytann ise dostu olmu oldun. eytan ki, nnd, onu sevindirdin. Çünkü iblis, hased ettiin kimsede olan ilim, takvâ, makam ve mal nimetlerinin sende bulunmadn görünce, onlara rza gösterip âhiret sevabn bulacandan korkar ve seni hasede tevik ederek:
— Ondan bu Çünkü
âhiret
kimse
bir
mükâfatn kaldraym!
ilim ehlini, din ehlini
der.
severse, onlarn
makam olur.
ve hametine raz olursa yarn onlarla beraber Nitekim Allah'n Resulü öyle demitir:
eer
kimseyi dost tutarsa yarn o kii
ile
— nsan, ya öretici, ya örenic ya da onlarn dostu
ol-
kimse
"Bir
bir
harolur!"
birlikte
Denmitir
ki:
maldr.
Kskanç adam rum kalan
kiidir.
(hasût kii), bunlarn üçünden
Haset edenin benzeri,
de mah-
dümanna bir ta
dümann vurmak ister, ama ta o dümana demez. Geri döner, sa gözüne çarpar ve onu kör eder. Hasetçi buna kzar. kinci ta yine alr. Daha kuvvetatan kii gibidir
lice atar,
par.
O
ki,
ta yine geri döner. Bu sefer sol gözüne çarde kör eder! Yine bir ta daha atar. Ta yine
fakat
gözü
geri döner,
bu sefer hasetçinin
ban
yaralar. O,
talar
ama dümanna ta erimez. Düman selâmette Ta atan temâa ederek güleri Kskanç kiinin hâli
arttrr, kalr.
ite budur. Bunlar da kskanç olann tüm
kskançlk onu
âfetleridir.
Eer
açtrp gybet ettirmeye sevkederse, yalan sölerse Yüce Allah' inkâr ederse bunun günâh, can yakmas da ziyâde olur. el
kaldrmaya,
dilini
HÜCCETÜ'L-SLAM ÎMAM-I GAZAL Her kii hasedin öldürücü
Eer o
bir zehir
276
olduunu
kiinin akl varsa hasedi kendisinden
bilmelidir.
giderir.
r [
Ameli lâç udur: Mücahede ederek kskançlk ve haset
insann içinden kazmas, yok etmesi, pürmesidir. Hasedin sebepleri unlardr:
sebeplerini
silip
sü-
— büyüklük taslama, 2 — Kendini beenmilik, 3 — Dümanlk, 4 — Makam, mansp sevmektir. Kibir,
1
Bunlardan bakalar
hm konusunda önce
zikredilmi-
Bunlarn mücahede ile gönülden atlmas gerekir. Kökü mücahedeler ile kaznmaldr. [ Bunu kolaylatran yol da asla bir kimseye haset edilmemesi, kskançlk gösterilmemesidir.Eer hasedin yok olmasna imkân yoksa kskanç-
tir.
ln
dourduu
her
eye
aksi harekette bulunmal,
onu
susturmaldr. Meselâ haset ona:
— Söv, say, aypla! derse o kii haset edecei kimseye dua
etmelidir.
Büyüklük,
gönüllülük göster!
Eer:
çal! derse o
ile
kibirlilik
göster! derse sen alçak
Dümann nimetinin yok olmasna
arkadalk, yoldalk et. Gybette bulunmamal, aksine o kiiye dua edilmeli, alk tutulmal. Tâ ki, o kii bunlar iitir, gönlü ho olur, kskançl ve dümanl ortadan kalkar, kesilir. Nitekim HakTeâlâ öyle buyurmutur: "Sen kötülüü en güzel hareketle (iyilikle) kov ki, dümann olan kimse sana en yakn dost olkii
sun." (Fussilet Sûresi: 34)
Eer
O zaman eytan sana yaklar:
alçak gönüllülük/tevazu gösteri rsen ve o kiiye
edersen
âcizlik
ve alçaklk sfatiyle vasf lanrrsn!
der.
dua
ÖLÜM ve KIYAMET
277
Ama senin
gücün, dilein, kararn kendi elindedir,
sen Hak Teâlâ'nn buyruunu tutarsn, dilersen sözlerini...^ Bil ki,
hasedin hilafn ilemek daha
diler-
eytann ulu,
daha
daha iyidir. Fakat böyle ilâç acdr. Sabredilmesi güçtür. Ancak ilim kuvveti ile sabr gösterilir. Haset eden bilmeli ki, kendisinin dinde, dünyada kurtuluu ancak bundadr. O da o acla sabretmektir. Dinde, dünyada helâki kskançlktadr. Aclna sabr gerekmeyen baka hiç bir devâ yoktur. Acs olmayan devâ yoktur. Ac da olsa böyle bir ilâc kullmanmaktan umut kesilmemelidir. Çünkü hastalk gelince vücudu ifaya kavuturma umudiyle zahmete katlanmak gerekir. Yoksa hastalk o kiiyi öldürür. lâç zahmeti ölüm zahmetinden daha çok deildir. faydal,
HASET ve ONDAN MES'ULYET v"
Eer çok mücahede
edersen
galibiyet
öyle
olur:
Sen,
eden kimse ile seni dost edinen kimse arasnda gönlünde bîr fark bulursun. Her birinin mihneti vücudunda eit olmaz. Dümannn mihnetini tabiatinde daha kötü görürsün. Ama sen kendi tabiatn (yaratln) deitirmekten mes'ul deilsin, çünkü sende buna kudret yoktur. Ama iki nesneden sorumlusun:*! seni rahatsz, huzursuz
da
ve sözle bunu vurmamalsnV Biri de, bu haset sfatn kendi özünde görünce akl ve ilim gücünle onu kalbinde söküp atmaya çalmalsn. J \
Biri fiille
Onu
(hareketle)
kalbinden
ima murad etmelisin. kurtulursun.
atmay çok önemli görüp bunu daBunu yapabilirsen haset günahndan
silkip
HÜCCETÜ'L-SLAM MAM-I GAZAL Kimileri
—
bu sfat
için
278
öyle demitir:
Kalbinde olan hasedi söz ve hareketlerinle
vurmazsan ve onun kötü
bir
dar
olduu inancn da
sfat
kal-
binde bulundurursan bu kötü sfatn kalbinde bulunmasndan mes'ul olmazsn!..
Ama dorusu
budur ki, mes'ul olursun. Zira hased haramdr. Hased ise yalnz gönlün amelidir. Bedenin ii deildir. Bir müslümann ac ve zahmet çekmesini istemen, onun saadetine üzülen kimse, elbette bu kötü sfatndan mes'ul olur. Ancak bu sfatn kötü görür, onu beenmezse mes'uliyetten kurtulabilir. [Yine bu sfatn âfetlerini kendinde tamaktan kurtulamaz. Hasetten tam olarak kurtulan kimse, kendisine tevhidin galip
olduu
kimsedir.
•
Hasedin günahndan kurtulan kiinin ruhuna Tevhîd lah'n birliini
tecellisi)
üstün
gelir.
Onun
dostu,
(Al-
düman
kalmaz. Belki:
— Bütün
halklar
Hak Teâlâ'nn
kullardr! diye bakar.
bütün ilerin yalnz bir yerden hâsl olduunu hâlettir ki, her zaman vâki olmaz. Az vâki olur. bi gelir,
geçer.
Bu
halin
sebat olmaz.
Ve
Bu
bir
Yldrm
gi-
bilir.
DÜNYAYI SEVMEK BUTUN
GÜNAHLARIN BAIDIR [Dünya, bütün kötülüklerin badr. Dünyay sevmekse bütün günahlarn temelidir. Bundan daha kötü ne olabilir ki, dünya, Allah'n ve O'nun dostlarnn düman, Allah'n
dümanlarnn da
sevgilisidir;
Hak
Teâlâ'ya
dümanl,
O'nun kullarnn ona eriememeleri için Hak Teâlâ'ya giden yolu kapamasiyle olur, Hak Teâlâ'nn dostlarna dümanl da öyle olur: O düman kendini süsler, bezer. Allah dostlarnn karsnda cilve gösterir. Tâ ki, sabretmekte nice ac erbet içsinler ve onun acsn çeksinler diye...
r [Hak Teâlâ'nn dümanlarna sevgili olmas da öyledir: Onlar kandrarak kendisinin muhabbetine çeker. Çünkü onlarn kendisine olmasn ister. Sonra onlardan kaçp uzaklar, onlarn dümanlarnn eline dümesine yar-
âk
dm
eder.
j
u
yerden ere varan arsz kadn gibi kimine zahmetini, kimine hasretini çektirir. Dünya ehli böylece âhirette de Hak Teâlâ'nn ve azabn görürler.
Dünya,
hmn
Dünyann bu tuzandan üzere onun
âfetlerini bilenler
kurtulabilenler
ve
bir
ondan kaçanlardr. Resûlullah mutur:
bi
ancak gerçek
cad kadndan kaçar giEfendimiz öyle buyur-
Dünyadan uzak kalnz. Ondan kaçnz. Çünkü dünya, îlartjt'tan da, maruftan da daha büyücü, daha caddr.
HÜCCETÜ'L-SLAM MAM-I GAZAL Biz
dünyann
280
hakikatini, âfetlerini, hile
ve oyunlarn,
Üçüncü Ünvan'da, kitabn banda anlatmtk. Burada ise biz onun ayplanmas ve kötülükleri hakknda gelen haberleri söyleyeceiz. Onun hakknda inmi Kur'an âyetleri pek çoktur. Kur'an'dan ve baka peygamsahteciliini
dünyabelâ ve mihnetlerini halka bildirmek, halk o
berlerin kitaplarndan gelen haberlerden maksat,
nn
âfetlerini,
belâlardan
saknd rm aktr.
DÜNYANIN KÖTÜLÜKLER Gelen haberlerde Resûl aleyhisselâm koyunun yanndan geçmiti. Dedi ki:
bir
gün
ölmü
bir
"Görüyor musunuz ki, bu murdar koyun, ne kadar bayahor bir eydir. Öyle ki, kimse ona bakamyor. O Hûda hakk için ki, Muhammed'in can O'nun hükmündedir, Hak Teâlâ katnda dünya bu murdardan daha aadr. Eer Hak Teâlâ katnda dünya bir sivrisinek kanad deerinde olsayd, hiç bir kâfire bir içim su vermezdi."
,
Resûlullah Efendimiz yine
"Dünya
öyle buyurmutur:
lânetlenmitir, mePûndur.
ey lânetlidir. Ancak Hak Teâlâ için
Dünyada var olan her olan mePûn deildir."
Resûl aleyhisselâm yine buyurmutur
ki:
"Dünyay sevmek bütün günahlarn badr." Resûl aleyhisselâm yine öyle buyurdu: "Dünya, müminin zindân,
kâfirin ise cennetidir."
Resûlullah Efendimiz buyurdu Bir kii
dünyay severse
ki:
âhiretine ziyan verir. Bir
âhiretini
severse, dünyaya ziyan
baki ise
onu seçmek
yerindedir."
verir.
kimse
Öyleyse hangi
ey
====^^
28 1
ÖLÜM ve KIYAMET
Zeyd bni Erkam der
ki:
— Ebûbekir'le
ondan raz olsun)
(Allah
birlikteydik.
miktar bal erbeti getirdiler. Ebûbekir o erbeti
bir
ama
götürdü,
Öyle
ki,
hepimiz
Sonra çok çok alad. alatk. O, sonra sustu. Sonra yi-
birlikte ki,
hiç kimse:
alyorsun, yâ Ebâbekir?
Niçin
azna
içmedi, yere brakt.
ne alad. Öyle
—
Ona
demee cesaret ede-
medi.
Vakta
gözünün
ki,
yan
— Yâ Allah Resûlünün
sildi,
ona:
Ne
oldu? Ne-
Eliyle
üzerinden
Halifesi! dediler.
den aladn?
O
da öyle
— bir
dedi:
gün Resûlullah ile oturmutuk. eyi uzaklatrrd. Ama gözle hiç bir Bir
ey
görünmezdi.
Ben:
— Yâ
Resûlallah!' dedim, o
latrdn
koduun,
kendinden uzak-
nedir?
Resûlullah Efendimiz
bana
u cevab buyurdu:
"Dünya idi. Kendisini bana sundu, ben de onu kendimden uzaklatrdm. O geri geldi, bana:
— Sen benden kaçarsn, ama senden sonra gelen ler
benden kaçmasa
gerektir! dedi."
Ebu Bekir bundan sonra
— te korktum.
nun
için
ben, imdi,
O
kii-
vaktin bize
ilâve
etti:
dünyann bu demde olduundan erimi olduunu düündüm. Bu-
o erbeti içmedim ve üzüntümden
aladm.
HÜCCETÜ'L-ÎSLAM ÎMAM-I GAZAL
282
Resûl aleyhisselâm öyle buyurmutur:
"Hak Teâlâ yeryüzünde kendine dünyadan daha düman hiç bir varlk yaratmad. Ona bir kez bile nazar klp
bakmad." Yine Resûl aleyhisselâm öyle buyurdu:
"Dünya
ln
Malszlarn maldr. Dünya ma-
evsizlerin evidir.
Onun
toplayanlar aklszlardr.
onun hakknda
olanlar,
set edenler yakini
anlay
bilgi
için
birbirine
Ona haOnun dostu,
sahibi olmayanlardr.
mârifeti olmayanlardr.
(Salam ve gerçek
düman
bilgisi)
Resûlullah Efendimiz yine
olmayanlardr."
öyle
bildirmitir:
kimse sabahleyin kalkt zaman himmeti dünyaya olursa cehennem onundur. Allah onun kalbine dört huyu "Bir
musallat eder: 1
—
Bitip
tükenmeyen kayg ve gussa,
2 —-Asla vazgeçemeyecei 3
— Zenginlie eriemeyen
4
— Sonsuz, tükenmez
Ebû Hüreyre
(Allah
bir
urama ve didinme, bir fakirlik
ve yoksulluk,
umut ve emel."
ondan raz
olsun)
öyle anlatyor:
"Resûlullah Efendimiz bana:
— Yâ Ebâ Hüreyre! Dünyay sana biraz göstermemi ler
di-
misin? diye sordu.
Ben de:
— Dilerim yâ Resûlâllah! dedim. Elime
yapt,
sürpüntülüe beni iletti. Oras insan kafalar, koyun balar, eski püskü yrtk paçavralar, insan pislikleri ile
bir
doluydu.
öyle
buyurdu:
ÖLÜM ve KIYAMET
283
— Yâ Ebâ Hüreyre! Bu insan balar
bir
zamanlar tpk
banz gibi
hrs ve tamahla dolu idi. Bugün bir kuru kemik kalm, yaknda da toprak olur. Bu pislikler, türlü tür-
sizin
Çok çallp uralarak ele geçmiti. imdi öyle atlp braklmlar. Herkes onlardan kaçp duruyor. Bu eski püskü, bu yrtk prtk paçavralar, onlarn elbiseleriydi. imdiki halde onlar yeller datyor. Bu kemikler ise lü
nimetlerdi.
onlarn binek hayvanlaryd ki, onlarn srtlarna biner, dünyay dolarlard. te dünyann ksaca hali budur. Bir kii
dünya için alarsa ondan uzaklarz. Dünya uzaklalacak yerdir.
Bu
sözler üzerine orada
hazr bulunanlarn hepsi
ala-
tlar.
Resûlullah Efendimiz o
zaman öyle buyurdu:
dünyay yaratt zaman onu yerle gök arasna ast. Hak Teâlâ ona bir daha nazar atmad. O da kyamette öyle diyecektir: "Allahü Teâlâ
— Ya Rab, beni kullarnn en aalna O zaman
—
ver!
Hak Teâlâ öyle buyuracak:
yüzüne baklmam, sus. Dilini tut. Seni hiç bir zaman dünyada bir kimseye vermei lâyk görmedim, hiç imdi vermeyi lâyk görür müyüm?.."
Ey
yalanm,
Resûlullah aleyhisselâm
"Kyamet gününde
hame
Da
gibi
bir
öyle buyurmutur:
insan
tâifesi gelir ki, amelleri Ti-
olmutur. Hepsini cehenneme
salarlar.
Ashab- kiram sordu:
— Yâ Resûlâllah! Onlar Namaz
ehli kiiler
midir?
.
HÜCCETÜ'L-SLAM ÎMAM-I GAZAL ===== 284
O
da öyle buyurdu:
— Evet! Namaz bir
klarlar, oruç tutarlar.
Fakat dünyadan
ey bulunca onu edinmee urarlar." Bir
gün Resûlullah Efendimiz
darya
çkt. Ashab-
ki-
rama:
— Sizden kör olmak isteyen hanginizdir?
Biliniz ki,
her
kim dünyaya meyleylese ve dünyaya uzun emeller balasa Hak Teâlâ onun gönlünü o istek kadar kör eder. Her kim
dünyadan yüz çevirse ve ksa emelleri olsa zel ameller verir ve öretilmeden ilim sahibi olmadan ona yol gösterilir.
Allah olur.
ona güKlavuzu
gün Resûl Hazretleri, hâne-i saadetten dar çkmt. Ebû ubeyde bin Cerrah (Allah ona rahmet eylesin) Bahreyn'den bir miktar mal yollamt. Ensar (MedineliJer), o maln geldiini iitmilerdi. Mescitte toplandlar. Sabah namazn kldlar. Hazret-i Peygamber namaz bitirince onun önünde toplandlar. Bir
Resûlullah Efendimiz gülümseyerek:
— Yoksa mal geldiini mi
iittiniz? diye
buyurdu.
Onlar:
— Evet, yâ Resûlâllah!
dediler.
Oda: "Size müjdeler olsun
maktadr. Ben
dünyann
sizin fakir
sizin üzerinize
sevinecei iler ololmanzdan korkmam. Korkum,
ki,
kalbinizin
akp
gelmesidir. Nitekim sizden
önce gelenlerin üzerine dünya böyle akmtr. Böylece hasede düersiniz, nitekim onlar da dümülerdir. Ondan sonra helak olursunuz. Nitekim onlar da helak olmulardr!" diye buyurdu.
ÖLÜM ve KIYAMET
285 Resûl (S.A.V.) yine buyurdu:
"Gönlünüzü
Sonra
ki,
sözlerini
dünya iiyle uratrmayn."
öyle tamamlad:
"Çünkü dünyann anlmas yasaklanmtr. Nerde kald dünya sevilip istensin."
Enes bir
hiç
(Allah
ondan raz olsun) öyle
devesi vard,
der: Resûlullah'n
Gadba adndayd. Bütün develerden da-
ha güzeldi ve hiç bir deve onu geçemezdi. Bir gün bir Arap bir deve getirdi. O Arabn devesiyle Gadbay yartrdlar. Arabn devesi onu geçti. Müslümanlar, Resûlün devesinin geçildiine üzüldüler. Resûl aleyhisselâm öyle buyurdu: Allahü Teâlâ'nn katnda muhakkaktr ki, hiç bir eye eref, üstünlük verilmez. llâ onu hor klar. Yine öyle buyurdu:
Dünya imden sonra size yüz tutar. Sizin dininizi, atein odunu yedii gibi yer! sâ aleyhisselâm öyle demitir: Dünyay mabut edinmeyin. Tâ ki, dünya sizi kul edinmesin. Mal öyle bir kiinin yanna koyun ki, kaybolup ziyan olmasn. Zira dünya mal âfetten emniyette, güven içinde olmaz. O mal Hak Teâlâ katna koyarsanz, emniyette olursunuz. sâ aleyhisselâm havarilerine öyle demitir: Dünya ve âhiret birbirinin zdddr. Eer birinin gönlüniretsen öbürünün gönlü krlr.
Ey
Ben dünyay
sâ
aleyhisselâm yine dedi
ki:
önünüzde yere çaldm. Onu mübarek saymayn ki, murdarlklarndan biri udur: Hak Teâlâ'nn günah sayd iler dünyadan baka yerde ilenmez. Onun alçaklndan, pisliinden biri de udur ki, dünyadan ayrlmaynca hiç kimse âhirete gidemez. sâ aleyhisselâm yine dedi ki: Dünyaya önem vermekten gehavariler!
sizin
Dünyay onarmakla uramayn. Bilin ki, bütün suçlarn ba dünyay sevmektir, istek çokluudur. Ve onlarn
çin.
HÜCCETÜ'L-ÎSLAM MAM I GAZAL
286
semeresi uzun kayg ve günahlardr. sâ aleyhisselâm yine demitir ki: Su ile ate bir arada durmad gibi dünya ve âhiret dostluu da bir gönülde toplanmaz. sâ aleyhisselâm'a sordular: Niçin kendine mahsus bir giyecein yok? O da onlara cevab verdi: Bakalarnn eskisi bize
u
gün sâ aleyhisselâm yolda yamura tutulmutu. sâ snacak bir yer arad. leride bir çadr gördü.
yeter. Bir
Hazret-i
Oraya
gitti,
maara yordu.
sa ona di.
çadrn
içinde bir
gördü. Oraya vard.
Cenâb- Hakk'a bir
snacak
O zaman
el
kadn
gördü, oradan kaçt. Bir
Maarada
bir
açt: Ya Rabbi! Her kimi yarattn-
yer verdin.
Ama bana
yüce Yaradan'dan kendisine
öyle buyurdu: Senin
aslan bulunu-
snacak
vermedin! debir
vahiy geldi,
benim rahmetimin karargâhdr. O karargâh da cennetimdir. Orada sana dört yüz hûriyi etsem gerektir. Her birini kendi lûtfum eliyle yerin
e
yaratmmdr. günlerin her
Senin
biri
de
düünün
bir
dörtbin yl sürse gerektir.
dünya ömrü kadardr.
O zaman
O bir
Münadiye: "Seslen! Her ne yerde bi r zâhit varsa, sâ'nn düününe gelsin!" derim. Bir gün Hazret-i sâ bir ehrin içinden geçiyordu. ehir halknn hepsini gördü ki, yolun ortasnda ölmü yatyorlard. Havarilerine: Yâ kavm! Bunlar, batan baa Hak Teâlâ'nn hmndan ölmülerdir! Eer bu helâk olmasaydlar, yer altnda helâk
hmdan
olurlard! dedi. Yanndakiler: Dileriz
ki,
bunlar ne
için
helâk
olmulardr, bilelim! dediler. sâ aleyhisselâm da bir yüksek yere çkt: Ey ehir halk! diye çard. Bir kii: Lebbeyk, yâ Ruhallah! diye cevap verdi.
sâ
aleyhisselâm da:
banza gelenler nedir? diye sordu. O kii de: Dün akam sa kiilerdik. Sabahleyin Allann kzgnlna uradk! dedi. Ya neden bu kzgnla uradnz? Sebebi, dünSizin
yay kendimize dost tutmamzdr. Günah ileyenlere duk. Onlara boyun edik. Ya dünyay hangi yolda dost
uytut-
ÖLÜM ve KIYAMET
287
tunuz? Dünyay tpk küçük bir çocuun anasn sevmesi, onu en yakn bilmesi gibi dost edinmitik. Dünya ne zaman gelse sevinir, ne zaman gitse üzülürdük. Ya niçin senden
bakalar cevap ateten bir gem
vermiyorlar?.
Onlarn her
birinin
aznda
Ben o kavmden deildim. Aralarnda bulunuyordum. imdiki halde cehennemin kenarndaym. Bilmem ki, kurtulabilecek miyim?. Yahut kurtulamayacak mym?. O zaman sâ aleyhisselâm havarilerine dedi ki: Arpa ekmei, bir parça tuz, yrtt prtk elbise ile bir çöplükte yatmak din ve dünya selâmeti için daha iyidir. sâ aleyhisselâm yine öyle buyurdu: Dünyadan az eyi dinin selâmeti için kabul edin. Oysa baka kavimler, az dinle dünya selâmetini kabul ettiler. sâ aleyhisselâm yine öyle dedi: Ey dünyay isteyen kiiler! Dünyadan el çekiniz ki, dünyaya hayr ileyesiniz. O zaman hem de fazlas ile sevaba erersiniz. Haberde gelmitir ki, Âdem Peygamber cennette budaydan yeyince büyük abdesti geldi. Tenha bir yer arad. Hak Teâlâ bir melek yollad. Melek: Yâ Âdem! dedi. Dilediin nedir? Hazret-i Âdem: Kammda olan eyleri boaltmak isterim. Bir yer aryorum! Cennet taamlarnn hiç var.
Ama
yalnz bu budayda var! dedi. Hak Teâlâ melee: Söyle Âdem'e! diye buyurdu. Yere mi kor, kürsüye mi? Yoksa ara veya cennet rmaklarna
birinde
bu
hal yoktu.
m
koyar? Yürüsün, dünyaya varsn. Bunun lerin yeri
Bir
aalk ey-
dünyadr.
Ali (Allah
—
gibi
ondan raz olsun) der
kimsenin
lemektir ve
ki:
u alt eyi yerine getirmesi Cennet'i
Cehennem'den kaçmaktr. Ve bunlar
getiren, hiç bir nesneyi geriye
brakmam
— Her kii Allahü Teâlâ'y ona ve ona uymamal. 2 — eytan bilmeli,
1
bilmeli
di-
yerine
olur: itaat etmeli.
HÜCCETÜ'L-SLAM MAM-I GAZAL
— Hakk ve Hak nesne hangisidir
3
— Bâtl ey
4
hangisidir,
onu da
288
bilmeli,
bilip
ona
ondan
el
el
uzat-
çekme-
li. I
— Dünyay 6 — de 5
bilmeli,
Ahireti
bilip
ondan
onu
el
çekmeli.
dilemeli
ve elde
etmee çal-
Ebû Hâzm'a dedi ki: Ben neyleyim ki, dünyay severim. Bu sevginin, benim gönlümden gitmesi için ne yapaym?. Ebû Hazm da: Her neyi eline geçirirsen helâlden geçir. Her neyi harcarsan helâl yere harca! O zaman onu sevmek sana ziyan vermez. Ebû Hâzm bu sözü undan ötürü söylemitir ki, böyle yapnca dünyadan souyacan, dünyann gönlüne ho gelmeyeceini bilmesindendir. Ebû Hâzm yine öyle demitir: Dünyadan çekinin, saknn! ittim ki, bir kimse dünyay erefli tutarsa kyâmet günü onu götürürler, üstünde birisi öyle nidâ eder. Bu kii, Hak Teâlâ'nn hâkir gördüü eyi mubah tutan kiBir kii
ba
idir!
Yahya
bin
Muâz da der
ki:
— Dünya eytann dükkândr. Onun dükkânndan geçme ve hiçbir ey alma. üphesiz o, dükkânndan veri yapman için senin kapn andrr: Fudayl bin
yad
dedi
hiç
al
-
ki:
—
Dünya altndan olsa fânidir, bir gün yok olur. Âhiret toprak parçasndan bile olsa bakidir. Bâki kalan toprak parçasn fâni olan altna tercih etmek vaciptir. Sen ise fâ-
toprak parças olan dünyay, bâki altn olan âhiretin üzerine nasl seçersin?. ni
289
-
ÖLÜM ve KIYAMET
bn-i Mes'ud (Allah ondan raz olsun)
— Dünyada herkes ey
her olan
âriyettir.
da üphesiz
öyle demitir:
bir konuktur. Elinde
Konuk olan
elbet
bulundurduu
göçüp gidecek,
ariyet
geri alnacaktr.
Lokman, oluna dedi
ki:
— Ey oulcuum, dünyay âhirete I
1
de faydalan. Fakat âhireti den de zararl çkarsn.
*
Tâ ki, ikisinden dünyaya satma. O zaman ikisinsat.
-
Ebû Ümâme-i
Bâhili (Allah
ondan raz olsun) der
ki:
Re-
peygamberlike gönderildii zaman eytann askeri, kendisine: nsanlara böyle bir Peygamber gönderildi, biz ne yapalm? dediler. eytan da: O insanlar dünyay severler mi? diye sordu. Onlar Severler! dediler. O halde korkmayn. Eer puta tapmazlarsa ben onlarn dünya sevgisi ile öyle bir hale getiririm ki: Aldklar eyi hak ile almazsûlullah
de hakla vermezler, sakladklarn da hakla saklamazlar. Bütün kötülük ve fenalklarn, ite bu lar,
verdiklerini
ba
üçüdür.
Fudayl der
ki:
— Eer bütün dünyay bana
helal
ve hesapsz olarak
murdar bir eyi almaktan nasl âr duyarsanz, ben de onu almaktan âr ederdim.
verselerdi, siz
Ebû Ubeyde
Cerrah (Allah ondan raz olsun) am'n Beyi idi. Hazret-i Ömer (Allah ondan raz olsun) am'a geldi. Bey olan Ebû Ubeyde'nin Beylik konanda hiç bir ey görmedi. Bir klç, bir kalkan ve bir eerden baka bir ey yoktu. Hazret-i Ömer: Niçin burada ev eyas yok? diye sordu. Ebû Ubeyde: O yere ki, varacaz, oras için bize bu kadar yetiir! diye cevap verdi ve bu sözüyle kabri kasdetti.
bin
HÜCCETÜ'L-SLAM MAM-I GAZAL Hasan-
Basri (Allah
dülaziz'e bir
ona rahmet
mektup yazd ve dedi
290
eylesin)
Ömer
bin
Ab-
ki:
"O günü gelmi bil ki, halk içinde en sonra ölmesi mukadder klnan kimse ölür."
Ve bundan
Ömer
fazla bir
bin Abdülaziz
söz yazmad.
de ona
u cevab
"O günü gelmi tut ki, dünya Âhiret daima bâki ola." Hadis-i erifte
alr
güler.
bilir
yaratlmam
gibi ola.
öyle buyurulmutur:
— alr o kimseye de
hiç
bildirdi:
Cehennemin hak olduunu bilir o kimseye ki, dünyann sebat olmadn
de ona gönül
ki,
verir?.
alr yine o kimseye
ki,
kabrin
hak olduunu bilir de gönlünden onu çkarabilir?. Yine alr o kimseye ki, kaderi hak bilir de rzk için üzüntü çeker. Davud-i Tâi (Allah ondan raz olsun) dedi
ki:
— nsan
oullar tevbeyi ve ibadeti terkeyler. Bundan korkmazlar ki, ölüm anszn gelir. Taât ihmal ederler. Sanki
ibadetin menfaati
Ebû
— 'âdlk yesin.
Hâzm
bakalar
(Allah
içindir.
ona rahmet
eylesin) dedi
ki:
âd
olacak hiç bir ey yoktur ki, onunla bulasn. Yine hiç bir ey yoktur ki, sonunda üzülme-
Dünyada ve
safi
Hasan-
âdlk dünyada yaratlm
Basri (Allah
ona rahmet
deildir.
eylesin)
öyle demi-
tir:
— Dünyadan ayrlp giden ti
Mevtte (can
kalam kincisi:
azn
hiç bir kii yoktur
çekime srasnda) üç
olmasn.
Umduu
Biri: Biriktirdii
haslet
ki,
Sekerâ-
boazn
mal doyasya
ya-
yiyemedi.
eylere kavuamad. Üçüncüsü: Ahiret lâzm geldii gibi hazrlayamad.
ÖLÜM ve KIYAMET
291
Muhammed
bin
Münkedir (Allah ona rahmet eylesin)
öyle demitir:
— ayet,
ömrü boyunca gündüzleri oruç tutsa, geceleri de namaz klm olsa, hac farzn yerine getirse ve cihada gitse, haramdan el çekse, ama dünyay önde tutsa kyâmet gününde onun için "te bu kii, Yüce Allah'n hâkir gördüü dünyay yüce tutmutur!" derler. Acaba o kiinin hali ne olur? Ve acaba içimizden öyle olmayan kim vardr? Oysa bizim, günahmz çok, edâ ettiimiz farzlar da kusurlu, taksi ratldr. bir kii,
Denilmitir
Ondan daha
nn
ki:
"Dünya
eski,
virân olan ise
harap
olmu
bir
saraydr.
onu elde etmeye çalan
gönlüdür. Cennet ise haraplktan uzak,
mâmur
raydr. Cenneti dileyen bir gönül ise ötekinden
insa-
bir
daha
sa-
yeni
ve daha zenginlik doludur.
Yahya
bin
Muaz
(Allah
ona rahmet
eylesin)
öyle de-
mitir:
— Akl olan kii üç eyden önce — Dünya kendisinden çekmeden önce o dünyadan iini
el
1
el
bitirir:
çeker.
— Mezara gitmeden önce kendisinin mezarn onarr. 3 — Cenab- Hakk'm katna varmadan önce de O'ndan
2
rza dileinde bulunur. Sonra, yine
öyle
dedi:
— Dünya öyle uursuzdur dilemekten gönlü uzak Hazret-i
yurmutur:
Ali
(Allah
ki,
onu dilemek, Hak
Teâlâ'y»
tutar.
onun yüzünü kerîm klsn) öyle bu-
HÜCCETÜ'L-ÎSLAM ÎMAM-I GAZAL
— Dünya eyden — Yemek, 2 — çmek, 3 — Giymek, alt
292
ibarettir:
1
4
— Koklamak,
— Binek bulmak, 6 — Evlenmek. 5
Yemeklerin en tatls baldr. Bal ise dur. çilenlerin
en
iyisi
arnn
aznn suyu-
Su içmede bütün yaratklar ipektir. O da bir böcein ann
sudur.
En deerli giysi suyudur. Kokularn en güzeli misk kokusudur. O da bir ahunun karn suyudur. Binilecek yer at srtdr. Mücahidler at srtnda can verirler. En büyük ehvet kadnla birlememüsavidir.
dedir.
Kadn
ondan en erkek ve
Ömer
kendisini en güzel eylerle süsler. Erkek ise
çkt
çirkin yerini (sidiin
kadn
iki
bin Abdül
idrar -
arac
yeri) ister.
Neticede
birletirir.
aziz (Allah
ona rahmet
eylesin)
öyle
der:
— Ey
i için yarattlar. Eer ona inanolursunuz. Eer inanp da o imân geri b-
insanlar! Sizi bir
mazsanz
kâfir
rakrsanz, aptaln biri olursunuz. Sizi ebedî olmak için yarattlar. Sizin bu yerden sonra göçeceiniz yer ebediyettir. nancnz ve ileriniz o ebediyet yurduna göre olmaldr.
KÖTÜ OLAN DÜNYANIN HAKKAT r \
-
•-
Resûlullah Efendimiz buyurdu
ki:
— Dünya ve dünyadaki her ey
için
olanlar
mel'unluun
dndadr.
lânetlidir.
Ancak
Allah
ÖLÜM ve KIYAMET
293
0 lar ki
halde, Allah için olanlarn neler Allah içindir memzûm deildir.
olduunu bilelim. OnOndan bakas mez-
mumdur.;Ve dünyay sevmek bütün günahlarn j
Dünyada olan her
[
Birinci
r
olmas
kabil
niyetle
ar
le
Ksm:
ey üç ksmdr:
Zâhiri
olmayan
ve
badr.
J
bâtn dünyadan
nesnelerdir. Bunlar
olup Allah
için
günahlardr
ki,
ve kastla Allah için olmazlar. Mubah olan nesnelerderecede nimetlenmek de bu cümledendir] Zira bu
Mubahlarda arlk gafletin, serkeliin tohumudur. Bütün günahlarn mayasdr.
da dünya I
l
ya
i
kinci
içindir.
Ksm: Özellikle Allahü Teâlâ için
olmas da mümkün olan
için
— 2— 3 — ehvetlere
eylerdir.
olup niyetle dün-
Bu da
üçtür:
Fikir,
1
Zikir,
(isteklere) muhalif
hareket etmek, ona
uymamakt r/J Bu üç luu için
ey eer âhiret sebebiyle ve olursa
dünyadan
Hak Teâlâ'ya mahsus
olur.
dost-
Her ne kadar
olsalar bile.
maksatjlim elde etmek delidir.
Fikirden
sp
Hak Teâlâ'nn
dilemektir.
Onunla makam, man-
gözüne âbid (ibâdet edimegul görünmek deildir, Allah'a ya-
Zikirden de maksat, insanlarn ci),
zâhid, takvâ
knlk
ile
istemektir.
Dünyay terketmek ve nefse muhalefet etmek de dir.
böyle-
Eer
itibar
bunlardan maksat insanlar nazarnda makam ve kazanmak olursa bunlar da dünyadan ve mezmum
olurlar.
Görünüte
Allah için olmalar hiç bir
ie yaramaz.
.
HÜCCETÜ'L-SLAM ÎMAM-I GAZAL ===== 294 r
B<
Ksm: Görünüte
Üçüncü olup, lâkin
kast ve
yalnzca nefsin hazz
niyetle Allah için olan eylerdir
ki,
için
dün-
yadan saylmazlar. Yemek yeme gibi ki, ondan maksat ibadet için güçlenme ola. Nikâh gibi ki, ondan da maksat evlât edinmek ve Allahü Teâlâ'nn buyruunu yerine getirmektir. Yeteri kadar mal kazanmak ki, ondan da murat ibadete kolaylk bulmak ve halka muhtaç olmamak ola// Resûl aleyhisselâm buyurdu
—
Bir
ki:
kimse dünyay övünme ve gururlanma
için diler-
Eer dünyay halka muhtaç olkyâmet günü maher yerine gelince
se ona Allahü Teâlâ kzar.
mamak yüzü
için dilerse,
ayn on dördü
pDünya
udur
gibi parlar.
onda srf nefsin hazz olur, âhirete gerekli olmaz. Bir nesne ki, âhiretin ona ihtiyac vardr, o âhiretin maldr. Dünya ksmndan olamaz? Nitekim Hac yolunda devenin yemi de Hac yolunun azndandr. Nitekim Kur'anda öyle buyurmutur: t
"Bir
ki,
kimse nefsinin hevâsn terk eylemise, o kii-
nin süresiz
kalaca
yer Cennettir." (Nâziât Sûresi: 40
-
41)
Hak Teâlâ
bir
yerde de dünyay
be vasf içinde zikret*
mitir:
dünya hayat oyun, elence, süslenme, aranzda övünme, mal ve evlâd artmasn istemek"Bilirsiniz ki,
tir."
(Hadîd Sûresi: 20)
Yani,
dünya
be eyden
ibarettir:
— Oyun, 2 — Elence, 3 — ehvetlerle bezenmek, 1
ÖLÜM ve KIYAMET
295
— fahreylemek, övünmek, 5 — Evlâd ve mal çok
4
Birbirine
dilemektir.
Hak Teâlâ bu be nesneyi baka tirmi ve öyle buyurmutur:
"Hak Teâlâ halkn gönlünde ki
bir
âyette bir araya ge-
u nesneleri bezemitir
bunlar: Kadnlar, oullar, biriktirilmi altn ve
gümü
koyun, deve gibi) hayvanlar ve ekincilie dükünlüktür. Dünya nimetleri bunlardr, en güzel mekân Allah'n katndadr." (Âl mrân Sûresi: 14)
(sr,
at,
i
bu cümleden olan her ey bunlarn içindedir, eer âhirette ie yarasn diye feragat üzere de girerse bunlar da yine âhirettendir. Ama srf zevk için ve yeteri ka-
Sen
bil ki,
darndan çok alnrsa f
Mal da üç derecedir:
f1
— Zaruret miktardr
ve meskendedir
2
|
J ki,
yiyecekte, içecekte, giyimde
-
— Zaruret miktarndan artk olursa bu
ziynettir,
süs-
1
tür.
3
\
âhiret için olmaz.
— htiyaç miktarndan ziyade olursa bu da Tecemmül
(ar
süslenme) demektir. Süslenmenin ucu
buca
yok-
yapan kii kurtulur. Bir kimse süslenmekte ihtiyaç derecesini aarsa, tecemmül halini alrsa bir azaba düer ki, hiç bir zaman sonu yoktur. Bir kimse onu ihtiyaç mertebesine yükseltirse o tehlikeden kurtulamaz.
tur.;
Zarureti kadar süs
yönü vardr. Birisi zaruret mertebesine yakndr. Öteki ise zevk ve süslenme derecesine yakndrJ Bu ikisinin arasnda bir derece daha vardr ki, o ictihad ve |
htiyacn da
iki
j
HÜCCETTL-SLAM MAM I GAZAL sezile
bilinebilir.
ictihad
ve sezile
Kesin olarak bilinmez. bilinebilir.
296
Zaman
olur
Kesin olarak bilinmez.
ki,
o
Zaman
olmayan eyler ihtiyaç vardr diye hesap edilir. Ama âhirette böyle bir hesap tehlikeli olur. Bundan ötürü ulu din kiileri, akl ehli olanlar, zaruret kadar olur
fazla ihtiyaç
ki,
yetinmilerdir.
[Boy
yol tutan kiilerin
önder ve klavuzu Üveys-i Ka-
ona rahmet eylesin). Kendisi dünyada ihtiyaç ve zaruret miktarn o kadar azaltmtr ki, onu gören divâne sanrd. Hatta bir yl, iki yl onun yüzünü gören olmazd. Sabah namaz vaktinde gider, yats namaz vaktinde geri gelirdi. Yiyecei de hurma çekirdeinden ibaretti. Onlar da yolda toplar, devirirdi. Eer yemek öünü olacak kadar hurma bulacak olursa, çekirdeini sadaka verirdi. Eer lüzumu kadar bulamazsa, hurma çekirdeini verir birkaç tane hurma alrd. Onunla orucunu açard. râni'dirjlAllah
Üveys-i Karânî'nin elbisesi öyle" yrtk prtkt
süprüntülüklerden toplar, ykar,
giyinirdi.
onun üzerine talar atarlard. Ona Üveys-i Karânî
—
Tâ
onlar
Küçük çocuklar divâne derlerdi.
ise:
Ufak ufak
çocuklar!
deli,
ki
ki,
tacazlar
atn!
Ayam
yaralanmasn,
abdestim bozulmasn! derdi.
Muhammed (S.A. V.) Onu hiç bir zaman görmeAma Ona çok duada bulunurdu. Hazret-i Ömer'e
Hazret-i
miti.
onun hakknda vasiyette bulunmutu. Ömer, halk
len
— Ey
toplanm halk!
Kim
Irakl olanlar
—
Kûfeli
Arafat'a geq-
gördü. Minberden: içinizde Irakl ise
ayaa
ayaa
kalktlar. Onlara:
olmayanlar otursun! dedi.
kalksn! dedi.
======^^
297
Bundan sonra
ÖLÜM ve KIYAMET
da:
•
— Karan'dan olmayanlar da otursun! buyurdu. Hepsi oturdu, yalnz
bir
kii
oturmamt.
Hazret-i
Ömer
o kiiye:
— Sen Karan'dan msn? diye sordu. O
kii:
— Karan'danm! diye cevap Hazret-i
Ömer
o kiiye:
— Sen Üveys-i O
Karânî'yi
gördün
mü?
diye sordu.
kii:
— i
verdi.
ilirim! dedi.
Ama o
kii senin dediin mertebede
ki-
Ondan ahmak, ondan divâne ve ondan yoksul r kimse yoktur! Ondan he kes, cimri kimse de bulunmaz! delidir!
Hazret-i
Ömer bu sözü
— Onu unun
iitince
alayarak dedi
ki:
Resûl aleyhisselâm'dan iittim ki, Rabia ve Mudar halk saysnca kimse, onun efaatiyle cennete girecektir. için istiyorum:
Rabia ve Mudar
says
bilinmezdi.
O
kabileleri
iki
büyük
kabile
idi ki,
onlarn
kadar çoktular.
Herm bni Hayyân öyle
demitir:
— Ben bu haberi iitince Kûfe'ye vardm.
Üveysi sordum. Onu ancak Frat kysnda buldum. Abdest almaktayd. Giyeceini ykyordu. Selâm verdim. Selâmm ald. Yüzüme bakt. Eline yapmay düündüm. Elini vermedi. Ben:
— Allah uzun ömürler sin!
versin,
merhamet ve mafiret
dedim. Nedir hâlin? diye sordum.
et-
HÜCCETÜ'L-SLAM MAM-I GAZAL Beni
bir
alamak
lamt. O da bana
sard.
298
Onu çok sevmitim, çok
zayf-
bakt.:
— Allah sana da ömür versin, Ya Herm bin Hayyân! Hanedir? Ey karde, seni buraya kim gönderdi? dedi.
lin
Ben de:
— Benim adm, babamn adn nasl
bildin? Beni
hem
görmemitin. Sen nasl beni anladn? dedim. Üveys-i Karânî:
— O Yüce kii dir!
O
Seni bana
ki,
hiç bir
haber
ey O'nun
verdi.
Müminlerin ruhlar birbirlerine
bilgisi
dnda deil-
Benim ruhum da seni bildi. âinâdr. O bunu, bu onu ta-
nr, dedi.
Ben:
— Yâ Üveys! Bana Resûl aleyhisselâm'dan vâyet kl.
O
Tâ
ki,
da öyle
haber bana senden yadigâr kalsn, dedim. bir
ri-
dedi:
— Benim tenim
ve canm Resûl urunda fedâ olsun. Ben, Resûlullah' görmedim. Ama O'nun haberini iitmitim. Rivayette bulunmak yolunu kendi üzerime açmay dilemem. Hadisci, zikirci ve fetvac olmak istemem. Benim kendime göre bir iim vardr ki, baka bir ile uramam!
Ben de: O halde bana bir âyet oku! Tâ ki, senden iiteyim. Bana bir davet ve vasiyet eyle ki, onunla amel edeyim. Ben seni Allah için pek severim, dedim. Üveys-i Karânî,
Frat
kysnda hemen
elime
yapt:
"Eûzü
billâhi
mi-
neeytanirracim" dedi. Bunu okuyup alad. Ondan sonra: Benim Rabbim böyle buyuruyor ve bütün sözlerin en dorusu O'nun sözleridir. te Rabbim buyuruyor ki: "Biz gökleri, yeri ve ikisinin arasnda bulunanlar oyuncak
ÖLÜM ve KIYAMET
299
olsun diye yaratmadk. Biz onlar Hak için yarattk. Lâkin insanlarn çou bunu bilmez." (Duhân Sûresi: 38 iki âyeti okumaya devam etti. 39) Sonra da "Hiç üphe yok ki, kyâmet günü onlarn topunun bir arada bulunaca gündür. O gün dostun dosta hiç bir yarar olmaz. Kendilerine yardm edilmez. Ancak Allah'n acdkiiler bunun dndadr. Allah'n her eyi yapmaa gücü yeter, o esirgeyicidir." (Duhân Sûresi: 40 - 42)
u
Bu üç
âyeti
de okuduktan sonra Üveys-i Karânî öyle
feryad savurdu
ki,
akl
bandan
gitti,
bir
sandm.
Bana dedi ki: Ey Hayyân'n oul! Baban Hayyân öldü. Sen de elbet öleceksin, ya cennete yahut cehenneme gidersin. Anan ve baban ki, Âdem ve Havvâ idiler, onlar da öldü. Nuh öldü. brâhim Halîl de öldü. Allah'la konuan Mûsa öldü. Hakkn Halifesi Dâvud öldü. Hakkn güzidesi Re-
Muhammed
Mustafa (S.A.V.) öldü. Resûlullah'n Halifesi Ebûbekir öldü. Sonra Ömer kardeim öldü. Ah Ömer, vah Ömer! Ben, onun bu sözü üzerine: Yâ Üveys-i Karânî, Ömer henüz ölmedi! dedim. Hak Teâlâ, Ömer'in öldüünü bana haber verdi! dedi. Sonra ilâve etti: Ben ve sen ölmülerdeniz! dedi. Sonra salâvat getirip ksa bir dua okudu ve: Sana vasiyetim udur ki, Hak Teâlâ'nn Kitabn ve salâh ehlinin kitabn vesîle, klavuz ve yol edin. Ölümü bir an bile anmaktan gafil olma. Bir kavmin yanna vardn zaman onlara öütlerde bulun. Hak Teâlâ'nn kullarndan öüt ve nasihatlerini esirgeme. Eer esirgesen dinsiz olursun. Gasûl
cehenneme
Bana öütleri bitince bir nice duâ etti. Sonra: Ey Hayyân olu He);m! Artk gidelim. Bundan sonra ne sen beni görürsün, ne de ben seni. Ama beni duadan unutma ki ben de seni duâ ile anaym. Sen bu yönden git, ben bu yönden gideyim! dedi. Ben be on dakika onunla birlikte gitmek istedim. O brakmad. Hünfilcesine
girersin.
HÜCCETÜ'L-ÎSLAM ÎMAM-I GAZAL
:.
300
alad. Beni de uzun uzun alatt, onun arkasndan bakakaldm. Tâ köye kadar gitti. Ondan sonra on-
gür hüngür
dan ne haber aldm, ne de onu
te
o kimseler
ki,
dünyann
bir
daha buldum.
âfetini bilmilerdir,
onlarn
evliyânn yollar budur. Onlar akl ve tedbir sahibi idiler. Eer sen bu dereceye erimezsen, hiç olmazsa ihtiyacn kadariyle kanaat eyle. Hiç bir yönde zevk yolunu tutma. Tâ ki, büyük tehlikelere dümeyesin. sîyreti,
-
TAMAHKÂRLIIN
ve
MAL
TOPLAMANIN LÂÇLARI -
Dünyann
dal,
buda
çoktur.
>
Onun dallarndan
biri
mal
bakas
da mevki, makam ile büyüklük taslamaktr. Kibir ve bunun gibi daha nice dallar vardr. Ama büyük fitne maldr. Hak Teâlâ buna akabe (tehlikeli, dar
ve
nimettir. Bir
geçit) diye
ad
verdi.
Ve öyle buyurdu:
amaya göüs germedi. ne olduunu sen bilir misin? O kö-
"nsan zor akabeyi
O
tehlikeli geçidin
(geçidi)
azad etmek, kendini küfür köleliinden azad edip Allah'n nimetlerine ükür etmektir. Ya da zorlu bir açlk le
gününde yemek
O zor geçitleri
yedirmektir." (Beled Sûresi: 11
Hak Teâlâ
Hazretleri
-
14)
öyle beyan buyur-
maktadr:
y-
"Akrabal
olan bir öksüzü veya açlktan yere lan bir yoksulu doyurmaktr. Sonra imân edip de birbirine sabr ve merhamet eden kimselerden olmaktr." (Beled Sûresi:
15-17)
Bunlardan daha tehlikeli geçitler yoktur. Çünkü onlardan tamamen kurtulmaya çare yoktur. Bununla birlikte hem kazas ehvete sebeptir. Ve hem âhiret yolunun azki, âhiret yolunda yiyecekten, giyecekten ve meskenden el çekmee çare yoktur. Bunlar ise maln kendisidir. Ve malla ele geçirilir. O halde insan mal ele geçirmemesine sabredemez ve sabretmesinde selâmet de yoktur. Eer
dr
HÜCCETÜ'L-SLAM MAM-I GAZAL kiinin elinde
302
mal bulunmazsa
kendisinde küfür kokusu bulunan fakirlik korkusu hâsl olur. Eer mal bulunursa çok tehlikeli olan zenginlik ve cimrilik korkusu hâsl olur.
f Fakirliin L
iki
hâleti vardr:
— Hrs, 2 — Kanaat.^] 1
Kanaat haleti haleti de ikidir:
iyidir,
övülmee deer
bir haldir. Harisin
— Halka tamahla bakar. 2 — Kendi emeiyle kazanr.'' 1
elinin
Bu
de iyidir/zengin olann da iki hali vardr: Kskançlk, açgözlülük ve cimriliktir.
ikincisi
— 2 — Cömertlik,
el
açkldr/j
Cömertliin de
iki
hali vardr.""
1
— 2 — 1
Bu
Biri israftr.
Biri
iki
de
orta karardr.
haletin
de
biri
ktr. Bunlar bilmek dadan
']
mezmum,
kötüdür.
önemlidir.îsözün
da, âfetten (zarardan)
Öbürü de kar-
ksas bu
haller fay-
de uzak deildir. Ve faydann
da,zararn da her birini bilmek farzdr.]Tâ ki, zarardan kaçnp faydadan kararnca yararlanmal^mümkün olsun.
MALI
SEVMENN
Hak Teâlâ
ÇRKNL
Hazretleri
öyle
buyurur:
"Ey iman edenler! Sizi mallarnz ve çocuklarnz, Allah' zikretmekten alakoymasn. Her kim bunu yaparsa hiç üphe yok ki, onlar hiüsrana düen kimselerdir."
(Münâfikun Sûresi: 9)
ÖLÜM ve KIYAMET
303 Resûlullah Efendimiz de
öyle demitir:
— Mal ve makam sevmek gönülde nifâk, suyun tere otunu büyüttüü
gibi büyütür.
öyle buyurmutur:
Resûlullah ayrca
aç kurt bir koyun alna saldrsa, onlarn verecekleri ziyan, eref, mal ve makam sevgisinin müslümanlarm dinine verecei zarardan daha azdr." "ki
Ashâb- Kirâm:
-—Yâ
Resûlallah! dediler. Senin ümmetinin en kötüsü
kimlerdir?..
Resûl aleyhisselâm:
— Zenginlerdir! diye buyurdu. Sonra öyle dedi:
— Benden sonra
bir
kavm gelecek ki,
türlü türlü
yemek-
Ar
güzel giyimler giyeceklerdir. pahal atlar saklayacaklardr. Güzel yüzlü kadnlar isteyeler yiyecekler, türlü türlü
Onlar az eyle doymazlar. Çok eyle de kanaat etmezler. Onlarn bütün himmeti dünya içindir ve dünyay ceklerdir.
mâbut edinmilerdir. Her ne yaparlarsa dünya için yaparlar. Vasiyetim olsun ki, oullarnzn oullarndan her kim onlar görürse onlara selâm vermesin. Hastalarnn hatrn sormasn. Cenazelerinde hazr bulunmasn. Onlarn ulu kiilerine sayg göstermesin. Her kim bunlarn aksini yaparsa
müslümanln
harap olmasna
Yine Resûl aleyhisselâm buyurdu
yardm etmi
olur.
ki:
"Dünyay, onu isteyen dünya ehline brakn. Her kim dünyadan yeteri kadarndan çounu elde ederse kendisini helâk
etmi
olur.
Ama
o helâk olduunu bilmez!"
-
HÜCCETÜ'L-SLAM MAM-I GAZAL ===== 304 Resûlullah Efendimiz yine buyurdular
"nsan olu ölünce arkasnda
— Neler brakt da Melekler
kalanlar:
gitti? derler.
ise:
— leriye ne gönderdi? Resul aleyhisselâm
derler."
öyle buyurdu?
"Dünyada çok mülk edinmeyin dost
tutmu
ki:
ki,
o zaman dünyay
olursunuz."
Havârileri,
sa
aleyhîsselâm'a sordular?
— Acaba senin su üstünde yürüyebilmenin sebebi nedir? Bizim
sâ
neye gücümüz yok?
aleyhisselâm da onlara?
— Ben dünya malnn arln gönlümden attm
için
su üstünde yürüyebiliyorum. Siz de böyle yaparsanz benim gibi su üstünde yürüyebilirsiniz, dedi.
Sonra sâ aleyhisselâm onlara?
— Altnn ve gümüün deeri
sizin
yannzda
nicedir?
diye sordu.
— Çok kymetlidir!
dediler.
Oda?
— Benim indimde toprakla Resûlullah Efendimiz
birdir!
dedi.
buyurmutur
"Ademolu daima (malm, malm!)
ki? der.
ve sadaka ederek bâki senin hangi maln vardr?" giyip eskittiin
Yeyip tükettiin,
kldndan baka
ÖLÜM ve KIYAMET
305 Bir
kimse Hazret-i
Muhammed
(s.a.v.) in
huzuruna ç-
karak dedi ki?
— Yâ Allah'n Resûlü! Acaba sebep nedir mümü
hiç
ki,
ben
ölü-
istemiyorum?
Resûl aleyhisselâm ona sordu? —
Senin elinde maln var
O
mdr?
kii?
— Vardr! diye cevap — O halde maln kendinden verdi.
Çünkü halkn gönlü mala
ileri
sür. (Yâni
sadaka
nsan mal dünyada toplar, bir yere korsa kendisi de dünyada kalmak ister. Mal kendinden uzaklat rrsa kendiside dünyadan uzakver).
lamak
dosttur.
diler.
Yine Resûl aleyhisselâm buyurmutur ki?
.nsann
dostlar üçtür: Birincisi kendisine ölünceye ka-
mezara kadar vefa gösterir. Üçüncüsü mahere kadar vefa gösterir. Ölünceye kadar vefa gösteren maldr. nsana mezarna kadar vefa gösteren de kavmi ve hsmlardr. Mahere kadar vefa gösteren dar vefa
ise insan
gösterir.
olunun
kincisi
amelleridir."
Ebû Derdâ (Allah ondan raz olsun) Hazretinin gönlünü krmt. Ebû Derdâ: Bir kii
— Ey Allah'm! Ona salk, uzun ömür
âfiyet ver.
Çok mal bala,
ver! dedi.
Oysa Ebû Derdâ'nn bu
sözleri bir
beddua
gibiydi.
Çün-
kü hangi kiiye bu sözler söylenirse o kii gaflet içine dalar, âhireti unutur ve helâk olur.
HÜCCETÜ'L-SLAM MAM-I GAZAL Hazret-i Ali (Allah
dedi
ondan raz olsun)
eline bir
akçe ald
ki:
— Ey akçe! Sen o nesnesin san bana
hiç bir
—
(paraya)
hor, hakir
Denilmitir tirdikleri
ona rahmet
ve ki,
gereinden zelil
fazla
altn ve
okad
çkmaz-
eylesin) der ki:
ki:
Her kim altna ve
kymet vermise
Allah
gümüü
ilkönce para haline ge-
eline
alp yüzüne, gözüne
ve:
sana dost
Bir kii
dar
etmitir.
zaman eytan onlar
sürdü, öptü,
—
(Allah
yemin ederek söylerim
Allah'a
gümüe
elimden
ki,
faydan yoktur.
Hasan- Basrî
onu
306
olur
ve seni severse, gerçekten o
kii benim kulumdur, dedi.
Mesleme na
bin Abdül Melik,
Ömer
bin Abdülaziz'in
yan-
geldi:
— Yâ Emirel
Mümünin! Sen öyle
bir
i yaptn
kimse onu yapmamtr. On üç olun var. Braktn, Onlara ne bir altn, ne bir gümü miras komadn.
Ömer
bin Abdülaziz dedi
ki,
hiç
gittin.
ki:
— Beni u yattm yerden kaldrn, oturaym! Onu
kaldrdlar. Oturdu. Dedi
ki:
— Onlarn
mülkünü bakalarna vermediim gibi bakalarnn mülkünü onlara vermeyi de uygun görmedim. Benim olum ya kabiliyetli olur, Allah'a itaatlidir. Ya kabiliyetsiz olur, Allah'a âsidir. Kabiliyetli
Allahü Teâlâ zaten yeter.
bana ise
ve Allah'a itaatli olana Kabiliyetsiz ve Allah'a âsî olann
her ne hal gelse ona üzülüp
krlmam.
=========^^
307
Yahya
—
bin
Muaz
ki musibet
ÖLÜM ve KIYAMET
derki:
vardr
ki,
ölüm zamannda zenginlere kimseye o musibet nasip ol-
mahsustur ve baka hiç bir maz. Biri udur: O kiinin bütün maln elinden alrlar. eri de: O kiiye bütün malnn hesabn sorarlar. Allah zi
böyle
bir
Dibi-
musibetten korusun.
TAMAH ve HIRSIN ÂFETLER KANAATN FAYDASI tamah mezmum, kötü ahlâktandr. O kötülükten baka kiinin eline tamah ettii ey geçmeyince meydana gelen utançlktan baka ondan nice kötü huylar da doar. Çünkü[bir kimse bir kimseye tamah eylese o kiinin yüzüne güler. Aralarna nifak girer. badette riyakâr olur. Kendisini alaya alp hor görmelerine sabreyler. Tamah et-
Sen
bil ki,
müsamaha
nsan haris yaratlmtr. Aç gözlüdür. Elde bulundurduu eyle kanaat etmez. Kanaattan baka eyle de hrstan ve ta-
tii kimsenin kötü olan ilerine
gösterir.
mahtan kurtulamaz. Resûl aleyhisselâm
öyle
buyurur:
"Eer Adem oluna iki dere dolusu altn verseler yine: "Keke üç dere dolusu altn olayd" der. Topraktan baka hiç bir
ey insann
gözünü doyurmaz."
kimse tevbe eylese Hak Teâlâ onun tevbesini kabul eder. Resûl aleyhisselâm öyle buyurmutur: Bir
ri
"nsanda iki ey dnda her ey ihtiyarlar. Bunlardan biömrünün uzunluu, dieri de malnn çoalaca umudu-
dur."
HÜCCETÜL-SLAM MAM-I GAZAL ===== Yine
Reûl
aleyhisselâm buyurdu
308
ki:
"Ne mutlu o kimseye ki, slâm yoluna hidayet edilmitir, yeteri kadar geçim sahibidir ve ona kanaat etmektedir." Yine Resûlullah Efendimiz dedi "Cebrâil,
benim kalbime
ki:
unu fsldad
ki,
hiç bir kul, rz-
k tamamlaynca ölmez. HakTeâlâ'dan korkun. Dünyay düünerek, acele etmeden isteyin. Yani yeteri kadarndan çounu dilemeyin. Tâ ki, halkn çok ükredenleri siz olun. Üzerinize revâ
görün.
O zaman
tam
gördüünüz bir
eyleri siz de halka revâ
mü'min olursunuz."
»
Mûsâ aleyhisselâm
dedi
ki:
— Ya Rab! Senin kullarndan en zengin kim vardr? Hak Teâlâ
Hazretleri de:
— Benim kullarmdan en zengin olan o kiidir
ki,
kendi-
sine kanaat vermiimdir! dedi.
Mûsâ
yine sordu:
Hak Teâlâ öyle buyurdu:
— En âdH
kii, kendi nefsine insafl olandr.
bni Mes'ud (Allah ondan raz olsun) buyurdu
ki:
— Her gün
Âdemo-
bir
melek nidâ edip öyle
der: "Ey
Sana yetecek kadar olup seni uyank tutacak az bir ey, çok olup da seni gaflete ve geveklie sevk eden eyden daha hayrldr! lu!
Haberde öyle gelmitir:
— Hak Teâlâ: "Ey Âdemolu!" diye buyurur. "Eer sana bütün dünyay versem senin ondan nasibin yiyebilecein kadardr, fazla deildir. Eer sana yiyeceinden fazlasn
ÖLÜM ve KIYAMET
309
vermesem, nasibinde fazlasnn megalesini ve hesabn bakalarnn üstüne yüklesem, sana bundan baka nasl iyilik
etmi olurum?"
a'bî der ki: Avc bir serçe tutmutu. Kucaz: Ey kii! Benden ne istiyorsun? diye sordu. Avc: Seni öldürüp etini yiyeceim! dedi. Kwcaz: Benim etimi yemekle sana bir faydam dokunmaz. Ama sana üç öüdüm var. Bunlar sana öreteyim ki, beni yemekten sana daha hayrl olsun.
Ama
o üç
öüdün
birincisini elinde iken veririm. kincisini
salverdiinde ben aaç dalna konduum zaman vereyim. Üçüncüsünü de uçup da bana konduumda vereyim! dedi. O kii: Peki, o üç öüdü bana bildir! dedi. Eer elinden bir ey çkar, kaybolursa ona hasret çekme. O kii kuu avucundan brakp salverdi. Ku uçtu. Bir aaç üzerine kondu. Adam: Ey ku! kinci öüdünü söyle, dedi. Ku da: Güç söze inanma! dedi. Sonra daldan uçup gitti, da bana kondu. Adama: Ey bahtsz kii! debeni elinden
di.
Eer beni öldürseydin öyle zengin
man ki,
fakirlik
her
biri
olurdun
ki,
hiç bir za-
görmezdin. Zira benim karnmda iki inci vard yirmi miskal kadardr. Adam bu söze üzüldü,
srd ve: Ne yazk, acndm! dedi. Öyleyse öüdü söyle. Ku da dedi ki: Sana öüdümün
parmak
üçün-
cü
ikisini
söyledim. Onlar unuttun. Üçüncüsünü ne
Sana, geçen
eye gam
yapacaksn?
yeme, dedimdi. Yine güç
eye
inanma! demitim. Ben senin elinde iken etim, kanadm ve kuyruumla iki miskal yoktum. imdi benim karnmda yir-
mier miskal o
inciler
neyler? Haydi diyelim
ki,
o
inciler var,
mademki senin elinden çktm, artk gam yemenin ne faydas var? Ku bunlar söyleyip uçtu, gitti. Bu rçesele undan ötürü anlatld ki, tamâh meydana geldii zaman insan,
yaplmas güç
olan eylere de inanr.
0
HÜCCETÜ'L-SLAM ÎMAM-I GAZAL =====
31
MAL DAITMANIN SEVAPLARI LMal
datm
Çünkü cömert, kar, verir.
taç iken
(sadaka), cömertlikten kendisinin
Datmada
verir.
de üstündür.
olmad
muhtaç
ise kiinin kendisi
eyi kalo mala muh-
J
Nitekim üstün cömertlik,, kendi ihtiyac varkan vermektir. Pintiliin ki,
son derecesi
ise öyle bir
kendisinin ihtiyac varken o
hadde
eriir
eyi kendi nefsinden
Kendi özüne de harcamaz. Hasta bile olsa öz nefsine ilâç almaz. Gönlünde nice arzular dobile esirger.
ar. Onlar bile bekler ki, bakasndan lndan yemek elinden gelmez. Mal âlâ,
datmnn fazileti
senâ kld,
Öz ma-
Hak Temallarn ashaba datmalarndan
Medinelîleri,
ötürü
dileye.
büyüktür. Nitekim
u âyet-i kerime
ile
övdü:
"Kendilerinin ihtiyac olsa da nefisleri üzerine
bakalarn
tercih ederler."
(Har
Sûresi: 9)
Resûl aleyhisselâm öyle buyurmutur:
—
eyi bulsa ve kendi iskenara koyup o eyi sadaka olarak verse,
Bir kimse,
teini
bir
Hak Teâlâ o Hz.
Aye
arzu ettii
kiiyi
bir
yarlar.
Hatun (Allah ondan raz olsun) der
ki:
— Resûlullah'n evinde üç gün doyuncaya kadar yemek yemedik,
diyebilirim.
Ama
tasadduk ederdik.
ÖLÜM ve KIYAMET gün Resûjullah'a bir konuk gelmiti. Evde hiç bir ey bulunmad. Ensar'dan bir kii geldi, o konuu evine götürdü. Onun da yiyecei azd. Mumu söndürdüler. Yemek sahanann önüne getirdiler. Kendilerini ellerini, azlarn oynatr, ama yemek yemezlerdi.Yemein hepsini koBir
nua
yedirdiler.
Ertesi
sabah Resûlullah öyle buyurdu:
— Allahü Teâlâ hallerinizi
sûresinin
ahlâknz ve konuklara kar olan âyeti indirdi! dedi ve Har çok beendi! Ve sizin
u
dokuzuncu
"Her kim nefsinin
âyetini
okudu:
tamahkârlndan
korunursa, ite on-
lar kurtulanlardr."
Musâ aleyhisselâm duasnda: Ya Rab, Muhammed Mustafa'nn menzilini bana göster! dedi. Allahü Teâlâ da: Yâ Mûsâ! diye buyurdu. Ona takat getiremezsin. Ama, onun derecelerinden birini sana göstereyim. Hak Teâlâ bu dereceyi
Mûsâ
Mûsâ
aleyhisselâm'a gsoterince
korktu.
O
bandan gideMuhammed bu derece-
derecenin nurundan ve yüceliinden akl cekti.
Mûsâ
aleyhisselâm:
Yâ Rab,
ye nasl erdi? diye sordu. Hak Teâlâ da: Datp saçmakla. Muhtaç olduu eyi sadaka vermekle! diye cevap buyurdu. Sonra Mûsâ aleyhisselâm'a dedi ki: Yâ Mûsâ! Bir kul ömründe bir defa da olsa, isâr ederse (kendi ihtiyac varken maln datrsa) ben ona hesap sormaya utanrm.
Nerde bulunursa bulunsun onun
yeri cennettir.
Abdullah bin Câfer'in (Allah ondan raz olsun) lukta yolu bir
hurmala urad. Orada
O hurmal bekliyordu. sonra o kölenin
yanna
Köle bir
için
bir
geldi.
yolcu-
kara köle gördü.
üç ekmek
köpek
bir
O
getirdiler. Biraz
kara köle o ek-
2
HÜCCETtTL-tSLAM MAM-I GAZAL mein
köpee
31
,
Köpek o ekmei yedi. Birini daKöpek onu da yedi. Üçüncü ekmei att. Köpek
birini
o
att.
ha att. onu da yedi. O zaman Abdullah o köleye sordu: Senin her gün nafakan ne kadardr? Köle: Gördüün kadardr! dedi. Abdullah: Ya niçin onun hepsini o köpee verdin? diye sordu. Köle de cevab verdi: Bu yörelerde köpek yoktur. Uzak yerden geldiini anladm. Açlkla dönüp gitmesini dilemedim. Abdullah: Ya sen bugününe yiyeceksin? diye sordu. Kara köle de: Sabreylerim! diye cevap verdi. O zaman
u
Abdullah: Sübhanallah! dedi. Herkes benim cömertliimden bahseder, adm dillerde dolar, bu kul benden de cö-
mertmil O hurmal o köle ile birlikte satn ald. Köleyi azad etti. Hurmal da ona balad. Kâfirler Resûlullah' öldürmeye kasd ettiler. Bunun üzerine Hazret-i Ali (Allah ondan raz olsun), Resûlullah'n yatana yatt. Böylece Resûle kasd ederlerse kendisini feda etmi olacakHak Teâlâ, Cebrail ve Mikâil'e:
kâfirler
t.
—
aranzda kardelik derecesi kurdum. Birinizin ömrünü uzun eyledim. Sizin hanginiz uzun ömrü dilemeyip kardeine verir? diye buyurdu. Sizin
ki melek de ayr ayr uzun
ömür
dilediler.
Hak Teâlâ da
onlara sordu:
—
yaptn yapmazsnz? Ona kardelik verdimdi. O öz cann fedâ
Sizin niçin Ali'nin
hammed'le
döeine
etti,
de
Muonu
gökyüzünden yeryüzüne ininiz. Ali'yi dümatardan koruyunuz! diye buyurdu. ki Melek yer yüzüne indiler. Cebrail, Ali'nin ucunda, Mikâil de aya ucunda durdular: yatt. Siz
ikiniz
ba
— Yâ Ebâ kar
Tâlib
olu!
dediler.
seninle övünmektedir!
Hak Teâlâ
meleklerine
==========^^
313
Sonra da
u
âyet-i
"nsanlardan
bir
kerime
ÖLÜM ve KIYAMET
indi:
ksm da vardr ki, Allah'n rzasn
isteyerek nefsini Allah
rzas yoluna
harcar." (Bakara
Sûresi: 207)
Halktan kimi kiiler vardr
zanma yolunda
ki,
Hak Teâlâ'nn rzasn
ka-
fedâ ederler. Hüseyin Antâkî ki, yüce eyhlerden birisiydi, otuzdan fazla kii onun katnda toplanmt. Onlara yetecek ekmei yoktu. Bir kemik parçasn ufalayp önlerine dökerdi. Sonra kandili ortadan kaldrrlar, di, ki
yemee
nefislerini
otururlard. Vakta
ki,
kandili geri getirirler-
ekmei yine yerli yerinde bulurlard. Çünkü her biri ötearkada yesin diye yemezdi. Derler ki: "Dünyada nasl
geldiyse öyle giden, Bir-i Hâf'den baka kimse yoktur," Bir-i Hâfî son nefesini vermek üzereydi. Bir dilenci geldi.
eyler
Bir
diledi. Hâfî'nin hiç bir
kard, o dilenciye verdi. Ariyet ve Allah'n emrine vard.
bir
eyi
yoktu.
Gömleini ç-
don
istedi.
Ona büründü
MALIN KULLANILMASI f [
Maln
benzeri ylan
Onda hem zehir vardr, hem Bir kii, ylann nasl idare edi-
gibidir.
de tiryak (panzehir) bulunur. leceini bilmezse ve elini ylana uzatrsa helak Bundan ötürüdür ki, bir kii:
— Ashab- Kirâm arasnda çok kimseler vard rahman lik
bin Avf gibi zengin idiler!
kusurlu
bir
tpk
olur, ölür.
ki,
Abdur-
diyemez. Çünkü zengin-
ey deildir. Zenginlikte ayp yoktur!
çocuun, erbetli bir kiinin ylana el uzatp onu avucunda tutmasn görmesine benzer ki, zavall ço~ Bu,
cuk ylan
bir
bir
yumuak eydir ve ele ho
gelir
sanr, kendi-
HÜCCETÜ'L-ÎSLAM ÎMAM-I GAZAL si
314
de ylan eline alr ve o ylan onu anszn sokar. Çocuk
ölüp gider.
Maln kullanlmasnda r 1
— O maln
yaratld
niçin
dan önce anlattk
ki,
dikkat edilecek
be art vardnj
bilinmelidir.
Nitekim bun-
mal, yiyecek, içecek, giyecek ve
mes-
ken içindir. Bunlar insann vücudunun zarurî ihtiyaçlarndandr. Beden duygu için, be duygu akl için, akl da gönül içindir. Böylece gönül, Hak Teâlâ'nn bilgisi ile süslenmi olmaldrj nsan bu hususlar bilince gönlünü zaruret ve ihtiyaç olduu kadar mala balar, onun zararlarndan korunup ihtiyac kadar faydalarndan yararlanr.
be
—
Mal kazanma sebeplerini gözetip haram kazanmaktan saknmaktr.] Kazanlan mal, haram ve üpheliden olmamaldr. Öyle kî, mürüvvete ondan zarar gelmemeli. Yâni rüvet, dilenmek, hacamat edip para alma gibi ve bunlara benzer ne varsa o yollardan gelmi bulunmamal2
dr.
f — Maln zazuret miktarndan fazlasndan saknmaldr.;Böylece fazlas Yâni gerei, az kadar olmaldr. Fazlasndan çekmeihtiyaç
biriktirilmemelidir.
âhiretin
dinin
el
Kendisine ihtiyaç olandan fazlas için bir ihtiyaç ehlini gözetmelidir. htiyacndan artk olan eyi, o mala ihtiyac olan kiiden saknmamal, ona vermeli, o da hâcetini görlidir.
melidir.
n
Eer ihtiyac olduu
yoksa
hiç
olmazsa
halde mal
fakire ihtiyac
datmasnn
imkâ-
kadarn esirgemeyip
vermelidir.
— Mal harcamay
yapmal. Lüzumu olmayan yerde mal harcanmamaldrjAz eyle kanaat etmelidir. Nâhak yere harcamak nâhak yerden almak gibidir. (Yani bir mal helâl yere sarfetmemek onu helâl yerden kazanma[4
mak
gibidir.)
dikkatli
=======================
315 5
j
— Gelirinde,
harcamasnda ve saklamasnda
yetle olmal. yi niyetten
ele
geçirmedi
bhjeyden el
el
ki,
ÖLÜM ve KIYAMET
^maksat udur: Öyle
bir
çekmelidirîHem,
için,
undan
dünyay
ötürü
el
hakîr
çekmeli
ni-
nesneyi
rahat rahat ibadette bulunmaldr.
çekerse, zühd
iyi
Eer
görmek için ki,
gönlünü,
dünya fikrinden saklayp Allahü Teâlâ'nn zikri ile uratrmaldr. Eer bir eyi yannda saklarsa, onu din yolundaki saklamaldr. Öyle ki, din yolunun ihtiyacnda harcamak veya saklamak önemli olmal ve ihtiyaç gününü beklemeli. O mal din yolunda harcetmek için böyle yapan kimseye o mal ziyan vermez. O kiinin malndan bir ihtiyac için
nasibi ilâç olur, zehir olmaz.
Bundan
ötürü Hazret-i
Ali (Allah
ondan raz olsun) öle
demitir:
— Eer
kimse yer yüzünde ele geçirdii mal, Hak Teâlâ için ele geçirmi ise, o kii halkn en zengini de olsa zâhid bir kiidir. Bir eyi kazanmaktan el çekip terkeden bir kii de onu Allah için terk etmi deilse, o kii zâhid bir kimse deildir. Hepsini verse, fakat Allah için vermezse yine zâhid deildir. bir
Böylece gönlün kblesi ibâdet (Allah'a kulluk etmek) hazrlamak gerektir. Niyet böyle olunca olup âhiret
azn
i
edebhaneye gidilmek olsun, ister yemek yemek ii olsun, hepsi de ibâdet olur. Hepsinin yaplmasndan ötürü sevaba nail olunur. Çünkü din yone
ilenirse ilensin, ister
lunda bunlarn hepsine ihtiyaç vardr. Lâkin
i
niyete göre
K
olur.
Birkço kimseler, niyetten âcizdirler ve bu ilâçlar
mezler. Bilmedikleri
için
onlar ilemezler, onlarla amel
bil-
et-
ekilde kullanmay bilmeyenler için yaplacak i udur: Çok mal toplamaktan rak bulunmal. Eer maln çokluu insan bîzarla ve gaflete salmazsa mezler.
Mal en
iyi
6
HÜCCETTL-tSLAM ÎMAM-I GAZAL ===== bile
en sonunda
âhiretin derecelerini ksaltr.
Bu
ise
31
tam
bir
hüsrandr.
Abdurrahman bin Avf vefat edince geride ondan çok mal kald. Ashab- kirâmdan kimileri:
—
Biz
Abdurrahman
sonra bu kadar mal
O zaman
Kâ'bül
bin Avf'n kendi
brakmasndan -
Ahbar dedi
rakt.
Bundan
ki:
braktn
geçirdi
ve Hak
ise yine helâldan
b-
ötürü korku duyulacak ne var!
Bu haber Ebû
ar
gittikten
korkarz! dediler.
— Neden korkarsnz? Helâl maldan ele yolunda harcad. Geride
göçüp
çkt. Elinde
Zer-i Gffarî'ye eriti.
Kzd. Evinden d-
deve kemii vard. Kâ'bül - Ahbar' dömek istiyordu. O da kaçt. Hazreti Osman'n (Allah ondan raz olsun)'evine girdi ve onun etekleri ardnda gizlendi. Ebû Zerr odaya girdi: bir
— Kendini sakn
yahudi olu yahudi! dedi. Sen, Abdurrahmandan geri kalan mallarda ne korku vardr diyor-
musun, yordu.
öyle mi?
ey,
Bil ki,
Ben de onunla
Uhûd gazasna gidiBeni yanma çarp:
Resûlullah
birlikteydim.
— Yâ Ebâ Zer! Ben de: — Lebbeyk, yâ Resûlallah! dedim. dedi.
O da öyle
buyurdu:
— Mal olanlar
Kyâmet gününde geriye kaÖnden gidenler ancak mal önün-
hakirdirler.
lan kimselerdir onlar!
den,
sandan, solundan datanlar ve
Ebû
Zer! Ben,
da
hare edenlerdir. Ey
karki Uhûd kadar altnmn olmasn istemem. Bu kadar büyük altn külçesi elime geçse bile onu tamamen hak yoluna harç eylemei dilerim. Öldüüm gün benden iki krat geri kalmasn istemem, dedi.
317
=======
Madem Sen de
lu!
ÖLÜM ve KIYAMET
Resûlullah böyle buyurmutur, ey yahudi böyle dersin? ki
Ebû Zer bu
sözleri söyledi.
Kimse
sesini
o-
çkarmad. Tek
cevap veren olmad. gün Abdurrahman bin Avf'n ticaret katarlar Yemen'den geri dönmütü. Medine'de bir gürültü oldu. Yollar kalabalklat. Hz. Aye Hatun (Allah ondan raz olsun): Yine
bir
— Bu bu kalabalk ne? diye sordu. — Abdurrahman Avf'n kervan gürültü,
bin
Hz.
Aye
geldi! dediler.
Hatun:
— Resûlullah doru söylemiti! Bu lü
tek söz Abdurrahman'n
karmakark
oldu.
dedi.
kulana gitti. Bu
Hemen
Hz.
Aye
sözle gön-
Hatun'un katna
kotu:
— Ya Aye!
dedi. Resûlullah
ne buyurmutu? diye sor-
du.
Oda: -
ti
— Resûlullah bana buyurdu
"Ey Aye! Bana Cennegösterdiler. Sahabenin fakirlerini bütün sür'atiyle cenneki:
gördüm.Abdurrahman'dan baka hiç bir zengin kiinin onlarla birlikte girdiini görmedim. O da elleri ve ayaklar üzerinde sürünerek yürüyor ve Cennete girmek için acele ediyordu. Nihayet o da girdi." diye cevap verdi.
te girer
Abdurrahman
z
olsun) dedi
bin Avf, Hazret-i
Aye'ye
(Allah
ondan
ra-
ki:
— Bu develerin
ne yük varsa ben hepsini Hak yoluna sebil ettim. Bu köleleri de hep âzâd ettim. Tâ ki, ben de onlarla birlikte Cennete gireyim. üstlerinde
HÜCCETÜ'L-SLAM ÎMAM-I GAZAL
=
Resûlullah Efendimiz, Abdurrahman bin Avf'a miti:
8
31
öyle
de-
— Benim giren
ümmetimin zenginlerinden cennete ilk önce sen olsan gerektir. Ancak oraya gayret sarfederek ve
sürünerek
girebilirsin.
Resûl (S.A.V.) öyle buyurmutur:
"Kyâmet gününde haram mal toplayan bir kiiyi cehenneme götürürler. Maln harama harcayan kimseyi de cehenneme iletirler. Yine bir kiiyi getirirler ki, haram mal toplam, fakat helâl yolda harcamtr. Onu da cehenneme iletirler.
helâle
Yine
bir kiiyi getirirler ki,
harcamtr.
O zaman
helâlden
ona öyle
kazanm,
yine
denir:
— Bu kiiyi tutun. Belki bu maln kazancnda kusur ve günah ilemi olabilir. Ya abdest alrken, ya namaz klarken veya rükûa eilirken yahut secde klarken taksirat ilemi ya da vaktinde ve artlarna göre onlar edâ etmemi olabilir.
O
kii de:
— Ya Rabbi! Helâlden kazandm bu hakl yerlerde o zanc harcadm.
zandm
diye
Hiç
bir
ka-
farzda kusur ilemedim. Mal ka-
öünmedim!
der.
Yine ona:
— Ak ipek elbise
giyip ata binip kibirle
salndn
belki!
derler.
Oda:
— Bunlarn Ona
hiç birisini
yapmadm!
diye cevap
verir.
yine:
— Sen pek güzel
bilirsin ki, bir
öksüzün ya da
bir faki
-
=======^^ ÖLÜM
319
kimsesizin yahut
rin
bir
ve
KIYAMET
komunun hakknda
kusur ile-
misindir, derler.
Yine o kimse:
— Ey Allahm, ben helâlden kazandm, yine helâle harcadm.
Farzlarda hiç kusur göstermedim! der.
Böylece
— Ey hakkmz
O
fakirler
Rabbimiz!
Ona
vard.
yapp:
onun yakasna
•
Onun malnda ve kazancnda bizim
hakkndan
hakkmzdan
bizim
sor! derler.
akraba ve komularnn haklarn ödeyip ödemediinden de bir bir sorguya çekilir. Farzlardan ve vaciplerden bir eksiklik brakp brakmad da sorulur. O kii hiç kusur ve suç ilemefakirlerin
bir bir sorulur. Aile,
mi olsa bile:
— imdi ayaa
Bu
kalk!
mi? Her nimetin, her lokma edâ ettin mi? derler."
te üphe
ile
bu sorulardan ötürüdür
ginlie rabet
ükrünü yerine getirdin bulduun lezzetin ükrünü
nimetin
ki
ululardan hiç bir kii zen-
klmamtr. Çünkü azab olmasa
bile hiç
bu türlü hesap sorulmas vardr. Hatta Resûl (SAV.) ki ümmetinin öncüsü ve örnei idi, bu hesaptan ötürü fakirlii benimsedi. Böylece ümmetinin, bu fakirliin hayrl olduunu bimelerini istedi. yok
ki,
Resûl (SAV.)
kzna
u öütte bulundu:
— Ey kzm Fatma! Kanaat senin helâlindir, ben seni öyle disi
dünyada da
âhirette
Rivâyet edilmitir
ki,
kl! bir
Benim kiinin
amcamn olu ki, ei kldm ki, ken-
de
seyyiddir.
sâ
aleyhisselâm'a
bir
kimse:
Yâ
sâ! dedi. Dilerim bir gün seninle arkadalk edeyim. Hazret-i sâ da bu teklifi kabul etti. Birlikte yol alp gittiler. Bir r-
HÜCCETÜ'L-ÎSLAM MAM I GAZAL
320
mak kysna vardlar. Yanlarnda yemek için üç ekmek getirmilerdi. sâ aleyhisselâm rman kenarnda biraz gezindi. Geriye döndüü zaman ekmekleri yerli yerinde görarkadana: Ekmekleri kim ald! Yerlerinde yeller dedi. Adam: Bilmiyorum! diye cevap verdi. Oradan ayrldlar. Yanlarna bir geyik yaklat. Yannda iki
medi. Yol esiyor! birlikte
de yavrusu vard. sâ, o yavru geyiklerden birisini çard. Yavrucaz yaklat. sâ onu tuttu, [boazlad. Hemen kzartt. kisi de doyuncaya kadar yedler. sâ daha sonra: Ey geyik yavrusu diril! dedi. Geyik yavrusu da Hak Teâlâ'nn izni ile dirildi. Sonra oradan yine yola dütüler. sâ peygamber yol arkadana: O Hüdâ hakk için ki, sana bu mûbana! O ekmekler ne oldu? diye sorkii de: Bilmiyorum! diye cevap verdi. Oradan da
cizeyi gösterdi, söyle
du.
O
büyük suyun kysna eritiler. sâ o kiinin eline yapt. O büyük suyun üstünden yürüyüp geçtiler. sâ yine: Bu mûcizeyi sana gösteren Hüdâ hakk için söyle bana, o ekmekler nereye gtiti? diye sordu. Yolda yine: Bilmiyorum! dedi. Oradan da ilerlediler. Bir bölgeye geldiler ki, oras bir kum deryas idi. Hazret-i sâ o kumu bir arayapt: Hak Teâlâ'nn ferman ile altn ol! ya toplad, dedi. O kum hepsi altn oldu. Bundan sonra, Hazret-i sâ o altn üçe böldü: Bir bölüü sana, bir bölüü bana, bir bölüü de ekmei alana! dedi. O yol arkada iki bölük altn alma hrsna kapld ve ekmein kimde olduunu ikrar edip: Ekmek bende! dedi. Hazret-i sâ: Altnn üç bölümü de senin olsun! dedi. O kiiyi orada yalnz brakt ve ondan ayrlp uzaklat. O kimseye iki kii yaklat. Kendisini öldürüp altnlar alma dilediler. Altn olan kii: Beni öldürmeyin! Üç bölümünden her birini birimiz alalm! deilerlediler. Bir
yn
ynnn
imdi birimiz gitsin, yemek getirsin! dedi. ki arkadatan biri yemek getirmee gitti. Yiyecekleri aldktan sonra kendi kendisine: Onlarn bu altn almas doru de-
di. Ötekiler:
.
ÖLÜM ve KIYAMET
321
Bu düünce ile yiyeceklerin içine zehir kartrd. Öte yandan ekmek sahibi ile yeni gelen kii birbirine: Yiye-
ü!
dedi.
cek
n
almaa giden arkadamz gelince onu
ikimiz
öldürelim. Alt-
bölüelim! dediler. Az sonra arkadalar gelince
onu hemen boazlayp öldürdüler. Getirdii zehirli yemekten kendi karnlarn doyurdular. Ama orackta can verdiler.
sâ aleyhisselâm'n sonralar yolu bu olduu gibi duruyordu. O üç kii de olarak bir yanda yatp kalmt. O zaman yanndaki as-
o yerde kald. bölgeye urad. Altn Ölüleri
ölü
habna: Ey Ashab! dedi. te dünyann hâli böyle olur. Ondan kaçnn! Uzaklan! Böylece bu hikâyeden anlalm oldu ki, bir kimse, her ne kadar üstat olsa bile bir maln çevresinde dolamamaldr. Kendisine lüzumu kadar olan dilemeli. Unutmamal ki: Ylan tutmakla uraan kii, en sonunda yine ylan elinde can verir.
KORKU
ve
ÜMD
(HAVFveRECA) Korku ve ümid (havf ve recâ) Alah yoluna girenler için iki kanat gibidir. Makam- Mahmud'a bunlarn kuvvetiyle eriilir. Çünkü o zor geçitler, Allahü Teâlâ'nn katna bir perdedir ve çok yücedir. Allah'ü Teâlâ'nn yüzünü müahedeye sâdk bir umut olmaynca o zor geçitleri amak mümkün olmaz. Zira Cehennem yolunda olan ehvetler, üstün durumdadr. Hilecidir, öldürücüdür. Tuza, insanolunu bende sahadr. O bentten kurtulu zordur.
Bu zorluklarn korkusu gönle üstün gelmeyince ondan saknlamaz. Bundan ötürüdür ki, korku ve ummann fazileti çok büyüktür. Çünkü umma köleyi çeken yular gibidir. Korku ise köleyi süren kamç gibidir. Öyleyse biz önce ümit etmenin (Allah'tan ummann) hükmünü açklayalm. Ondan sonra da Yüce Allah'tan korkmay anlatalm.
UMUT ETMENN FAZLET kerem umudu ile ibadet etmek, ukubet (ceza) korkusundan ötürü ibadet etmekten daha üstündür. Çünkü ümitten sevgi, muhabbet doar. Muhabbet makamndan da yüce baka makam yoktur!] Korkudan ve tehlikeden ise nefret belirir. Bundan ötürüdür ki, Resû! .["Hak Teâlâ'ya fazilet ve
(S.A.V.)
öyle buyurdu:
ÖLÜM ve KIYAMET
323
"Herkes ölürken Allahü Teâlâ'ya güzel zanlarda bulunmaldr." Yine Resûl (S.A.V.) öyle buyurdu: Hak Teâlâ buyurdu
ki:
"Ben kulumun zannettii gibiyim.
Ona
söyle
ki,
beni diledii gibi sansn, zannetsin." Resûl (SAV.) bir kiiyi can çekiirken gördü. Ona: Kendini nasl buluyorsun?
Nice haldesin? diye sordu.
O
Kendimi günahlardan korkar, Hakk'n rahmetine ümitvar buluyorum! diye cevap verdi. Resûl (S.A.V.) o kiiye öyle buyurdu: Mümin kulun kii:
ümid topland zaman Allahü Teâlâ o kuluna umduunu verir, onu korktuu eyden güven içine kor. Hak Teâlâ Yâkub aleyhisselâm'a vahiyde bulundu: Ey Yâkub! Bilir misin ki, Yûsuf'u senden niçin uzaklatrdm? O, undan ötürüydü ki sen: "Korkarm ki onu kurt yiye." (Yûsuf sûresi: 13) dedin. Niçin kurttan korktun, bana ümid balamadn? Onun kardelerinin gafletinden endielendin de benim onu korumandan ümit duymadn)!! kalbinde korku
ile
u
Resûl (SAV.) de
öyle buyurdu:
—Allahü Teâlâ kyâmet günü
bir
kuluna
öyle
dedi: "Ni-
gördün de onu önlemedin?" Eer Allahü Teâlâ o kulun diline hüccet verip o kul: -Halktan korktum ve çin kötü bir ii
senin rahmetine ümit
baladm"
derse,
Hak Teâlâ o kiiye
rahmet klar. Resûl (SAV.)
— Eer, gülerdiniz.
bir
gün ashabna öyle buyurdu:
benim bildiimi bilseydiniz, çok alar, az Sahraya düer, elinizi gösünüze vurup feryad siz
ederdiniz.
O
—
srada
Cebrâil aleyhisselâm geldi,
Hazret-i
Hak buyuruyor
ki:
rahmetimden ümitsiz klyorsun?"
öyle
"Niçin
dedi:
benim kullarm
HÜCCETÜ'L-SLAM MAM-I GAZAL
O
zaman Resûl (SAV.)
lndan çok
Yüce
324
dar çkp HakTeâlâ'nn faz-
ümitler verdi.
Allah,
Davûd aleyhisselâm'a vahiy gönderdi:
— Yâ Davûd!
dedi. Beni dost tut
ve beni halkn gözüm-
de sevdir! Hz.
Davûd dedi
ki:
— Ey Allah'm! Seni halkn gönlüne nasl, ne
ile
sevdi-
reyim?
Hak Teâlâ da öyle buyurdu:
— Benim nimetimi, fazlm onlarn yanna benden yalnz
iyilik
görmülerdir.
Daha da
getir
nice
ki,
onlar
iyilikleri
görseler gerektir.
Resûlullah Efendimiz'den "Bir kii bin yl
u hadîs-i erif de gelmitir:
Cehennemde
yatar.
Sonra:
— Yâ Hannân, yâ Mennân! (Ey çok acyan, ey çok san eden)
— O
Git,
der.
Hak Teâlâ,
o kulumu bana
kulu huzura
getirir.
— Cehennemdeki
ih-
Cebrâil'e:
getir!
diye emir buyurur.
Yüce Yaradan ona:
yerini
nasl buldun? diye sorar.
O kii de:
— Yâ Rabbi, 'bütün yerlerden kötü buldum! diye cevap verir.
Hak Teâlâ
da:
— Bunu yeniden Cehenneme götürün! diye buyurur. O rür,
kii
Cehenneme
götürülürken geriye bakar. Allahü Teâlâ:
ban
döndü>
ÖLÜM ve KIYAMET
325
— Neye ban
çevirip
bakyorsun? diye
sorar.
O kii de öyle der:
— Ben, öyle ümid ediyordum kardktan sonra
ki,
beni oradan
dar
ç-
göndermeyeceksin!
geri
HakTeâlâ o zaman: *~ Onu Cennete
O
kii
iletin!
diye buyurur.
de o ümidi sayesinde kurtulua
erer."
ÜMDN HAKKAT Gelecek ler.
bir
eyi ümit edenin
Kimi de, temenni
maklk
denilir.
haline
Umma
(recâ) der-
de gar (aldatclk) ve ah-
Kimi
denir. Ebleh, aptal kiiler
bunlar birbirinden ayrt
edemez. Bunlarn hepsini seçkin, beenilmi ümit sanrlar. Ama hâl hiç de böyle deildir. Bir kimse güze! tohum elde edip bir yere ekse, o yerin dikenini, otunu temizlese, onu vaktinde sulasa harman zaman eer Aliahü Teâlâ âfetten saklarsa—- biçimgötürmesini beklese bu bekleyie ümid derler.]
—
Eer
tohum ekse veya sürülmemi topraa ekmi olsa, yahut ottan ve dikenden temizlemese veya sulamasa, diktiinin büyümesini beklese buna garur (aldatc) hamakat ve aptallk derler. Ümid demezler. kötü
eer güzel tohumu temiz yere ekse, topra yabanc otlardan temizlese, ama sulamasa: [Ve
diken ve
— Yamur yaar, yer sulanr! deyip yamuru beklese, yamur da yaabileceinden, bunda da güçlük olmadndan buna arzu ve temenni
denir.
]
HUCCETITL-SLAM MAM-I GAZAL Bu tohumda olduu
gibi
kii
eer
326
imân tohumunu gö-
üs yaylasna ekerse ve gösünün yaylasn kötü ahlâktan klarsa, tâate kendisini verip imân acn sularsa, hastalk ve âfetlerden saklayp imânn tâ ölü vaktine ka-
temiz
dar selâmete kavuturup
buna da ümid
denilir.
Hak Teâlâ'nn fazln beklerse Bunun alâmeti, elverili, güzel za-
manlarda mümkün olan eyleri esirgememektir. Zira ekileni timar etmemek, ona bakmamak ümitsizlikten ileri gelir. Ümit etmekten gelmez.Ama imân tohumu çürümü olsa, yakini (kesin bilgisi)
doru deilse veya doru
kötü huy ve ahlâktan temizlemese, ibadet
ile
bile olsa,
suyunu
ver-
mese, ondan rahmet beklemek ahmaklk olur. Nitekim Resûl (SAV.) öyle buyurmutur: Ahmak, o kiidir ki, nefsinin diledii ii yapar ve rahmet temennisinde bulunur. Hak Teâlâ da öyle buyurmutur: "Enbiyadan sonra kendilerine ilim erien kimseler dünya iiyle uratrlar, "Hak Teâlâ'nn rahmetini bekliyoruz!" dediler ve bunlar zemmedildi." (Âraf Sûresi: 169). Eer, bir eyin sebepleri kulun seçmesi ve isteyip dilemesiyle ilgiliyse ve de bunlar tamam olursa bu bekleyie recâ yâni umma denir. Eer dileme sebepleri yarm yamalak ve viransa, bir de tamamlanmazsa bekleyi garûr yâni aldatc hâl ve ahmaklk olur. Eer o sebepler yarm yamalak deilse ve de olgunlam, mâmur bir hâ! almamsa ona da intizar (bekleyi) denir. Resûl (S.A.V.) öyle buyurmutur: "Din ileri temenni ile olmaz!" Bir kimse, tevbe klsa, o tevbenin kabul edilmesine ümid balamak gerektir. Bir kii tevbe etse, ama iledii günahtan ötürü tasal ve acl olsa: Hak Teâlâ benim tevbemi kabul etse! diye yakarp beklese, ite buna recâ (ümid) denilir. Çünkü onun üzülmesi tevbesinin sebebi olur. Eer üzüntü duymayp tevbeyi beklerse o da Garur olur. Ve eer tevbesiz olarak Allahü Teâlâ'nn gufrann, marifetini beklerse o da Garur olur ki, ahmaklar, aptallar, ebleh kiiler ona ümid
ÖLÜM ve KIYAMET
327 diye ad
takmlarsa da
deildir. Nitekim Allahü Teâlâ
öy-
buyurmutur: "mân getirip kendi dilek ve arzularn, ehirlerini ve hânumanlarn brakp gurbeti seçenler ve kâfir-
le
yolunda cihat (gazâ) edenler, bizim rahmetimizi uman kiilerdir. Onlar benim rahmetimi umsalar yeridir." (Bakara Sûresi: 18). lerle Allah
Olu
Zeyd adnda biri vard. Resûl (S.A.V.)'e geldi: Yâ Resûlâllah! dedi. Sana bir soru sormageldim. HakTeâiâ'nn hayr diledii kiinin nianesi nedir? Ve HakTeâiâ'nn kendisine hayr dilemedii kiinin de nian nedir? Resûl (S.A.V.), Zeyd'e öyle sordu: Her gün yerinden kalkarken ne sfatla kalkarsn? Hayl olu Zeyd cevab verdi: Kendime Hayr' ve hayr ehlini dost tutarm. Eer bir hayr frsat meydana çkarsa gecikmem, yerine getiririm. Onun sevabna inanrm. Eer o hayr yapamazsam tasalanr, üzülürüm. O hayr yapmak azu ve dileinde Vaktiyle
Hayl
a
u
bulunurum. Resûl (S.A.V.) o zaman Hayl
olu
Zeyd'e:
HakTeâiâ'nn sana hayr dilediinin alâmeti ite budur!
di-
ye buyurdu.
UMMANIN (RECÂNIN) LÂCI .
\Bu ilâca hiç kimsenin ihtiyac yoktur. Hiç
bu
bir
kii
ona muhtaç
ilâca ihtiyac vardr:
deildir.
Yalnz
hem tevbe etmez, hem de "tevbem ye bir kuku içnidedir. j ki,
2 nin
—
türlü
hastann
j
— Günahlarnn çokluundan ümid
!1
iki
kesmi
olanlardr
kabul olunmaz"
di-
kinci hasta ise, ibâdetteki mücahedesinin, ibâdeti-
çokluundan
kendisini yorup ypratmakta, adetâ helâk
f
HÜCCETÜ'L-SLAM MAMI GAZAL
328
.
.
dayanamayaca
zah-
hasta ümid (recâ) ilâcna muhtaçtr.
Ama
derecesine vardrmakta, kendisini metlere sokmaktadr. 1
te
bu
türlü
bu
gaflet ehli olanlara
dürücü zehir) f [
ilâç
bir
zehn Katil
(öl-
olur.
nsanda ümid duygusu Birinci
olmaz, aksine
iki
sebepten ötürü kaybolur:
sebep: Acâipliklere
itibar
etmektir
ki,
dünyada
olan yaratklarn acaiplikleri düünülür.
Bitkiler,
hayvanlar
ve
Nitekim
ükür
türlü türlü nîmetler
l'nda
açklamtk.
akldan
Böyle
geçirilir.
as-
bir kii, öyle bir Allah rahmetini,
öyle bir Allah inâyet ve lûtfunu
düünür
ki,
bu düüncele-
ardnda ne lütuf ve ne de rahmet vardr. Bu gibi kii önce kendisine bakmal ve kenine greekli olan her eyin nasl yaratldn görmeli. Meselâ: ve yürei gibi kendisine lâzm olan eyler nasl yaratlmtr? Düünmeli ve sorularla da kafasn yormaldr: rin
Ba
u
— Zarurî olmayp ama
1
bi
ihtiyaç
duyulan
uzuvlar, bir insann süsü olan dudak
rilii,
2
göz karal,
— Bu
kirpik
uzunluu
gibi
el gibi,
ayak
gi-
krmzl, ka e-
eyler.
rahmetler, bu lûtuflar bütün hayvanlara nasl
umumî klnmtr? 3
— Arlara
Vücudunun
türlü türlü
güzellii,
sanat ve güzellik niçin verilmitir?
kovanda
evini (peteini)
mas, orada baln toplamas, arbeine nasl
u,
kraliçe
örüp yap-
itaatkâr oldu-
ar'nn onlar nasl yönettii, düünülmeli ve
celenmeli. Bir kimse bunlar gibi acâipliklere, kendinin
in-
için-
de ve dnda bulunan bütün yaratklardaki eylere baksa bilir ve anlar ki, HakTeâlâ'nn rahmeti, ümitsizlik ihtimâlinden ya da korkuya kaplmaktan yücedir. Yine bilir ve anlar
329 ki,
========== ÖLÜM
korku ve Ümit'in beraber
olmas
gerektir.
ve
KIYAMET
Eer ümit,
kor-
kudan üstün gelirse yine yerinde bir hareket olur. Çünkü HakTeâlâ'nn yarattklar hakknda rahmet ve lûtfunun ka-
ps
genitir.
r
UJu kiilerden
birisi
öyle demitir:
— Kur'ân-
Kerîm'de Müdâyene âyetinden daha ümit verici bir âyet yoktur. Bu âyet Kur'ân'da olan âyetlerin en uzunudur. Hak Teâlâ onu bizim malmz ziyan olmasn diye indirmitir. Nasl borç verilmesi gerektiini bildirmitir. Allah balanmamza sebep olan bu yollar bize bildirip göstermeseydi hepimiz cehenneme girerdik. Ümidi ele geçirmek için ilâç ite budur ki, bu ilâç çok büyük bir ilâçtr.] Böyle ilâçlarn sonu yoktur. Her kii de bu dereceye eriemez.
sebep: Recâ (umud) hakknda gelmi olan âyetlerle hadisleri düünmektir. Bunun da says haddi akndr. Nitekim Kur'an- Kerim'de öyle buyurulmutur: [ikinci
(günâha girip) haddi aanlar! Hiç bir kii benim rahmetimden ümitsizlie dümesin. Allah bütün günahlar yarlr. o, çok Gafur ve Rahimdir." (Zümer Sûresi: 53).
"Ey
Yine
kendileri aleyhinde
Hak Teâlâ'nn bu
yoldaki
buyruu udur:
"Benim meleklerim Rablerine hamd ve tebih ederler, sizin balanmanz dilerler." (uarâ Sûresi :5). Neden mafiret
dilerler?
Cenâb- Hak onu
u
âyetle
açklyor: "Allah, kullarn resi: 16).
cehennemle korkutur." (Zümer Sû-
HÜCCETÜ'L-ÎSLAM ÎMAM-I GAZAL
330
Resûl (S.A.V.) ashâb için ümmetinin dilemekten hiç geri kalmazd. En sonunda
balanmasn
u âyet-i kerîme
nazil oldu:
"Senin Rabbin, halkn bütün günahlarn yarlgaycdr." (Ra'd Sûresi: 6).
Bu âyet-i
âyet-i
kerîme
nâzil
olunca onu arkadan gelen
u
kerîme tamamlad:
"Rabbn sana yaknda efaat makamn sen de honut olacaksn." (Duhâ Sûresi: 5). Hazret-i
— Yâ
Muhammed de
Rabbi,
dedi
ümmetimden
verecek,
ki:
tek kii
cehennemde
olsa
Muhamed buna râz olamaz. Bunlar lince,
gibi âyetlerin
says
çoktur. Hadîs-i erîflere ge-
Resûl (S.A.V.) öyle buyurur:
"Benim ümmetim, Ümmet-i merhume (rahmet olunmu bir ümmet) tir. Onlarn âzâb dünyada fitne ve zelzele ile olur. Âhirette onlarn cezas yoktur. Kyâmet günü olunca her
birini
yerine bir kâfir
verilir:
— Bu senin Cehennem'de Resûl-i
(stma)
Ekrem
fidyendir! denir."
(S.A.V.) yine
öyle buyurdu:
Hummâ
hastal Cehenenm
ateindendir. Mü'minlerin kimisinin âzâbdan nasibi bu kadardr. Enes (Allah ondan raz olsun) der ki: Resûlullah Efendimiz: Ey Ailahml Benim
ümmetimin hesabn benimle kl. Tâ ki, onlarn ayplarn kimse görmesin! diye yakard.Allahü Teâlâ da: Onlar senin ümmetinse benim de kullarmdr. Ben onlara Rahîmim. Onlarn kusurlarn gerek senin, gerekse bakasnn görmesine raz deilim. Resûl (S.A.V.) öyle buyurdu: Benim diriliim de, ölümüm de size faydadr. Eer diri kalr yaar-
ÖLÜM ve KIYAMET
331
sam
size
bana
eriat öretirim.
âlâ'dan
Eer amelleriniz güzel olursa, ona hamd ederim. Eer amelleriniz kötü olursa Hak Te-
balamasn
ki,
feder,
dilerim.
gündü, Resul (S.A.V.): Ey
(Allah)! dedi. Cebrail
sin
sizin amellerinizi
bildirirler.
ve ükürler
Bir
Eer ölürsem,
kerîm olan
Yâ Resûlallahi Bilir miO mânâ udur: Kötülükleri afverir. Yine Resûl-i Ekrem öy-
aieyhisselâm:
bunun mânâs nedir? onlarn yerine
balamas
iyilikleri
"Eer bir mü'min kul günah ilese, sonra istifar ve tevbe etse, Hak Teâlâ öyle buyurur: "Ey meleklerim, kulum bir günah iledi. Günahnn cezasn verecek le
buyurdu:
Rabbi olduunu bildi, tevbe etti. Siz tank olun ki, Ben onu mafiret kldm." Yine Resûl (SAV.) öyle buyurdu: Hak Teâlâ öyle buyurur: "Eer kul, gökle-
mafiret edecek
bir
eriecek günah
ilese, ben de yere
ona mafiret ederim." Ayn hadîs-i kudsî öyle de gelmitir: "Benim kulum bana yer dolusu günah ile gelse, benimle bulutuu zaman onu her dolusu mafiret ile karlarm." Bir hadîs-i erîf'te öyle buyurulmutur: "Kulun günahn yazan melek, o kulun günahn aradan alt saat geçmeyince yazmaz. Hele tevbe ve istifar ederse asla yazmaz. Tevbe etmezse bir günah olarak yazar." Ya kul tevbe eylemeyip bir ibâdette bulunursa ne olur? Bu hususta Resûl (S.A.V.) öyle buyurmutur: "Soldaki melek günah yazdktan sonra o kii iyilik yaparsa sa kol melei sol kol meleine: Sen, o günah onun defterinden gider! der. Tâ ki, onun karben de bir sevap yazmayaym. Böylece on günaha bir sevap düer. Dokuzu kendisine kalr." re
iner,
lnda
Resûl (S.A.V.):
•—
Eer
buyurdu.
kul
günah ilerse o günah deftere yazlr! diye
HÜCCETÜ'L-SLAM MAM-I GAZALÎ
332
Bir arabî:
— Ya eer tevbe ederse?
dedi.
Resîulullah:
— Günah diye cevap — Bu silinme niceye dek sürer? — stifar silerler!
verdi.
ettikçe!
Resûl (S.A.V.) bu cevab verdikten sonra sözünü öyle
tamamlad:
—
Hak Teâlâ onu yarglamaktan bkmaz, usanmaz. Eer bir müslüman kul, bir iyilik yapmak diiese, o iyilii yapmazdan önce sa koldaki melek bir sevap yazar. O iyilii ilerse on sevap yazlr. Ondan sonra artrrlar. On sevab yedi yüze kadar eritirirler. Eer bir günah ileyecek olsa, sol koldaki melek bir günah yazar. O bir günah için de Hak Teâlâ Hazretlerinin aff vardr. r [Yine bir kii gelip Resûlullah Efendimiz'e
öyle sordu: Ey Allah'n Resûlü! Ben yalnz ramazan aynda oruç tutarm. Fazlasn tutmam. Be vakitte de namazm klarm. Ziyâde klmam. HakTeâlâ'nn üzerimde zekattan, hac'dan bir alaca yoktur. Çünkü malm da, yol param da yok. Yarn âhiret gününde hâlim neye varacaktr?.. Resûl (S.A.V.) de o kiiye: Yarn senin yerin Cennet olur! dedi. O kii yine öyle sordu: Seninle birlikte mi olurum, yâ Resûlallah? Resûi (S.A.V.) bu soruya güldü: Benimle olursun! dedi. Ama gönlünü iki eyden uzak tutarsan! Nedir onlar, yâ Resûlallah? Birisi
gizli kin
ve intikam, öteki de müsiamana ha-
eyden korursun ki, bunlardan birisi, baka bir müslümann ardndan konumak, öteki de yalan söylemektir. Gözünü de iki eyden saklarsn ki, set ve_kskançlktr.
Dilini
de
iki
333 birisi
nâmahreme bakman, dieri
yoksullar hâkir germen-
Eer bunlar
yapacak olursan Cennette benimle birlilkolursun. Öyle ki, seni el üstünde tutar, aziz ve mükerrem
dir.
te
OLUM ve KIYAMET
=
sayarm'.Yine bir Arabî (Arap köylüsü) Resûlullah Efendimize geleli ve O'na: Yâ Resûlallah! Halkn hesabn kim görür? diye sordu. Resûl (S.A.V.): Allahü Teâlâ'nn kendisi hesab görürl diye buyurdu. Arabî: Kendi bana görür? diye sordu. Resûl (S.A.V.) de: Evet! diye cevap verince arap bu cevaba güldü. Peygamber Efendimiz ona: Neye güldün? dedi. O da: undan ötürü güldüm ki, kerîm kii galip gelince affeder eer hesap sorarsa kolaylk gösterir, gözyumar! dedi. Resûl (S.A.V.) de: Doru söylüyorsun! dedi. Hak Teâlâ'dan daha Kerîm bir kimse yoktur. Bu ârâbî fakih (akll) bir kii! buyurdu. Sonra buyurdu ki: Allahü Teâlâ, Kâbe'yi erefli ve yüce kld. Eer bir kii onu yksa, viran eylese, tan tandan ayrsa, hattâ Kâbe'yi yaksa, onun günah, Allahü Teâlâ'nn velilerinden birisene hakaret savurann günah kadar saylmaz! dedi. Arabî: Allah'n o velîleri kimlerdir? diye sordu. Resûl (S.A.V.) de: Bütün müminler Allah'ü Teâlâ'nn velileridir! dedi ve: âyeti okumadn m? diye sordu. Ve âyet-i kerîme'yi okudu: "Allah'n müminleri olan kiilerin hepsi O'nun velîleri (sevgili kullar)dr. Alla, îmân edenlerin yardmcsdr. Onlar küfrün karanlndan kurtaran, nûra kavuturan O'dur. Kâfirlerin koruyucusu ise Tagut'tur. onlar ise insanlar nûrdan karan-
m
u
u
la götürür. te onlar Cehennemliktir. Orada süresiz kalacaklardr." (Bakara Sûresi: 257). Resûl (S.A.V.)
bu
âyeti
okuduktan sonra öyle buyurdu: "Allahü Teâlâ'nn yaratthiç bir ey yoktur ki, ona üstün olan yaratm olmasn. Gazâbna kar, rahmetini üstün klmtr." Resûl (S.A.V.) yine öyle buyurdu: Allahü Teâlâ bize diyor ki: "Ben kulla-
BendeaJayda salamalar için yarattm. Yoksa Ben onlardan faydalanaym diye deilP'Yine Resûl (S.A.V.) dedi r,
HÜCCETFL-ÎSLAM ÎMAM-I GAZAL
334
"Müslüman bir kiinin son kelâm Lâ ilâhe illallah olursa Cehennem atei ona dokunmaz.Tne öyle buyurdu: Bir ki:
eer herhagi bir eyi Allah'a ortak tanmadan kavusa Cehennem atei ona haram olur." kii,
Resûl (S.A.V.) yine buyurdu
Allah'a
ki:
günah ilemeseydiniz, Hak Teâlâ bir yaratk halkederdi ki, onlar günah ilerlerdi, Allahü Teâlâ da onlara mafiret ederdi. Çünkü Allahü Teâlâ Gâfur ve Ra"Eer,
siz
hîm'dir."
Resûl (SAV.) yine
öyle
dedi:
— Hak Teâlâ kyâmet günü yaratt insanlara öyle
rah-
met gösterir ki, hiç bir kiini böyle bir rahmet hatrndan bile geçmez. Bu rahmet öyle bir hadde gelirki, eytan bile rahmet ümidine düer, yukar kaldrr.
ban
Resûl (SAV.) buyurdu
ki:
— Allahü teâlâ'nm yüz rahmeti vardr. Doksan dokuzunu kyâmet günü için koymutur. Bu dünyaya bir rahmetten fazlasn indirmemitir. Bütün gönüller o tek bir rahmetle rahimdirler. Hattâ annenin oluna, hayvanlarn yavrularna rahmeti o tek rahmettendir. Kyâmet günü bu bir olan rahmeti, doksan dokuVahmet^le bir araya getirir, kartrrlar. Ve her bir rahmet nice gbk ve nice yer tabakalarncadr. O gün ezelde helâk olamayanlardan baka kimse helâk olmaz.
Yine öyle buyurdu:
"Benim efaatim ümmetimde büyük günahlar ileyenler için ayrlmtr. Benim efaatimin dinî emirlere itaat edenler veya takvâ yolunda ibâdeti eksik etmeyenleremahsus olduunu sanmayn. Aksine ancak kirlilere ve muhaliflerdir."
ÖLÜM ve KIYAMET
335 Bilâl
Olu
Said
öyle demitir:
— ki kimseyi Cehennemden dar
çkarr. Hak Teâlâ
yaptklarnzdan çektiniz. Çünkü ben kullanma zulmetmem" diye hitapta bulunur. Sonra da:
onlara: "Siz ne çektinizse kendi
— Aln bunlar yineTamu'ya atn! diye buyurur. ayak
Birisi zincirlere,
bileklerine vurulan
karak acele acele yol
tutar, ötekisi
yava yava
ikisini
yürür.
Bu
— Niçin böyle hareket
bukalara
ba-
de ardna baka baka
yeniden geri
çevirirler:
ettiniz? diye sorarlar.
Acele eden kii:
— Günah ilemekten korktum. Allahü Teâlâ'nn buyruklarna
vap
uymamann azabn çekmi
bulunuyorum, diye ce-
verir.
Öteki kii de: -
— Ben öyle sandm
ki,
biz
dar
neme gönderilmeyeceiz! der ve
her
çknca ikisi
artk Cehende Cennete gön-
derilir.
Resûl (S.A.V.) öyle buyurdu: Kyâmet Günü öyle bir nidâ duyulacaktr: "Ey Muhammed ümmeti! Ben kendi
hakkm size baladm. Ve sizin hakknz biribirinizde kald. Hakknz biribirin'^ze balayn ve hepiniz Cennete Resûl (S.A.V.) yine öyle
açklama yapt: Benim ümmetimden bir kiiyi halkn ortasnda hazr klarlar. Doksan dokuz defter getirirler. Her bir defter büyük mü büyükgirin!"
O
bir
hepside o kiinin günahlar yazlmtr. Ona: Bu günahlardan hiç birisini inkâr edebilir misin? Melekler, bu günahlar yazmakta sana zulüm etmiler midir?
tür.
defterlerin
diye sorarlar.
O
kii:
Hayr, etmemilerdir, yâ Rabbil
der.
HÜCCETTL-SLAM MAM-I GAZAL
336
Günaha girmekte özrün var myd? O kiyâ Rabbi! der. Ve Cehenneme gidecei-
Yine ona sorarlar: i: ni
Özrüm
yoktu,
beklerken HakTeâlâ: Senin benim katmda, ilediin
iyilik
var.
Sana zulmetmeyeceiz!
diye buyurur.
bir
O sevabn
Ehedü en lâ ilâle ilallahu ve ehedü enne Muhammeden resûlullahi = Gördüm (inandm) ki, Allah'tan baka ilâh yoktur ve yine gördüm (inandm) ki, Muhammed Allah'n elçisidir" diye yazl bir kât getirirler.
görülmesi
için
üstünde:
O kul: Yâ Rabbi,
bu kelimecik, bu kadar defterde yazl bu
kadar günaha nasl kifâyet edebilir? der. Hak Teâlâ da: Sana zulüm yaplmaz, buyurur. Bütün günah defterlerini terazinin bir kefesine, bu kâttaki kelimeyi öteki kefeye koyargelir, hepsini yular. Bu tevhit kelimesi o defterlerden
ar
kar kaldrr. Çünkü Allah'n
birliini bildiren
kelimenin kar-
sna hiç bir ey çkamaz. öyle buyurdu: Hak Teâlâ meleklere: "Kalbinde bir miskal hayr olan kiiye cehennemden çkarn!" diye buyurur! O zaman birçok kiiyi CeBu yolda Resûl
(S.A.V.) yine
hennem'den dar çkarrlar. Ve: Ey Rabbimiz, bu kavimden geride hiç kimse kalmad, denir. O zaman Hak Teâlâ yine: Kalbinde yarm miskalm hayr bulunanlar da Cehennemden çkarn! diye buyurur. Yine birçok halk dar çkarrlar: Artk bunlardan da hiç kalmad, yâ Rabbi! denir. Cenâb- Hak, yeniden: Her kimin gönlünde bir zerrecik hayr varsa onu da cehennemden çkarn! diye emir buyurur. Birçok kimse daha çkarldktan sonra: Bir zerre hayr istemi olan hiç bir kii de kalmad, yâ Rabbi! derler. Hak Teâlâ o zaman: Meleklerin, peygamberlerin mü'minlerin efaati yerine getirildi mi? diye sorar. O zaman Yüce Katna: Siz Erhamer-Rahîmin'in rahmetinden
baka bir ey kalma-
d! diye cevap verilir. Cenâb- Hak Cehnenrn küllerinden bir avuç kül alr, dar çkarr. Bunlar bir zerre bile hayr i-
:
ÖLÜM ve KIYAMET
337 lemeyenlerin kara
külleridir.
Kömür
haline gelmilerdir.
O
Hayat Irma deniler bir rmaa daldrlr. O rmaktan tertemiz ve apaydnlk çkarlar. Boyunlarnda mühür izleri vardr. Cennettekiler onlar tanr ve: Bunlar CenâbHakk'n âzâb ettii ve dünyada hiç hayr ilememi kiilerdir! derler. Hak Teâlâ onlara: Cennete girin! Orada her ne görürseniz sizin olsun! der. Onlar da: Ey Rabbimiz! derler. Bize dünyada hiç bir kiiye ihsan buyurmadn eyler verdin! Hak Teâlâ da öyle buyurur: Bilin ki, benim katmda bundan daha büyüü de vardr! O saadete erenler de: Bundan daha yüce ne olabilir, yâ Rabbi? derler. Hak Teâlâ da: Benim rzâm vardr! Sizden honud oldum. Bir daha honutsuz olmam! diye buyurur. Bu, sahih haber, Buhârî'de ve Müslim'de de bulunmaktadr. Rivayet edilmitir ki, bir çocuu müslümanlar gazâda esir almlard. Çocuk açk arttrmaya konularak sata çkarlmt. Çok scak bir gündü. Bir kadnn gözü o çoca iliti, kotu, o çadrn halk da kadnn ardndan koutular. Kadn çocuu tutup küller,
barna bast. Güne scakl vumasn siper yapt. Bir
—
-
diye kendisini
ona
yandan da:
Olum! Olum! Bu benim olum!
diyordu.
Halk bu hali görünce alat Bütün filerden el çektiler. Kadnn efkatine kaldlar, az sonra Resûl (S.A.V.) de oraya geldi. Olay kendisine anlattlar. Kadnn o çocu-
ap
a acyarak alamasna sevindi ve: — bu kadnn efkati mi artt? diye sordu. -
Sizi
Müslümanlar da: .
— Evet, yâ Resûlâllah! Buna ardk, kaldk! O zaman
dediler.
Resûl (S.A.V.)
— HakTeâlâ'nn efkati, bu kadnn çocuuna olan efkatinden
daha da fazladr? diye buyurdu.
HÜCCETTL-ÎSLAM MAM-I GAZAL
'
338
Müslümanlar da oradan büyük bir sevinçle ayrldlar. Böyle bir sevinç o zamana kadar görülmemiti.
Ey
sâlih kii!
Sen
bil ki,
buna benzer
hadîsler, haberler
Korkusu çok olan kiilere bu haberler ifâdr. Bu haberden anlatmak istenilen udur ki, mü'minlerden kimi kiiler. Cehenneme gireceklerdir. En sonra da oradan çkanlar ilk girenler olacaktr. Onlar orada yedi bin yl kalacaktr. Eer tek kii cehenneme girecek olsa, ve oraya girmemek herkes için mümkün olsa:
çoktur.
—
o tek kii ben olurum! diyerek herkes olmal, ibâdetin tam klmaldr.
Belki
dikkatli
Eer
ve
ihtiyatl
kudreti varsa cehdeylemeli, o tek kiinin kendisi
gece bile cehennemde kalmamak için dünya lezzetlerinin hepsinden el çekmeli yeride bir hhareket olur. Ya 7.000 yl nerede kald?
olmamasna çalmaldr.
Hattâ
bir
Sözün ksas korku da, ümit de orta karar olmaldr. Nitekim Ömer (Allah ondan raz olsun) öyle buyurmuur:
— Eer nidâ eden
kimse yarn âhirette cennete yalnz bir kii girer! dese, ümit ederim ki, o kii ben olaym. Cehenneme bir kiiden baka kimse girmez! deseler, yine o kiinin ben olacandan korkarm. bir
;
KORKUNUN FAZLET VE
KISIMLARI
;Korku yüce makamlardandr. Ama korkunun fazileti, onun sebeplerine baldr. Korkunun sebebi ise ilim ve mârifettir.' Bundan ötürüdür ki, HakTeâlâ öyle buyurmu.
tur:
"Hak Teâlâ'dan korkan yalnzca âlim kullardr." tr Sûresi: 28).
(Fâ-
======= ^^
339
s
ÖLÜM ve KIYAMET
Resul (SAV.) de öyle buyurmutur: "Hikmetin i
Ama
ba, Allah
korkusudur!"
korkunun semereleri
(neticeleri)
unlardr:
1
—
ffet (Afiflik,
2
—
Verâ (Haram eylerden kaçnma),
3
— Takvâ
-
saklad
namus,
temizlik),
korkma ve bu korku eylerden kaçnma), (Allah'tan
ile
dinin ya-
j
Bunlarn hepsi de saadet tohumudur. Çünkü ehvetleri, brakmadan ve sabretmeksizin ahiret yoluna gitmek mümkün olmaz.l korkunun ehvetleri ortadan kaldrd gibi hiç birey ortadan kaldramaz. Bundan ötürüdür ki, Hak Teâlâ, hidâyeti, rahmeti, ilmi
ve rzây Kur'ân'da üç âyette
topla-
d: "Allah'tan korkan, kullar içinde
sadece
ilim ehli
olanlardr." (Fâtr Sûresi: 28).
"Allah onlardan razdr, onlar da Allah'dan razdrlar.
Bu mükâfat,
Allah'tan korkanlar içindir." (Beyyine
Sûresi: 8).
"Hidâyet ve rahmet, Allahü Teâlâ'dan korkan kiilere hâstr." (Âraf Sûresi: 154).
Hak Teâlâ, kendinden korkman semeresi olan takvâ'y kendi üzerine izâfe kld ve öyle buyurdu: "Kestiiniz kurbanlarn ne lah'a
ular. Ancak
(Hâc Sûresi:
sîzin
etleri,
ne de kanlar Al-
takvânz Hak Teâlâ'ya eriir."
37).
Resûlullah Efendimiz de
öyle buyurdu:
HÜCCETÜ'L-SLAM MAM-I GAZAL
340
"Halk kyâmet günü topladklar zaman onlara hitap eden bir ses duyulur. O sesi uzakta ve yaknda olan herkes iitir. O ses öyle der:
— Ey
Ben sizin sözlerinizi, siz yaratldnzdan beri dinlerim. Siz de benim sözelerimi iitin. Sizin önünüzde okumak isterim. Ey insanlar! Siz bir neseb koydunuz. Ben de bir neseb koydum. Siz kendi nesebinizi yüce kldnz.b Benim nesebimi saldnz. Ben: "Sizin en büyüünüz, en mütteki olannzdr." (Hucurat Sûresi: 13) dedim. Siz ise "Hayr, en büyük filân olu filândr!" dediniz. Bugün ben nesebimi yüce klyorum, sizin nesebinizi aahalk!
aa
salyorum. Takva ehli (Allah'tan korkanlar, larna uyanlar) nerededirler?."
Bunun üzerine
dinin yasak-
sancak yukar kaldrlr. En ileriye getirilir. Müttekiler o sancan ardnca giderler. Hepsi de hesapsz (sorgusuz, sualsiz) Cennete girerler." bir
Bundan ötürüdür ki, korku ehli olanlarn sevab daha arttrlm, iki kat olmutur. Hak Teâlâ bunu
u
kerîme
ile
müjdelemitir:
durmaktan korkanlar
için
"Rabbinin iki
bir kat
âyet-i
makam önünde
Cennet vardr." (Rahman
Sûresi: 46).
Resûl (S.A.V.) de öyle buyurdu:
"Hak Teâlâ öyle buyurdu: zzetim hakk için iki korkuyu ve iki güvenci bir kulda toplamam. Eer dünyada benden korku duyarsa, ahirette onu emin (korkusuz) klarm. Eer ahi ret için kendisinde bir güven duyuyor, korkmuyorsa, ahirette onu korkuturum." Resûl (SAV.) yine öyle buyurdu:
en akll olannz, Hak Teâlâ'dan korkusu en çok olannzdr!" "Sizin
======^^
341
ÖLÜM ve KIYAMET
Resûl (S.A.V.) ayrca öyle buyurdu:
Hak Teâlâ'dan korkarsa her ey ondan korkimse Hak Teâlâ'dan baka bir eyden korkarsa
"Bir kimse, kar. Bir
Allah onu her
eyden
korkutur."
Resûl (S.A.V) yine öyle buyurdu:
dolay gözünden kadar ya aksa ve yüzüne o göz yann scaksinek dese, ona cehennem atei haram olur."
mümin kulun
"Bir
Allah korkusundan
ba
l
Resûl (S.A.V.) yine öyle buyurdu:
i
"HakTeâlâ'nn korkusundan mümin kulun kalbi ürperdidemde nasl kllar dimdik olursa, günahlar da öyle olur
ve
aacn yapra
gibi dökülür."
Resûl (SAV.) yine öyle buyurdu:
çkm
gözya
aktan kimse, süt, olduu memeye girmedikçe cehennem ateine gir-
"Allah
korkusundan ötürü
mez. Hazret-i
—
Aye
(Allah
ondan raz olsun) öyle demiir:
Ey Allah'n Resûlü! Senin ümmetinden Cennete hesab görülmeden girecek kimse olur mu?" Resûluilah'a:
M
diye sordum. Resûl Hazretleri
—
Olur.
u cevab verdi:
Onlar da günahlarn anarak alayan mü'min-
lerdir!
Resûl (SAV.) yine öyle buyurdu:
— Hak Teâlâ'nn katncja, Allah korkusundan akan gözya damlasndan daha aziz bir katre yoktur. Nitekim, Hak Teâlâ'nn yolunda dökülen kan damlasndan da aziz damla yoktur.
HÜCCETTL-SLAM MAM-I GAZAL Resul (S.A.V.) dedi
=
342
ki:
— Yedi kimse Hak Teâlâ'nn arnn gölgesinde bulunur.
Bunlardan
birisi
Hak Teâlâ'nn korkusundan alayan-
dr.
Hanzale, (Allah ondan raz olsun) bu olay
için
der
ki:
— Resûlullah'n yanndaydm. Bize öüt vermekteydi. yumuuyordu. Gözlerimizden yalar akt. Ben eve geldim. Ev halkm, karm, çocuklarm konumaa baladk. Dünya ilerine daldk. Az sonra ReÖyle
ki,
gönüllerimiz
incelir,
sûlullah'n öütlerini ve
aladm hatrladm. Sokaa fr-
ladm:
— Hanzale münâfk oldu! dedim. Böyle diyerek sokakta giderken Ebû Bekir (Allah ondan raz olsun) Hazretine rast geldim. Bana:
— Öyle deme! Sen münâfk olmadn!
dedi.
Ben doruca Resûlullah'n katna vardm.
— Hanzale münâfk
Kendilerine:
oldu! dedim.
Resûlullah:
— Hanzale
hiç bir
zaman münâfk olmad!
diye buyur-
du:
Az sonra
olan hali kendisine anlattm.
"Yâ Hanzale!
uymaz.
el
buyurdu:
Eer bizim huzurumuzda bulunduum hâl
üzerinde kalsaydnfrelekler gökten nizde sizinle
öyle
skrlard.
Bir saat bir türlü, bir
Lâkin,
saat
iner, yollarda, evleri-
ey Hazale, saat saate
bir türlü olur."
iblî (Allah ona rahmet eylesin) Hazretleri öyle de:
— Gönlüme hemen her gün korkular üstün bana hikmetten ve
ibretten bir
kap
açlr.
gelir.
O gün
343
======^^
Yahyâ
bin
Muaz
(Allah
ÖLÜM ve KIYAMET ona rahmet
eylesin) dedi
— Mü'min kiinin günah, ceza korkusu di
arasnda, tpk Hazret-i
—
iki
Muâz
arslan
yine
ile
kalm
arasnda
ki:
rahmet ümî-
tilki
gibidir.
öyle buyurdu:
Âdemolu, eer fakirlikten korktuu kadar Cehennemden korksayd, Cennete girerdi. Miskin
Kendisine:
— Yarn
âhiret'ten
kim emîndir? diye sordular.
Oda:
— Bugün çok korkan! diye cevap Hazret-i
Hasan-
Basrî'ye (Allah
verdi.
ondan raz olsun) de-
diler ki:
—u
kiilerin meclisleri
dar korkuturlar Hz.
Hasan
ki,
hakknda ne dersin?
yüreklerimiz parça parça
Bizi
o ka-
olur...
u cevab verdi:
— Bugün korkup yarn emîn olacanz -
gün emin
olm£jJf
yarn korkacanz
bir
bir
sohbet, bu-
sohbet yapmaktan
hayrldr. Böyle kimselerle sohbet edin.
KORKUNUN
ÇETLER
[ Korku her iin tehlikesini bilmekten doar. Her kiinin önünde bir tehlike vardr. Kimi kii olur ki Cehennem ziyan-
larn düünür. Onun korkusu bu yandandr. Kimi kii olur ki, âhiret yolunu düünür, ondan korkar. Yahut:
— Artk günaha düerim! diye korkar.
J HÜCCETÜ'L-ÎSLAM ÎMAM-I GAZAL
344
,
Yâhut kalbinde bir gaflet doar, diye endielenir, korkar. Ya da alkanlklar kendisini günaha götürür diye korkular içinde kalr. Yâhut nimetten ötürü gafleti artar:
— Kyâmet günü halkn zulmüne urar, yakalanrm!
di-
ye korku duyar.
Ya da kyâmette ayp ve vây olacak diye
korkar.
kusurlar
Veyâ aklna
açklanp çirkin
rezil
eyler
— Hak Teâlâ bunlar
bilmektedir! der, korkar
Bu korktuklarnn her
birinin
u faydas olur
ki,
ve
rüs-
gelir.
korktuu
eylerden kaçnmaa balar. Onlardan çekinmekle urar. Meselâ âdeti kendisini günaha salacaksa ve bundan korkuyorsa, o âdetten elini çeker. Eer HakTeâlâ'nn göngönlünü temiz tutar. Korkan kiilere çok kez âkbet ve
lündekileri bilmesinden korkuyorsa
de bunun gibidir. dünyaya vedâ korkusu galip Ötekiler
gelir:
— Ya imanm selâmetle baa çkaramazsam? Bu su'dur
da,
der.
gelecein korkusundan çok geçmiin korku-
ki:
— Ezelde acaba saadetime veya âsiliime (ekavetime) mi hükmolunmutur? diye korkular Çünkü, her son, öncekinin dal, önce olandr. Resûl (SAV.) minbere
nian
bir takipçisi, bir
daldr. Asl
çkp:
— Hak Teâlâ'nn yazlm olanlarn orada ad,
içinde kalr.
kitab vardr. Cennet ehli ve nesebi yazldr! diye buyurbir
du.
Sonra
sa elini aaya sald, öyle buyurdu:
— Hak Teâlâ'nn ehlinin
bir kitabr
daha vardr
ad, nian ve nesebi orada vardr.
ki,
Cehennem
======^^
345
Sonra
sol elini
ÖLÜM ve KIYAMET
aaya sald. Yine öyle buyurdu:
— Bunlardan ne
ne
artar,
Dünyda
eksilir.
kimi saâdet
ekâvet ehlinin iini ilerler. Herkes de ona: ekâvet ehlidir, der. Ölüme eer bir saati bile kalm olsa Hak Teâlâ onu ekâvet yolundan geri döndürür, saâdet yoluna ehli olur ki,
götürür.
(Resûl (SAV.) yine öyle buyurdu:
— Saâdete ermi kii odur âdete kavumutur. akî olmutur.
aki
ite o ezelî kazada saolan da odur ki, ezelî kazasnda ki,
te bütün i, o eski kader yazlndadr. rin itibar
geçmi
geçmie olduu
takdirden, eskiden
için
Böylece kadebasîret ehlinin korkusu o,
yazlm
alnyazsndandr.
O
alnyazsmdan doan korku bütün korkularn en yücesidir. Nitekim Hak Teâlâ'dan korkmak, celâl sfat sebebiyle, kiinin kendi günahndan ötürü doan korkusunda daha yüce ve kâmildir. Çünkü celâl sebebiyle olan korku hiç bir za-
man ki,
kaybolmaz.; Korku, günahtan ötürü olunca ihtimaldir ~ gurura gelir:
Günahtan
Sözün ksas
el
çektim ya! Neden artk korkaym? der.
bir
kii
unu
bilmeli
ki,
miz bu korkuda en yüksek dereceye ise
en
aa
kisinin
Resûiullah Efendi-
varmt. Ebû
Cehil
kattayd.
de yaratlmasnda baka
ve yaratldklar zaman Resûl (S.A.V.) kendisinin dahli yokken tâat ve mârifet yolu kendisine müyesser ve nasip oldu. Buda ilzam sebebiyle idi ki, gönlünde olan ve onu tevik edici hâl, kendisinin haberi olmadan ona çekerdi ve o, kendisine gösterip açtklar eyleri esrar ilâhiyeyi gizlemee gücü yetimezdi. Öyle ki, öldürücü zehir olan eyden bile çekinemezdi.
u
vesilesi yoktu
HÜCCETTL-ÎSLAM MAM-I GAZAL
346
Ebû Cehîlin ise, basiret gözü balannca artk hiç bir eyi görmez olmutu. Vaktâ ki görebildi, yükek arzulardan kendisini kurtaramad. Bunlarn verecei zararlar bilmiyordu. Resûl âleyhisselâm ile Ebü Cehîl, ikisi de, yollarnda yürümek zorunda kaldlar. HakTeâlâ diledii üzere, sebep olmadan birisinin ekâvetine hükmeyledi ve onu esfelsâfiline (yâni Cehenneme) sürdü. Ötekinin (Resûlullah'n) saadetine hükmeyledi. Ve onu A'lâ-y illiyyin'e (Cennet'in i
ve gök yüzünün en kudsî yüceliine) kahredici kuvvetin zincirleri ile çekti, çkard. Bir kii diledii gibi
i
yaparsa
hiç
kimseden korku çek-
memeli. Ancak ondan korku duyulmal. Bundan ötürüdür ki, Hak Teâlâ Dâvûd aleyhisselâm'a öyle buyurdu:
— Benden, kzgn arslandan kortuun
gibi kork!
Seni
öldürmesi senin caniliinden ötürü deildir, belki onun arslanlk saltanatnn böyle hükmetmesindendir. Eer öldür-
mekten
el
yaknlndan deil, deerin olmadndan ötü-
çekse efkatinden ve cana
belki, kendisinin
katnda senin
rüdür.
Allahü Teâlâ'y bu sfatlarla bilen kiinin korkudan uzak
kalmasnn imkân
yoktur.';
ÖMRÜN KÖTÜ SONUÇLANMASI KORKUSU r [Korkanlarn çou, sonlarnn ne olacandan korkmu-
undan
âdemolu'nun gönlü daimâ deiir. Bir ekilden bir ekle kalbolur. Ölüm vakti yüce bir vakittir. Gönlün, ölüm vaktinde ne karar tutaca bilinemeze Ârif kiilerden birisi öyle demitir: lardr.
ötürüdür
ki,
ÖLÜM ve KIYAMET
347
— Eer
olduunu bilsem benden bir saat uzaklap bir duvarn ardna varsa onu tevhidine ehâdette bulunamam. Çünkü gönlün hâli bir
kimsenin
deimek yolundadr.
elli
Nasl
yl tevhîd üzere
bir
halde geri döneceini
biler
mem. Yine yüce kiilerden
birisi
de öyle demitir:
— Eer bana: "Evin kapsnda ehâdet yolunda ölme-
e mi râz olursun, yoksa, olarak
—
ölmee
Bir
biz
göz odann kapsnda slâm
mi raz olursun?" deseler, ben:
göz odann kapsnda müslüman olarak
ölmee
râz olurum! derim Çünkü Evin kapsna varncaya kadar slâm kalr mym, ya da kalmaz mym, bilemem.
Ebû Derdâ
(Allah
ondan raz olsun) yemîn edip öyle
derdi:
— Hiç
ölüm vaktinde imânnn geriye alnmasndan emin olabilsin. Belki de onu geri alrlar!.
Ebû
bir
kii yoktur
Yezîd-i
ki,
Bestâmî de öyle demitir:
— Otuz yedi aydr, her ne zaman mescide gitsem bezünnarn (papaz kemerinin) sallandn görmekteyim. Tâ mescid kapsna girinceye dek korkarm. Sanrm ki, beni kiliseye götüreceklerdir. Her gün be vakit ibâdette bu hale düerim. limle bir
Isâ aleyhisselâm, Havvariyyuna: Siz, her
ne kadar gü-
nahtan korkarsanz, biz Peygamberler küfürden korkarz! dedi. Yine Peygamberlerden birisi nice yllar aç kald, susuz kald, giyimsiz kald, çok mihnete urad. Bir gün Hak Teâlâ'ya yalvard. Ona bir vahiy indi. öyle buyuruldu: Senin gönlünü küfürden sakladk. Bu dereceyle kanaât et-
mez de dünyay
m istersin? O Peygamber: Yâ Rabbi, tev-
HÜCCETlTL-tSLAM MAM-I GAZAL =====
348
be kldm, kanaât ettim! diyerek utancndan bana toprak saçt.; Sonun hayrl olmamasnn alâmetlerinden birisi de Nifâk'trJ Bundan ötürüdür ki, ashâb- kirâm nifâk'tan çok çekinir, kaçnrlard.
Hasan-
Basri Hazretleri der
— Eer kendimde
nifâk
ki:
olmadn
bilseydim, bu hali
yeryüzünde olan eylerin hepsinden daha görürdüm.
Hasan- Basrî
—
hazretleri yine
dn
bâtna (yâni mas, ona uygun dümemesi Zâhir'in
öyle
sevgili olarak
dedi:
içe), kalbin dile
Nifâk'tandr.
muhâlif
ol-
j
SONUN KÖTÜ OLMASININ SEBEPLER Hayatmzn sonunun
hayrl olmamasnn
bütün insanlar bundan çekinip
manâs —ki
kaçnr— imânn
geri aln-
masdr.iDlüm ânnda imânn kayboluunun da sebepleri vardr. Bunun ilmi gizlidir. Lâkin bu kitapta açklanabilen udur ki, imânn zâil olmas iki sebeptendir:'] l.1
—
Biri, bir
yolunda
geçirir.
kii bâtl bir bid'âte inanr.
Ömrünü o
inanç
Onun hata olduunu sanmaz. Fakat ölüm
dakikasnda bütün iler ona açlr. Hattâ, kendisinin bu inançtaki hatas da ona gösterilir. Bundan ötürü baka hususlarda olan inanç ve itikatlarnda da üpheye düer. Bu tehlike bid'ât ehline vâki olur. Onlar o kimselerdir ki, imân yolunu kelâma ve delîle smarlamalardr? O kii verâ ehli, takvâ ehli olsa da bu böyledir. Ama saf, içi temiz olan kiiler, yâni Müslümanl Kur'ân'n ve hadîsin zâhiriyle tutolanlar, bu tehlikeden emin görünürler. te bundan ötürüdür ki, Resûi (S.A.V.) öyle buyurmutur:
mu
=======^^
349
— htiyar kadnlarn ehlinin
çou
ÖLÜM ve KIYAMET
itikad gibi itikadnz olsun.
Cennet
gönlü saf olanlardr.
Bu sebeten dolaydr ki,
kelâm ilminden ve eyann hakikatlerinden bahsedilmesini yasaklamlardr. Çünkü onlar, bu bahisler üzerinde konuan bir kimsenin ona tâkât getirmeyip bid'ate düeceini bilirlerdi. din büyükleri
— mân'n alnmasnda
sebep de udur ki, kiinin imân aslnda zayf olur. Kalbine dünya sevgisi üstün gelerek HakTeâlâ'nn dostluunu zayflatr. Ölüm dakikasnda bütün yüksek arzularn ondan geri alrlar. Dünyadan ka;
2
hrla
çkarlacan
bir
ve dilemedii yere götürüleceini görür.
de bu muâmeleden ötürü kendisinde bu hal doan kiide Allah sevgisi zayflar ve Allah dostluu da ortadan Belki
kalkar. 1 —j
O zaman ye benzer. o
o,
olunu
sevip de muhabbeti kaybolan kii-
Oul babasnn
makbul
sayd
bir
eyini alsa
ey için olunu kendisine düman sayar. Ve mevcut olan
de kalmaz. jBundan ötürüdür ki, ehadet derecesi büyük bir derecedir^ denilmitir. Çünkü ehâdet deminde gönülden dünya sevgisi kalkm,Hak Teâlâ'nn sevgisi ve dostluu onu kapanm ve gönlünü ölmee kararlm klmtr. Buna benzer halde iken ölüme erimek büyük bîr ganimettir ki, bu gibi haller tez geçer. Gönül o sfatta de-
sevgisi
vaml kalmaz. Böylece\kiide Hak Teâlâ'nn olursa,
dünyaya olan sevgisi kalmaz, bâtl
sevgisi galip olur,
ortadan
kalkar."!
Bu son niân de sonun güzel olmasnn niândr. Böylece bir kimse bu tehlikeden uzak
olmak
dilerse bid'âtten
uzak olmak gerekir. Kur'ân'da ve haberlerde olan her ye imân getirmek gerektir. Kur'ân ve hadîsten olan bir
ee-
HÜCCETFL-ÎSLAM MAM-I GAZAL yi bilirse
inanr.
350
kabui eder, bilmezse do-rudur der. Cümlesine
O kiiye gereken
mücâhede Hak Teâlâ'nn
sevgsini
kendisine galip klmaktr. çindeki dünya sevgisini zayflat-
mak, zebunlatrmaktr. Dünya muhabbeti de ancak eriât snrlarna riâyet etmekle olur. O zaman da dünya o kiiye
aalk
halde görünür.
Ve dünyada
Teâlâ'nn sevgisi iseonun
mek eder.
artiyie kuvvetlenir.
Dünyay
Hak Teâlâ'nn
gelirse
öyle
i tehlikeye
tutunuz
dostlariyle
girer.
Eer onda dünya Nitekim Kur'ân'da
kardeleriniz, karlarnz,
mallarnz, durgunlua
bir ticaret,
sohbet
buyurur:
"Eer babalarnz, oullarnz,
oymanz ve
dilden
sevenlerle sohbet etmez.
dostluu üstün Allahü Teâlâ
daima
zikrini
Hak düürme-
nefret duyar.
hounuza
uramasndan
giden oturma
kork-
yerleri, size Al-
ve Resulünden ve O'nun yolunda cihattan daha sevgiliyse artk Allah'n buyruu size eriinceye kadar beklemeye hazr olun. Allahü Teâlâ fâsklar topluluunu doru yola lah
(hidâyete) erdirmez." (Tevbe Sûresi: 24).
TEVBE Tevbe, Hak Teâlâ'ya dönmektir. Tevbe, müridlerin ilk adm atdr. Sâliklerin (Allah yolunda gidenlerin) balangç yoludur. Hiç bir kii tevbeden uzak kalamaz. Tevbeden hiç bir kimse müstani deildir. Çünkü ilk yaradltan son âna kadar tertemiz olmak yalnz meleklerin halidir. Bütün ömrü günaha batm olmak eytann iidir. Ve günah yolundan, teybe ve nedamet hükmü ile tâat ve ibadet yoluna dönmek, Âdem aleyhisselâm ve oullarnn hâlidir.
.
kimse
geçmi
günahlarna, hata ve kusurlarna tevbe eylerse, yâni onlarn kötülüünü idrak edip pimanlk duyarak onlardan yüz çevirirse kendisinin Âdem aleyhisselâm'ajnisbetini tamamlam olur. Bir kimse de âhir ömBir
rünü günfarla geçirirse
Ama
bütün
bir
eytana
ömür boyu
karalatrm
olur.
olmann imkân
yok-
nisbetini
ibâdette
Çünkü insanlar yaratlrken eksik yaratlmtr. lk önce Âdem'e ehvet musallat edilmitir. ehvet ie eytann âletidir. Akl ki, ehvetin dümandr, meleklerin cevherindendir ve ehvetten de sonra yaratlmtr. Bundan ötürütur.
dür
ki,
ilkönce
ehvet
üstün gelmi, Âdem'in sinesinin ka-
lesini kafirla istilâ etmitir.
dostluk, ülfet
Nefis
de zorda kalarak onunla
ve balant kurmutur.
Akl zuhur edip meydana çknca ve özünün günahla zâyi olduunu bilince tevbeye ve mücadeleye muhtaç olur ki, böylece kaleyi yeniden ele geçirip onu fethederek eytann elinden almak ister.
HÜCCETÜ'L-SLAM ÎMAM-I GAZAL Böylece Tevbe,
den
Âdem oullarna zarûrî gereken
oldu. Sâliklerin
nuru
ilk
uyand, doru
ile
352
adm
yolu,
eyler-
ald. Akln ve eriatn
halini
eri yoldan
hidayeti, dalâletten
farketti.
TEVBENN FAZLET ve SEVABI Hak Teâlâ bütün halka tevbe Kur'ân- kerimde öyle emretti: "Bir
etmelerini
buyurdu.
kimse felah bulmak ümit ederse tevbede bu-
lunsun." (Nûr Sûresi: 31). Resûlullah Efendimiz de
"Aziz ve
celil
öyle buyurdu:
olan Allah, gece vakti günah ileyen
kiiye sabaha dein, gündüz günah ileyene de akama kadar tevbe etmesi için kerem elini uzatr. Güne Marib'den (Batdan) douncaya kadar bu böyle sürer/l Resûl (S.A.V.) yine öyle buyurdu:
— Piman olmak, tevbe'dir. Ve ayn anlamda yine öyle buyurmutur:
"Günahn
keffareti
pimanlktr."
Resûl (S.A.V.) yine buyurdu
ki:
— Güne Marib'ten (Batdan) domadan önce kii tevbe eylerse tevbesi kabul
bir
edilir.
Resûl (S.A.V.) yine öyle buyurdu:
—
ura
olan yollar üzerinde dürmayn, çünkü kimi kiiler olur ki, orada durup her kim geçerse onu alaya alabilir ve her kadn o kiiye közü sözler
Halkn
353
=======^^
ÖLÜM ve KIYAMET
Cehennem' girmesi vacip oluncaya kadar oradan uzaklamaz. Meerki tevbe söyleyebilir.
Bu
gibi kiiler tâ
eyleye.
Resûl (S.A.V.) yine
öyle buyurmutur.
— Bir kimse günahlarnda tevbe eylerse, Hak Teâlâ onun iledii günahlar meleklere unutturur. Kendisinin de eline, ayana, günah ileyen uzuvlarna onlar unutturur. Tâ ki, günahn hiç ahidi kalmaz. -
Resûl (SAV.) yine öyle buyurdu:
— Hak Teâlâ kulunun tevbesini can boazna gelinceye kadar kabul eder.
Ömer
bin Hattab (Allah
ondan raz olsun) öyle demi-
tir:
— Resûlullah bize öyle buyurdu: "Tevbe edin balansn,
günahlarnz
ben de günde yüz kere
ki,
tev-
be ederim." Resûl (SAV.) yine öyle buyurdu:
— Hiç
bir
Âdemolu
yoktur
sn. Lâkin günahkârlarn en
ki,
iyisi
Resûl (SAV.) yine buyurdu
onun günah olma-
tevbe klanlardr.
ki:
— Günahtan tevbe eyleyen kii, asla günah ilememi gibi olur. Resûl (S.A.V.) öyle buyurmutur:
— lenen günahtan tevbe etmek, hiç bir zaman günah dairesine
uramamak demektir.
HÜCCETÜ'L-SLAM MAM I GAZAL
354
buyurduu bir âyet-i kerime bidat hakkndadr. Hazret-i Allah öyle buyurmaktadr: Allahü Teâlâ'nn
"Dinlerinin bir
bölümüne inanp
bir
bölümüne
e,hli
inan-
mayan, onu parça parça edenler, bölük bölük olanlarla senin hiç bir iliiin yoktur. Onlarn ii ancak Allah'a kalmtr. Allah dünyada yaptklarn onlara âhirette soracaktr." (Enam Sûresi: 159).
Bu
kerimenin anlamn açklarken Resûlullah Efendimiz öyle buyurdu: âyeti-i
— Bir kimsenin günah olursa, ona tevbe etmek dü-
)
er. Fakat bid'at sahihleri için tevbe yoktur. Ben onlardan bizârm. Onlar benden bizardr. 1 Resûlullah Efendimiz, yine
— Vaktâ
öyle buyurdu:
brahim'i göe çkardlar, bir kii bir kadnla zinâ ederken gördü. Onlara beddua etti. kisi de helak oldu. Birisini de günah ilerken gördü. Ona da beddua etti. Ozan bir vahiy indi, öyle buyurdu: ki
— Ey brahim! Benim kullarm sen özgür brak! Belki
üç halde
olurlar:
1- Ya tevbe ederler! Kabul ederim.
2- Ya istifar 3-
ederler,
Yada onlardan
balarm.
bir kimi evlât
ibadet ederler. Bilmez misin BÛR (çok sabredici)dir." Hazret-i
Aye
(Allah
bir
onlar bana
adm da SA-
ki:
derdi:
"Hak Teâlâ'nn hiç
bir ku-
ona bir günahndan ötürü pimanlk verde o kul daha balanmak ismeden önce onu baolmasn."
yoktur
sin
benim
ki,
ondan raz olsun) öyle
— Resûlullah bize dedi lu
ki,
doar
lam
ki,
355
ÖLÜM ve KIYAMET
1
Resûl (S.A.V.) yine öyle buyurdu:
— Marib tarafnda
kap vardr ki, genilii yetmi yllk yoldur. O kap tevbe için açk durur. Yerle gök yaratld zamandan beri o kap kapanrn deildir. Güne maripten (batndan) douncaya dara da açk kalacak, kapanmayacaktr. bir
Resûl (S.A.V.) yine öyle buyurdu:
— Pazartesi ve perembe günlerinde yaplan amelHak Teâlâ'ya
kimse tevbe ktlmsa kabul eder. Bir kimse yarlanmak dilese, yarlar. Gönülleri kinle dolu olanlarsa hâli üzere braklr. leri
arzederler. Bir
Resûl (SAV.) yine öyle buyurdu:
— Hak Teâlâ, kulun tevbesiyle sevinir. Ve
u hikâyeyi anlatmtr:
— Bu sevinç u bedevinin sevincinden de fazladr. O
çöle dümütür. Uyumak için topraa koyar. Biraz dinleneyim der. Bir devesini yannda göremez. Bulmaya çok çalr. Açlktan, susuzluktan öleceini düünür. Canndan umunudu ke-
bedevi
korkunç
ki,
ban
bir
ser:
— Hele
bir
vatanma döneyim. Tâ ölünceye kadar
yataym! deyip ölme Bir lahza
uykuya
niyetiyle bir yere gelir, uzanr.
dalar. Fakat
uykudan gözünü açn-
eyi eksik olmakszn ucunda durmakta olduunu görür. ükretmek ca devesinin hiç
bir
bann için:
— Sen benim Rabbimsin, ben senin kulunum! diyeyecei yerde
dili
dolar:
— Ben senin Rabbinim, sen benim kulumsun! der. Hak Teâlâ da, kulunun tevbesine vincinden çok sevinir.
arapçm
bu se-
HÜCCETÜ'L-ÎSLAM MAM-I GAZAL
TEVBENIN Tevbe'nin
HAKKAT
balangc
meydana
nülde
356
gelir.
O
u imân marifetinin nurûdur nûr
ile,
günahn öldürücü
ki,
gö-
zehir ol-
Kendine bakan kii o zehirden çok aldn anlaynca ölüme yaklatn anlar. Zaruri bir ekilde ken-
duunu
bilinir.
sinde korku duyar. Tehlike sezeri Nitekim bir kii zehir yediini bilse pimanlktan parman boazna atar, kusmak ister. Korkusundan ötürü tiryak (zehinlenmeye kar kulla-
Böylece o zehirin eserini, belirtisini kendisinden gidermek diler. Bundan dolaydrki, eer bir kii, harekete getirdii ehvetlerin (isteklerin) zehirle
nlan
ilâçlar) yutar.
karm
bal
olduunu
bilse,
balangçta
irin olup âhirette (iin so-
nunda) zarar verdiini anlasa, geçen haline piman olup lezzetten iz kalmaz ve canna korku atei düer. Çünkü o kii kendisini ölüm tehlikesinde görür[Bu korku ve nedamet ateinde ehvet hrs ve günah lezzeti bitip ortadan kalkar, hasret ve nedamete döner. Geçmi günlerde kesik yaptklarn tamamlar, gelecek günlerde o eski günâh ve ehvetlerin çevresinde dolamamaya azmeder! Cefa giysisini gönden atar ve vefa giysisini giyer. Bütünhali üzüntü ve yaptklarndan nedamet olur. Bundan önce sohbeti gaf et içindeki kiilerleydi. imdi ise marifet ehli ile el eledir.fböylece anlalr ki, tevbenin hakikati, piman olmaktr.
imân nûrudur. Dallar da hareket ve hallerini deitirmektirTjVe bütün uzuvlar günah ve muhalif hareketler tâat ve güzel ilere çevirmek, yani ibadet ve din yoluna yüz tutmaktr.
Onun
asl, marifet v
ÖLÜM ve KIYAMET
=
357
TEVBE HERKESE, HER VAKT GEREKLDR Tevbe, bütün kiilere vaciptir (farzdr). Onu da ununla & bilirsin ki, âkil - bali ve kâfir olan kiiye küfürden tevbe kl]
O, müslüman ise ve müslümanl anasna, babasna uyarak yaparsa, ama dili ile söyleyip gönülden gafil olursa, o gafletten tevbe eylemesi vacip olur. Tâ ki, o kiinin gönlü imânn hakikatinden haberli olsun.! mânnn hakikatini bilmekten murâd, kelâm ilminde
mak
vacip. olur.
Eer
yolda bilmek deildir. Kelâm ilminde zikrolunduimân, herkese vâcip deildir. Aksine imân sultan-
anlatld
u
gibi,
nn
gönülde hâkim ve galip olmasdr.
öyle ki, hüküm onun olmaldr. Ancak bu vakitte hüküm onun elinde olur ki, beden ülkesinde her ne olursa hepsi imânn fermaniyle olmu olur, eytann fermaniyle olmaz. kimsenin imân günah iledii müddetçe tam olmaz. Nitekim Resûl (S.A.V.) öyle buyurmu-
Günah ileyen
bir
tur:
— Bîr kimse mümin olarak zinâda bulunmaz ve mümin olarak hrszlk etmez. Bunlar ileyen mümin deildir.
hemen kâfir olacan söylemek istemiyor. Çünkü imânn dallar çoktur. Onun dallarndan biri de, zinânn öldürücü zehir olduunu Resûl (S.A.V.), bu günahlar ileyenin
bilmektir. Bir kii kendisinin zehir
yediini bilse oldan
el
çe-
ehvet sultan zinânn helâk edici olmas bilgisini, yani imânn hakikatini ezmi, malûbiyete uratm olur .Böylece kendisinin gafletiyle imân görünme^ hale gelmitir. Ya da imânn nûru ehvetin karlnda gizlenmi, ker.
O
halde
HÜCCETÜ'L-ÎSLAM MAM-I GAZALÎ
358
örtülmü olur. Böylece bilinmi oldu ki, önce küfürden tevbe vâcip olur. Eer kâfir olmazsa âdî ve taklidî imânda tevbe etmelidir. Eer bu tevbeyi eylerse galip ihtimal udur ki, o kii günahtan kurtulamaz. Böylece günahtan da tevbe vâcip olur. Ve hatta, onun zâhiri, bütün günahlardan uzak olsa da, bâtn günah tohumundan uzak kalmaz. Yeyip - içmee hrs duymak, öz söylemee haris olmak, mal ve mevki sevmek gibi, hased, riyâ ve kibre benzer eyler bu (imân öldürücülerinden) her
ne varsa bunlarn hepsi canilerdir, iledikleri cinâyettir ve hepsi günah ilemenin asllardr. Bunlarn hepsinden tevbe lâzmdr. En sonunda bunlar itidal snrna götui&meli ve bu ehvetleri (yâni yüksek istekleri) eriate, akla itâatkâr klmaldr. Bu mertebeye de çok mücahede ile varlr. Eer bu zikrolunanlardan hiç biri o kiide bulunmasa da gönlü vesveseden, reva görülmeyen endielerden kurtulamaz. Bunlardan da tevbe vâcip olur. Eer nefsin vesveselerinden uzak kalsa da kimi hallerde HakTeâlâ'nn zikrinin unutmaktan uzak kalamaz. Bütün noksanlklarn temeli, Hak Teâlâ'y unutmaktr. Eer bir lâhza da olsa bunda da tevbe vâcip
Bütün hallerde Allah' zikir ve fikirden uzak kalmasa bile zikrin ve fikrin de dereceleri ayr ayrdr. Çünkü alt derecede olanlar üsttekilere göre noksandr. Noksan derece ile kanaat eylemek, üst mertebeye çkmak imkân varken çkmamak, zarardr, hüsrandr. Ondan da tevbe etmek vâciptir. olur.
r i
Resûl (S.A.V.) öyle buyurmutur:
— Ben,
bir
günde yetmi kez tevbe ve istifar ede-
rim.
Bundan maksad, devaml olarak terakki etmek, yükselmek, ilerlemekti. Hangi kademeye ve duraa eriirse o mertebeden daha yukarda bir kemal görürdü. Önceki du-
'
ÖLÜM ve KIYAMET
359
onun katnda eksik saylrd.!' Geçtii duraktan istifar ve tevbe ederdi. Çünkü bir kimse bir i ilerse, ondan eline bir akçe geçirirse sevinir. Öyle sanr ki, ondan öte hiç bir derece yoktur. Sonra anlasa ki, onunla bir inci ele geçirmek mümkündür. Ve o inci bin altn deerindedir. Daha fazla çalp onu kazanamadndan utanr, kendi taksiratndan ötürü pimanlk duyup tevbe eder! rak,
Bundan
ötürü:
— Âbîdlerin kemâli, ulularn noksandr! denilmitir. Çünkü bunda
Eer bir
tevbe, istifar ederler.
kimse:
— Küfür ve
günahlardan tevbe kldktan sonra gaflet sebebiyle daha yüksek derecelere eritikten sonra taksirden tevbe klmak faziletten olur, farzlardan olmaz. Sen niçin bu tevbeye vaciptendir, diyorsun? derse bu soruya biz f
de
u cevab
L— Vâcip
veririz: iki
ksmdr.
Biri, zâhir
fetvada
vâciptir.
Halk
tabakasndaki kiilerin haddi üzeredir ki, onlar bu miktar ile amel etmelidirler. Tâki, âlem viran omasn. Dünya geçimine muktedir olsunlar. Ve bu vâcip onlar cehennem azâ-
bndan
kurtaran vâciptir.
udur
onun üstüne tahammül getiremez. Her ne kadar bu vâcibi eda etmekle cehennem azabn görmezlerse de kaybettikleri derecelerin üzüntüsünün verdii azaptan kurtulamazlar. Çünkü âhirette bir takm kiileri kendilerinden daha yüksekte göreceklerdir. Bu gördükleri âdeta göklerde olan yldzlar gibi üsttedir. Bu hasret ve gönül krgnl onlar için bir çeit azab olur. Ve vâcip olan tevbe, ite bu azabdan kurtulmak içindir. Nitekim bir kimse, bu dünyada akrannÖteki vâcip
ki,
bütün
bir
halk kütlesi
360 dan
birine fazlaca
görmü
makam
verilmi, onu
daha
üst derece-
gamndan deli divane olur. Sanki sopa yemitir, sanki mal elinden alnmtr. Sanki eli kesilmitir. Gerçi bunlar olmamtr, ama içi o kadar yanklerde
hüsran ve
olsa,
Bundan ötürüdür
tr.
ma
ki,
kyamet günü'ne Tegabün
(aldan-
ziyan günü) denilmitir. Gabin, ziyan demektir.
met günü
kimse ziyandan uzak kalmaz. badette, bulunmayan:
te
— u —
hiç
Niçin tâatte tâatte Niçin
bulunmadm?
diye hasret çeker.
daha ziyade ibâdet etmedim?, diye
üzülür.
evliyânn ve enbiyânn yolu, güçleibâdetten geri kalmamaktr.
ki
riyettii kadar, hiç bir
— Yarn
tâat-
bulunan kii de:
Bundan ötürüdür
r
Kya-
âhirette kusurlarn
cezasn
çekeriz! diye korku
duyarlar.
Resûlullah Efendimiz'in kendisini aç
Yemek yemenin haram
siniz?
Hatta
—
Aye Hatun
(Allah
tutmasna ne der-
olmadn
bilmez miydi?
ondan raz olsun) derdi
ki:
mübarek karnnn üstüne koyardm. Çok zayf olduundan acma duygularm çoard. Merhamete gelirdim, alar, szlar, gözyalar Elimi, Resûlullah'un
döker:
— Yâ Resûlullah! derdim. Benim canm sana feda olsun. Ne olurdu, bu düpyadan doyuncaya kadar yeydin!
yi-
Resûl hazretleri öyle buyurdu:
— Yâ Aye! Benim kardelerim
himmet sahiple-
benden ileri gittiler. Kerâmetler ve hilâtler bulduBen korkarm ki, eer dünyadan nasip bulursam
riydi, lar.
ki,
ÖLÜM ve KIYAMET
361
aa
olur! benim derecem onlarn mertebesinden Kardelermden geri kalmaktansa birkaç gün sabrda
bulunmam hayrldr.
u anlattklarmza kalmaz. ni (Allah
göre, kul hiçbir vakit tevbeden uzak
Ondan müstani
deildir.
rahmet eylesin) der
— Eer kuldan
Ebû Süleyman- Dârâ-
ki:
ey sormasalar,
yalnz kaybettii zamandan hesap sorsalar bu kayg ona ölüm vaktine kahiç bir
dar yetiir! 2
Gelecek
günlerini
ne dersin? Sen betse
bil ki, bir
kiinin
ibi
kaybedenlere
bir incisi olsa,
o
inciyi
kay-
Eer inciyi kaybetmesi ile berlikte ceda varsa alamas daha çok olur. Ve ömürden
alasa
za ve belâs
de geçmi
günleri
yeridir.
onunla sonsuz sâadet elde etmek ümmkündür. Eer, bir kimse onu günahlara harcasa o kii kendi helâkine sebep olur! Ya buna ne dersin? Bu her nefes kymetli
bir incidir ki,
musibetten haberli olunce onun
hâli nice
olsa gerektir?
Bu
ondan haberli olduun vakit üzülmenin faydas olmaz. Bu yolda Cenâb- Hak öyle buyurur: bir musibettir ki,
"Sizden birinize ölüm gelip de: "Ey Rabbim, ne olur beni ksa bir zaman daha braksaydn da sadaka veren iyi kiilerden olsaydm," demeden önce size verdiim rzktan Allah için harcayn." (Münafikun Sûresi: 10). r
ölüm meleini görünce gitme zaman geldiini anlar, gönlünde bir hasret peydâ olur, bir hicran belirir ki, bu sonsuz bir hasrettir ve kul: Ey ölüm melei! der. Bana bir gün mühlet ver ki, tevbe cevab verir ona: Bunedeyim. Melekül - mevt (Azrail) dan önce çok günler geçti. imdiki halde ömrün sona eriti, geriye bir ey kalmad. O kul: Bâri bir saatlik vakit la! der. Ölüm melei de: Bütün saatler tamam oldu. Geri-
Bu
âyetin tefsirinde delerki: o kul
u
ba-
HÜCCETÜ'L-SLAM MAM-I GAZAL ye
zaman kalmad,
hiç
sizlik
diye cevap
erbetini tadar, onun asl
erir.
Vaktâ
,
ki,
362
kul ümit-
imân straba düer. Ve
eer, Allah göstermesin, ezelde ekavetinde (asiliine) hükmedilmi ise üphe, kuku, strap ona üstün gelir ve kötü bahtl olur.
Eer saadetine hükmolunmusa imân
se-
Bu yönden Allahü Teâlâ öyle buyurur: "Kötülükler ileyip ölüm vakti gelince tevbe edenlerin tevbeleri makbul deildir. Kâfir olarak ölenlerin de tevbesi kabul edilmez. Biz o gibilerine ac bir azap hazrladk." (Nisa Sûresi: 18). Yine demilerdir ki: CenâbHakk'n kulu ile arasnda iki srr vardr, Birinci sr anadan doduu vakittir, Hak Teâlâ öyle buyurur: Seni tertemiz, yerli yerinde yarattm. Ömrünü sana emanet ettim. Gözünü aç, o emaneti ölüm vaktine ne türlü geri teslim etmek gerektiini bil! lâmete
erer.
Ötesi
öyle
sr da ölüm
vaktindedir
ki,
Allahü Teâlâ kuluna
der:
— Ey benim kulum! O menati ne yaptn?.. Eer onu onun mükâfn bulursun. Eer kayCehenneme hazr ol ku, seni beklemektedir.
muhafaza bettinse
ettinse,
«
TEVBENN KABUL OLMASI Tevbe eer artna uygun olursa mutlaka makbul olur. Çünkü sen tevbe eylersen, onun Cenâb- Hak katnda kabulünde kuku, üphe duyma. Aksine yalnz tevbe artlarnn yerinde olup olmadna bak! Bir kimse ki:
1— Âdemolunun
gönlünün hakikatinin ne olduunu
bilse.
2— Onu
bedenle
ilgisinin
de nice olduunu
bilse.
.
ÖLÜM ve KIYAMET 3— ve
Ve
Hazret-i ulûhiyetle münasebeti
ne olduundan
neden
ibaret bulundu-
Hazreti-i ulûhiyetle perdesinin
undan undan
haberdar olsa, günahn bu perdeye sebep olduve tevbeyle o perdenin kalkacandan kukusu
'
kalmaz. [Tevbenin
perdenin kaldrlmasndan
kabülü
Çünkü Âdemolunun gönlü aslnda meleklerin cevheri cinsindendir.
dar çkld
yanda bu dünyadan
yet (Allahü Teâlâ) görünür. te eremezsin.
sna
Eer
bir nur, bir
O
ibarettir.
tertemiz bir cevherdir,}
u
ayna
zaman
gibidir
ki,
o
Hazret-i ulûhi-
Sen onu prsan bu mazhariye-
onu Âdemolu iledii günahla ayna-
parlt verir ve o karanlk lekeleri
siler.
Ka-
ve tevbe edilirse, iyi amel nurlar o günah karanlklarn bastrr. Güzel amel ilemenin nûrlar o karanl ortadan kaldrr. Gönül de aslndaki temizlie döner. Fakat günah ilemekte srar edilir, tevbe ve iyi ameller de az olursa, o paslar kalbin cevherine eriip yerlemi olabilir. Artk ilâç kabul etmez olur. O zaman onun pas aynann içinde yer olan pasa benzer ki böyle bir gönül tevbede kabul etmez. Belki sadece dil ile: rart fazal olur
— Tevbe rine
ettim! denilirse
de bu tevbe
kalbgfn derinlikle-
ilemez.
Artk
kirli
bir giysi
nasl sabunla
K >
0
yrp^knd zaman
te-
de günah karanlndan iyilik nûrlariyle Bundan ötürüdür ki, Resûl (S.A.V.) öyle buyur-
mizlenirse gönül temizlenir.
du:
— Her kötülüün ardnca bir bu güzei
yilik
ki,
o kötülü
i mahvetsin.
Resûl (S.A.V.) yine öyle buyurdu: lere
yap
Eer günah,
gökolsanz bile tevbe
kadar eriecek biçimde ilemi vakit tevbeniz yine kabul edilir. Resûl
kldnz
(S.A.V.)
HÜCCETÜ'L-ÎSLAM ÎMAM-I GAZAL
—
364
öyle buyurdu: Kul vardr ki, günahkâr olur. Ve bu günahndan ötürü Cennete girer. Ashâb- kiram: Bu nasl olur, Yâ Resûlâllah? diye sordular. O da: Kul, bir günah iler ve o günaha pimanlk getirir. O pimanlk da o kulun gönlünden bir türlü gitmez olur. Tâ Çennete girinceye kadar onu unutamaz, hatrlar. Ve yine denilmitir ki: O pimanlk arasnda kimi zaman iblis, o lânetlenmi olan eytan gelip: Keke ben onu bu günaha sokmaolsaydm! der. Resûluliah Efendimiz yine öyle buyurmutur: yilikler, kötülükleri, suyun elbisenin kirini yok ettii gibi yok eder. Resûl (S.A.V.) öyle buyurdu: iblis
yine
m
lânetlenince Allahü Teâlâ'ya
hakk
için,
Âdemoullarmn
lerinde oldukça
öyle
dedi: Senin izzetin
yüzüne, tâ canlar beden-
kapatmayaym!
Habeli, Resûlullah'n katna geldi: Çok günahlar ilemi bir kiiyim ben! dedi. Acaba benim tevbem kabul edilir mi? Resûl (S.A.V.) Edilir! diye buyurdu. O Habeli gitti. Yine geri geldi: Ben günah ilerken Hak Teâlâ beni görüyûr mu? diye sordu. Resûluliah da: Görür! dedi. Habeli bir feryat savurup hemen orackta can verdi. Bir
Fudayl bin yâd,
(Allah
ondan raz olsun) öyle demi-
tir:
— Hak Teâlâ peygamberlerden birisine öyle
bildir-
"Günahkârlara müjde ver ki, eer tevbe eylerlerse tevbelerini kabul ederim. Ve Sddklar korkut ki, eer adaletle i görürsem, onlarn hepsine ukubet yadrrn." di:
Nedametle günalrm balanmas^ hakknda srail oullarnda günahkâr bir kiinin hikâyesini Resûluliah Efendimiz öyle anlanmtr: Sizden öncekiler arasnda bir kii vard ki, 99 kiiyi öldürmütü. Sonra tevbe klmak diledi.
Acaba tevbem kabul
edilir mi,
edilmez mi, diye kuku-
ÖLÜM ve KIYAMET
365
ya dütü. Ona bir kii salk verdiler ki, o çada o kiiden ulu âbit kimse yoktu. Ona sorusunu tekrarlayarak: imdiye dek 99 kii öldürmüüm. Tevbem kabul olunur mu? dedi. Âbit kii de: Olmaz! dedi. Yüzüncü olarak o adam ihtiyar âbidi öldürdü. Böylece 100 kiinin ölümü tamamlanm en bilgin din kiisinin adn biloldu. Sonra yine ona o dirdiler. O da o halim kiiye gitti: Benim tevbem kabul oluA nur mu? diye sordu. Âlim de: Kabul olunur! Lâkin kendi vatanndan ayrlp gitmelisin. Buras fesat yeridir. Filân yere var ki, oras iyi insanlar ülkesidir! dedi. O da o memlekete giderken yolda can verdi. Azap melekleriyle rahmet melekleri arasnda bir kavga balad. Azap ve rahmet meleklerinden her biri: Bu kii benim memleketimdendir! dediler. O
ça
zaman Hak Teâlâ
onlara
Öldüü yeri öltoprana bir kar da-
öyle buyurdu:
çün! O yer ölçüldü. yilik ehillerinin ha yakn buldular. O zaman rahmet melekleri onun cann bilindi ki,jünah kefesialp oradan ayrldlar. Bununla nin bo bulunmasna gerek yoktur. Belki sevap kefesinin gelirse kurtugelmesi lâzmdr. O kefe az da olsa
u
ar
ar lu
doabilirf}
KÜÇÜK ve BÜYÜK GÜNAHLAR Tevbe günahtan ötürü olur. Günah ne kadar küçük olursa ve sürekli olmazsa onun ii o kadar kolaydr. Hadîs-i erifte
öyle
bildirilmitir:
—
Farz olan namazlar, bütün günahlara keffâret olur. Yalnz büyük günahlara keffâret olmazlar. Allahü Teâlâ
öyle buyurmutur:
"Büyük günahlardan nahlarnz balarm."
el
çekerseniz, öteki küçük gü-
(Nisâ Sûresi: 31)
HÜCCETÜ'L-SLAM MAM-I GAZAL O
36€
BÜYÜK GÜNAHLAR'n
halde
ne olduunu bilmek FARZ'dr. Bunda Sahâbe-i kiram arasnda ayr düünceler vardr. Kimileri: "Yedidir" dedi. Kimileri: "Daha çoktur!" dedi. Kimileri
de:
"Daha azdr!"
dediler.
bn-i Abbas: "Hazret-i Ömer'in Büyük günahlar yedidir!" dediini iittim," dedi. Kendisi de:
— Yedi olmasndan ötürü Yetmi'e yakndr! /kbû
Talib'i
Mekkî
(Allah
ona rahmet
Kulûb adndaki kitabnda dedi
— Bütün dm.
dedi.
eylesin), Kûtul
-
ki:
ve kavilleri (sözleri) toplaBüyük günahlar 17 buldum. Dördü gönüledir ki, bihaberleri (hâdisleri)
günah üzerinde srarl olmaktr. Her ne kadar küçük de olsa kötü ii ilemi ola, ondan tevbe eylemek hiç bir zaman gönüloVgeimeye. Üçüncüsü, Hak Teâlâ'nn rahmetinden ümit kesmektir ki, ona Kunut (ümitsizlik, kayguya kaplmak) denir. Dördüncüsü de Hak Teâlâ'nn mekrinden (aldatmasndan) emin bulunmasdr. rincisi, küfürdür. kincisi,
Dier dört günah da
dilin içindedir. Dilie
ilenen büyük
günahlarn: Birincisi: Yalan ahitlikte
ortadan
kimseye bu
s lâzm
ki,
onunla
bir
hak
kal#ar)(.
kincisi: Temiz bir gibi
bulunmaktr
türlü
müslümana
zinâ isnat etmektir
o sözlerinden ötürü had (kamç) cezaki,
gelir.
Üçüncüsü: Yalan yere yemin içmektir. Çünkü bu yalanla bir haram mal veya bir kimsenin hakkn ele geçirir. Dördüncüsü:
Sihir
ve büyü yapmaktr
söylenen sözlerle yaplr.
ki,
bu da
dille
ÖLÜM ve KIYAMET
367 Dier üç günah da mide 1
—
arap ve sarholuk veren
Biri,
2— Biri de, yetim, 3
—
Biri
de
Geri kalan 1
ile ilgilidir:
— Zinâ
eyleri içmektir.
öksüz mal yemektir.
ribâ, yani tefecilik faizi yemektir. iki
(bir
günahda ferçle
ilgilidir.
Onlar da:
kadnla nikâhsz birlemek).
erkeklerde^ olanclktr.
Öteki
iki
günah da
elle
ilgilidir.
1— Adam öldürmek,
2— Hrszlkta blunmaktr. Öyle hrszlk (kamç) vurmak vâcip Bir
ilgilidir,
cenkten kaçmaktr. Meselâ: lar
daha Bir
bay
ki
kâfirlere
kar çklan
müslümann iki kâfirden, kaçmas gibi. Ama düman-
Bir
yirmi kâfirden
fazla olursa
yapana had
olur.
günah da ayakla
on müslümann
ki,
kaçmak uygun
günah da bütün bedenle
olur.
ilgilidir ki,
bu da anay, ba-
incitmektir.!
Büyük günahlar undan bilmilerdir ki, onlara ya had (kamç) cezas gerekir, ya da Kur'ân- Kerim'de büyük günah için büyük tehdit, korkutma âyeti varI
Ey
salih kii!
dr.}
Büyük günahlarn uzunca anlatlm hyâ kitabnda açklanmtr. Bu Kimyâ-y Saadet kitamzn onu açklamaya tahammülü yoktur. Bu açklamay bilmekten maksat, büyük günahlarda çok ihtiyatl davranmaktr. unu bilmek gerektir ki, her ne kadar farzlar eda küçük günahlara tefa-
HÜCCETÜ'L-ÎSLAM MAM-I GAZAL
368
dediysek de o küçük günahlar sürdürmek, onlarda devam ve srarda bulunmak da büyük günah olurf] rettir
unda pul
hiç hilâf yokutr
ar hakk
olmaz.
O hakk
tan o hak
ki,
eer
bir
kiinin
boynunda
bir
ona tevbe, hiç bir zaman keffaret vermeyince o kiinin boynundaki borç-
kalsa,
geri
dümez.
Sözün ksas, HakTeâlâ
günah hakknda ilgili zulümlere oranla balanmaya, affa daha yakndr. Bir hadis-i erifte de öyle buyurulmutur: ile ilgili
olan her
— Günahlarn
divanlar (tutanaklar) üç bölümdür: Biri udur ki, o günah hiç bir zaman yarglamazlar. O da Allah'a ortak komadr, irktir. Biri de udur ki, o günahkâr yarlar. Bu günahlar, kul ile Hak Teâlâ arasnda olan günahlardr. Üçüncüsü de udur kî, o divana yazl olan günahlar Hak Teâlâ balamaz. Bu ise halka kar giriilmi olan zulümlerin tutanadr.
Ey salih kii! Sen bil ki, müslümanlara rahmet verecek her ey, gerek nefiste, gerek hamette, gerek mürüvvette, gerekse dinde olsun, bu cümledendir. Bir kiinin halk bid'ate davet edip dinlerine zarar vermesi, ya da meclis kurup halk günaha tevik edici sözler söylemesi gibi günahlar halka zulüm divannda, halka mezâlim tutananda yazldr.
KÜÇÜK GÜNAH HANG EYLERLE BÜYÜK OLUR? (~Küçük
günahn balanmak umudu
vardr.
Ama baz
sebeplerden ötürü de büyük günah olabilir. Onun büyük günah haline gelmesi tehlikesi Alt'dr.J
369
,
=========^
ÖLÜM ve KIYAMET
[1— Birinci tehlike: Küçük günahta srar edilmesidir.]
u
kii gibi ki, durmaz gybette buBuna örnek unlardr: lunur. Bir kimsenin ardndan kötü sözler savurur. Ya ipek giysilerle dolar. Ya da daima çalg seslerini dinlemeyi sever. Bu türlü günahlar sürüp gittikçe gönlü kararr, bu karanlk büyür, geniler. Nitekim bundan ötürü Peygamberimiz Hazreti Muhammed (SAV.) öyle buyurmutur:
— lerin en (yâni birbirine
Ayrca
ne kadar az da olsa ittisal üzere ulama eklinde) devaml olandr. iyisi,
buyurmulardr
yine
ki:
— Mümin, iledii günah, u yüce dalar
gibi gö-
Bolukta duruyormu da üstüne düecek sanr ve korku duyar. Günah ileyense onu, sinek burnuna rür.
konmu ve oradan
kalkacak, uçacak sanr.
Denmitir ki: Mafiret edilmeyen günah onu ileyen kii:
— Bu küçük le
bir
günahtr,
keke
u günahtr
ki,
bütün günahlarm böy-
olsayd! der.
Bu günah balanmaz. Gufrana uramaz. Enbiyâdan
birine bir vahiy geldi,
öyle
dedi:
— Günahn küçüklüüne sakn bakma. Ona bak
ki,
benim buyruuma aykr hareket etmeye si n!..
Hak yolunun hametini ne kadar çok bilirse küçük olan günah onun katnda daha da büyük görünürTAshâbKirâm'dan birisi öyle buyurdu: [Kul,
—
iliyorsunuz ki, itibarda onlar kl kadar görürsünüz. Fakat bizim katrmzdajonlarn her birini itisar su damgibidir. Hak Teâlâ'nn kzgnlnn örnei Siz, öyle iler
u
da
lasdr
ki,
bir
tan
üstüne damlar. üphesiz,
bir
gün
gelir ki
'
HÜCCETÜ'L-SLAM ÎMAM-I GAZAL ===== o
ta
Fakat o suyu toptan ve tüne dökseler taa tesir etmez.
ile
oyar..
kezden o
bir
370
tan
üs-
Öyleyse bir kii küjçük günah ilemeye dükün istifar onu gidermeli. Pimanlk göstermeli. Bir daha da o gü-
nah ilememee azmetmeli, çalmaldr. Çünkü ("Küçük günah, ona devam edilirse, büyük günah olur. Büyük günahlar da istifar
[2— kinci
ile
tehlike:
küçük olurrjdenmitir.
Günah
bir
ey deilmi gibi
gör-
mek, günaha hakaret gözü ile bakmaktir^Bu halde o küçük günah, büyük günah olur. Günah küçük^örmeyip büyük görse, ulu günah da küçük günah olur.jGünah büyük saymak imândan ve korkudan meydana gelir. Korku ile imân gönlü karanlklardan korur] Bundan ötürü korku ve imân olan bir gönül günah çok tesir etmez.(Günah az gör-
mek gafletten ve günahla ülfet bulmaktan ileri gelir^Ve bu günahn gönülle ilikisi olduuna delil tekil eder. Öysa her
eyde li
ve nazar $örtfrnfcdir. olursa o büyük bir eydir. itibar
Bir
ey gönüle fazla tesir-
Allah'n gazab, belki de seni küçük
nahta
gördüün
bir
gü-
gizlidir.
Hak Teâlâ öyle buyurmutur:
Nitekim
onu kolay (günah saylmayan) bir ey olarak görürsünüz. Oysa O, Hak Teâlâ katnda büyüktür." (Nûr "Siz
Sûresi: 15)
[3— Üçüncü günah de olur
bir zafer, bir ki,
— Ben kiiyi
tehlike: Kii, kendi
göüs
utandrdm.
Rezil
bilir,
sevinir,
o
onunla öünür^Kimi
kabartarak:
filân kiiyi
sktrdm,
ganimet
günahna
aldattm. Elinden
maln aldm,
ona södüm, saydm. Bahse ve rüsvay eyledim! der.
filân
girdim,
ÖLÜM ve KIYAMET
371
Bunun gibi eyler söyleyen bir kimse, kendisinin helâkine sevinmi olur. Bunlarla öünmesi, gönlünün kararm olduunu gösterir. Helak olu da gönlün kararmasnda ileri
gelir.
[4— Dördüncü
günahn
tehlike:
gizleseler, öyle
bir inayettir) Ama,
bunun
Günahn üstüne perde sanr
ki,
kendisini
bu, kendi
hakknda
çekip
hakknda bir
imtihan
ve kolaylk eklinde görünen bir zorluk ve tehlike olduunu bilmez. Helake doru gittiinden korku duymaz.
£5— Beinci tehlike: Kii iledii günah aça vurur] Ve HakTeâlâ'nn gizlediini kendisinden kaldrmak diler ki, bakalar da onun sebebiyle günaha rabet etsin, heves duysunlar ister. Böylece, onlarn günahlarnn ve rabetlerinin vebalini de yüklenmi olur. Bakalar o günaha rabet
duymu için
olursa onu
öretmek
gereken sebepleri onlar hazrlyorsa bunun sorumluluu iki misli olur. Eskiden
büyükler
— nahn
Bir
için
öyle demilerdir: müslümann, baka
bir
müslümann gözüne
kolay ve küçük göstermesinden daha büyük
bir
gügü-
nah olamaz.
Altnc tehlike: Günah ileyen kiinin âlim ve halkn öncüsü olmasdr.jOnun halini görüp bakalar da günah ilemeye cesaret gösterirler. Ve öyle derler:
— Bu günah ilemek câiz olmasayd, o âlim kii onu ilemezdi!
Meselâ
bir âlimin ipekli elbiseler
giymesi, sultanlarn ya-
nna
vararak onlardan mal istemesi böyle günahlardandr. Tartmalarda dillerini uzatmak, akranna söüp saymak,
malnn çokluu
ile
onu görür ve ona
öünmek de
uyarlar.
Bütün örenciler Çünkü kendilerinin hocalar gibi böyledir.
HÜCCETÜ'L-SLAM MAM-I GAZAL ===== 372 olmalarn
Örencileri de üstadlarna uyarlar. Bütün örencileri, o bilgini görerek ona uyarlar. isterler.
Bunlarn her birinden
bir
kucak halknn mahvolduu
ehrin onlardan birine uyarsa, üphesiz hepsiönder olan o kiinin üzerine olur. Bundan ötürü-
görülür. Bir
nin vebâli
dür
ki:
— Bahtl u kiidir
öldüü zaman günahlar da
Ama
ken-
kimse anlattmz din bilgini olursa onun günahlar bin yl geçse de kendinden son-
disini ile birlikte ölür.
gibi
ki,
bir
ra sürer, gider! denilmitir. srail
oullar âlimlerinden
öyle
bir
— Ona dedi
ki:
resûlüne
birisi
tevbe
etti.
O zamann
vahiy geldi:
Eer, günahlarn seninle benim aramda olsayd seni balardm. Tutalm ki, sen tevbe ettin! Oysa o kavmi eri yola saptrdn. Onlarn hali ne olacak? Onlar nice edeceksin?
Bundan
ötürü âlimler bu tehlike içindedir.
Onlarn
bir
günah bin yazlr Tâat ve ibâdetleride bir iken bin yazlr. Çünkü onlara uyanlarn sevaplar kadar sevap da onlarn Bu yönden âlime vacip olan, günahtan uzak kalmaktr. Eer günah ilerse gizli kalmaldr. Eer âlim mubah bir i ilese de "Onu âlim iledi!" diye halka evk gelip gaflet içine düseler, o âlim bundan saknmalkendilerine
verilir.
dr.
Zührî
(Allah
ona rahmet
— Bundan önce iman (önder) olduk,
R/e bir âlimin
eylesin) der
ki:
oynardK.imdi halka madem bize gülümseme bile yaramaz!
gider,
iledii
günah
anlatmak; kii
içni
büyük
ki
bir
günahtr^ Bundan ötürü çok kii eri yola sapar, delâlete
373
=
düer. Ve zaman li
kesilir.
u
olur
ki,
onu
ÖLÜM ve KIYAMET
ilemee
cesaretlenir. Cüret-
hale göre bütün halkn hatasn,
yanlln
örtmek vâcip'dir.
DORU TEVBENN ARTLARI ve ALÂMETLER ^evbenin matr.
asl,
pimanlktr. Neticesi de iradeye sahip
Ama pimanln
alâmeti, kiinin her
ol-
zaman gam ve
bulunmas, ii gücü alamak olmas, gözyalar dökmesidirJÇünkü bir kimse kenefinin helâk olduunu görür de nasl gam ve hasretten uzak kalr? Eer onun hasta bir olu olsa ve bir gâvur hekim o babaya: hasrette
— Bu# hastalk
bu hastalkta ölüm tehlikesi vardr! dese o babann yüreine hiç üphe yok ki, gam atei, canna korku düer. tehlikelidir,
Bu da bilinen eydir ki, kendisinin nefsi üzerinde sevgisi/olundan daha azizdir. Ama Hak Teâlâ'nn ve Resûlullah'n, o kâfir hekimden daha doru söyleyen olduunu bilir. Ahirette helâk olma korkusu ölüm korkusundan da büyüktür. Günahn, Hak Teâlâ'nn gazabn göstermesi, hastalgnn ölüme delâlet etmesinden daha açktr. Böylece,
eer bundan
bir
korku ve üzgünlük belirmez-
se günahn tehlikesine henüz imân getirilmemi demektir. Bu korku ve üzgünlük atei ne kadar ziyade olursa günahlarn kefaretinde de onun tesiri, o kadar fazla olur. Zira günahtan ötürü kalbede yerleen pas ve karanlk, hasret ve nedâmet atelerinden baka eylerle yanp ortadan kalkmaz. Ve ancak bu atele yanp ykanmala gönül saflama-
*
HÜCCETÜ'L-SLAM MAM-I GAZAL a, çok
374
merhametli, çok ince, çok duygulu olmaya balar.
— Tevbe edenlerle sohbet edin
ki,
onlarn gönlü
in-
celmitir, duyguludur, denilmitir.
[bönül ne kadar saf ve tertemiz olursa o kadar da günahtan nefret duyan} Günahn lezzeti apaçk bir hal alr. Peygamberlerden birisi, Beni srailden birinin tevbesi kabul edilince
efaat
etti.
Cenâb-
Hak'tan
ona
u vahiy
indi:
—Eer bütün gök ehli onun hakknda efaat etseler, madem
o günâh^ tatll onun kalbine hiç de kabul etmem. Ey
ki,
girmitir,
sen bil ki, günahkârlk tabiata uygun gelirse de, tevbe eden kimse için zehirle bal gibidir. Bir kii o baldan bir kez içti mi ve acsn da ç^k çekti mi, bir kez daha hatrna getirse, ya da onu görse ondan sâlih kii! Yine
karm
duyduu
O baln nir,
nefretten ötürü
istek
barndaki
kllar diken diken olur.
ve arzusu, bu ziyan korkusundan ötürü
gizle-
gider.
acl
Böylece bu bütün günahlarda görmek gereklidir. Çünkü o kii iledii günahta Hak Teâlâ'nn gazabnn olduunu bilmesinden içini zehir doldurmutur^Evet, bütün günahlarda, Hak Teâlâ'nn gazabnn oldunuu bilmesinden içni zehir doldurmutur. Evet, bütün günahlarda, Hak Teâlâ'nn kzgnl, gazab vardr.
/Ama eyle
ilgi
u
irade
ki,
pimanlktan meydana gelmise, üç
kurmutur:
1— Hal ile (imdiki zamanla), 2— Maz ile (geçmi zamanla), 3— stikbâlle (Gelecek zamanla). 1
375
=
ÖLÜM ve KIYAMET
Haldeki irade udur:
1—
Bütün günahlar brakmak (Yani geçmite iledii günahlar braktn bildirmek).
2— Farz olan eylerle
megul
olmakTj
stikbâldeki irâde de udur: 1
— Azim
gösterip
ömrünün sonuna kadar sabreyle-
mek. A
2— Zahirde ve bâtnda hiç bir zaman günaha grimemee,
mâsiyet
ilememee çalmak,
3— Farzlarda kusur ilememee, olarak antlamak. 3
Hak Teâlâ
ile
salam
Bu tpk bir hastann kendisine ziyan getireceini bildii bir yemiten artk yemeye azmetmesine benzer. Yeter ki, azmi halindeki niyetinde geveklik ve tereddüd olmasn. Eer büyük bir arzu üstün gelecek olsa bile bu böyle yaplmaldr.CTevbeyi baarya ulatrmak ancak uzletle, sükût etmekle, helâl
lokma
mümkün
ele geçirmekle, yani helâlden ka-
Eer
üpheli eylerden el çekmezse Tevbe'ye eriilmez, tevbe meydana gelmez, tazanabilmekle
mamlanm
olmaz.
üpheli eylerden
öyle
olabilir.
ehvet
el
(yüksek çekilmez/)
istek)
krlmaynca da
kimsenin üzerine bir ehvet üstün gelse, yedik ez vehdedip ondan el çekmee çalsn ki, o kiiye ondan uzaklamak kolay gelebilsin. denilmitir
ki, bir
[Geçmiteki irâde de udur: Geçmie bakp insann kendi üzerine kalan kayp haklarla ilgili olmasdr. Ama bunlar Hak Teâlâ'nn haklarndan veya kullarn hakknda olabilir.
Bunlar bilmek ve gereini yerine getirmek
gerekir.
HÜCCETÜ'L-SLAM MAM-I GAZAL Allah'n haklar
/
1— Farzlar
iki
376
ksmdr:
yerine getirmek,
2— Günahlar
terketmek, onlardan saknmaktr.!!
çana
Farzlar yerine getirmek öyle olur: Kii bülû geldii günlerden beri namazn mdr, diye düünmelidir. Yahut elbisesini temiz tutmad bir gün var m-
kaçrm
dr?..
Ya da
niyeti
doru
-
dürüst
olmu mudur?
Eer
bunlardan birini biliyorsa, veya asl inancnda, itikadnda üphe ve bozukluk olmusa hepsini kaza etmelidir.
Eer vermi ise acaba müstahak olan kiiye mi vermi-
tir?
Bunu aratrmaldr... Ve altn
kâtlarn
vermemise
hepsinin
gümü kaplar
varsa zeyapmal ve o ze-
hesabn
kât, verilmesi gereken kiilere vermeli.
Eer Ramazan
orucunu tutmamsa, yahut oruç niyetini unutmusa, ya da baka artlarna riâyet etmemi olursave bu zikrettiklerimizi yakndan biliyorsa orucunu kaza eylemelidir.
Eer
bir
eyde kukusu
olarak tesap etmek caizdir.
olursa, ictihad edip
ve kesin
üphesi
edilmeli-
olanlar
edâ
dir.
Bülû çana ermeden önce iledii günahlar da düünmesi gerektir. Gerek gözden, gerek kulaktan, gerek elden, gerek mideden, bütün bilmelidir.
Eer,
zinâ, livâta,
azâsndan iledii günahlar hrszlk,
içki
içmek ve bunlar
ve Hak Teâlâ'nn had cezas vacip buyurduu büyük günahlar ilemise tevbe etmelidir.
gibi
kiiye sultann (yargcn) önüne larn ikrar etmesi gerekli deildir.
Böyle
bir
— Bana bu günahlarmdan ötürü kamçy
çkp
günah-
eriatn gerektirdii
vurun! demesi yerine o iledii
günah
gizlemeli,
===^^
377
ÖLÜM ve KIYAMET
ona tevbe tedarikinde bulunmal, çok çok rakmamaldr.
ibadeti elden
b»
Küçük günahlardan ilemise Bir
nâmahreme, bilmedii
bir
hal yine böyledir.
Eer:
kza veya kadna bakm-
almadan) Kur'ân- Kerîme el attysa, ya da çünüp olarak (gusü! abdesti almadan) mescide girdi ise, bunlarn her biri için zdd ile keffarete bulunmaldr. Böylece o keffaretle günahlar yok olur. sa, taharetsiz (abdest
Nitekim
Cenâb- Hak Kur'ân'da öyle
buyurur:
{"Günahtan sonra sevap ilemek günah mahveder." (Hûd Sûresi: 114). Her ne kadar her sevap günah ortadan kaldrrsa da o günahn zddn yapmak, aksini ilemekte tesiri daha çok olu\]Meselâ:
— Saz dinlemenin
1
keffareti
Kur'ân dinlemektir. Dinî
meclislerde, limi sohbetlerinde bulunmaktr.
— Mescitte cünüp oturmann
2
kefareti itikâfa
girmek ve
ibadette bulunmakla olur.
— Mushaf- erîfe temiz olmayan (abdestsiz)
3
kunmann okumakla 4 lâl
keffâreti,
do-
mushafa ikram etmekle, Kur'ân' çok
olur.
— arap içmenin
de gönlünün çok çektii heolan uruplar içmeyip fukaraya sadaka vermekle olur. keffâreti
Böylece, o günahtan
sevaplardan doöan nûrla
ya
elle
meydana gelen her karanlk bu
mahvolmu
ileriyle olaryier sevincin
bulunur. Hatta dün-
keffâreti,
dünyada
çekiler
üzüntü ve gussadr. Çünü dünyada olan sevinç, gülü, rahatlk gönlü dünyaya balar. Oysa dünya için çekilen zah metle gönül dünyadan ilgisini keser, dünyadan nefret du
HÜCCETÜ'L-SLAM MAM I GAZAL yar.
Bundan ötürüdür
ki,
==
378
öyle buyurulmu-
hadîs-i erifte
tur:
— Bir üzüntü,
ac
mümine eriirse, o ac eer ayana diken batmaktan bile meydana gelse günahna keffâret
bir
ki,
olur.
Resûlullah Efendimiz yine
öyle buyurmutur:
— Günahlardan kimisi vardr
ki,
üzüntüden
baka
ey ona kefâret olmaz. Baka
bir rivâyette
de Resûl (SAV.) öyle buyurmu-
tur:
—
-
Günahlardan
çim skntlar
kimileri
vardr
onlara ancak ge-
ki,
keffâret olabilir.
Bu geçim skntlarnda çoluk-çocuk maieti de Bu
vardr.
günahlar ileyenler, çoluk-çocuunun geçimini temin etmekte skntlara düer. türlü
Hazret-i
Aye (Allah o kadndan
raz olsun) der
ki:
— Bir kulun günah çok olsa ve ona kefâret olacak kadar ibâdeti bulunmasa Hak Teâlâ onun gönlüne
gam
salar
ki,
o gam onun günahna
bir
keffâret olur.
öyle sanma ki, bu gam, onun dilemesiyledir. Hayr, öyle deildir. Ve hem ihtimaldir ki, dünya ilerinden ötürü de üzülmü olabilir.
— Dünya
üzüntü
dersen
duymak zaten
hatadr, ne yolda
iin hakikati senin kukulandgibi deildir. Aksine, senin gönlünü dünyadan bktran
keffâret olur?
n
için
ey, senin
bil ki,
deilse bile senin için hayr'dr. Belki o üzüntüye karlk gönlüne bir sevinç gelirse, muradn meydana gelir, dünya senin cennetin olur. Yusuf bir
ihtiyarn, isteinle
aleyhisselâm Cebrail'den
babas Yâkub
için:
379
— O kaygl, üzüntülü
ihtiyar
nasl buldun? diye sordu.
Cebrâil de:
— Onu, oullar
ölen yüz annenin
kaygs
içinde bul-
dum. Yûsuf:
— Ona bu üzüntüden ötürü karlk ne ola? diye sordu. Cebrâil:
— Yüz ehidin sevab
olur!
cevabn
verdi.
Fakat kul hakk olan günahlarda, bütün insanlarla olan muamelelerini hesap etmelidir. Hatta halkla sohbet eyleyip onlarla söyletii sözleri, konutuklarn bütün hesap etmelidir. Tâ ki, bir kimsenin kendi üstünde hakk varsa veya bir kiiyi incitti, ya da gybet etti ise, onun borcundan kurtulmal, helâlliini dilemeli. Geri verilecek eyleri geri vermeli.
Eer
bir
kimseyi
öldürmü
o kiinin onlarda ya ksas eyler, ölüme ise kendisini
mirasçlarna teslim etmeli, ölüm derler, ya da onu banarlar.
Kendisinde kul hakk kalan kimse, bakalarndan ne hak kalmsa, gerek bir akçe, gerek bir habbe olsun o parann sahibini âlem içinde aramal, dilemeli, onun hakan nr geri vermelidir.jEer
onu bulamazsa, o kiinin vârisine ver-
Bu ie ise memurlar, bezirgânlar (yani tüccarlar, al-veri yapanlar için) gayet zordur. Onlarn halkla muamelesi çok olur. Kaybolup gittikleri zaman da onlar bulmak, herkese güçtür. Bu mümkün olmaz. Kul hakkn vermek isteyenler, bu özründen ötürü, ibadetini, tâatn arttrmaldr. O kadar tâat, iyi amel toplamal ki, bu haklar kyâmet günü kendi üstünden aldklar vakitte, kendisi için kifâyet edecek kadar sevap kalmaldr.3 melidir.
3 HÜCCETTL-SLAM tMAM-I GAZAL =====
380
LENEN GÜNAHA KEFFÂRET OLAN EYLER Bir kimse,
eer tevbe arasnda
bir
günah ilerse onun,
keffaretinde acele etmesi ve o kefaretin tedârikiyle
mas
u
ura-
Rivayet edilen haberler eye delâlet etmektir ki,^sekiz günahtan sonra ilenirse, o günaha kegereklidir.
ey
fâretolur:
J
[bu sekiz eyin dördü gönüldedir: 2 L Birincisi:
Tevbedir^
[kincisi: Tevbeye azmeyleyip atk günah sâdk kalmaktr.
ilememeye
}
[Üçüncüsü: Bu günahndan dolay azâb göreceinden korkmakt r.J
[Dördüncüsü:
Balanmay
ümid
etmektir. ~)
[Sekiz eyin dördü de bedende, vücuttadr:
^Beincisi: Günahtan sonra
iki
rekât
namaz klmaktr.]
[Altncs: Bundan sonra yetmi kere istifar etmektir.
[Yedincisi:
J
Yüz kere (Sübhanallahil
dîhi) demektir.
salâvat vermek,
-
azim ve bîham-
J
[Sekizincisi: Kudreti yetitii kadar sadaka Ve bir gün oruç tutmaktr.J
Baz
datmaktr.
haberlere göre de günah ileyen kii, güzel bir ekilde temizlenip abdest alp mescide varmal, iki rekât na-
ÖLÜM ve KIYAMET
381 Bir hadis-i erîf'te
de öyle buyurulmutur:
"Günah ilediin vakit onun ardndan bir iyilik yap ki, onun keffâreti olsun. Gizli günah ilersen gizili iyilik yap. Aikâr ilediin günaha da aikâre iyilik yap." Ey sâlih kii! Bil ki, dil ile istifarda gönül hazr bulunmazsa çoklukça hiç faydas yoktur. Gönlün istifarda dil ile ortakl, onda korku, yalvarma olmas ve bu mafireti diuzak bulunmamas demektir. üzerinde olJsa tevbeye azmedii ne ka-
lerken nedametten, utançtan
Eer gönlü dar halis
bu hal olmasa da necabetinde ümit eksik olmaz{Sözün
ksas, dil ile istifar eylemek, gönül gaflette bile olsa faydadan uzak kalmaz. Çünkü, dil bo eyler söylemekten korunmu olur. Bu ise susmaktan daha hayrldrTjÇünkü gönül, baka sözler söylemeyi âdet edineceine istifar kelimesine meyli daha ziyâde olur, bo sözler söylemektense onu söylemei ister. Bir mürid,
— yor!
Ebû Osman- Maribî'ye:
zaman gönlüm gaipteyken zikirde Bunun hakknda ne buyurursun? dedi. Dilim, kimi
Ebû Osman- Maribî de ona
— ükret Bu
dir!
hal
ki
uzvundan
bir hilesi
— Bak, gönlün hazr deil. de
zikirde
Halk,
bulunmak
eytann bu
u cevab verdi:
hizmetle ödeylendirmiler-
birini
ânnda eytann
bulunu-
vard r./eytan der
Dilini tut.
edepsizlik,
Böyle
saygszlk
ki:
bir hal için-
olur.
ifaline cevap verirken üç
ksma
ayi-
ni rlar:
1— Bir ksm
—
-
sabklardr
eytan, doru söylüyorsun!
sun diye ve seni kahretmek derler.
ki:
için
O
halde sana imad
kalbimi
ol-
de hazr edeyim!
,
Bunlarn bu sözü, eytann yarasna tuz
-
biber
ekmek
gibi olur.
2— Bir ksm da zâlimlerdendir.
— Doru söylüyorsun,
Bunlar,
eytana:
yalnzca kmldamasnda, hareket etmesinde fayda yoktur! der ve susarlar. dilin
'
Öyle sanrlar ki, aklllk, zeyreklik etmilerdir. Fakat gerçekte eytann dostluuna ve onu uymaa ayak tut-
mulardr.
,
3— Bir ksm orta halli
kiilerdir
ki,
öyle
derler:
— Her
ne kadar gönlümüzü hazr tutmaa gücümüz yoktur. Her ne kadar kalbî çok hayrl ise de, dilimizle zikirde bulunmak susmaktan daha hayrldr.^ Nitekim padiahlk sarraflktan her ne kadr hayrl ise de, sarraflk da çöpçülükten hayrldr. Bir kii padiahlk
etmekten âciz olürsa, sarraflktan temesi akl kân deildir.
el
çekip çöpçü olmak
is-
TEVBE ETMENN LÂCI flevbe klmadan kimselerin ilâc udur: Neden ötürü günah ilemekte srarl olduklarn ve tevbe klmadklarn bilmelidirler.
Günah ilemekte srarl olmann da sebebi birinin
de
bir türlü ilâc
(jj— Birinci sebep:
[2— lip
Her
vardr/]
O
kiinin âhirete
imân olmamas-
üphesi olmasdr\)Bunun ilâcn Rüknünün Gurur konusunda anlattk.
dr. Yahut âhirette, kât
betir.
Mühli-
kinci sebep: O kiinin üstüne ehvet o kadar gagelir ki, onu terketmeye kendisinde güç bulama£]Bu ar-
zularn zevki ona o kadar galip olur
kendisini âhiret teh-
boar. Halkn çounun takvâ
likelerinden gaflete istekler
ki,
ile
nefsi
arasndaki peciesi ehvettir.
Bundan ötürüdür
ki,
Resûl (S.A.V.) öyle buyurmutur:
— Allahü Teâlâ Cehennemi yaratt zaman Cebrail'e:
— Cehenneme nazar kl, bak! buyurdu. Cebrâil de:
— Nazar kldm ve onu gördüm, ya Rab! Senin tin
hakk
için, bir
izze-
kimse bunun vasfn iitse içine
gir-
mez! dedi. Allahü Teâlâ,
Cehennemin çevresinde ehvetleri
(azgn arzular) yaratt. Cebrail'e:
— Oraya bak, orasn gör! diye buyurdu. Cebrâil:
Cebrâil:
— Oraya baktm ve gördüm ya Rab! Ama senin zetin
hakk
yen hiç
bir
ondar korkarm kimse kalmaz! dedi. için
Hak Teâlâ Cenneti
ki,
iz-
Cehenneme girme-
yaratt, sonra Cebrail'e:
— Ey Cebrâil! diye buyurdu. Cennet'e bak! Onu da gör! Cebrâil:
— Ona baktm vasfn
iitince
,
yâ Rab! Hiç kimse yoktur
onun
içine
girmee
ki,
oun
acele etmesin! de-
HÜCCETÜ'L-SLAM MAM-I GAZAL
==
384
Allahü Teâlâ, bu sefer, zahmet ve meakkat veremi eyleri onun çevresinde yaratt. Cebrail'e:
— Bak oraya! diye buyurdu. Cebrâil:
— Baktm, ey Rabbi! dedi. Senin ondan korkarm çokluundan hiç zaman
iser.
hakk
için
ki,
onun yolunda olan zahmetlerin
bir
kimse cennete giremez.
— Üçüncü sebep:
(3
izzetin
kavuulmasna Oysa dünya ve insann tabiat pein paraya
meyillidir. Bir
ey
ki,
Âhiret bir vâdedir,
veresiyedir,
gözden de, gönülden de
[4—
Dördüncü sebep: Mümin olan bir kii tevbeye azmeyleyince ona bütün zaman müsaittir. Ama bu tevbeyi ertesi güna brakr. Ne zaman iddetli bir istek hatrna gelse:
— Bu arzumu yerine sürmem!
getireyim,
bundan
baka
istee
el
der.J
—
Tö Beinci sebep: Günahn Âdemolunu mutlaka Cehenneme salmas gerekli deildir. Belki balanma olabilir. nsanolu ise kensi hakknda daima iyi zan sahibidir. Kötü bir istee kapld zaman onu kötü sanmaz:
— Hak Teâlâ balar,
affeder! diyerek
rahmete umut
balar. ^ Birince sebebin âhirete
inanmamak olduunu ve onun
ilâcn anlatmtk. Fakat j^hiret vâdeli senettir, bekler! diye tevbeyi geri ve gözden rak olan gönülden rak tutmann ilâc da udur: Böyle düünen bir kiiye:
bkann
--n-_._-.___a. ÖLÜM ve KIYAMET
385
— Gelecek
eyi gelmi gibi san! Onu gelmi gibi say! Nice zamandan beri gözünün kapandgna itibar eyle, inan. Ölümü akçe olarak bil. Belki ugün ölürsün, belki dde bir
bu saat ölürsün "O veresiye al - veritir!" diye güvendiin ey pein al - verie döner. Ve o pein, sandn ey ortadan kalkar, rüya gibi olurj
/Ama
yüksek arzular (ehvetleri) brakmayan kii öyle bilmeli ki, ehvetlere bir saat hasretmee tâkat getiremezse, Cehennem ataine nasl takat getirebilir? Ya Cennetin tadna nasl sabr gösterebilirler hasta olsa can souk sudan baka bir ey istemese ve bir çft (Yahudi) hekim ona:
— u sana zarar kar
durur,
u halde ebedi
bir
dese ifa umar da o isteine
su içmez. Allahü Teâlâ'nn ve Peygamberimizin kavliyle
zaman
için
ehvetleri terketmek
[Ama
verir!
"Tevbeyi
Padiah olmak için
en evlâ
ümidi, bütün istek
ve
yol olur.
yarna edeyim!" diyen kimseye de öyle
denilmelidir:
— Sen tevbeni yarna aktaryorsun. Lâkin yarnn mesi senin elinde deildir. Belki de yarn olmadan
ölür,
gel-
he-
lâk olursun.J
Bundan ötürüdür
ki,
hadîs-i erîfte
öyle buyurulmu-
tur:
— Cehennem ehlinin çok kez feryad tevbelerini geriye
brakmalarnn nedâmetinden
Tevbeyi geciktiren kiseye
— Tevbeyi vetleri
öyle
ileri gelir.
denilmelidir:
yarna brakyorsun? Eer bugün ehbrakman sana zor olduundan tevbeni geciktiriyorniçin
HÜCCETÜ'L-ÎSLAM MAM-I GAZAL
386
san bu yarn daha zor olacaktr. Çünkü, HakTeâlâ, ehvetleri kolay braklaca bir gün yaratm deildir.
Bunun benzeri
u kimse
gibidir
ki,
bir
kiiye:
— u aac kopar! deseler. O kii de: — Aaç salam,
koparlmaz görünür. Ben ise zayfm. Sabreyleyin, gelecek yl sökeyim! dese ona öyle derler:
— Ey
Bu aaç gelek yl daha kâvi, daha güçlü olur. Sen ise daha zayflarsn! steklerinin aac da gittikçe daha kuvvetlenir, salamlar. Eer onlarla amel edersen, onlara kar duramazsn. Bundan âciz kalrsn. Öyleyse sen her ne türlü o arzulara imdi kar kor ve tevbe eylersen bu, daha kolay olur. aptal kii!
C Ama bir kii tevbe etmez,
mü'minliine güvenir ve:
— HakTeâlâ mü'minleri balar! derse o kiiye unla-
r söylemelidir:
— u korku da vardr c
zayflar.
Ölüm
ki,
ibadet edilmedikçe imân
aa-
gelince ölüm titreyilerinin iddetli rüzgâr-
larndan da yklabilir. Çünkü imân öyle bir aaçtr ki, suyunu, tâattan içer. Vakta ki, imân tâatten kuvvet bulmam olursa tehlikelere bir
imân, günah
benzer. Her saat
uram olur]Hem de tâatsz, ibadetsiz hastal
banda
olan
bir
kiinin
ölüm korkusu
ile
rahatszlna karlar. On-
dan sonraljer imânn selametle kurtarm olursa ona ukubet klmalar mümkündür. Bu ukubette ya cezalanr, ya da affolunur. Galip olan budur ki, bu gibi kimselere peygamberler gönderilmitir.
sebep olaca
Çünkü
bildirilmitir.
onlara,
günahkârln ukubete
======================
387
ÖLÜM ve KIYAMET
u halde, günah balanaca ümidi
ile
tevbe etmeyip
u
tevbeden el çekmek ahmaklk, aptallktr. Onun berzeri kimse gibidir ki, sahip oduu bütün mallar kaybeder, çoluk
çouunu:
—
Belki
ehrin
bucanda
bir
define bulurum! diye aç
brakr. -
Yahut böyle bir kimse ehir yama edilirken lemeyip evinin de kapsn açk brakr:
— olur!
Belki, zâlim kii
yama
için
Yâhut gaflete düer. Ya da kör
remez hale Bütün bu
girdii bu olur,
evin
maln
giz-
evde helâk
kapsn
gö-
gelir! der.
umutland
eylerin o kiinin nefsinde toplan-
mas
mümkündür. HakTeâlâ'nn onu balamas da, bunlar gibi mümkündür. Lâkin bu umutlara dayanp ihtiyattan el çekmek, aptallktr.
KM GÜNAHLARA TEVBE ETMEK, DORU MU, DEL M? Bu meselede
fikir
ayrklna düülmü
ve öyle de-
milerdir:
— Eer
kimse baz günahndan tevbe klar, bazsndan da tevbe klmazsa bu doru mudur, deil midir? bir
ksm
Bunun üzerine
bir
— Eer
zinâdan tevbe
bir kii,
kiiler:
klmsa,
içki
içmee tev-
be etmemise doru olmaz. Zirâ zinâdan tevbeyi günah olduundan ötürü etmise içki de günahdr. Nitekim bir küpün arabndan tevbe edip baka birinde olan araptan
HÜCCETÜ'L-SLAM MAM-I GAZAL tevbe lar
da
klmamak câiz deildir. Çünkü
ikisi
388
de
eittir.
Günah-
böyledir, demilerdir.
Doru
udur
Çünkü zinânn günahnn, içki içmekten daha ar olduunu bilir ve ona tevbe klm olabilir. Yahut da arabn zinâdan daha kötü oldunu sanr da ona tevbe eder .Çünkü içki hem zinâya sebep olur, hem de baka günahlarn kaynadr. olan
öyle deildir.
ki:
Yahut gybet etmekten lemekten) tevbe klar da
— Gybet tür! der.
—
kul
(bir
içki
hakkdr! Ve
kiinin
arkasndan söz söy-
içmekten tevbe klmaz. kul
hakknn
tehlikesi
büyük-
Yahut:
çok içmekten tevbe klaym, az içmekten tevbe klmayaym! Çünkü arab çok içersem ukubeti de çok olur! Ben arab az içmek için nefsime muhalefet edemem. Çok içmek için nefsime muhalefet etilim! der. çkiyi
Ve hem eytan beni bu ite âciz klsa, baka bir ite acz içinde kalmam ve eytan'a uymam akl kâr deildir, diye düünür. Bunlarn hepsini yapmak mümkündür. Resûl (S.A.V.) öyle buyurmutur:
"Tevbe eden Allah'n eden, hiç günah
sevgilisidir
ilememi gibi
Ama
bu hususta
ve günahtan tevbe
olur."
Cenâb- Hak da öyle buyurmutur: Allahü Teâlâ hem tevbe edeni sever, hem de çok tevmizlenen kiilere muhabbet duyar." (Bakara Sûresi: 222). "Gerçektir
ki,
ÖLÜM ve KIYAMET
389 Bundan da anlalan udur
ki,
bu
sevgiler,
büyük veya
küçük bütün günahlardan tevbe edenlerin derecesidir.
£~ Günahlarn deildir!]
masn
Dier
sadece
kiiler,
bir
ksmna
meer
tevbe etmek,
bu sevgi derecesinin
doru
do-
dilemi olsa gerek!
Bir kii
küçük günahlardan
birini iler,
fakat
hemen
ar-
kasndan bir farz ameli yerine getirirse o farzn ilenmesi, o küçük günahn keffâreti olur. Ve o küçük günah yok olur, gider.
defadan bütün günahlardan tevbe etmek güçtür. Tevbe, yava yava olur, kabul edildii mikdarnca sevâba [.Bir
eriilir.
3
ÇNDEKLER
Ölümü hatrlamak Ölümü anmak üç türlüdür Ölümü anmann kalbe tesiri Emel
azlnn
7 9 11
13
fazileti
Uzun ömür istemenin sebepleri Uzun emelden kurtulmann çaresi Uzun emelin dereceleri
14
16 17
Can çekimenin iddeti Can çekimenin korkular Kabrin ölü
Münker ve
19
22
konumas
27
Nekir'in sorular
28
ile
Kabir ehlinin hikâyeleri
32
Rüya yolu
34
ile
ölülerin hallerinin bilinmesi
Mal ve vücuda istemekten
zarar geldii
zaman ölümü
sakndrmak
Allah'a itaatla Dinî bir fitne
bir
geçen uzun ömrün
39 üstünlükleri
korkusundan dolay ölümü istemek ve
gelmesine duâ etmenin cevâz
Ölümün
42
üstünlükleri
45 \
54
HÜCCETÜ'L-SLAM ÎMAM-I GAZAL
—
392
•
tanmak nsann yaratld
66
Kendini
Gönlün
ey
69
hakikatini bilmek
70
iki
71
Hayvâni ruh Ten,
cann
Can
ülkesinde
Beden
72
ülkesidir
ülkesi
yapt
ehvet ve gazabn
cana
ball
Kendi hâl ve hareketlerini gözet, sözlerini kendi
bilmemesi
makam ve
74 75
teslim edilmitir
nsandaki cann beden askerleriyle
nsann
iler
bil
77
79
mertebelerini bilmesi ve
81
halleri
Ruhun melekût ve cismâni âlemlere açlan iki
84
penceresi
nsann
ruhu ne
ve enbiya ruhu Allah
bilgisi
zaman melekût âleminde melâike ile
86
buluur
ve Allah sevgisi kalple
ilgilidir
tanma ve Allah sevgisi nsana verilen en güzel mücevher: Can
Allah
tanmak tanmann anahtar
kendini
tanmaktr
Ruhun srlarn açklamaya izin yoktur Allah tanmaktan yoksun olan yldz bakanlar Sema, Bir
fil
Ar ve
hikâyesi
Marifetullahn
Kürsî'nin meleklere
balants
94
97 101
103
103
107
örnei
topland
91
97
Allah' Allah
89
dört kelime
Allaha kulluk, insann saadetinin
delilidir
110 111
^
============
393
ÖLÜM ve KIYAMET •
Dünyay tanmak
113
Dünya
ahiret
duraklarndan
Kalbin
gdas
marifetullah ve muhabbetullahtr
113
biridir
114
Dünyay terakki ettiren üç ey: Hayvan, nebat, maden Dünya bir cad kadndr daima insann yanndadr Dünya ilerinin hangisi iyi, hangileri kötüdür Âhireti
116
119
125
tanmak
127
Ölüm bilinmeyince âhiret nsan ruhunun ikilii
nsann sfat
iki
bilinmez
127 129
ksmdr
132
nsan ruhu yüce, ulvî âlemdendir Ölümün anlam nedir Ruh cevheri bedenin yok olmas ile
134 136 fani
olamaz
139
Kabir azab Kibir
azab
.143 her kiinin dünyaya olan meyil ve
rr&habbetine göredir
144
Resulullah'n kabirde örettikleri
146
azab her kii için eit midir Dünya ile ilgi, kalpten nasl kaldrlabilir
148
Kabir
150
Ruhani azap, Allahü Teala'nn yürei tututuran atei
1
Ruhanî azap cismâni azaptan daha iddetlidir
157
Meleklerin
Yolunu
dura
A'lâ-y lliyyîn'dir
aranlara
birkaç
öüt
52
159 ;
162
HÜCCETÜ'L-ÎSLAM MAM-I GAZAL
==
Riyâ
394
167
Riyann
dereceleri
172
Karnca yürüyüünden
gizli
olan riyâ
badetine sevinmenin caiz olduu
175
haller
177
Riyâ, ameli bâtl klar
179
Riyâ vesvesesinin yok edilme yolu
182
badeti âikâr
Günah
yapmaa
ruhsat vardr
gizlemekte ruhsat
Riyâ korkusundan ibadeti
184
olduunun beyan brakma nerede olur
187
189
Kiinin ibadet evki daima riyâ olmaz
193
badet olan hereyde
196
Kibrin
ve ucbun
Tevazuun
ihlâs vaciptir
ilâc
1
202
fazileti
Kibrin hakikati
ve
99
206
âfetleri
Kibrin dereceleri
208
Kibir illetinin ilâc
211
Ucbun
220
beenmenin) zararlar Kendini beenmenin ve naz etmenin hakikati Kendini beenmenin ilâc
.223
Tevhid ehlinde ucub olmaz
225
(kendini
Kudret, güzellik, soy sop
beenmek tam
bakmndan
aptallktr
Gaflet, dalâlet, gurur
ve sapklk
kendini
222
*
228 231
Gaflet ve cehaletin ilac
.233
Dalâlet ve dalâletin ilâc
238
Gurur ve gururun ilâc
248
====^^
395
Haset ve
ÖLÜM ve KIYAMET 266
âfetleri
Hasedin hakikati
270
Hasedin ilâc
272
Haset ve ondan mesuliyet
277
Dünyay sevmek bütün günahlarn Dünyann
badr
280
kötülükleri
Kötü olan dünyann hakikati
Tamahkârln ve mal toplamann Mal sevmenin çirkinlii Tamah ve hrsn âfetleri, Mal
datmann
279
292 ilâçlar
301 301
kanaatin faydas
sevaplar
307
310
Maln kullanlmas
313
Korku ve ümid (havf ve recâ) Umut etmenin fazileti
322
Ümidin hakikati
325
Ummann
ilâc
327
Korkunun
fazileti
Korkunun
çeitleri
ve
ksmlar
322
338 343
Ömrün
kötü
sonuçlanmas korkusu
346
Sonun
kötü
olmasnn
348
sebepleri
Tevbe Tevbenin
351 fazileti
ve sevab
Tevbenin hakikati
352 356
HÜCCETÜ'L-ÎSLAM ÎMAM-I GAZAL Tevbe herkese, her Tevbenin kabul
=
396 357
vakit gereklidir
olmas
.362
Küçük ve büyük günahlar Küçük günah hangi eylerle büyük
365 368
olur
Doru tevbenin artlar ve alâmetleri lenen günaha keffâret olan eyler
373
Tevbe etmenin
382
380
ilâc
Kimi günahlara tevbe etmek,
doru mu, deil
mi
387
Ölümü hatrlamak Münker ve Nekir'in sorular Ölümün üstünlükleri Kendini tanmak
nsann yaratld iki ey tanmak Dünyay tanmak Âhireti tanmak Allah'
Kabir azab Riya ve dereceleri
Tevazuun
fazileti
Gaflet, dalâlet, gurur ve
Haset ve
Mal
sapklk
afetleri
datmann sevaplar Korku ve ümit Tevbenin
fazileti
fl
H
Küçük ve büyük günahlar
SALAM YAYINEV Sk. No: 19/1 Kat: 2 Caalolu/STANBUL 0.212 513 67 70 Faks: 0.212 527 52 79
Çatalçeme Tel: