Imam Gazali - Olum Ve Otesi_text.pdf

  • Uploaded by: Aydemir Aydemir
  • 0
  • 0
  • January 2021
  • PDF

This document was uploaded by user and they confirmed that they have the permission to share it. If you are author or own the copyright of this book, please report to us by using this DMCA report form. Report DMCA


Overview

Download & View Imam Gazali - Olum Ve Otesi_text.pdf as PDF for free.

More details

  • Words: 81,002
  • Pages: 395
Loading documents preview...
OLUM ve

KIYAMET -ÖLÜME HAZIRLIK-

MAM-I GAZAL *.

SALAM YAYINEV Çatalçeme Sok. Yücer Han No: 46/2

Caalolu/STANBUL Tel.:

527 52 79-513 67 70

:

Dizgi

:

Saray Ltd. ti.

Bask stanbul

-

1999

«Ölüm insanlara öütçü olarak yeter.» Hadis-i erif

ÖLÜMÜ HATIRLAMAK Ey lâhî srlar örenmek steyen!

Bir

kimse:

— lerin sonu: Ölüm, 2 — Son dura: 3 — Kendisine gelecekler: Münker, 4 — Vâdesi: Kyâmet, 5 — Ebedî kalaca Cennet veya Cehennem oldu1

Kabir,

Nekir,

yer:

unu

o kiiye ölüm düüncesinden daha önemli bir düünce gelmez. O kii, akll ise ona ölüm tedbirinden üstün tedbir olmaz.] Nitekim Resûl (S.A.V.) öyle buyurmubilirse,

J tur:

— Akll olan u kiidir

klarak emre uydurur ve ölümünden sonra kalacak ilerde (hazrlklarda) ki,

nefsini zelîl

bulunur.

ölümünü çok anarsa çaresiz onun hazrln görmee balar. Kabrini Cennet bahçelerinden bîr bahçe bulur. Bir kii, ölümü unutursa onun çalmas dünya için olur. Âhiretin azndan gaflet içine düer. Kabrini de Cehennem maaralarndan bir maara olarak bulur. Bundan ötürü ölümü anmak büyük bir fazîlettirTjResûl (S.A.V.) de: Bir kii

— Ey dünya lezzetlerine

kendilerini kaptranlar! diyerek

öyle buyurmutur:

— Siz bütün man

lezzetlerin

yok edildii

(yama

ann!

— O zaman ne zamandr? diye

sordular.

edildii) za-

HÜCCETJ'L-SLAM MAM I GAZAL

8

Peygamber Efendimiz:

— Ölüm zamandr, diye cevap

verdiler.

Yine Resûl (S.A.V.) öyle buyurdu:

— Eer hayvanlar ölüm haberini selerdi, hiç bir

Hazret-i

kimse semiz

Âie

(Allah

sizin bildiiniz gibi bil-

et bulup yiyemezdi!

o kadndan raz olsun) öyle buyur-

du:

lü!

— Ben Resûl

(S.A.V.) Hazretlerine: "Ey Allah'n

dedim. Hiç

kimse ehitler mertebesinde

bir

Resûl (S.A.V.)

mu?

:

— Evet! Günde likte

olur

Resû-

yirmi kere

ölümü anan kii ehitlerle

bir-

harolunur.

Resûl (S.A.V.)

bir

gün

bir

insan topluluunun

yanna

varmt. Onlarn

kahkalar uzaklara kadar yaylyordu. Onlara: Bu meclisinizi bütün lezzetleri bozan eyle kartrnz! diye buyurdu. Onlar da: O ey nedir, yâ Resûlâllah? diye sordular. Allah'n Resûlü: Ölümdür! cevabn verdi. Enes (Allah ondan raz olsun) öyle dedi: Resûl (S.A.V.) bana dedi ki: "Ölümü çok an ki, o seni dünyadan yüz çevirtir ve günahlardan korur."Resûl (S.A.V.) yine öyle buyurdu: "Ölüm, insanlara öütçü olarak yeter." Bir gün Resûlullah Efendimizin huzurunda bir kiiyi övüp duruyorlard. Resûlullah: Onun kalbinde ölüm haberi nicedir? diye sordu. Onlar da: Ondan, ölümü hakknda bir ey

and

iitmedik! dediler.

O zaman — O kii, dir!

Resûl (S.A.V.): sizin

diye buyurdu.

düündüünüz deer

halkasnda deil-

ÖLÜM ve KIYAMET

9

Ebû Süleyman- Dârânî dedi

i

O da:

misin? diye sordum.

ister

lemezsin? dedim. olsam,

u

O

ki:

cevab

Ümmü

Harûn'a: Ölme-

stemem!

verdi:

dedi. Niçin di-

Eer

inana

bir

âsi

kusurda bulunsam onun yüzünü görmekten kaBu kadar günahla HakTeâlâ'nn dîdârn ben na-

bir

çnrm.

sl dileyeyim?

ÖLÜMÜ ANMAK ÜÇ TÜRLÜDÜR Ölümü yâd eylemek, anmak üç

u

Birincisi:

uratndan

gâfil

kiinin

ötürü ölümü

türlü olur:

anmasdr

balar

Ölümü

dünya

düünür de onu

— Dünya ehvetinden, dileklerinden rek korkar.

ki,

kötüler,

ileriyle

çirkin görür:

geri

kalrm!

diye-

onun zemminde bulunmaa

ve:

— Bu ölüm, ne fena, ne yararsz eydir

ki,

önümüzde

belirmektedir! der.

O

ikâyet etsin. Dünya bu güzellikleriyle terkedilecektir. Ölümü bu yolda anmak onu Hak Teâlâ ile megul etmi olur.Eer bütün dünya ona bulank ve skntl gelirse, o da dünyadan nefret duyar, tiksinirse, bu da faydadan uzak kalmaz. istedii kadar

anmasdr

bu kiiler ölümü kendilerini malûp etsin, yensin diye anarlar. Cennet tedarikte ve ükürdedirler. Bu hâlin, bu türlü ölümü sevab çok büyüktür. Tevbe ehli olan kii ölümü çirkin ve kötü görmez. Yalnz ölüm hazrln görmeden giderse diye, ancak bu korku ile ölümü fena görür. Ölümü bu yolda istememek, onun gecikmesini dilemek ziyan vermez.] kincisi: Tevbe ehlinin ölümü

azn

ann

ki,

HÜCCETÜ'L-tSLAM MAM-I GAZAL [üçüncüsü: Ölümü

ârif

kiilerin

10

anmasdr.

Ariflerin ölü-

an

undan ötürüdür ki, Allahü Teâlâ'nn dîdârna ölümden sonra kavumak umududur. Seven kii sevdiine kavumann vâdesini unutmaz. Belki daima o vâdeyi bekarzusunda ler. Daima Yüce Allah'n dîdârna kavumann mü

olur.l

Huzeyfe

(Allah

ondan raz

olsun),

can çekiirken öyle

dedi:

— Dost

geldi,

tam vaktinde

Ve

öyle

dedi:

yine

— Ey Allah'm!

geldi!

Fakirlii zenginlikten,

hastal salk-

ölümü de dirilikten daha çok sevdiimi bilirsin. Ölümü bana kolaylatr. Tâ ki, senin dîdârnla rahat olaym.

tan,

Bu dereceye varmann ötesinde bundan daha büyük bir derece de vardr ki, o da ölümü ne kerîh görür, ne de talep eder, ne acele gelmesini ister, ne de ölümün gecikmesi dileinde bulunur. Yalnz Hak Teâlâ ne hükmeylerse onu diyapmay) braler. Kendi tasarrufunu (kendi dileindekileri \

Böylece teslim ve rza

kr.

Bu ölüm onun yâdna

makamna erimi

olur.

gelince ölümün hallerinden korku

çekmedii, hatta ölüme hiç aldrmad zaman olur. Çünkü Hak Teo, dünyada daima müahede âleminde olur ve âlâ'nn zikri ona galip gelir. Artk ölüm de, dirim de onun zikiçin birdir. kisi de eittir. Bütün hallerde Hak Teâlâ'nn rine

ve muhabbetine

dalm

olur.

ÖLÜM ve KIYAMET

11

ÖLÜMÜ ANMANIN KALBE TESR Ölüm büyük

bir itir

ve

ulu bir tehlikedir. Lâkin insanlar

an

bundan gâfildirler. Ölümü ansalar bile bu gönüllerine ilemez.Dünya ilerine öyle dalarlar ki, baka bir eye gönüllerinde yer kalmaz. Bundan ötürüdür ki, zikrin ve tebihin de o kadar lezzetini bulamazlar.

te

bunun

halvet

bir

ister.

üncesine

— Ey Ey

udur: Mürîd olan bir kii bir tenha yer, Gönlünü bir saat için o tenhalkta ölüm dü-

ilâc

salar.

Kendisine

u hitapta bulunur:

Ölüm günü yaklat. Belki de bugün gelir. Sen bil ki, sana:"Bir karanlk eve gir!" dese-

nefisi

sâlih kii!

Sen o karanlk evin dehlizinde bir kuyu veya serseri bir köpek mi vardr bilemezsin. Ya da yolun üzerinde bir ta vardr, ya da baka bir engel mi vardr, haberin yoktur. Bundan dolay o karanlk dehlize girmekten ödün kopar, korkudan dizlerinin çözülür. Bil ki, ölümden sonraki hâl de bilinmi deildir. Kabirde olan tehlike, bu tehlikeden deildir. Bundan gâfil olmak, bunlar bilmemek ne acâip bir cürettir! Buna asl ilâç, kendi yadalarna, akranlarna bakmaktr. Onlarn çou ölmülerdir. Onlarn yüzleler.

m

ba

aa rini,

hayâllerini hele bir

makam,

bir

aklna

mevkide, kendi

getir.

Düün

muradnda

ki,

her

niceydi!

biri bir

Onlarn

dünyadaki sevinci, ne kadar gaflet içinde olduklarn gösteriyormu. Bir gün anszn ölüm gelip onlar nasl kapt? imdi sen düün ki, kabirde onlarn vücutlar, yüzleri nicedir. Uzuvlar birbirinden nasl ayrlmtr. Onlarn derilerine, etlerine, gözlerine ve dillerine kurtlar nasl üümülerdir! Onlar bu belâya çatmken, arkadaki mirasçlar maln

paylap

yemektedirler. Hattâ

kars baka

bir

erkee de

HÜCCETÜ'L-SLAM MAM-I GAZAL varmtr. Onu temaâ etmekte

eski

12

kocasn unutmakta-

dr.

Sen larn

arkadalarnn durumunu ve günlük yaama-

yine

düün

gafletlerini

ki,

aklndan

geçir. Yirmi

ylda

eriebildikleri ilerin

Onlar bu kadar zahmetOysa kefenleri bezci dükkânnda bulunmaktay-

uratklarn

fikreyle.

habersizdiler.

Sen de kendi kendine:

tedbirleriyle ler çektiler.

onlarn âlemi seyredilerini, gülmelerini ve

d. Bundan

— Sen de onlar

hrsn, eahh liin, bilgisizliin, aptalln onlarnki gibidir. Sana öyle biri saadet nasip oldu ki, onlar senden önce dünyadan ayrldmutlar. Bundan sen ibret almalsn. Nitekim: "o kiiye ne ludur

ki,

bir

gibisin!

bakasndan

Senin de

gafletin,

öütlenir!" diye buyurulmutur!

demelisin.

Sonra da kendi ellerini, ayaklarn, parmaklarn, gözlerini, dilini düünmelisin. Hepsi de biribirinden uzaklaacaklardr. Az zaman içinde de akreplerin gdas, ylanlarn ve yerde yaayan baka haerelerin yiyecei olacaktr.

vücudunu hayâle getir ki, bunlar, pis koku içindedirler, vücudun dalmtr. Uzuvlarn birbirinden ayrlm, murdar bir hale gelmitir.

Sen

kabirdeki kendi yüzünü,

Ve sen ey

sâlih kii,

buna benzer eyleri, her gün ken-

özüne kalb dili ile söyle. Tâ ki, bâtnn haberdar olsun., Ölüleri görünce dille yâd etmenin etkisi olmaz. Âdemolu daima kendisini cenazelere bakarken görür. Sanr ki, daidi

cenazesini görecek, kendisinin cenazesigörmeyecektir. Çünkü o, kendisini hiç bir kere ölü gör-

ma bakalarnn ni



deildir.

Gözle görülmeyen

ey

de vehme gelmez.

Bundan ötürüdür ki, Resûlullah Efendimiz le

buyurdu:

bir

hutbede

öy-



======^^

13

ÖLÜM ve KIYAMET

— Doru söyleyin! Ölüm bizim üzerimize yazlm mdr? lar

u alnp götürülen cenazeler tez

mdr?

larn

Biz onlar

yeriz. Biz

geri

dönecek konuk-

topraa koyarz, miras

kendimizden

olarak braktk-

gâfil kiileriz.

.



nsanlara ölümü unutturan ey de çok zaman tûM emel (bitmeyen isteklerdir. Bütün fesatlarn, kötülüklerin, fenalklarn da bu tûl-i emel, sonu gelmeyen isteklerdir. j

ba

1

EMEL AZLIININ FAZLET kimse çok yaayacan, ömrünün uzun süreceini ölümün kendisine tez eriemeyeceini düünürse, o kii ölümü hatrlamaz olur ve onun din ilerini yerine getirdii görülemez. Çünkü kendi kendine öyle der: Bir

— Önümüzde çok zaman

Ne zaman sevap ilemek Hele imdiki zamanda rahatmza bavar.

stesek ileyebiliriz. kalm. Sevab daha sonra düünürüz!.. r-

Ama,i tedbiri

bir

kii ölümü

(hazrl)

ile

yakn

urar:

bütün hallerde öümün Bütün saadetlerin asl budur. ] bilirse,

Resûl (SAV.), bn-i Ömer'e öyle buyurdu:

— Sabaha çktm vakit akama kadar sa kalacana htimal verme. Diriliinde ölüm

azn hazr

et.

Salnda

da hastalk yiyeceini bir yana koy. Çünkü, ey Abdullah, yarn HakTeâlâ'nn katnda halinin ne olacan bilmezsin. Resûl (S.A.V.) yine öyle buyurdu:



Sizin için hiç bir

eyden korkum

korkuyorum. Bunlardan

uzun ömür dilemenizdir.

biri

yok. llâ

iki

havanza uymanz,

eyden

öteki

de

-

4

HÜCCETÜ'L-ÎSLAM MAM-I GAZAL Resûl (S.A.V.) abdest almak

ken derhal

Teyemmüm

için

1

su aranmaya balanr-

eder, toprakla abdest alrd.

Ashâb-

kiram:

— Yâ Resûlâllah! Su yakndr! dediklerinde Alah'n Resûlü de:

— Su getiren kii bana eriinceye kadar ya sa kalrm, ya kalmam!

derdi.

Resûl (S.A.V.)

bir

gün baz ashâbna:

— Ey sahâbelerim! Cennet'e girmeyi

diler misiniz? diye

sordu.

Onlar da: Evet, Ya Resulallah! dediler.

O zaman

Resûl (S.A.V.):

— Emellerinizi azaltn! Ölümü daima gözünüzün önüne getirin!

Hak Teâlâ'dan hakk ve lâyk

ile

hâyâ

edin! diye

buyurdu. Bir kii bir

kardeine mektup yazp dedi

ki:



Dünya uykudur. Âhiret ise uyanklktr. Bu ikisinin arasnda ölüm bir haldir ki, bize satar. Bu iki halin birbirine karmas da yorumu yaplamayan, sadk olmayan rüyalardr, vesselâm.

UZUN ÖMÜR STEMENN SEBEPLER i

Sen bil ki, Âdemolu uzun ömrün sevgisikalbinde yaatr. Bu iki sebepten ötürüdür. Bunlarn biricahillik, dieri de dünya sevgisi'dir. Ey

ni si

*

sâlih kii!

j

ÖLÜM ve KIYAMET

15

Eer

dünya muhabbeti fazla olursa ölüm onu sevdii eylerden ayrr. Âdemolu da bunu düünür, ölümü sevmez.

Onu

kendisine

düman

sayar.

Onu

kendisine uygun

bulmaz] nsan, kendisine uygun gelmeyen her eyden uzaklamak ister. Kalbini kendi arzusuna uygun olan eylere balar. Bu arzular içinde daima ömür sürmek, mal sahibi olmak, kadnlarla evlenmek, çocuk sahibi olmak gibi istekler vardr. Bunlarn gayesi "yeryüzünde kalmaktr. Ölüm bütün bu dileklerine aykr düer. Ölüm neymi unutur. Eer bir lâhza hatrna ölüm gelse onu sebepsiz geriye

Kendi kendisine:

atar.

— Önümüzde nice zaman vardr. Kendi önemli olan ilerimizi

daha büyüdüümüz zamanlar yaparz!

derler.

Fakat büyüyünce de:

— Sabret, hele Ama yalannca

ihtiyar olsun! der.

da:

— Hele u binalar tamam edeyim, oullarma ev-bark yapaym. O zaman gönlümü onlarn düüncesinden rrm! der.

Topra

sular,

üstüne tohum eker. Yine:

— Gönlümü ölüm lursam,

kurta-

uzaklatrp bundan kurtuancak bundan sonra ibâdet lezzetine kavuurum! fikrinden

diye yorumlar yapar.

Böyle

bir

düman

onun gönlünü kartrr, onun kula-

n burar. Bundan ötürü Âdemolu ibâdetini geri brakr. Anszn da ölüm gelir. bâdet hasreti cannda kalr. Cehennem

ehlinin

maktan olsa

feryad çok kere böyle gerektir. Yâni:

ilerini geriye

brak-

HÜCCETÜ'L-ÎSLAM MAM4 GAZAL

16

— Cennet hazrln bugün veya yarn yaparm! demelerinden ötürüdür.

Bunlarn hepsinin asl dünya sevgisidir. Hem de gafletin ölümü akla getirmemesindendir. Nitekim Resûlullah Efendimiz öyle buyurmutur:

— Siz neyi ve kimi dilerseniz

dileyin,

sizden onu geri

alacaklardr.

Ama

udur

u

bile gençlie güvenilir Hattâ bilinmez ki, bir kii yala-nnçaya kadar bin genç ve bin çocuk ölür, gider. ehirlerde bundan ötürü ihtiyarlarn says azdr. Çünkü yalla çok az kii eriir, insanlarn çou daha yalanmadan ölüp gider. Cehaletin bir sebebi de udur ki, insan ksm vücudu salam ve salkta iken anszn ölümün gelmesini uzak sanr. O kadar bir eyi bilinmez ki, anszn gelen ölüm ne kadar enderse, hastaln anszn gelmesi öyle ender deildir. Hastalk anszn gelince ölüm de anszn gelebilir. O halde insan ölümün göz önünde bir güne gibi parlayp durduunu bilmeli. O günein önüne bir gaflet bulutu getirip daima onun gölgesinde yaamay bir i

cehalet

ki,

rahatlk bilmemelidir. I

UZUN EMELDEN KURTULMANIN ÇARES |

Uzun emelden kurtulmann

onun sebebini ortabilindLj imdi onun gide-

çaresi,

Sebebi ise rilmesine, çaresine bakmal. Dünyasevgisinin atlmas çarelerini bundan önce açklamtk- Sözün ksas bir kimse

dan kaldrmakla

olur.

dünyay bilirse dünyay sevmez. Onun lezzetinin birkaç gün olduunu bilir. O lezzet de çaresiz olarak ölümle bâtl olur.SSimdiki zamanda da bulanklktan ve acdan, belâdan

=

17 uzak

n nir.

olmad,

ÖLÜM ve KIYAMET

hiç bir kiinin bunlardan sâfî

Bir kii âhiretin baki

kaldn

kalmad

bili-

ve insan ömrünün ksal-

düünürse unu anlar ki, âhireti dünyaya satan, rüyasnda birkaç akçeyi uyanklnda bin altndan üstün gören dünya uyku ve rüya âlemine benzer. Hadîs-i erifinde Resûl (S.A.V.) öyle buyurmutur: gibidir. Zirâ,

— nsanlar uykudadrlar. Öldükleri zaman uyanrlar. Ama cehlin

düünceler ve gerçek mârifetle olur. öyle bilinmeli ki, ölüm kimsenin elinde deildir. nsann kendi diledii zamanda gelmez. Ne zaman gelecei de belli olmaz. Bunun için, gençlie veya baka bir eye de güven duyulmamaldr. "] ilâc, tertemiz

UZUN EMELN DERECELER nsanlar ömür ve emel uzunluunda ayr ayr düünmektedir. Kimi kiiler dünyada süresiz kalmak isterler. Nitekim

Cenâb- Hak öyle

"Sizin kiminiz bin yl

buyurur:

ömrü olmasn

ister."

(Bakara

Sûresi: 96).

Kimi kii olur

ki,

yldan ziyâde ümitlenmez. Gelecek

bir

yl için tedbir almaz. Kimi kiiler olur

umutlanmaz ve

ertesi

demitir:

gam yeme. Eer ömür kalmsa Eer ömür kalmamsa, bakalarnn rzk

rzkn

için

rzkn da

kalr.

için niçin

zahmet çekersin?

Kimi kii olur

ki:

Bir saatlik bile

Nitekim Resûl (S.A.V.) kit:

günden ziyâde

günü tedbirinde bulunmaz. Nitekim

sâ aleyhisselâm öyle

— Yarnki

ki, bir

yaama umudu

teyemmüm ederken su

yoktur.

istedii va-

i

=

HÜCCETlFLjSLAM MAM-I GAZAL

— Olur

ki,

8

1

su bana erimeden ecel erer! diye buyurdu.

Yine kimi kiiler vardr ki, ölüm onun gözü önünde olur. Öyle ki, hiç bir zaman gözünün önünden gitmez. Nitekim Resûl (S.A.V.) Muâz bin Cebel'e (Allah ondan raz olsun)

öyle

sordu:

— Ey Muâz! mânn Muâz

bin

— Hiç

bir

düünmü

Cebel de

hakikati nedir?

u cevab verdi:

adm atmadm

ki,

ikinci bir

adm

atmak

için

olaym!

çou

bu yolda ayr ayr düünceye sahiptir. Eer bir kimsenin ümidi bir ay kadarsa, ümidi krkgün olandan fazileti daha ziyâdedir. Bu dereceler onlarn ilerinden belli olur]Meselâ bir kiinin yolculukta iki kardei ol-

^nsanlarn

sa

biri bir

lar,

önce

bir

ay içinde, ötekisi

ilk

geri

bir

dönecek olan kardei

de bulunur. kinci kardeinin

Her kii si,

kendisini

yapaca

yl içinde geri dönecek olsa-

ileri

ksa

çabuk

için

hazrln

hazrlk

geri

emelli sanr. Lâkin

yapmaa komas,

tedbirin-

brakr.

onun niâneher

ald

ne-

feste ecelin kendisine mühlet verdiini ganimet bitmesidir.

Nitekim Resûl (S.A.V.)

öyle buyurmutur:

— Be ey gelmeden önce u be eyi ganimet — htiyarlk gelmeden gençliin, 2 — Hastalk gelmeden shhatin, 3 — Meguliyet gelmeden bo zamann, 4 — Ölüm gelmeden hayatn, 5 — gelmeden önce zenginliin kymetini

bilin:

1

vakti

Fakirlik

bilin.

======

19

ÖLÜM ve KIYAMET

Yine Resûl (SAV.) öyle buyurdu: "Sizin her birinizin

dünyadan bekleyecei eyler ancak

unlardr:

— Ya azdrc 2 — Ya unutturan yoksulluk, 3 — Ya fesada veren hastalk, 4 — Ya insan kayd altna alan 5 — Veya hzl ölüm, 6 — Yahut mehur yalanc deccâl dr, 7 — Ya da tez gelen kyâmettir." zenginlik,

1

ihtiyarlk,

bir

ki,

o errin deccâl-

Yine Resûl (S.A.V.) öyle buyurmutur:

— ki nimet vardr lardr: Birisi shhat, Bir hadîs-i

— Sûr'a

ki,

insanlarn

öbürü

çou onlarda aklanm-

bo zaman frsatdr.

erifte öyle denilmitir:

kez üflemek demi geldi. Onu ikinci kez üflemek takip edecektir.Ölüm de bütün arliyle gelmi birinci

olacaktr.

Resûl (S.A.V.) ashâbn gaflette gördüü zaman, onlarn ara yerinden dik bir sesle öyle buyururdu:

— Gerçek olarak size ölüm

gelecektir.

Ya saadetle, ya

ekavetle size eriecektir.

CAN

ÇEKMENN DDET

Âdemouluna can çekmenin acsndan baka iddet ve elem olmasayd

bile,

eer akll

dan, düya lezzetinden hiç rekirdi.

Çünkü

o:

bir

kii ise,

bir lezzet

onun korkusun-

duymam

olmas

ge-

==

HÜCCETÜ'L-SLAM MAM I GAZAL

20

4

— Oda kapsndan

hrsz girse, bir topuzla bana vursa! diye düünse, korkudan uyuyamaz ve uykunun tadn alamaz. Belki hiç bir hrsz gelmeyebilir. Ama Melekil-Mevt'in (ölüm meleinin) gelmesi ve cann almas

mümkün

içeri bir

ve mukadderdir. Takdir-i

lâhi'dir.

ban

dudun gelip baskn yapmasndan, dan daha korkunçtur. Böylece:

— Ben ölümden korkmam! demek

Bu ise bir haytopuzlamasn-

gafillikten

baka

bir

ey deildir. Can çekimenin ac ve söz

leri

birlii

ile

için

bütün din büyük-

etmiler ve:

— Can verme, testere

zahmetleri

ikiye

bir

kimseyi klçla yaralamaktan yahut

biçmekten daha

çetin,

daha zordur! demi-

lerdir.

yarann acs undan olur ki, bir uzvumuz ne zaman yaralansa, ruhumuz ondan haber alr. Ve açk bir gerçektir ki, klç yaras. ruha büyük bir strap verir. Bundan ötürüdür ki, atein acs bütün vücut parçalarna geL

Sen

bil ki,

dalr. Can çekime öyle bir acdr ki, yalnz ruhta belirir ve ruhun bütün varl o acya boulur. Can veren kiinin susmas, ses çkaramamas, güçsüzlüündendir. Öyle ki, can vermenin güçlüünden ötürü dil tutulur. Akl akçer,

na döner. Bunu da ancak bunu tadan, bu hâli yakînen görolan, ya da nübüvvet nuru ile bu hali görmezden önce bilmi olan bilir.' Nitekim sâ aleyhisselâm öyle demi-



tir:

— Yâ havâriyyûn! Dua

HakTeâlâ benim caalmay kolaylatrsn! Ben ölümden o kadar korkuyorum ki, ölümün verdii bu korkudan öleceim.

nm

edin, tâ

ki,

=====^^

21

ÖLÜM ve KIYAMET

Resûl (SAV.) de ölüm dakikalarnda öyle derdi:

— Ey Allah'm! lat

Sen Muhammed'e can vermeyi

kolay-

r.

Hazret-i

Aye

Hatun

(Allah

ondan raz olsun) öyle de-

di:



can vermesinin kolayl olsa ben, o kolaylktan ümitlenmem. Çünkü, Resûlullah'n can vermesinin güçlüünü gördüm ve ölüm vaktinde Resûlullah öyle derBir kiinin

di:

— Ey Allah'm! Bu ruhu kemiklerimin arasndan ve lerimin içinden çkar!

sinir-

Sen bu zahmeti bana kolaylatr.

Resûlullah Efendimiz ölümün

vasfn

anlatr,

öyle bu-

yururdu:

— Ölüm acsn çekmek üç yüz klç vuruu

gibidir.

Yine Resûl (S.A.V.) öyle buyurdu:

— Can vermenin en kolay yün yuma içinden bir

dal çekmek

gibidir

ki,

kolaylkla

dikenli

ayrlmas mümkün de-

ildir. }

Hazret-i

Ömer'e

(Allah

ondan raz olsun) Kâ'bül-Ahbar

sordu:

— Can çekimenin O da



ona

hâli nicedir?

u cevab verdi:

Bir dikenli

aac

bir

kimsenin

gösüne

soksalar ve

de o dikeni dar çekse ne ac duyulursa, ite ölürken can çekmek de o her diken

bir

damara

aclara benzer.

girse, güçlü bir kii

HÜCCETÜ'L-SLAM ÎMAM-I GAZAL CAN

22

ÇEKMENN KORKULARI

l

Can çekimede, bu anlattmz eylerden baka üç büyük belâ vardr. (Ölüm Melei) olan haberde öyle gelmitir:

Birinci Belâ: Melekül-Mevt

yüzünü görmektir

ki,

bir

Azrail'in

"brahim aleyhisselâm can alc melee:

— Seni, günah olanlarn cann aldn ekilde görmek isterim! dedi. '

Ölüm Melei:

— Buna güç getiremezsin!

dedi.

brahim aleyhisselâm da:

— Öyle görmünmeni istiyorum! diye srar

etti.

Ölüm Melei de kendisini ona o surette gösterdi. brahim, o zaman karsnda bir kii gördü ki, kapkara ve çiryüzü vard. Pis bir koku yayyordu. Kllar diken diken kabarmt. Kara giysiler giyinmiti. Azndan dumanlar ve ateler fkryordu. brahim aleyhisselâm hemen dütü, bayld. Akl bana gelince Ölüm Meleini yine kendi biçiminde gördü ve: kin bir

— Ey Melekil-Mevt, dedi. Eer âsî

bir

den önce bu sûrette görse ona bu korku

kii seni ölmez-

yeterlidir."

Ama Allahü

Teâlâ'nn buyruuna itaat edenler, bu korkudan kurtulmulardr. O Melei gayet güze! bir görünü içinde görürler. Öyle

duyduklar rahatlktan

da onlara

yeterli olur.

ki,

âhirette,

baka

onun yüzüne bakmakla

hiç bir rahatlk bulmasalar»

bu

======^^

23

Veheb "Bir

Münebbih öyle anlatyor:

bin

gün

ÖLÜM ve KIYAMET

Pâdiâh

bir

binmek

ata

istedi.

Kaftan giymek

çok kaftan getirdiler. Hiç birisini beenmedi, en sonunda çok güzel bir tane kaftan getirdiler. Onu giydi. istedi. Bir

Sonra:



Bir at getirin! dedi.

Birçok at

Onlarn da

getirdiler.

hiç birisini

beenmedi.

En sonra gayet güzel bir ata bindi. Süslü askerlerle ehirden çkt. Kibrinden kimseye bakmyor, kimseyi görmüyoreklinde gelerek marur padiaha selâm verdi. O ise cevpa vermedi. Melek onun atnn dizginlerini tuttu. Padiah: du. Melekil-Mevt çirkin yüzlü bir fakir



Elini

çek!

Ne

yaptn

bilmiyor

musun?

dedi.

Melekül-Mevt:

— Senden

bir

dileim vardr! dedi.

Padiah:

— Sabret. Hele Fakir

görünülü

bir

attan ineyim! dedi.

kii:

— Olmaz! u anda bunu konumak Padiah

— Haydi

istiyorum! dedi.

da: söyle! deyince

Ölüm Melei

azn

Padiahn

kulana yaklatrp:

— Ben Ölüm Meleiyim! Bu anda cann almaya

gel-

dim! dedi.

Padiahn

— zin

ver!

birden rengi soldu.

Dili

tutuldu:

Çoluk-çocuuma varaym!

dedi ise

de Ölüm

HÜCCETÜ'L-SLAM MAM-I GAZAL

==

Melei hemen onun cann ald. Oradan da ayrlp diah da cansz olarak atndan yere yuvarland.

Ölüm Melei oradan

— Sana söyleyecek O

bir

mü'minin evine

gizli bir

sözüm

geldi.

gitti.

24 Pa-

Ona:

var! dedi'.

kii:

— Söyle, nedir? diye sordu. Ölüm Melei:

— Ey

kii!

Ölüm Melei

dedikleri

Melek ite benim! de-

di.

O

da:



Merhabaaa! Geç geldin. Seni bekliyordum zaten! imdiye kadar hiç gazi bir kimse benim yanma gelmi deildi.

te,

buyur,

al

canm!

dedi.

Ölüm Melei:

— Biraz onu da yap!

Mümin

Ne

otur.

hacetin varsa onu gör.

Ne

iin varsa

dedi.

kii:

— Benim Allahm'a varmaktan baka önemli iim yoktur! dedi.

Ölüm Melei

de:

— Öyleyse ne halde dilersen cann o ekilde alaym! dedi.

Mü'min kii de:

— Sabret linde iken

ki,

abdest alp namaz klaym! Ben secde ha-

sen de

canm

al!

dedi.

ÖLÜM ve KIYAMET

=

25

Ölüm Melei de onun dedii ekilde ruhunu

A'me

buyurdu

kabzetti."

ki:

— Ölüm Melei,

Hazret-i

Süleyman'n yanna

girmiti.

Süleyman'n nedimelerinden birisine keskin keskin bakt. Ölüm Melei dar çknca o nedime:

— Ey Süleyman! O bana keskin baklarla bakan kimdi? diye sordu. Hazret-i

Süleyman:

— O, Ölüm Meleiydi!

dedi.

Nedime:

— Yoksa

m

diliyordu? Ne olur, benim canm almak rüzgâra ferman buyur, beni Hindistan'a götürsün! diye ricada bulundu. Eer bir daha o buraya gelirse beni görmesin, bulamasn, dedi.

Süleyman'n ferman ile yel o kiiyi Hindistan'a götürdü. Ölüm Melei tekrar Süleyman aleyhisselâm'n yanna gelince:

— Ey Melekül-Mevt! Benim o nedimeme bakmtn. Neden

ötürü öyle

baklarla

dik

baktn? diye sordu.

Melek de:

— Bana Hisdistan'a

onun cann almam emir buyurulmutu. Varaym onun cann alaym! dedim. Sana uramtm. Onu burada gördüm! Onun bir anda nasl Hindistan'da bulunabileceine atm, kaldm. Vaktâ ki, Hindistan'a vardm. Onu orada gördüm. Cann aldm, dedi. gidip

Bu hikâyelerden maksadmz, Ölüm Melei görmemenin çaresi

olmadn

bildirmektedir.

HÜCCETÜ'L-SLAM ÎMAM-I GAZAL

=

26

[kinci Belâ: Kirâmen Kâtibeyn'i görmektir ki, onlar ölen kiinin üstüne müekkel koymulardr. Onu gözetlerler. Haberde gelmitir ki, bu iki melek ölümün son deminde o kiiye görünürler? Eer HakTeâlâ'ya itaat etmi, buyruklarn yerine getirmi bir kimse ise ona:

— Allahü Teâlâ sana hayrl Bizim

katmzda çok tâat kldn.

karlklar, ivazlar versin! Bizi

rahat ettirdin! derler.

Âsi ise:

— Bizim önümüzde çok günahlar, çok yasaklanm iler iledin! Bizi

te

bu

honut klmadn!

vakit,

yummad

ölünün gözünü havaya diktii ve

bir

mekânnn Cennette olduunu görü? ki, eer Allah', Al-

Cehennemde

mi

âhiret

lah'n sevdiklerini seven ve onlarn yolunda giden

se

ise

daha

zamandr.

[^Üçüncü Belâ: Kii, kendi mi,

derler.

bir

kim-

Ölüm Melei ona:

— Ey Hak Teâlâ'nn dostu! Sana müjdeler olsun! Sen cennetliksin! derler.

Günahkâr kula da:

— Ey Hak Teâlâ'nn düman! Sana Cehennem müjde olsun! derler.

Bu Allahü

acs can almak acsnn Teâlâ'ya snrz.)

halin

Bu yolda Resûl

— Sizden

(S.A.V.)

bir kii,

iki

dar

çkmaz.

olur.

(Bundan

öyle buyurmutur:

nereye

varacan

Cennet'teki veya Cehennem'deki yerini

dan

kat

bilmeden, hattâ

görmeden dünya-

ÖLÜM ve KIYAMET

27 Bunlar

u

hallerdir

ki,

dünyada

görülür, kabirde

ve ka-

birden sonra görüleceklere göre çok küçük ve hafif kalan eylerdir.

KABRN ÖLÜ LE KONUMASI Resûl \

(sallâllah aleyhi

ve sellem) öyle buyurdu:

— Ölüyü kabre koyduklar zaman kabir ona öyle der:

Âdemolu! Sen neye marur oldufidft. Sen bilmiyor muydun ki, ben mihnet eviyim, yalnzlk eviyim ve karanln eviyim? Ylanlar, akrepler duraym? Âsilerin zindanym. Sen neye aldandn? Oysa yanma gelince hemen kaçardn! akna dönmü biri gibi bir aya geri ba-

"Vay sana, ey

sard."

Yine haberde gelmitir

ki,

Resûl (S.A.V.)

öyle

buyur-

mutur:

— Allah'n buyruuna

eden kulu kabre koyarlar. O kiinin iyi ameleri onun çevresini sarar. Ve onu muhafaza altna alrlar. Ayann ucundan azab melekleri gelirler.

NAMAZ,

itâât

onlar karlar:

— Onun yanna varmayn! O, Allah mutur!

ayakta çok dur-

der.

Melekler ölünün larn

için

ba ucuna

ilerler.

ORUÇ, o zaman

on-

karsna dikilir:

— Onun yanna varmayn, o Allah yolunda çok susuzluklar çekti! der.

Sonra azap memlekleri ölünün yanna man SADAKA karlarna çkar ve:

gelirler.

O

za-

HÜCCETÜ'L-SLAM ÎMAM-I GAZAL

— Buna dokunmayn. O, bu tir!

eli ile

28

çok sadaka vermi-

der.

HAC

Melekler ardndan gelince

ve

GAZA

dile

gelerek

onlara:

— Ona demeyin! O Hak Teâlâ'nn yolunda zahmetler çekmitir! derler.

O zaman

melekler o ölüye:

— Sana bu makam mübarek olsun! deyip Ondan sonra RAHMET MELEKLER

Yata

çekilirler.

Cen-

gelirler.

O

kiiye kabri gepgeni ederler. Gözün görebildii yere kadar kabri genetten

bir

yatak

getirirler.

döerler.

Sonra Cennetten bir kandil asarlar. O mübarek ölü Kyamet Gününe kadar o kandilin nuru ile aydnlanr.

niler. tâ

Abdullah bin Ubeyd (Ondan Allah raz olsun) Resûlulah Efendimizin öyle buyurduunu rivayet etmitir:

— Ölü, kabre konunca cenazesinin ardndan gelen

ii-

ayak seslerini iitir. Herkes dönüp gider. Onunla konuan kimse kalmaz. Onunla konuan imdi kabirdir. Kabri ona: "Benim vasfm, benim heybetimi ve benim darlsana nice kez söylememiler miydi? Benim için ne amel iledin, ne hazrladn?" der. lerin

m

MÜNKER

ve

NEKR'N SORULARI

Resûl (sallâllahü aleyhi ve sellem) öyle buyurdu: [""Kul ölünce

ona

gök gözlü melektir. kir'dir. Bu iki melek

iki

melek

Birinin

kula:

gelir. kisi

ad

de kapkara

Münker, ötekisinin

yüzlü,

ad

Ne-

ÖLÜM ve KIYAMET

29

— Hak Teâlâ'nn ve Peygamberin hakknda ne dersin? diye sorarlar.

Eer

mü'min olursa: Hak Teâlâ birdir ve Muhammed O'nun Resûlü ve kuludur. Bundan sonra yetmi arn genilii ve yetmi arn uzunluu kadar kabre genilik ve büyüklük verilir. Kabrin her köesi nurla doldurulur ve ona: Rahat rahat yat burdal derler. O da: Beni, kavmim ve akrabamn yanna koyun! Onlar benden haberli edin! der. Melekler de ona: Burada yat. Yeni bir gelin nasl uykuya varrsa öyle uyu. Seni hiç kimse uyandrmaz. Ancak çok sevdiin birisi uyandrabilirîderler.. Allah esirge-

eer

münâfk

kul

Hak Teâlâ'y ve Peygamberi nasl bilirsin? diye sorduklarnda der ki: Halkn azndan bir eyler iitirdim. Söylenip dururlard. Ben onsin

o

bir

kii ise ona:

larn dediini derim! diye cevap

Onu sk! ri

verir.

O

zaman topraa:

Yer onu öylesine skar ki, kaburga kemiklegirer. Böylece Kyâmete kadar azapta kalr."

denir.

biribirine

j

z

Resûlullah Efendimiz, Hazret-i Ömer'e (Allah olsun) buyurdu ki:

"Ey Ömer!

Kendini bir

mezar

arn

ve

bir

bir

ra-

nasl görüyorsun? Sen ölünce

adamlarn sana

unda,

ondan

kazarlar

kar

ki,

dört

geniliindedir.

seni ykarlar ve kefenine sararlar.

arn

uzunlu-

Ondan sonra

O kabire koyarlar.

Üstü-

ne toprak döküp geriye dönerler. Sonra sana kabir yoldaMünker ve Nekir gelir. Onlarn sesleri gök gürültüsü gibidir. Gözleri imek çakar gibi olur. Kllar yerde sürünür. Dileriyle mezarnn topran yararlar. Seni tutarlar, kaldrp silkerler ve sarsarlar."

Ömer de

Resûlullah Efendimiz'e

öyle sordu:

— Ey Allah'n Resûlü! O lâhzada benim aklm bamda olur

mu?

HÜCCETÜ'L-SLAM MAM-I GAZAL

30

Resûlullah:

—Olur yâ Ömer! Hazret-i

Ömer de:

— Korkmam Bir hadîs-i



dedi.

öyleyse!

Ben

onlara kâfi gelirim! dedi.

erifte öyle buyurulmutur:

canavar satatrrlar. Bunlarn ikisi de kör ve sardr. kisinin de elinde demir bir srk vardr ki, balar develere su verilen kovalar kadardr. O srkla onu döverler. Tâ kyamet gününe kadar bu hâl sürer. Ne gözü vardr ki, görüp acsn, ne kulaklar vardr ki, iitip efkat göstermi olsun. Kâfire kabirde

Hazret-i

Aye

iki

(Allah

o kadndan raz olsun) öyle bu-

yurdu:

— Kabrin öyle

bir

skmas

kurtulabilseydi Said bin

Hazret-i Enes (Allah

vardr

Muâz

ki,

eer ondan

bir

kii

kurtulurdu.

ondan raz

olsun)

öyle

dedi:

— Resûiullah'n kz Zeyneb, Allah'n dâvetine uymuOnu mezara koydular. Babas Resûlullah Efendimiz'in yüzü batan baa sarard. Yüzünün rengi eski halini aln-

tu.

ca, biz:

— Ey Allah'n Resûlü! dedik. Bu ne

haldir

ki,

sana

gel-

di?

Oda:

— Kabrin sktrma safhalarn

ve

Bana, ona edilecek azabn az olaca bir onu öyle skt ki, bütün âlem iitti. Resûlullah Efendimiz sonra

azabn hatrladm. bildirilmiti.

unlar buyurdu:

Ama ka-

ÖLÜM ve KIYAMET

31



azab

u biçimde olsa gerektir

doksan dokuz ejderha iledir. Hem ejderha bilir misiniz ki, dokvardr. Ölüsan dokuz ylandr ve her birinin yedi tane yü kimi zaman srr, kimi zaman yalarlar. Kimi de tenine Kâfirlere kabir

ki,

ba

zehirlerini aktrlar.

O

onu

zehirle

iirirler.

Bu

hâl

kyâ-

met'e kadar böyle sürer, gider.

Yine Resûlullah (S.A.V.) öyle buyurdu:



Kabir.âhiretin

ilk

uradr. Eer

kabir kolay olursa,

ondan sonraki duraklarda ii daha da kolay olursa sonrakiler daha da zorlar.

Ey lâhî srlara ermek

Sen

isteyen!

ra gelen, sûrun üflenmesidir.

Ona

bil ki,

olur,

döktürmesi

zor

kabirden son-

Nefha-i Sûr denir.

Ondan sonra Kyamet Günü'nün uzunluu, ter

eer

scakl

ve

gelir.

Bundan sonra

gelen, günahlarn

soruturulmas korku-

sudur.

Ondan sonra da Amel dan

m

verilir

korkusu

Defteri'nin

gelir.

Daha

sadan

m

verilir,

sonraki korku

sol-

Maher

halknn arasnda rezil olmak, knanmak korkusu vardr. Daha sonra terazi korkusu gelir. Kii: yilikler kefesi mi ar

ar

gelecek? diye korkar. gelecek? Kötülükler kefesi mi Bundan sonra hasmlara zulmetmesi sorulur. Onlara ce-

vap vermek korkusu da vardr.

Ondan sonra Cehennem'deki

zebâniler korkusu vardr.

Bundan sonra da: Boyunlara

geçirilen zincirlerin, ylan-

Bu azaplar da de Ruhânî Azâb'tr.

larn, akrep ve haerelerin korkusu vardr. iki

türlüdür. Biri

Cismânî Azâb,

ötekisi

HÜCCETÜ'L-SLAM MAM-I GAZAL



32

KABR EHLNN HKÂYELER Bu âlemde olan kiilere ölmülerin halini bilmenin yolu yoktur. Yalnz Mükâefe (yâni Allah'n evliyasnn kefi) ile bilinir ve örenilir. Veya uyku âleminde yahut uyanklk âleminde bu mükâefe olur. Fakat duygularmzn o gayb âlemine hiç bir yolu yoktur. Ölmüler, öyle bir âleme erimilerdir ki, bu be duygumuzun hepsi, onlar anlamaktan /

uzaktr^Nitekim kulak,

renkleri, ekilleri

görmekten uzaktr.

kefedecek bir özellik vardr ki, zâhirî duygularn zahmetleri ve dünya megaleleri ile örtülü kalmtr. Âdemolu uykuya varnca örtüsünde bulunduu megaleden kurtulur. Hâli de ölmülerin haline yaknlar. O ölmülerin yaaylar, halleri ona açlmaya balar.

Ancak Âdemolundan gaybn

gizli hallerini

Yine bu özellikten ötürüdür ki, ölüler de bizden haberli olurlar. O zaman da bizim güzeramellerimizle sevinirler, günahlarmzdan ise kayglanrlar. Nitekim bu da Peygamber Efendimiz'in hadîs-i erifinde bildirilmitir. Onlarn ha-

aracl

ber almalar Levh-i Mahfuz ta

ile

deildir.

Çünkü gerek bu

dünyadakilerin

molunun halleri

Levh-i Mahfuzla

Levh-i Mahfuz'dan

fuz'la ilgisi

oradan

halleri Levh-i

olduu

için

Baka bir vas-

dünyadakilerin, gerek öteki

Mahfuz'da yazlmtr. Âde-

ilgili

olursa öteki âlemdekilerin

bilinir.

onlar

iledir.

Onlarn da Levh-i Mah-

da bu dünyadadakilerin

halini

bilirler.

u

ayna gibidir ki, her eyin Levh-i Mahfuz'un benzeri ekli o aynada görünür. Âdem'in ruhu da bir ayna gibidir. Ölenlerin ruhu da ayna gibidir. Bir ayna, karsnda bulunan bir aynann içindekilerini nasl tekrar gösterirse Levh-i Mahfuz'da yazlanlar da bizim ve ölmülerin ruh ayna'arnda öyle görülür. Ama sanma ki, Levh-i Mahfuz aaçtan, ya da kumatan veya baka bir eyden yaplmtr. O, ba

ÖLÜM ve KIYAMET imkân yoktur. Orada yazlm olan yazy okuyamayz. Onun benzeri olan bir eyi görmek istersen bunu kendi varlndan iste. Çünkü bütün yaratlmlarn bir örnei de sende vardr. Tâ ki, o vasta ile

gözü

ile

görülmez. Bunun

bütün eyleri bilmek belki sana yol olur. Lâkin sen kendi özünden gafilsin. Ya baka eyleri nasl bilebilirsin? Levh-i Mahfuz'un örnei,

hâfz olan

bir

kiinin

dima-

Hâfz kii bütün Kur'ân' ezberler. Sanki Kur'ân beynine yazlmtr. Kur'ân' sanki dimanda yazl olarak görür.

dr.

Ama

bir

kii

dima

zerre zerre ayrsa ve

ba gözü

ile

on-

Kur'ân'n bulunduu yeri orada göremez. Böybu cinslece sen de Levh-i Mahfuz'da, eyann ten bilmelisin. Levh-i Mahfuz'da yazlan eylerin ucu-bulara baksa,

yazln

ca ri

yoktur.

Bamzn görünen gözüyse sonu olan eyle-

baka bir ey görmez. Böylece sonsuz olan bir esonu olan bir eyde nak-i mahsusla tasvir eylemenin

görür,

yi,

Yüce Allah'n Levhas, Kalemi ve onu yazan el, hiç senin bir eyine benzemez. O'nun kendisinin de sana benzerlii yoktur. Maksadmz, gayb âlemindekilerin bizim de onlardan haber almamzn imkânsz olmadanlatmaktr. Nitekim rüyada da görürsün sen! Ölüleri güzel veya çirkin halle görmek, onlarn diri olduuna veya —Allah esirgesin azapta olduuna bir delildir. Onlar yok yolu yoktur. Böylece

n



olmu

Kur'ân- âzimüan onlarn âyet-i kerimede bildirir:

deillerdir.! Nitekim

olduklarn

u

diri

"Onlar ki, Hak yolunda ehld olmulardr, siz onlar ölülerden sanmayn. Aksine, onJar yayorlar, diridirler. Rablerinin katnda rzklanmlardr. Allahü Teâlâ'nn kendilerine fazlndan verdii eylerde ferah bulucudurlar. Arkalarndan henüz (ehit olup) kendilerinin derecelerine erimeyenlerle beâret bulucudarlar; onlar için korku yoktur, onlar mahzun da olmazlar." (Âl-i

mrân

Sûresi: 169-170).

HÜCCETÜ'L-ÎSLAM MAM-I GAZAL

34

RÜYA YOLU LE ÖLÜLERN HALLERNN

BLNMES Resûlullah (sallâllahü aleyhi ve sellem)



öyle buyurdu:

kimse beni rüyada görürse gerçek yada beni görmütür. Çünkü eytan benim mez. Bir

Hazret-i

Ömer (Allah ondan raz

rüyamda gördüm

bana

bilsin ki,

rü-

klma gire-

olsun) dedi

kar

o

ki:

Resûlul-

üzüntüsü vajd. O'na: Yâ Resûlâllah! Ne oldu? dedim. O da: Oruçlu ekin karn öpmemek elinden gelmez mi? diye buyurdu. Evet! Oruçlu iken ev halkn öpmek gerçi haram deildir. Fakat lah'

yaplmamas daha

ki,

iyidir.

bir

Nitekim Hazret-i

Ömer bundan

sonra oruçlu iken karsn hiç öpmedi. Sddtk olanlarda böyle birey ho görülmez. Belki bakalarnda göz yumulabilir,

müsamaha

Ömer

gösterilir.

bin Abdül-Aziz dedi

ki:

— Ben

Resûlullah Efendimizi rüyamda gördüm. Ebû Bekir ve Ömer'le oturuyordu. Ben de birlikte oturdum, anszn Ali ile Muâviye'yi getirdiler, bir odaya sokup kapy kapadlar. Ali (Allah ondan raz olsun) hemen odadan

dar

çkt

ve:

— Hüdâ hakk benim hakkm Sonra da ardndan Muâviye hzla çkt: — Beni de Hüdâ hakk baladlar! Ona: Zübeyde'yi rüyada — Hak Teâlâ sana ne kld?

verdiler! dedi.

için

için

dedi.

gördüler.

dediler.

Zübeyde:

— Hak Teâlâ beni yarlgad ve bana rahmet kld!

dedi.

==========^^

35

ÖLÜM ve KIYAMET

Ona:

— Kâbe yolunda nafaka kldn maldan ötürü mü? dediler.

Oda:

— Onlarn sevab o maln sahiplerine

gitti.

Beni ise niye-

timden ötürü yarlgad! dedi.

Süfyân-

Sevrî'yi

rüyada gördüler. Ona:

— Hak Teâlâ sana ne kld?

dediler.

O da:



Bir

ayam

srat köprüsünün üstüne koydum,

de Cennet'e astm!

Ahmed



Bir

bin

el

kadn

dedi.

Havârî dedi

ki:

rüyada gördüm. Onun güzelliini hiç

eyde görmemitim. Onun yüzü, biydi.

birini

parlaklkta

bir

imek nuru gi-

Ona:

— Bu senin yüzünün parlakl nereden geliyor? dedim. O:

— Hatrnda mdr dn! — Hatrmdadr! dedim.

ki, filân

gece Hak Teâlâ'y anp alar-

dedi.

Kadn

da:

— Senin gözünün yan yüzüme sürdümdü. Bütün bu nur ondandr! dedi. Kettânî, Cüneyd-i

Badâdî

Hazretlerini

ona sordu:

— Hak Teâlâ sana ne kld? Cüneyd de

u cevab verdi:

%ada gördü ve

HÜCCETÜ'L-ÎSLAM MAM-l GAZAL

36

— Hak Teâlâ bana rahmet kld.O bütün ibâdet ve lerim yele savruldu.

Bana onlardan

Yalnz

namaz gece klmtm,

iki

salad!

rekâtlk

bir

taat-

olmad. o bana fayda

hiç bir yarar

dedi.

Zübeyde'yi rüyada gördüler. Ona:

— Hak Teâlâ sana ne kld?

dediler.

O da:

— Bana rahmet kld! Hem de u dört cümleden ötürüydü

ki,

öyle derdim:

— "Lâ

ilâhe illallahu,

Efne biha ömrî Lâ ilâhe

illallah,

Edhul bihâ kabrî Lâ ilâhe

illallah,

Ehlû bihâ vahdî Lâ ilâhe

illallah,

Elka bihâ rabbî Lâ ilâhe

illallah."

— Allah'tan baka

ilâh yoktur!

ömrümü



ilâhe illallah'la



ilâhe illallah'la kabre gireyim,

Lâ ilâhe



illallah'la

ilâhe illallah'la

tüketeyim,

yalnz kalaym,

Rabbime kavuaym.

Bir-i Hâfi'y' rüyada gördüler.

Ona:

— Hak Teâlâ sana ne yapt?

dediler.

Oda:

— Bana rahmet kld ve: "Benden bu kadar korku duymaa utanmaz miydin?" dedi. Süfyân-

Sevrî'yi

rüyada gördüler. Ona:

— Allahü Teâlâ sana ne yapt? Oda:

dediler.

========^ ÖLÜM

37

— Rahmet

ve

KIYAMET

eyledi! dedi.

Yine:

— Yâ Abdullah

bin Mübarek'in hali nedir? diye sordular.

O da:

— Ona her gün

iki

kez

izin verirler,

Hak Teâlâ

Hazretle-

görür, dedi.

rini

Mâlik bin Enes'i rüyada gördüler. Ve ona:

— Hak Teâlâ sana ne yapt?

dediler.

Oda:

— Osman Affan'dan iittiim sözle rahmet kld. yeNe zaman cenâze görse: "Sübhane'l-hayyi'llezi ve ölmez," mût — Tebih ederim o Allahü Teâlâ'y bin

bir



bir

ki, diridir

buyururdu, dedi.

Hasan- Basrî

rahmet eylesin), Allah'n emrine boyun eip O'na kavtuu gece bi jjkii rüyasnda gök kaplarnn açldn ve öyle nidâ edildiini duydu. Bu ses: (Allah

— Hasan, Hak Teâlâ'y gördü ve Rabb ondan honud oldu! diyordu.

Cüneyd-i Badâdî,

eytan rüyada görmütü. Badat

u Âdemo-

çarlarnda çplak dolayordu. Cüneyd ona: ullarndan utanmaz msn? diye sordu. eytan

adam deil

ki!

dedi.

cidinde bulunurlar.

da: Bunlar

Adam olan onlardr ki, unîziyye MesHem de beni zebûn klm, âciz brak-

Cüneyd sonrasn öyle anlatt: Ertesi sabah unîziyye Mescidine vardm. O kiilere uzaktan baktm. Hepsini düünürken gördüm. Balarn dizlerinin üstüne koymulard. Bana seslenip: O mel'unun sözüne bakp aldanma sakn! dediler.

mlardr,

dedi.

HÜCCETÜ'L-SLAM MAM-I GAZAL

38

Ukbetül-Gulâm, Cennet hurilerinden birisini rüyasnda gördü. Güzel mi güzel bir hurîydi. Utbe'ye: Ben sana vurgunum, âkm. Sakn, beni senden yasaklayacak bir i ileme! dedi Utbe de: Dünyay üç talakla boadm. Tâ sana eriinceye kadar onun çevresinde dolamayacam! dedi.

afiî dedi ki: Bir mükül ile, karlamtm. Onu çözemedim. Âciz kaldm. Rüyamda bir kiinin geldiiduay oku! dedi. Dua uydu: "Ey Alni gördüm. Bana: lah'm! Benim kendi nefsimin zarar veya yarar, ya da yaamas veya ölümü kendi elimde deildir. Senin ihsan buyurduundan baka bir ey almaya gücüm yok. Senin beni korumandan baka saknmak da elimden gelmez. Ey Allah'm! Sen bana sevip rza gösterdiin söz ve hareket-

mâm-

u

lerde

yardm

buyur."

Bu duay, uykudan uyannca okudum. Kuluk zamanna kadar o güçlüümü çözdüm. Utbe binGulâm' kimi kiiler rüyada görmülerdi. Ona: Öldükten sonra Hak Teâlâ sana ne kld? diye sordular. Utbetil Gulâm da: Hak Teâlâ bana rahmet kld! dedi ve sonra içlerinden bir kiiye: Bu rahmet de senin evinin duvarnda yazl bulunan duadan ötürü oldu! dedi. Ertesi sabah o kii uykudan uyand. Gerçekte evinin duvarnda Utbet-il

Gulâm'n kendi elyazs

ile

yazlm

olan

u duay gördü:

"Ey azmlara hidâyet verici, ey günahkârlara rahmet edici, ey din yolunda sürçenleri kurtarc olan Allah'm! Ey ha-

hatasn balayc! Büyük tehlikede olan bu kulunu bala sen! Ve bütün müslümanlara mafiret eyle ve bizi kendilerini ebedî hayatla diri klp nimetlerinle rzklandrdn dostlarndan eyle ki, onlar nebîler, sddklar ve ta edenlerin

ehitlerdir.

Ey âlemlerin Rabbi!

Duamz

kabul eyle."

ÖLÜM ve KIYAMET

39

MAL VE VÜCUDA BR ZARAR GELD ZAMAN ÖLÜMÜ STEMEKTEN SAKINDIRMAK

r l

Buhâri ve Müslim'in Enes (r.a.)'den rivayet ettiklerine

göre,

Peygamber

(s.a.v.)

öyle buyurmutur:

"Sakn kimse kendisine dokunan bir zarardan dolay ölümü istemesin. E^k; kendini ölümü istemekten alyokamyorsa öyle desin: "- Rabbim, yaamak bana daha hayrl olduu müddetçe beni yaat; ölümüm bana daha hayrl olduu

zaman ruhumu

al."

Ebu Hüreyre (r.a.)'den gamber (s.a.v.) öyle buyurmutur: Müslim'in

rivâyetine göre, Pey-

"Hiç biriniz ölümü aslâ istemesin ve ölüm gelmeden de gelmesine duâ etmesin. Çünkü sizden biriniz öldüü zaman ameli kesilir. Hem de, müminin ömrü kendisine hayrdan baka bir ey arttrmaz." Buhari ve Nesâi Ebu Hüreyre (r.a.)'den o da Peygamber efendimizden; öyle buyurduunu rivâyet etmilerdir:

"Sakn

hiçbiriniz

ölümü

lur kî iyiliini artrr.

âyet

istemisin;

eer iyi

kötü ise umulur

ise ki

umu-

vazge-

çer."

Câbir (r.a.)'den riâyet edildiine göre, Peygamber efendimiz öyle buyurmutur:

HÜCCETÜ'L-SLAM MAM-I GAZAL =====

40

"Ölümü istemeyiniz. Çünkü, ölümden sonra, âhirette harn korkunçluu çok iddetlidir. Hem de Allah, insana tevbe ve dönüü nasip edinceye kadar ömürünün uzamas, mutluluktur." Buhâri ve Müslim'in rivâyetlerine göre, Enes le

(r.a.)

öy-

buyurmutur:

"Eer Rasûlullah,

ölümü istemekten nehyet-

(s.a.v.)

meseydi, ölmemizi isteyecektik." Buhâri de Kays bni

Hâzm

Ebu

(r.a.)'dan

unu

naklet-

mi:

"Habbab tik.

Hasta

(r.a.)'n

idi

yanna

gittik.

Onu

yedi yerindeki yaras

ziyaret edecek-

dalanmt.

Bize:

"Eer Rasûlullah (s.a.v.) bizi, ölümü istemekten menetmeseydi, ölümümü isteyecektim." dedi. Mervizi'nin Muaviye kölesi

Kasm

(r.a.)'den rivayetine

göre, Rasûlullah (s.a.v.)'in iitecei bir tarzda,

hastal

srasnda Sa'd

Rasûlul-

ib-i

Ebu Vakkas

(r.a.)

ölümü

istedi.

lah, (s.a.v.):

"Ölümü isteme, eer Cennet ehlinden isen kalmak sana daha hayrldr, eer cehennem ehlinden isen, ne acelen var ki, ona kouyorsun" diye buyurdu. Hâtib'in, tarih

göre,

kitabnda bn-i Abbâs

Peygamber efendimiz

(s.a.v.)

(r.a.)'dan rivayetine

öyle buyurmutur:

ölümü istemesin, çünkü kendisine ne hazrlandn (Yani bana ne geleceini) bilmez." "Hiç kimse

mam Ahmed, Ebu Yala, Taberani ve Hakimin, Fadl (r.a.)'den rivayetlerine göre:

Ümmül-

ÖLÜM ve KIYAMET

41 Rasûlullah, (r.a.)

hasta

(s.a.v.)

idi,

yanlarna geldii amcas, Abbâs ikayetlenip ölümü istiyordu. Rasûlullah

(s.a.v.)

ona:

"-Amca! Ölümü

isteme,

eer sen

iyiysen ecelini er-

telenip iyiliini arttrman senin için

daha hayrldr; eer kötü isen, ecelinin ertelenip kötülüünden vazgeçmen yine senin için daha iyidir, sakn, asla ölümü isteme! diye buyurdu.

mam Ahmed'in Rasûlullah

(s.a.v.)

Ebu Hüreyre (r.a.)'den öyle buyurmutur:

rivayetine göre,

"Kendisine ölüm gelmeden hiç kimse ölümü istemesin ve ameline güvenmeden ölümün gelmesine dua etmesin."

.

HÜCCETTL-tSLAM MAM-I GAZAL

ALLAH'A TAAT

42

LE GEÇEN UZUN

ÖMRÜN ÜSTÜNLÜKLER Ebu

Bekre.(r.a.)'dan rivâyet edildiine göre:

adam:

Bir

Ya Rasulallah, insanlarn hangisi daha hayrldr?" diye sordu. Rasûlullah (s.a.v.) cevaben:

Ömrü uzun

olup ameli güzel olandr." buyurdu.

Sonra, adam:

nsanlarn hangisi daha erlidir?" diye sordu. Rasûlullah

(s.a.v.):

"Ömrü uzun olup ameli kötü

olandr" diye buyurdu. Hâkim'in, Câbir (r.a.)'den rivayet ettiine göre Rasûlullah (s.a.v.):

"En hayrlnz ömrü en uzun, ameli en güzel olannzdr." buyurdu.

mam

Ahmed, Ebu Hüreyre

göre Rasûlullah

"En

iyiniz,

(r.a.)'den

rivayet ettiine

(s.a.v.):

ömrü uzun

olup, ameli güzel olandr."

di-

ye buyurdu. Tâberâni'nin

Rasûlullah

Ubâde

(s.a.v.):

bin

Sâmit

(r.a.)'dan rivâyetine göre,

43

=

"- En iyinizin kim

ÖLÜM ve KIYAMET

olduunu söyleyeyim mi?"

dedi.

Sahâbiler:

"- Evet ey Allah'n RasûluL" Rasûlullah

"-

Doru

(s.a.v.):

dürüst gitmek artyla slâmiyet içinde en

uzun yaayannzdr." diye buyurdu. Yine Taberâni'nin Avf bin Mâlik re, öyle demitir:

(r.a.)'dan rivâyetine

gö-

"Rasûlullah (s.a.v.)'den iittim

öyle

"Müslümann ömrü uzadkça

kendisinin hayr ar-

diyordu:

tar."

mam Ahmed ve bn Zenceveyh rivayetlerine göre

lar. Biri

(r.a.)'dan

öyle demitir:

/"Huza'a kabilesinin Rasûlullah'n

Ebu Hüreyre

(s.a.v.)

bir

hidayetiyle

ehid dütü, dierinin

Talha bin Ubeydullah

(r.a.)

adam vard. müslüman olmutu-

köyünden

eceli bir

iki

öyle

sene

ertelendi.

dedi:

"Cennet bana göründü." Eceli ertelenen ehidden önce cennete konduunu gördüm. Bundan hayrette kaldm. Sabahleyin bunu Rasûlullah (s.a.v.)'e anlattm. Rasûlullah

(s.a.v.):

"O, dierinden sonra bir Ramazan orucunu, alt bin rekât farz ve nice sünnet rekâtlarn edâ etmedi mi." diye buyurdu/j

mam

Ahmed ve

Bezzar, Talha (r.a.)'dan rivâyetlerine

göre, Rasûlullah (s.a.v.):

HÜCCETTL-ÎSLAM MAM-I GAZAL

44

katnda tebihinden, tekbirinden, tehlilinden islâmiyet dini içinde ihtiyarlayan kiiden daha

"Allah ötürü,

üstün yoktur" diye buyurdu.

re

Ebu Nuaym'in, Said öyle demitir:

bin

Cübeyr

(r.a.)'den rivâyetine gö-

"Farzlar yapmak, namazlar klmak ve Allah'n nasip ettii zikri yapmak üzere müslümann her bir gün

yaamas

onun

için bir ganimettir."

=====^^

45

DNÎ

ÖLÜM ve KIYAMET

BR FTNE KORKUSUNDAN DOLAYI ÖLÜMÜ

STEMEK VE GELMESNE DUÂ ETMENN CEVÂZI Maiik'in

Ebu Hüreyre

(r.a.)'den rivayetine göre, Rasûlul-

iah (s.a.v.):

"Kii dierinin kabrinin yanndan geçip keke onun yerinde olsaydm, demeden kyamet kopmaz" buyurmutur. Mâlik ve Bezzâr, Sevbân (r.a.)'den rivayet etiklerine göre,

Resûlullah

(s.a.v.)

öyle buyurdu:

"Yâ Rabbi hayrl ameller ilemeyi, günahlardan saknmay ve miskinleri sevmeyi bana nasip et. nsanlara bir fitne musallat

etmek istediin zaman beni

ye bulatrmadan yanna Mâlikin,

Ömer (r.a.)'den

fitne-

al..."

rivayetine göre,

öyle demitir:

"Ey Allah'm, güçsüz kaldm, zayfladm, yalandm, duygularm denetimimden çkt. Hiç bir eyimi kaybetmeden, eksiltmeden beni yanna al." Bunun üzerine bir ay geçmeden Hz. Ömer (r.a.) vefat etti. Süleym

el-Kindi'den rivâyet edildiine göre öyle, de-

mitir:

dam

üzerinde Ebu Abs el-Gifari (r.a.) ile berabedim. Veba'dan bir topluluun öldüünü görüyorduk. Bir

Ebu Abs:

HÜCCETÜ'L-SLAM MAM-I GAZAL "Ey veba beni de

al" dedi

=

46

ve bu dediini üç sefer

tekrarlad.

Ona dedim: "Neden bunu söylüyorsun? Rasûlullah

(s.a.v.):

"Kimse ölümü istememeli! Çünkü ölümle ameli kesilir ve dönü yapmak için de dünyaya geri gönderilmez." demedi mi? Ebu Abs: "Rasûlullah (s.a.v.)'den iitmedin mi

eyi geçmek

(yani kurtulmak)

insanlarn âmir olmas.

2- Rezil

insanlarn çok bulunmas.

3-

Hakem satlarnn olmas.

4-

Kanlarn

5- Sla-i rahimin

diyordu: "Alt

çin ölüme kounuz:

1- Sefih

hafife

ki

alnmas.

kopukluu.

Bâz sarholar ki Kur'an' çalg edinirler. Dini bilgileri onlardan az olduu halde adam tutarlar ki, onla6-

r Kur an

la

elendirsin.

fhlakim'in Hasan'dan rivayetine göre,

Hakem

öyle

demitir:

bin Amir:

"Ey vebâ beni

al" dedi. Birisi

ona:

"Neden bunu söylüyorsun? Halbuki Rasûlullah s.a.v.)'den iittim ki:

"Sakn

hiç biriniz

ölümü istemesin"

dedi.

Hakem bin

Amir: "Sizin iittiinizi

mek

ben de

istiyorum" dedi.

iittim. Fakat alt

eyi

geç-

ÖLÜM ve KIYAMET

47

- Hakem -

satn.

Rezillerin

çokluunu.

- Çocuklarn

âmirliini.

- Kanlarn dökülmesini.

- Sla-i rahimin kopukluunu.

- Bâz sarholar

ki,

Kur'an' çalg edinirler."

âhir

zamanda kurra

olurlar,

J

bn-i Sa'd, "Tabakat" adl kitabnda Hatib bin Ebu Füdale (r.a.)'dan rivayetine göre;

Ebu Hüreyre

(r.a.)

sanki ölümü istiyormu

gibi,

ondan

Bâz arkadalar, "Sen Rasûlullah (s.a.v.)'in "yi-kötü hiç kimseye ölümü istemek yakmaz, iyi ise bahsetti.

kötü ise vazgeçer." sözünden sonra, nasl ölümü istersin dediler. Bunun üzerine Ebu Hüiyiliini arttrr,

reyre:

"Ben nasl ölümü istemeyeyim. Halbuki ben alt eyin bana yetieceinden (ilieceinden) korkuyorum: 1-

Günahlar

2-

Hakem sat,

3- Sla-i

görmek.

rahim kopukluu,

4- Rezillerin

5-

hafif

çokluu,

Baz sarholar

Taberani'nin

Amr

kl

Kur'an' çalg

edinirler.

onun da Rasûgöre, öyle buyurmutur:

bin Abese' (r.a.)'dan,

lullah (s.a.v.)'den rivayetine

"Ameline güvenmedikten sonra, kimse ölümü

memen. Eer müslümanlar

iste-

içinde alt hasleti görürse-

HÜCCETÜ'L-SLAM MAM-I GAZAL niz o

zaman ölümü

onu Ahirete

isteyiniz.

48

Eer nefsiniz elinizde ise

gönderin..." (O hasletler de unlardr):

1-

Kan dökmek,

2-

Çocuklarn amir olmas,

3- Rezillerin bol 4- Sefihlerin

olmas,

amir olmas,

5-

Hakem satlarnn olmas,

6-

Kur'an' çalg edinen sarholarn bulunmas...

Ebu Nuaym, bn-i Mes'ud re,

=

;

Rasûlullah

(s.a.v.)

öyle

(r.a.)'dan rivayet ettiine

gö-

demitir:

"Mümin ölümden önce baka

hiçbir

eyi sevmeye-

cek hale gelmeyinceye kadar Deccal çkmaz." bn-i

Ebu Dünya, Süfyan

bana

nsanlarn

zamann

(r.a.)'dan rivayetine göre:

öyle bir zaman glecek

kurralarna (alimlerine)

ölüm o kzl altndan daha seki,

vimli olacak."

Ebu Hüreyre lah (s.a.v.)

(r.a.)'dan rivâyet edildiine

göre Rasûlul-

öyle buyurmutur:

"Yakndr

ki,

mümin

için

ölüm, içtii

souk bal er-

betinden daha sevimli olur."

Ebu Zer

(r.a.)'dan rivâyet edildiine

bana

göre öyle demitir:

zaman gelecek, içlerinde cenaze geçerken "keke ben onun yerinde olsaydm' di"nsanlarn

bir

yecekler.

bn-i Sa'd, ettiine göre:

Ebu Seleme

bin

Abdurrahman'dan

rivâyet

=======^^

49

"Ebu Hüreyre hasta

idi,

ÖLÜM ve KIYAMET yanna

gidip ziyaret ettim.

"- Yâ Rabbi Ebu Hüreyre'yi ifa

Ebu Hureyre'ye me", dedi ve öyle devam etti: O, "Yâ Rabbi

et."

eski

dedim.

shhat

halini ver-

"- Ey Ebu Seleme yakndr ki, insanlarn bana bir zaman gelir, Ölüm onlar için kzl aldmdan daha sevimli

olur.

Yâ Ebu Seleme, yakndr ki, adam kabrin yanndan geçerken keke ben senin yerinde olsaym diyecek. Yakn bir zamana kadar yaarsan bunu görünsün." Mervezi cenâzeler konusunda Mürretü'l-Hemedani'den rivâyet ettiine göre öyle demiler.

"Abdullah kendisine ve ailesine ölümü temenni

Ona

eti.

denildi ki:

"Sen âilene ölümü istiyorsun! Kendine neden yorsun?" Bunun üzerine Abdullah öyle dedi:

"Eer bu

halinizde

içinizde yirmi

sene

Ebu Osman'dan

isti-

sa salim kalacanz bilseydim

yaamay

isteyecektim."

rivayet edildiine göre

öyle demitir:

gün bn-i Mesud (r.a.) kendi avlusunda iken falan ve filan iki de erefli güzel hanm yannda vard. Her ikisinden de güzel çocuklar vard. O arada iken "Bir

ba

üstüne bir serçe yavrusu gelip sud'un elinin üzerine damlatt.

içini

bn-i Me-

Sonra kendisini öyle dedi: Eer Abdullah (bnj Mes'ud)un âilesi ölüp pelerinde o da gitse, bana bu serçenin ölümünden daha sevimli olur."

HÜCCETÎTL-SLAM MAM-I GAZAL Kays

(r.a.)'dan rivâyet

edildiine göre,

50

,

öyle demitir:

"Abdullah'n çocuklar vard. Ona sarlyordular. Abdullah:

"Bunlar görüyorsunuz, bana bunlarn ölümü saylarnca böceklerin ölümünden daha kolaydr, dedi/' Hasan'dan

rivâyet edildiine göre,

"Bu ehrimizde

öyle demitir:

adam vard. Mescidden çkp ayan üzengiye koyduu zaman ölüm melei ona geldi. Adam: bir âbid

"Merhaba hogeldin, zaten sana çok itiyaklydm, dedi. Bunun üzerine melek hemen onun ruhunu kabzetti."

bn-i Sa'd,

Tabakâtnda ve Mervezî,

(r.a.)'dan rivâyet ettiklerine

Halit bir

Mervan

göre öyle demitir:

"Kara ve denizde hiç bir hayvann ölümüne kar bana fedâ olmasn istemiyorum. Eer ölüm yar nianesi olsayd kimse benî geçmezdi; benden güçlü olan kiiden baka..." Yine Ebu le

Nuaym Ma'dan

(r.a.)'dan rivâyetine göre,

öy-

demitir: •

"Vallah

koan ben

eer ölüm

bir

yere konulsayd

ilk

önce ona

olacaktm."

Abd-i Rabbih bin Sâlih'den rivâyet edildiine göre Mekhul

ölüm hastalndan

iken,^o

yanna

girip

demi:

"Allah sana ifa versin* Mekhûl:

Hayr; afv umulana kavumak, errinden emin olunmayanla yani insi eytanlar, iblis ve askerleriyle kalmatan daha hayrldr, demitir.

========== ÖLÜM

51

Ebu Müshir'den

bn-i As'akir tarihinde

ve

KIYAMET

rivayet ettiine

göre öyle demitir:

adam Said bin Abdulâziz Et-Tenuhiyye ömrünü uzatsn diyordu. Said kzp;

"Bir

senin

Allah

Hayr, Allah beni rahmetine çabuk kavutursun, dedi."

Ebu Nuaym'n Ubeyde bin El-Muhacir ettiine göre, öyle demitir:

(r.a.)'den rivâyet

"Eer, bu oduna dokunan kii ölür dense; kalkp

hemen dokunacam." Ebu Abdullah es-Sanabihî'den öyle demitir:

"Dünya lah'a

fitneye

kavumak

rivâyet edildiine

çarr. eytan

ise bunlarla

göre

ise yanllklara... Al-

beraber kalmaktan daha

hayrldr." bn-i Ebu

Dünya Amr

bin

Meymûn'dan

rivâyet ettiine

göre:

O ölümü istemiyordu.

n

u

Hergün kadar namaz kldsöylerdi. Tâ ki Yezid bin Müslim ona gönderildi, Onu sktrp zulüm edince: Ya Rabbi! Beni iyilere kavutur. erlilerle brakma, demeye balad. Ümmü'd-Derda

(r.a.)'dan rivâyet

edildiine göre

öyle

demitir:

"Ebu'd-Derda, bir

adam

salih bir hal üzere

öldüün-

bu ölüm sana afiyet olsun keke ben senin yerinde olsaydm, derdi. Ümmü'd-Derda; ona, neden böyle de,

söylüyorsun? deyince;

HÜCCETÜ'L-ÎSLAM ÎMAM-I GAZAL

52

Ebü'd-Derda: Ey ahmak! Bilmiyor musun ki adam mümin olarak sabahlar, münâfk olarak akamlar. Farbunun için ben, kna varmadan iman ondan alnr. bu ölünün namaz ve oruç içinde kalmasndan fazla onun ölmesine gpta ediyorum."

te

Ebu eybe "Musannaf" adl kitabnda ve bn-i Ebu Dünya Ebu Cuhayfe'den rivâyet ettiklerine göre, öybn-i

le

demitir:

"Hiç bir nefsin hattâ sinein nefsinin dahi ölüme kar bana feda olmas beni sevindirmez." bn-i

Bekre

Ebu Dünya,

el-Hatib, ibn-i Asâkir, sahabi olan

(r.a.)'dan rivâyet ettiklerine göre,

"Vallahi hiçbir

mesi bu

canmn

canlnn

Ebu

öyle demitir:

bu uçan sinein de ölölmesinden bana daha sevimli deilhattâ

dir."

Oradakiler korkup:

"Neden demiler, Ebu Bekre:

"Korkarm

bama bir gün gelir, o günde iyilii em-

redip kötülükten

nehyedemem.

O günün

bana ne hay-

r kalr?" diye cevap vermitir. Ebu eybe Musannef'inde bn-i Sa'd ve Beyhaki uab'de- Ebu Hüreyre (r.a.)'dan rivâyet ettiklerine göre: bn-i

Bir

adam onun yanndan

"Nereye gidiyorsun?"

"Çarya"

geçti.

Ebu Hüreyre:

dedi. O:

dedi.

Ebu Hüreyre (r.a.) "Çardan dönmeden önce bana ölümü satn alabilirsen getir" dedi.

====^^

53

ÖLÜM ve KIYAMET

Ebu Dünya ve Taberani "El-Kebir" kitabnda ve

bn-i

bn-i Asakir, Urve bin Ruveym Irbad bin Sariye

habelerindendi. Ve le

tarikiyle;

yal saruhunun alnmasn istiyordu. öy(r.a.)

Rasûlullah

(s.a.v.)'în

dua ediyordu:

"Allah'm kendine al."

yalandm. Kemiklerim zayflad. Beni



te bu zattan rivâyet edildiine göre o öyle demitir:

am

gün ben Camiisinde namaz klp ruhumun alnmasna duâ ederken, erkeklerin en güzellerinden genç bir adam yanmda bulundu, üzerinde yeil bir el"Bir

bise vard. Dedi:

"Neden böyle dua ediyorsun?" Dedim: 'Ey

kardeim nasl dua edeyim?'

Dedi:

'öyle söyle: Yârabbi amelimi güzelletir, ecelimi genilettir.'

Ben:

'Allah seni

kimsin sen?' Dedim O:

imann kalbinden gizlice hüzün ve kederi Retatil'im dedi. Ben yüzümü çevirdim, kimseyi

'Ben alan

balasn,

ehl-i

göremedim."

HÜCCETÜ'L-ÎSLAM MAM-I GAZAL

_

54

ÖLÜMÜN ÜSTÜNLÜKLER Âlimler

demiler

ki;

"Ölüm mahza yokluk deil, srf fena olmak deildir. O, ancak ruhun bedenden ilikisinin kesilmesidir. Ölüm bir ayrltr. Ruh ile beden arasna giren bir perdedir. Ölüm bir deimektir. Dünyadan ahirete göçmektir."

eyh

Ebu'

Sa'd'den rivayet ettiklerine

"Ey ebed

ve Ebu Nuaym, Bilal bin göre o, va'znda öyle demi:

(tefsirinde)

ve ey beka ehli, siz yokluk, fenâ içirt deil, ebedi kalmak için yaratldnz. Siz bu dünya diyarndan ahiret memleketine göçeceksiziniz."

Ömer

ehli

bn-i Abdül-Aziz'den

(r.a.)

rivayet

edldiine göre

öyle demitir: "Siz

ancak ebed ve beka

için

yaratldnz. Dier

bir

diyara nakl olunuyorsunuz." Abdullah bin Amir (r.a.)'dan rivayet edildiine göre Rasûlullah (s.a.v.)

"Müminin

öyle buyurmutur:

armaan ölümdür."

Deylemi, Hüseyn Rasûlullah

(s.a.v.):

Ali (r.a.)'da rivâyet

ettiine göre,

(s.a.v.):

"Ölüm mümin

Aie

bn

(r.a.)'dan

için bir güldestedir"

rivayet

buyurmutur.

edildiine göre,

Rasûlullah

*

ÖLÜM ve KIYAMET

55

"Ölüm

ganimettir. Masiyet, musibettir. Fakr, rahattr. Zenginlik cezadr. Akl, Allah'tan bir hidayettir. Cehil, dalâlet ve sapklktr. Zulüm, pimanlktr. Taat, göz nu-

korkusundan alamak, ateten kurtulmaktr. Gülmek bedenin felaketidir. Günahtan tövbe eden günahsz gibidir" buyurmutur. rudur. Allah

Sahih

bir

senedle

Mahmûd

ettiine göre, Rasûlullah

"ki

bin Lebid (r.a.)'dan rivâyet

(s.a.v.)

öyle buyurmutur:

ey var ki insanolu onlardan

irenir.

Ölümden

ölüm fitneden daha hayrldr. Maln azlndan irenir, halbuki az maln muhasebesi daha azdr." irenir, halbuki

onun

için

Beyhaki bu hadisi zayî görmütür. Zür'ate bin Abdullah (r.a.)'dan rivayet edildiine göre,

Rasûlullah

(s.a.v.)

öyle buyurmutur:

"nsan, hayat sever, halbuki ölüm, onun nefsi daha hayrldr. kincisi insan mal bolluunu ister, buki, az maln muhasebesi daha azdr."

u

için

hal-

hadis mürseldir. (Sened, tabiinlere kadar yüksel-

mektedir.)

Buhari ile Müslim'in lerine göre;

Rasûlullah

Ebu Katade

(s.a.v.)'in

yanndan

(r.a.)'dan rivâyet etik-

bir

cenâze

geçti.

Re-

sûlullah (s.a.v.):

"Bu müsterih veya müsterahun minhdir" buyurdu. Bunun üzerine: "Yâ Rasûlallah, müsterih nedir, müsterah nedir?" dediler. Rasûlullah (s.a.v.):

"Müsterih, mümin kuldur, dünyann yorgunluk ve eziyetinden kurtulup Allah'n rahmetine kavuur, istirahat eder. Müsterahun minh ise günahkârdr ki mem-

HÜCCETÜ'L-tSLAM MAM-I GAZAL

=

56

ve hayvanlar ondan kurtulup hat ederler" buyurdu.j leket, insan, bitki

bn-i

Ebu eybe, Yezid

Ebu Zeyyad'dan

bin

istira-

rivâyetine

göre:

Ebu Cuhayfe (r.a.)'nin yanndan bir cenaze geçti. Ebu Cuhayfe: "O da kurtuldu, âlem de ondan kurtuldu" dedi. bn-i Mübarek ve Taberani, Abdullah bin Amr bin Âs (r.a.)'dan rivâyet ettiklerine göre, Rasûlullah (sa.v.):

"Dünya müminin zindan, kaht ve galasdr. Dünyadan ayrld zaman kaht ve zindandan kurtulur" buyurdu.

Amr

bn-i Mübarek, Abdullah bin

(r.a.)'dan rivâyet ettii-

ne göre öyle demitir:

"Dünya kafirin cenneti mü'minin zindandr. Ruhu alnd zaman mü'minin misali, hapiste olup da açlp yerde gezen adamn misali gibidir." bn-i Ebu eybe "Musannef'inde Abdullah bin Âmir'den rivâyet etiine göre öyle demitir:

"Dünya müminin zindan,

öldüü zaman

kâfirin cennetidir.

Mümin

yolu boaltlr. stedii gibi Cennette

gezer."

Ebu Nuaym, bn-i Ömer, (r.a.)'dan rivayet ettiine göre, Rasûlullah (s.a.v.) Ebu Zer'e öyle buyurdu: "Yâ Ebu Zer, Dünya müminin zindandr. Kabir emniyetgâhdr. Cennet onun karargâhdr. Yâ Ebu Zer, dünya kâfirin cennetidir. Kabir onun azâbdr. Cehen-

nem onun dönü

yeridir."

Nesâi, Taberani, bn-i Ebu'd-Dünya, (r.a.)'dan rivâyet ettiklerine öre,

Ubâde

öyle demitir:

bin

Sâmit

57

=

Rasûlullah

ÖLÜM ve KIYAMET

(s.a.v.):

"Ölüp de Allah katnda hayr gören hiç bir nefis, dünyann bütün nimetlerini ve içindekilerini almak üzere de olsa dönmek istemez. ehid müstesna. O, Allah'n bol sevabn gördüünden dolay, dönüp bir daha öldürülmek ister" buyurdu. bn-i Ebu

eybe, "Musannef"inde Mervezi "Cenaze-

konusunda ve ibn-i Ebu Dünya ve Beyhaki, bn-i Mes'ud (r.a.)'dan rivâyet ettiklerine göre, öyle demitir:

ler"

"Dünyann duru hallerdir.

halleri gitti.

Kalan ancak bulank

Öyle ise ölüm müslüman

için bir (kurtulu) ar-

maandr." ayn zâtlarn bn-i Mes'ud göre, öyle demitir:

Yine rine

"Ne güzeldir

(r.a.)'dan rivâyet ettikle-

hoa gitmeyen o iki ey, ölüm ile fakir-

lik..."

bn-i

Ebu

tiklerine

eybe ve

Mervezi, Tavus (r.a.)'den rivâyet

göre öyle demitir:

"Kiinin

dinini,

ancak girdii çukur korur."

bn-i Mübârek ve bn-i bin

et-

Haysen'den rivâyet

Ebu

eybe

ve Mervezi'nin Rebi'

ettiklerine göre,

"Müminin bekledii gaybi eyler daha hayrl hiç bir ey yoktur."

öyle demitir: içinde,

ölümden

bn-i Ebu'd-Dünya, Mâlik bin Mi'vel'den rivâyet ettiine

göre öyle demitir:

"Örendim ki; müminin ilk sevinç ve sürûru ölümdür. Bu sevinç onun ilahi ikram ve sevab gördüü içindir."

.

HÜCCETÜ'L-SLAM ÎMAM-I GAZAL

=

bn-i Mes'ud (r.a.)'dan rivâyet edildiine göre,

58

öyle de-

mitir:

"Allah'a

kavuulmadan, mümin

için rahat yoktur."

Said bin Mansûr ve bn-i Cerir, Ebu Derda (r.a.)'dan vayet ettiklerine göre, öyle demitir:

ri-

"Hiçbir mümin yoktur ki masn, hiç bir kâfir yoktur

ölüm onun için hayrl olkî ölüm onun için hayrl olmasn. Kim beni tasdik etmezse ite bu âyetleri okusun. "Allah katndaki

eyler iyiler

için

daha hayrldr. Kâ-

zannetmesinler ki onlara verdiimiz mühlet, onlar için... Günahlar artsn diye mühlet veriyoruz. Ve onlar için aalayc bir azâp vardr." firler

bn-i

Ebu

eybe "Musannef inde, Abdurrezzak, Tefsirin-

de, Hâkim, Müstedrek'inde, Taberani ve Mervezi ler

konusunda, bn-i Mes'ûd

göre,

Cenâze-

(r.a.)'dan rivâyet ettiklerine

öyle demitir:

ölüm onun için yaamaktan daha hayrl olmasn." Eer hayrl ise ite Al"yi kötü hiç bir nefis yoktur

lah,

öyle

diyor:

"yiler için Allah'n katndaki

Eer

ki

kötü ise yine Allah

daha hayrldr."

öyle

diyor:

zannetmesin ki, onlara verdiimiz mühlet, hayrldr. Günahlar artsn diye mühlet veri-

"Kafirler

onlar için yoruz." bn-i

Mübarek ve

Ebu Cebele'den öyle demitir:

mam

Ahmed

"2ühd"te

rivâyet ettiklerine göre,

Habbân

Ebud-Derdâ

bin

(r.a.)

========^^

59

"Ölmek

ÖLÜM ve KIYAMET

douruyorsunuz, yklmak için yapyorsunuz. Fâni eylerle hrs gösterip, baki eyleri brakiçin

yorsunuz.

Ne

güzeldir

hoa

gitmeyen o üç ey: Ölüm, fakr ve

hastalk."

mam Ahmed, Zühd'te bn-i Mes'ud (r.a.)'dan rivâyet etöyle demitir:

tiine göre,

"Ne güzeldir lk ve fakirlik.."

hoa gitmeyen o

üç ey: Ölüm, hasta-

Ebu Dünya, Cafer el-Ahmed'den öyle demitir:

"Kim

ki

rivâyet ettiine göre,

ölümde ona hayr yoksa, hayatta da ona ha-

yr yoktur." bn-i Sa'd, Tabakat'nda, Beyhaki,

dâ'dan rivayet

ettiklerine

uab'da Ebu

göre öyle demitir:

Der-



"Rabbime tevâzu için fakirlii severim. O'na kavumak için ölümü severim ve günahlarma keffâret olma-

s

için

hastal

severim."

eybe

bnî Sa'd ve bn-i Ebu "Zühd"de Ebu Derda (r.a.)'dan le

mam

Ahmed; rivayet ettiklerine göre, öyve

olmutur:

Ona denilmi

ki;

"Sevdiin kii

için

ne istersin?"

Demi: "Ölümü." Demiler: "Eer ölmezse ne istersin?"

Demi: "Mal ve

eybe, Ubâde göre öyle demitir:

bn-i Ebu

tiine

veledinin az bin

olmasn

Sâmit

isterim."

(r.a.)'den rivâyet et-

HÜCCETÜ'L-ÎSLAM MAM-I GAZAL ===== "Dostum

için

istediimiz,

60

malnn azl, ecelinin

ta-

edilmesidir."

cil

mam

Ahmed, Zühd'te ve

da'dan rivâyet

ettiklerine

Ebu Dünya Ebu Dergöre, öyle demitir: bn-i

"Hiç bir kardeim slam'dan daha sevimli bir hediyeyi bana hediyye etmemitir. Ve onun ölümünden daha acâyip bir hayr haberi (kulama) ilimemitir."

Ebu Dünya, Muhammed ettiine göre öyle demitir:

bn-i yet

bin

Abdül Aziz'den

rivâ-

"Abdül'-A'la et-Teymiyye'ye denilmi:

'Kendine ve sevdiine ne istersin?' O: "Ölümü isterim, demi." Taberâni,

Ebu Malik el-Eari

(r.a.)'dan rivâyet ettiine

göre öyle demitir:

"Rasûlullah

(sa.v.):

"Yâ Rabbi, senin elçin

ölümü sevdir" diye duâ

mam- Ahmed'in Ölüm melei

olduuma

inanan herkese

etti.

rivâyet ettiine göre:

Hz.

brahim

(a.s.)'a

ruhunu almak

için

gelmi. Hz. brahim ona:

"Yâ melek'ül-mevt! Hiç alr

bir dost,

dostunun ruhunu

m?"

Bunun üzerine ölüm melei Rabbine dönünce ona öyle demi: "brâhim'e söyle: Hiç tan çekinir mi?"

bir dost,

Allah

dostuna kavumak-

—=——



61

ÖLÜM ve KIYAMET

Melek gelip bunu deyince, Hz. brahim

(a.s.):

"Hemen imdi ruhumu

al" demitir.

sfahâni Tergip'de, Enes

(r.a.)'dan rivâyet ettiine

Rasûlullah

(s.a.v.)

göre

ona öyle buyurmutur:

"Eer

vasiyetimi dinlersen; senin için ha sevimli hiç bir olmasn."

ölümden da-

ey

bn-i Sa'd

Hasan

(r.a.)'dan rivâyet ettiine

göre öyle

demitir:

Hüzeyfe

(r.a.)'ya

ölüm melei geldiinde, öyle de-

di:

"Aykken gelen bir dosttur bu. Kahr olsun piman olana. Allah'a sonsuz hamdler olsun ki beni fitneden önce götürdü." Sehl bin Abdullah Et-Tüsteri de

"Ancak üç kii ölümü Biri,

öyle demitir:

ister:

ölümden sonra, ne olduunu bilmez.

kincisi, Allah'n takdiratndan

Üçüncüsü de

Allah'a

kaçmak

kavumak

ister,

ister.

ona mütak-

tr.

Hayyam "Ölüm

bin el-Esved

bir

köprüdür, dostu dosta kavuturur."

Ebu Osman "Allah'a

öyle demi:

da:

kavuma itiyaknn

alâmeti, rahatta iken

ölümü istemektir" demi. Bazlar da öyle demitir: "Allah'a

mütak olanlar, ölümün tatlln ölüm

gel-

HÜCCETÜ'L-SLAM ÎMAM-I GAZAL diinde

sezeler. Çünkü baldan daha tatldr."

açlan



kavuma

62

lezzeti,

bn-i Asakir, Zün-Nûh-i Msrîden rivâyet ettiine göre, öyle demitir:

"evk, makamlarn en

yücesi, derecelerin en yük-

makam ve dereceye yükseldii zaman, Rabbine kavuma itiyakndan ve görmesini isteinden

seidir. Kul bu

dolay ölümün hzla gelmesini

ister."

Sahabi olan bn-i Ebu Utbe el-Hulani edildiine göre, ona:

(r.a.)'den rivâyet

.

Abdullah bin Abdil-Melik, taun (veba)dan kaçarak memleketi terketti, denilmi o da: "Inna lillah ve inna ileyhi raclun" demi. Bunlar iitecek kadar yaayacabilmiyordum. Kardelerinizin (dier sahabelerin) tuttuu yollar size haber vereyim mi:

m

Birincisi, Allah'a tatl idi.

tincisi, az

kavumak,

çok hiç

bir

onlar için baldan daha

dümandan korkmuyordu-

lar.

Üçüncüsü, dünya ihtiyaçlarndan korkmuyordu lar. Allah'n rzklarn vereceine güven ve itimatlar vardr.

Dördüncüsü, içlerinde vebâ hastal lah

hükmünü

çktnda

yerine getirinceye kadar (oradan)

Al-

çkm-

yorlard."

Ebu Nuaym,

Hilye'de bn-i Abdi Rabbihi'den rivâyet ettiine göre, Mekhûl'e öyle demitir:

"Cenneti sever misiniz?"

Mekhûl:

ÖLÜM ve KIYAMET "Kim cenneti sevmez?" bn-i Abdi Rabbihi:

"Öyle ise ölümü sev. Çünkü sen ölmeden cenneti göremezsin."

Abdurrahmam

bin Yezid bin Câbir'den rivayet edildii-

ne göre, Abdullah bin Zekeriyya öyle diyormu:

"Eer yüz sene

Allah'n itaatinde

yaamak

ile

bu-,

gün veyâ bu saatte ölmek arasnda, muhayyer braklsam, bugün ve bu saatte ölmeyi tercih ederdim... Allah'n Resûlüne ve sâlih kullarna kavuma itiyakndan dolay..." Ebu Nuaym ve bn-i

Asâkir,

Tarihinde,

Ebu'l-Havari'den rivâyet ettiklerine göre

Ahmed

bin

öyle demitir:

"Ebu Abdullah en-Nebbaci'den iittim ki diyor: Dünya yaratldndan beri bütün nimetteriyle benim olmak artyla kyamet gününde ondan hesaba çekilmeyeceim halde dünyada yaamam ile, bu saatte ölmem arasnda ayet muhayyer braklsam, ölmemi tercih edecektim... Hiç istemez misin efendine kavuasn..."

Enes

(r.a.)'dan rivayet

Rasûlullah

edildiine göre

öyle

demitir:

(s.a.v.):

"Ölüm her müslümann (günah)

için keffârettir" bu-

yurdu.

bn-i Arabi bu hadisi sahih görmütür. Kurtubî de

öyle demi:

"Bu keffâret undan dolaydr: Meyyit ölümde çok elem ve alarla karlar. Halbuki Rasûlullah (s.a.v.) öyle buyurmutur:

HÜCCETÜ'L-SLAM MAM-I GAZAL

64

batmas veya daha ar eziyet kendisine dokunan hiç bir müslüman yoktur ki o eziyetle Allah onun günahlarn silmesin. Diken batmas böyle iken tutmalarndan bir tutmas (sekerat) üçyüz klç darbesinden daha iddetli olan ölümün nasl keffaret olacasen düün." "Diken

n

"Zühd"de ve bn-i Ebu Dünya Mesettiklerine göre öyle demitir:

bn-i Mübârek,

rûk'dan rivayet

"Allah'n azâbndan emin ve dünya eziyetlerinden kurtulmu olarak kabirde yatan mümine gpta ettiim kadar hiç bir eye gpta etmedim." bn-i Mübârek, Heysem bin Mâlik'den rivâyet ettiine göre öyle demitir:

"Eyfa bin Abedâni ile konuuyorduk. Ebu Atiyye elMezbûh da ordayd. Allah'n nimetlerini düünüyordu. Dedi:

nsanlarn en

fazla

nimetdar kimdir?'

Dediler:

'Falan ve filandr'. Eyfa:

'Yâ Atiyye sen ne diyorsun?' dedi.

Ebu

Atiyye:

'Ben size o falandan daha nimettarn haber vereAllah'n azâbndan emin olmu kabirdeki yim mi? bir cesed ondan daha nimettardr' dedi."

te

Muhârib bin Dessar'dan rivâyet edildiine göre, öyle demitir:

"Hüseymete, bana: 'Ölüm

houna

gider mî' dedi.

ÖLÜM ve KIYAMET

65 Dedim: "Hayr." O:

"Naks eksik olmadktan sonra, ölüm houna meyen hiç bir kimseyi bilmiyorum" dedi. Abdullah bin Ahmed, "Zevaid-i Zühd"te

de

unu

git-

u ekil-

rivayet etmitir:

"Ölümün houna gitmemesi, senin

için

büyük

bir

eksikliktir."

Ebu Abdurrahman'dan rivâyet etiine adam, Ebu AVer es-Sülemi'nin meclisinde öyle

bn-i Mübârek, göre, bir dedi:

benim için ölümden daha sevimli eyi yaratmam." Ebu A'ver:

"Vallahi, Allah, bir

"Eer ben senin

gibi

mor koyunlardan daha

olsaydm. Bu benim iyi idi."

Ebu Dünya, Safvân ne göre öyle demitir: bn-i

için

hiç

bütün

dedi.

bin Süleym'den rivâyet ettii-

"Ölümde zorluk, sknt varsa da, onunla mü'min dünyann iddetli (frtnal) hallerinden kurtulur."

Muhammed

bin

Zeyyad'dan öyle dedii rivayet olun-

mutur:

"Bâz

feylesoflardan bilgi edindim ki, akll için ölüm, gafil âlimin hatasndan daha kolaydr."

Süfyan

(r.a.)'dan rivâyet edildiine

Eskiden deniliyordu

ki:

"Ölüm

göre öyle

demi:

âbidlerin rahatdr."

HÜCCETÜ'L-ÎSLAM ÎMAM-I GAZAL

=

66

KENDN TANIMAK Allahü Teâlâ'y

[

insann kendi

mas,

nn

(c.c.)

tanma kapsnn anahtar, önce

idrak etmesidir. Allah

kilidi

ve ruhunun

nefsini bilmesi

ancak bu anahtar

tanma

ile

hakikatini anla-

(mârifetullah)

kaps-

açhr.jNitekim:

— "Nefsini tanyan Rabbini tanr," Hadis-i erifi — hak açk seçik anlacaya kadar âfâkta ve enile,

"Biz,

füslerinde âyetlerimizi (iaretlerimizi) göstereceiz." (Fussilet

Sûresi: 53). ayeti kerimesi

buna

delildir.

"nsana âlemde olan kudretleri ve kendi nefsinde olan ibretleri ben izhar eyler, gösteririm. Tâ HakTeâlâ buyurur

ki:

kendi marifetinden

ki,

bir marifeti hal

edinip Esfel-i Safi-

(en alçak yerden) Âlây-i lliyin'e (yücelerin yücesi-

lin'den

ne) yükselmi,

daha yakn

bir

geçmi

Ve insana kendi nefsinden Böylece eer kendi nefsinin ma-

olsun".

ey yoktur.

rifetinden (bilgisinden) nasipsiz olursa, Allah bilgisi'ne hangi yolla

yaklalabilir?

Sana senden yakn hiç bir ey yokken ve sen bu nefsinle bir ey olduunu bilmezken, anla ki, kendi nefsini bilmek hiç bir zaman elinden gelmez. Sen bunu bilmekten Böylece senden bakas senden uzaktr. Onu bilmek nasl mümkün olur? Allahü Teâlâ bilinmee muhtaç deilken ve onun hakikatinden haber vermek hiç bir suretle mümkün deilken, sen O'nu nasl idrak eder ve anlayar âcizsin.

bilirsin?.

Ve eer sen:

— Ben nefsimi kemaliyle tur,

dersen biz de deriz

ki:

bilirim,

bunda

hiç

kukum yok-

ÖLÜM ve KIYAMET

67

— Senin

bildiklerin etin,

ban,

elin,

ayandr. Bunlar

bilir.

Senin ancak içyüzünde,

ey

rak ettiin

Souk artsa,

ve

senin bildiin

çiftlemek

eer cinsi gücün fazlalap Bunlar baka hayvanlar da bilir

istersin.

Ve

Buna göre Allahü Teâlâ'y bilmeye sebep olan

bilgisi)

unlar

gibi

batnnda bilip anladn, idAç kaldn zaman yemek istersin.

olsa giyim istersin.

isterler.

(Nefs

budur:

azn, yüzün, baka canllar da

gözündür,

bu deildir. Belki bilinmesinde gerek varsa

bilmelisin:

— Sen nesin?. 2 — Yaradln nasl olmutur? 3 — Ne nerede ve ne hizmetle dünyaya geldin? 4 — Nereye gideceksin? 5 — Senin saadetin, mutluluun ne ameldedir? 6 — Asiliin, umutsuzluun, ekavetin nedir? Ve ne 1

vakit,

ameldedir?..

Senin iç yüzünde, öyle sfatlar, özellikler, türlü haller vardr ki, bunlarn bir ksm dört ayakl canllarn, bir ksm yrtclarn, canavarlarn, bir ksm eytanlarn ve bir ksm

da meleklerin sfatdr. Sen de acaba hangi gereken sfatla yaratldn? Yine, acaba saadetin, mutluluun hangi gereken sfat üzerindedir? Eer dört ayakl ehli hayvanlar gibi yaratldnsa, onlarn ii gücü (gerçeklii) yemek yeme, içme ve çiftlemedir. Eer sen de hayvan cinsinden isen gece gündüz bunlara kendini verirsin. Yer, içer, eine yaklanca da onunla cinsi çiftleme istersin. Eer sen yrtc canavarlar snfnda yaratld isen ki, onlarn asl paralamak, yrtclktr, her kiiye cefa eden, her canly inciten onlardr, içgüdülerinde herkesi öldürmek, yok etmek vardr. Sen de böyle isen parçalar, yrtar, öldürürsün. Her ki-

iye zarar

verirsin.

HÜCCETÜ'L-SLAM MAM-I GAZAL Ve

eer eytanlarn saflarnda yaratld

68

onlarn asl kötülük, aldatmak ve yalanclktr, tuzak kurmak, hile yapmak, ve eri yola sapmaktr. Eer sende bu sfatlar varsa bil ki, sen de onlarn yaratlmdansn. isen,

Eer

Melâike sfat üzerine yaratld isen, onlarn sfat kalb temizlii ve gönül sevgisi ile Allahü Teâlâ Hazretlerine ibadet etmektir. Ve her dem Yüce Allah'n mübarek Cemâ-

müahede

ve seyretmektir. Temaada bulunmakth Sen de gece ve gündüz rahatn düünmeyerek çal ve mücahedede bulun. Tâ ki, Hazret-i Allah' görmeye lâyk lini

bir

kii olasn.

nsan,

ve noksanlk ile kulluk kapsnda durup vuslat kapsnn beklemek ve Allah'n cemâlini yakndan görme saadetine kavumak için yaratlmtr. Nitekim Allahü Teâlâ mübarek kelâmnda öyle buyurmutur: "Ben, cinleri ve insanlar, ancak bana kulluk etmeleri için yarattm." (Zâriyât sûresi: 56) Dört ayakl ehli ve yrtc hayvanlarla, eytanlarn sfatnn insanlara da konulmasnn sebebi udur: Beden bu sfatlarla düzene girer. Ve ruhun binei, taycs olmaya kabiliyet kazanr. Ruh da bu fânî âlemde, bu ölümlü dünyada o binein üstünde Marifetullah Hümasn, Mühabbetullah Ankasn avlamaya niyetlenmeiidir. Tâ ki bu gariplik ülkesinden O Allah'a yaknlk makamna varnca iki srra kavumu olsun. O iki srr Hak Teâlâ öyle buyuruyor: "Oraya selâmetle, güvenlik içinde girin" (Hicr sûresi: 46). "Onlara çok esirgeyen Rableri sözle selâm verir." (Yâsin Sûresi: 58) Bu eref ve tazime insan ancak Cennefte ve Cemâlullah' görmekle kavu-, abilir. Bu selâmet, seçkin Müminler için Allah'n zatdr, umumi halk için O cennettir. Ne yazk ki, her kimin bu bilgiden nasibi yoksa o kiinin yürüdüü yolda büyük tehlikeler vardr. O kiiye iman yolu da kapanmt r,l acizlik

açln

ÖLÜM ve KIYAMET

69

NSANIN YARATILDII VEer sen

kendini bilmek istersen, önce

hü teâiâ Hazretleri seni 1



Biri

K EY

iki

unu

eyden yaratmtr

bil ki,

Alla-

ki:

görünürde olan bedenindir. Vücudun, maddi

varlndr.



de içyüzünün mânâsdr ki, ona da ruh, kalb ve nefsderler. Onu da ancak görür gözle deil, ruhla, gönülle, kalbin bakiyle anlamak, idrak etmek mümkündür. Biz ona gönül deriz. ster gönül, ister kalb denilsin, murat ediM len mâna RUH"tur. Ama kalb diye söylenir ki, bu, insann gösünün solunda olan bir et parças olan yürek sanlmasn. Çünkü o yürek, ölüde de, baka canllarda da ve öte2

Biri

hayvanlarda da bulunur. O kalb gözle görülür, elle tutulur, görünür âlemdendir. Ama gönül ki, biz ona RUH adn vermekteyiz, bu görünür âlemden deildir. Bu ehadet (görme ve tanklk etme) âlemine garip gelmitir, garip giki

decektir.

Gönül, ruh, bedenin hakan, padiahdr. Beden onun bineidir. Gözle görünen veya görünmeyen uzuvlar onun

tanmak) ve Allah Hazretlerinin Cemâlini görmek, ruhun sfatdr. Teklif ona yaplmtr. Allah'n hitab da yalnz onadr. Saadet, yani mutluluk ve ekavet, yani âsilik onun sfatdr. Onun haki-

askerleri, ordusudur. Mârifetullah (Allah'

katinin bilinmesi,

Marifetullah'n (Allah'

bilip

tanmann)

anahtardr.

vi

Bunu bilmee çal. Çünkü/Ö beden Hakan, O mânekalb, O gönül, O ruh, mübarek bir cevherdir. Ondan yük-

sek

bir

cevher yoktur. Onun asl, Hazret-i Allah'tandr.^

HÜCCETÜ'L-ÎSLAM MAM-I GAZAL

70

O'ndan gelir, yine Hazret-i Allah'a döner. Bu görünür dünyaya al veri etmek, güzel tohumlar ekmek için gelmitir. Sen de bu mânevi ticareti dünyada yapmay, âhiret tohumlarn dünyada ekmeyi bilmelisin.

GÖNLÜN HAKKATN BLMEK r •

Gönlün

yarln,

bilmeyince onun

O

hakikatini, askerini,

elde'etmek de

bilgisini

ordusu

ile ilgisini

mümkün

deildir.

halde, O'nun sfatlar nelerdir? Bunlarla Marifetullaha

nasl varlr? O'nun saadeti, mutluluu nedir? Ve saadete nasl ve ne zaman eriilir? Bunlar bilinmedikçe gönül de bilinmez.

O

halde bilinmeli

gönlün varlj besbelli, apaçktr.

ki,

Bunda üphe yoktur. Ama bedenden gelmi deildir. Çünkü bu beden ölüde de, her türlü hayvanda da vardr. Diyelim

ki,

eer

bir

kii gözünü

açp

yere,

göe,

kendi

vücuduna bakarken gözlerini yumsa, bütün varlklar göz önünden kaybolur, gider. Hatta kendi bedenini bile görmez olur. Ama ruhunun varl o kiiden uzaklamaz, kaybolmaz."

i

Ölüm zamannda beden toprak tan

baka

bir

ey

Ama

gönül

ki,

ruh-

yok olmaz. Fâni deil, ebedidir. onun ne gibi bir ey olduunu bil-

deildir,

Lâkin ruhun hakikatini,

mee dini

olur.

Kelâmerifinde öyle buyurmutur: "Ey Muhammed, sana Ruhu sorarlarsa, sen de ki: RUH, Rabbimin emrindendir. Siizin

verilmemitir.] Nitekim Allahü Teâlâ



ze ilimden çok az

bir

ey verilmitir." (srâ Sûresi: 85)

Evet,

Ruh buyruklar âlemindendir. Varlklar ise iki bölümden meydana gelmitir. Bunlardan biri emir âlemi, dieri halk âlemidir. Cenâb- Allah öyle buyurur: "Güne, ay ve yl-

========

71

dzlar Allah'n

buyruuna

ÖLÜM ve KIYAMET

Halk etmek (takdir etmek) de, buyurmak da O'na mahsustur. Âlemlerin Rabbi olan Allah'n ne kadar yücedir." (Âraf Sûresi: 54). Emir âleminden olanlarda mesafe (Uzunluk, ksalk, genilik) ve kemiyet (say) ve miktar (azlk-çokluk) yoktur. Halk âleminden olanlarda ise, yani yaratlan âlemde, kemiyet ve miktar vardr, yukardaki âyet içindeki "Halk" kelimesi TAKDR* uyarlar.

an

anlamnadr. Yaratmak anlamnda deildir. Ruh da yaratlmtr! Ona: Kadimdir, ezelidir diyenler yanlmlardr Çünkü kadim olan, yani ezelden beri var olan yalnz Allahü Teâlâ'nn zât ve sfatlardr. Ruh arâzdr! diyenler de hata etmi, yanlmlardr. Çünkü Ruh bedenden çknca da mevcuttur. Araz bakasiyle birliktedir. Onunla kaimdir. Ruhsa vücutla deil, asl vücut ruhla kaimdir. Araz ise kendi ken-

olmayp baka bir cevherle meydana gelen hâl ve keyfiyettir. Ruh cisimdir! diyenler de hata etmilerdir. Çünkü cisimler bölünebilirler. Ama Ruh bölünmez. Parça par-

dine var

ça edilemez.

HAYVAN RUH f

ona "Hayvanî ruh" derler. O ruh bölünebilir. Öyle ruh dört ayakllarda da vardr. O ruh, marifetullah (Allah bilgisi) olan ruh deildirjRuh, ne cisimdir, ne de arazdr. Yalnz Meleklerin sfat gibi sfatla yaratlm bir cevherdir.Onun hakikatini anlayabilmek, idrak etmek [

Bir ruh

güçtür.

luna

ilk

daha vardr

ki,

Onun beyanna eriat girene (sâlike)

Onu

vermemitir. Marifet yobilmek de gerekmez. Çünkü izin

sâlike, ilâhi yollardan birine giren kiiye, önceleri

lâzm

ey

mücahededir. Din yolunda cehd göstermek, çalmaktr. Çünkü, Onu bilmek, anlamak cehdin ve gayretin olan

tamamlanmas

ile

hasl

olur.

Allahü Teâlâ Sâlike, Din yolu-

'

HÜCCETTL-ÎSLAM MAM-I GAZAL nu tutana kendi

O ruhun

lûtfu iie

hakikatini

72 bildirir.

Nitekim

Kelâm- erifinde öyle buyurur: "Bizim urumuzda cehd edenlere biz elbette yollarmz gösteririz. Hiç üphe yok ki, Allah iyi i yapanlarla birliktedir." (Anke-

Eer bir kimse cehdini (kendi nefsine karcihadn) tamamlam deilse, bu ruhun hakikatini o kiiye bildirmek gerekmez. Ama gönlün askerlerinden bilgi bût Sûresi: 69).

Çünkü o kii o askerlerle cihada koacakOnlar tanmak, bilmek gerektir.

vermek tr.

.

caizdir.

%

n

TEN, CANIN

ÜLKESDR

r-

Beden

ülkesinin sultan insan ruhudur.

Bedenin içinde

saysz

asker vardr. Nitekim Allahü Teâlâ Kelâm- Kadiminde öyle buyurur: "Rabbinin askerlerini ancak kendisi bilir." (Müddessir Sûresi: 30) Öyleyse sen bil ki, gönül Allah' örenmek için yaratld ki, saadet, ondadr. Allah'n sun'u ve kudreti anlalmaynca marifetullah da hasl olmaz. Allahü Teâlâ'nn yarattklar, ibret gözü ile görü-

a-

varl

anlalr. Yaratlanlarn knlk verici ilerini anlayabilmek, ancak duygularla elde edilebilir. Duygularn da var oluu, bedenledir] Böylece Allahü Teâlâ'y bilmek gönlün avlamasdr. Duygularmz da bu avn a, tuzadr. Allah'n her sun'u ve kudreti duygulüp her birinde bir halin

larmzla

idrak olunur

ki,

bunlar da

— Duyma, iitme duygusu. 2 — Görme duygusu. 3 — Tad alma duygusu. 1

— Koku alma duygusu. 5— dokunma duygusu. 4

Elle

be tanedir:

ÖLÜM ve KIYAMET

73 Bu da

be duygunun

hepsi bedende

bulunduu

için

vücu-

Bu duygularn iledii yer bedendir. Bedenin de terkibi, dört eyden, birbirine aykr görünüte dört unsurdan yaplmtr. Bunlar da unlardr: ihtiyaç duyuldu.

Ate. Bu yüzden bedenin yapl zayftr. Her zaman için ölüm tehlikesi içindedir. Gerek içten, gerekse dtan nice dümanlar ona saldrmaktadr. âlemin dümanlar: Yrtc hayvanlar, canavarlar, suda boulma, yangnda yanma gibi açktan gelen dümanlardr. Su, Toprak, Hava,

D

ç

âlemin

dümanlmar

da: Açlk, susuzluk, hastalk gibi

eylerdir. Bunlar ortadan

kaldrmak

için

görünen ve gö-

rünmeyen türlü türlü askerlere bedenin ihtiyac vardr. Meselâ görünen âlemde: El, ayak, göz ve kulak gibi. Batnda da yeme, içme gibi ki, yeme içmeye görünen ve görünmeyen araçlar lâzm oldu. Meselâ el, az, mide, barsak ve bakas gibi. Bir de itiha gücü, hazm gücü (yenilenleri sindirme gücü) vardr ki, bunlar için de araçlar gerekti. Bunlar

yerli

Ayrca

yerinde kullanmal.

batini

duygular vardr

deki araçlara, yeri gelince

onlar

ki,

yardm

da betir ve

zahir-

ederler:

— Hayal 2 — Düünce 3 — Aklda tutma (hfzetme) 4 — Anma getirme) gücü, 5 — Kuruntu gücü. kuvveti,

1

kuvveti,

kuvveti,

(akla

Bunlardan her

Be

birinin yeri

gücün her

bu ilere

ehil

de dimadr.

birinin belirli hizmetleri

olan kimseler

bilir.

vardr. Bunlar,

Eer bu adn saydmz

eylerin yalnz birine zarar gelecek olursa, insann ii ak-

74 urar, bozulur. Bunlarn hepsi, içte olsun, dta olsun, kalbin askerleridir. Hepsi onun buyruu altndadr. Onun her emrine uyarlar.Tbiyelim ki, vücudun hakasar, adaletsizlie

n

olan can,

kulaa

verirse

izin

b

iitlir.

Eer

göze izin veverirse ayak kml-

göz bakar, görür. Eer ayaa izin dar, hareket eder. Bu düzen üzerinde bütün uzuvlar, bütün iç ve araçlar, vücudun padiah cann buyruklarna boyun emilerdir. Beden birkaç gün böylece korunur. Can, O bedende ahiret al veriini yapar. Ekeceini eker, ahiret saadeti tohumunu toplayarak bunlar asli vatan olan ahiret yolculuunda kendisine azk yapar. Bu çeit çeit rirse

d

askerler,

cann

(ruhun)

buyruunu tutmakta tpk

Melekle-

katnda nasl hiç bir aykr harekette bulunamazlarsa, bu askerler de cann emrinden re benzerler. Melekler Allah'n

dar

çkamazlar.

Onun

her dileini yerine

getirirler.7 •

CAN ÜLKESNDE EHVET VE GAZABIN YAPTII Ten, dir. El,

LER

cann

ayak,

memleketidir.

Ve beden

bir

az ve baka uzuvlar sanayi

büyük ehir

gibi-

ehli gibidir.

eh-

bu azgnl ise ülkenin bir sancak beyi gibidir. padiahtr. Akl ise vezirdir. Padiahn, bunlarn

vet, nefsin

Can

ise

hepsine ihtiyac vardr.

Ama,[yücudun sancak beyi olan ehvet, yalancnn biridir. Gurur ve kibir ehlidir. Hrs (iddetli istek) içindedir. Cann veziri olan akln buyruklarnn aksini ilemee kalkar. Beden ehrinde ne görürse onu kendisine çekmek ve tasarrufu altna almak ister. Onlarn, avucunun içinde bulun-

masn

murat eder.

ÖLÜM ve KIYAMET

75

ehrin subasdr. erirdir, fesat bürüyücüdür. Haydutluk ve kötülük ilemee dükündür. Kan dökmek, rz ykmak ister!) te bu zamanda, ülkenin hakan olan can ile veziri olan akl, ba baa verirler. Yalanc ehvetin uygunsuz hareketlerini görerek onun üzerine kzÖfke (gazap)

ise

gnl öfkeyi (gazab) saldrtr, musallat eder. Öfke, ehveakln (vezirin) yönetimi altnda kahra uratr ve yenik düürürse, padiah, öfkeye de yüz vermeyip vezir pençesi altnda onu da kahra uratr, yenik düürürse, snrdan geçip can ülkesine el uzatamaz, memleketin hali de düzene girer. Ve bütün uzuvlar ne hizmet için yaratldlarsa o hiz-

ti,

meti görürler.

lua

Bu hizmetler kabul

(ebedi saadete)

kavuulmu

edilerek olur.

ölümsüz mutlu-

.

Eer padiah olan can, veziri olan akl, sancak beyi ehvetin ve suba olan öfkenin eline teslim ederse, memo

leket,

iki

fesadndan dolay ne yazk ki, harabeye padiah olan can da memleketini koruyamad eririn

yüz tutar, ve adaleti yerine getiremedii olur, gider (Allah saklasn.)

için

bahtszla urar,

BEDEN ÜLKES, CANA TESLM

EDLMTR

nsanda ehvet ve gazap

yeme ve

- Û

r.r r

içmeyi elde

yaratlmtr. Yeme ve içme, vücut bineinin begdas, azdr. Vücut da be duygunun binei halin-

etmek sini,

sfatlar,

helâk

dedir.

için

Duygularmzn

hepsi akln casusu, gözetleyicisidir.

Akl da cann (ruhun) kandili, çrad. Onu klandrr. Can, bu klarla Allah'n Cemâlini görmek için yaratlmtr. Haberleri toplar.

Böylece ehvet ve öfke, yeme ve içmenin hizmetkârduygu da dr. Yeme ve içme de bedenin hizmetkârdr.

Be

akln

hizmetçisidir.

Akl cann mumu, çera,

em'as

kln-

HÜCCETZFL-ÎSLAM MAM-I GAZAL

76

mtr ve O çera sayesinde cismâni karanlklardan kurtulup Melekler âleminde (âlem-i gayb)da

lah'n mübarek cemâlini

görmek için

dolar, Hazret-i

istidat, kabiliyet

Al-

kaza-

nr.

u halde

r bilinmelidir

ki,

Allahü Teâlâ

can

(ruhu), kendi-

tansn, ilâhi sfat muhabbetini müahede etsin diye yaratmtr. Nitekim Cenâb- Hak öyle buyurur: "Ben cinleri ve insanlar ancak bana kulluk etsinler diye yarattm." (Zariyat Sûresi: 56) Allahü Teâlâ, beden ülkesini, can kendisine binek yapsn ve bu fani dünyadan O bekâs olan ebedi dünyaya dönebilsin, böylece kendini tanmay nihayete ulatrsn diye yaratt jBu fâni dünya, alçaklarn en alr bir yer, Esfel-i Sâfilih dir. Beka âlemi ise Âlâyi lliyyinn dir. Ve Allah'n kelâm, bu "lliyyin makamn öyle bildirir: ni

ça

"Allah'a itaatkâr olan yin'dedir. O,

iyi

kimselerin defterleri

illiy-

yazlm bir kitaptr. lliyyinin ne olduunu

sen nerden bileceksin. Allah'a yakn olanlar onu görür." (Mutaffifin Sûresi: 18-21).

O

yüce

illiyyin, asli

vatan-

azn

Ruh oraya dönmek için dünyada din iyi tedarik etmi bulunmaldr. Ey doru yolun yolcusu! Eer, bu nimetlerin ükrünü edâ edip âhiret diyarnda süresiz mutlulua, ebedi saadete erimek istersen, cann bir padiah gi-

dr.

beden ülkesindeki tahtnda oturup kulluk kapsnda dursun. Hakkn dergâhn Kble edinerek Hazret-i Allah'n Cemâlini, O mübarek yüzünü görmeyi murat edinsin. Akl denen nesneyi kendisine vezir, danman, fikir hocas seçsin. ehveti sancak beyi, gazab beden ehrinin kollukçusu, zabta memuru, subas yapsn. Akl da be duyguyu casus edinsin. Be duygunun her birini baka baka yerlerde görevli klsn. Hayal gücünü —ki, ön beynin içindedir- bu casuslarn beyi yapsn. Tâ ki, bu hafiyeler, bu casuslar, bu gizli haber alclar, srlar örenip ona haber yebi

=====^^

77

titirsinler.

Hafza

ÖLÜM ve KIYAMET

kuvvetini

-ki

arka

dimadadr- hazinedar

duygu), olan biteni onda toplasnVezir de ona iar, zamannda da vezir olan akla bildirsinler. göre beden memleketinde tedbir alsn. etsin

ki,

casuslar

(be

ba

çekip kendi hava ve heaskerlerden itaattan vesine uyanlar olduunu görürse onu padiaha bildirir. O âsi askeri malûp ederek kahra uratrlar. Fakat bütün bütün yok etmezler, yalnz usland rmayla brakrlar. Çünkü asli vatana dönü için, her. birinin belirli hizmeti vardr. O

Eer

zaman o hizmet ilemez, yürümez bir hale gelir. Yazk ki, padiah olan can (ruh) bu saltanatnda yanlr da, akl kendisine danc, vezir yapmazsa, sancaktar ehvete ve suba öfkeye kendisini kaptrr, onlara uyar, boyun ese, bütün askerleri ehvet ve öfkeye ba eerler, memleket de fesada varr, ebedi ykmlar meydana gelir. (Allah korusun).

NSANDAK CANIN BEDEN ASKERLERYLE BALILII r

nsann, bu anlattmz birisiyle

zahirde

ilgisi

dmz sfatlardan

sfatlardan beden askerinin her

vardr.

Ayrca her

bir

insann açkla-

sfat mevcuttur. O sfatlardan kimi(âsiliine) sesi insann saadetine ve kimisi ekavetine beptir. Ve bu ahlâkn vasflar çoktur, korunmas güçtür. Lâkin hepsi de dört snfa ayrlr. 1



Biri:



Biri:

2 fatdr.

— 4— 3

bir

Dört ayakl,

ehli

hayvanlarn sfat, ahlâkdr.

Yrtc, paralayc hayvanlarn, canavarlarn s-

Birisi:

Birisi

eytanlarn ahlâkdr. de: Meleklerin ahlâk, huy ve tabiatdr.

)

HÜCCETÜ'L-SLAM MAM-I GAZAL

78

Hal böyle olunca, insanda ehvet mevcut olsa, dört ayakllarn, ehli hayvanlarn ilerini iler. Meselâ yemek,

içmek, çiftlemek, hrs gibi ileri yapar. Eer onda öfke varsa, canavarlarn, paralayc ve ac verici amellerinde

Döer, söer,

bulunur.

yaralar, öldürür.

Tpk

arslan, kurt

ve köpeklerin yaptn yapar. Eer insanda eytanlk sfat belirirse, o zaman o kiide ehvet ve gazap sfat zafer bulur. Bunlar da hile, düzenbazlk, doru yoldan çkarma, dalâlet yoluna saptrma ve fitne gibi eylerdir. Can (ruh) melâike sfat ile yaratlm olduundan, ilim ve mârifete, halkn arasn düzeltmeye ve rezilce ilerden çekinerek kalbi temizlemeye çalr. nsana da emrolunmutur ki, akln nurunu yol klavuzu edinsin. eytanlarn sfatn dikkatle ayr, aikâre kl ki, gönül askerleri suçlar ortaya çktndan dolay ondan çekinsinler. Nitekim Resulullah (S.A.V.) öyle buyurmutur. "Her kiinin, elbette bir eytan vardr. Hatta benim de eytanm vard. Lâkin Yüce Allah, bana yardmc oldu. Onu bana

malûp

ve

imdi

ekilde fesat çkartmaya gücü kalmamtr." Hak Teâlâ tarafndan yine emrolunmutur ki, hrs ve ehvet denilen o domuzu ve öfke denilen o köpei akln eli altnda tutmal ve onlar da eriat yolunca hizmetlerine devaml olmaldrlar. Tâ ki, asli vatan olan âhirete yolculukta onlarn da faydas görülmü olsun. Ne yazk ki, eer, insann basiret gözü açlp da bir kez kendisine baksayd, hizmet kemerini gece ve gündüz beline balayp iradesinin dizginini kimlerin eline verdiini görürdü. Onlarn hizmetinde çalmakla Melekler ahlâkn eytanca vasflarn elinde brakmasndan dolay kendini

rüyasnda

kahrettirdi.

kimi

hiç bir

zaman köpee hizmet

eder, kimi yine kö-

pekle dostluk kurar, kimi de domuzla ilgilenir ve hatta ona hizmet eder görür. Çünkü rüyada kalbdeki gizlilikler açldgibi

her kii dünyada ne sfatta

edindi ise

sonunda da o

türlü

ne huy ve ahlâk haredilecektir. Nitekim Ceise,

ÖLÜM ve KIYAMET

79

hâb- Hak Kelâm- erifinde öyle buyurur: "Sûra üfürüldüzaman o kyamet günü mezarlarnzdan kalkp maher meydanna takm takm geleceksiniz." (Nebe Sûresi: 18)

ü

KEND HÂL VE HAREKETLERN SÖZLERN BL r

Madem

i

ki iç

dünyada bu

dört

GÖZET,

kahraman

suretin, dört

s-

olduunu örenmi bulunuyorsun, imdi kendi hâl ve hareketine bak. Onu gözet. ini, sözünü, duruunu bil. Ören ki, bunlardan hangisinin hükmü altnda bulunmaktasn ve sen hangi kahramann emrine uymusun?

fatn hakim

Hangi kuvvete

kul olup itaat

etmisin? j

Sen eer ehvet domuzuna uymusan, senden ortaya çkan ey hrstr, murdarlktr, münafklktr, dümanna gebelâdan sevinmektir. Eer nefsini cezalandrr ve onu doru yola çekersen, o cfa yolunu deitirir, edep snrlarna çekilirse, onda kanaat, namuskârlk, kimseye saldrta bulunmama halleri balar. len

r [

Eer öfke köpeine ba emisen,

gnlktr,

lâf

sende görünen kz-

atmaktr, halk incitmek, onlar horlamaktr.

Kendinde böbürlenme, gururlanma balamasdr. 1

Eer

ve edeple aklna itaatkâr klarsan, sen ona boyun edirirsin. Ondaki o kötü sfatlar deiir. Sende sabr, soukkanllk, balama, ecaat, sükûnet, alçak gönüllülük ve cömertlik balar. nefsini güzellik

domaa

[Eer eytanlk

ba emisen,

sende kalan vasflar ve ahlâk deiir ki, onun ii olan ehvet ve öfke sfatlar artar. Sana hile, düzenbazlk, hiyanet ve sahtekârlk öretilirJ Bunlar

sfatlar

sfatlarna

ruhuna

meydana

gelir.

dolar.

Sende söylediimiz bu

kötü

HÜCCETTL-ÎSLAM MAM-I GAZAL

80

'

w,

{

i





Fakat sen, onu alteder ve kahra uratrsan, böylece

ona üstün

sende

gelirsen

ilim,

marifet, hüner,

iyilik

ve

hik-

met, güzel huy, güzel ahlâk ve saadetin tohumu olan din reislii, Allahü Teâlâ indinde sevaplar kazandran güzel söylediimiz kötü ilerin meybalarJ ameller

domaa

dana gelmesine,

O

dini

yet denir. yi ahlâkn

emirlere itaatsizlie,

günaha ma's-

domasana da itaat denir. nsann

durular, yapt iler ve güttüü eyden, ma'syet ve itatten birisi ile ilgilidir. reketleri,

Bilinmeli

ki,

aksettirmez.

gel olur.

iki

aynay karartan duman, is giahlâktan meydana gelir. Gönül aynas

Bunlar, kötü

pas balar. Cemâl

n

bu

gönül, lekesiz, tertemiz, parlak, saf bir ay-

naya benzer. Kötü ahlâk bidir.

haller,

ha-

ise

(güzellik)

O

nuru olan Hazret-i Allah'n

pas, o nurun

-

aynada görünmesine en-

Ruhani geçie örtü çeker.

güzel ahlâk vasflar, öülen güzel huylar, tpk nurlar, klar gibidir. Sende bu güzel sfatlar zaman gönül aynasndaki o günahlardan meydana gelmi karanln paslan kalkar, ayna temizlenir, saf ve cilâl olur,

Ve sen

bil ki,

doduu

parlar.

Nitekim

Peygamber Efendimiz

bir hadis-i

erifinde

öy-

buyurmutur: "Her günahtan sonra bir sevap ile ki, o günahn yok etsin?" Bilinmelidir ki Kyamet Gününde kararan kalblerle, temiz, içi parlak kalbler bir araya gelir. Yüce Allah Kelâm- Kadiminde öyle buyurdu: "O gün ne mal fayda verir, ne de evlât. O gün ancak, temizlenmi, selim, noksansz selâmet üzere olan bir kalbfe gelen le

fayda bulur." (uarâ Sûresi: 88-89). nevi kalb,

yaratld

ilk

anda parlak

nsann bir çelik

içindeki

ayna

mâ-

gibidir.

Bütün evren bu aynada görünebilir. Onun tertemiz olmasna dikkat edilmelidir. Yoksa günahlarla paslanr. Artk hiç bir eyi aksettiremez olur. Bu sebeple Allahü Teâlâ, Ke-

===^^

81

ssss

ÖLÜM ve KIYAMET

lâm- Kadiminde öyle buyurdu: "Hayr, onlarn kendi leriyle kazandklar eyler, kalblerinin üzerine pas

el-

ol-

mutur." (Mutaffifin Sûresi: 14). Günah paslariyle dolu kalbler kyamet gününde Cenâb- Allah'n rahmetine kavumayacaklardr. Bu yolda Kelâm- Kadim'de Yüce Allah öyle buyurmutur: "Hayr, hayr! Dorusu onlar, o gün Rablerinden mahcup (örtülü) kalacak. O'nu göremeyeceklerdir." (Mutaffifin Sûresi: 15). Ancak nur misali olan güzel vasflardr ki, ruh, Hazret-i Allah'n nurunun parlakl-

n

kabul eder ve Cemâlullah'

görmee

kabiliyet

kazanr.

NSANIN KEND MAKAM VE MERTEBESN BLMES VE BLMEMES HALLER

Eer sen dersen

— nsann

kalbi

ki:

melâike sfatlariyle yaratlmken, geri

kalan hayvan, eytan, yrtclar gibi geçici olan üç vasf nasl ve nereden bileceiz? Ve yine insann melek vasflarn-

da yaratlm olduunu, ne biçim bir yolla anlayacaz? nsanda meleklikten sonra gelen sfatlar ki, onlar garip ve arzidir, nasl ispat edeceiz? Evet, bu sorularn



cevab da udur:

yeryüzünde insandan daha erefli bir yaratk yoktur.-Her yaratn erefi ve kemâli ne hizmet için yaratld ise o ii meydana getirip o ite baarl kald müddetçe anlalr. Meselâ hayvanlardan biri olan eeek, yük tamak için yaratlmtr. Eer arkasndaki yük sürçüp yere dümezse veya yükünü yere frlatmazsa sfat kemâle ti

Biliyoruz

ermi,

ki,

olgunlam demektir. O makbul olur,

beenilir.

her hareke-

HÜCCETÜ'L-SLAM ÎMAM-I GAZAL

82

Hayvanlarn birisi de attr. At, sava ve birçok gaza için yaratlmtr. Yük çekmek için de ona güç, kuvvet verilmi-

Eer

dümana

saldrmakta olaanüstü bir güç gösterirse, bu sava hizmetini yerine getirirse ve gazada sçrar ve koarsa güzelce hizmeti beenilir. Eer hizmetinde kusur gösterirse, srtna eyer vurulur gibi palan vurulur ve eeklerle birlikte ona yük çektirilir. Böyle bir at gözden düer, yiyecei ve içecei, her türlü kesilir. tir.

seirtirse,

az

Eer, insan yalnz yemek, içmek için yaratlm olsayd, dört ayaldi hayvanlarn insandan daha faziletli, daha üstün olmas gerekirdi. 'Çünkü, dört ayakllar yemede, içmede, çiftlemede insandan daha ileridedir. Belirli olmayan, saysz hizmetleri de vardr. Meselâ yük çekerler, ekin ekmekte kullanlrlar. Kimisinin etinden, yandan ve sütünden gda elde edilir. Eer insan, dömek, sömek, memleket ve {

geçirmek için yaratlsayd, yrtc hayvanlarn insandan daha mübarek, daha kutsal olmas gerekirdi. ülkeleri ele

Çünkü baka canly kahretmede, ona üstün gelmekte, yurdunu istilâ etmekte, ele geçirmekte, yrtp parçalamada, yrtclar daha öndedir. Ayrca onlarn görünür faydalar da vardr. •

Köpekleri ele alalm:

Köpek hrsl

bir

ardnda durmaz, koar. Avcya hizmette

hayvandr.

Avnn

bulunur. Kimi hay-

vanlarn da derilerinden elbise yaplarak faydalanlr.

Ama

Bu gibi iler için o yaratlmad! Belki, Allah'a kar olan kulluunu örenmek, Allah' tanmak ve bu tanma bilgisini elde etmek için halk olunmutur. Bu aikâre bir eydir. Her yönde görülmektedir. nsana akl, düünce, anfmay, zihin açkl verilmitir. Tâ ki âleme ve olanlara ibretle baksn. Her nefeste nice incelik, her eyde nice güzellik seyredip, resme baknca ressamn anlasn, sanat ilerine baknca sanatkârn bilsin. Böylece insann insan öyle mi?

ÖLÜM ve KIYAMET

83

sonuncu olduunu anlar, bâki olan, zevali olmayan Hazret-i Allah'n ilim ve kudretinin ve her sfatnn kemâlde olduunu idrak eder. Gece ve gündüz acz ve noksanlndan HakTeâlâ'ya yalvarr, dualarnn kabul edilmesini niyaz eyler. kendisinin acizlikte ve kusurda

— Ey Allah'n, ey bu mülkün

Mâlik'i!

Ben kulunu yüce

katna vâsl eyle. O yere'ulatr, eritir, melekler gibi kulluk merkezinde devaml kl! diye yakarr. Nitekim Hak Teâlâ öyle buyurmutur: "Allah, göklerde ve yerlerde olanlrçarn hepsini sizin hizmetinize vermitir." (Câsiye Sûresi: 13). nsan, yaratlrken, her ne kadar üstün sfatlarda yaratld ise de bunlarn hepsi geçici bir emânettir. nsan bu dünyadan geçince ne ehvet, ne kzgnlk kalr. Melekler gibi

alr.b

O

ilâhi

mârifet, bilgi

melekler

mar. Nitekim

ki,

her

ile

süslenir. Meleklerin

zaman Yüce

sfatn

Allah'n katndadrl-

Cenâb- Hak, Kelâm- Kadimi'nde öyle bu-

yurmutur. "Onlar sebat ederek durunca güzel ve temiz bir yerde, her eyi yapmaya gücü yeten Melik'in katnda ve rzasnda bulunurlar." (Kamer Sûresi: 55). nsan, eer kendisinin makam ve mertebesini bilmezse, yrtclarn ve eytanlarn sfatnda olursa, yarn âhirette de yrtc hayvan ekil ve sfatnda, eytanlarla birlikte horolunacaktr. (Allah saklasn).

Bu

gibilerin

öteki^

Cenâb- Hak

dünyada balar daima

Kerime ile kullarna öyle buyurmutur: "Görmez misiniz ki, mücrimler, Rablerinin önünde balar eik dururlar." (Secde Sûresi: 12). Ya bu yer neresidir? Âhiret'te bu yer Siccin cehenneminde'dir. eytanlar burada cezalarn çekerler. Haklarnda da Kur'ân- Kerim öyle buyurur: "O kyamet gününeiktir. Nitekim

bir Âyet-i

de insanlar âlemlerin Rabbine hesap vermek kacaklardr.

Çünkü

ad verilen demek olmduunu bil-

kâfirlerin defteri Siccir)

yerde yazldr. Siccin'in ne din mi?" (Muttaffifin Sûresi: 6, 7, bir

için kal-

8).

HÜCCETZTL-SLAM MAM-I GAZAL



84

RUHUN MELEKÛT ve CISMÂN ÂLEMLERE AÇILAN PENCERES

K

:

Cann

sonu

(ruhun) acaip amellerinin,

[

cann da eref, üstünlmüü

yoktur. Fakat

bilgi iledir. Biri

limle

de

alacak

hallerinin

vardr.

Biri

kudretle...

(bilgi ile)

olan erefi de

iki

türlüdür]

Biri zahirdir,

açktadr. Onu herkes idrak edebilir, anlarJ Ötekisi ise gizli eref ve üstünlüktür. Onu herkes idrak ecüemez. Bu son derecede azizdirj Zahir eref dediimiz ise udur: Ruhta bir

kuvvet vardr

ki,

bütün geometri (Hendese), Hekimlik,

Kozmografya, Aritmetik ve eriatn lar o idrak eder.

Ruh

ilimlerini,

eydir Yukarda

öyle bir

ki,

bütün san'at-

bölünemez.

Ama

saydmz

bütün bölüntüleri içine alrtir. hjjer ilim ona sabilir. Bütün bir evrenin bütün bilgileri onda vardr.b Hattâ bütün âlemler, onun gepgeni katnda zerre, bir küçük tane gibidir. Öyle ki, deniz yannda bir damla gibi kalr.

Meselâ r çkar.

bir

lâhzack

Doudan

düünce

ile

batya, batdan

bu yeryüzünden yuka-

douya

gider. Kendisi

toprakta ve yeryüzünde iken yldzlarn uzunluk ve genili-

inin kaç

mil

özelliklerini

in asln

olduunu

bilir.

bilir.

Bulutlarn ve

Güne

ve ayn gidi geliini

yamurun, yldrmn,

Bal

ime-

ve nedenlerini de bilir. deniz dibinde ve kugökyüzünün tepesinde tuzaa düürür. Fil, deve)(, yrtc kaplan bilgisi ile büyüler, avcu içine alr. Bütün bilgileri, gerek görünür ve gerek görünmez duygulariyie bilir. Görünür duygular "göz, kulak, az, burun, el" olduu gibi görünmez iç duygular da "hayal, hafza, zekâ"dr. Ama alacak udur ki, sanki âlemin içinde bir pencere açlmtr

u

d

=

85

ÖLÜM ve KIYAMET

da oradan dünyay seyreder, ya "aklla bilinen âlem" yahut

Ama

insanlarn

çou

M

Ona, gayb âlemi" ve"ruhini âlem" de denilir.

durur.

ancak görünür

Ona da

gözle görünür âlem, da "Cismani âlem" denilir. Bu âleme ait ni

re

görür.

âlemi, mülk âlemi-

"ehadet bilgilier,

âlemi" ya

ötekine gö-

az ve ksadr.

Bu cismani âleme kalbde açlan

pencereden baklr. Onu bu ikinci pencereden seyreder. Canda bu pencerelerin açldna iki delil vardir]j3fri rüyadr ki, insan ne zaman uykuya dalsa o pencereler açlr. Melekût âlemini seyreder ve Levh-i Mahfuz'dan gelecek günlerde bana gelecek halleri bilmi, anlam olur. Veya apaçk görür. Bu rüyalar hemen hemen ya ayniyle ortaya çkar ya da misal ile gözler önüne serilir. Ehli olan kimse rüya yorumundan bunu anlar.

bir

J

Lâkin bilmek gerektir

ki,

ruh, saf, lekesiz, parlak bir ay-

na örneidir. Çünkü insan uykuya varnca bütün be duygunun yolu kapanr. Kötü alkanlklardan, fena huylardan temizlenen, parl parl parlayan ruh, o Levh-i Mahfuz'a açlr. Orada yazl olan menevî suretler, keyfiyetler, gayba ait garip haller, ona akseder. Böylece ruh nice garip ekilleri ve garip halleri o akiste seyreder. Ama ruh, bulank kalMp safi, parlak bir hale gelmezse, uyanr, be duygusu harekete geçerse, o

Mahfuz redemez olur. Levh-i

zaman

perdelenir, o

rüya yolu

da

hiç bir

hemen kapanr,

eyi göremez,

sey-

Her ne kadar uyku halinde be duygu ilemezse de hayal gözü ilemesini kaybetbetmez. Gönül aynasna akseden eyleri kendisinde muhafaza eder.b Fakat görünür be duygu ile deil, hayal ile bu akisleri zaptetmi olduundan açk seçik seyredemez. Ancak bir Mjiayal görünür. Ama ölüm haline, be duygu bütün bütün ortadan kalkt-

HÜCCETÜ'L-ÎSLAM MAM-I GAZAL ndan, beden

örtüsü de

kaldrldndan dolay

86 can,

Me-

ve gayb srlar dolayn perdesiz, örtüsüz olarak, tpk parlayan, çakan imek ve yldrm gibi dolar durur. Allahü Teâlâ Kur'ân'da öyle buyurur: "And olsun ki, sen bundan gafildin. te sende gaflet perdesini kaldrdk. lekût âlemini

Bugün artk görüün dahtia

keskindir." (Kaf Sûresi: 22). Yi-

ne Hazret-i Allah, bir âyet-i kerimesinde öyle buyurur: "Yâ Rabbi! Gördük, iittik ve sana döndük. yi ve doru sözlü sahibi olarak bizi yeniden

dünyaya yolla. Güzel ve salih amellerde bulunalm." (Secde Sûresi: 12). Ruh pencerelerinin açlndaki birinci delilleri yukarda gördük.i kinci dede udur: Hiç bir kii yoktur ki, onun kalbine hâtralar ve türlü düünceler gelmemi olsun. Diyelim ki, görmedii, lil

iitmedii eyleri sezi, ilham yolu ile idrak etmi bulunsun. Ama o kii bunlmar bildiini ve nasl anl^am olduunu da bilmez. Çünkü ruh, Melekût âlemindendir Fakat o uykudan uyannca görünen âlemle uramaya baladndan yüksek mânalar âlemi artk ona kapatlm, kaps örtülmütür. Ruhani dola, gönül seyri ondan menedil-

mi, yasaklanmtr.

NSANIN RUHU NE ZAMAN MELMEKÛT ÂLEMNDE MELÂKE VE ENBYA RUHU

LE BULUUR? Sen canndaki pencerenin ölümünden veya uykudan baka bir zamanda açlmayacan sanma{Belki de aksine

kimse yeyip içmeyi azaltr, her türlü eyde perhize geçer, nefsinin isteklerini krar ve nefsi terbiye ederse onun kalbi aadaki yönlerde ve uyankken Melekût âlemi ile yaknlk kazanr: bir

ÖLÜM ve KIYAMET

=

87

_ Nefs her heves ve hazlardan kendini çekme mücahedesine 2— kötü huy ve ahlâk paslarndan arndrr, temiz klarsa, gözle görülür duygularndan yere 3 — Tenha ile

1

türlü

girerse,

ter-

Kalbini

bir

çekilip

uzak kalrsa,

4

— Candan ve gönülden daima

megul

demekle cismânî âlemden

"Allah, Allah"

olursa, melekût âlemine dalar,

o madde âleminden hflabersiz kalr.)Gönlünde Allahü Teâlâ'dan baka bir ey kalmaz. te o zaman melekût âlemi ona görünür, gönül pencereleri aralanr. ilikisini keser,

önünde ruhlariyle konuur, onlardan faydalanr. Gökyüzünün, dünya ve âhiretin, gayb âlemlerinin pencereleri ona açlr. Bu haller hangi kimsenin gözüne açlrsa ona dahfta büyük eyler açk seçik görünür. Bunlar nedir? Onun beyann bizler yapamayz! Çünkü beyana gelmez. Resulûllah (S.A.V.) Mirâç'tan sonra hadisi beyan buyurmulardr: "Yeryüzü benim için toparland, dünyann dousunu da, batsn da tüm olarak gördüm." Allahü Teâlâ Hazretleri de Kelâm- erifinde öyle buyurmutur: "Biz brâhim'e bu gerçekleri nasl gösterdik ise, ilm-i yakin sahiplerinden olmas için göklerin ve yerin de güzelliklerini gösterdik." (En'âm Sûresi: 75). te bu âyet-i kerimede buyurulduu gibi gayb âlemleri bir nebiye böyle açlmtr. Hatta bütün nebilerin bilgileri bu yolda olmutur, örenme ve öretilme yolu ile deil. Bu, Melekût dünyasnn açlnn meydana gelmesi ve oraya varma, ancak nefis mücadelesi yapmakla, her türlü geçici heves ve hazlardan mahrum kalnmakla elde edilir. Ayrca Allah ile tek ve tenha kalnr, ondan baka her türlünü cismânî varlklarla, dünya ilgisiyle ilikiler kesilir. Nitekim Allahü Teâlâ Kelâm- erifinde öyle buyurur: "Rabbinin adn an ve her eyden ilgini kes, O'na ihlâs ile ibadet et." (Müz-

Bakalarnn rüyalarda gördüünü o, açk seçik görür.b Meleklerin, nebilerin

gözlerinin

u

HÜCCETTL-tSLAM MAM-I GAZAL

88

zemml

Sûresi: 8). Ve yine Allahü Teâlâ'ya tam tevekkül ile balanarak, halktan umut kesilerek melmekût âlemine varlr. Nitekim

Hak Teâlâ

o Fürkan- Aziminde öyle buyurur: "O, dounun ve batnn Rabbidir. O'ndan baka hiç bir ilâh yoktur. Öyleyse O'nu kendine vekil tut." (Müzzemmi! Sûresi: 9). Ayn sûre içinde Yüce Allah, emirlerine öyle devam buyurmaktadr: "Puta tapanlara, Allah'a ortak koanlara ve onlarn söylediklerine kar sabret, onlarn yanlarndan güzel güzel, uzakia."

(Müzzemmii Sûresi:

te

bu

âyetler,

Hazretleri,

10).

insana her türlü maddi yiyecek ve

içe-

ceklerden perhiz yolunu, onlarla mücahedeyi öretir. Gönül ve dünya ehvet ve isteklerinden, halka dümanlktan ve duygunun yanlm yola götürmesinden temzl-

be

menir, yalnz Hazret-i Allah'

mutasavvflarn yolu, renmekle elde etmek

Ulemâ tankna

müahede

nebilerin tarikidir.

Ve bu

yol

amelini

ö-

Ama

ne-

eder.

Ama,

caizdir.

gelince:

O da

büyük

bir yoldur.

az ve ksadr. Bu kefi, ulu kielerden birçou, tecrübe ile ve akln klavuzluu ile elde etmitir. Ama peygamber ve veliler bilgilerini kimseden örenmezlmer. Onlar, bu ilâhi bilgileri kalplerine olarak bulurlar. bî yoluna göre

akm

Eer her hangi bir kii örenmek istiyorsa, her türlü kusurdan arnm, zan ve üpheden selmâmet bulmu bir zevk ve akl klavuzluu veya bilenlerden

örenme

ile

elde et-

Eer

bunu baaramazsa, yâni gayb âlemi yolu ile o kiiye açlamyorsa, sakn bunu inkâr yoluna sapmamal. Ehline bavurmal ki, onlarn en küçük mertebesinden de mahrum kalmasn ve hak yolundan geri dönmesin, ona eytanlk, hile karmasn. meli.

Bu anlattklarmz, ruhun

k

insana veren izlenimlerindendir. Gönlün yücelii, insan bunlarla

aikâre

acaipliklerindendir,

olur.

=====

89

ÖLÜM ve KIYAMET

BLGS VE ALLAH SEVGS KALBLE LGLDR

ALLAH

Eersen:

— nsann saadetinin Allah' tanmakta ve insann

duyduu

habbetullah'da)

(marifetullah'da)

lezzetin kemali Allah'

olduu neden malûm

sevmekte (mu-

olur? dersen

cevab

udur:

—[en

bil ki

her eyin saadeti,

rahat ettii yerdedir, Nitekim ehvetin lezzeti, i

mekte ve çiftlemektedir. almakta, yüzlere,

bakasn

ho

Hmn

lezzeti, bir

ve

yemek

iç-

kimseden öc

Gözün

lezzeti,

güzel

bakmadadr. itme

lezzeti,

güzel

kahretmektedir.

suretlere

ald

bir lezzet, tat

seslere kulak kabartmadadr. Bunlar

gibi /kalbin lezzeti

de

yaratld ise ondadr. Her eyi bütün gerçei ile bilmekte, gücü yettii kadar da Allahü Teâiâ'y tanmaktadr. Bu sebepledir ki, her insan bilmedii eyle öünür. Mese-

ne



!

için

satranç bilen

bir

kimse, bilmeyenin üzerine gururlanr.

O

satranç bilen kii, satranç oynanmasna bakarken yanl, kusurlu bir oyun görürse, güya çok bildiini göstermek ve

dii ilme öünmek br gösteremez. bir

için

\J3en ite böylece bildin

o garip oyuna

ki,

karmamaya sa-

yeryüzünde en erefli yaratk

insandr ve insanda en erefli yer kalbdir, gönüldür. Gönlün lezzeti, dostla ilgi kurmaktadr. Bir ey ne kadar aziz olursa olsun, onun bilgisi, mârifeti dahi o kadar aziz olur. Meselâ bir kimse, memleketin tedbirinde bir Babakann

e

srrn çok

bilmse sevinir,

sevinir.

O

ama Padiahn srrn

bilginin lezzeti

o kadar çok

bilse

olur.

daha da

(

HÜCCETÜ'L-SLAM MAM-I GAZAL

90

böyle olunca varlk âleminde Allahü Teâlâ'nn zatnyokdan ve sfatlarndan daha izzetli ve erefli hiç bir tur. Çünkü bütün varlklarn acaiplii ve yaratklarn garip

ey

O'nun sun- ilâhisinin, kudretinin eseri ve yüceliinin delilidir. Öyleyse kalb, can, Hazret-i Allah'n yüzünü görmek için yaratldndan dolay ona bundan daha lezhalleri,

zetli hiç bir

ey yoktur.

Yine böylece

J

bilindi ki,

cann

saadeti Allah'

tanmakta

ve Allah sevgisindedir. Ama her can, her kalb, Allah' tanma ve Allah muhabbeti yolunda da olmayabilir. Belki de dünyaya rabeti ve istei olur. O zaman can öyle bir hastaya benzer ki, onda gdaya itihas kalmamtr. Belki de gda olmayan eyler ister. Söz gelimi toprak, balçk gibi yiyecekten uzak eylerden diler. Eer o hastaya yarar ilâç bulunmazsa ve tezce de yemek yeme itah kabarmazsa, midesi fesatta kalr, hastal günden güne artar ve bu hal sürüp giderse hasta ölür, dünya saadeti de elinden gider.

te

bu örnekte olduu gibi bir canda ki, Allah mârifeti ve Allah sevgisi olmazsa baka eyaya kar sevgisi artar. O can da hasta düer ve ölüme yaklar. Eer tezce ilâç verilmezse ve o gönülden eyaya kar olan sevgi kaldrlmazsa, Allah muhabbeti yerleip eya sevgisine üstün gelmezse, Allah korusun ölür, âhiret saadeti de elinden gider, sonsuz hüsranda, zarar ve ziyanda kalr. Duygularla alnan bütün dünya

Ama Allah

lezzetleri,

ölümle orta-

ve Allah sevgisinin lezzeti ki, kalble ilgilidir, ite o lezzet bâkidir. Görünür be duygunun mânileri ölümle ortadan kalknca kalbin nuru ve aydnl artar. Ve Cenâb- Hakkn yüzünü müahade dolay isiyle o

dan

kalkar.

nur daha da

artar.

bilgisi

ÖLÜM ve KIYAMET

91

ALLAH'I TANIMA VE ALLAH

nsann

kalbi,

kendinin

rüknü, direidir. Bir direk de

bir

bedendir, vücuttur. Bedenin

SEVGS

yaradlnda

acaip ve garip

eyler öyle çoktur ki, sayya gelmez. Her görünen ve görünmeyen uzuvda nice hikmetler, yüce fazilet ve faydalar vardr ki, insan onlardan habersizdir. Ey aziz, sen unu bilesin ki, insan bedeninde nice bin damar ve sinir vardr. Ayrca nice kemik bulunur. Bu kemiklerin her biri bir ekil ve biçimde ve her biri bir sfattadr. Her biri bir i için, bir ödevle yaratlmtr. Ve sen hepsinden habersizsin. Ancak unu bilmektesin

ki, el,

tutmak, ayak, yürümek,

dil

de, söyle-

yaratlmtr. Ama sen ayrntl olarak bir ey bilmezsin. Elde kan ve kemik olduunu, kaç sinir ve kaç damar bulunduunu, her birinin gördüü ii ve faydasn da bilmezsin. Göz kî, on tabakadan yaratlmtr. Bu tabakalar nelerdir? Faydas nedir? Onu da bilmezsin. O göz tabakalarndan birine bir zarar gelecek olsa o zararn nereden geldiinden haberin yoktur. Karnnda olan organlarn da biçimi nedir? Faydas nedir? Tüm olarak yine bilmezsin! Meselâ unlar cier ve dalak, öd, böbrek, ötekiler ise onlar gibi sana hizmette bulunan organlardr. Sen bunlardan gafilsin. Onlar da kendi hizmetlerinden bir an uzak kal-

mek

için

mazlar. Çeitli yemekler

mideye

gider.

Cier onu kartrp kan

Ondan sonra karaciere

ama

üstünde kara köpek eklinde bir ey belirir. Ona Sevda derler. Dalak sevday cierden çeker. Kendine benzetir. O kan su ile karr, kalr. Fakat kvama gelmez. Böbrek o suyu kandan ayrr, saf bir hale getirir. O kan yedi organa yaylr. Her organa güç salar. Erkeklerde meni, diilerde süt ve kadniner.

lk menisi o kandan

meydana

haline

gelir.

getirir,

Eer dalaa

bir

hasta-

HÜCCETfL-SLAM MAM-I GAZAL

92

'

karm

lk gelip de o sevday ondan ayrmazsa sevda ile olan kan bedene yaylr. Sevdaî hastalklar meydana gelir. Bunlar delilik, cüzzam, dalak sanclan, hümmâ gibi hastalklardr.

Eer

merareye, yâni öd kesesine

de o safray ondan ayrmazsa

hastalk ge-

bir

meydana gelir. Eer- böbree bir illet yerleip o suyu da kandan ayramazsa siroz denilen, karnda su biriktiren veya buna benzer hastalklar doar. Sirozda karndan baka uzuvlarda da su toplanabilir. Allahü Teâlâ'ntn yüce emri ile bütün uzuvlar bir hizmet için vazife almlardr. Eer böyle olmasayd beden helak olur, ölür giderdi. lir

nsan büyük,

en büyük

safraî hastalklar

âlem (bir âlem-i kübrâ)dr. Bütün eyann örnei, benzeri onda bulunmaktadr. Meselâ kemikler, dalara örnektir. Damarlardaki kan yamur ve akarsular misalidir. Bedendeki kllar ise aaç gibidir. Dima gökkubbeyi andrr. Be duygu organlarmz ise hatta

bir

yldzlara benzer. Yâni yer ve gökler, bunlarda bulunan her ey insanda toplanm gibidir. nsanlarda hayvanlardan da örnek vardr. Kimisi domuz gibidir. Haris ve arszdr. Kimi-

köpek gibi olur, yrtcdr. Kimisi karnca gibi mal toplaycdr. Kimisi horoz gibi ehvet dükünü olur. Kimisi örümcek gibi avc olur. Kimisi deve gibidir, sabrl olur. Kimisi assi

lan gibi cesurdur. Kimisi aziz!

tilki

nsan bedeninde sanat

gibidir ehilleri

ve

hileci olurlar.

Ey

de vardr. benzer. Yemei cier örnekleri

Meselâ midedeki hazm gücü açya ve barsaklarda paylatran güç, üzüm skan rac gibidir. Yenilenleri kan rengine dönütüren kuvvet, boyac gibidir, kandan meni ve süt meydana getiren güç çamarc gibidir. Mideden sidii sidik kesesine (mesâneye) indiren kuvvet sakaya benzer. Artklar dar çkaran kuvvet, tuvalet

temizleyicisi gibidir.

Sevda

ile

ran kuvvet, hilekâr ve fesatç bir

sevday ve

yediklerimizin her

safray bedende

adam

birini

gibidir.

vücutta

kart-

Safray ve

yerli

yerine

ÖLÜM ve KIYAMET

93

paylatrp datan kuvvet de

Zamann

adaletli bir

hâkim

gibidir.

Ey

mevsiminde de insanlara örnekler vardr. Meselâ çocukluk bahar günlerine benzer. Yaz günleri ise yiitlik, delikanllk çadr. Güz, sonbahar aylar, mevsimiorta yataki ça dönümüne benzer. htiyarlk, ni andrr. Bunun uzatlmas bu kitapça smaz. Muradmz, insann bir âlem-i kübrâ (en büyük âlem) olduunu sana bildirmektir. Tâ ki, insan bedeninde bu kadar hizmetçilerin bulunduunu sana bildirmektir. Sen de bilesin ki, sen zevk eder ve dünyay dolarken, yatarken, otururken, Allahü Teâiâ'nn buyruu ile bu kadar saysz uaklar sana aziz kii!

dört

k

hizmette bulunmaktadr. Bir dakikack,

bir

anck

bile hiz-

metlerinden geri kalmazlar.

uan

bütün ömrünimdi biraz insaf et. Senin bir ce sana ba eip itaat etmekte.. Bir gün emrine kar gelse, senin elinden hiç bir ey yapmak gelmezken, o senden önce harekete geçmeye yetenekli ve senden iyi bir efendi bulmaya kadir iken, sen o hizmetçiyi dömek, hmla komak istersin. Ya Allahü Teâlâ sana bu kadar nimetler ve uaklar vermiken ve sana zerre kadar ihtiyac yokken, sen kendi nefsini nasl mabut edinirsin, hem nefsinin havasna uyarsn? Allahü Teâiâ'nn mübarek rzasn nasl brakrsn? Seni yoktan yaratana ve rzkn verene kar gece gündüz isyan üzerine bulunursun, hem de Allahü TeGel,

âiâ'nn ve senin

dümann

olan

nu neden revâ görürsün?.. Ey yen!

Sen

bil

ki,

beden

eytana

ba eersin!..

Bu-

srlar örenmek isteterkibi, uzuvlarn sanat,

ilâhi

yapsnn

uzun uzadya bildirilmitir. Ama denizden katre ve güneten zerre nasl belirli bir ey demek deilse, Yüce Yaradan'n ilmini yaratlann anlamamas, idrak etmesi de öylece mümkün deildir. En kadim olan Allahü Teâiâ'nn i lerinin srlarn, sonradan yaratlann anlamas hiç mümkün mü? hüneri, faydas, terih kitaplarnda

HÜCCETÜ'L-SLAM MAM-I GAZAL

94

NSANA VERLEN EN GÜZEL MÜCEVHER: CAN Mademki cann (kalbin) erefini, ün ve izzetini örendin, imdi bil ki, o nefis, güzel mücevherleri sana sebeplerle [

u

verdiler ve

kldlar:

gizli

— Sen onu dünya maktan kurtarasn, 2 — Onu kemâle ve rahata

ilgilerinden kesesin,

1

onlarn eseri

ol-

diye.

Bil ki, 1

ki,

onun saadeti

âhiret

yurdunda

— Vuslat ülkesinde öyle

fâni

olmas

erdiresin, diye. j

bir

belirir.

Yâni:

süresiz vakte erieceksin

yok.

— safaya ereceksin cefas yok. sevince ereceksin 3 — Ve sana bezginlik verecei yok. kudrete ereceksin 4 — yok? marifete ereceksin 5— üphesi, kukusu yok. 6 — Ve en sonunda da öyle yüceler yücesini müa2

Bir

ki,

bir

ki,

Bir

âcizlii

ki,

Bir

ki,

bir

hade bahtna ereceksin ahede-i Cemâlullah'tr.

kar

ki,

zevkinin sonu yoktur.

Bu da Mü-

sen kendi izzet ve erefine emek vermezsen, dünya ilerine ve nefsânî lezzetlerine gönlünü kaptrrsan o zaman senden, senin gibi bir insandan daha âciz, daha noksan, daha zilletli bir yaratk yoktur. Çünkü dert, gam ve tasa seni esir etmitir. Kimi kez hastala tutulursun, elemin a^rtar. Kimi zaman açln, susuzluun, kimi kere de hrsn ve cimriliin, tamahn esiri olursun. Dünyada rahatlkla geçirilen bir gün dünya ehline nasip olmaz. Hele nefsinin zevklerine de dükün olursa nice zaman mihnetten kurtulamaz. Belâ ve musibetten el çekemez. Meselâ, bir anlk çiftleme zevki için nice kez boy abdesti almak zahmetleri çekilmek zorunda kalnr. Hele yemek yeme zevki çok olursa Bunlara

ÖLÜM ve KIYAMET

95

arl ve imanl

önce çekemez,

artar. kinci

olarak da o

arl

Onu kaza meakkatine uratr. her zevkine sonradan nice piman-

ibadeti gecikir.

Sözün ksas, o

kii,

lk duyar. lim ve kudretle, irade gücü ve çalmakla, güzel bir ekilde dünya erefine varlabilir. Ama insan öyle bir âlemdir ki, eer arsa sebebi nedir, bilmez! Yüreinde bir zahmeti, bir sancs olsa yine: Sebebi nedir, ne yoldadr, bu arlar niçin artar, eksilmez? lâc, ifas nedir? Bil-

ba

mez. Hattâ, gözünü önündeki otlardan, bitkilerden, devâ olacak eylerden biri elinde olsa yine bilemez. Yarn bana ne gelecektir, ne ite rahat eder, ne i ilerse zahmet çeker, bunu da bilmez! Öyleyse insandan daha âciz ne yaratk vardr?

Eer

insann gücüne, kuvvetine bakarsan insandan daha âciz ne olabilir ki? Ona bir küçük sinek veya sivrisinek saldrsa onlar kovmaya gücü yetmez. Eer bir hastala tutulsa ondan kurtulmaya, ilâç bulmaya da gücü yoktur. Bütün ölüm duraklarnda kendisini ölümden kurtaracak kudreti

yoktur.

Ey aziz

Eer

kii!.

insann

yapt

ie, zevk ile çalmasna bakarsan daha hasis dünyada ne vardr? Bir akçe-

ondan daha cimri, den veya bir lokma ekmekten,

biraz bir

görse rengi deiir, rahatszlar, hasta

ey kaybetse, olur.

Eer

bir,

ziyan dilen-

ci:

— Allah rzas virir.

O

deyip önüne gelse, ondan yüzünü çedilenciye göz bile atmaz. için!

Eer

sen insann yüz güzelliine bakarsan o bir deridir ki, murdarlk ve kanla örtülmütür. Kendisini günde birkaç kere çi ve büyük abdesti sktrr. Onlardan kurtuluncaya kadar nice zahmetler çeker. O güzel yüz nasl aslr, çirkinleir.

Rivayet edilmitir

ki, bir

gün Ebû

Said-i Ebul-Hayr (Allah

HÜCCETÜ'L-SLAM ÎMAM-I GAZAL



96

rahmet eylesin) sufilerle yolda giderken bir yere gelirler. Çirkef sularnn ve insan dklarnn akmas içni açlan lâm temizleyicilerini görmüler. Sufiler o yere yaklanca lâm kokusundan kimisi parma ile burnunu tkam, kimisi necasete sürünmesin diye latasnn eteklerini kaldrm, kimisi de yüzünü çevirip arka köeden dolamaya balam, eyh Said-i Ebul-Hayr, onlarn bu halini görünce:

— Ey derviler! demi.

bu

Biliyor

musunuz

söüp

ki,

sayarak hal dilleri ne küfürler savurmaktadrlar?. Derler ki:

çirkef sular, bize

ler,

— Dün çarda en güzel, en

lâtif bir

bu

ile

ne

ey yiyecek idim. Siz

akçe ve altn harcadnz. Kiminiz vücudunuza sardnz örtülere koydunuz. Kiminiz eteklerinize doldurdunuz. Bana sayg ve sevgi gösterdiniz. Beni alp evinize götürdünüz. Bir gece sizin yannzda kaldm. Bu kötü kokulara, gözünüzle görmek istemediiniz bu çirkin biçimlere uradm. imdi siz benden kaçyorsunuz. Oysa benim sizden kaçmam gerekti. Sufîler, eyhlerinin bu kapal kalsözlerindeki mânay anlaynca balarn edi ve dlar. Sözün ksas, eer insanlardan kim kendisini hayvan ve yrtclarn ve eytanlarn huyundaki sfatlardan kurtaracak olursa, Âhiret'te saadete eriir. Melâikeden daha fazigeldiniz.

Benim

için

arp

Allah'n mübarek cemâlinin müahedesiyle ganimetlenmi olur. Ama o kii dünyaya gönüfbalarsa, yrtc ve dört ayakl hayvanlarn sfatn ken-

letli

ve daha erefli

olur.

Yüce

onlardan da beter olur. Hepimizi bundan Allah saklasn. Çünkü kedi, köpek, at ve baka hayvanlar gibi dört ayakllar ve kaplan, arlar, srtlan gibi yr-

disine

yaktrrsa,

hâli

tclar toprak olacak ve elim azaptan kurtulacaklardr.

te insann izzet ve erefini, zelil ve hakir oluunu bildin, örendinse kendini tanmann anahtar olduunu da anladn.

lay

tanmaya ne yolda

bir

Nefis bilgisinde bu kadar an-

Daha fazlas bu küçük ve ksa kitaba sdaha âlâsn bilici ve daha iyi hüküm vericidir.

yeterlidir.

maz. Allah

Allah'

ALLAH'I TANIMAK

ALLAH'I TANIMANIN ANAHTARI

KENDN

TANIMAKTIR -

Geçen Enbiya (Aleyhümussalâtü Vesselam) Hazretlerinin gökten inen kitaplarnda: "Nefsini tan ki, Rabbini tanyasn." buyrulmutur. Sonra haberlerde de öyle geli

mitir: "Kim nefsini (kendini) tanrsa Rabbini

Bu

sözler, insan

tanm

olur."

nefsinin tertemiz, saf, lekesiz, pastan

ayna olduuna bir delil, bir iarettir. nsan, her ne vakit o aynaya baksa Allahü Teâlâ'y orada, kendi nefsinde görürj Eer sen: Çok kimse var ki, nefsine bakar. Yaratldn, bir mahlûk_olduunu anlar, fakat gerisini bilemez! dersen, sen bil kijnefsi tanma bilgisinden Allah'janma bilgisine geçi ve onu delille anlay iki türlü olur: 1 uzak

]

bir

Birincisi:

ilimle

Çok anlalmaz, kapal, dolak

uraanlar,

nefsini

riyazet

yoldur.

ve perhizlerle

Onu,

megul

eden din adamlar, nakipler ve ileri gelen necip kiiler, hattâ eyhler bile anlamaktan âcizdirler. Nerede kald ki, zahiri ilimden bile yoksun olan, bilgisiz kiiler anlayabilsinler.r' ^kincisine gelince: Onu, akl ergin olan bir âmâ, iki gözü kör kii de idrak edebilir. Öyle açk seçik delildir. Öyle

varlndan Hâlikin varlsfatndan Yaradan'n sfatn bilir, anlar. Kendi

olunca, bilinmeli

n

ve kendi

ki,

insan kendi

ülkesine -yâni bedenine- sahip oluundan, tasarrufundan,

olduunu ve bu mülk bulunduunu anlar, Bunun açk-

Allahü Teâlâ'nn bütün âlemin sahibi

üzerinde nasl tasarrufta

1

HÜCCETÜ'L-ÎSLAM ÎMAM-I GAZAL

anmas

98

n

ne zaman ki, kendi varlnn izi ve alâmeti ve kendisinden haberi ve izi yokken kendi varln görüp bilseydi ve kendi yaradlna, hilkatine dikkatle baksayd, bilirdi ki, asl bir damla, bir katrecik sudandr. O zaman ne akl, ne de idrak ve anlay vard. Ne eti, ne kemii, ne de bulunuyordu. Nitekim yüce Allah, KelâmKadiminde öyle buyurmutur: "Gerçekten insan, var olup kendisinden söz edilir bir hale gelinceye kadar uzun bir zaman geçmitir. Çünkü biz insan kark meniden (dii erkek evlâdn domasna sebep olan sudan) yarattk. Böylece onun iitmesini saladk. (Ona kulak verdik.) Görmesini saladk. (Ona göz vernsan sûresi: 1 - 2). dik)" (Dehr öyledir:

ya



nsan, gerek kendi uzuvlarnn gözle görülür ksmna(meselâ el, ayak, dil ve azna) bir baksa, iç organlarn (meselâ cier, mide, dalak gibi ksmlarn) incelese her birinin bir türlü hikmetle yaratldn ve her birinin faydal bir ite bulunmak için hâlkedildiini görür. Bu organlarn her biri yerli yerinde ve en mükemmel ekilde, kemal haddinde halkolunmutur.Böylece insan bu halleri idrak etse bilir ki, yaradan her eyi yaratmaya, nasl dilerse, o ekilde yapmaya kadirdir. lminin ise, bütün yaratklarn görünür veya görünmez varln kemal derecede ihata ettiine hüküm verir. Her uzvunda, her organn en küçük parçasnda bile kudretinin bulunduunu anlar ve hikmetinin hükmünün her zerreye ilemi olduuna ahit olur.

yaradlnn

uzun uzun anlatlmasna, iç-d organlarnn kendisine olan faydalarnn çokluuna göz atsa Hâlikna, kendisini yaratana sevgi ve tazimi artar. Meselâ insan düünse ki, elleri bir eyi tutmaa, kapmaa, dümanlardan kurtulmaa yarasn diye ve bedenden ayr olarak -direk gibi- yaratlmtr. Hem de elleriBir insan,

bedeninin

ÖLÜM ve KIYAMET

99

beer parmak konulmutur.

ve ayaklarnn ucuna

nin

parmak sanki

saf

tutmu

gibidir.

Kimisi uzun, kimisi

Dört

ksa-

Tâ ki avuçladklar bir eyi el içinde birlikte tutsunlar. Ya ba parmak? O da onlarn karsnda ve onlara göre daha ksa, daha kuvvetlidir. O da dört parmaa yardmc olsun, bir eyi avuçlaynca, avuç içinde dier dört parma kardr.

sk sk tutsun diye. Dört boum yeri vardr. Baparmakta

dan destekleyerek üçer mafsal,

yaplmtr. Tâ

parmakta iki

mafsal

zaman bir kepçe, bir kevgir gibi olsunlar. Açldklar zaman da bir taba andrsnlar ve böylece faydalar meydana gelsin... nsann ön dileri, yiyecekleri kesmek ve parçalamak için önceden yaratlmtr. Yan dileri ise, yiyecekleri ezmek ve öütmek için yass klnmtr. Dil ise, yiyecekleri boaza atmak için

kak

gibi

ki,

birbirine eklendikleri

yaratlmtr.

Dilin

Çinenen lokmann üstüne su

altna da

bir

güç

verilmitir.

onu hamur eder. Yutmay ve midede sindirilmesini kolaylatrr. Sözün ksas, bütün organlarm düzeni en güzel bir biçimde ve terkibi en faydal biçimde yaratlmtr. Her biri gece gündüz ödevli klndklar hizmeti yaparlar. Ne durgun, isiz, tembeldir ne de uykudadrlar! Öyle ki, eer aklllarn aklfcf, âlimlerin bilgisi, hikmet sahiplerinin hikmeti bir yere toplansa ve dünya yaratlaldan beri düünüp dursalard, bu düzenden daha güzel, bu terkipten, bu karmdan daha faydal ve güdöker,

ban

bulamazlard. Meselâ, eer gözlertepesinde farz olunsa veya kulak ensede veya arkada, ensede veya parmaklar 6 tane veya 3 tane farz edilse, o belli olan zelini

az

kiilerce

bilinir ki, hiç

meydana gelmedii lilik,

birinde gibi

yukarda

bildirdiimiz faydalar

onlardaki ekil güzellii ve biçim-

mükemmellik de vücut bulamazd.

Eer

yalnzca, insann muhtaç olduu eylere bir kez baksan, neler neler görürsün. Meselâ insann yemek ye-

HÜCCETÜ'L-ÎSLAM MAM-I GAZAL mee,

100

giymee, oturulacak yerlere, yamur ve buluta, kokuya, scakla, souklua ihtiyac vardr. Elbisesi için ketene, o keteni bürmek için iplikçiye- çulhaya, dokuelbise

yucuya

araca ihtiyaçlar

rmc),

Bunlarn da nice nice sanata ve bulunur. Bunlar da demirci, ekip biçici (ta-

ihtiyaç görülür.

doramac,

ekmekçi, deri boyayc, deri sepileyici (debba) jibi ustalardr. Odun, demir ve kuruna da ihtiyaç vardr.fBu sanatkârlarn o araçlara ve araçlarn bu sanatkârlara hediye edilmesi gibi, her sanatn nasl meydana geldii düünülecek olursa, insan dehet içinde dülger,

Akln

kaybeder. Bu kadar aletlerin ve sanatlarn vücuda gelmesi yalnzca Allahü Teâlâ'nn lûtfundan ve rahkalr.

bolluundan ve inayetindendir.j Nitekim CenâbHak Kelâm- Kadîminden öyle buyurur; "Allah buyurdu ki: Ben dilediimi azaba uratrm. Fakat rahmetim her eyi kuatmtr." (Arâf Sûresi: 156). Hem de Allahü Teâlâ'nn metinin

J

yaratmas, bize göndermesi, bizi onlarn eriatine ve sevgisine sevketmesi de tüm ihsanlarndan ve efkatinnebileri

den güzel

Cenab- Allah öyle buyurur: "Benim rahmetim, gazabmdan daha akndr.." Resûlullah (S.A.V.) de öyle buyurmutur: "Cebir

örnek, güzel

bir

kokudur. Nitekim

nâb- Hak, kullarna kar yavrusuna süt veren analardan daha efkatlidir." Böylece bilindi ki, insan kendi varlndan, kendisini yaradann varln bilir. Vücudundaki parçalarn ve etrafnn uzun uzadya incelenip aratrlmasndan Allahü Teâlâ'nn yüce kudretini anlar. Kendi uzuvlarnn ne gibi faydalarda bulunduunu, terkibinin düzenini, ilim ve hikmetinin kavrayn anlar ve bilir ki, bu kadar lütuf, bu kadar ihsan balamas -hem de dilemeden ve güçlük çekmeden- insana kar olan rahmetinin bolluundandr. Öyleyse bunlara

tanmas, Mârifetullah'n aynas olabilir.

kavumu (Allah'

olan bir nefsin kendini

tanmann) anahtar ve

101

— RUHUN

ÖLÜM ve KIYAMET SIRLARINI AÇIKLAMAYA

Kendi vücudundan,

ZN YOKTUR

varlndan ve sfatlarndan

Allahü

Teâlâ'nn varln ve sfatlarn ksaca anlar gibi oldun. Öyleyse imdi Allahü Teâlâ'nn tenzihini, kutsalln da,senin kendi nefsinin misalinden idrak etmek, anlamak mümkündür.j Allahü Teâlâ, vehme (yâni kalbe ve zihne dilekten gayri arz olan kuku ve tereddüde) ve hayalde meydana gelen herhangi bir eye benzetilmekten, zamandan ve mekândan münezzehtir, tenzih edilmitir,

[Öyleyse sen

bil

ki,

uzaktr. O'nun tasarrufu her yerdedir. Tecellisi her mekândadr. O'nun bu türlü tenzihi, senin kendi nefsinde de

mümkündür. Meselâ

u

Ruh

ona

can diyoruz) vehim ve hayale girmekten münezzehtir. Say, ölçü, bölüm kabul etmez. Rengi ve ekli yoktur. Çünkü ekli ve rengi olsayd, gözle görülebilirdi, yahut vehme ve hayale girerdi, güzellii, kötülüü, azl ve çokluu, büyüü, küçüü olurdu.

b

Eer bir

kii sana:

Vermelisin: O,

Ruh

ilâhi bir

(ki,

biz

nedir? diye sorsa

emirdir

ki,

ona

u ceva-

kemiyeti ve keyfiyeti

says, nitelii) bilinmez ve bilinmekten de uzaktr. Ey aziz kii! Sen mademki bedeninin içindeki ruhunu bilmekten âcizsin, Allahü Teâlâ ki ruhlar ve cesetleri ve tüm eyay yaratmtr, bunlarn dnda olan ve onlarn cinsinden olmayan eyleri, sen nasl bilir, nasl anlarsn? Öyleyse yüce Allah' tenzih ve takdis etmek her eyden daha (miktar,

Meselâ ak ve sevgi, elem, tad, lezzet gibi varlklar vardr ama, kemiyyet ve keyfiyeti tasavvur bile edilmez. Eer: Bunlarn hakikati nedir? diye sorarsan, güç bir dilekte bulunmu olursun. Bunun gibi sen yeme, içme, iitme gibi gerçeklerin bilinmesini dilesen yine güç bir istekte bulunmu olursun. Nitekim gözün, önemlidir. Hatta vaciptir, gerektir.

t !

HÜCCETÜ'L-SLAM MAM-I GAZAL sesi anlamakta nasibi yoktur.

lamada

nasibi yoktur.

bir nasibi yoktur.

102

Kulan

da bir eyi bilip anBurnun da bilip anlamak zevkinde

Bunlar

gibi

akl

be

ve kudretle idrak edip bilinip örenilmesinde bir ile

duygu ile nasibi yoktur. Öyleyse ruh bedende var olup, beden de ruhun sahibi olduu halde ne keyfiyeti, ne de hakikati bilinir. Bunun gibi Allah da her varlkta ve bütün eyada mevcuttur. Hepsinin maliki ve sahibidir. Her eye hâkimdir. Ama örendiklerimizin

heyeti, hüviyeti

ve

nitelii bilinmi

olmaktan münezzehtir.

r

Ey aziz kii! Yüce Allah'n tenzihinde baka bir yön de udur: Ruh, bütün organlara (uzuvlara) geçer. Bütün bedende dolar. Beden batan baa ona uyar. Ve beden ksm ksm parçalanabilir. Ama ruhun parçalanmas mümkün deildir. Öyleyse Allahü Teâlâ ki, bütün varlklarda tecelli eder, bütün yaratklar onun emriyle varolmulardr. ;

Onun buyruu görünür.

ile

ayaktadrlar, bütün olularda

Ama buna ramen,

yapt

i-

mekân, bir durak yeri gösterilemez. Bir eyle kyaslanamaz, ölçülemez. Bir cihete nisbet olunmaktan münezzeh ve uzaktr.! Ey aziz kii! Cenâb- Allah'n tenzihi hakkndaki konu, ruhun srr açklanmaynca enine boyuna anlatlamaz. Hem de srrn ler

açklamaya eriatin

izni yoktur.

bir

Cenâb- Hakkn

emrettikle-

buyuran Hâtimül-Enbiyâ Muhammed Mustafa (S.A.V.) Hazretlerinin de bize yasaklad bir eye el uzatmamz câiz deildir. Fakat Fahr-i Âlem Sallallahü Teâlâ aleyhi ve sellem Hazretlerinin: ri

ile

nehyettiklerini halka tebli

— "Allahü Teâlâ Âdem'i buyurduu

kendi sûretinde yaratt!" diye

mânas da

ruhun srr ve mahiyeti kefedilinceye kadar açklanamaz. Yâni, ancak ruhun o srr her kiinin kendisi tarafndan kefedilince anlalabilir. sözlerinin

= ÖLÜM

103

ve

KIYAMET

YOKSUN OLAN

ALLAH'I TANIMAKTAN

YILDIZBAKANLAR •

Sen

ki,

bil

Padiahl, Padiahtan bakas

bilmez.

Teâlâ Hazretleri seni beden ülkesine Padiah etmeyip vücut (varlk) saltanatn ve sana örnek olsun diye bu ksa risaleyi vermeseydi sen o vehimlerden, o kukulu zandan ve ununla bununla kyastan, herhangi bir yolla bilinmekten uzak olan Padiah nice idrak ederdin? Nasl

Eer Allahü

anlardn? Öyleyse ükür ve hamd o balangc bilinmeyen, kadim olan, zevali olmayan o kerim varladr ki, seni, kendi var-

lnda rin

Padiah etmitir. Ve altna aldrmtr. [Senin

kayna

kendi beden ülkeni senin emkalbini Ar eylemitir. Cann

olan hayvanî ruhu srafil

klm, dima

Kürsî ey-

sana Levh-i Mahfuz eylemitir. Dima kubbesini ki, sinirlerin pnar, kuvvetlerin oca ve kaynadr, sana gökkubbe ve yldzlar yapt. Parmak, kalem ve mürekkebi, tabiat, mizaç, huyun asllar kldjSeni bütün yaratklardan daha erefli ve aziz eyledi. Bütün varln üzerine seni üstün kld. Ve sana emirde bulundu: Sakn kendi nefsinden, kendi beden ülkenden ve sultanlndan gafil olma. Çünkü gafil olursan, kendi Hâlikndan, senin rzkn verenden gafil olursun. Nitekim Resûlullah (S.A.V.) Efendimiz öyle buyurmutur: "Allahü Teâlâ Âdemi (insan) kendi sûreti üzere yaratt." lemitir.

Ve

hayalin hazinesini

u

Öyleyse:

SEMA,

AR VE KÜRSÎ'NN MELEKLERE

BALANTISI

— "Kendi örenmek ile

Allahü

nefsini^bil ki,

Rabbini bilesin". Ey

ilâhi

srlar

ite insann vücudundaki Padiahl Teâlâ'nn^padiahl arasnda olan büyük fark isteyen!

HÜCCETÜ'L-ÎSLAM MAM-I GAZAL anladk. Bundan da

sann

iki

— —

çkt: 1 Allah'n zât ve sfatlar

türlü bilgi ortaya

1

04

Biri in-

ile ilgisive kalbinin, nin ilmidir. Bu çok büyük ilimdir. Anlalmas, idraki zordur. Biri de insann nefÇok uzatlabilir, bu kitaba smaz.;2

nefsinin



sinin melâikeyle olan

balantsnn

bilgisidir.

kimisinin kimisine irtibat ilmidir. Semalar,

Ve meleklerin

Ar

ve Kürsî'nin

melâikeye balants ve birbirine irtibat ilmidir.' Bu da, mübarek ve uzun bir ilimdir. Bu iaretten maksadmz gafil kimselere kendi vücudundan (varlndan) haber vermek, Allah'n yüceliini ve kudretinin ululuunu bildirmektir. Her kimselere, kendisinin ne yolda gafil eye kzan o olup kendini yaradann mârifetinden ve Allahü Teâlâ'nn mübarek yüzünü görmekten nasl mahrum olduunu hatrlatmaktr. Sen bil ki, Hazret-i Allah'n cemâlinin, insann idrak ettii ile iin aslnda nice olduu arasnda gayet büyük fark ve uzaklk vardr.

akn

Mârifetullah'tan

mahrum

olan o biçâre yldzbakanlar

(müneccimler) v^hekimler, her ii yldzlara ve eyann takarncaya benzerler ki, kâbiatna isnat ederler. Bunlar üstünde kalemi yürürken görüp resim meydana gelince

u

t

sr kefetmi

Bu ilerin hakikatini bildim, anladm ki, resimler kalemden meydana geliyormu! der. Bir baka karnca da dikkatle bakar, kalemin hareketinin kendisinden olmadn, parmaklarn emriyle yürütüldüünü görür. Önceki karncaya: Sen yanlmsn! der. Gerçek hâli anlamamsn. Sen yaplan ii, kalemin harebüyük

ketini

bir

gibi sevinir:

sanmsn. Oysa böyle deildir. parmandr. Kalem, parman emri-

kendisinden geliyor

Kaleme bütün sahip ne teslim olmu, onun iradesine boyun emitir. karnca yldzbakanlarn misalidir. Bunlar, bütün i hareketlerin tasarrufunu kendileri lar,

yldzlara

te (fiil)

balarlar. Bilmezler

bu ve ki,

de hata ilemekte, yanlmaktadrlar. Çünkü yldz-

meleklerin elinde onlara

ba

emilerdir. Melâike

ise

ÖLÜM ve KIYAMET

105 Allahü Teâlâ'dan emir

almadkça

hiç bir

ey

yapamazlar.

Nitekim cisimler âleminde tabiiyecilerin ve yldzbakanlarn

düünce ve

görülerine

aykr

bir

ekil ortaya çkmaktadr.

Ruhlar âleminde dolaanlar arasnda da ihtilâf, ayrlk ve çeitlilikler vardr. Kimileri vardr ki, melekût âlemine

ayak basarken kendilerine ki

hiç bir

ey açlmaz, geri geri es-

yerlerine dönerler. Ruhlar âlemine yücelemezler. Kimile-

Onlarn da seyri, hareketi birbirine uymaz. Çeit çeittir. Çünkü melekût âleminde nice bin nurdan perdeler vardr. Her bir ruh, bulunduu dairenin perdesi ile çevrili ve örtülüdür. Kimisi bir nur gibi, bir inci gibi dolar. Ama kimileri aydnlk bir dolunay gibi parlaklk içinde seyreder. Kimileri de vardr ki, cihan aydnlari

ise melekler

tan

güne

âlemine

gibi

eriirler.

seyrederler. Kimisine ise melekût âlemi

batan baa açlr. Nitekim Allahü Teâlâ, Kelâm- erifinde öyle buyurur: "Biz böylece brahim'e göklerin ve yerin melekûtunu (melikliinin nasl ve nice olduunu) gösterdik." (En'am Sûresi: 75). Nitekim Hazret-i brahim'in azndan yüce Kur'an- Kerîm öyle buyurur: "Ben tek Allah'a inandm. Yüzümü dosdoru ve kesin bir inançla göklerin ve yerin yaratcsna çevirdim." (En'am Sûresi: 79). Bu yolda Resûl (S.A.V.) Efendimiz de öyle buyurdu: "Gerçektir ki, Allah için nurdan yetmi perde vardr. Eer onlar açacak olursa, güzellii bütün ona bakanlar yakar." Ama biçâre Tabiatçlar, her eyi tabiatn yaptnda inat etmektedirler. Derler ki: Eer tabiatn araya girmesi olmasayd tp ilmi, hekimlik, batl olurdu. te, yalnz bu dorudur. Çünkü hastalarn ilâcnn aranmasna eriat izin veremezdi. Yalnz tabiatçlar unda hata ettiler ki, görmelerini zayflatp eek gibi yüklerini o durakta braktlar. Bilmediler ki, tabiat, huy da Allahü Teâlâ'nn kudretli basks altndadr ve eek ise ayakta sra bekleyen, hizmetkârlardan

an

aalk

HÜCCETÜ'L-ÎSLAM MAM-I GAZAL birisidir.

Astrolog (yldzbakanlar)

k

106

öyle demitir:

yldzdr. Dünyaya scaklk, verir. d gündüz ve gece ayrm olmazd.

Güne bir

Eer güne olmasay-

buday, arpa meydana gelir. Ay da bir ylBitkiler,

günein etkisiyle dzdr. Eer ay da olmasayd eriattan gibi taneliler,

lar

yaplmaz,

ödevler!.

ni

nice iltöer, buyrukgeri kalrd. Meselâ Oruç, Hac, Zekât gibi di-

O zaman da hafta (yedi gün), ay

(otuz gün), yl belli olmazda, Rüzgârlar, yemiler, güzel kokular, çeit çeit renkler onun sebebi ile meydana gelir.

Güne scak

ve kurudur. Ay ise souk ve yatr. Zuhal (Satürn) gezegeni ise souk ve kurudur. Zühre (Venüs) yldz ise scak ve yatr. Yldzbakanlar (astrologlar) bu sözlerinde

doru

söylüyorlar.

Ama

u

anda yanlmaktadrlar

bütün iler, hareketleri

yapann yldzlar olduunu söylerler. Halbuki yldzlar, Allahü Teâlâ'nn buyruu altndadrlar. Onlar, bunu düünemez, idrak edemezler. Nitekim, Allahü Teâlâ, Kelâm- erifinde öyle buyurur: "Güne, ay ve yldzlar O'nun buyruuna itaat ederler." (Araf Sûresi: 54). Yâni güne, ay ve yldzlarn kendi burçlarnda seyirki,

hesapldr. Güne, ay ve yldzlar Allahü Teâlâ'nn emrine uyarlar ve bir i yaparlar. Verilen buyruu yerine geti-

leri

Kendilerinden, kendi katlarndan i yapc deildirler, aksine onlar, i ilemek için tutulan içilerdir. Hattâ bu ile rirler.

bu ile ödevlenmi olan (müekkil) melekler tarafndan i yaptrlmaa tutulmu içilerdir. Nitekim sinirler de insan organlarn harekete getirmekte dimadaki hayal gücü tarafndan kullanlmaktadrlar. Yldzlar da yakn içiâmil olan,

Makbuller arasndadrlar. Ancak dört unsur gibi faal sfatta (i yapc görünüte) olanlardan deildirler. Çünkü o dört unsur, Allah'a en yakn vazifelilerdendir. Yalerdendir.

zda

kalemin, emir

ald

ele

yakn olduu

gibi.

ÖLÜM ve KIYAMET

107

BR FL HKÂYES ÖRNE Astrologun (yldzbakann) ve tabiatçlarm aralarndaki

aykrlk udur:

ehre

Bir

fil,

kendisini

görmemi ve

bilmeyen

bir

anlamaya çalsalar kimisi srtna, kimisi ayana, kimisi h^ortumuna ve kimisi kuyruuna el sürse, filden ayrlnca bir kimse onlara dese ki: Fil nasl bir hayvandr, onu nasl gördünüz?. Fil nedir bildiniz mi? diye sorsa onlarn her biri türlü cevap gelse o ehrin

körleri

toplanp o

fili

bilip

der ki: fil bir yass tahtaya benzer! Biri de: Fil bir diree benzer! der. Sözün ksas her kör kii, el sürdüorgann vasfnn nice olduunu söyler. Hepsi de o uzuvlar doru söylemilerdir, ama o hayvann tuttuklar bir uzvuna: Tamam, fil ite budur, dedjkleri için hata etmilerdir. Bunun gibi yldzbakanlarn vejtabiiyecilerin: Bütün ilerde yldzlarn hükmü vardr! demeleri yanlmtr. CenâbHak kâinatta ne varsa hepsinin, kendisinin hükmü altnda olduunu Kur'ân- Kerim'inde öyle buyurmutur: "O Allah ki, göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur." (bra-

verirler. Biri

ü

him Sûresi:

2),

MHNET SANDII EYLER SEVG VE LÜTUF

KULLARIN BELÂ VE

YÜCE ALLAH'IN

KEMENTLERDR saray kurmak istemektedir. O sarayda kendi baveziri için bir özel daire yapacaktr. O dairenin çevresinde de on iki odal bir avlu olsun. Bir

Padiah düün

ki,

bir

yapm

Her odada vezirin bir naibi (vekili) otursun. Ama vezir ne buyurursa onun buyruundan dar çkmasnlar. Burçlarn

HÜCCETÜ'L-SLAM MAM-I GAZAL

108

kaplarnda yedi atl nakip (yardmc) dursun. Bunlar her zaman hizmete hazr olsunlar. Tâ ki, Padiahtan, vezirden ne hüküm ve ferman gelirse onlar da emredilenleri saray dnda yerine getirsinler. Dört de yaya nakip konulsun ki, onlar da ellerinde kement tutsunlar ve Padiahn buyruu ile halkn kimisini balasn, saraya götürsün, kimisini de saraydan reddedip uzaklatrsnlar.

te

bu temsile göre Ar, has oda

kamdr.

Vezir de

gibidir

yakn meleklerdendir

ki,

ki,

vezirin

ma-

Allahü Teâlâ'nn

onlarn elindedir. Birinci semâ, orada on iki burç vardr. O burçlarn her

izniyle âlemlerin tasarrufu

avluya benzer

ki,

melek bulunur. O atl nakipler ki, bunlar yedi gezegen yldzdr, o melekler onlar kullanrlar. Yedi gezegen o burçlarn kaplarn dolap hizmetlerini yaparlar. Dört unsur ki, yaya (piyade) nakiplerdir, bunlar da su, toprak, ate ve rüzgârdr. Kendi bulunduklar yerden hareket etmezler. Scaklk, yalk, kuruluk ve soukluk da dört kement örneidir ki, bunlarn ellerindedir. Nasl ki, bir kiinin halinde deiiklik olursa, gam ve keder o kiiyi kaplar. Dünya nimetleri o kiiye ho gelmez. Yaamaktan usanr. Dünyadan el çeker. O zaman hekim der ki: Buna sevda hastal ârz olmutur. Mâlihulya illetine tutulmutur. Bu kimseye ilâç olarak kaynatlm kimyon suyu, hindibâ kabuu urubu verilmelidir. Ama tabiatçya gelince, o da der ki: Bunun hastal udur. Tabiatn kuruluu artm ve yaüstün gelmitir. Bu da diman kaplamtr. Tabiatinin kuru olmasna sebep de havasdr. Bahar gelip ya hava üstün gelmeyince buna hiç bir ey ilâç olmaz. Yldzbakan ise öyle der: Bu kii sevda hastalna tutulmutur. Ve sevda hastal, Utarit (Merkür) yldz ile Merih (Mars) birinde bir

l

yldz arasnda

k

kavgalar

meydana gelmekle

olur. Utarit,

Zühre ile Müteri yldzlar bir araya gelmeyince, yani üçüzleme olmaynca bu karasevdalnn hali iyilik bulamaz.

109

=

ÖLÜM ve KIYAMET

hepsinin (hekimin, tabiatçnn, yldzbakann) sözü dorudur. Çünkü her biri akl erdii kadar inançla söylerler. Nitekim Allahü Teâlâ öyle buyurur: "te onla-

Ey

aziz! Bil

ki,

eritii derece ancak bu kadardr/' (Necm Sûresi: 30). Ama, bunun gerçek sebebi udur kijbir kimse ne zaman mutlulua yüz tutarsa ve ilâhî kuvvet onu doru

rn

bilgilerinin

ona iki güçlü nakip havale buyurur ki, biri Utarit (Merkür), biri de Mars (Merih) yldzlardr. Onlar da naipleri olan yaya unsurlarna: Kuruluk kemendini bir kiinin boynuna takp bana ve dimana yerletirin! der.J

yola

koymak

isterse

Onu böylece dünya

lezzetlerinden usandrrlar.

Gam ve

vurup Allah'n huzuruna gönderirler. Ve bu halleri bu yolda anlamak, idrak etmek, ne tpla, ne yldzlar ilmi ile, ne de tabiatla meydana gelir. Ancak nebilikle ve nübüvvet ilmiyle meydana ge-

tasa krbaçlariyle, irade

lir.

Nebiler,

(dilek) dizginine

memleketin dört

bir çevresini, nakipleri,

onlara

hizmet edenleri kuatp çevirmilerdir. Onlar: Her ey için yaratlmtr? Yaratlanlar kimin buyruunu tutarlar? nsan neye davet ederler ve nelerden yasaklarlar? te bunlarn hepsini bilmilerdir. mdi, halk aklnn yettii kadar söyler,

memleketin padiahnn, vezir ve nakiplerinin srrndan haberleri yoktur. Belki deÂllahü Teâlâ Hazretleri, kendi sevdii kulcazlarn, kimini mihnet ve belâ ile, kimini hastalkla, kimini kara sevdaya tutarak yüce divanna çave: Ey kullarm, der! Sizin belâ ve mihnet sandnz

ama

rr

ey, benim sevgimin, lutfumun kemendidir. Ben sevdiim kullarm onlarla, kendi yüce honutluuma ve Cennetime

çarrm/]

HÜCCETÜ'L-ÎSLAM MAM I GAZAL

110

MÂRFETULLAHIN TOPLANDII DÖRT KELME r J

O

dört ilâhi kelime

1



de udur:

Sübhanallahi (Allah, noksan sfatlardan münez-

zeh, kemâl sfatlariyle muttasftr.)

— Vel-hamdülillâhi (Övgü, Allah'a mahsustur.) 3 — Velâ (Allah'dan baka 4 — Vallahü Ekber en büyüktür.) n 2

ilâhe illâllahü

ilâh yoktur.)

(Allah,

mdi bu dört kelimenin anlam nedir? Onu bilmelisin. Sen bil ki, bu dört kelime, halkn dilinde çok söylenir, ama mânasnn ne olduunu idrak edemezler. Bu dört kelime görünüte çok ksadr, arada toplayan 1

1

mek

baka

lâkin Marifetullah

bunun kadar

bir

kelimeler yoktur.

— Sübhanallahi kelimesinin mânasn istediini anlarsan

Hakk'n

bilir

ve ne de-

de anlarsn. Eer anladnsa, Sübhanallahi

tenzihini

bundan kendi ruhunun tenzihini kelimesinin mâna ve maksadn bildinse, böylece kendi ruhunun sultanlndan Allahü Teâlâ'nn sultanln anladn demektir. Çünkü dünyada her ey O'nun kudret elindedir, O'na itaat etmilerdir. Allah'n görünen ve görünmeyen nimetlerine ne snr vardr, ne de say! Sen bütün bunlarn Allah'tan olduunu !

bildinse:

2

— Elhamdülillahi kelimesinin de mânasn ve ne de-

mek istediini anladn

demektir. Bütün nimetler, Allah'ndr.

Bakasna hamdetmek, ükr etmek ^Mademki bütün

eyann

câiz deildir.

1

O'nun tarafndan yaratldn ve O'nun bütün varla hükmettiini, O'nun iradesi olma-

=

111

ynca 3

ÖLÜM ve KIYAMET

hiç bir

eyin hareket gücü

— Lâitâhe

illâllah

olmadn

kelimesinin

örendin:

mânasn tamamiyle ö-

rendin demektir] imdi:

4—-Allahu

Ekber kelimesinin mânasn uzun uzun anlmaaya sra gelmi bulunuyor. Öyleyse kulak ver, dinle. imdiye kadar zikredilen kelimelerden Allahü Teâlâ'nn yüceliini idrak edebileceini sanma. Çünkü O'nun yücelii insann aklna ve anlayna gelebilmekten çok uzaktr, Hem de Allahu ekber kelimesinin mânasn: Allahü Teâlâ [

baka eylerden daha

büyüktür, yücedir! diye

düünmek,

etmek yanltr. Çünkü böyle bir mâna vermekle, sanki Allahü Teâlâ'dan daha yüce eyler varm gibi bir mâna çkar. Ama Allahü Teâlâ her eyden daha yücedir. itikat

ALLAH'A KULLUK, NSANIN

SAADETNN

DELLDR "Göün

ve yerin ve ikisi arasndakilerin hâkimiye-, n (Mâide Sûti Allah'ndr. En sonra dönü O'na, Allah'adr. resi: 18). Her insann dünyadaki ameli, evet, Allah'a arzojadr:

lunacaktr. [Bir kii olursa ii her

ki,

onun

dem onunla

ileri

ise,

arasnda tam

bir

ilgi,

bir

kiinin elinde

daima onunlr^a ve o kiinin

duymâlidr. O zaman sürekli bir kardelik ve sevgi

yannda olmaldr. Daima ona ikisinin

baka

ihtiyaç

doar. Bir kiinin bir kiiye sevgisi olursa o kiinin saadeti, mutluluu da onunla olur. Çünkü bir kii kimi severse onun yüzünden vetonun müahedesinden daha lezzetli ve tatl bir ey yokturJSen böylece bil ki, Allah sevgisi insann kalbinde galip olmazsa ve Allah' zikretmesi daim deilse, Allah muhabbeti de o kalbte galip olmaz, çünkü bir kii bir kiiyi sevse onu çok anar, çok anmaktan da muhabbet, sevgi fazlalarJ Bundan ötürüdür ki, Allahü Teâlâ, Hazret-i Dâ-

j

HÜCCETÜ'L-ÎSLAM ÎMAM-I GAZAL

112

vud'a öyle. nida etmitir: "Ey Dâvud! Senin çaren benim. Senin iin ancak benimle tamamlanr. Bir dem bile benim zikrimden uzak kalma."

Öyleyse sana çare olan, yardmc bulunan zatn daima yannda bulun/Bir an bile onu anmaktan uzak kalma. Bu zamanda Allah'n zikri de kalbine galip gelir ki, bu ise ibadette daim olmaktr. Ancak zikrin kalbe galebesi için arzu ve ehvet ilikilerinden kalbin korunmas da gereklidir. Bu ise günahlardan el çekmekle gerçekleir. I

;

Çünkü isyandan saknmak gönül feragatine

det de ne kadar fazla olursa, Allah'n

sebep

Bunlarn

olur.

ikisi

de

zikrini

delildir, iba-

çoaltmaya

Allah sevgisine sebeptir

ki,

i-

tohumu da budur? Nitekim Allahü Teâlâ öyle

te saadetin

buyurur: "Gerçektir

ve Rabbinin

adn

ki,

kendini (kötü huylardan) temizleyen

zikrederek

yardm eden

kurtulacaktr."

Sen bil ki, bütün ameller mutlaka ibadet Ancak eriata uygun olan amel ibadet olur.

(Alâ Sûresi: 15).

saylmayabilir.

ehvetlerin, cinsi duygularn, fazla isteklerin de bütün bütün kesilmesinin yolu yoktur. Çünkü yemeden ve içmeden kesilince

beden

kesilirse, evlât

üremesi de

seçim yaplmal. tür.

Çünkü

hel A âk olur.

Eer

kesilir.

O halde ikisi

Ama kii kendisini

nefis dolaysiyle

böyle olunca insann

hak

erkek-kadn çiftlemesi

arasnda bir denetleyemez. Bu güç-

örtülür,

bâtla meyledilir.

bakasna uymas

gerekir

ki,

onlar

da Peygamberlerdir.' Çünkü Peygamberler, Hak Teâlâ tarafndan islâh olunup doru yolu bulmulardr. Ve ALLAH'n buyruklarn tebli ve her türlü hali belirtmek için gönderilmilerdir. Herkesin eriat snrlar içinde, Tarikat hükümlerinde onlara uymas gerektir. Bu suretle saadete eriilir. Ölüm tehlikelerinden kurtulmu olunur. Hak Teâlâ bu yolda öyle buyurmutur: "Kim Allah'n snrn aarsa, ancak kendi nefsine zulüm etmi olur." (Talâk Sûresi: 1).



DÜNYAYI TANIMAK

DÜNYA,

ÂHRET DURAKLARINDAN

BRDR

| I

Dünya, âhiret duraklarndan bir duraktr. Bu menzilde yürüyen kimselere ise bir din yoludur. Dünya dura çöller /

içinde i

kurulmu

Allah'n

yakn

bir

süslü pazar

olan konuklar

larn orada hazrlar ve Hazret-i Allah'a

yeri, bir

çardr ki,

rzklarn orada

Hazret-

bulur,

ilerini oradatekmil ederler.

gamsz, tasasz, hüzünsüz

çadr-

Ordan

giderler?

Sen bil ki, ölümden önce yaanan yere dünya denir ki, bir gün yok olacaktr. Ölümden sonraki süresiz yaaya da ahiret denir ki, ite o yer bâkîdir, daimîdir. Dünya'ya gelmekten maksat, âhirette rzk toplamak, bilgi ve taat ticareti, al verii yapmaktr. Çünkü insan yaratlnn balangcnda amellerden noksan ve mükemmellikten uzak halk olunmutur. Lâkin yüce bilgi edinmee ve saadete ermee kabiliyetli klnmtr. Tâ ki, cismânî âlemde iken ruhânî âlemi görsün, nereden geldiini, ne hizmet için geldiini ve tezce, uzun süre kalmadan gideceini anlasn ve

ona göre hazrlansn.

[nsann

eer

saadeti

ki,

Allahü Teâlâ'nn cemâlini görmektir,

gözü açlmazsa insana bu lütuf nasip olmaz. Gözün ve görme gücünün açlmas ise ancak Allah'n yarat sanatna ibretle bakp Allah'n kudretini anlamakla olur. Allah'n eserlerine bakmak dafce duygu ile olur. Be duygu, Allah bilgisinin anahtardr. "Bunlarn da i görmelebasiret

HÜCCETÜ'L-SLAM MAM-I GAZAL ayakta durabilmeleri, ancak bedenle

ri,

den de

birbirine

zd

dört

114

mümkündür Be-

parçadan halk olunmutur

ki,

bu-

nu idrak eden kimseler, vücut çatsnn fâni olduunu anlamal, bu yok olacak dünyadan kaçmal, O ebedî, bakî dünyada, o dâimî kalnacak karar evinde yer tutmaya ça-

lmal.

KALBN

MÂRFETULLAH VE MUHABBETULLAHTIR GIDASI

nsann dünyada

iki

eye

ihtiyac vardr:

.

helâk olmaktan (manevî ölümden) saklayp onun gdasn elde etmek ihtiyacdr. Kalbin gdas ise Mârlfetullah (Allah bilgisi) ve Muhabbetullah (Allah sev1- Birisi kalbi

Çünkü herhangi bir kimsenin tabiat neye meylediyorsa muhabbeti ona göre olur. Nitekim önce zikredilmiti. Kalbin ölümü ise Masivallah denilen, yüce Allah'tan baka gisi)dir.

eylerin muhabbetini artrarak Allah sevgisini örtmedir. Allah hepimizi bu halden korusun,

r

.

(2-

nin

nsann dünyada muhtaç olduu

saln korumak ve ona gereken

Çünkü Beden

kalb (ruh), ancak

ikinci

ey de

bede-

riâyeti göstermektir.

beden denen kalpla gün sürer. kalbin bineidirjMeselâ deve, haclarn binei oldugibi. Hac kendisinfKâbe-i Muazzama'ya selâmetle götürebilmesi için ona ot ve su vermek, gdasna ihtimam göstermek mecburiyetindedir. Çünkü onun üstüne binecek, hac farizasn, ibadet al veriini yapacak, yolculuunda huzur içinde olacaktr. Ama devenin de bakm yeteri kadar olmaldr. Ne çok, ne de az. Çünkü binicisi olan hac, gece ve gündüz kendisini devenin hizmetine verirse ve bütün sermayesini devenin otuna harcederse menzili

u

ÖLÜM ve KIYAMET

115

olan Kâbe'ye varamaz. Haclar kafilesinden ayr kalr. Pa-

raszlktan

manlk

Hac yolculuunda da ziyan Zarar da sonsuz olur.

iflâs

duyar.

eder.

eder.

Pi-

Eer varn younu,

gününü gecesini bedenin bakmna ve bu kalb korumaya sarfeyler ve ömür sermayesini yeme-içmeye ayrrsa, saadet menziline (mutluluk durana) eriemez. O zaman da hasret çöllerinde alar durur. Babo, taat sermayesinden yoksun, çrlçplak ve ettii ilere piman bir durumda kalr.

nsan da

böyledir.

bu hale düünce bedenin dünyada üç vardr: Bunlar da: 1-

Yemek yeme, su

eye

ihtiyac

içme.

2- Giyim. 3- Oturulup

barnlacak

yer.

beden bu üç eyin aracl ile tehlikelerden ve ölümden, yok olmaktan kurtulur. Ama bedenin beslenmesi de haddini aacak olursa beden helâke yüz tutar. Ruhun ise, aksine, gdas ne kadar çok olursa içi o kadar güzel ve o kadar güçlü olur. Allahü Teâlâ Hazretleri yemek, içmek, giyim-kuam ihtiyac için ehveti memur etti. Tâ ki, beden binei açlktan, scaktan ve souktan helâk olmasn.

te

sal

ar

de yeterli miktara kanaat etmezse o zaman o beden binei ömrünü sadece yeme, içmekle geçirmek ister. Bu yola düünce Hak Teâlâ nefse Lâkin ehvette

akl

yardmc

diye.

ki,

ehvet

baka Allah'n

haddi

amasn, azmasn gönderdii eri-

maksad da ehvetin hudutlarn

tayin etmektir.

ehvet yaratlta mitir.



elçileri diliyle

Akldan

atlarn

etti.

gider

Bunun

için

verilmi, akl ve eriat ise sonradan gel-

daha güçlüdür] Fakat akl ve nefs eri-

HÜCCETÜ'L-SLAM ÎMAM-I GAZAL atn hükmüne lahü Teâlâ'nn

anda

girdikleri lutfu

ve

ikisinin

hükmü üstün

yurduu

yardma

gibi

gelir. Al-

hidayeti:

Benim rahmetim gazabmdan daha

-

116

fazladr! diye bu-

eriir.

Ayrca Cenâb- Hak, Peygamberler vastasiyle eriatlar gönderdi. Böylece akla kuvvet verdi. Nefis ve ehvet haddi aamadlar. Cana ne miktar güç gerekiyorsa akl ona kanaat ettirdi. Dünyaya gelmekten murat nedir?. te bunu anlayp günlerin ona göre sarfedilmesini salad.

TERAKK ETTREN ÜÇ EY: HAYVAN, NEBAT, MÂDEN DÜNYAYI

r Bütün dünyada görülen oluma ve gelime üç rinde toplanmtr. Onlar da: 1-

ey üze-

Hayvan,

2- Bitki (Nebat), 3- Madendir.

Bunlara Mevâlid-i selâse (üç varlk) denir.

Hayvanlarn kimisi yenilmek, ekip biçme ilerinde kullanlmak Bitkiler

canllarn

de erzak

için

yaamas

için

kimisi binilmek, kimisi için

(insanlara

eylerdir

ki,

ile

bir

zaman

urar.

yaratlmtr.

rzk

için

için),

bütün öteki

gümü, bakr ve

yine insanlarn geçimi,

ratlmlardr. Bu üç varlk

bedende

de

yaratlmtr.

Madenlere gelince: Bunlar altn, gibi

]

kayna

yaamas

demir

için

ya-

vastasiyle insan ruhu,

karar klar, âhiret

aznn

hazrl-

ÖLÜM ve KIYAMET

117

dünyaya geldiini unutur, geri gideceelde etmeden geri gitini anmaz. Hem de ahiret mesinden pimanlk getireceini de bilmez. Dünya muhabbetine, mal toplama hevesine düer. Bu sevgilerden ötürü insanlar, birbirleriyle kavga ederek vakit geçirirler. Bu sebeple kalbi öldüren, kör eden, gözünü kapayan nice sFakat insan

azn

o kiilerin içinde

fatlar

hrs,

niçin

dümanlk gibi

Bunlar

belirir.

cimrilik,

kskançlk,

eylerdir. Kalb de bir hizmet

için geldi-

ini unutur. Bütün yardm ve himmetini dünya bozukluunu yeniden onarmaya harcar. Nitekim dünyada üç asla ihtiyaç vardr: 1-

Kut (yiyecek),

2- Giyecek, 3-

Konut (barnacak, oturulacak

Sanatla 1-

uraan

kiiler

de

yer).

üçtür:

Çulhalk (dokumaclk),

2- Ekincilik, 3-

Mimarlk (konut yapma).

tamamlaycdr. Meselâ çul(iplikçi) tamamlar. Terzi, dokunan tam giyim Boyac ise, elbiseye süs, ziynet verir. Bu sa-

Öteki sanatlarsa bu üç ii

hal,

eirici

haline

getirir.

natçlar da oduna, demire ve boyaya muhtaçtrlar. Bunlarn da nice nice araçlara ihtiyaçlar vardr. Bundan ötürü, bir

tek insann bütün bu sanatlar

yapmas mümkün

olma-

d. Allahü Teâlâ'n^n iradesiyle kimisi tek sanata, kimisi sanata seçildi. Böylece bütün insanlar birbirine muhtaç

iki

ol-

du. _

..-

Ama

insann nefsine

cimrilik, pintilik,

tün gelince, kimi kiiler kimisinin ilerini

hrs ve tamah üsgörmeyerek ihtiya-

8

HÜCCETÜ'L-SLAM MAM-I GAZAL

cn

defetmedi. Aralarnda

dümanlk,

'

11

kincilik

bagösterdi.

Her kii kendi hakkna raz olmad. Bir bakasnn malna, rzna kasteyleyip saldrd. Bu sebepten insanlara üç sfat

daha

gerekti:

1- Politika (siyaset),

2-

Hükümranlk (bakasna hükmetme,

saltanat sür-

me), 3- Birisi

de hükümettir.

ona (eriat kanunu)

te,

Dinî ilerde bir

de

Fkh vardr ki,

denir.

meskenet içindeki insanlar da bu sebeplerin, bu ihtiyaçlarn arasna dütü. Ömürlerini bunlar elde etmee harcad. Kendilerini pimanla urattlar. Bu kiiler, o haclara benzerler ki, Kâbe yolunda gece gündüz devesini beslemekle vakit geçirmi, sonra da kafileden ayrlzavall,

m, tenha bir yerde ölüp gitmi, helâk olmutur. O

dünyann gerçeini ve Yaadklar dünyann âhiret seva-

deveci gibi kimi insanlar da

günahlarn

bilemediler.

bnn

biçilecei tarlas

ekilip

olduunu, (Mezraa-i

bulunduunu anlayamadlar. Aksine ütün

Âhiret)

gayretlerini dün-

yaya harcadlar.

üphe yok danm, sihre,

ki,

bütün o kiiler, dünya al-veriinde

al-

uram

büyüye kiilerdir. Nitekim ResûlulEfendimiz öyle buyurmutur:

lah

Dünya, Hârut ve Mâruftan daha da büyük yücü ve sihirbazdr, siz ondan kaçnnz. -

bir

bü-

Mademki dünyann Sehhare (büyücü kadn, cad), Mekkâre (hileci yosma) ve Gaddare (gadredici aüfte) ol-

duunu

örendin, imdi, sihir ve gaddarlk ne yolda onu anlatmaya sra geldi.

olur;

ÖLÜM ve KIYAMET

119

DÜNYA BR CADI KADINDIR, DAMA NSANIN YANINDADIR örnei bir cad kadndr. Bir sihirbaz güzeldirki, daima senin yannda kendisini gösterir. Senin yannda oturur, sejde karar klar. Oysa senden daima bir eyf Dünyann

kapmaktadr. Güzel sfatlarn azar azar silmektedir. Ama senin bu kapmalardan haberin yoktur. Bilmezsin. Gölgeye baksan o daima hareketsiz, durgun gibi görünür. Oysa hep hareket halindedir; devaml ya ksalmakta ya da ler

uzamaktadr."^

te

böyle ömür de

bir bir

akar su

gibi hiç

durmadan

akar gider. Sense onu duruyor sanrsn. Onunla birlikte olmak, ayn yerde karar tutmak istersin. te dünyann misali

böyledir.

Dünya öyle bir büyücüdür

ki,

sana dostluk gösterir, sev-

âk

ettirir. Kalbini muhabbetler sunar, tâ seni kendine kendine meylettirince de senden yüzünü çevirerek seni öl-

gi,

dürmeye

niyetlenir.

Dünyaya

ikinci misal:

te

dünyann

yine bir

örnei

budur ki, o bir koca karya benzer. Halk güzelliine, süsüne ve sevgisine balar. Sonra da: -

Buyur, evimize gidelim! der.

Hulûslar çakar. Evine götürürya-kendisine

iyi evde öldürür.

sâ -

âk ettii

]

aleyhisselâm da

Ben dünyay yal

öyle buyurmutur: bir

kadn eklinde gördüm. Ona:

ki-

HÜCCETÜ'L-SLAM MAM-I GAZAL -

imdiye kadar kaç

-

Says

-

Onlar öldüler mi? Yoksa seni

yok! dedi.

120

erkekle çiftletin? diye sordum.

.

boadlar

m?

diye sor-

dum. -

Yok,

boamadlar. Ben

hepsini

boazladm!

dedi.

Senin onlar öldürdüün alacak ey deildir. O ahki, senin bu ilediin ileri görürler de ibret maklara almazlar, yine de candan ve gönülden sana balanr, sana meylederler ve seni severler, dedim. -

alr

Dünyaya üçüncü misal: Dünyadan daha

bir

baka

örnek

verelim.

Dünya

u

hileci

kadndr

lâsn, mihnetlerini ise hiller (bilgisizler), bu

ki,

dgörünüünü

bu güzellik altnda

süsler, be-

Cagörünüe bakp gurura kaplsn ve

saklar,

d

gizler.

dünya bir cadaloz kadn gibidir ki, boyuna güzel elbiseler, göz alc entariler ve ipekli kumalar giyinir. Bana çok güzel çaraf örtünür. Dilei, kendisine uzaktan bakan, süslerini süzen her kiiyi kendisine meftun kalsnlar

kendisine

âk

etmektir.

ister.

Vakta

eder, onunla çiftlemek ister,

Evet,

o kiiyi kendisine

ki,

bandan

süslerini,

âk

srtndan

âk bunlar görür, aknla urar,

çkarr, ite o zaman o ebedî pimanlk duyar, j

Nitekim haberde bildirilmitir

y

kara yüzlü

lerdir.

Gök

bir

ki,

âhiret

kadn eklinde maher

gözlü,

sarkk dudakl,

gününde dünya-

yerine götürecek-

çirkin yüzlüdür.

Maher

halk onu görünce: -Allah korusun, derler, bu ne biçîm çirkin, yürei tiksindiren,

aalk kimsedir

ki,

yüzü ruha azap vermektedir.

ÖLÜM ve KIYAMET

121

Bu soruyu soran -

maher

te bu o dünyadr

kesilip birbirinizi

halkna

u cevap

verilir:

onun yolunda birbirinize düman öldürmeye kalkardnz. Bunun için Allahü ki,

Teâlâ'ya âsi olurdunuz, nice türlü kötülüklere, fesada

el

atardnz!..

Sonra Allahü Teâlâ'nn buyruu der

Bu pirezeni (ihtiyar kadn) onu likte cehenneme sürünüz! -

te dünyann baka

bir

ki:

isteyen âklariyle

bir-

örnei de budur.

Dünyaya dördüncü misal: Dünya ya

bir

örnek daha

verelim:

Dünya yaratlmadan önceki zamana biz Ezel deriz. Bir kimse Ezel'e bir bak atsa ve dünyada faniliinin sonuna erince - ki ona da ebed denir - bir de ebede baksa anlar ki, dünya bir viran konaklama yeridir, misafirhanedir, gelen i

için

kurulmutur.- Hattâ kendisi de bir konuktur

evinin tekkesine inmesinin sebebi âhiret yolu

efkatli bir

arkada bulmak

ki,

dünya alp

azn

içindir.

arasnda birkaç durak vardr.lk durak beiktir. En son durak da kabirdir. Arasnda birkaç durak vardr. Her geçen ay bir fersahlk yoldur. Her geçen gün bir mildir. Her nefes al da bir admdr. Yaama saatleri bir akar su gibi akp gider. nsan ise büyük gaflet içinde yuvarlanr. Kendisinin dünyaya hep ayn kararda kalacan sanr. Dünya ileriyle, dünya metann onarm ile Ruhlar âlemi

ile

âhiret

urar. Ömründen yarm lii

olmad

saatlik bir

zaman

halde kalkar, nice yllar dünyada

dünya hazrl görür. Âhirete göç yapmay hatrna bile getirmez.

gibi

için bile

güven-

kalacakm

aznn hazrln

HÜCCETÜ'L-SLAM ÎMAM-I GAZAL

122

[Dünyaya beinci misal: Dünya için baka bir örnek de udur: Ey aziz kii! Sen bil ki, dünya lezzetinin örnei ile âhirette o lezzet

detin misali

karlnda çekilecek olan

mihnet ve id-

udur:

Türlü türlü nefis yemekler yiyen bir kimse düünelim.

kii bu yemeklerden büyük bir haz duyar.

O

Ama

haddinden fazla yerse, karn tka basa dolarsa o zaman mide bozukluuna urar, hem ishal olur, hem de yukardan kusar. O kii nice kez ayakyoluna koar, burnu irenç koku ile dolar. Vücudundan o necaseti çkarncaya kadar nice zahmetler çeker, yedii yemeklerden pimanlk duyar. Bir saatlik yeme zevki burnundan gelir. Yedikleri, ne kadar .çok, ne kadar lezzetli ve tadna doyulmaz eyler olsa da o kadar kötü bir hale düer. Onlar çkarmakta da o kadar zahmetler çeker.

aadan

te dünyada

her kim dünya zevkini, yemeyi, içmeyi ziyade ederse, ölüm halinde de acy, zahmeti o kadar ziyade çeker.j

Meselâ

bir kiinin belki nimeti,

ba,

bahçesi bol olabi-

odalklar vardr. Altn ve gümüü hazineler doluudur. Ama bunlardan ayrlmasnn acs, hiç bir zenginlii olmayanlardan daha çoktur. Hatta daha fazlalar. Cariyeleri,

lir.

Nitekim Hazret-i -

Dünyay

sa öyle

demitir:

isteyen kii, öyle bir deniz suyu içen kiiye

benzer ki, içtikçe susuzluu artar, harareti yükselir. sabr göstermezse o sudan içe içe ölür gider. Nitekim Hazret-i yurdular -

nun tur.

(S.A.V.) Efendimiz

de bu-

ki:

suya daip slanmamasnn yolu yoktur. Budünyaya gelip de ona bulamamann imkân yok-

Bir kiinin gibi

Muhammet

Eer

====================

123

ÖLÜM ve KIYAMET

u

konua nsan dünyada benzer ki, bir zenginin ve sayg duyulan bir kiinin evine misafir gitse ona da itibar gösterilir. Gümü leenler, müGelelim dünya misâline:

cevherli tabaklar, misk safir -

de onlar görerek Bunlar ite bana

ve amberli buhurdanlar

getirilir.

Mi-

sevinir:

verdiler! der.

Hepsinin kendisine verildiini sanr. Onlar saklamaya kalkar. Ertesi gün bunlar zorla elinden alsalar ne kadar

mahzun

olur,

pimanlk

içinde kalr!..

Bu da

basiret sahibi

herkes tarafndan görülen eylerdendir.

Sen de dünyay

eyas

âhiret

konuklarna bedavadan yolculuk

sanma. Çünkü dünya

verilecek yer

bir

han,

ko-

bir

misafirler gelip âhiret

az toplasn ve ora-

dan göçe çksn diye konulmutur.

böyle olunca akll

nuk

evidir

misafir

ki,

u kimsedir

ki,

kendisine

atmaya kalkmaz. Yarn bu

el

lar elinden aldklar

Bu da dünya'ya

azk olandan baka eye

misafir evinden

zaman pimanlk ve

göçünce on-

hasret çekmesin.

bir misaldir.

örnei bir gemi ehline benzer ki, denizde giderken bir adaya urarlar Denizciler gemiyi kyya çeker, öyle barrlar: i

Dünyaya altnc misal: Dünya

ehlinin

ve içeceini almak isterse gemiden çksn. Varp alacan alsn. Ama çok vakit geçirmesin. Çünkü gemi burada çok kalmaz. Hem de bu ada tehlikeli bir yerdir. Bu adada kalacak kimse ölüme mah-

Her kim

zahiresini, yiyecek

kûmdur.

Bu uyarmadan sonra, gemi yolcular da gemiden çkar, her te

biri bir

yöne, her

biri bir

köeye

burada akll olanlar gemicinin

azar azar dalrlar.

sözlerini

unutmayp

-

ile-

HÜCCETÜ'L-ÎSLAM MAM-I GAZAL tezce görüp

rini

hemen

geriye dönerler.

124

Gemi

içinde dile-

kapp rahatlkla otururlar. Ama yolculardan kimileadann aaçlarna, çiçeklerine, yemilerinin içine dalar ve kularnn seslerine kulak kabartrlar. Seyre ve temaadii

yeri

ri

ya aldanp orada olan acaipliklerin güzelliine aldanp vakitlerini geçirmi olurlar. Ama gemiye döndükleri zaman geminin dolduunu, oturacak yer kalmadn görürler. Gemide bir yere skrlar, böylece ancak dar bir yerde

oturmaa raz

olurlar.

Gemi yolcularndan

Sada

mazlar.

kimisi ise

aday seyretmee doya-

solda cevahir sandklar çakl talarndan

Az zaman sonra gemiye gelirler. Ama geminin batan baa dolduunu, oturacak yer bile kalmadn gö-

yüklenirler.

Çaresiz kalarak geminin anbarnda, tâ dibinde ka"ranlk bir yerde otururlar. Ama birkaç gün geçince cevahir rürler.

sandklar talarn renginin bozulduunu ve çürüdüünü görürler. Pis, murdar bir koku da etrafa yaylr. Gemi halknn rahat kaçar. Kokunun giderilmesi de mümkün olmaz. O rezil ve rüsvaylklar yanlarna kalr.

Gemi yolcularndan

sn ho

kimisi ise

adann

temaa-

seyir ve

bulur.

Buradan daha güzel köe nerde bulunur? Geminin varaca yer, buradan daha iyi? Burada kalalm! derler. -

m

Gemi

gittikten

der, kimisini ise

Hiç

biri

sonra kimi aç, kimi susuz olarak

dadaki yrtc hayvanlar

ölür, gi-

parçalar, öldürür.

kurtulamaz.

te gemiye kiilerdir. kâfirdirler.

ilk

dönenler, mü'minler, Allah'a

En son dönenler Ortadaki

iki

ise yolunu

yakn

arm

taife ise âsi mü'minlerdir

olan

olanlarla

ki,

dünya-

ÖLÜM ve KIYAMET

125

ya gönül verip aldananlardr. Nitekim Kur'ân- Kerîmde Hak Teâlâ onlar için öyle buyurmutur:

hayatn

«Onlar dünya

âhiretten üstün tuttular ve

sevdiler. Allah kâfirleri hidayet

yoluna sevketmez.»

(Nahl Sûresi: 107).

göç edip kurtuldu. Dünyaya meyil duyanlar ondan el çekemedi, dünya sevgisine taklp kald. Fakat âhiretin elem ve mihnetini çekenler ite onlar olacakKimisi âhirete

lardr. -

DÜNYA LERNN HANGS Y, HANGLER KÖTÜDÜR? Dünyada olan ilerin kötü veya yerilmi olduunu sanma! Çünkü dünyada nice eyler vardr ki, beenilir. Bunlar da,

bilgi,

ibâdet gibi ruhun kötülüklerle mücadelesi, maddî,

manevî dünya

kadar yerde konak tutma ve

perhizleridir. Yeteri

yeme ve

içme,

gi-

baka dünya ihtiyaçlar dünya levâzmndan saylmtr. Ama bunlar da ahiret ve ilim yoluna yardmc olduklarndan ötürü tümü yinme, nikâh,

bir

önemli ve gereken ilerdendir.

Bilgi lezzeti,

yalvarma, dua lezzeti, Allaha dostluk

dadr.

Ama

Nitekim

ibâdet lezzeti,

lezzeti,

hepsi dünya-

âhiret içindirler.

Cenâb- Hak öyle

buyurur:

«Mal ve evlât, dünya hayatnn ziynetleridir. Bâki kalacak güzel ilerse hem sevap olarak, hem hayr olarak Rabbinin indinde daha hayrldr.» (Kehf sûresi: 46).

[Dünya lezzetlerinin hepsi knanm ve yerilmi Ancak fâni olan o lezzetlerin kimisi Cennete yol

deildir.

açmaa

'

HÜCCETÜ'L-SLAM MAM-I GAZAL

,

1

26

olamamaktadr. Mezmum olan lezzetler, ancak fâni olan, âhirette azap görmee sebep olan, Cennete girmedelil olmayan lezzetlerdir, j delil

e

Nitekim Resul (S.A.V.) Hazretleri

öyle

buyurur:

«Dünya ve onun içinde olanlar lânet almlardr. Ancak Allah Teâlâ için yaplan zikirler ve yaplan iler -

makbuldür.»

ÂHRET TANIMAK

OLUM BLNMEYNCE AHIRET BLNMEZ {ölüm bilinmeyince âhiret bilinmez. Hayat idrak olunmaynca ölümün gerçeklii bilinmez. Ruh idrak edilmeyince hayat da idrak edilmez. Ruhun hakikati, anlalmaz. J nsan, bedenle ruhun birleiminden meydana gelmitir. Ruh binici, beden de ruhu üzerinde taycdr. Ruhun, beden aracl ile âhirette bir haleti vardr ki, ona cismânî derler. Ruhun yine bir hali vardr ki, onunla edenin aracl ve ilgisi yoktur. Ona da ruhânî derler. Yine ruhun beden vastas ile çektii elem ve zahmete cismânî azap denilir. Ruhun bedenden ald lezzete cismânî cennet derler. Bedenle ilgisi olmayan, yalnz ruha erien, ac, azap ve straba da ruhânî azap denir. Eritii sevince ve rahata da ruhânî cennet... i

Cismanî Cennet: Irmaklar, aaçlar, yemiler, çiekler, huriler, kasrlar, glman, vildan ve cennet bahçeleridir. Cismanî Azap: Ki, ylanlardan, ifritlerden, zakkum ateinden, Hamîm adndaki kaynar su gibi eylerden ibarettir. Bunlar Hadîs kitaplarnda uzun uzun anlatlmtrfbnlar

burada anlatmaya

Sahabe haberlerinde iz...

ve Onlar tekrar etmeyece-

ihtiyaç yoktur. Hadîs-i eriflerde

bildirilmitir.

HÜCCETÜ'L-ÎSLAM MAM-I GAZAL Ama

128

ve ruhani cennet ile ruhani azap bo sözler ile bilinmez. Ancak zevk ve hal ile, onlar tatmakla mümkündür. Bundan ötürü ve bilgisiz kiilerin bunu idrak edemediklerini düünerek eski din âlimleri bunu bildirmeyi ihmal etmemilerdir. Hadîs-i Kudsîde Cenâb- Hak öyle buyurmutur: >



o

;

ölümün

x

*

hakikati

* * x

x

o

Ox

*

Ox

x

x

x

*

^

M

*

0 x

O x

ameller ileyen kullar için gözlerin görmedii, kulaklarn iitmedii ve hiç kimsenin kalbinden geç-

f «yi

meyen eyler hazrladm.» Bu vaat buyurulanlar o ruhanî cennettedir. Her

türlü

bu-

lanklktan arnan, saf hale gelen kalbin içinde melekler âlemine açlan bir pencere vardr. Bu mânalar o pencereden kukusuz ve üphesiz olarak görünür. Her kime o pencere açlsa âhirette: -

Saadet kime nasip olacak?..

-

Ne sebepten

-

Âsi kii kimdir?

-

Ne sebeple

te

nasip olacak?.

asîlik

ona erimitir?.

bunlar o kiiye

Ama

müahade

denilen yolla

malûm

iitme ve taklid yolu ile deiljNitekim bir hekim, kiinin ölümünü veya ifâsn, hastaln azlndan ve çokluundan, hafiflik ve iddetinden anlar, hastaln sebebinin çok yemek yemekten, scaklk ve souktan, balgam ve safradan, kan ve sevdadan olduunu bilir. Mükâefe ehli de keif yolu ile kalbin saadetini bilir, anlar. Bu da olur, bildirilir.

ÖLÜM ve KIYAMET

129

Allah Hazretlerinin cemâlinin kefidir. Kalbin ekavetinin

de, cemâlullah anlar. Allah'n

görmemek

nasipsizliinden

cemâlinden uzak

dümemenin

geldiini

ileri

ilâc Allah

bil-

ve ibadetle olduunu, Mükâefe-i Cemâle mazhar olamamann da sebebinin cehalet ve Allah'a isyan olduunu

gisi

bilir.

Mükâefe

ginlerinin

lmi,

bundan

mübarek

bir ilimdir.

Ama birçok din

bil-

haberleri yoktur. Gafildirler. Âhiret ileri-

Cennet ve Cehennem'den ancak cismanî taraf idrak edebilirler. naallah, biz tabiat temiz, zihni temiz, içi hrstan, taassuptan, taklitten, hava ve hevesten pâk olan kimseye bu küçük bölümde aklmz erdii kadar biraz açklamalar yapacaz. Tâ ki, insafla nani

iiterek ve

taklit ile bilirler.

zar edenin kalbinde öyle yer etsin

ki,

ilmel-yakîn'den ay-

nel-yakîn'e erisinler. Gönüllerinde de ebedî kalsn,

mesin. imdiki halde halkn âhiret ilerine

silin-

çounun inanc

zayftr.

NSAN RUHUNUN

KL

Eer sen ölümün hakikatinin ne olduunu bilmek istersen, önce unu bil ki, insann iki ruhu vardr. Biri, hayvanl

larn ruhu cinsindendir

ki,

ona

de melekler cinsi ruhudur

ki,

biz

Hayvan ruh

deriz. Biri

ona da insani ruh

denir.

J

[Hayvani ruhun kayna, gösün sol yannda bulunan ve yürek denen et parçasmdadr. O ruh, lâtif, güzel, bir bu-

u,

buhar gibi eydik Canlnn içinde bulunan kan, balgam, safra ve sevdadan meydana gelir. nsann mizacn bir

dengede tutar. Tpk sirkenin bala karmasndan meydana gelen sirkencübin gibidir ki, ikisi bir araya katlnca, kendi lezzetleri kalmaz, lâtif ve faydal bir lezzet doar. te böyle batndaki o dört maddenin imtizacndan lâtif bir buhar meydana gelir. Kalbe gider. Orada yerleir ve güzel

-

HÜCCETÜ'L-SLAM MAM-I GAZAL bir hal alr.

nabz

Sonra oradan damarlara yaylr. Bu damarlar

denilen atardamarlardr.

dimaa doru orta bir

dimaa çknca scakl

scaklk olur.

rü, kulakta iitme

Bu atardamar vastaslyle

Ordan bütün organlara yaylr.

yürür.

har çok scaktr. Fakat lr,

130

O bu-

biraz aza-

O ruh bedene yaylnca gözde gö-

dilde tad alma,

burunda koklama duy-

Öteki uzuvlar da yerli yerinde harekete geçerler. Yaratldklar hizmeti yapariarDo lâtif buhar, bir odaher nerenn orta yerine konulmu bir çra gibidir ki, gular-

belirir.

ye deerse o yer aydnlanr. Eer önüne bir engel çkar, kimi köeye erimezse o köe karanlkta kalr.

te

bunun

hayvanî ruhun da

gibi

makam

yürektedir.

bütün organlara gelip onlara hareket verir. Eer damarlarn kimisi tkanrsa o buharn gidemedii uzuv felce

Ama

urar, hareket etmekten

Bu

dr.

ruh,

Ya

çrann atei bitince

geri kalr.

Besin de yanasl sönüyorsa besin olmaynca

gibidir.

mum

Kalb de

fitilidir.

da mizacn itidali bozulur. Mizaç zayf düünce canl yaratk da zayflar, ölümü bulur. Çok ya olduu zaman kandildeki fitilin alevi nasl sönüyorsa, çok besinle de mizaç orta karardan düer, canl helak olur. Ayrca muma veya kandil fitiline bir ey dokununca nasl sönüyorsa bedene iddtü darbe vurulacak olursa, mizaç ortalama haldön çkar, buhar azalr hiç bir harekete kabiliyeti olmaz. bir

Bu

ruh

r idrak

zaman güzel mânalaAma scaklk veya soukluk üstün gelirse

mademki

edebilir.

itidal

üzeredir, o

veya herhangi bir sebeple orta hararet kaybolursa o zaman ne duygular ödev görür, ne de vücut hareket edebilir.

Bu anlattmz ruh ayna gibidir. Eer lekesiz, parlak olursa her eyin eklini gösterir. Pas balamsa onda tek ey görünmez olur. Eer mizaç örta kararda olursa buhar

ÖLÜM ve KIYAMET

131 *

gücü de kararda bulunur, o zaman bütün uzuvlarn kuvvet ve hareketi kemal bulur.

Ya mizaç bütün bütün itidalden (orta -karardan) düerse? te o zaman buhar söner, insan da helâk olur. Eer vücudun kimi yerine buhar erimezse organn o miktar yeri

hareketten uzaklar.

Mizac

çkaran ey, buharn da yok. olmasna bir sebeptir. te buna melekül-mevt (ölüm melei) denir.] Halkn bir çou onun ancak adn iitmilerdir. Onun uzun uzadya anlatlmas bu sahifeciklere smaz. t

/

itidalden

nsan ruhu dediimiz

derler- o bir cisim deildir.

o

ona kalb ve gönül de Parçalanamaz. Cisim olmayan

ruh ise

- ki

candr, Allah bilgisinin (Marifetullah)'n dura, konadr. Nitekim Allah bir'dir, tek'tir. Orta yoktur, taksim edilemez, parçalanamaz ve bölünemez. 1 kalb,

nsan ruhu, söylediimiz çrann alevidir. nsan kan ise, o çrann fitilidir. Nitekim nur, ateten nasl daha lâtif ve güzelse ve nasl bir eye benzetilemezse, insan ruhu da böyledir.

Hayvanî ruha göre

mez.

Ama

u var

lâtif

mi

lâtiftir.

Anlatlamaz,

biline-

çrann

ona uyar. Oysa insanî ruh, hayvanî ruha tâbi deildir. Ona uymaz. nsan ruhu asldr. Çrann veya mumun nuru dediimiz bir benzeki, fitilin,

titir.

Hayvanî ruh

hem

binici

bir binektir, bir

hem de

her ii

araç

gibidir.

yapcdr. Ölüm

nsanî ruh

ise

gelince o binek

ve o araç helâk olur gider. Ama binici ve yapc helâk olmaz. Ya ne olur? Marifetullah', bineksiz ve araçsz kaldndan tahsil edemez. Zaten marifetullah' ve muhabbetullah' örenen ve Ârifibillâh (Allah' tanyan, Marifetullah'a vâsl olan, velilie erien) olunca o kimseye o binek ve her araç bir yük gibi gelir, ondan kurtulmann sebeplerini

ar

.

=—

HÜCCETÜ'L-SLAM MAMI GAZAL arar.

Bu i tpk av avlayan ve

tine benzer.

n

avlar ve

na atarsa isterse,

av

an

nasl

avcnn

götürür, zahmetler

Ârif-i Billah

a

32

hareke-

çekerek av-

eline geçtikten sonra tuzak olan

sonra o

Fahr-i

-

O

iini bitiren

1

a

bir

ya-

da tpk o avcya benzer. Av avlamak

yeniden kullanr.

Âlem Mustafa

(S.A.V.)

öyle buyurmutur:

Ölüm, Mü'minin hediyesidir.»

Eer

insann

-Allah göstermesin- Allah'

tanma

bilgisi-

Allah muhabbetini ele geçirmeden binek

ve âleti yok olursa o kii büyük bir hasrete ve daimi bir musibete urar ki, hiç sonu yoktur. Balangc da kabir azabdr. ni,

NSANIN

SIFATI

K KISIMDIR

ayann felce uramas ile o kii ölve aya kendisinin bir âletidir, kendisi de-

Bir kimsenin elinin,

mez. Çünkü eli ildir. Karn, mide ve birçok

azâs

felce

baka

urasa da

organlar da böyledir. kendisi yine

diri,

nsann

canl kalabi-

lir.

nsan hasta olur. O güzel, ince buhar uzuvlara giremez, onlar dolaamaz olur. Bu nedenle de uzuvlar meflûç bir hâle gelir. Hareket edemez Ölüm udur: Mizaç

olur.

Ama sen

bozulur.

yine varsn, mevcutsundur. Yalnz hissede-

mez, hareket edemezsin. Sen

unu

da bilirsin ki, çocuklukta bedeninin parçalar, safi kandan olumutu. Ama sonra bitkinlemi, baka hale gelmitir. Besinlerden meydana gelip gelien uzuvlar o safi kann yerini almtr.

ÖLÜM ve KIYAMET

133

imdi

bilindi ki,

baka bir vücut, deninin helâk

dünyaya geldiin kalp

imdiki kalbn

olmas

ile

baka

birkalp,

baka bir kalptr.

Senin besenin helâk olman gerekmez.

Çünkü beden topraktr. Topran da topraa karmas lâzmdr. Ama senin ruhun Melâike cinsindendir. Senin de kendinin aslna dönmesi,

karmas

gereklidir.

Eer

dün-

yada kesafet hasl edip, yani asln olan Melâike hasletlerine uzak kalrsan ayrlk azabna ve hasrete uraman yüzde yüzdür.

Ey bil:

I

aziz kii! Senin sfatlarnn

iki

ksma bölündüünü

]

A-

gibi

Birisi

bedendir

ona mahsus

ki,

açlk, susuzluk, uyku,

yeme-içme

sfatlardr. Bunlar ölümle ortadan kalkar.

de ruhun sfatlardr ki, bu da mârifetullah (Allah' tanma bilgisi) ve muhabbetullah (Allah sevgisi)dir. Bunlar gelitiren nelerdir? O sfatlar da unlardr: iB-

kincisi

1- Allaha

ükür,

2- Tevekkül ve,

Ricadr ki, bunlar senin kendi zatnn sfatlardr. Ölümle ortadan kalkmazlarJBelki semereleri daha da çoalr, artar. Çünkü Cenâb- Hak bu sfatlarla tannacak ve Allah'n Cemâli bu sfatlarla görülme mutluluuna erie3-

cektir.

HakTeâlâ

«Bâki kalan 46)

buyurduu

Hazretlerinin:

iyilikler,

salih amellerdir.» (Kehf Sûresi:

bunlardr.

Eer bir ruhta Allah' tanma bilgisi, Allah sa, dir.

o ruh bilgisiz, zevksiz, evksiz Fakat âmâdr (kördür), akîdir. Nitekim Allahü Teâlâ Kur'ân-

yurur:

olur,

sevgisi olmaz-

ama

yine

de

bâki-

Azimüan'nda öyle

bu-

]

'

HÜCCETTLSLAM MAM-I GAZAL *

*

0.

o *

*r

,

^

s>^t c>

J^»J

#^ ^ > -

o

«Kim bu dünyada körse

armlardan olur.» mdi, bu hakikati

iki

134

o

+

*

âhirette

*:

m

m*

J^O*J de kör ve yolunu

(srâ Sûresi: 72).

ruh ve aralarndaki

ilgi

bilinmeyince ölümün

de bilinmez.

NSAN RUHU YÜCE, r~

ULVÎ

ÂLEMDENDR

aalk

âlemdendir. Dört unsurun, Hayvani ruh süfli, yani kan, balgam, safra ve sevdann karmndandr. Bunlarn da asl ate, hava, su ve topraktr/j S

Hayvanî

meydana

bu dört unsurun buharndan, buusundan Mizacn aykrl ve itidali, scaklk, souk-

ruh,

gelir.

yaln

ayrlmdandr. Onun için hekimkuraklk ve likte bu dört unsurun dengeli bir ekilde korunmas lâzmdr. Tâ ki, insan ruhuna kemal kazandrmakta, onu olgunluk,

latrmakta

bir

vasta olsun. -

r:

nsanî

ruh,

ulvî

alemdendir. Melâike cevherindendr,

kendi zat, tabiâti olan melek cevherlii

ile

bu

fani diyara

dünyalk almak üzere deil, bir yabanc olarak inmitir. inmesinin sebebi, hidaVe onun böyle yukardan yete erip nasibini almas ve Allah' tanma bilgisini kazanbir

aaya

mas le

içindir.'

Nitekim

Cenâb- Hak Kur'ân- Kerîm'inde öy-

buyurur:

aaya

«Hepiniz oradan inin, dedik. Tâ ki, size dosdoru yolum, hidayetim ulasn. Size gönderdiim klavuzun izinden gidenlere korku ve üzüntü yoktur.» (Bakara Sûresi: 38).

ÖLÜM ve KIYAMET

135 Ve hem de Allahü Teâlâ

Hazretlerinin bir

dünyann ayrlna bir iarettir ki, leklere öyle hitap edilmektedir:

u

âyet-i

buyruu da

kerîmede me-

«Ben insan çamurdan yaratacam. Onu düzeltip tamamladm ve ona kendi tarafmdan ruh nefhettiim zaman ona secde edenlerden olun! Bunun üzerine meleklerin hepsi secdeye kapandlar.» (Sad Sûresi: 71,72,73).

Yukardaki

kerîmede geçen min tynin (çamurdan) kelimesi cisme iarettir. Sevveytühü (Onu tesviye ettiim - düzelttiim-) sözü de hayvanî ruha iarettir. Ve nefahtü fihi minrûhi (Ona kendi ruhumdan üfledim) sözü ise insan ruhuna iarettir. Sevveytühü dediinin sebebi, insan bedenine orta mizaçla küvet ve hareket verip onu, eriatin emirlerini yerine getirmeye ve marifetullah olan ruhun dura olmaa kabiliyetli kldm! demektir. Nitekim süfruhun



itidalli

âyet-i

olmas

gerektir.

Tp

ilmi

onu muhafaza

için

nasl cehit harcarsa insani ruh da itidale muhtaçtr. Onu da ahlâk bilgisi, bedeni riyazet ve bilgili mücadele ile korumak lâzmdr. Tâ ki, marifetullahtan uzak kalmasn ve helâk ol-

masn. fimdi, ruhlarn hakikati idrak edilmeyince âhiret ilminin

mümkün olmazjNitekim marifetün-nefs (nefis bilgisi) bilinmeyince marifetullah mümkün olmaz. Yâni kii kendini tanmadkça hiç bir zaman Allah' tanyamaz. Çünbilinmesi

kü slâm Dininin temeli, Allahü Teâlâ'ya ve âhirete inan-

mak

(dil ile ikrar,

kalb

ile

tasdik etmek)tir. Âhiretin de

bilgi-

Bu da mümkün olduu kadar elde edilmelidir. Lâkin âhireti bilmekte bir sr vardr. O srr açklamaya eriat izin vermemitir. Çünkü anlalmasnn yolu yoktur. Âhiretin bilgisi o sr açlana kadar mümkün olmayacaktr. si

gereklidir.

HÜCCETÜ'L-SLAM MAM-I GAZAL

136

Öyleyse sen çal ki, o srrn kefini, mücahede, riyazet ve perhizle ve Allahü Teâlâ'nn hidayeti ile kendi nefsinde bulasn! Çünkü bu uhrevi sr baka birisinden örenilmez. Ve buna da gayret göstermelisin. Çünkü o srrn, Allahü Teâlâ'nn sfatlarndan bir sfat olduunu çok kimse iitmitir. Lâkin bilineceini tasdik etmemiler:" 1

-

Bu güç

bir

dâvadr! mkânszdr! demilerdir.

Cenâb- Hakk noksan sfatlardan münezzeh klmak) deildir. Çünkü Cenâb- Hakkn bilinmeyecei, ne Kur'ân'da zikrolunmutur, ne de Hâdis-i KutBu,

bir

tenzih (yâni

sî'de bildirilmitir!

Allah-ü Teâlâ kimi Enbiya'ya:

Halka sfatlarmdan, akllarnn diye emir buyurmutur. -

ald

kadar söyleyiniz!

Kimi peygamberlere de:

Bizim sfatlarmzdan halka haber vermeyiniz. Çünkü onlar bunu anlayamazlar. Sizin Peygamberliinizi yalanlar, -

tekzip ederler.

O zaman

da kendilerine zararl

olurlar,

diye

buyurmutur.

ÖLÜMÜN ANLAMI NEDR? açkça

insann zat ve sfatlariyle mevcut ve kaimdir ve ruh kalp (beden) diye bir ey istemez. Ölümün anlam da ruhun yok olmas deildir. Belki bedenden ayrlp gitmesidir. Maherde harolunmann, yeniden dirilmenin mânas, yokluktan sonra insann yeniden var olmas deildir. Yalnz ruha ikinci nöbette, bedende tasarruf eylesin diye bir kalp verilir. Birinci nöbette olduu [Artk sen

gibi:

1

bildin

ki,

ruh,

ÖLÜM ve KIYAMET

137

Buna

-

tasarruf et! denilir.

Bu ikinci nöbetteki tasarruf ilk nöbetten daha kolaydr. Çünkü ilk tasarrufta ne ruh vard, ne de kalp. nöbette ise ruh ayniyle, dünyadaki gibi mevcuttur. Hattâ kalbn parçalar da mevcuttur. Lâkin ay-

Ama

bu

ikinci

r ayrdr. kinci nöbette ruhun tasarrufu kolaydr! dedikse, bu bizim ksa aklmza göredir. Ve bizim fiilimize kyasladr. Ve bakalarna anlatma zaruretinden ötürüdür. -

Allahü Teâlâ Hazretleri Kur'ân- Azîminde

öyle buyur-

mutur: «O, ilk önce halk yaratp sonra onu yeniden diriltecek olandr. Ve bu ona çok kolay gelir. Göklerde ve yerde en yüce sfat O'nundur. Ve O, biricik galip, yegâ-

ne hüküm ve hikmet sahibidir.» (Rûm Sûresi:

27).

Cenâb- Allah'n böyle buyurmas insana anlatmasndan ötürüdür. Yoksa Allah-ü Teâlâ'ya birinci seferde de, yani ruhun yaratlnda da zorluk yoktur. Belki dünya gibi yüz bin âlemi modelsiz yaratmak O'nun için bir mesele deildir.

Yüce Allah, Hazret-i Meryem'e, öyle buyurmutur:

Nitekim

hisselâm

ile

«Senin Rabbin buyurdu (Meryem Sûresi: 21).

ki:

Cebrail aley-

Bu, bana çok kolaydr.»

Öyleyse yeniden diriltmenin ve kalp (beden) iadesinin art, önceki bedenin ayn ile verilecei lâzm geldii eklinde sanlmamaldr. Çünkü binekten maksat ruhun kendisini tayacak olan kalp deildir. Mutlaka o eski binek, o tayc, o eski beden deildir. Dünyada bile kalp deitive onun arlnrilir. Ana karnnda buharn kesifliinden

HÜCCETÜ'L-ÎSLAM MAM-I GAZAL

138

dan meydana gelen cüzler, sonradan gda ile deiip baka taze etler meydana gelir. Kimi hastalarn eti ise batan baa erir, yok olur. Yerine taze et dolar. Eski bedenin aynen iadesini gerekli görenlere çeitli sorular sorulabilir ki, bunlara doyurucu cevaplar vermeleri zordur. Meselâ bazlar:

Maherde dünyadaki kalbn ayniyle geri verilmesi lâzmdr! Organlarn birbirinden farkl olmas caiz deildir! -

derler.

Bazlar da der -

Eer bir insan

-

nsan

ki:

insan yese, hattâ yiyen insanda yenen etle uzuvlar meydana gelse, o uzuv yiyenle mi harolur, yenilmi olan kiiyle mi? bir

bir

katre

meniden meydana gelmektedir.

O

bir

meni anann gösünde mi bulunur, babann belinde Yoksa evlât ile mi harolunacaktr?

katre mi.

nsan, safi bel suyundan meydana gelmektedir.O bel suyu da besinden hasl olmaktadr. O besin bir hayvann ya yadr, ya eti, ya da sütüdür. O halde o beden parças kimin ile birlikte harolunur? -

hrszn

eriate göre kesseler. Sonra o kii hayrl iler, sevaplar ilese, bu sevaplardan dolay Cennete girecek olursa eli bütün olarak girer? Yoksa elsiz mi girer? Çünkü o kiinin hayrl ii iledii zaman eli yoktu. -

Bir

elini

m

Bedenin aynen iadesi art olmaynca bu gibi üphelere yer kalmaz. Bu üphe ve sorularn sebebi, senin benliinin ve hakikatinin senin bedeninden ibaret olduunu sanmalar ve o beden olmaynca «sen»in mevcut olamayacan düünmeleridir. Beden cut

kalamazsn

sanm

olduu

kalmazsa sen de mevve aldanmlardr. gibi

ÖLÜM ve KIYAMET

139

RUH CEVHER, BEDENN YOK OLMASI LE FAN OLAMAZ Sen eer dersen

Fkh,

-

ni

ki:

yâni din ve eriat bilginlerinin ve kelâm, yâni

akide âlimlerinin çok

mehur

di-

udur: Sonra hair zamannda bu beden sözleri

vardr

«nsan ölümle yok olur. ayn ile, yâni eski bedeninin tpk tpksna

bir

ki,

ei

olarak

yeniden yaratlr.» Hal böyle olunca senin söylediin söz-

onlarn söylediklerine aykrdr.

ler,

Biz

de

u cevab

veririz:

Her kim, bakasnn sözlerini incelerse hakk, hakikagöremez. Bu senin dediin ne görü ehlinin, ne de tak-

ti

Çünkü basiret ehli olan kii bilir külümle beden yok olmaz. Ancak parçalar, cüzleri irbirinden ayrlr: te bu ayrla da ölüm (mevt) derler^ Bir eyi bakasndan örenip nakleden taklitçi kii de din âlimlerinden unu duymutur ki, insan ruhu ölümden sonra bakidir. Ve

litçinin sözleridir.

bilmitir

ki,

1- Biri

ruhlar

da

iki

ksmdr.

suadânn (saâdete

2- Öteki

de akilerin

erenlerin) ruhudur.

(âsilerin)

ruhlardr

ki,

kâfir

ve gü-

nâh ileyenlerin ruhlardr. Saâdete erenlerin (suâdann) ruhlar hakknda Hak Teâlâ öyle buyurmutur: «Allah yolunda öldürülenleri sakn ölü sanmayn. Onlar bütün yaamaktadrlar. Rablerinin ndinde rzk-

lanmaktadrlar. Onlar Allah'n kendilerine ihsan ettii

HÜCCETÜ'L-ÎSLAM MAM-I GAZAL

140

nimetten dolay mutluluk içinde, ferahldrlar.»

(Âl

i

m-

ran Sûresi: 169-170).

Nitekim Bedir

kâfirlerin

Gazasnda

ruhu hakknda Resûlullah (SAV.),

ölen Mekkelilerin ölülerine bakarak onla-

r adlariyle birer birer

çarm ve öyle demiti:

olu

Ben, Rabbimin bana vaat ettii frsat ve nusreîi buldum. Allahü Teâlâ'nn dümanlarn kahretmek için bize verdii müjdeler gerçekleti. Ya Allah'n sizin için bildirdii âkbetleri ve azab siz buldunuz

Ey

-

filân, filân

mu? Yoksa bulmadnz

filân.

m?

Ashâb- Kirâm o zaman



-

derler

ki:

Resûlullah! Onlar ölmülerdir, size nasl cevap ve-

rebilirler?..

Ya da

söylediklerinizi

O

zaman Hazret-i cevab verdi:

nasl duyarlar?..

Fahr-i Kâinat (S.A.V.) Efendimiz

u

O

Yüce Allah hakk için söylüyorum ki, beni hak Peygamber olarak gönderdi. Onlar sizden ziyade duyucudur-

Ama cevap vermee

lar.

Nitekim eriat

nn

güçleri yoktur.

bilginleri, ölenlerin

eriatte yok olduklar-

bildirilmediini kesin olarak incelemilerdir.

Resûlullah (S.A.V.), ehit düenler

hakknda da öyle

buyurmutur: ehitlerin ruhlar yeil kularn iç boluundadr. Ve Cennetin rmaklarna varrlar. Yemilerden yerler. Ar'n gölgesinde asl kandillerde karar ederler. -

Sözün ksas her kim ölüm hakknda inen dîs-i

Kudsîleri

ve

eserleri Incelese

aratrsa,

ölülerin kabirleri

rivâyetine

göz atsa elbette

âyetleri,

Ha-

ve içyüzünü dikkatle

arasnda görülen hareketlerin üphe ekmeden bilir ki, ölüler

ÖLÜM ve KIYAMET

141

yok olmaz, eriatte bildirildii r, ve menzilleri deiir.

gibi ölülerin

Nitekim Fahr-i Âlem (S.A.V.)

öyle

yalnzca sfatla-

buyurur:

ya cennet bahçelerinden bir bahçe, ya da cehennem çukurlarndan bir çukurdur. -

Kabir,

mdi, ölüm ile insann kendisinden (zatndan) bir ey deimez. Yalnz hareketleri, görünen be duygusu ve hayali, fasit bir mizaç olduu için âtl kalr, i görmez olur. Çünkü süvari, yaya kii olmakla, görürken görmez (âmâ), olmaz. Lâkin âmâ ise orada gözlerini açar. kâtip iken



Bu sebepledir

ki,

bir

kii tasavvuf yolunun

da, nefsinden, hislerinden

uzaklaacak

balangcn-

olsa, âhiret halleri-

müahede etmee

balar. Kendisindeki hayvanî kaybetruh, mizacn itidali üzere kalrsa da ondan bir mez. te bu halde iken Allah korkusu ve ürkeklik onu kapni

zevkle

ey

ve hareketten uzaklar, görünürden hiç bir ey idrak etmiyormu gibi bir hal alr, ölüler mertebesine varr. Bakalarna ölümden sonra gelen, açlan, kefolan larsa o kii his

haller,

o kiiye, bu

hal içinde iken görünür.

Sonra o kimse kendisine gelince, yâni görünür âleme dönünce, gördüünün hepsi ya hatrnda tamamen kalr, ya da hepsi uçar, gider, yalnz eseri, izleri kalm olur. Meselâ, kendinden geçtiinde Cenneti görse, onda sevinç ve

nee izleri kalr. Eer Cehennemi görse kalb krkl, hüzün, arlk, kuku ve gam hasl olur. Eer hayal ha-

ferahlk,

kalmsa, o

zinesinde gördüklerinin

izleri

kalarna haber vermesi

câizdir.

gördüklerini

ba-

HÜCCETÜ'L-SLAM MAM-I GAZAL mmmmm*

1

42

Nitekim, Resûlullah Efendimiz elini

uzatt.

namaz klarken mübarek Namaz bittikten sonra Ashâb- Kirâm kendisine

sordular: -

Ey Allah'n Resûlü, namazn

muradnz

içinde iken el

uzatmaktan

neydi?.

O da öyle buyurdu: Cennet yemilerinden bana bir salkm üzüm sundular. Onu alp dünyaya götürmek istedim. zin vermediler. -

Ey

aziz!..

Sen sanma

o Cennet üzümü dünyaya gelo olmayacak, güç bir itir. Onu uzun uzun ki,

mez. Sanma ki, anlatmak bu dar sahifelere

smaz.

KABR AZABI Kabif azab

ksmdr:

iki

Cismâni kabir azab.

1

— Ruhani

2

kabir azab.].

Cismâni denilen kabir azabn herkes bilir. Nice yerlerde o anlatlmtr Lâkin insan kendi nefsini ruhunu bilmez-

azabn

se, ruhanî kabir

kendi zat

O

yoktur.

ile ilgisi

etmez.jRuh, ölümden sonra

,

gözü

Ölüm

bal

mal, en

k, yük

yok

bâkidir.

be

Onun

eli,

aya,

duygu da bedenle

kula-

ilgilidir.

gelince onlardan eser kalmaz. Ortadan kalkarlar.

duygulara lât,

Görünen

yoktur.

Ruhanî azabn insann azap kalba girmeye tenezzül

bilmez.

tayc

de ruhta kalmaz JNitekim e, ev-

lezzetler

yakn

Bu

dostlar, köle

ve hizmetçiler, maiyyet

hal-

hayvanlar, tarlalar, bahçeler gibi varlklar

olur, fâsit olur.

Eer bu

eyler o ölen kimsenin sevdii ve diledii eylerse, bunlarla megul olursa, ölüm annda bunlardan ayrlk ve bu ayrln verdii elem, tasa, ac ve azap canna iler, iddet ve mihnet içinde son nefesini verir. Eer türlü

bunlardan gönül rulup

çekmi

hazrlanm ona

olur

ve âhiret yönüne gönlü

do-

bulunursa, her an ölümü bekler, dünya

deil ac

Ruhun bu anda dilei Cemalullah'tr, onunla megul olur. Ve o ölüm annda dileine, mâukuna, mâbuduna vâsl olur. Böylece de zevk ve lezzetleri

tatl

sürûra, sevinç

gelir.

ve rahata kavuur.

Düün

ki,

bir

kimsenin

HÜCCETÜ'L-ISLAM ÎMAM-I GAZAL ruhu daimidir, bâkidir, ölümle yok olmaz.

e

benzer yapma

eyay sevi

=

Ama

1

44

altn-gümü-

onlar gönüle yâr etmek,

candan ve yürekten dünya malna balanmak, gece gündüz onlarla megul olmak, nice çalmalardan sonra onlar elde etmek, sanr msn ki, ölenin iine yarar? O nice yllar diledii

ve rabet ettii eyler ölümle

bir

kerede elden

gidince o kiinin, elbette, sonsuz hasret ve mihnete, yine

o sonsuz

zillet

ve pimanlk

gamna dümesi

gerekir. Nite-

kim Resûlullah Efendimiz öyle buyurmutur: stediini sev.

u

gerçektir

ki,

ondan ayrlacaksn.

KABR AZABI HER KNN DÜNYAYA OLAN MEYL VE MUHABBETNE GÖREDR ;

Kabir

bilmi,

azabn douran

sebebin dünya sevgisi olduunu bulunuyorsun. imdi bil ki, kabir azab

örenmi

çeit çeittir. Her kiinin dünyaya olan meyil ve sevgisine göre deiir] Kimisine göre iddetli olur. Meselâ bir kiinin

dünya eyasndan bir eye bal olsa, diyelim ki, bir kölesine, bir cariyesine ya da bir baka eye, mala, mülke son derece balansa, bir gün gelip o sevdii eyler anszn elinden gitse ne kadar üzülür, ne kadar huzursuz kalr. Bunu herkes bilir. O kii nice aclar içinde kalacaktr. Hatta kalbi tek bir ey bal kalncaya kadar bu hal sürer gikalbi

der.

Yine diyelim

sine de ayr ayr ,

dünyal olsa, hepmuhabbet etse, anszn bütün mal,

ki,

bir

kiinin çok

evlâd, kölesi, hizmetçileri, yaknlar, at sürü-

ÖLÜM ve KIYAMET

145

süs eyas, memuriyeti elinden gitse, vazifesinden, makam ve mansbndan, dfevlet hizmetinden atlsa, o kiiakll olanlar pek güzel bilir. nin ne kadar acya leri,

uradn

u

gün Resûlullah Efendimiz, ashabna: Siz âyet-i kerimenin neden indiini bilir misiniz? diye sordu. Ashab da: Buyur, yâ Resûlüllah! Bilelim, dediler. O âyet-i kerime de uydu: "Kim benim zikrimden yüz çevirirse, ona dar bir geçim (maiet) vardr ve o kiiyi, kyâmet günü âmâ olarak harederiz." (Tâha Sûresi: 124). Resûlullah bu âyet-i kerimeyi okuyup: Evet, diye duyurdu. OnNitekim

bir

geçim vardr. Bu âyet kabir azab hakknda inmitir. Kabirde dokuz bal engerekler vardr ki, kabir ehliile o kiiyi sokup sokup, sne hücum ederler. Her bir rrlar. Ona azap verirler. Bu azap, tâ kyâmet gününe kadar sürer gider. Basiret ehli olanlar, bu engerek ylanlarn gözle görürler. Ahmaklarsa: Biz çok kâfir ve asi gördük! Bi-

lara dar bir

az

lerek, isteyerek,

devaml

Ama bu ylanlardan

olarak o kabirlere baktk, durduk.

hiç birine rast gelmedik.

ey olsayd, biz de görürdük! dediler.

Eer böyle bir

imdi bu

d

cahiller

u-

bir ey deilo engerek ylan ölüm dir. Aksine ölümün zatnda, kendisinde ve ruhundadr. O ylanlar bu gözlerle görünmez. O kii hayatta iken o enge-

nu

bilmelidirler

ki,

bâtnnda (içinde) idiler. Bu da dünya sevgisi, dünyaya balantr. ,0 ylann balarnn says da kötü rek onun

kadardr? Bunlar, meselâ hrs, haset, kibir, riyâ, dümanlk, kin, hile, intikamclk, tamah ve ehvete dükünlüktür. Bu saydmz engerek ylanlar kâfirlerin, ahlâk

says

1

dünyaya muhabmüddetçe bol bol bulunur. Orada gizlenip yao kiiler, bunlar bilmezler. Bundan gafildirler.

Allah'a âsi olanlarn ruhlarnda, kendileri

bet

ettikleri

arlar.

Ama

Nitekim Allahü Teâlâ Hazretleri dünya nimetlerine

olanlarn akbeti

bal

hakknda öyle buyurmutur: "Bunun se-

HÜCCETTL-tSLAM ÎMAM-I GAZAL bebi,

dünya hayatn

âhlretten üstün tutup sevmeleri-

olsayd, onlardan

engerekler

Eer

dardan gelsaknmak mümkün olurdu. Ama bu

dir." (Nahil Sûresi: 107).

mi

146

bazlarnn

içlerinde

bu ylanlar,

olduundan ve

onlar göz-

görünmediklerinden ötürü, saknmann yolu yoktur. Çünkü o kiilerin kendi sfatlarnn ayndr, eidir. O kötü

le

sfatlar,

iyi

Nitekim

"O

sfatlarla

deitirmekten

baka

çare yoktur.

Cenâb- Hak öyle buyurmutur:

kâfirlere,

Cehenneme atldklar gün öyle

— Siz dünyada yaarken

denir:

iyiliinizi yitirdiniz, zevkinizi

sürdünüz. Artk bugün Arzda haksz yere sürdüünüz kibrin, yoldan çkmanzn karlnda alçaltc bir azap göreceksiniz." (Ahkâf Sûresi: 20).

Yine Hak Teâlâ öyle buyurur: "Dikkat edin, sin bir ilimle (ilmel-yakîn

ile)

eer

ke-

bilmi olsaydnz o Ce-

hennemi görecek, sonra mutlaka (aynel-yakîn

ile)

zünüzle görecektiniz." (Tekâsûr Sûresi:

Kur'ân-

Azimüan kâfirleri

bir

yerinde

mutlaka içine

5, 6, 7).

gö-

de öyle buyurur: "Cehennem, alp onlar kuatan bir yerdir."

(Ankebût Sûresi: 54). •

RESÛLULLAH

Eer dii, ya

sen:

mü?

KABRDE ÖRETTKLER

u hale göre eriatçe o ylanlarn görünme-

da cann

se görür

IN

içinde

olduu nereden

diye sorarsan, biz

de

biliniyor?

unu

Onu

kim-

deriz:

Ölünün ruhu onu görür ama, sen onu göremezsin. Meselâ uyuyan kimse, rüyasnda kendisini engerek ylann soktuunu görür, acsn duyar, ama onun yannda duran kii ne ylan görür, ne de rüyada ylann soktuu kiinin ac

ÖLÜM ve KIYAMET

147 çektiini duyar, anlar.

Sen öyle sanma

ki,

o ylan yalnz

rüyada görünür ve kendisi yoktur. Hem de: Onun soktuuna itibar edilir mi? O hemen hemen bir hayaldir. Surete gelmez! deme sakn. Böyle bir zanna dümek büyük bir hatadr. elemdir.

Çünkü senin açln, susuzluun sana büyük Gerçi o elemi kimse görmez ve bilmez. Haber ver-

sen bile kimse inanmaz. Ama kimsenin bilmemesinden dolay da senin acnn yok olmas gerekmez. te bunun gibi, uyuyan bir kimseyi rüyasnda bir ylan soksa veya bir kimse ona ac verse o kii o acy tamamen çeker. Bunu

dardan

kimsenin bilmemesinden, bu ac ve eleme noksan gelmez. Ama kadar var ki, uyuyan kii, uykusundan tez uyanr. O rüyadaki acs da tez geçer, onu hebir

u

men savuturur Ylan ona

bir

hayal gibi görünür.

Ama ölüye gelince: Onun ölü

hali

devam

azab da Geçmez, onu

eder,

azap gibi sabittir. asla bandan savuturamaz. Hem de iddetli bir azaptr. Bu hayat ve akrepler, duyu uzuvlariyle duyulmaz, bilinmezler. Göz görüü ile görünmezler. Ama be duyu faaliyette olmasa, ölümde veya uykuda olduu gibi, kapal olsa hiç bir kiiye ayân olmasa da müahide daima ayândr, onun tarafndan görülür ve bilinir. Nitekim haberde gelmitir ki, Resûlullah Efendimiz, bir gün Müslüman kabirlerine uramt. ki kabrin arasnda çok zaman durmutu. Bir hurma dal ald. kiye böldü. Bir parçasn bir kabre, bir pardaimidir. Zahirde çekilen

çasn

öteki kabre dikti.

Daha sonra ashabna dönüp öy-

Bu iki kabrin sahipleri azap çekmektedir. Büyük bir nesneden dolay azarlanmalardr. Ashab- Kirâm: Ne sele

dedi:

septen ötürü, yâ Resûlullah? dediler. Hazret-i Peygamber

u

de onlara cevab verdi: Bu kabirlerden birisinde yatann azab, iki kii arasnda uygunsuz sözler götürüp getirmesinden ötürüydü.

Biri

de kendi bedenini idrardan sakn-

HÜCCETÜ'L-ÎSLAM MAM-I GAZAL

148

mazd. te bu nedenlerle onlara azap edilmektedir. Bu hurma fidanlar burada taze durdukça onlara azap yoktur.

uras

bilinir ki,

Resûlullah Efendimiz, onu

ba

gözleriyle

görmü deildi. Öyle olsayd,

yanndaki ashap da görürdü. gözü, bir perde ardndakini, bir duvar arkasnOysa bu dakini hiç göremez. Kabirlerin de üstü toprakla örtülüydü. Ashâb- Kirâm kabirlerde ne görebilirdi? Ama Resûlullah'n gördüü eyler gerçekti, dosdoruydu. Fakat bunu ten gözleriyle görmedii de aikâr bir eydi.

d

KABR AZABI HER Eer sen

dersen

K ÇN ET MDR?

ki:

— Kabir azab dünya

ilgisinden

dolay

olur, hiç bir

kii o

azaptan uzak kalamaz. Çünkü her kiinin ya evlâd, ya konutu, ya yamndaki cemaati, ya hizmetçisi vardr. Onlarn kabir azabndan hiç birisi necat bulmu deidir. Biz de sacevab veririz ki: Sen gerçek söylüyorsun. Çok kimna se vardr ki, dünyada hiç bir yakn yoktur. Hattâ daima Al-

u

Ve nebiler de, mü istemeyince dünyadan göç etmediler.

lahü Teâlâ'dan ölümü

|

Dünya

ile ilgili

— Bu

dilerler.

kimseler de

iki

kendileri ölü-

ksmdr:

kasmdakilerin dünyaya muhabbetleri vardr. Lâkin Allahü Teâlâ'ya da muhabbetleri vardr. Bunlarn misâli una benzer: Bir kiinin iki ehirde birer evi olsa, kendisi ise birisinde otursa, o evden göçmek istemese. 1

birinci

Daima orada mesken tutarken öteki ehirden güzel makam, bir memurluk verseler, o kii de sevinir, oraya

mee, öbür ehirdeki evine göçmee kalkar: Makam mansb sebebiyle ilk ehirdeki evini terk eder. O evde zusu

bile

kalmaz. Bu

birinci

ksmdaki

bir git-

ve ar-

insanlarn her ne ka-

ÖLÜM ve KIYAMET

149

dar dünyaya meyilleri varsa da, öbür yandan Allah sevgisi galip ve üstün gelince, âhirete gitmei tercih ederler.

gün

tâifeye ölüm

dünyada kalmazlard. Bu dünyann munhabbeti galip

gelince,

olurlar.

Belki ellerinden gelse bir

bile

zamannda öteki kabir azabn görmez

[



ksm

da unlardr: Bunlar dünya ve ehvet sevgisi ile uramlardr. te bunlar kabir azabndan kurtulamazlar? Nitekim HakTeâlâ Kelâm- Kadim inde öyle buyurur: "Sizin aranzdan Cehennem'e de uramayacak olan kimse yoktur. Bu, Rabbinin katnda kesinlik bulmu bir hükümdür. Sonra biz, Allah'a kar gelmekten saknm olanlar kurtaracaz. Zulüm edenleri de topluca Cehenneme brakacaz." (Meryem Sûresi: 71, 72). [Lâkin bu ikinci taife de çok defa Hakk'a yönelir ve kalblerinde Allah sevgisinden eser de vardr, ama dünyadan ayrlnca dünyay unuturlar, artk onu anmazlar. O zaman da bunlar kabir azabndan kurtulurlar. Bunlarn örnei udur: Onlar o kimseye benzerler ki, bir kiinin iki ehirde birer evi olsa, daima birinde kalsa, sevgisi ona ylr, öteki evini hiç anmaz. Fakat bir gün zaruret ve ihtiyaç sebebiyle oturduu evinden göçerse ve öteki eve giderse birkaç gün bu yeni evde kalnca evvelce kald evin muhabbeti gönlünden çkar. Artk eski evinde yerleip kalmamay tercih eder. Bu taifeye de dünyay unutturuncaya kadar azap edilir. Sonra „ [2

kinci

insanlar

dünyasna alnca azab ortadan kalkarma bir ksim insanlarn kalbi ehvet duygular ve dünya ileri ile batan baa doludur. Gönüllerinde muhabbetullahtan ve Allah' ve âhireti anmaktan hiç bir eser yoktur. Dünyay âhirete göre üstün görmülerdir. Bu kiiler ebedî azaptan hiç bir zaman kurtulamazlar. âhiret

î

1

HÜCCETÜ'L-ÎSLAM MAM-I GAZAL

150

DÜNYA LE LG, KALBDEN NASIL KALDIRILABLR? i

Ey

ilâhi

srlar

örenmek

isteyen!

Dünyada

hiç bir kim-

Ben Allah' sevmem! desin ve geçip Allah muhabbeti dâvasnda bulunmasn. Herkes: Ben HakTeâlâ'y severim! Her eyden de çok severim der. Fakat bunu an-

se yoktur

ki:

!

tama

vurulmas, o kiinin denenmi olmas gerektir. Meselâ o kii ne vakit bir ii yaparsa, önce bakmal ki, o ite Allah'n mübarek rzasn görmeli. Eer varsa o ii ilemeli. Eer Allahü Teâlâ'nn rzas yoksa nefsi dolaysiyle o ii yapacaksa, onu terketmelidir. Bu suretle er'-i erife riâyet klmaldr. ayet nefsine böyle muhalefet ederse: Ben Allah' seviyorum! sözünde

lamak

için bir

doruluu

ölçüye, bir mihenk

var,

dediinde sadktr.'

Eer

nefsinin

havasna

uyup da ancak dil ile: Ben Allah' seviyorum! der de kalb ile tasdik etmezse o kii bu sözünde sâdk deil, yalancdr. Bir kii

ne zamanki: Lâ ilâhe

illallah



(Allah'tan

baka Al-

dese Cenâb- Hak tarafndan ona bir hitap gelir. Bu hitap o kiiye: Sözlerinde kâzibsin, yalan söylüyorsun, çünkü yaptn i söylediin söze uymuyor! der. Bu tarzda, Allah' seviyorum, demenin hiç bir faydas yoktur. Nitekim Resûlullah (SAV.): "Lâilâhe illâllah" kelimesi lah yoktur),

insan Allahü teâlâ'nn azabndan saklar!" diye buyurmulardr. Hiç bir kii dünya ilerini, âhiret ilerinden üstün görmemelidir. Bir

ksm

,

insanlar vardr

ki,

öyle

derler:

Madem

ki

ka-

ve dünyaya kar duyulan muhabbetten ileri gelir, bizimse dünyaya kar hiç muhabbetimiz yoktur. Dünyann var da you da gözümüzde eit-

bir

azab dünya

ileriyle

ilgildir

ÖLÜM ve KIYAMET

151

Dünya ile ilgimiz sûretâdr, yalnz görünütedir. Gönülden deildir. Bu sözleri, ey aziz kii, sakn tasdik etme! Çünkü dünya ihtiyaçlar ve dünya lezzetlerine onlarn meyilleri, sürekli istekleri vardr. Onlarla bu dâvay tartmak zordur. Peki, sözlerinde bu kiiler ne zaman sadktrlar? Bunu anlamak için ne gibi denemeler yaplmaldr? öyle: 1— Bütün mal, mülkü çalnca veya bütün mal ve mülkü, evlâd bir anda helâk olsa. 2 Halk ona sayg duymasa, ona hakaret etse, 3 Yarn dostlar veya örencileri ona hürmet etmese ve hepsi onu tahkir etse, 4 Ya da ona

tir.



düman

olup onu

zem





bu hakaretlere dayanyor, hiç müteessir olmuyorsa, kendinde, hal ve tavrnda zerre kadar deiiklik göstermez ve: Zaten ben böyleyim! Beni hiç bir ey rahatsz etmez! derse onu yine ne ile tecrübe eylemek gerektir? O kiiye dayak atmal, elinden maln almal, srtndan elbisesini soymal. Eer bütün bunlara sabreder ve rahatsz olmazsa dâvasnda sadktr. Mal sevgisinden ve halkla ilgiden nefret ettiine dair her ne eyleseler. Bütün

derse yerindedir.

Çok kimseler vardr ki: Ben karm veya odalm (cariyemi) sevmem! der. Ama ne var ki karsn boamaya kalksa veya rülür,

O

câriyesini

sata çkarsa

kendisinde

deliye döner. Hatta kendisini

ak atei

öldürmee

gö-

bile kalkar.

azabndan kurtulmak isteyenler dünya ile ilgisini kesmee çalmal. Kendi ihtiyac, zarureti kadar ile kanat etmesi, o kadarn yeterli görmesi lâzmdr. Meselâ, halde[kabir

ibadete kuvvet olacak kadar yemeli, içmeli,

souk tesir et-

meyecek veya scak bunaltmayacak kadar

Eer

giyinmelidir.

dünya ilgisinden temizleyemezse o zaman kendisini ibadete ve Allah'n zikrine vermelidir. O kiiler, Allah'n muhabbetine gönlünü altrmal, o sevgiyi kendisine ünsiyet ettirmelidir. Dünyaya kar olan sevgisini âhiret kalbini

HÜCCETÜ'L-ÎSLAM ÎMAM-I GAZAL



1

52

gidermeli ve nefsini eriate itaat ettirmeli.) Eer nefsine uyar, ona benlii boyun eerse bilsin ki, kendi vücudu kabir azabna düecektir. Bundan dolay kendi korkusu

varln

ile

kabir

azabna ve

hazarlamaldr. Böylece de Allahü Teâlâ'nn lütuf ve keremi herkese âmil olsun ve balamas, zengin, fakir her kiiye erisin. âhiretin iddetlerine

RUHANÎ AZAB, ALLAHÜ TEÂLÂ'NIN

YÜRE

TUTUTURAN ATE Cismâni Azap, bedene ve beden yolu ile ruha erien bir azaptr. Ruhani Azap ise hemen ruha varr Allahü Teâlâ'nn: "O, Allah'n tututurulmu ateidir ki, o atein tesiri

yüree kadar yükselir, yürein

meze

Sûresi: 7-8).

Ve kalbte cinstir: 1

2—



Dedii ekli

yerini alr. Biri

alr.

içine çöker." (Hü-

te bu

ruhanî azaptr.

Böyle olunca ruhanî cehennem üç

dünya ehvet ve

isteklerinin

ayrl ateidir.

de rüsvâlk, alçaklk, utanlacak iler yapmann, hayânn ateidir. 3— Biri de tek olan Allahü Teâlâ Hazretlerinin cemâlinden mahrum kalmak ateidir. Bu üç ate, yalnzca ruhu yakar, bedene tesir etmez. Bu atelerin her birinin dünyada birer sebebi vardr. Biri

ate: Bu dünya ehvetinden ayrl ateinin sebebi, evvelce kabir azab konusunda anlatlmt ki, o dünya muhabbetidir. Çünkü akla irade kalbin cennetidir. Ma!

Birinci

demki kalb

sevgilisi ile birliktedir.,

o daima kalbin cennetin-

dedir demektir. Sevgilisinden ayr olursa o

ayrlk da ona

cehennemdir. Böylece dünya ehli de dünyay bütün varl ile sevmekle onun maûku olmutur. Böyle olunca dünya bir Cennet gibidir. Ama ne zaman sevgiliden ayrlnrsa, bu

ayrlk da o kalbe

rlmt.

bir

Cehennemdir Çünkü

sevgiliden ay-

Nitekim hâdis-i erifte buyurulmutur

ki:

"Dünya,

ÖLÜM ve KIYAMET

153

mü'minin cehennemi ve kâfirin cennetidir." imdi, mü'min kii, Allahü Teâlâ'ya ve âhiret gününe muhabbet etmekle

de mü'minin maûku (sevgilisi) oldu. Dünyada ikisinden de ayr olduu içni dünya ona cehennemdir. Fakat muradna, maksuduna varnca, mü'min âhirete kavuur, dünyadaki cehennem hayat sona erer, cennet hayat baikisi

lar.

/kinci Ate:

kinci

ate

ki,

fazahat (alçaklk) vc utana-

cak iler (hacalet) ateidir^ Buna da bir örnek verelim. Meselâ bir emir (bey), yoksul ve fakir bir kiiyi yanna alp ona sayglar gösterse, hem de öteki yakn adamlarndan onu seçkin klsa, hazinelerinin anahtarlarn onun eline verse, hattâ kendi haremini ve saray halkn teslim etse, sözün ksas bütün ilerini ona smarlasa, emniyet edip tesli etse, o kimse bu mertebeye yücelmiken birdenbire marur olabilir. O zaman da emirin haremine hyanet gözü ile baksa, saray halk ve câriyelerle lâyk olmayan iler ilemei balasa, emirin mal ve hazinesini açp kendi muradna harcasa ve onun yurduna göz diken dümanlar ile elbirlii etse, daima onlarla konuup tuzaklar kursa, onun bu günahlarn emir görmez mi? Hayr, emir, saraynn bir köesinden

Himaye ettii adamn, câriyeleriyle krtrdna, hazine ve mallarnn israf edildiine ahit olur. Sözün ksas bütün malnn harman gibi savrulduuher olup biteni görür.

na da akl

erer.

Güvenilen kii

tan beri bildiini:

Daha ne

o

vakit utanmaktan,

emirin bu halleri çok-

kusurlar ileyecek? Göreyim ve

cezasn ona gpre vereyim? bilse,

eer

diye

cezasn

aknlktan ne

geri

braktn

hale

dütüünü

O alçak kii yer yarlp yerin salndan bin defa üstün görür.

basiret ehli kiiler anlayabilir.

geçmeyi kendi Hattâ yüksek bir yerden atlayp parça parça olmay

dibine

eder.

tercih

HÜCCETÜL-SLAM MAM-I GAZAL

154

sen de imdi dünyada nice iler ilersin ki: Tenhada kimse görmez! dersin. Veya o i nefsine ho gelir: Bunda ne suç var ki? dersin. Ya da o ii sana eytan güzel gösterir, kötülüünü örter. Ama ölümden sonra suçun meydana çknca mahcubiyet atei seni saracak, iddetli bir azapla uzun süren bir mihnete uratacaktr. Nitekim, bir kii bir kiiye arkadan kötü sözler söylese, gybette bulunsa, yarn kyamet günü o kiinin çürümü insan etini çineye çineye haredilmesi gerektir. Bunun, ölmü bir kardeinin eti olduu kimi kiiye rüyasnda bildirilir. Meselâ bir kimse rüyasnda kendi etini yediini görse: Sen mutlaka bir kimse hakknda arkadan kötü söz söylemisin, gybette bulunmusun! diye yorumlanr. Hasedin örnei de udur: Meselâ bir duvarn üstüne bir ta atsan ve bir baka kii gelip sana: O attn ta, kendi evine dütü ve olunun gözünü çkard dese, sen hemen evine koarsn. Bir de ne görürsün?. Gerçekten attn ta olunun gözünü çkarmtr... O zaman, kalbine nasl bir ate düeceini düün! Acaba idrak eder misin ki, nedamet ve kzgnlk atei ile ne hâle düersin? Bunun gibi dünyada haset eyiesen o hasetin zarar âhirette sana geri döner, gelir. Tâat ve ibadetini boa çkarr, bâtl klar. O ibadetlerden sana hiç bir fayda gelmez. Hem de senin ilediin amellerin sevab haset eylediin kimseye yazlr. Ebedi pimanlk ve ebedî zarar senin bana döner, gelir. Âhirette olan zarar ve pi-

Bu

hal gibi

manln gam

ve kötü iler sebebiyle çekilen strapla ceza acs, dünyada evlâdnn gözünün çkmasiyle ölçülemez. Zira gözdeki o ac birkaç günlüktür. Çabuk savuur, geçer gider. Zira gözdeki o ac birkaç günlüktür. Çabuk savuur, geçer gider. Ama dünyadaki mihneti ve ona sabrla

dayanmann

âhiretteki

sevab, düünce

sahibi, basiret eh-

Senin saadetin ne evlât gözünde, ne de kendi gözündedir. Hiç bir dünya nimetinde deildir. Belline

zevk

bile verir.

ÖLÜM ve KIYAMET

155 ki

âhirette Hazret-i Allah'n

müahede

ile

makbulü olup Allah'n cemâlini

müerref olmak,

nimetleri elde etmektedir.

[üçüncü Ate: Bu ate, Hazret-i Allah'n cemâlini görememek, onu görmekten mahrum olmak ateidir. Bu ebedî saadetten uzak kalma kederinin âteidir. Onun sebebi bilgisizlik, câhilliktir. Ve gözün körlüüdür. Çünkü dünyaya Allah' tanmak için geldii halde O'nu tanyamam, kalbinin aynasn dünya igal etmitir. O aynay nefsanî lezzetlerin pasndan temizletmemi, safi klmamtr. Ne riyazette, ne perhizde bulunmu, ne kötü' ahlâkla mücâhede etmi, ne de iyi ahlâk elde etmitir. Ve bundan ötürü o aynane de Hazret-i Allah'n cemâlini müahedeye lâyk olmutur. Ne bu müahede için bir kabiliyet gösterir, ne de Allahü Teâlâ'nn dergâhnda makbul olur. Çünkü: Allah'n ahlâk ileahlâklann, emri gönüle gereince davranc olmamtn] Öyleyse bil ki, eer dünya muhabbeti dolmusa ve o, isyan tozlar ile pas balamsa, âhirette ona hiç bir nesne gözükmez, bütün

da ne

Hazret-i Resûl Efendimizin,

u

saadetlerden

mahrum

kalr.

Ve gözü

görmeden âma olarak harolunur.

âhiretten hiç bir

ey

(Allah saklasn).

Bu mahrumluk ateinin dünyada

misali, yâni âhirette

mutlulua erememe ateinin temsili, dünyada öyledir: Bir kavm, geceleyin yolda giderken bir tal vadiye eriirler. Karanlk içinde, o talarn rengi ve ekli iyice görünmez. Onlar yolda giderken bir ses: sakn gaflet etmeyin! Bu talardan bol bol alp götürün ki, bir zaman gelir, gerekli olur! der. Onlar da, bu sesi iitince kimisi gözlerini dört açarak yerden güçleri yettii kadar o talardan toplar. Kimisi zahmetten kaçnr. Eteklerine biraz koyar, götürürler. Kimisi ise veresiye zahmetten kaçnr: Zahmet parasn harcamak ahmaklktr! Bunlarn ne faydas olur! derler. Yere eilmek zahmetinde bile bulunmazlar. Elleri bo yürürler.

HÜCCETÜ'L-SLAM MAM-I GAZAL Talar alp

=

1

56

u

ahmaklkla suçlayarak: aklszlar görün, ham bir tamahla ve güç bir dilekle eekler gibi yük yüklenip kendilerine faydasz zahmetlere girerler. Oh, ite biz gamsz, tasasz, dört yönü seyrederek gidiyoruz!., derler. Fakat sabah olup güne dounca, kymetsiz çaklta sandklar eylerin birer inci, yakut olduunu görürler. Her biri bin bir altna deer kymetli cevherler... Az götürenler: Yazk, yazk! derler. Keke daha fazlasn götürseydik! diye hasret çekerler. Hiç alp götürmeyenler mahrumiyet atei ile helâk olurlar. Pimanlkla ellerini balarna vururlar. Feryat, figan eder, alarlar. kymetli talar götürenler, ehre varnca mülk sahibi olurlar. Köleler, câriyeler satn alrlar. Almayanlarsa öyle aç, öyle çplak ve gönülleri susam, dudaklar kurumu bir halde gezerler. Ne zaman onlardan yiyecek içecek isteseler, cevap götürenleri

ar

u

olarak onlara

u âyet-i kerimeyi okurlar: "Bize biraz su ve-

ya Allah'n size verdii rzktan gönderin!" diye barrlar. Onlar da: "Dorusu Allah, bunlar kâfirlere haram etti derler."

(Âraf Sûresi: 50).

Dünkü gün

Ve sonra

u sözleri onlara söylerler:

siz bize gülerdiniz. Biz

de bu gün size gülüyo-

ruz! Nitekim Allahü Teâlâ

kelâm- kadiminde öyle buyurur: "Eer bizimle elenmiseniz biz de sizinle bu elendiiniz gibi eleneceiz." (Hûd Sûresi: 38). te cennet nimetlerinin örnei bunlardr. Misal olmak için ksaca anlatld. Ey aziz kii! Allah'n cemâlini görmekten uzak kalmann misalini göstermek güçtür. Çünkü Allah'n cemâlini müahededen, Allah'a yaklama lezzetini idrak eyleyen kii, bir an o saadetten ayr kalsa helâk olur. böylece bilinmeli ki, o "gece yolcularnn" bulduu talar ibadet misalidir. O ka-

te

ranlklar

dünya örneidir.

O talar alp götürenlerin ellerin-

yarn kyamet günü öyle bir saadete ve nimete eriirler ki, nice bin yllk dünya zevki, onun bir anlk zevki yannda çok sönük kalr, asla ona eit dekiler ibadet incileridir

ki,

1

ÖLÜM ve KIYAMET

57

olamaz. Ve dünyada iyi amel incilerini elde edemeyenler: leride elimize geçip geçmeyecei belli olmayan eyler için neden bugün mihnet çekelim? derler. Hele o âhiret günün-

"Cehennem ehli, Cennet ehline: "O sudan üzerimize aktnz." diye yalvarr." (Âraf Sûresi: 50). Cenâb- Hak cehennemden en son çkan aalk kimseye de bu dünyann on misli kadar makam verir. Ama bu dünya mikdar büyüklük, genilik ve çoklukta deildir. Ancak güzellikte ve de

ise:

deerdedir.

RUHÂN AZAP CSMÂN AZAPTAN DAHA

DDETLDR *

Sen

bil ki,

artk bu on

türlü ruhâni

azab örendin. Öy-

anlattmz ate,

bedeni yakan ateten daha iddetlidir. Çünkü jazap, bedenden ruha vâsl olmaynca, beden hiç bir zaman o azab idrak eyleyemez. Ruhtan beden vastas ile gelen zahmet bu kadar elim leyse yine

bil ki,

bu

beden aracl olmakszn geçen manevî elem ateinin ne derece yakc olduunu düün, var

olursa

cann

içinden

kyas et.1

r

eyin zahmeti, o eyin muktezasnn (gerekli kld eyin) muhalifinin (zddnn) ona üstün gelmesiyle olurJBöyle olunca,; bedenin gerektirdii ey, daima terkibi ve eczas bir yerde kemâli ile derli toplu durmasdr ve birbirlerinden kopup ayrlmamasdr. Bir âletle, ne za[Bilmelisin

man

ki,

her

bedenin parçalar birbirinden ayrlmak istense, vücu-

dun rahat, düzeni kalmaz, zahmetler çeker. Ruh da onun aclariyle elemlenir\)Meselâ bir kesici âlet, harpte bir klç,

vücudun bir parçasn kesip ondan ayrsa, ya da vücut atele yansa, beden nasl aclar içinde kalr, elem duyar-

HÜCCETÜ'L-SLAM ÎMAM-I GAZAL

158

acnn sebebi ile ac duyar, elemlenir. Çünkü beden ruhun dura ve en yakndr.[Ruh, vücutta, bedenin sa, ruh

da o

içinde barnr"! i

yaradlnn

imdi, ruhun

marifetullah (Allah' dedir.

O'nun

zdd

iktizas (icap ettirdii

tanmaktr. Allah'n

cemâlini

ey),

müahe-

ve kör olmaktr. ruh ondan eziyet duyar. O kadar

ise bilgisizlik, cahillik

Bunlar ruha galip gelirse,

bu azabn iddetine hiç nihayet yoktur. Eer dünyada beden hastalklar olmasayd o cahillik ve körlük —yani ki,

Marifetullah'a mâlik

da ele™

verirdi.

selâ birinin

olmamak— dünyada

nsandan o

ruh

azab

belirir,

ruha çok

eksik olmazd.

Me-

ayanda

veya elinde bir büyük yara olsa, bu yarann yerini bçakla kesseler, ya da üzerine ate koysalar, o kii yarann acsndan bunlarn getirdii acy duymaz. Bunun gibi bedenin hastalklar meselâ açlk, susuzluk gibi, evlât ve mülke sevgi marazlar gibi duygunun onlarla uramasndan dolay— bunlar ruhun azabn duyurmazlar. Ama ölüm gelince bedenin be duygu yoliyle duyduu azaplar artk kalmaz ve ortadan çekilir gider.

—be

te

o zaman ruh

azabnn

nice elim

olduu

görülür; Nite-

kim Allahü Teâlâ Hazretleri kelâm- kadiminde öyle buyurur: "Dikkat ediniz. Kesin bir bilgi ile bilmi olsaydnz,

Cehennem ateini mutlaka görürdünüz. And olsun ki, onu hem de gözünüzle göreceksiniz." (Tekâsür Sûresi: 5, 6, 7). Ey ilâhi srlan örenmek isteyen! Sen bil ki, ruhâni

azabn cismâni azaptan

dar

deliller

ehli

olan kiiler anlayabilir.

dan

hiç bir

iddetli

olduu hakknda bu

ka-

anlatld, misaller ortaya kondu, onlar basiret

ey anlayamaz.

Ama

bilgisi

olmayanlar bunlar-

159

ÖLÜM ve KIYAMET

\i

MELEKLERN DURAI A'LÂY-I LLYYN'DR Eersen

— Bu aksine ve ten ve bir

dersen

ki:

söylediklerin eski din bilginlerinin söylediklerinin

zddnadr.

Onlar:,"Âhiret ilerini kulakla iitmek-

benzeterek örenmekten baka çare yoktur. Göz ve görüün, fikir ve tasavvurun, düüncenin onunla hiç bir ilgisi bulunmaz!" derler. Sen bu iddiada bulunursan biz de deriz ki: Sen gerçek söylüyorsun. Ama eriat hükümleri umum üzerine, toplum üzerinedir. O cahil ve bilgin diye ayrlk yapmaz. "Avama göre öyle eriat hükmü vardr. Ehlüllah'a göre böyle eriat hükmü vardr!" demez.

eye

Bu sebepten dolay eski din âlimleri herkesin anlamas eriate kadar her eyi kulaktan beyan eyledi. Kimisi leri rini

de

basiret

ile

için

batini hakikati idrak eyledi. Kendi-

bu yolu tuttular. Ama kimseye bunu açmadlar. Sözleanlayacak kimselerin bulunmayacan düünerek:

muhalif (ters) anlar, hata eder! dediler. Ve çekinip açmadlar. Ama Hüccetü'l-ssakndlar. Kimseye bir

Avam

ey

lâm (Ebû Hamid

Muhammed

bin

Muhammedil

-

GAZÂL

lim ve amelde, zühd ve takvada ve dinin nehyettii eylerle mücahedede, riyâzette, insanlarla muamelede ve bilinmeyenleri keifte "Allah

srrn

kutsal, kabrini nur eylesin")

kemâl noktasnda olmakla, eriatle hakikatin arasn buldu, onlar birletirdi, bir araya getirdi. Âhiret ilminden srlar kefetti. Ruhani azap nedir ve ruhâni cennet nedir? Açk seçik örneklerle mümkün olduu kadar beyan etti ve öyle dedi:[bin yolcusuna gereken ey, kendi ehrinden yolculua çkmak, vard yerde karar eylemektir. Oradan, o mihnet diyarndan göçüp kulluk makamnda konaklamak-

HÜCCETÜ'L-SLAM MAM-I GAZAL

160

Nitekim: "Vatan sevgisi imandandr," denilmitir.

tr.

lun dört

dura

BRNC

Bu

yo-

vardr:

j DURAK: nsan

birinci

durakta olunca pervane

gücü vardr. Her eyi görür. Ama hayal gücü, hafza gücü yoktur. Bir nesneyi hatrnda tutamaz. Meselâ gece olduu zaman karanlklar âlemi kaplar. Pervane kendisini bir karanlk ev içinde hapsedilmi sanr. Kendisini dar atmak umudu ile o yöne kanat açar. Atee dokununca scakln anlar, ondan kaçar. Ama hayal ve hafza gücü olmad için atein scakln hemen unutur. Geri döner. Yine atee saldrr. Bu ölünceye kadar sürer gider. gibidir.

Görü

KNC DURAK: Hayal duradr. Her hayvanda vardr. Çünkü

öteki

hayvanlar da

bir

kez

bile

olsa elem çektii yer-

Meselâ bir hayvan bir kere sopa ile dösen, bir daha ona vurmak için el kaldrnca kaçar, duryere bir daha uramaz. maz. Bir musibete den kaçar,

çekinir.

urad

O

halde insan da, zarar gelecek bir yerden kendine zarar gelmeden önce saknmazsa, hayvanla eit olur. Hatta olur. Çünkü hayvann akl ve idraki ondan daha

akn

gelmeden önce zarar çekinsin ve saknsn. yoktur

ki,

zarar

ÜÇÜNCÜ DURAK:

Vehimler, kuruntulardr

llarda vardr.. Meselâ koyun gibi

ya

at gibi

ki,

farketsin

ki,

ki,

kimi can-

kurdu görmemitir ve-

arslan görmemitir. Güvercin gibi

memitir. Görünce sanrlar

ki,

de ondan

kaçmaa

ki,

ahini

bil-

takatlar yoktur.

Bununla beraber, bu saydmz hayvanlmardan daha büyüünü, canavarlar görürlerde yine onlardan korkmazlar. Anlalan budur ki, zarardan korkacak kadar idrakleri vardr, fakat gelecekte olacaklardan tur.

Çünkü bunlar akl

ile

saknmaya

bilinen eylerdendir.

idrakleri

yok-

========^^

161

DÖRDÜNCÜ DURAK: mahsustur.

nsan onu

bilir,

ÖLÜM ve KIYAMET

Makulât

duradr

idrâk eder,

ondan sonra

Hayvan derecesinden melekler mertebesine

însana

ki,

eriir.

korkar.

O mer-

tebede öyle eyleri idrak eder ki, ne gözle görülenlerin, ne kinin, kuruntunun, ne de halin bunda iliii vardr. Gelecekte olacak eyi idrak eder. Her eyin gerçeini ve kendi ruhunu, ruhunun mânasn anlar. Hem de insann duygular alemindeki seyri, cisimledir. Meselâ yeryüzünde seyri gibidir. Makulât âleminde seyri ki, dördüncü duraktr, bir gemi içindeki seyri gibidir. Makûlat dura ndaki seyri ki, dördüncü duraktr, meselâ enbiya ve evliya, tasavvuf ehlinin seyri gibidir. Bu da kularn hava içinde seyri gibidir. Nitekim Resûl (S.A.V.) Efendimiz Hazretleri'ne sordular: sâ (A.S.) su üzerinde yürür müydü? O da: Kesin bilgisi olsayd havada bile uçard! diye buyurdu. nsan kalbinin seyri idrak âlemindedir. Bütün âlem onun seyran yeridir. nsann mirac hayvanlar derecesinden çkmas, melekler derecesine yükselmesidir.\Ama daima Allah'n hidayeti ile Âlâ-y lliyyine mi yükselecek, ya da eytann aldatmasiyle Esfel-i Safiline mi inecek diye tehlike ve ölüm korkusundandr. Cenâb- Hak insann bu tehlikesinden haber vererek öyle buyurmutur: "Biz emâneti göklere, yere ve dalara arz ve teklif ettik de onlar bunu yüklenmekten çekindiler, ondan korktular. Onu insan yüklendi. Gerçekten O, çok zulmedici ve cahildir." (Ahzâb Sûresi: 79). Sen bil ki, can olmayan eylerin mertebesi (derecesi) hiç deimez. Onun kendisinden haberi yoktur. Böylece onun tehlikesi yoktur. Hayvanlarn derecesi aalarn aasnda, esfeli

sâfilindedir. Terâkki etmeleri için

leklerin

dura

re dururlar

ise âlây-

onlara yol da yoktur. Me-

illiyyin'dir.

Ama daima bir hâl

Makamlarndan ne yukar çkar, ne

Nitekim Allahü Teâlâ kelâm- kadiminde "Melekler derler ki: Her birimizin bilinen

aa

üze-

inebi-

lirler.;

öyle buyu-

rur:

bir

vardr." (Saffat Sûresi: 164).

makam

HÜCCETtPL-tSLAM ÎMAM-I GAZAL

162

nsanlarn derecesi hayvanlarla meleklerin arasndadr. kisine de kabiliyeti vardr. Bu sebepledir ki, emaneti insandan baka kimse kabul etmedi. Çünkü ötekilerde, yani ne hayvanlarda, ne meleklerde bunu kabul kabiliyeti yoktu. Emaneti kabul etmek ise tehlikelerin vebâlini boynuna almaktr.

bu hâlleri açklamad. Bunda bir acaiplik yoktur. Çünkü halkn çou ikamet edici, oturucudur, yolcu deildir. Birinci Mahsusât, ikinci Mütehayyilât duraklarndan (ki ikisi de ön duraklardandr) son yolculua çkmazlar. Orada karar klarlar. Onlara hakikatlerin açlmas, aikâre olmas mümkün deildir. Kendisi de ruhaniyet elde edemez. Biz de âhiret bilgisine örnek olmak için bir sr

Sen

açtk.

bil ki,

anlalsn istedik. Eer bundan anlatlm olsa, açklansa anlalmas kabil

Tâ ki,

ha fazlas

din bilginleri

âhiret ileri

Hattâ bu anlatlanlarn, basiret lmak ihtimali bile yoktu. ildir.

ehli

YOLUNU AIRANLARA BRKAÇ

dade-

olmasayd, anla-

ÖÜT

snf insan vardr ki, kendi kendilerinden idrak edecek ne görü (basiret) ne marifet (bilgi) güçleri vardr. Âhiret ilerinde kuku ve vehim, kuAhmak,

aptal kiilerden bir

runtu doludurlar. rine

uygun

gelir,

aknlk içindedirler. eytan aldatmasna

ehvetler

uyarlar.

tabiatle-

Onun tuza-

na düerler. Âhireti inkâr etmilerdir. Cennet ve Cehennem'i anmaktan maksat, halk slah etmee çalmaktr! derler. eriate uyup ibadete kalkmay ahmaklkla eit tutarlar. Bu ahmaklarn, eer biraz akllar olsayd, onlar bir cevab vesözle susturmann yolu vard. Çünkü biz de rir, deriz ki: Ey kii! 124.000, hatta daha fazla ya da eksik Peygamber, bütün veliler din bilginleri, hükemâ, mübarek

u

mmmmmm^^mmmmmmm ÖLÜM ve KIYAMET

163



eriate uyarlar ve ibadet ederlerdi. Âhiret ilerinden korku ve sakn üzereydiler, nice nice zahmetler çekerlerdi. Sen bu kadar bilgisizlikle onlarn hepsinin yanl yolda olduklarn nasl idrak ettin? Ve kendi fasit hayalini, onlarn ilim ve mârifetinden üstün görmenin sebebi nedir? Sonra da durmadan: "Ruhun hakikati yoktur!" diyorsun. "Ölümden sonra ruh bâki deildir!" diye sözler kvryorsun. Belki, cismâni azaba da inanmyorsun. mdi, senin mizacn öyle bir yol-

da

fasit

ortadan

olmu,

içine fesat

kalkmtr

tesirli ilâç

yoktur.

karm,

her türlü

inann

öyle

artk sana maddi ve mânevi hiç

ki,

Sen

u taifedensin

ki,

bir

Allahü Tebareke

Teâlâ Hazretleri kelâm- kadiminde öyle buyurur: "Sen onlar doru yola davet etsen de, onlar, ebediyen doru yola (hidayete) gelmezler." (Sebe Sûresi: 57). Çünkü sizin eriati anlamanz için kalplerinize perde çekilmitir.

Böyle

bir kii:

Ben

hakikat nedir, bilmem! Lâkin ihtimale

bütün nazenin ömrümü ibadetle, rizayetle, bedenimi perhiz zahmetine sokmakla, birçok zahmetlere girmekle geçireyim? Neden kendimi dünya lezzetinden mahrum edeyim? derse bizim de ceva-

dayanan eylerden ötürü de

bmz udur:

niçin

Çünkü senin gözünde

âhiret ilerinin

olmas

veya olmamas birdir, eittir. Böylece akln verdii hükümle amel edilecek olunursa, onun gibi tehlikeli iten çekinmek gerektir. Çünkü o zaman bana elim azaplar gelmise onlardan kurtulursun. Ebedî, sonsuz saadete eriirsin. Eer o elim azaplara uramamsan zaten sana hiç bir zaman zarar gelmez. Ama bununla beraber, o azabn gelecei hakkndaki âyet-i kerime vardr. Bütün enbiya, evliya ve din âlimleri (Allah cümlesine rahmet eylesin), bu gerçei tasdik ve buna ehadet etmilerdir. Meselâ görmez misin

ki,

tesen,

eer yemek tabana e! uzatsan, yemek yemek issana bir kii: Sakn o yemekten yeme! Çünkü onun

HÜCCETÜ'L-ÎSLAM ÎMAM-I GAZAL içine

ylan

mu, yalan

zehiri

164

katlmtr! dese, o kiinin sözünün doru

m olduunda üphen

olur.

O Ve:

zaman da bu sözlere inanr, o yemekten yemezsin. Bu yemei yemezsem ne olur sanki?Nihayet ksa bir

müddet için aç kalrm! Eer yersem ölürüm. Öyleyse bundan el çekeyim! dersin. te bunun gibi, eer bir gün hasta düersen, dua ve muska yazan bir kimse sana: Bana biraz akçe ver, sana tecrübe edilmi bir muska yazaym ki, hemen sala kavuasn! dese sen bilirsin ki, dardan bir

muska

ile

hastalklarnn

bakalarnn hiç bir

ilgisi

baka iç kavumann hiç bir

içinde olan basur

ve

sala

ve

u

Sen bunu bildiin halde: Hele ben muskay alaym. Bana ilâç olursa nice bin akçelik faydasn gö-

çaresi yoktur.

Eer

faydas olmazsa nihayet birkaç liram ziyan olur! dersin. Ve o muskay almak istersin.. Sana bir baka örnek verelim. Meselâ bir yldzbakan (müneccim), sana: Gök ay filân durakta iken eer bu ilâc içersen sana bu yl hastalk gelmez! dese, o kiinin yalan meydanda iken ve sen de bunun yalan olduunu bilirken, müneccimin sözüne inanrsn: Hele bir kez o ilâc alaym, faydas olmazsa, zarar da olmaz ya! dersin, o ilâçtan da fayda umarsn! O kötü, o irenç, o pis ilâc veya urubu, eker erbeti gibi rürüm.

içersin.

Öyleyse gel. Kendine bir defa insaf eyle, ac. Bir veya iki günlük dünya marazndan ötürü sözü doru olmayan hekimin, yldzbakann sözlerine inanp kendine ne kadar zahmetler ler,

verirsin.

Oysa sen, Kur'ân

âyetleri, hâdis-i erif-

haberlerle kendine ilâç vermezsin?

Ve neden

elim

azaplardan benliini kurtarmaya çalmazsn? Bunlara güvenmeyerek, Kur'ân-, hadisi kabul etmeyerek Allahü Teâlâ'nn buyruuna uymazsn, yasakladklarndan kaçnmazsm. Kendi havana uyarsn. Ve Resûlullah'n sünneti

ÖLÜM ve KIYAMET

165

üzerine hareket etmezsin. Nice türlü günahlar, mâsiyetler ilersin? Senin hâlin sonra ne olacaktr?

Ama, senin

hiç

hatrna gelmez mi ki, ömrün dünyada ne kadar sürecektir.? Dünya ile âhiret arasnda ne nisbet vardr? eriat en az meakkatini çekerek ebedi saadete, ebedi mutlulua ermek nasldr? Bilmelisin ki, dünya aclar ne kadar iddetli olsa da, âhiret azabna, göre bir zerre bile emirlerinin

deildir.

Ey aziz

kii!

Sen

bil ki,

dünya

geçici bir gölgedir.

Âhiret, ise ebedidir, sonsuzdur, süresizdir. Bir devir kesilip,

balamaz. Ebediliin, akl erdii kadar, misali öyledir: Eer bütün gökler tâ Ar'a kadar ve oradan yerin en alt katlarna kadar iki aray hardal taneleri ile doldursalar, bir karga da o hardal gda yapp tek bir hardal tanesini bin

bir devir

ylda yese, zamanlar

ilerlese,

ebediyetten (sonsuzluktan) bir

o hardal taneleri tükense, hardal tanesi kadar zaman

eksilmez. Edeb, o kadar süresizdir, sonu yoktur.

Ebedi azaptan çekinip âhirette olan yüce tehlikeleri düün. Kendi nefsine fesât erimeden, nasihate muhtaç du-

ruma dümeden önce sana 1

— Asi nefs

luklar,

için,

u öüdü vermek gerektir:

dünyay örenmek

zahmet ve meakkatler

için

çeker, nice

nice nice zor-

uzak yolculuklar

yaparsn.

— Nice günler aç ve susuz kalrsn. 3 — Bununla beraber, sen de 2

fânisin.

Yok olacaksn.

Her eline geçen de -çoluk, çocuk, mal, ziynet, ev, apartman- hepsi fânidir, yok olacaktr. Hepsi elden gidecektir, ama yaarken Allahü Teâlâ, senin rzkna, yiyeceine, içeceine kefildi. Ya yarn âhiret yurdunda ebedî mihnetten kurtulup ilâhi saadete ermek için ne elde ettin? Tedarik ettiklerin nelerdir? Senin bu âlemde eriatin en küçük elemini ve zahmetini çekmee gücün, kuvvetin yetimezse ya

HÜCCETTL-SLAM MAM-I GAZAL

cismânî âzaplar, ruhanî azaplar çekmek nasl takat göstereceksin?

yarn için

166

âhirette

Her kii için gereken ey: Âhiret yurdu olaylarnn ve azaplarnn elem ve aclarnn orada unutulacan, âhiret nimetinin tadnn orada tadlacam ve yine orada Allah'n cemâlinin müahede lezzetine varlacan ve bu hallerin ebedî kalacan düünmektir. Birkaç günlük ömür için

dünyann

fâni lezzetine

mek acaba

marur

olup âhiretten yüz çevir-

ahmaklk deil midir? Öyleyse,(akll olan kiiye gereken udur: Nefsin aczini, noksanbilmeli. Onun ne hizmet için halkedildiini örenmeGece gündüz bu anlay üzerine bu konuda düünülmesefihlik, garip bir

ln li.

li.

Allahü Teâlâ'nn kudretinin üstünlüünü ve yüceliini akl

erdii kadar

düünüp:

insan kendi

ve sevgisi için yaratmtr! diyerek âhiret hazrlnda bulunmal. Kulluk kapsndan, yakar ve niyazlardan bir an ayrlma-

mal.

Allah,

marifeti

1

âhiret

azn kendine yetecek kadar almal, ziyadesinden

çekinmeli. Âhiret ülkesi

sonsuz saadetin karargâh ve

Al-

müahede yeri olduunu bilmeli. Buna göre gece, gündüz bunlar elde etmee çalmaktan kaçmamal. Baht ve saadet denilen Hüma kuunu avlamak niye-

lah'n cemâlinin

tinde bulunmal.

göstermeli.

Onu

Onu avlamak Allah'n

için

yardm

ile

her dikkati ve elde etmeli.

çabay

RYÂ Riyann hakikati udur: nsan, onunla kendisini haika, mükemmel, âblt ve zâhlt gösterir. Ona sayg gösterip onu ululasnlarîve ona iyi nazarla baksnlar ister. Zâhitlii ve dinde ululuu bildiren ne varsa halka göstermek diler; Dinde ululua delâlet eden eyler ise betir: !

yaplan riyâdr. Nitekim gece yatmaz, uyumaz sansnlar diye yüzünü sarartr, kendisini büyük riyâzette bulunmu sansnlar diye bedenini zayflatr. Güyâ din kaygsndan yüzü gülmez olur. "Gönül holuu yoktur, kendisinden habersizdir," desinler diye saçlarn taramaz. Dininin vekârndan sansnlar diye konuurken sesini yükseltmez, ksar. Oruçlu olduunu göstermek için dudaklarn kupkuru klar. nsann nefsi, herkes böyle sanyor diye, bütün bu hallerden zevk duyar. Bundan ötürüdür ki _

Birincisi:



Beden

aleyhisselâm

öyle demitir:

— Oruç tutan çekmeli,

unu [

kii

bir

saçn

taramal, gözüne sürme

dudan da yalamal. Tâ

ki

o kiinin oruçlu oldu-

kimse bilmemeli.

kincisi: Elbise

kii,

ile

kaba elbise

malardan zâhit

yaplm

gök

olan riyâdr. Nitekim riyâ eden

giyer.

sanlmasn

ar diye

ile

ve kaln,

kirli

ve eski ku-

giyeceklere bürünür. Kendisinin

diler.

mavisi,

Ksa

sofi

sansnl-

hrkasn

giyer ve

Yahut kendisini

yamal

sofiler



]

HÜCCETTL-SLAM tMAM-I GAZAL

,

1

68

onlarn seccadesini örtünür. Ama aslnda onlarda tasavvufun mânâsndan hiç bir ey yoktur. Yahut riyakâr kii, tülbentlmi

sark

Ayana

sahtiyan çorap giyer. Böylece kendisinin abdest alrken ihtiyatl olduunu göstermek ister. Oysa, hiç de öyle kii deildir. Onu, âlim, din bilgini sansnlar diye de taylasanl sark sarar. Oysa ne din bilginidir, ne de bilgiden hasarar.

beri vardr.: Müraîler, giyim

hususunda

bölüktürler:

iki

Bir

bölüü udur

bul

Daima yrtk, parçalanm, didik olmu giyim giyerler.: Onlara bir kimse eer: —

dik

olmak

halkn

ki,

alt

tabakalar katnda mak-

isterler.

— Keten bez elbise ma kullan

I

deseler,

giy,

yemen

di-

bezi, ince, hafif ku-

bu sözler o kiiye

cann alm-

lar gibi gelir.

Halk onu zâhitlikten bkt, usand sanr diye korkar. kinci bölük murâiler ise rin,

hem de

hem halkn

sultanlar, beyleri ve

makbul görünmek

isterler.

Böyle

eski elbiseler giyse sultanlarn

alt

katndakile-

kadlarn katnda

bir

mürâî

ginde

olmasn

eer

gözüne hâkir görünür.

nce kumalara naklar örülmü gömlekler

mee avar.

kii,

ele geçir-

Bunlarn, salih kimselerin elbisesi ren-

Tâ ki, halkn ona bakmasn

ister.

bulunan kimselerin

alt

tabakalarnda

Bu elbiselerin deerinin zenginlerin elbiseleri deerinde görülmesini ister.; Yeter ki, sultanlarn gözüne hakir görünmesin. Evet,

eer bu

türlü

bekler.

kiilerden birisine:

ÖLÜM ve KIYAMET

169



-

Ya keten

bezi,

ya

Yemen

giysiler kendi elbiselerinden

nn

almaktan

mükül

bezi giy!

daha

aa

desen ve eer bu ise bu söz ona ca-

gelir.

Sanki bu salk verilen elbiseyi giyerse halk kedisini zühdden pimanlk getirmi ve zühde takat getirememi sanrlar diye aklna bin türlü düünceler gelir. Helâl olan ve

giymi olduu elbiseye rza göstermez. Ama bilmez ve düünmez ki, bu durumda Hakk'a deil, halka tapm olur. Belki de bu yapt ilerin halka tapmak olduunu bilir yine de yapar.

sâlihlerin, din ehlinin

Üçüncüsü: Sözle yaplan bir riyâdr. Nitekim mürâî, dudan depretir. Bakalar onu zikr ediyor sanr.. Eer zikri gönülden yapmak istese, o zaman dilini oynatmaa gücü t

yetmez. Nitekim halk içinde: "yi iler yapn!" der, lâkin yalnz kald zaman o gibi ileri yapamaz, yahut sofilerin terim (stlâh) ve sözlerini hatrnda tutmutur, onlar tekrar eder, dururJTâ

ki,

kendisinin tasavvuf bilgisini çok

iyi bili-

aa

Ya da her zaman, ban salp oynatmaz. O zaman da kendisinin vecde daldn göstermek ister. Ya da souk bir ah çeker. Kendisini sanki halk din yolunda gafletinden ötürü kayg çekermi gibi

yormu sanlmasn

gösterir.

ister.

Yahudi hadîsler ve hikâyeler ezberler, onlar söy-

Güyâ:

ler.

— Bu kiinin en

biridir.

anlmasn

din bilgisi çoktur

Dünyay

dolam,

ve yüksek derecelere

yolculuklar

yapmtr!

eri-

diye

ister.

Dördüncüsü: badetle yaplan riyâdr 'Nitekim nin raktan geldiini görür.

Hemen

ibâdete balar.

bir

kii-

Namaz

Ban

ekilde klar. önüne salar. Rükû ve secdelerde çok çok durur, bir yöne bakmaz. Halkn yannda sadaka datr. Bunlara benzer ne gibi iler varsa onlar yagüzel

bir

(

HÜCCETtTL-SLAM MAM-I GAZAL Eer

par.

Ban

halkn arasnda yürüyorsa

önüne

admlarn

170

ar ar adm

atar.

Yalnz bana yürüse acele acele Dört tarafa göz süzer. Ama uzaktan bir ki-

salar.

atar.

inin geldiini görse yine

ar ar yürümee balar.

Beincisi: Zühdle yaplan riyadr. Bu kimseler, etrafa kar hal ehli görünür. Talebe ve müidlerinin çok olduunu bildirir. Beylerle hocalarn kendisi ile konumalarn uur saydklarn anlatr. eyhlerin kendisine saygl bulunduklarn, iyi bir nazarla baktklarn söyler! Bunlar ya onun dilekleri, ya da dile getirdikleridir. Bir kii ile aras açlsa ona: l

— Sen

kimsin? Müridin kimlerdir?

mutur? Ben

u

türlü bir pîr'e

u kadar yl

üm! Hem

eyhin de kim

erimiim! Ve o

filân ulu

ol-

görmükiiye hizmet etmiim! Ya pîr'i

sen kimi görmüsün! Kime hizmet etmisin! diyerek bunlar gibi ne sorular varsa sorarlar.

Bundan Riyâ

hrs

de kendi üstüne türlü zorluklar salarlar. bütün bu zahmetler onlara kolay gelir. Kimi

ötürü ile

zahidler olur

ki,

kendi yiyeceini nohut tanesine kadar

in-

Bunu yapmasnn sebebi halkn kendisini zahid bilip kendisine dua etmeleri içindir. Eer bunlar ibâdet ve zahitlik gösterii için olursa hepsi haramdr. Çünkü zâhitlik Hak Teâlâ için olur. Eer bunlhriardan baka bir eyi vesile ededirir.

rek

makam

ve rütbe

dilerse,

bu

caizdir.

Hatta

dar çkp

güzel elbiseler giyip süslense, öyle çksa, bu mübahtr. Hattâ sünnettir ki, bu halle güzelliini ve mürüvvetini gös-

termi

olur.

Ve

zâhitlik

göstermi olmaz.

bilgisinde, lügat ilminde,

Eer

dil

kurallar

hesap, hekimlik ilminde ve

ilimle-

dinden olmayan, ibâdet için okunmayan ilimlerinde üstünlüünü gösterse bunlarn hepsi mubahtr. Çünkü bu ririn

yâ, hibi

makam

için

yaplr(önce

zikrettiimiz gibi

makam

sa-

olma arzusu hadid amayacak derecede olursa mu-

1

==========

71

ÖLÜM ve KIYAMET

baht r. Fakat taat ve ibâdet hususunda riyâ asla mubah olmaz^ Resûl (S.A.V.) bir gün hâne-i saadetinden dar çkmak iste*. Çünkü, ashab- kirâm toplanmt. Resûl (S.A.V.) aynada sarna bakt. Onu onard, saçn düzeltti-

Hzret-i

Aye (Allah

o kadndan raz

olsun):

— Ey Allah'n Resûlü! Sen de mi böyle eder, O

süslenir-

da:

— Evet! Hak Teâlâ, din kardelerini görmek dileinde bulunan ve kendisini bezeyen, kulunu sever! diye buyurdu.

Her ne

türlü olursa

olsun bu

gibi

iler Resûlullah Efen-

dimiz'e göre dinin aslî ilerindendir.

Çünkü peygamber kendisine Hak Teâlâ'nn emri buyurulmu kimseydi. Kendisini

ashabnn

gözlerine ve gönüllerine güzel göstermek

bezenecek, süslenecekti. Tâ ki, ona meyil duyulup uymalar gerekti. Lâkin eer bir kimse, bunu yalnzca süslen-

için

mek

için

yaparsa dorudur. Hattâ

Bunun faydalarndan

biri

sünnettir.

de udur

eer kendisini

ki,

ih-

mal eder, güzel giyim yolunu tutmazsa ardndan gybet balar. Halk diliyle satamada bulunur, o kiiden nefret eder. Böylece o kii gybet ve nefret edilmee kendisi se-

bep

girilmi

ram

Ama riyâ, eer ibâdet hususunda olursa harama olur. L Eer riyâ, ibadetle yaplrsa iki sebebten ha-

olur.

olur.;

Bu

sebeblerdenlbirisi

udur ki,

ibâdette muhlis göstermekle hiyle

etmi

kendisini halka olur] Çünkü

halka dönükse, o ibâdet halis bir ibâdet halk o kiinin o ibâdeti halka gösteri için

o kiiyi

düman sayp

bu

gönlü

olmamtr,

yaptn

kabul etmezler, ikinci sebep de

u-

HÜCCETTL-SLAM ÎMAM-I GAZAL

=—

1

72

Namaz, oruç ve ibadet Hak Teâlâ'ya mahsustur. Eer ibâdet Allahu Teâlâ'dan bakasna edilirse bundan alay, istihza erri doar. bâdet HakTeâlâ için olur.' Fakat onun bir dur:

yaplmas unun gibi olur ki, bir kii bir padiahn huzurunda dururken maksad ya bir olana veya bir cariyeye bakmak gibi olur. Padiaha: kul için

— Efendimizin huzurunda divan durmuum! derse bu padiahla alay etmek demektir. Çünkü o kulun, padiah katnda ona hizmet etmesiden daha önemli bir ey yoktur. Ve ite bu misâlde olduu gibi riyâ ile namaz klan, gerçekte rükû ve secdeleri baka kimse için yapm olur. Eer secdelerini bir insan ululamak için yapsa o zaman hal

,

Allah'a ortak

kotuu meydana

çkar. Lâkin,

u

bir kiiyi ulu-

lamak, onu tâ'zim etmek, cihettendir ki, o kiinin makbulü olmas maksud olmutur. Yani Hak Teâlâ'ya secdeler

yannda makbul olmas sonucunu Bu türlü olan riyâ gizli irktir, açk irk

etmesi, kendisinin hak

meydana

getirmitir.

deildir.

RYÂNIN DERECELER [Riyânn dereceleri çeitlidir. Kimisi kimisinden çok büyüktür-Bu ayrlk da üç asldan doar.] Asl: Riyâ murad edip sevap murad etmemektir, j Nitekim, namaz klar, oruç tutar, ama yalnz babna olunca bunlar edâ etmezse ite bu, büyük bir riyâdr.\Eer sevaL

Birinci

ba nâil olmay kasd eylerse ve yalnz kalnca ibâdette bulunmazsa bu da ilk dereceye yakndr] Bu zayf maksat, o kiiyi Allahü Teâlâ'nn

hmndan

kurtaramaz.[ Eer sevap

kasd üstünse ve tenhada kalnca

ibâdeti yine ederse, bir

kimseyi görünce sevinci artp ibâdetini çoaltyorsa, ümid edilir ki, ibâdet bununla bâtl olmaz, sevap da kaybolmaz!*

173

»

ÖLÜM ve KIYAMET

Ama riyâda lezzet bulduu takdirde ona uhrevî ceza verirler. Eer sevabla riyâ eit olursa ve birisi üstün gelmezse ite bu irk olur. Zahir haberler selâmetle kurtulunamaz. Belki

m

una itâb

göredir

ki,

bu irkten

edilmi, cezalandrl-

olur.

fkinci Asl: Bu,

kendisinde riyâ bulunan tâat ve ibâdetin

ayrlndandr. Bu da üç l1. derece:

mânn

derecedir:

aslnda

riyâ

J

olmasdr. Bu cins

riyâ,

münâfkn imândr. Onun hâli kâfir hâlinden daha zordur/ Çünkü imân münâfk, bâtnnda kâfirdir. Lâkin görünüünde

Bu gibi kimseler önce slâm'da çoktu. imhalde azalmlardr. Ama ibâhîler ve ilhâda düen kim-

hile yapar.

diki

eriata ve âhirete imân getirmezler, zâhirde itikadlarna muhalif olanlar da münâfklar zümresinden saylrlar ve onlar gibi ebedî Cehennemde kalrlar. seler,

[~2.

derece: bâdetin aslnda olan riyâdr.

Çünkü

bir

kii

önünde taharetsiz olarak namaz klsa, oruç tutsa, tenhada bulununca bunlar yapmasa bu, büyük riyâdrjLâkin asl imânda olan riyâdaki gibi riyâ deildir. SözürTksas halkn nazarnda aziz olmay, hak katnda aziz olmaktan ziyâde seven kiinin imân zayf olur. Her ne kadar kâfir olmaz ama ölüm dakikasnda eer tevbe etmezse küfür tehlikesine düer. halk

Yâni:

— Oruç tutuyorum! demek

ister.

Oysa oruç tutmaz. Bu zaman da

kötülüü bir araya getirmi olur. Biri nifaktr ki, oruç tutmazken "tutarm!" der. kinci kötülük de unu gösterir ki, onun mânâs iki

:

— Ben oruç tuttuumu açkça söylemem, ibâdetimi li

yaparm, demektir.

giz-

:

HÜCCETTL-ÎSLAM ÎMAM-I GAZAL

174

"Oruç tutmaktaym- demek ister.Böyle bir kii kendisini halka kar muhlis, temiz kalpgöstermek arzusundadr.

"Özrüm

var!"

demekle de

:

li

Kimi

zaman da

olur

ki,

su

içmee sabr kalmaz.Özür

bildirmee balar.

— Dün

hastaydm. Bugün oruç tutmaya gücüm yeti-

medi, der.

Yada:



Filân kii beni oruç tutmaktan alkoydu! der.

Zaman olur ki, riyâ olduu bilinmesin diye bu sözü hemen söylemez. Bir saat sabreder. Bundan sonra, baka yerden

bir

bir

— Analarn gün oruç

söz ortaya atp der

ki

acaba çok mu zayftr ki, eer olu bir onun öleceini, helâk olacan sanrlar!

kalbi

tutsa

der.

Yani anasnn hatr ter. Veya:

için

oruç

tutmadn

söylemek

is-

— Eer gündüz oruç tutarsam gece uyku bastryor, gece namazlarn klamyorum! leri

kefi

eytan onun onun

gafil olur.

diline

Bunlar ve bu gibi özürgetirmee balar. Çünkü riyânn çirder.

içinde karar tutmutur.

O

Bilmez

öz damarn keser Bilmez ki, bu kötülükler-

ki

zavall zâhid,

bundan

kendisi, kendisinin

ve ibâdetine zarar getirmi olur. den perhiz eylemek kolaydr. Lâkin riyâdan baz eyler vardr ki, karnca ayann sesinden daha sessizdir. Akl banda olanlar, zekiler, din bilginleri bile onu anlatmaktan âciz kalrlar. Nerede kald ki, eblehler onlar anlayabilsin!

ÖLÜM ve KIYAMET

175

KARINCA YÜRÜYÜÜNDEN Kimi riyâ açktr.

O unun

GZL OLAN RYÂ

gibidir ki, bir

kimse, halkn

arasnda gece namazn klar, tek bana olduu zaman klmaz. Bu açk bir riyâdr. Bundan daha gizli olan da her gece, gece namazn klmak âdetidir. Lâkin bir kimse yannda hazr olunca onun evki ve sevinci artar ve namaz klmak ona daha kolay gelir. Bu da açk bir riyâdr. Lâkin karnca yürümesi gibi olan riyâ bu deildir. Bu gibisini anlamak kolaydr. Ama, bundan daha gizli de olur. O da u,

dur:[Bu riyâda olan kiinin bir insan yannda sevinci, hafiflii çok olmaz. Her gecesi nasl geçiyorsa yine o ekilde

Riyânn izleri hiç görünmez. O kiide bu halin eseri, halk onun bu sfatta olduunu bildii zaman onun sevincinden belli olur. Kendisinde bir yürek genilii görülür, sevinç doar. te bu sevinç, bu rahatlk, onun gecesini

içinde

geçirir.

kalm riyâya bir

iaretti^Atein aaçta gizlendii bir riyâ da onun içinde gizlenmi olur. Bu sevinci eer kötü görmez ve bundan üzülmezse o gizli olan riyâ damarn beslemi olur. (Bu suretle gizli riyâ harekete geçer. Açktan olmasa bile iaret ve ima yoliyle ibâdetini halka duyurma sebeplerini aratrmaya balar. Halk onun ibadetinden haberdar olsun diye bir sebeb ortaya atar, ibâdetini açkça söylemese de kapal ekilde, yani kinâye ile söylemezse suret ve hareketleriyle ibâdet ettiini gösterir."" Kendisini krk ve halsiz, zebun bildirir. Ta ki, ibadet etmekten gece uykusuz kaldn anlatmak ister. Kimi de gizli

delil, bir

daha gizli olur. Halkn kendisinin ibadette bulunduunu anlamasnda sevinç duymaz görünür. Halkn arasnda ne adl; ne hafiflii artar. Ama bunlarla birlikte bâtn riyâdan uzak kalmaz. Bunun da alâmeti udur:[Eer bir kii onunla bulusa, o kii ilk selâm veren olmazsa yüolur

ki,

riyâs

HÜCCETZFL-ÎSLAM MAM-I GAZAL

=

1

76

reinde bir kuku belirir, bir aknlk doar. Eer bir kii ona bir yaknlk göstermezse, saygda bulunmazsa, onun ihtiyaçlarna yardm etmezse, alm-satmda ona ikramda bulunmaz veya bir mecliste ona oturacak yerin en alâsn teklif etmezse kalbinde bir krgnlk görülür, o adamdan holanmaz: ibadetlerimi halkn gözünden gizlemeseydim imdi böyle olmazd," diye düünür. Âdeta nefsi, o gizli ibâdeti yüzünden herkesin kendisinin hizmetine komasn ister. Sözün ksas: O ibâdetin mevcut olmas veya mevcut olmamas onun nazarnda eit olmazsa onun bâtn riyadan uzak kalm deildir. Çünkü bir kimse, birine bir altn verip ondan yüz bin altn kymetinde bir ey alsa hiç bir kimseye minnet eylemez, hiç kimseden hürmet ummaz. Ve halktan bu yolda ümide dümez. Ve halkn kendisine hürmet edip etmemesi de o kiinin yannda birdir, ayndr. Eer o kii Allahü Teâla'ya ibâdet eylemek ve sonunda saadetine erimek isterse onun karlnda bir âhiret baka kiiden hürmet ummak neden gereksin?. te, en gizli

olan riyâ budur.

Hazret-i Ali (Allah

ondan raz olsun) öyle buyurmutur:

— Kyamet gününde âhidlere derler

"Halk size masize hürmet ve itibar etmediler mi, ki:

ucuz satmadlar m, sizin ihtiyacnz gidermee çalmadlar m? Ve size ilk deönce selâm vermediler mi?" Yani bunun manas mektir: Bütün bu eyleri, bu iyilikleri amellerinize kar elde ettiniz. Ama ilediiniz amelleri Allahü Teâlâ'ya kar hâlisane yapmadnz. O halde bugün Allah'tan ne mükâfat l

u

bekliyorsunuz!...

Halkn arasndan uzaklap

ibâdetle

uraan

kiilerden

birisi:

— Biz fitneden kaçtk^. Ama korkardk. Çünkü

bir

kimseyi

fitne bize yol

bulur diye

gördüümüz zaman

bizim

1

77

ÖLÜM ve KIYAMET

.

hakkmz

ve hürmetimizi korusun dileinde bulunmazdk. te bu sebepledir ki, muhlisler, yani riyâdan ve garazdan uzak olanlar, cehd eder, kötü hareket ve günahlarn nasl

de öyle gizlemee çalrlard. Çünkü halis ibâdetten bakasnn kyamette kabul edilmediini bilirlerdi. Bunlarn benzeri meselâ öyledir ki, Hacca giden bir kii, yanna hâlis altndan baka eyin alnmayabilir, bu maln ancak canna tehlike getirmeyeceini düünürse, saf altn ele geçirmee çalp kark altm terkeyler. Ve hâlis altn ihtiyaç günü için saklar. Kyamet günü gibi halk âciz kald, derman arad ve bunlara muhtaç olduu bir gün yoktur. O gün, halis ameli getirmesaklarlarsa

ibâdetlerini

can

yen, ziyana

onun tini

elini

bir

uram,

çaresiz

yardmc

tutmaz, ona

hayvann veya

bir

kalm

kiidir. Hiç

kimse,

olmaz. Ta ki,[insan, ibade-

insann görmesinf bir tutmadk-

ça riyâdan kurtulamaz^ Resûl (S.A.V.) Hazretleri öyle buyurmutur:

"Riyann en az ve en Yani

Hak

Teâlâ'ya

gizlisi

yaptn

yine irktir."

ibâdetine ortak

komaktr.

Çünkü riyâ eden bir kii, HakTeâlâ'nn bildii ve kanaat etmeyen bir kimse demektir ki, bakalarnn ibâdetini bilmesinden fayda elde edemez.

BÂDETNE SEVNMENN CÂZ OLDUU HALLER Bir kimse,

eer

halkn bildiine sevinç duyarsa bu, riyâdan uzak kalmaz. Ancak halkn bildiine bakp sevinmemen, Hakkn bildiine inanp sevilmeli.

Hak yolunda olur: 1 [

kendisini ibâdetini

ibadetine sevinmek

de dört biçimde câiz

{

HÜCCETTL-SLAM ÎMAM-I GAZAL [Birincisi:

detini

O

kii

undan

gizlemei murat ve

ötürü sevinmeli

— ki,

1

78

kendisi ibâ-

niyet edinmitir. Fakat kendisi

aça

istemedii halde Hak Teâlâ onu çkanrj Hak Teâlâ'nn kendisinde bu niyeti izhar ettiini (aça çkard-

n) ama iledii ve taksîrat izhar etmediini bilir. Yine bilir ki, Hak Teâlâ'nn kendisine gizli lûtfu ve fazla vardr. Ve

meydana gelmi olan her kötü eyi Hak Teâlâ gizlemitir. Halkn sözlerine ve övgüsüne sevinmefz. Nitekim Hak Teâlâ öyle buyurmutur: kendisinde

"Ey insanlar! te, Rabbinizden bir öüt, kalblerde kukulara bir ifa ve mü'minler için bir rahmet olan Kur'an geldi." (Yûnus Sûresi: 57)

Hak Teâlâ

"De

yine

öyle buyurdu:

Allahü Teâlâ'nn fadl, ihsan ve rahmetiyle, ancak bununla sevinip ferahlansnlar. Bu onlarn, dünyada topladklarndan daha hayrldr." (Yûnus Sûresi:

kî:

58)

Kii sevinip öyle demeli: "Benim dünyadaki günahlarm Allahü Teâlâ gizledi. Bu, una delildir ki, âhi{

kincisi:

ret'te

de

gizleyecektir."

J

Resûl (S.A.V.) öyle buyurmutur:

"Hak Teâlâ kulunun günahn bu dünyada örtüp öteki dünyada onu rezil etmekten daha kerimdir." Üçüncüsü: Kii, ancak undan ötürü sevinmeli ki, bakalarnn da kendisini görüp kendisine uyarak âhiret mutluluuna erieceklerini düünmeli. Tâ ki, kendisinin gizlemek istedii ibâdetin sevab kendisine yazlr ve kendisi dilemedii halde açk bir sevaba kavuur.

ÖLÜM ve KIYAMET

179

Dördüncüsü: O kii, iledii amelin baka bir kii tarafndan görüldüüne, onun kendisine inandna, onu övdüüne sevinir. Bu inan ve övü ile kendisi de Hak Te{

âlâ'ya muti

olmu

olur.

O

kiinin itaatna sevinir,

ama

ken-

kymet ve mertebesine sevinmez. Bunun da nian: Bakalarna övgülerde bulunur, o kiinin, kendisinin Hakk'a itaatkâr olduunu anlamasna sevinir. o kii nezdindeki

disini

RYÂ, AMEL BÂTIL KILAR ;

Riyann

tehlikesi,

dikten sonra,

langcnda

ya ibâdetin öncesinde ya

ya da ibâdetin arasnda

olan

riyâ, ibâdeti

yette ihlâs arttr. Riyâ

ile

bâtl klar.

ibâdeti

bitir-

olur7\lbâdetin

ba-

Çünkü ibâdete

ihlâs ortadan kalkar.

Ama

ni-

riyâ

aslnda ise, meselâ halkn yannda namaza vakit gelmeden önce balasa, yalnz olduu zaman namaz klmakta kusur göstermese, vakit gelmeden klnan namazn sevab bâtl olur. Fakat doru olan asl namazdr. Çünkü, onun niyeti diyânet sebebiyle îdi. Allahü Teâlâ içindi. u, onun gibidir ki, bir kimse zulm ile alnm bir evde namaz klsa, her ne kadar günahkâr olursa da farz edâ etmi ibâdetin

olur.

Lâkin

namazn

kendisini terk etmekle âsî

olmu

ol-

maz. Bunda da mürâî olan kiinin riyâs namazda deildir, belki tamam etmi ise bundan sonra aklna riyâ gelir ve riyâsn aça vurursa geçen namaz bâtl olmaz. Bu kasdndan dolay yarn âhirette ceza görür.

öyle bir rivâyet edilmitir: (Allah

ondan raz

Bir kii bir

gün bn-i Mes'ud'a

olsun):

— Dün gece Bakara sûresini okuyordum!

dedi.

bn-i Mes'ud da:

— Senin ibâdetten nasibin yalnz buydu!

dedi.

=

HÜCCETTL-SLAM MAM-I GAZAL Yine

bir

1

80

kii Resûlullah Efendimiz'e:

— Orucu ulatrarak

(birbiri

arkasna) tutarm! dedi.

Resûlullah Efendimiz de;

— Sen ne oruçlusun, ne oruçsuzsun! diye buyurdu. Bunun mânâs uydu ki: "Sen yaptn ibâdeti söyledin. bâdetini bundan ötürü zayi eyledin!" Ama zahir olan. udur: Resûl (SAV.) ve bn-i Mes'ud, bu sözü undan ötürü söylemilerdir ki, o kimseler ibâdette bulunduklar zamanda riyâdan uzak olmadklarn biliyorlard. Ama, ibâdetleri riyâdan uzak ve doru dürüst olunca, bu ibâdetleri tamamladktan sonra onlarn bâtl olmas gerekmez. Bu uzak bir ihtimaldir. Ayrca zikrolunan bu hadis-i erifin mânâs açklanrken öyle denilmitir:

— Resûl

(S.A.V.) birbirine ulatrlan, kesintisiz oruçla-

rn tutulmasn yasaklamt.

f !

Namaz

içinde olan riyâya gelince:

Bu

riyâ, ibâdetin

as-

ln yok etmezse namaz bâtl olmaz.! Nitekim bir eye bakmak istese, ya da ald bir ey hatrna gelse, eer yannda kimse yokken, namaz yarm braksa, ama halktan utandndan namaz tamamlasa bu namaz bâtl olur ki, ibâdet niyeti bozulmu bulunur. Kld namaz halk için (gösteri, riyâ için)

sa ve

lâkin

sevinse,

maz

halkn kendisinin namaz

riyâ

bir

kii onun ibâdetini

maz

görmesinen

gelerek

bu

ile

kln

namaz güzel klmaa balasa naolmaz. Bizim katmzda doru olan udur ki, o, âsî olursa da namaz bâtl olmaz! Fakat ayet

evke

bâtl

kl olur.iVe eer asl niyeti yerinde ol-

bâtl olur.

")

gördüünden dolay

sevinirse o na-

.

ÖLÜM ve KIYAMET m Muhasibi der

Haris-i

ki:

— Bunda "Namaz bâtfolur mu?" yahut "olmaz m?" ye

ihtilâf

vardr. Ben bu meselede

galib olan

zannma

Bundan sonra

— Eer

bir

göre o kiinin

Haris-i

di-

duraklamtm. imdi

namaz

bâtl

olur.

Muhasibi öyle demitir:

kimse sual etse ve dese

ki:

Bir

kimse Resûl

(SAV.) den sordu ki: "Ben ilediim ameli gizlerim, lâkin bakalar bunu bildii vakit sevinç duyarm!" Resûl ona dedi ki: "ki sevab kazanm olursun: Birisi sr sevab, biri de aikâre sevab."

Bu

hadis-i erif mürseldir. Yani rivâyet edenlerin rivâye-

muttasl deildir. Böylece Resûl (S.A.V.) bu hadisle unu dilemi olmal ki, o kimse ibâdetini izhar etmekle Hak Te-

ti

âlâ'nn fazlna sevinmi ola. Nitekim bundan önce

açklanmt.

Delili

de udur

ki,

hiç bir kimse:

— Bu kiinin

halkn bilmesiyle sevinmesi, her ne kadar günahna sebeb olmazsa da sevabnn artmasna sebep olur da diyemez.

te Hâris-i Bizim

Muhasibimin de sözü budur.

katmzda

zâhir budur

ki,

bu derece sevinmekle

Çünkü amelde bir ey artmamtr, asl yerinde kalmtr. Ve namaz, o kii, bataki niyetle

namaz niyet

ibâdetini

bâtl olmaz.

klmtr.

HÜCCETÜ'L-SLAM MAM-I GAZAL

182

RYÂ VESVESESNN YOK EDLME YOLU Riyâ'mn istediine aykr hareket eder, onu gönülden kerîh görürsen onun vesvesesi gönülde kalsa bile bundan mes'ul olmazsnjÇünkü o, insann tabiatnda vardr. Sana: "Tabiatn bâtl kl!" diye kimse emretmemitir. Belki sana emredilen udur: \

— Vesveseyi pençen altna

Bu

al!

malûb Tâ

ki,

onu yen! Onu kahret! Onu seni cehenneme salmasn! et,

buyruk, vesvesenin emrine

maman

ba ememen,

Ona uymaman una delildir ki, vesveseyi alm ve malûp klm olursun. Ve Ondan

içindir.

pençe altna dolay mes'ul tutulmaktan kurtulmaa bu derecesi

u — Ya

delil ile ki,

dir.

ona uy-

yeterli-

Resûl (S.A.V.)'e dediler:

aklmza

düünceler gelir ki, eer bizi gökten braksalard bu bize daha kolay olurdu! Biz ise bu düünceleri çok kötü ve kerîh (çirkin) görüyoruz. Resûlâllah! Bizim

öyle

Resûl (SAV.) onlara öyle buyurdu:

"Eer bu

hale eritinizse, bu,

apaçk imân

iaretidir."

yalnz Hak Teâlâ hususundayd. Ama imân sebebi, o vesvesenin kerîhlii, irençliidir, vesvese deildir. Kerîhliin Hak Teâlâ ile ilgili olan vesveseye keffâret olduunu görmekle insanlarla ilgili olan vesvesenin yok ola-

Bu

fikirler,

ca da daha Ama

sarihtir.

zaman olur ki, bir kii, bu kadar vesvesede nefsine ve eytana muhalefet klnca eytan ona hased eder. öyle bir yol gösterir ki, kiinin salâh sanki o yoldakimi

dr. Yani [eytan, kendisi

ile

mücadeleye girimesini, bu

ÖLÜM ve KIYAMET

183

mücadele ile onun gönlünü uratrp münâcat onun gönlünden kesmeyi ister.

Bunun gönülden atlmas i

Birinci Yol:

zaman

dört yolda olur:

j

eytanla mücadeleye urar. Fakat, bu çok

kaybettirir,

j

eytan yalanlayp komak ve nâcaatla megul olmaktr. |

lezzetini

kinci Yol:

kalbden mü-

Üçüncü Yol: eytan yalanlayp komaa bakmamaktr. Çünkü eytanla ne kadar megul olunsa da zaman kayb vardr. Belki ona hiç iltifat etmeyip münâcaatla megul olu[

nur.

^

hma

geldikeytan, onun ibâdetinden çe kii ihlâs arttrr, azim ve cehdini ziyâdeletirir, eytana ve onun vesvesesine hiç iltifat etmez. te, en iyi yol budur. Çünkü eytan, bu halin ondan geldiini bilince o kiiden \

Dördüncü

Yol:

ümidini keser.

"]

Bunun benzeri ilim örenmeye giden dört kimseye benzer. Onlar çekemeyen bir kskanç kii yollarna oturup onlar yollarndan çevirmeye kalkar.Onlardan birisini yasakla-

mak diler. O

de bu yasaklamay dinlemez. Onunla cenge balar. Böylece zaman kaybolur. Sonra ikinciyi men eyler. Bu da onun mâni olmasiyle men'edilmi olmaz ve o yol çevireni kovar. ilim talibi

Üçüncüsü, o yol keseni komaa kalkmaz. Hali üzere geçer, gider. Onunla uramakla zaman zâyi olacan düünür. Dördüncüsü, örenci yol kesiciye hiç iltifat etmez, ona aldrmaz. Acele etmee balar. Yolunda yürür, gider. Böylece hasûd olan kii, o dört kiinin ikisinden bütün murad-

,

=

HÜCCETÜ'L-SLAM MAM-I GAZAL

1

84

na kavumutur. Üçüncüden baz eyler elde etmitir. Dördüncüden ise bir ey elde etmek öyle dursun, onun çok eyler kazanmasna sebep olmutur. Hepsinin yolunu kesmesinden pimanlk göstermezse de elbette bu sondakini yasaklamaktan piman olur.

— Keke onu menetmeyeydim! Çünkü benim yasaklamamla onun hrs

artt! der.

Böylece elden geldikçe vesveseye ve tartmalara karmayp kiinin yoluna gitmesi yaplacak en iyi itir. 7 :

BADET AKÂR YAPMAA RUHSAT VARDIR badeti

yapmaktaki fayda riyâdan kurtulmaktr. Fakat ibadeti bakasna göstermekte de büyük faydalar vardr. Birinci fayda, halkn ibadet eden kiiye uymasdr. Halk, iyi iler yapmas için harekete geçirmektirjBundan ötürüdür ki, Hak Teâlâ ikisini de överek Kur'an- Kerîm'de gizli

öyle buyurmutur:

"Eer sadakay güzeldir.

Eer

gizli

herkesin gözü önünde verirseniz verirseniz

bu daha

güzeldir." (Ba-

kara Sûresi: 271). Resûlullah Efendimiz bir kez, mal

Halk bu hâli mal getirmee balad. Rsûlullah onlara öyle buyurdu:

si bir ri

kese akçe

Ensardan birigördü. Onlarda her bidiledi.

getirdi.

*

"Bir kii güzel bir yol ortaya

koyarsa ve bakalar da

ona uyarlarsa o kiiye, hem kendisinin uyanlarn

ecri,

hem de ona

ecri verilir."

Bunun gibi, bir kii hacca veya gazaya gitse, hazrln görüp ehrin çksa ve halk o kiiyi görmü olsa onlar da hacca veya gazaya heves duyarlar. fEer riyâdan

dna

======= ÖLÜM

185

ve

KIYAMET

uzak olduuna emin se halkn rabetini ve kendisine uymasn maksad edinip ibadetini aça vurmas yüce bir fazilettir.)

Eer riyâ arzusunu iyi

harekete geçirecekse, dierlerinin o rabet etmesinin ona bir faydas olmaz. Bu takdirde

ie

ibadeti

gizli

yapmak

yapmak daha

üstündür.

O

halde ibadeti aikâr

isteyen kise, kendisine uyacak kimselerin bulun-

mas mümkün

olan yerde bunu yapmaldr. Çünkü kimi olur ki, kendisine ev halk uyarlar. halk ona uymazlar. Yine öyle olur ki, ona pazar halk uyar, bakalar uy-

Çar

maz. riyâ

de o kii kalbini gözetlemelidir. Çünkü çok zaman istei insann içinde gizlenmitir. Bakalarnn kendisiBir

ne uymas için ibadetini aça vuruyormu gibi gösterir, insan helâk olup gider. Bu gibi zayf imanlnn benzeri kimse gibidir ki, suda yüzmeyi bilmez ve boulup giderken de bakasn kurtarmak düüncesiyle onun eline yapr. kiside su içinde can verîrler. Güçlü olan kiinin benzeri udur ki, suda yüzmekte ustadr. Hem kendisi sudan geçer,

u

hem de bakalarn duyup

kurtarr.

gizleyebildii taat

ve

Ancak

bir

kiinin

buna gurur

ibâdetini izhar etmesi

doru

Bu husustafkii ibadetini aça vurmasnda riyâ bulunup bulunmadn öyle anlayabilir. O kii, kendi kendine: "Sen ibâdetini gizli yap. Tâ ki, halk baka ibâdet eden kiiye uysunlar. Senin de sevabn aça vurduun deildir.

sevap kadar

Eer

olsun." der.

gönlü, kendisini terkedilip

bakasnn

örnek aln-

masna

raz olursa riyâs yoktur ve tam ihlâs sahibidir demektir] Aksi halde maka^ ve menzilet dilemi olur ki, âhi-

sevabn dileyemez. 'bâdeti aça vuruun bir yolu da udur ki, ibâdet ettikten sonra halka bu ibâdeti bildirir. Bunret

da da nefse olur

ki,

ve lezzetten sevgi doar. Kimi zaman mübalâada bulunur, iledii ibâdetlerin fazlasn lezzet

HÜCCETTL-SLAM MAM-I GAZAL söyler. Böyle olunca vâcip olan

udur

186

ki, dil

tutulmal, ibâ-

aça

vurulmamal. Halkn onu övmesi ve zem etmesi det kendi nazarnda eit oluncaya kadar bu hal sürüp gitmelidir. Eer bundan sonra halkn hayra meylinin harekete geleceini

bilirse

Nimet

ehli

onlara söylemelidir, j

olan

ulular,

bu yolda çok haberler vermiler•

dir.

Muâz

Sa'd bin

ondan raz

(Allah

olsun)

— Tâ müslüman olduum günden namazda

nefsimin

megul olduunu

lah Efendimiz'den hiç bir söz

beri

öyle demitir:

kldm

hiç bir

bilmiyorum. Resûlul-

iitmedim

ki,

ondan

üphe et-

mi olaym. Hazret-i

Ömer

ondan raz olsun) öyle demitir:

(Allah

— Sabahlar kalktmda zengin mi olurum, yoksul mu sinin

hakknda

Ömer bin

zaman

korku çekmedim. Çünkü hangidaha hayrl olacan bilemem.

olurum diye hiç

bir

Abdülâziz

— Ben, Hak Teâlâ

öyle demitir:

eyi kaza kld da "keke böye Klmayayd" demi deilim. Hak Teâlâ'nn takdirine sevinmekten baka bana hiç bir sevinç gelmemitir. bir

te bütün bu sözler, Zayflarn buna ildir.

Sen

kuvvetli kiilerin, ulularn sözleridir.

marur olmas,

bil ki,

Hak Teâlâ'nn

onlar

taklit

etmesi câiz de-

kimi ilerde

gizli

nimetleri

vardr ki, kimse bunlar anlam, bunlara vâkf olmu deildir. Her bir eyin altnda bir sr vardr ki, bizler ona yol bulamayz. Her ne kadar müraî helak olursa da riyâda halka çok hayr vardr. Çünkü çok kimse olur ki, riyâ ile kimi ileri yaparlar. Bakalar onu görüp ihlâs yolunda sanr, ona uyarlar. öyle rivayet klnmtr ki, Basra"da sabah vakit-

==========^^

187 leri

her ne

Bu

köeye

ÖLÜM ve KIYAMET

varlsa Kur'an, ezan ve

zikir sesleri ii-

eylere rabet artmt. Bir kii riyânn inceliklerini bildirmek için bir kitap yazd. Bütün halk onu gördü. Kur'an'dan ve zikirden el çekti, rabetleri azald. Bunun üzerine ulu kiiler:

tlrildi.

gibi

— Keke bu

yazlmasayd! dediler. Riyâkâr olah kimseler bakalarna canlarn feda eder, helâk olurlar. Çünkü kendisi helâk olurken bakalarn da ihlâsa çarrkitap

lar. >

GÜNAHI GZLEMEKTE RUHSAT

OLDUUNUN BEYANI bâdeti

aça vurmak, kimi zaman olur

günah gizlemek ciptir.

ki,

riyâ

olurJAma

yedi özür sebebiyle bütün vakitlerde vâ-

\

Birinci

"Fk ve günah gizleyin!" diye

Özür: HakTeâlâ:

emir buyurmutur. Resûlullah Efendimiz de: "Bir

ne

kimse

gizlemeli,

tur :

bir

günah ilerse onu Hak Teâlâ'nn örtüsü-

saklamal ve

hiç

açmamal"

bir

kiinin

diye

buyurmu-

1

kinci Özür:

Bu dünyada

ona bearet olsun

umud

ki,

öteki

günah

dünyada onun

örtülü kalrsa gizli

kalaca

edilir.

Üçüncü Özür:

Bir insan

günahn

halkn ayplaknamasndan saknm olur. Çünkü halkn bu megul eder, ibâdetini kartrr. J gizlerse

Dördüncü Özür: Gönül, zillete dümekten, melâmetten (knanmaktan) rahatsz olur. Bunlardan holanmamak, in\

HÛÇCETtTL-tSLAM MAM-I GAZAL ===== sann tabiatdr. Bunlardan kaçnmak haram

188

deildir.jZem-

medilmeyi ve övülmeyi eit tutmak tevhidin son mertebesidir. Herkesin o dereceye erimeye gücü yetmez. Ama:

— Zemmediliyorum, knanyorum! diye namaz klmak, ibâdette

bulunmak doru

temizlii

ile

sabr

olmas

gösterilir,

deildir. bâdetin ihlâs

ile,

kalp

Halkn övgüde bulunmasna knanmaya, zem edilmeye sabr gös-

gerekir.

ama

termek çok güçtür.

Beinci Özür: Kii, günahn söyleyince kendisini incitirler veya bir kastta bulunurlar diye korkar. eriat, öyle bir kiiye krbaç cezasn vermeyi câiz bile görse günahn gizleyip tövbe eylemeye izin vermitir. Bu sebeple bakasnn incitmesinden ve zarar vermesinden kaçnmak için I

1

günahn

gizlemek

câizdir.

Altnc Özür: nsanlardan hayâ edilip utanlr. Bu, makbul bir eydir ve imandandr. Lâkin hayâ ile imann fark vardr. Utanma baka bir eydir, iman baka bir eydir. J \

Yedinci Özür: Kii,

günahn

açklarsa fâsklarn da ken-

yapp günah ilemeye kalkacaklarndan korkar. ; Bu niyetle günahn saklamak câizdir. Fakat niyeti, baka-

disi gibi

larna kendini takvâ sahibi göstermekse bu, riyâ ve haram olur. Ancak bir kimsenin zâhiri ile batnnn eit olmas sd-

dklarn

nnda

derecesidir.

hiç bir

Bu

eitlik

öyle

olur

ki,

o kiinin bât-

günah olmamaldr.

Eer bâtnnda günah

veya günah arzusu olup da:

— Hak Teâlâ her eyi

bilmektedir.

O

halde Hakk'n

bil-

diini halktan ne diye saklayaym! derse bu sadece ceha-

Böyle düünülmesi revâ deildir. Belki Hak Teâlâ'nn eriat perdesine srrn açmamak, gizli tutmak vacibtir. lettir,

bilgisizliktir.

smp

1

89

,

ÖLÜM ve KIYAMET

RYÂ KORKUSUNDAN BÂDET BIRAKMA NEREDE OLUR? bâdet, üç derecedir:

i

i

Birinci

olur.

derece: Bu ibâdet yalnz kiinin kendisi

Baka

tutmak

kiiler

ile ilgisi

bulunmaz.

ile ilgili

Namaz klmak,

oruç

gibi. j

Üçüncü derece: Kiinin hem kendisiyle ve hem de bakasyla ilgili olan ibadetlerdir. Vaaz etmek ve fetva vermek i

gibi. i

ve

i

kinci derece: Halkla

ilgilidir.

Halifelik,

kadlk (yargçlk)

valilik gibi. J

Bu üç

ksm

ayr ayr inceleyelim:

rBirinci Ksm: Namaz,

oruç, hac gibi

yalnz kiinin kendisi iie ilgili olanlardr. Riyâ korkusundan ötürü bunlardan el çekmek revâ deildir.; Ne farzlarndan, ne sünnetleriden vazgeçilebilir.; Lâkin ibadetin balangcnda riyâ hâtras akla gelmi olsa, ibâdetin ortasna cehd edilip o hâtray j

komaa çalmaldr. Ve ibâdet niyeti tazelenmelidir.! Halka göstermek için ibâdet ne arttrlmal, ne de eksiltiîmelidir. Bu gibi cehdin faydas vardr. Ancak ibâdet niyeti olmayp bütün bütün riyâ varsa bu cehdin faydas yoktur. Bu, bir ibâdet olmaz. Ama asl niyet yerinde kalrsa ibâdetten el çekmek revâ deildir. Fudayl der



ki:

görü£ diyerek korkmak ve ibâdetten el çekmektir. Ama halk içni yaplan bir ibâdet, hiç bir zaman ibâdet olmaz. O ancak irk (Allah'a ortak komak) olur. Riyâ, "Halk

HÜCCETtTL-ÎSLAM MAM-I GAZAL Hatta eytan, senin ibâdet etmemeni

190

diler.

na yaptrmaktan acze düerse, yâni senden layamazsa, bu kez sana öyle der:

Eer bunu

sa-

ibâdeti yasak-

— Bak, halk sana bakyor! Senin bu yaptn ibâdet deildir.

Bu

te

riyadr!

böylece eytan seni, hiyle

ile

ibâdetten alakoyma-

a çalr. Eer eytann bu sözlerine yerin dibine

de girsen eytan yine öyle

— Halk senin lik

iltifât

gizlenip, zâhit

edersen kaçp

der:

olduunu sanr. Bu

zâhid-

deildir. Aksine riyâdr.

O zaman

eytana

verilecek cevap

udur:

— Gönlünü halka balayp onlardan ötürü

ibâdeti terk

etmek madem ki riyâdr, o halde halkn gördüü ve görmedii benim nazarmda eittir. Ben yine önceki zamana âdet kldm eyi ilerim. Ve halkn beni görmediklerini düünürüm.

i yapmak emredildii

da ihlâsla Allahü Teâlâ'ya ibadet etmek emrolunmutur. O, mademki amelden el çekmitir, ihlâstan da el çekmi olur. hlâs ancak amelle olur. Böylece köleye

Hasan-

Basri (Allah

— Kimi

kiiler

gibi

ondan raz olsun)

kula

Hazretleri der

ki:

alamas gelse halk bunu bilmesin, görmesin diye alamay gizler! Bu, yalnz nefis için câizdir. Çünkü zahirdeki alamann bâtndaki alamaktan daha ziyade fazileti yoktur. Alamak bir ibâdet deildir ki, o kii ibâdetten

Hasan-

el

vardr

ki,

çekmi olsun?

Basri Hazretleri yine

öyle demitir:

ÖLÜM ve KIYAMET



kimse vard; yoldan her hangi

Bir

drmak dilerdi. Ama,

kendisini zâhit

nmalarndan

korkar,

anlatr. Onlar,

halkn

ibâdetlerine riyâ

mak,

dile

ve

kaldrmazd! Bu

bir iyi

zararl

halli bir

ise

eyi

kal-

insan ta-

zayflarn

halini

kendilerinin zâhitliini bilmesinden

karmasndan

korkarlar!

dümek korkusundan ötürü

ve

Ama mehur ol-

bunlardan

saknmak

revâ deildir. Aksine bunlar ilemek, dier taraftan riyay

komak

da

Ancak bir kimse zayf halli olursa ve kendisinin salâhn, ünlü olmay terk etmekte görürse böyle iyiliklerini göstermeyi terkedebilir. Ancak bilinmelidir ki, gerektir.

bu, noksan bir mertebedir. kinci

j

Ksm:

Halkla

ilgili

olan ibâdetlerdir.

Halifelik, vali-

ve kadlk (yargçlk) gibi. Bunlar eer adaletle süslenmi olursa yüce ibâdetlerdendir. Adaletsiz olursa yü-ce gü-

lik

nahlardan olurv

Eer

kimse kendisine güvenemiyorsa adalet yolunda hüküm vermeyi kabul etmek haramdr. Çünkü bundan çok büyük kötülükler gelir. Bunlar, birinci k-

sm

bir

ibadetlerden olan

namaz, oruç ve sadaka

gibi

deil-

Onlarn kendilerinde nefsin bir lezzeti yoktur. Bunlar, lezzette ayn eyler deildir. Aksine bunlardaki lezzet, halkn görmesiyle meydana gelir. Ve hükümet etmekte, halk^ yarglamakta, halifelik yapmakta büyük bir lezzet vardr. Ve nefis o lezzetle beslenir. Ancak kendi nefsine güvenenin hükümet etmeyi kabul etmesi caizdir. Fakat kendisini hükümete gelmeden önce snam, nice ilerde emaneti doru dürüst yapmsa, kendisine hükümet ödevi eritii zaman: dir.



ahlâkm deiir, belki de beni yerimden atarlar! Bakasna boyun eerim! diye bir korku doarsa bu yolda farkl

Belki

düünceler vardr.

HÜCCETTL-ÎSLAM MAM-I GAZAL

192

Kimi kiiler:

— Bu kuku

gibiler

hükümeti kabul

yerinde deildir.

etmitir. Kendisini

Bu

etsin!

Çünkü bu

kii kendisini

deneyen kimseye de

üphe ve

snam,

itimat,

tecrübe

güven gere-

derler.

kir!

Bizim kanaatimize göre doru olan udur ki, bu türlü kukular olan kimsenin bu görevleri kabul etmesi doru deildir. Çünkü nefsi adalet yolunda azimli olmazsa, kimi zaman gelir ki, nefsin adalet üzere olaca zann bir hiyle olur. Velayete ve hükmetmee eriince deiir. Çünkü balangçta tereddüd gösterirse,üstün bir zanna göre o kii sonra deien bir kimse olur. Böyle olunca hükümet etödevlerden kaçnmak daha evlâdr. mekten ve Çünkü hükümet etmek, kuvvet ehli olan kimseden baka-

saydmz

snn

ii deildir.

Ebû Bekir le

Sddk (Allah ondan

raz olsun), Râfi'ye öy-

demiti:

— ki kii üzerine de olsa hükmetmeyi kabul etme! Sddk

Hazretleri halifelii kabul eyledii

zaman

Râfi

ona:

— Ey Ebû

Bekir! Beni

hükümetten men ederdin. imdi

sen kabul ediyorsun! dedi.

ise

O da:

— Evet, imdi de seni men eylerim. HakTeâlâ'nn lâneti,

her ii adaletle ilemeyenin üzerine olsun! diye cevap

verdi.

Bunun

benzeri, bir kimsenin kendisini deniz içinde bu-

çocuunu su kysna varmaktan yasaklamas gibiÇünkü o yüzme bilmektedir. Eer çocuu da onun gibi

lunup dir.

suya girse suda boulur

gider.

.

193

.

Eer sultan

ÖLÜM ve KIYAMET

zâlim olursa kadlktan her

zaman

adaletle

i görmek kabil deildir. Yaranma, emre ba eme gerekirse yargçl kabul etmek câiz deildir. Eer

hükümeti kabul ederlerse azl edilme korkusu ile güler yüz göstermek özür tekil etmez. Ancak bu vazife-

den atlncaya kadar adaletle i görmek- gerekir. Eer hükümet eylemeyi, hükmeylemeyi, yargda bulunmay kabul etmise böyle bir vazifeden atlnca o kiinin sevinmesi lâ-

zm gelir.

Üçüncü

Ksm:

ka insanlarla

ilgili

Kiinin

hem

kendisiyle

olan ibadetlerdir.

öretme

(ders verme)

az, fetva

ve

ve hadîs

ve hem de

Bu da vaaz,

ba-

fetva ve

rivayet etmedir.

Bunlarda nefs için pek büyük bir lezzet vardr. Bu sebeple bunlarda riyâ, namazdan ve oruçtan daha çok olur. Bunlar (yani va-

hükmetmeye, yargda bulunmaya yakn eylerdir. Fark kadar ki, vaazn, dersin ve hadis nakleylemenin, bu ii ileyene faydas olduu gibi dinleyene de faydas vardr. Çünkü bunlar, kiileri dine davet eder ve riyâdan yasaklarlar. Ama hükümet etmek (hüküm vermek), valilik ve yargçlk etmek bunlara benzemez. ÎEer tedris)

u

bir

kimsenin gönlüne

doru olmadna

riyâ gelirse

bunlar elde tutmann

görüler vardr. Birçok taife bunlardan kaçp saknmlardr. Sahabenin ekserisinden fetva sorarlard. Onlar bunu birbirine yüklerlerdi. dair

I

KNN BÂDET EVK DAMA RYÂ OLMAZ Halk görmek sebebiyle kiinin ibâdete evki artar. Ama bu artan evk her zaman riyâ olmaz. Çünkü mü'min daima ibâdete isteklidir. Lâkin bir ey engel olur, o kiiyi ibâdetten men eyler. Halkn sebebi ve yardm ile o mâni olan ey ortadan kalknca o evk harekete gelir.l Nitekim bir kimse evi[

=—

HÜCCETtTL-lSLAM MAM-I GAZAL

1

94

ne varsa, ona gece namaz klmak zor gelir. Çünkü o kii ehli ile söyleir, konuur, yata hazrlanm olduundan uykuya yatar. Ama baka birinin evine gitse bu engeller ortadan kalkar, ibâdete evki belirir ve:

— Ben de bunlara uyaym

ki,

bana da sevap

verilsin!

der.

Veya

bir

yerde

yahut yemek

bir

kalabaln

bulunmad

için

Ya da birtakm insan

oruç tuttuu görülünce, oruç tutmak evki meydana

mescidde teravih namaz klmaktadrlar. Onlar gören kii, evde tenbel tenbel oturan, aylak bir kimse ise onlar namazda görürse geveklii ortadan kalkar, onlara uymaa çalr. Yahut cuma günü halk Allahü Teâtâ'ya niyaz ve duada görse kendisi de namaz klmaa ve tesbihde bulunmaya, her gün gelebilir.

kld Bu

görülür

bir

namazdan daha çounu

klmaa balar.

açkladmz

riyâ

vardr. Fakat

— Bu

eylerde

Kimi

olmamasnn imkân

eytan ona: •

ileme seni Bunlar bunlar sende meydana geldi! der. ileri

zaman da

olur

ki,

riyadr.

Halk sebebiyle

halktan ötürü kiide hayra

bet artar. Engeller ortadan kalkar. gelir

ki,

O

zaman eytan

rayine

ve ona:

— Bu hayrl

ii

yapmal

der.

O zaman o kiiye melekler:

— Bu hayr yap! Çünkü senin hayr

ilerine rabetin es-

kiden de vard. Fakat ortada baz engeller olduu için onlar seni men'ediyorlard. imdi ise o manialar ortadan kalkt! Hayrn sürdür sen! hitabnda bulunurlar. Öyleyse

eylemen gerektir. Bunun alâmeti udur: jEer insanlar onu görmezlerse ve kendisi on-

bu

gibi halleri birbirinden fark

195

ÖLÜM ve KIYAMET

,

lan görür

ve

o sevinç bâki ise ibâdetinden evk duymasna sebep olan ey iledii hayrdr. Eer o sevinç, içinde bâki kalmazsa iledii i riyâdn Ondan da el çekmek gerektir. Eer her ikisi de olursa, yâni hem hayra rabet klar ve hem de halkn övgüsüne meyletmek arzusu kendisinde mevcut kalrsa iyice dikkat etmeli, bunlatakdir eylerse yine

rn hangisi daha

Eer rin

bir

ona

itimat eylemeli.

kerime okunurken baz kimselegörüp kendisi de alar, ama kimse yokken

kii

aladn

galip ise

bir âyet-i

alamaz ve göz ya dökmezse bu da riyâ deildir. Çünkü insanlar alamakl görünce herkesin gönlü yumuar, hisÇünkü halk

kaygl görmek insann kendisine iledii günahlar hatrlatr ve kii "ah.." çekip alamaya balar. Bu alay yerinde bir alaytr ve revâdr. Kimi zaman da olur ki, alamak kalbin rikkatinden ileri gelir. Yürein içinden taar. Kimi kimselerde ah çekmek, lenir, incelir.

inlemek ise

riyâ

ile

olur

kederli,

ki,

insanlar kendisinin

aladn

zaman da olur ki, üzüntüsünden düer, baylr. Ama hemen ayaa kalkmaa kuvvet bulur. Lâkin iitsin diye. Kimi

halkn:

— Bu vecdin,

bu kendinden geçmenin asl yokmu, derler diye korkar ve kedisinde güç bulduu, akl bana geldii halde öylece kalp kalkmazsa riyâkâr olmu olur.

Ama

asl vecd kendisini sararsa müraî olmaz.

Kimi

zaman da

Gücü, kuvvetini rak

dönmee, yerinde olduu halde olur

ar ar gider. Ta

— Vecdi çabuk Bu

ki,

ki

geçti!

riyadr. Yahut:

raks bir

etmee

kimseye dayana-

halkn:

demesinden

balar.

çekinir.

HÜCCETÜ'L-ÎSLAM MAM-I GAZAL =====

96

1

—Estafurullah, ya da Euzübillâh diyerek iledii günahlar için bunlar söyler.

Eer insanlar "Bu adam günahlarna tevbe ediyor ve Allah'a snyor" desinler diye bunlar söylerse bu da riyâdr. Ama bir kimse halk ibâdet ederken görür ve kendisindeki kusurlardan ötürü bu kelimeleri söylerse o

zaman bu

riya

de

ileri

olmaz. Kimi gelebilir.

zaman bu

haller riyakârlktan, murâîlikten

Dikkat edip bu farklar görebilmelidir.

Resûlullah Efendimiz

öyle buyurmutur:

— Riyâ'nn yetmi kaps vardr? Eer

kimse hatrnda bir riyâ bulunduunu anlarsa, o zaman HakTeâlâ'nn kendisinin yüreinde olan kötülüü bildiini anlamal ve yüce Allah'n kzgnlnn, bu riyâsn üstünden uzaklat rncaya kadar devam ettiini bilmelidir. yüce hadîsini anlamal ki, öyResûlullah Efendimizin le buyurmutur: bir

u

"Münafkça tevâzu etmekten

Allah'a

snn!"

Münafikane tevazu da, vücut tevazu eylerken gönlün perian bir halde parça parça olmas, baka eylerle megul

bulunmasdr,

j

BADET OLAN HER EYDE HLÂS VÂCPTR Namaz ve

oruç

gibi ibadet olan

her

eyde

ihlâs farzdr.

yaplmaldr. Bunlarda riyâ haramdr. Mübah olan bir eyden de sevap kazanmak dilenilirse ihlâs vâcip olur. Meselâ bir müslamann iini görmee, ihtiyacn karlamaa çallsa ve bu sevaptan ötürü ise, dileini dürüst ve niyetini hâlis klmal. Müslümanlardan ü-

Bu

ibâdetler Allah için 1

ÖLÜM ve KIYAMET

197

beklememelidir. Örettii eylerde de bu böyledir. Meselâ bîr öretici, bir örencisinin kendisinin ardndan yürümesini ve kendisine hizmet etmesini beklese

karlk

kür ve

karlk beklemi olur. Bunda sevap kazanlmaz. Ama eer hiç bir hizmet ummazsa, talebe kendisi hizmet eyle-

bir

se öncelikle bu hizmet kabul edilmemelidir. Çünkü yaplan ide hizmet murat edilmemi olmaldr. Ama yaplan sevap bâtl olmaz.

Örenci hizmetten

kaçnd zaman da kendi-

sine hizmet edilmediinden huzursuz olmamaldr. Akl sahibi olan kiiler bundan çekinmilerdir.Akl ehli olanlardan birisi

kuyuya

kttlar.

dümütü. Onu kuyudan çkarmak için

Onu kuyudan çkarmak

— Benden

bir

istediler.

ip sar-

O kii:

ey örenmi veya Kur'an okumu ya da

benden bir hadîs örenmi olan bu ipe el vurmasn! diye and verdi. Onun böyle söylemesinin sebebi, örettiklerinin karl olarak kazand sevabn zâyi olmamas içindi. Süfyan- Sevrîye (Allah ona rahmet eylesin) bir hediye göndermiti. Süfyan o hediyeyi kabul etmedi. Bu kiBir kii

i

Süfyan'a:

— Ben senden

hiç bir

zaman

hadis dinlemi deilim!

dedi.

Süfyan da:



Senin kardein benden hadîs dinlemek üzeredir. Korkarm ki, benim kalbim ona bakalarndan daha merhametli olur! diye cevap verdi.

Yine



biri

Süfyan- Sevrî'ye

bir

(kese) altn verdi ve:

benim babam senin dostundu. Helâlden yerdi. Bugün sana bir kese altn onun mirasndan getirdim. Onu benden kabul eyle! dedi. Ey. Süfyan! Bilirsin

ki,

-

HÜCCETTL-SLAM MAM-I GAZAL

198

Süfyan da o altn kabul etti. O kimse evden çkp gittikten sonra Süfyan, o bir kese altn vererek olunu o kiinin ardndan yollad. Meer Süfyan- Sevrî'nin hatrna, o çocuun babasiyle olan dostluunun Alahü Teâlâ için olduu gelmiti. Süfyan'n olu bu olayn sonunu öyle anlatmtr:

— Vakta

ki,

düm. Sabrm

o

bir

kese altn o adama verip eve dön-

tükendi.

Babama:

— Bu senin gönlün ta mdr? Görüyorsun cuunun

hiç bir

mal

yoktur. Bize

acmaz

sen

çoluk çomsn? der

ki,

dim.

u karl verdi:

Bu soruya Süfyan

— Ey olum! Sana gereken, o altnla ho

içmen-

kyamet gününde ondan soru sorarlar. runun karln vermee gücüm yetimez! dedi.

dir.

Bana

yiyip

ise

O so-

Bunflan da anlalr ki, okuyup öreten kii, Hak Teâlâ'nn rzasndan baka bir dilememeli. Örenciden

ey

hiç bir

ey beklememelidir.

öretmenine göstermei

Kimi olur

câiz görür.

ki,



örenci

ki,

ibâdetini

dersi öretirken

kendisine fazla ihtimam ve dikkat gösterilmemesini bekler. Bu yanl ve düpedüz riyâdr. Aksine, kendi mertebesini Hak Teâ!â katndan dilemelidir. Öretmene hizmet etmek-

ondan iltimas beklememelidir. Her ey bunun gibidir. fAna ve babann hizmeti de ancak Allah rzas için yaplmaldr. Yoksa onlarn katnda âbidlie kalkarak rzalar istenmemen, yalnz Allah için onlarn rzas kazanlmaldr, le

— Anam babam benden honud kalsnlar! diye hizmette

bulunmak günahtr.

|

Sözün ksas sevap dilemek olarak

Hak Teâlâ

için

yaplmas

için

yaplrsa o iin

gerektir.^

hâlis

KBRN ve UCBUN LÂCI sen bil ki, mütekebbirlik ve bencillik kötü huylardr. Gerçekteyse Hak Teâlâ'ya düman olmaktr. Çünkü, kibir ve azamet ancak Allah'a mahsustur. Bundan ötürüdür ki, yüce Kur'an'da cebbâr (zâlim) ve mütekebbir

Ey

salih kii,

(gururlu) olanlar

zem

edilmitir. Nitekim

Hak Teâlâ öyle

buyurmutur:

ve cebbâr olan kalpleri mühürler." (Mü'min Sûresi: 35). Ve yine Hak Teâlâ öyle buyurmutur: "Âhirete imân getirmeyen her mütekebbirin errinden Rabbime snrm." (Gafir Sûresi. 27). Yine Cenab- Hak öyle buyurmaktadr: "Mütekebbir ve natç olanlar hüsrana urarlar." (brahim Sûresi: 15). Yine Cenab- Hak öyle buyurmutur: "Bana kulluk etmeyi kendilerine yediremeyenler, küçülmü kiiler olarak Cehennemi gireceklerdir." (Mü'min Sûresi: 60). Hak Teâlâ kibir hakknda yine öyle buyurmutur: 'And olsun ki, onlar kendikendilerine büyüklük, kibir taslamlar ve azgnlkta snr amlard." (Furkan Sûresi: 21).

"Hak Teâlâ, bütün

.

kibirli

Resûl (SAV.) öyle buyurmutur:

habbe veya bir hardal tanesi kadar kibirlilik bulunan kimse Cennete girmez ve kalbinde bir habbecik veya bir hardal tanesi kadar imân olan kii Cehenneme "Kalbinde, bir

girmez."

Yine Resûl (SAV.) öyle buyurdu:

HÜCCETTL-ÎSLAM MAM-I GAZAL ===== 200 "Kimi kiiler

kibirlilii

ve

zorbal

sanat haline getirirler. onlarn adlar cebbarlar defte-

Bunu o hadde vardrrlar ki, rine yazlr, Cebbarlara yaplan azap o kiiye de yaplr."

Baka

bir

haberde öyle

bildirilmitir:

"Süleyman aleyhisselâm devlere, perilere, kulara ve insanlara: "Hepiniz dar çkn!" dedi. 200.000 kii ve 200.000 peri toplandlar. Ondan sonra bir yel, Süleyman' havalandrp göe çkard. Cenâb- Hakka yakn meleklerin "Sübhâne" seslerini iitti. Yel, sonra kendisini yere indirdi. Öyle ki, tâ denizin dibine eriti. Sonra yine bir ses iitti. Bu ses öyle diyordu:

— Eer Süleyman'n gönlünde havaya çkarmadan

zerre kibir olayd onu önce yerin dibine batrrdm."

Yine Resûl (SAV.) buyurdu

bir

ki:

olan kiileri kyâmet gününde karnca eklinde harederler. Tâ ki, Hak Teâlâ katnda hoiuklarndan ötürü "Kibirli

halkn ayaklar altnda

ezilsinler diye!.."

Resûl (S.A.V.) yine öyle buyurdu:

"Cehennemde

dere vardr ki, Ona Hebheb ad verilmitir. Allahü Teâlâ, Mütekebbir ve cebbar kiileri oraya at-

may

bir

kendisine vacib

Selmman-

klmtr."

Fârisi (Allah

ondan raz olsun) öyle demi-

tir:

günah vardr ki, onunla beraber ibâdet etmek fayda vermez; o da kibirdir." "Bir

Resûlullah Efendimiz

"Hak Teâlâ,

öyle buyurdu:

elbisesini kibirle

yerde sürüyen ve gururla

salnarak yürüyen kiiden holanmaz."

201

=

Resûl (SAV.) yine "Bir kere, bir

ÖLÜM ve KIYAMET

öyle buyurmutur:

kimse gururla salna salna yürüyüp kendi-

bakyor ve marur oluyordu. Hak Teâlâ, onu bine soktu. Kyâmete kadar da öyle gidecektir."

sine

yerin di-

Resûl (S.A.V.) yine öyle buyurdu:

kimse ululanr, salna salna yürürse Kyâmet günü HakTeâlâ'y kendisine halde görür." "Bir

kzm

Muhammed



Bir

gün

bin Vâsi

der

ki:

olumu salna salna yürürken gördüm. Onu

çardm ve:

— Hiç bilmiyor musun

sen kimsin? dedim. Anneni iki yüz akçeye almtm. Babansa, öyle bir babadr ki, eer müslümanlar arasnda her ne kadar baksan ondan hor kimse göremezsin. ki,

Muzaffer (Allah ona rahmet eylesin), Muhleb'i muhte-

em bir kaftanla salna salna gezerken gördü. Ona:

— Ey

kull

Hak Teâlâ böyle yürümeyi sevmez!

dedi.

Muhleb de:

— Sen beni bilmez misin? diye sordu. «

Muzaffer:



.

Bilirim! dedi.

Önceleri

bir pis

mrdar (le) olacaksn ve bu seet (pislik) hammalsm. bir

iki

su (meni) halin

idin,

arasnda

sonunda bir

neca-

HÜCCETÜ'L-SLAM ÎMAM-I GAZAL

202

TEVAZUUN FAZLET Resûl (S.A.V.) öyle buyurdu:

"Hak Teâlâ'nn, tevâzû edip de

izzetini

arttrmad

hiç bir kul yoktur."

Yine Resûl (S.A.V.) buyurdu

ki:

"Banda bir gem bulunmayan hiç bir kii yoktur. O gemi iki melek tutar. O kii alçak gönüllülük (tevâzû) göstermek istedii zaman o melekler o gemi yukar

doru

çekerler ve:

— Ey Rabbimiz! Eer o kii, bandaki

kibir

gem'i

derler.

ban yükselt!

Bu kulunun

ve gurura düerse o melekler o kiinin

aa doru

çekerler ve:

— Ey Rabbimiz! Bunu aalk kimselerden kl ve zelîl eyle! derler."

Resûl

(s.a.v.)

öyle buyurdu:

"Bahtl olan kii, o kimsedir ki, mütevâzi (alçak gönüllü) bir kiidir. Ama bu tevâzuu, çaresizliinden ileri gelmez. Nafaka verirse, verdii de günahla toplanm maldan deildir. Bîçârelere le

düüp

merhamet

eder. Hakîmlerle ve âlimler-

kalkar." *

gün Resûlullah'n huzuruna bir dilenci gelmiti. Peygamberimiz yemek yemekteydi. Onu yanna çard. Herkes bu dilenciden kaçmt. Resûlullah ise ona kendi yaBir

nnda

yer gösterdi.Onu

yemek yemee dâvet

buyurdu.

Kurey'den birisi bu dilenciye istikrah duygusuyla bakt. Fakat o kii, ayn hale dütü ve ikrâh veren bir hastala tutulup öylece öldü.

:

====*===^^

203

Resûlullah buyurdu

ÖLÜM ve KIYAMET

ki:

"Hak Teâlâ beni, kul ve resûl olmakla melik ve nebî olmak arasnda serbest brakt. Durdum, kaldm. Ve dostum Cebrail'e baktm. Bana dedi ki:

— Hak Teâlâ'ya tevâzû

kl!

Ben de

— Ya Rabbi, kulun ve Resûlün olmay Hak Teâlâ Mûsâ aleyhisselâm'a öyle

— Ben u kimsenin

dilerim! dedim."

vahyetti:

ederim

o kii benim ululuuma tevâzû göster ve benim halkma ululanp kibirlenmeye! Gönlünü korku üzere tuta! Bütün gününü beni yâd etmekle geçire. Ve benden ötürü kendisini ehvetlerden

men

ibâdetini kabul

ki,

ede!

Resûlullah Efendimiz de

öyle buyurdu:

"Kerem, takvâdadr, eref tevâzûdadr, zenginlik ise yakîndedir."



aleyhisselâm

— Bahtl

kiiler

öyle

demitiir: 2

dünyann o

alçak gönüllüleridir

ki,

kyâ-

mette minber sahibi onlardr. Onlarn gönlü dünya ilgilerinden pâktr ve bunun Allahu Teâlâ'y görmek olur.

karl

Resûlullah Efendimiz

öyle buyurdu:

I

"Allah bir kimseyi

slâm'a

ona güzel bir yüz utandrmayacak ekilde yayöneltti,

bahetti, onun halini kendisini ratt ve bunlarla birlikte kendisine tevâzû (alçakgönüllülük) nasib etti ise o kii HakTeâlâ'nn katnda seçkin kullardandr."

yüzünde çiçek hastal belirmiti, bir odaya Birtakm insanlar odada yemek yiyorlard. O kii, her

Bir kiinin girdi.

HÜCCETTL-SLAM MAM-I GAZAL

204

hemen ayaa kalkard. Resûlullah Efendimiz o kiiye kendi yannda yer gösterdi ve ona: "Ye!"

kimin

yanna oturdu

ise

buyurdu. Kibrinden ötürü o hastalkl adam hor görenlerden biri daha sonra ayn hastala yakalanarak öldü. Resûlullah Efendimiz buyurdu

ki:

"Kendi evinin ihtiyaçlarn evine alp ev halkna getiren kimseyi ben çok severim! Bunu yapmakla o kiinin gönlün-

den

kibir

ve büyüklük

gider."

Resûlullah Efendimiz, yüce arkadalarna:

— Neden acaba ben sizde ibâdetin n) göremiyorum? diye sordu.

halâvetini

(tatll-

.

Onlarda:

— Ya Resûlullah! bâdetin

halâveti nedir? dediler.

Resûlullah:

"Mütevâzi bir kimse gördüünüz zaman siz de tevâzu gösteriniz. Mütekebbir bir kimse gördüünüz zaman siz de ona kibir gösterin. Tâ ki, ona hakaret ve zillet olsun."

Aye

o kadndan raz olsun) nakleder sûlullah Efendimiz öyle buyurmutur: Hz.

(Allah

— bâdetin eh

faziletlisinden siz gafilsiniz.

ki,

Bu da

Re-

tevâ-

zûdur.

— Tevâzû odur

kimse dünyaln senden az toplam ise onu kendinden daha yüce görmendir. Kendine böylece dünyalk sebebiyle kadir ve kymet göstermemi olursun. Eer bir kimse dünya maln senden fazla toplagörmelisin. Böylece dünya sebebiyle onu senin nazarnda onun hiç kadri kymeti olmadn göster-

msa

ki,

aalk

mi bulunursun!

bir

ÖLÜM ve KIYAMET

205 Hak Teâlâ, sâ aleyhisselâm'a

vahiy gönderip

öyle

bu-

yurdu:

— Her

la

sana bir nîmet veririm. Eer tevâzuun olursa o nîmeti sana bütün bütün veririm! vakit

Ululardan

bir kii, Hazret-i Ali'yi

(Allah

faz-

ondan raz

ol-

sun) rüyasnda görmütü:

—Yâ

Ali!

Bana öüt

ver! dedi.

Hazret-i Ali de:

— Zenginlerin, bndan

önündeki tevâzûu, âhiret seva-

ötürü ne güzel bir haldir.

zenginler

rin,

fakirler

Ondan da yüksei

önünde HakTeâlâ'nn fazlna (üstün

fakirle-

bala-

rna) güvenip mütekebbirliidir.

Yahya

bin Halid der

sa mütevâzi

ki:

sk

Kerem

sahibi olan kii âbid olur-

da mütekebbir olur. Bayezid-i Bistamî der ki: Kul, kendisinden daha hâkir kimse olmadn bilmezse, mütekebbir demektir. CüneydBadadî bir gün cuma namaz klnan camide halka öyle demiti: "Eer Peygamber Efendimiz bir hadisinde "Ahir zamanda bir kavmin bana geçen kii onlarn en rezili olacaktr." dememi olsayd, burada size hitap etmeye asla yanamazd." Cüneyd Hazretleri yine öyle buyurdu: Tevolur. Eli

olan kii âbid olsa

i

hid ehlinin

yannda

tevâzû,

bir

tekebbürdür. Böylece, kii

kendi benliini, bir varlk mertebesinde tutar, sonra

aa-

la

meyi etmi olur. Atâ-i Sülemî, ne zaman bir imek çaksa, bir yel kabarsa kadnlar gibi elini karnnn üstüne tutar ve: A, bunlar bütün benim uursuzluumdandr ki, halka eriir! derdi. Bir düler.

ksm kiiler SelmânO da:

Fârisi'nin

önüne

gelip

onu

ö-

HÜCCETTL-tSLAM MAM-I GAZAL

— Benim balangcm

bir

meni damlas

206 idi.

Sonum

bir

aa-

murdardr. Teraziye vurulsam, bundan da beter ve ym. Benim deerli olan tarafm, yaptm iyi ilerdir, ame-

ar gelirse büyüklüüm ondadr. Eer kötü ilerim daha ar gelirse benden zavallimi tarttklar

ls

zaman

iyi

ilerim

yoktur!., dedi.

KBRN HAKKAT ve ÂFETLER Her ne kadar bâtnda ise de onun eseri zâhirde belirir. Hem de kibir, insann kendisini bakalarndan ileri tutmasdr. Bundan ötürü kiinin özünde sevinç yeli eser. te kendi benliinde beliren bu yele, kibir denilv Resûlullah Efendimiz öyle buyurmutur: Kibir kötü bir ahlâktr.

"Ya Rabbi,

kibir

yelinden sana

snrm."

insanda ne zaman esmee balarsa, o görmee balar. kii, baka insanlar kendisinden Ve o kimselere hizmetkâr gözüyle bakar. Kimi zaman olur kî, hiç bir kiiyi kendi hizmetine lâyk görmez ve o kimseBöyle

kibir yeli,

aa

ye:

— Sen kim oluyorsun

ki,

benim hizmetime kendini lâyk

görmektesin? der. Nitekim halifeler her kiiyi kendilerinin eiini

öpmee

lâyk görmezler. Kendilerine her fakiri de kul yapma revâ görmezler. Yalnzca Beyleri câiz görürler. Buysa büyük bir tekebbürdür. Hak Teâlâ'nn ululuunun da snrn amak-

beenirve disine

hepsinin ken-

secde klmalarn kabul eder.

Böylece o mütekebbir ahmak kii, bu dereceye girmeye görsün, gelmede, gitmede, oturmada hep en önde ol-

ÖLÜM ve KIYAMET

207

mak

ister.

Her hususta hürmet umar. Öyle

sihat klsalar, nasihati kabul etmez.

olur

ki,

ona na-

Eer kendisi öüt ver-

mee kalksa neler söyler. Eer ona bir ey öretseler kzar.

Halka

bakt zaman

hayvanlara bakar

gibi bakar.

Resûlullah Efendimiz'e:



Kibir nedir? diye sordular.

O da u cevab verdi: "Hakka boyun

ememek,

halka hakaret gözü

ile

bak-

maktr."

Bu

Hak Teâlâ

arasnda büyük bir perdedir. Bütün kötü ahlâklar bundan doar. Bütün güzel ahlâklardan insan geri brakr. Çünkü bir kimse azizlii ve ululanmay kendi benliinde üstün klarsa kendisine reva görmedii her eyi bakalarna reyâ görür. Bu müsiümanlk art deildir. Kimseye teyâzû göstermez. Bu, müttekiler iki

huy,

(dindarlar)

edden

ile

sfat deildir.

kul

Böyleleri kin,

dümanlk

ve ha-

çekemezler. Kzsalar, sabredemezler. Dillerini gybetten saklamaa güç gösteremezler. Gönüllerini gll gtan (dedi - kodudan, kötülüklerden) temizieyemezler. Çünkü, kendisine bir kimse sayg göstermeyecek olursa kalbinde o kiiye kin tutar. En mertebedir ki, da el

aas

bütün, gün kendi nefsiyle

u

urar.

Kendi nefsine tapar, kendi iini yürütmee çalr. Hiyleden, yalandan ve nifâktan uzak olmaz. Tâ ki, kendisini bütün halkn gözünde iyi ve güzel göstermei ister.' Gerçek hâl udur ki, hiç bir kimse, kendi özünü

almaz} Belki

unutmaynca müslümanln kokusunu dünya rahatn da bulamaz.

Ulu kiilerden

birisi

öyle

demitir:

— Cennet kokusunu almak tün hakîr durumlarda kendi

zaman Cennet kokularn

bile

O zaman, bübenliini daha hakîr tut. te o diler

alabilirsin!.

misin?

HÜCCETÜ'L-SLAM ÎMAM-I GAZAL ===== 208 Eer

bir

kiiye, kendi içindekileri

görmek

için bir

kudret

mezbelede o kötü kokular ve pislikleri göremez. Onlarn içerisi yrtc hayvanlar gibidir. Ama görünülerini kadnlar gibi bezeyip süslerler. Mütevâzi kimselerin meclisinde bulunan üns ve ülfet, gönül yaknl, dostluklar, hiç bir mütekebbire ve marura nasib vakitlerde rahat bulur olmaz. Belki kibirli bir kii ancak

verseler, gözler hiç bir

d

u

ki:

— Senin bütün malnn onun varlna katmasn, 2 — Bütün saygnn ondan esirgenmemesini! 1

diler.



ki,

orta yerden

ikilik

kalkp tek kalmak

mahvolasn, o senin malna kavua. Meerki Teâlâ'ya

kavuup

birbirinize hiç

iltifat

Sen de Hak

ister.

ikiniz

etmeyesiniz. Tekliin

en üstün derecesi, kemâli budur. Teklikten rahatlk doar. Sözün ksas: kilik olunca rahatlk mümkün olamaz. Çünkü rahat teklikte ve bir kii kalmakta olur. Kibrin hakikatleri ve âfetleri bunlardr ki, anlatm olduk.

KBRN DERECELER daha büyüktür. nesnenin aykrlndan peyda olur ki, Bunun aykrl kibir kimi zaman Hak Teâlâ üzerine olur. Kimi zaman Allah'n Resûiü üzerine olur. Kimi zaman da kullar üzerine ;

Kibrin derecelerinin kimisi, kimisinden

u

olur.]

[Birinci derece kibir: Allahü Teâlâ üzerine olan

Nemrud'un,

Hem

Msrl

Firavun'un ve blis'in

kibirleri

kibir,

gibidir.

de bunlar, Allahlk dâvâs etmi kimselerdir. Hak Teâlâ'nn kulluundan âr duymulardrJAllahu Teâlâ öyle buyurur:

ÖLÜM ve KIYAMET

209

"Ne sâ Hak Teâlâ'nn kulluundan Allah'a en

Kim

yakn

âr duyar, ne

melekler." (Nisâ Sûresi: 172)

Allah'a kulluktan el çekerse Allah, hepsini

te kendi

katnda

de

bir

araya

kyamet-

getirecektir.

/ kinci derece: Resûlullah üzerine olan tekebbürdür. Nitekim bu tekebbürü Kurey taifeleri ve öyle demilerdi:

yapm

— Biz kendimiz

âdemoiuna ba emeyiz. Hak melek yahut muhteem, ünlü bir kim-

gibi bir

Teâlâ bize neden bir se göndermedi de bir anababa öksüzünü sûl olarak gönderdi? Nitekim

Hak Teâlâ onlarn

(bir yetimi)

itirazn Kur'an'da

Re-

öyle bu-

yurur:

"Kur an niçin (bir Mekke, bir Taif olan) bu iki ehirden ulu bir kiiye indirilmedi?" (Zuhruf Sûresi: 31) i

Kurey halk da

iki

bölük kimseydi. Bir

bölüüne

kibir

perde olmutu. Bunlar, Resûl Hazretlerinin peygamberliini

anlamay düünmezlerdLNitekim Hak Teâlâ öyle bu-

yurmutur:

yüzünde haksz yere kibirlenenieri âyetlegörmekten uzaklatrrz." (Arâf Sûresi: 146)

"Biz, yer rimizi

Kurey'in ikinci bölüü Resûlullah'n peygamberliini bildiler. Fakat tekebbürlerinden, gururlarndan inkârda bu[

lundular. jNitekim

Hak Teâlâ öyle buyurdu:

"Resûl'ün nübüvvetini ve Kur'an'n hakikatini bildiler, amma zulüm ve kibirleri sebebiyle inad edip inkâr ettiler." (Nemi Sûresi: 14)

[üçüncü derece:

Öteki kullara

kar

kibirlendiler,

onlara

tepeden ve hakaret gözüyle baktlarOnlardan hak (do-

HÜCCETTL-SLAM MAM-I GAZAL

210

sözü kabul etmediler. Kendilerini en üstün bilip balarndan yüce tuttular. 'Her ne kadar bu, evvelki iki dereceden daha ise de gerçekte iki sebebten ötürü büyük bir cürümdür: j ru)

aa

[ 1



u

Ululuk, yücelik Allahu Teâlâ'nn

sfatdrjfeu zayf ey yapmak gücü

ve aciz kulun elinde cihan ilerinden bir yoktur. Ona ululuk nereden geliyor ki, kendisi böyle üstün ve güçlü bir kimse sanr. Kul kendisini ulu kimse bilse Hak Teâlâ ile yücelik sfatnda kavgaya olur. Bu, padi-

dümü

ahnn tâcn bana giyip taht üstüne

oturan kul misalini

andrr. Böyle bir kölenin nice kzgnla ve ukubete müstahak olaca düünülsün. Bundan ötürüdür ki, Hak Teâlâ

öyle buyurdu:

— Azamet

ve kibir bana mahsus bir sfattr. Bir kimse bu sfatlarda benimle niza' (kavga) eylerse, ben onu helâk ederim.*

Bu

J&r

mütekebbir olmak, Yaradan'dan baka hiç bir kimseye lâyk deildir. Bir kimse eer bakalarna kar kibir satarsa Hak Teâlâ ile kavgaya girimi olur. Ona örnek kimsedir ki, bir padiah hâs kullarna hizmet buyurduu zaman bu buyruu vermek padiahtan baka bir kimseye lâyk deildir. hale göre, kullara

u

[

2



Bir

sebeb de udur

ki, kibir,

bakalarnn hak (do-

kabul etmeyi önler. Kibir sfat

muttasf olan ve bu sfat giyinen kimseler, din meselelerinde tartmalar yaparlar. Bu kimselerden birisi doruyu söyleyince öteki taraf kibir yüzünden ii o dereceye götürür ki, hakk inkâr eyleyip kabul etmez. Bu yalnzca kâfirlerin ve münâfklarn ahlâkdr.] Nitekim Hak Teâlâ bu mütekebbirlerden hikâye eyleyip öyle buyurmutur: ru) sözlerini

ile

======

211

ÖLÜM ve KIYAMET

bo

"Siz Kur'an' dinlemeyiniz. Onu sözler saynz. Belki galip gelirsiniz derler." (Fussilet Sûresi: 26)

Yine Hak Teâlâ öyle buyurdu:

"Ona Allahü Teâlâ'dan kork dediklerinde ululanmak, onu o hale iletir ki, günahta kendisini sâbit ve karart klar, onu cehenneme götürür." (Bakara Sûresi: 206)

Ey salih kii! blis'in sana anlatlan hikayesini masal, efsâne sanma. Bunu sana anlatmalarnn sebebi, kibrin zarar ve âfetinin ne olduunu bildirmek içindir ki, blis de kibirlenmi ve öyle demitir:

"Ben Âdem'den daha hayrlym. Beni ateten yarattn, onu ise balçktan yarattn" (Sad Sûresi: 76) Böylece kibir, eytan öyle bir yere çekti ki, Hak Teâlâ'nn fermanna ba emeyerek secde etmedi ve ebedi bir

mel'un oldu.

KBR LLETNN LÂCI Bu,

nuçlan

ilimle amel'in

ksa sürede alnan

lmi lâç: [ 1

Oda

çeit

— nsann

gelen ve so-

ilâçtr.

udur: 3

bakasna

lâyk

olmadn

ki,

Kibriya ve

bilmektir.]

ve anlamasdr. Öyle ki, o hakîr ve hor kimse bulunmad-

kendisini bilmesi

kiinin, kendisinden

n

iki

— Hak Teâlâ'y tanmak, anlamak.. Öyle

yüceliin O'ndan [_2

karmndan meydana

baka

bilmesidir.'J

Bunlar bilmek, kibrin öyle bir müshilidir ki, kökünden hastalk maddesinin damarn keser, atar. Eer bir kimse,

HÜCCETÜ'L-SLAM MAM-I GAZAL

212

bu açklanan, yâni Allahü Teâlâ'nn sfatn ve kendisinin gücünü hele bir düünürse Kur'an'dan bir âyet-i kerîme buyruunu zikona yeterli olur. Öyle ki, Hak Teâlâ'nn

u

retmelidir:

"Can çksn o kötü insann

ki,

ne kadar nankör ey-

damlack sudan yaratt, türlü duraklardan geçirdi, ona insan eklini verdi. Sonra yolunu kolaylatrd. Daha sonra onu öldürür, kabre koyar. Sonra da diledii bir zaman onu yeniden Allah insan

dir:

diriltir."

neden yaratt?

Bir

(Abese Sûresi: 17-20)

Böylece Hak Teâlâ, insann kendi hallerinin öncesini, sonrasn ve ortasn bildirdi. Kendisinin insanda olan kudretini bildirdi. Ama ilk önce: "

"Allah,

insan neden yaratt?" diye buyurdu.

r.

nsann düünmesi 1

gerekir

ki:

— Yaratld eyden daha hakîr ve deesiz

bir

ey

yoktur.

— Kendisi balangçta yoktu. 3 — Ezeller ezelinden yaradl zamanna gelinceye 2

hiç

kadar yokluk perdesinde gizli kalmt. Ne ad, ne san, ne nian vard. Nitekim Hak Teâlâ öyle buyurdu:

"nsanolu, gerçekten var edilip konuulmaa deer bir ey olana kadar, hiç kukusuz, uzun bir zaman geçmemi midir? Biz insan Sûresi:

iki

kark

Sonra

ey

nutfeyi

yaratt. Topraktan

daha

ve ondan alâk (kan

aa

phtsn)

bir

ey

yarat-

parça su, bir parça kandr. Bundan daha pis yoktur. Hak Teâlâ insan yoktan yaratt. Asln, bir

t. Bunlar bir bir

yaratmzdr." (Dehr

1-2)

Hak Teâlâ topra yoktur.

nutfeden

ÖLÜM ve KIYAMET

213

parça zelil topraktan, bir parça murdar sudan yapt. Bundan sonra bir parça et oldu ki, ne iitmesi, ne görmesi, ne söz söylemesi, ne de hareketi vard. Yalnzca cansz bir eydi. Bir baka hale gelinceye kadar kendi özünden habersizdi. Sonra Allahü Teâlâ onda kulak, göz yaratt. Tatma duygusu yaratt. Söylemek, kudret ve gücünü verdi. El, ayak ve öteki âzâsn yaratt. Nitekim ei, ne yaprakta, ne bel suyunda, ne de kanda vard. nsanda bu türlü acaip ve garip eyler yaratld. Ama bunlar, kibreylemek için deil, Allahü Teâlâ'nn yücelik ve

büyüklüünü

insanlar anlasn,

idrak etsin diye yaratld. Nitekim Allahü Teâlâ

öyle buyu-

rur:

"Sîzin

aslnz olan Âdem'i topraktan yaratm olma-

s

O'nun kudretine iaret eden alâmetlerdendi. Sonra siz bîr insan olunca, çoalp yaylyorsunuz." (Rûm Sûresi: 20)

Allahü Teâlâ'nn

sizi

topraktan yaratp yer üzerinde gez-

dirmesi O'nun kudretlerindendir.

Bak, gör

ki,

bu

kibir yeri

midir?

Yoksa âr

edilecek, utas

nlacak yer midir?.

ia v-*^— w...

nsann domakla ölmek

de öyledir ki: Hak Teâlâ onu bu dün-yaya getirdi. Ve onu bir müddet yaatt, bâki kld. Ona bu kuvvet ve endamlar, bu organlar verdi: Eer insann bütün ilerini kendilerine verseydi ve onu hiç bir eye muhtaç etmeseydi insan yanlla sapar, kendi benliini bir ey sanrd. Yüce Allah, bunu da yapmad. Aksine açl, susuzluu, hastal, souu, sca, derucuna asdi, belây ve yüz bin türlü zahmeti insann t. Tâ ki insan, hiç bir saat rahatta kalmasn, kendinde güven duymasn, ölmek yahut kör olmak veya deli - divâne olmak, hastalanmak, ya da açlktan, susuzluktan yok olarasndaki

hâli

ba

-.

HÜCCETÜ'L-SLAM ÎMAM-I GAZAL mak

ihtimaliyle

Öyle

214

onun faydalanmasn ac

ilâçlarda bulup

faydal olunca zahmetleri hemen savar. Yine Hak Teâlâ insann zarar ve ziyânn lezzetli eylerde ortaya koydu. Tâ ki, bir eyde lezzet bulunca ingösterdi.

san onun

ilâçlar ki,

acsn

onun kendi

iini

istedii

ve zararn bunda görsün. Hiç eline

brakp

bir

kiinin

teslim etmedi. Hattâ bilmek

eyi bilemez, gücü yetimez.

Bir

eyi unutmak

is-

unutamaz. Hatta gönlünü rahat ettirmek için o rahatlktan kaçar, yine de o eyi düünür, durur. Hak Teâlâ onu bu gibi acâip bir biçimde ve en üstün bir ekilde ve en güzel bir yüzle yaratt halde insandan daha ondan

tese,

aa,

daha nekes, ondan daha zavall, daha daha beceriksiz hiç bir ey yoktur.

'insann

uhrevi haline gelince:

çaresiz,

Bu da onun

daha

âciz,

ölmesidir

ki,

ne iitmesi kalr, ne de görmesil Ne gücü, güzellii, üstünlüü, vücudu, ne de uzuvlar (organlar) kalr. Hatta kötü bir koku onu sarar. Ölünce artk yeryüzündeki kurtlar,böcekler karnnda murdar bir hale gelir. Daha sonra da bir avuç toprak olarak hor ve hakir bir hale düer. Eer bu halde kalsa, bunlardan kurtulsayd bir fayda olur, hayvanlarla eit olurdu. Böyle bir mutluluu da bulamaz. Aksine o kii-

kyamet gününde Heybet Makam'na götürürler. Orada yarlm olan gökleri görür. Yukardan dökülmü yldzlar ve tutulmu Ay ile Güne'i görür. Hallacn yünü gibi atlan dalar görür. Öyle ki, her yer deimi bir haldedir. Zebanileri kement ta görür. Ayrca bütün ömrü boyunca ilediyi

i

günahlar, ettii suçlar, kabahatleri, alçaklklar da gö-

rür.

Onlar



bir bir okur.

Beri gel! derler.

Ona:

Bu sözü

niçin söyledin!

Bu

ileri ni-

yaptn? Bu yemekleri niçin yedin? Niçin oturdun, niçin durdun? Niçin baktn? Niçin böyle düündün? diye sorarçin

ÖLÜM ve KIYAMET

215 Allah korusun,

lar.

iyi

cehenneme

eer bu sorulara karlk vermezse o ki-

O

atarlar.

— Keke

bir

Böyle

kimsenin

zaman o kimse:

köpek olsaydm veya bir avuç toprak olsaydm da, onlar gibi bu azaplardan kurtulabilseydim! der. bir

halinin,

muzdan) daha beter olmas nasl

kibir

köpekten,

ihtimali

hnzrdan

(do-

vardr. Böyle bir kii

öünür? Eer bütün

duyar,

bulunanlar onun

bana

göklerde ve yerlerde gelen musibet için feryat etseler,

onun melâmet (knama)

kalm olurlard. Sen

defterini okusalar, yine kusurlu

gördün mü ki, bir padiah bir kiiyi hiyanetinden ötürü tutup zindana atsa, onu asmak ve cezalandrmak dilese, o kii de zindana girince öünüp dursa, bu mümkün müdür? Bilinmeli ki, bütün dünya halk bu cihann padiahnn zindanndadrlar. Onlar çok cinayet ilemilerdir. Sonlarnn ne olacan bilmezler. Bunca hallerle onlar nasl kibirlenmi, nasl öünmüler! Eer bir kii ite kendisini bu düüncelerle bu halede bilirse bu bilgi ona ishal verici bir ilâç olur. çindeki kibir damarn bütün bütün krar. kendisinden toprak

O

kii öyle bir hale gelir

aa

hiç kimseyi

ki,

görmez

kendisinden hakîr,

olur. Hattâ, bir

avuç

olmay temenni eder ve:

— Keke

bir

gelseydim, tâ )

hiç

ki

ku olsaydm, keke cansz bir ey böyle tehlikelere

Ameli lâç: Tevâzu

dümeseydim!

haline

der.

ehlinin, alçak gönüllü kimselerin yo-

lunu tutmaktrj Nitekim Resûl (S.A.V.) yemeklerini yerde oturarak yerdi. Bir yere dayanmazd. Ve:

— Ben le

bir

kulum, kullar (köleler)

yemei

nasl yerse öy-

yerim! derdi.

Selmân-

Fârisi'ye (Allah

— Niçin yeni

bir elbise

ondan raz

olsun):

giymiyorsun? diye sordular.

HÜCCETÜ'L-ÎSLAM MAM-I GAZAL Selmân

— Ben

216

da:

bir köleyim!

Eer özgürlüüme kavuursam âhi-

rette yeni elbise giyerim.

Ona kavumaktan

kalmam!

geri

dedi.

azâtla

(Yani ben Allah'n kuluyum. Ahiretteki azaptan

kavumay

eyden önce dilerim, ondan demek istemiti.)

her

mi giyerim,

Namaz srlarndan Bu da

tür.

birisi

de

meydana saylan mübarek yüz,

konulur. Eski araplarn kibri

zaman

bir

ra

büyük

bellerini

kusur

bir

diremezlerdi.

onun

u tevâzû, alçak gönüllülük-

rükû ve secdelerle

halinde en azîz

aksini

te

gibi gelirdi.

yapmak

gelir.Çünkü secde zelîl

olan

o zamanlar o halde

emek bilmezlerdi. bundan

sonra istedii-

topraa

idi ki,

Secde klmak

Secde etmeyi

hiç

onla-

kibirlerine ye-

ötürü kibir ne emir buyurursa

gerektir.

Ve

kibir

yüzde, dilde, gözde,

oturmada, giyside, harekette ve hareketsizliklerde belli olur. Kibir bu yükleri kibirli olanlara yükler. Bütün bunlar insan, kendi üzerinden atmaldr. Bunun için de tevâzû yolunu âdet edinmelidir. Kibrin alâmetleri çoktur: 1



Birisi

udur ki:

Mütekebbir kii

na gitmek istemez. Mutlaka yannda

n

ister.

Bundan

bir

bir

yere yalnz

kiinin

ba-

bulunmas-

çekinilmesi gerektir.

Hasan- Basrî (Allah ona rahmet eylesin) bir kimse kendisiyle birlikte gitmek istese yannda gelmesine raz olmaz ve:

— Gönül, yalnz bana gitmekle yerinde karar eder! derdi.

ÖLÜM ve KIYAMET

217 Ebû Zerr

(Allah

— Seninle

ondan raz olsun) öyle buyurçnutur:

birlikte

gidenler ne kadar çok olursa, sen o

kadar Allahü Teâlâ'dan uzak olursun!. Resûl (SAV.) kavminin arasnda giderdi. Kimi zaman olurdu ki, onlar ileriye geçirirdi.

2



de udur

Mütekebbir kii, kendisinin önünde halkn toplanmasn ve ayakta el - pençe divan durmasn ister. Resûl (SAV.) bu hareketi kötü görürdü. Hiç bir kiinin kendi önünde ayakta durmasn istemezdi. Kibrin bir alâmeti

Hazret-i Ali (Allah



Bir

kimse

bir

ki:

ondan raz olsun) öyle buyurdu:

cehennem

ehlini

görmek

isterse

u

ki-

iye baksn ki, önünde bir kimseyi ayakta tutmakta ve kendisi oturmu bulunmaktadr. 3



i, hiç

Kibrin bir alâmeti

bir

kimseyi ziyaret

de udur

ki:

Mütekebbir olan

ki-

etmee gitmez.

Süfyân- Sevri (Allah ona rahmet eylesin) Mekke'ye gelmiti. brahim Edhem onu evine çard:



Gelsin,

bana

bîr

hadis rivâyet

kilsini dedi.

Süfyân- Sevrî de bu daveti kabul edip onun evine

gitti.

brâhim Edhem:

— Senin tevâzûunu denemek istedii 4 kirin



Kibrin bir alâmeti

kendisine

de udur: Mütekebbir

yakn oturmasn

ise, elini fakirin eline uzatr, ni

çekmezdi. Kendisinden

o kii

kii, bir fa-

istemez. Resûl elini

ei çekilen,

veya hastann yanna oturan Resûl

yemek bile yerdi.

dedi.

(SAV.)

çekmedikçe oda

eli-

kaçnlan her yaral

(S.A.V.)

onunla

birlikte

HÜCCETÜ'L-SLAM ÎMAM-I GAZAL



5

Kibrin bir

baka alâmeti de udur:

Kibirli

kii kendi

evinde i ilemez. Resûl (S.A.V.) ise bütün iini kendisi yapard. Ömer bin Abdülaziz'in katma bir gece bir misafir geldi. Abdülaziz kandil diledi. O misafir: Ey Mü'minlerin Emri! dedi. Ben gidip getireyim! Halife Ömer bin Abdülaziz: Yook, misafire hizmet ettirmek mürüvvet deildir! diye cevap verdi.

Konuu: Varaym,

Uyandrma.

da:

olmaz! dedi.

O derin

Gitti

uyandraym! dedi. O uykusundadr. Uyandrmak uygun hizmetçinizi

ya kabn

getirdi.

Kandile

Ya

ya

koydu.

Ey Müminlerin Emiri! dedi. kendin getirdin! Emîrül - Müminin de: Evet, dedi, getirmeden önce Ömer'dim. Getirdikten sonra yine Ömer'im! diye cevap Misafir:

ya

verdi.



du udur: Mütekebbir kii, kendi evinin ihtiyac olan eyleri eve götürmez. Resûl (S.A.V.) 6

Kibrin bir alâmeti

eline bir

ey alm

evine götürmekteydi. Bir kii o yükü, elinden almak, götürmek istedi. Allah'n

Resûl (S.A.V.) in Resûlü (S.A.V.) de: Bir maln sahibinin o mal kendi eliyle evine götürmesi daha iyidir! diye cevap verdi. Ebu Hüreyre (Allah ondan raz olsun) pazar yerinde bana odun yer-

letirmi gitmekteydi ve: Beyinize (Emirinize) zamanlarda size beylik etmiti! derdi.

yol verin

ki,

u

Ömer

ondan raz olsun) pazarda gidiyordu. Sol elinde satn ald et vard. Sa elinde de kamçsHalife

n

(Allah

tutuyordu.

sini



baka alâmeti de udur: Kibirli kii kendigüzelletiren elbiseler giymedikçe sokaa çkmaz.

7

Kibrin bir

Ömer'in (Allah ondan raz olsun),

gün pazar yerinde dolat görüldü. Arkasndaki hrkasnn on dört yerinde yamas vard. Bu yamalarn kimisi meindendi. bir

21 9

ÖLÜM ve KIYAMET

1

Hazret-i Ali'nin (Allah

giydii .



bir elbisesi

Niçin

onun yüzünü kerim klsn) her gün

Onu

vard.

bunun

gibi

ayplayarak:

günlük elbiseyi giyiyorsun? diye

sordular.

Oda:

— Gönül, bununla huû

gönülde bununla kibir ve büyüklük gösteriinden kendimi kurtaryorum) ve bakalar da görerek elbise giymekte bana uyarlar. Fakirlerin

içindedir (Yani

ho olur! dedi.

de gönlü

Tâvus da öyle demitir:

— Elbisemi

ne zaman ykasam, yeniden kirleninceye kadar, nice gün gönlümü yerinde bulamam! (Yani gönlümde bir kibir ve kendimi üstün görmek halkii müahade ede1

rim.)

Ömer kaftanlar

bin Abdülaziz, halifeliinden

alrd

her

ki,

— yi kaftandr bu ve daha güzelini

Ama



-

halife

Bu

elbiseler

ve

bin altnayd.

Ama daha yumuan

kaftan! derdi.

isterim!

olunca

kaftan

biri

önce

iyi

bir

kaftan

bir kaftan!

be akçeye alrd. Yine:

Fakat bunun daha âdisini

is-

tiyorum! derdi.

O zaman

halife

Ömer

bin Abdülaziz'e sordular:

-—Yâ Ömer, bunun le idin,

sebebi nedir imdi ise böylesin?

ki,

hilâfetten

önce öy-

O da soruyu öyle cevaplandrd:

— Hak Teâlâ eye

bir

nefs vermitir

meyledicidir. Bir

eyi tadnca

ki,

her

eyi

tadar ve her

ötekisini ister.

te bun-

J HÜCCETÜ'L-ÎSLAM ÎMAM-I GAZAL dan

hilâfete erdim. Hilâfetin

220

baka bir mertebe, ebedî padiahl (âhi-

ardnda

baka bir derece yoktur. imdi ise ret padiahln) istiyorum. Sen hiç sanma

ki

güzel elbise

bütün bütün kibirlenmekten ötürüdür. Kimi kiiler vardrki, kendisini eski elbiseyle

mek

de zâhid göstererek

kibirli

göster-

ister.

Isâ aieyhisselâm

— Zâhidlerin

öyle

demitir:

D-

bu ne haldir? nz zâhidlere, fakat içinizi kurt ekline benzetmisiniz! Siz isterseniz beylerin giydii elbiseyi giyin, fakat, tek gönlünüzü Hak Teâlâ'nn rzasnda yumuak kln. Halife

Ömer

Üstünde eski

elbisesini giymisiniz,

onda raz olsun) elbise vard. Ona:

(Allah

bir

am ehrine

— Burada nice dümanlarn vardr. Eer yeni giyseydiniz ne Hazret-i

geldi.

bir elbise

olurdu! dediler.

iyi

Ömer:

— Hak Teâlâ beni slâmlkta azîz kld. Ben baka bir

eyle

izzet

bulmak istemem,

Tsözün ksas,

hiç

dedi.

kimse tevâzû örenmek dilese, Resûl bilmesi ve ona uymas gerektir.

bir

(S.A.V.) in siyretini

UCBUN (KENDN BEENMENN) ZARARLARI Kendini (S.A.V.)

beenmek

(ucub)

kötü

bir

ahlâktr.

Resûl

öyle buyurmutur:

— Üç ey insan helâk eder. vasna uymak,

biri

Biri cimrilik, biri

de kendini beenmektir.

nefsin ha-

ÖLÜM ve KIYAMET

221 Sallalahü aleyhi ve sellem yine

öyle buyurdu:

"Eer günah ilemeseniz bile korkarm ter bir

i

ilersiniz.

O da insann

ki,

günahtan be-

kendi kendisini

beenme-

sidir.

Bir

bin Mansur, bir

gün çok namaz

akn akn kendisine bakt. Namazn

klmt. bitirip

Bir kii

selâm ve-

rince o kiiye:

— Ey civanmert! ap kalma. ibâdette bulundu, salih kii,

sen

bil

eytan da çok zaman sonunda ne olduunu gördü! dedi. Ey ki, [insann kedini beenmesinden çok

doar. Bu zararlardan biri birdir ki, öyleki bir kii kendisini bakalarndan üstün görür. Biri de günahlarn hatra getirmemektir. Getirse de tedariki ile uolduu zannramaz olur. Çünkü kendisinin na düer. bâdete rabet duymaz. Örenmee de hrs yoktur. öyle sanr ki, kendisi ibâdete muhtaç deildir. bâdetin âfetlerini bilmeyi, örenmeyi de istemez. Öyle sanr ki, kendisi kusursuzdur. Gönlünden korkusu gider. HakTeâlâ'nn mekrinden uzak olduuna inanr. Kendisinin Hak ""/ Teâlâ katnda itibar ve hakk bulunduunu sanr.

âfetler (zararlar)

k.i

balanm



-

Hak Teâlâ'nn

nîmeti olan ibâdet sebebiyle

ona eri-

tim! der.

öüp temize çkarr. Çünkü bilgisi ile onda beenme hastal domutur. Mükülde kald

Kendisini

kendini

Eer, bildiklerinin aksine bir ey söyleseler, iitmez, kulak asmaz. Böylece bilgisi eksilir. Hiç kimsenin nasihatini de dinlemez olur... iler kimseye sormaz.

222

KENDN BEENMENN ve NAZ ETMENN HAKKAT kimseye ilim, tevfik, ibâdet ve baka nîmetler verdiyse o kimse bunlarn ortadan kalkmasndan korku duymaldr. Böyle bir kimse kendini beenmez, ama içinde bir korku duyarsa belki bu ilâhî mükâfatlarla gönül âd olur, sevinir. Böyle olunca bu nîmetlerin HakTeâlâ'nn kendisine hediyesi olduu yönünden kendini beenmi olmaz:

Hak

Teâlâ

bir

«



özümün sfat deil na Rabbimin armaandr. -

Bunlar benim

ki!

der. Bunlar ba-

[Eer

bu nimetlerin Allahü Teâiâ'nn hediyesi olduunu unutur, gaflete dalarsa ve onlar kendinden bilip sevinirse,

beenmilik olur. Eer kendisini Hak Teâlâ üzerinde hakk vard diye bir zanda bulunursa ve ibâdetini Hak Teâlâ katnda beenilmi bir hizmet sayarsa buna idbu, kendini

iâl

(nazlanma) denir.

O

eer bir kimseye bir ey

kii kendisini nazili sann] Bir kii, vermi olsa ve verdii ey" de gön-

lünce kendisine büyük görünse buna kendini beenmilik derler. Büyüklükle kalmayp o kiiden bir hizmet, bir kar-

lk

beklemee

(S.A.V.)

öyle

kalksa buna da naz etme denir. Resûl buyurdu:

namaz, banm üstünü aamaz eriemez). Ganahlm itiraf ettiin za-

"Amelîyle naz edenin (yani Allahü Teâlâ'ya

manda gülmen, daha hayrldr."

amelinle

nazlandn

halinde

alamandan

223

=

ÖLÜM ve KIYAMET

KENDN BEENMENN LÂCI ki,

Büyük görünmek ve büyüklük taslamak bir hastalktr onun sebebi yalnz cahillik, bilgisizliktir.fllâc da yalnz-

ca

ilim

ve

marifettir/j

ve ibâdetle megul oluyor ve bundan dolay gururlanp kendini beeniyorsa ona öyle deriz: Bir kii

sâde

ilim

— Senin kendini beenmen, bu amelin urak un

yeri oldu-

Yoksa bu amel senin kudretin ve kuvvetinle midir? Eer, senin kudretinle olmayp sen ona urak yeri ve onun yolu olduun içinse yolcuya kendini beenmek uygun olmaz. Çünkü yolcu teshir edilmitir, yani emir altna alnmtr. i ileyen, ibâdet amellerini yapan kendisi için

deildir.

midir?

O

halde yolcu orta yerde ne

olmu

olur?

Eer:

— Bu amel benim kudret ve kuvvetimle meydana

geldi!

dersen sen hiç bilir misin ki, bu ameli ileyen o kuvvet, o kudret ve iradeyi, onlar ilediin âzâlar sen nasl ve ner-

den

ele geçirdin?

Eer:

— Bu amel benim isteim ve geldi!

irade

dersen sana öyle sorur ve deriz

gücümle meydana ki:

— Bu istei ve arzuyu sende yaratan kimdir? Ve kahr boynuna dolayarak onu senin üstüne kim musallat etmitir? Ve seni bu emelle kim megul etmitir? Bir kimsenin üzerine böyle bir arzunun musallat klnmasnn sebebi, güya ki, ona bir vekil (bir melek) gönderilmitir ki, ona kar durmaa gücü yetmez. O arzu, kendi (zorlama)

zincirini

HÜCCETÜ'L-SLAM MAM-I GAZAL

224

özünden, kendi benliinden meydana gelmemitir. Çünkü arzu ve dilek onun kendisini zorla, kahrla ie sürmütür.

Madem

hepsi

ki,

Cenab- Hakkn

beenmen,

kudretini

cehâletindendir.

nîmetidir.,

senin kendi

büyüklük taslaman, bilgisizliinden,

Çünkü senin kendi

elinden hiç bir

ey gel-

memitir. Senin, kendini beenme hasletin Hak Teâlâ'nn fazl, ihsan ile bu hakikati bilmek olmaldr ki, Cenab- Hak çok kimseyi bundan gafil klmtr. Onlarn dilek ve isteklerini baka ilere sarfettirmtir. Kendi inâyetinden seni, iyiyi -

kötüyü

sallat

etti.

padiah

ayrc

Kahr

kld. Sana

zinciriyle

kendi kullarna

yolda istek ve dilei museni kendi katma çekti. Eer bir iyi

bakp onlarn

içinden birine kaftan

verse ve bu kiinin eskiden ona hiç bir hizmeti ve bu hedipadiahn yeye lâyk bir sebebi olmasa o kiinin faziletine yorulmaldr. Çünkü padiah ona kazand bir hak olarak kaftan vermi deildir. O, bu tercihi kendisinden

aknl

bilmemelidir.

Eer o

kii:

— Padiah hikmetten

haberlidir.

Eer bende

o kaftan

hak etme sfat görmemi olsayd, o ho hil'ati bana göncevab veririz: dermezdi! derse biz de ona

u

— Sen o hak etme sfatn nerden buldun? Bu padiahn

bir

armaandr. Sana

kendini

kaftan,

beenme hakkn

veren bir ey deildir. Bundan baka olan her ey de bunun gibidir. Eer padiah sana at verseydi, armaz, kendini beenip büyüklük taslamazdn. Eer bir köle de verse

arr,

öyle

dersin:

— Bana padiah

!

köleyi,

atm olduundan

ötürü verdi.

Bakalarnn at yoktur. Bundan dolay da onlara köle ihsannda bulunmad.

ÖLÜM ve KIYAMET At da ve köleyi de padiah verdii için bunlardan dolay ucub etmemen gerekirdi. Her ikisini de padiah ayn anda vermi gibi kabul etmeliydin.

Eersen:

— HakTeâlâ bana yardmn Hakk' anlam olduumdan Celâl ve Azametini bildiimden ötürü de öyle deriz:

—O

verdi,

dersen biz

ve marifeti sana kim verdi? Mademki bûnlar Hakk'n ihsan oldu. O halde senin teaccübün, O'nun cömertliine, faziletine olmal ki, Allah, bu sfatlar sende yaratmtr. Sendeki kudret ve irâdeyi yaratan O'dur. Sen orta yerde hiç bir ey deilsin, sende hiç bir ey yoktur. Sen ancak Allahü Teâlâ'nn kudretinin yolu ve mazhar, o kudretin

bilgi

görünüe geldii

bir yersin.

TEVHD EHLNDE UCUB OLMAZ c St'hfh b iHJh o y r-c;-C Eer bir kii: »

— Mademki

:

'i

h

\/'<'

;

&

ileyen deiliz, o halde o amelden, o iten doan sevab biz nasl umud ederiz? Hiç kuku yoktur ki, bize verilen sevap, ilediimiz ilerden ötürüdür. Bu da kendi irade ve isteimizle, kedi seçmemizle olmutur! dese ona veririz: biz kendimiz ii

u

u karl



Gerçekten sen Hak Teâlâ'nn kudretinin yolusun. Sen hflç bir ey deilsin. Nitekim Allahü Teâlâ öyle buyurur: M

Sen o

ii ilemedin, belki Allahü Teâlâ iledi." (Enfai

Sûresi: 17) Lâkin,

Cenab- Hak

deden sonra

yaratt,

ve irasenden do-

hareketi, ilimden, kudretten

ama

sen öyle sanrsn

ki,

f

HÜCCETTL-SLAM MAM-I GAZAL

an

226

sen yarattn! Bunun srr çok incedir. Sen bunu idrâk edemezsin, anlayamazsn. htimaldir ki, ancak tehareketi

vekkül kitabmzda ona iaret olunacaktr (naallah). Ama imdiki halde sen kendini anlayn yolunda müsamaha

edilmi

mümkün

öyle

amel senin kudretin ve ilminle deildir. Amelin anahtar bu üçüdür. Üçü de Hak

tut.

farzet

ki,

Teâlâ'nn armaan, hediyesidir. Diyelim ki, sapasalam bir hazine olsa, onun içinde birçok nîmet bulunsa, sen o zenginlii elde etmekten âciz olsan, o hazineyi açmaya anahtarn olmasa, ama hazinedar sana onun anahtarn verse, oradan elini uzatp ne dilersen alsan, bu ihsana mâlik olmay haznedara yorarsn, yoksa elini uzatp aldna unu bilirsin ki, anahtar vermenin yannda el uzatmann o kadar kadri ve kymeti yoktur. Belki kudret, sana anahtar verendedir. Çünkü nîmet senin eline o anahtarla geçmitir. Demek ki, senin kudretine sebep olan eyler de —ki bunlar amellerin vekilidir— Hak Teâlâ'nn vergisi, hediyesidir. alacak ey, Hak Teâlâ'nn fazlndadr. Çünkü

m

m?

sana

tâat, ibâdet hazinesinin

anahtarn

vermitir.

O

kilidi

açma

yolunu bütün fâsklara yasaklad. Ve günahkârlk anahtarn onlara verdi. bâdet hazinesinin kapsn onlarn

balad. Onlardan bir cinayet ortaya konulmakla deil, kendi adaleti bunu böyle kld. Senden bir hizmet orüzerine

Jaya çkmasndan deil, l

Eer bir

belki kendi

kii Tevhîd'in hakikatini bilirse onda hiç bir

ucub (kendini beenme) i

akll olan kii,

unu

fazlndan böyle yapt.

bir fakire

görse: Ben akll

Teâlâ beni maldan seler bilmez

ki,

belirmez"?

zaman

alacak ey budur ki,

cehâletine" ramen mal nasip oldubir

kiiyim! Bununla beraber

mahrum kld!

Hak

dememelidir. Bu gibi kim-

büyüü ve birinciTeâlâ'dr. Eer hem mal,

akl, bütün nimetlerin en

-Onu da ihsan eden Allahü hem akl o kiiye verselerdi ve cahil kimseler ikisinden de yoksun kalsayd bu adalete uygun bir i olmazd. Ama gesidir

ÖLÜM ve KIYAMET

227

rek akll, gerekse fakir olan kii, böyle bir ikâyette bulu-

nunca ona:{Sen akln onun malyla veya sen maln onun akl ile deitirir misin? deseler, bu deimeye raz olmazlarJBir güzel

kadn

olsun.

Ama fakir bulunsun.

Bir çirkin ka-

dn

pek çok zîynet içinde süslü - püslü görse: Bu ne hikmet! diye düünür. Bu kadar nîmet bir çirkine verilir de ben buna nasl eriemem! O güzel kadn bilmez ki, Ailahü Teâlâ'nn ona verdii nîmet (yani güzellik) o çirkin kadna verilen mal nimetinden daha faziletlidir. Eer hem para, mal, hem güzellik, bu ikisi ona verilseydi, bu, adalete yakn bir i olmazd. Bunun benzeri udur ki, bir padiah bir kimseye bir at, baka bir kimseye de bir köle verse, at alan: Benim atm var! Padiah niçin köleyi bana vermedi de baka-

sna

verdi? der. Bu, cehaletten ötürü söylenen bir sözdür.

Bundan ötürüdürki, rDâvud aelyhisselâm bir kez öyle demiti: Ey büyük Rabbim! Hiç bir gece yoktur ki, Davud'un ailesinden birisi sabaha kadar namaz klmam olsun! Ve hiç bir gün yoktur ki, Davud'un ev halkndan bir kii oruç tutmam olsun! O zaman Cenab- Hak'tan öyle bir nidâ geldi: Ey Dâvud! Sana bu mertebe yardmm olmasayd onlar bu mertebeye nasl ererdi?'imdi bir lâhza seni ken-

Dâvud aleyhisselâm kendi haline ve Allah'tan yardmsz brakld. O, öyle bir hata iledi ki, bütün ömrü boyunca onun hasret ve nedâmeti içinde kald. di

haline

brakyorum! Vaktâ

ki,

^Eyüb aleyhisselâm da Yüce Allah'a öyle yalvard: Ya Rab! Bütün bu belây benim üstüme musallat ettin! Ben, hiç bir zaman, kendi dileklerimi senin muradnn üstünde görmedim! Eyüb aleyhisselâm böyle deyince anszn gökte bir bulut belirdi. Ondan on bin biçimde sesler iitildi. O sesler öyle diyordu: Sen sabr nereden buldun?. Eyyüb aleyhisselâm

bir

hatada bulunduunu anlad, 1 yerden

bir

t

parça

kül ald.

Bana

serptikten sonra:

Ya Rabbi!

dedi.

ve ihsan Senindir. Bundan sonra tevbe olsun ki, bu sözü söylemeyeceim. Hak Teâlâ da öyle buyurdu: "Eer bizim fazlmz olmasayd sizden hiç kimse kendisini temizleleyemezdi bile. Nerde kald ki, baka iler yapsn!" Lütuf

(Nûr Sûresi: 21) Bundan ötürüdür ki Resûlullah Efendimiz: Hiç bir kii kendi ilmiyle kurtulua eremez! diye buyurmu-

O zaman ashabsordular. O da: Evet!

de mi, yâ Resûlullah! diye buyurdu. Ben de kurtulu bulamam! Ancak kurtuluum Hak Teâlâ'nn rahmetiyle olur! Bundan ötürüdür ki, ashab- kiram'n seçkinleri: Keke toprak olsaydk! Yahut hiç olmasaydk! dediler. Sözün ksas; bunlar bilen, her birinin korkusundan ucup dairesine uramaz.

tur.

kiram: Siz

*

KUDRET, GÜZELLK, SOY SOP BAKIMINDAN

KENDN BEENMEK TAM APTALLIKTIR j

Baz

kiilerin cehaleti öyle bir

yere

varmtr

ki, her

ey-

beenirler. Halbuki onlar bunu kendi emekleriyle elde etmemilerdir. Onlarn güçleri ile ilgisi yoktur. Bunlar da kuvvet, güzellik ve soy sop gibi eylerdir. Bun-

le kendilerini

övünmek ve bunlardan dolay kendini üstün, bakalarn hor ve hakîr görmek tam cahillik ve aptallktr.! Çünkü

larla

âlim ve âbid görünen bir kii:

— lmi ben kazandm,

ibâdeti

ben yaptm, dese o kii-

vardr ki, bu da yalnz cehalettir, bilgisizliktir. Kimi kimseler vardr ki, zalimlerin ve sultanlarn nesillerini beenirler. Kendilerini onlara nisbet ederek bundan ucub duyarlar. Eer onlar, cehennemde ne sfatta olduklarn kyamette kendileriyle dümanlarnn nasl alay edeceklerini nin bir hali

bilselerdi,

onlardan âr edip nesepleriyle

övünmez

kendile-

ÖLÜM ve KIYAMET

229

beenmezlerdi. Bilinmeli ki, Resû! (SAV.) in nesebinden daha erefli nesep yoktur. Bununla beraber: rini

— Ben Peygamber soyundanmi diyerek ucup göstermemitir.

baz kimselerin ucubu, öyle bir kendilerine günahn ziyan olmadn sanrlar, onu yapmasnn câiz olduuna inanrlar. Ve u-

Resûl soyundan olan hal alr

ne

ki,

dilerse

atalarna, dedelerine muhaleonlarla nisbetleri, ilgileri, yaknlklar ke-

nu biraz olsun bilmezler fet ettikleri

zaman

ki,

silmi olur. Resûlullah Efendimiz, neseple, soyla övünüp böbürlenmeyi yasaklam ve öyle buyurmutur: "Hepiniz

Âdem soyundansnz. Âdem de

topraktan ya-

ratlmtr." Bilâl-

Kurey

Habei

(Allah

ondan raz olsun) ezan okuyordu.

kabilelerinin ulu kiileri:

— Bu kara kölenin ne kadar deeri vardr ceye ersin?

ki,

bu dere-

dediler.

O zaman Allahü Teâlâ'dan

u

âyet-i

kerîme

indi:

ileride

katnda en kerîm olannz, takvâ olanmzdr." (Hucurat Sûresi: 13)

kerîme

nâzil olduktan

"Sizin Allahü Teâlâ

yolunda en

Bu

âyet-i

dimiz'e /

u âyet

indi:

"Önce en yaknlarn Resûl (S.A.V.),

Muttalib

kz

sonra Resûlullah Efen-

kz

korkut."

(uarâ

Sûresi: 214)

amcas Abdül ayr ayr isimleriyle çararak

Hazret-i Fatmâ'ya,

Safiye Hatun'a,

öyle buyurdu: "Ey Muhammed'in

z

kz

Fâtma! Ey Abdül

ve Resûlullah'n halas* Safiye! Kendiniz

Muttalib'in

için

k-

amelde bu-

HÜCCETÜ'L-SLAM ÎMAM-I GAZAL lununuz.

Ben Allah'n huzurunda

hiç bir

230

eyde

sizin için

faydal olamam!"

r

Eer

Resûlulah Efendimizin yaknlarna akrabal yeterli olsayd Fâtma'y takvâ ve ibâdet zahmetinden kurtarr, o da güzel yer, içer, iki dünya da onun olurdu. Gerçi bütün akrabalarn efaat ümid etmesi yerindedir. Lâkin kimi

zaman olur ki, günâh, efaat kabul etmez olurj Nitekim Cenab- Hak öyle buyurmutur: -

"Allah'n raz olduklarndan

bakasna

hiç

kimse

efaatta bulunamaz." (Enbiyâ Sûresi: 28)

efaat ümidi

insann kaygusuz gezmesi, hasta olan bir kiinin babasnn hekim olmasna güvenerek perhiz etmeyip bulduu her eyi yemesine benzer. Böyle bir kimsede hastalk öyle hâle gelir ki, ilâç kabul etmez olur. Hastalk bu dereceyi bulunca da hekimin ustal fayda vermez olur. Çünkü hastann mizac deiir. Doktor ona ilâç vermez, verse de ilâç bir fayda vermez hale gelir. Bir sultann yannda bulunmak, onlarn mahremiyetini kazanmak"Her eyde efaat edebilirler." demek deildir. Öyle olur ki, sultann düman sayd kiiye hiç bir kiinin efaati makbul olmaz. Hiç bir günah da yoktur ki, Hak Teâlâ'nn gazabna sebep olmasn. Allahü Teâlâ kendi kzgnlklarn günahlarda gizlemitir. Kimi zaman olur ki, senin cezas az sandgünah Yüce Allah'n gazabna sebep olur. Nitekim Cenâb- Hak Kur'an- Kerîm'inde öyle buyurmutur: ile

n

"Sîz, bir

ey

eyin kolay olduunu görürsünüz, ama o

Hak Teâlâ'nn katnda çok büyük, çok

yücedir."

(Nûr Sûresi: 15)

Bütün müslümanlar da efaat umud ederler. efaat umudu ile akll kiilerin kalbinden korku giderilip uzaklat nlmaz./Korku ile kendini beenmilik, ikisi bir yerde toplanmaz. 1

ÖLÜM ve KIYAMET

231 I

GAFLET, DALÂLET,

GURUR ve SAPIKLIK

Ey salih kii! Sen bil ki, bir kii, âhiret saadetinden mahrum olursa undan ötürü mahrum olur: O kii din yolunda gitmesini bilmez. Din yolunda gitmesini bilmeyen

ötürü yolda gidemez

ki,_yolju

bilmez. Yahut

bilir

undan

de

yol al-

Bu yolda yürüyememenin sebibi de o kimsenin j^ehyete esir olmas ve ehvet ile baa çkamamasdr. Bir kii yolu bilmezse, yine sebebi, gaflete dür mek, bir eyden habersiz olmaktr. Ya yolu kaybetmitir yahut yolda olup bir cins âcze dümütür] Bu yolda gidememekten doan âkilii anlatmtk. Bunun benzeri kimse gibidir ki, o kii bu yola gtimek diler, yolda dik yokular, almas güç tepeler vardr. Kendisi zayf olduundan ötürü dar geçitleri amaa güç bulamaz ve ölür, gider. Bu

maya gücü

yoktur.

u

makam

dereceye varmak istei, mal dilei, karn (yeme, içme) ve çiftleme ehvetidir. Bu istek ve dilekler, bu ehvetler her kimde varsa,

yolun

tehlikeli geçitleri,

sevgisi, üst

bölümünü geçer, ama ikincisinde eli, aya kesilir, âc^e düer. Ama kimi kiiler olur ki ikinci zor geçidi de fakat üçüncüsünde âciz kalm olabilir. Bu üç türlü tehlikeli geçidi arkasnda brakmayan, onlar geçemeyen kii maksadna da eriemez.' ]

tehlikeli geçitlerin birinci

am,

LAma |

bilgisizlik

sebebiyle olan âkilik (isyan) üç

Birinci cins akilik:

bersizliktir.

Bu, gaflet ve

Ona nadanlk

bilgisizlik,

dinden ha-

öyo kimse yolurfbanda uyumu,

(cahillik)

derlerNâdan

kimseye benzer ki, kalmtr. Kafile de ileriye gitmitir. Eer, mazsa, orada helâk olup gider. le bir

cinstir:

birisi

olan,

onu yandr-

HÜCCETTL-SLAM MAM-I GAZAL



232

arm,

Jkinci cins akilik: Dalâlettir ki, ona 'yolunu saptm" denir.] Onun benzeri udur: Bir kii Dou'ya gitmek ister. Batya yüz tutmu, gitmitir. Ne kadar uzaa giderse maksadndan o kadar uzaklar. Buna "uzaklk yoluna

ulam" denir. Ama u giderse o da yolunu

Ama onunki nu

arma"

kimse

ki,

saa

sola yalpa vurarak

armlardandr,

o da

dalâlettedir.

"uzaklk yoluna sapma" saylmaz, belki "yolusaylr.

Üçüncü cins akilik: Gururdur. Ama ona "kuku, kötü düünce, bâtl düünü" denir. 'Bunun benzeri udur: Bir L

kii Hacc'a gitmek

ister.

Kendisinin çölde hâlis altna

yac olacan zanneder. Nesi alr.Ama bunlar kalp altndr.

ihti-

yoksa satp, altn bunlarn kalp olduunu

var, nesi

O ise

bilmez. Kendisinin kâr ettiini sanr.

— Artk murada ereceim! diye Bir çöle

varr

ki,

ümitlenir.

her kimse o altn gösterse kimse ken-

bakmaz bile. Ne felâkete uradn anlar. Böyle kimseler hakknda âyet-i kerîme nazil olmutur:

disine

u

"Kyamet günü çok ziyan çok zahmet çekip

iyi

bir

edenler,

dünya hayatnda

i ilediklerini sanm olanlar-

dr." (Kehf Sûresi: 103- 104).

Ama

sonunda

yanl i yaptklarn

ilerin kusuru, sarraflk mektir.



anlarlar.

örenmeden öce

Bu

gibi ki-

altn ele geçir-

altn ayrt etmeliydi. Eer sarrafla akl ermiyorsa bâri altn bir sarrafa göstermeliydi. Eer onu da yapamyorsa, bari altn mihenge vurayd. Sarraf dediimiz kii pirdir ki, o, iinde ergin bir ustadr. O da bu pîrler derecesine ermeli, yahut da bir pîrin hizmetinde bulunup ona kendi halini bildirmeli. Eer bu da elinden ki

kalp altn

ile

gelmiyorsa kendini ve

vurmaldr. Bu mihenk

halis

kazand

ta

onun

mihenk tana arzu ve dilekleri-

bilgileri

kedisini

OLUM ve KIYAMET

=

233

Yâni kendi tabiatnn ve havasnn dilei yönünde olan her eyi terk eylemesi gerektir. Çünkü o ey bâtldr.

dir.

Bazen bunda da yanllk yapld olur, ama çoklukla doru olur. Böylece ekavette ilk as nâdânlk, bir eyi tam bilmemek; cahilliktir. Ve bu üç bölümdür. Bu üç bölümü etraflca bilmek ve marifetle onun ilâcn bulmak "Farz'dr. Bu ilâcn asl onun yolunu bilmektir. Ondan sonra bu yolda gitmektir. Eer, bu ikisi meydana gelirse geriye hiç bir ey kalmaz. Bundan ötürüdür ki, Hazret-i Ebû Bekir Sddk (Allah ondan raz olsun) öyle derdi: "Allah'm! Bize

mak

için

hakk

hakikati üzere göster.

Ve ona

uy-

bize kudret ve kuvvet ver!" f

Bundan önceki asllarda, yapamamann, kudret bulamamann ilâcn anlattk, tedavisini bildirdik. imdi de bilmemenin ilâcn, cehaletin tedavisini bildirelim.

GAFLET ve CEHÂLETN LÂCI Birçok kii hicapdadr. Bunlar gafletten ötürü hicaba bürünmülerdir. Ve insanlarn yüzde doksan dokuzu bu gaflet

hicabndadrlarfGafletin sebebi

lerinin

udur ki,

tehlikesinden habersizdirlerl.

Eer

onlar ahiret i-

haberleri olsay-

d, tevazu göstermezler miydi? Ademolu öyle yaratlmtr ki, her nerde tehlike görse ondan saknrJÂhiret ilerinin tehlikesi ise ya:

— Nübüvvet nuru 2 — Ya nübüvvet nidas ile

1

,

Bu nübüvvet nidas, ya da âlimlerce se

yol

görülür. ile bilinir.

nebinin

bakalarna hitabdr, ya

bilinir ki,

âlimler nebilerin varisleridir. Bir kim-

üstünde uyuya

kalm ise, ona efkatli, uyank bir ki-

~

HÜCCETÜ'L-SLAM MAM-I GAZAL i

gelmeli

ki,

uyandrabilsin.

peygameber veya onun

O

234

uyank kimse dediimiz de v bunlar, da içni gönderil-

naibleri, vekilleridir kl

halk uyarmak milerdir. Nitekim Hak Teâlâ öyle buyurmutur:

din alimleridir] Bütün nebiler

"Ey Muhammed, ben seni halk gaflet uykusundan uyarasn diye gönderdim." (Yasin Sûresi: 6). Yine

u âyette Cenab-

Hak öyle buyurdu:

"Ey Muhammed! Biz sana Kur an indirdik ki, kendilerine senden önce bir korkutucu Peygamber gelmemi olan bir kavmi korkutasn. Belki de onlar hidayete ererler diye!" (Secde Sûresi: 3).

Allahü Ceile Celâluhu yine

öyle buyurdu:

zamanna and olsun

bütün insanlar ziyandadr. Ama imana gelenler, salih amel ileyenler ve sabr tavsiye edenler bu ziyânn dndadr." (Asr Sûre"kindi

si: 1 -

2

-

ki,

3).

Ziyana urayanlarn hepsi cehennemin kenarnda yaratlmlardr. Ve Allahü Teâlâ yine öyle buyurmutur:

"Artk kim azgnlk edip kâfir olursa, dünya yaayüstün görürse, hiç üphe yok ki, Cehennem onlman gidecei bir yerdir. Fakat kim ehvetlerine kar koyarsa o kii cennete kavuur." (Nâziât Sûresi: 37 -

n 40).

nsanda ehvetin aldatc ve ba döndürücü havasnn benzeir, cehennem kuyusunun üstüne örtülmü hasr gibidir.

Bir

kimse o hasr üzerinde yürürse kuyuya düer.

ehvet cennet

i yolundaki dar geçitler gibidir

geçince kukusuz cennete (S.A.V.)

,

öyle buyurmutur:

eriilir.

oraan Bundan ötürü Resûl ki,

========^^

235



ÖLÜM ve KIYAMET

kimse kendi nefsine ho gleen eylere kar durursa o kii Cennete girer. Bir kimse nefsin itiha duyduu eylere özenirse o kii de cehenneme düer. Bir

Bundan

ötürü

dada yaayan

arasnda din bilgini yoktjL Onlar gaflet uykusunda kalmlardr. Hiç kimse onlaryuarmamtr. Bu sebeple din yoluna gitmezler. Köylerde yaayan kiiler de böyledir. Onlarn da arasnda din bilini az bulunur. Köyleri mezarlklara benzetmilerdir. Nitekim Resûl (S.A.V.) öyle buyurmutur:

— Ekin ekenler kabir

kavimleri

sahipleri gibidir!

.

Bulunduklar ehirde minber bulunup dû ona çk&ct^a ve nasihatlar verecek âlim olmazsa, ya da o ehrin âlimi din ileri

ile

uraacana dünya ileriyle urarsa o ehir

halk gaflette kalm olurlar. Byole bir âlimin kedi gözü uykudadr. Bakalarnn gözleri nasl uyanatfbilir? Eer ehrin âlimi minber üzerine çkp meclis kurar, kafas

u

vâizlerin

âd#

bo

gibi kafiyeli sözler, garip lâfjr söylerse, Al-

ma-

lah'n rahmet vaadlerini anlatr, halrrk umtuiarndan rur veya korkularndan umutsuz klarsa, öyle ki, onun sözü ile halk, he ne sfatta olursa olsunlar ilâhî rahmetin onlara erimesinen kuku duysalar, bu gibi halkn hâli gafillerin hâlinden daha betej; olur. Bunun benzeri udur: Yol ba-

nda uyumu bir kimes vardr.

Onu bir kii uyandrp ona O da sarho olup yklsa, bana

kadeh arap verir. elli tekme vursalar haberi ofmaz. Oyas bu bedbaht, bunda önce he^ne türli} söz iitse kolaylkla uyanrd. Her âsî kii bir mecliste otumca sfatta olan kiilere benzerler ki, artk âhiret tehlikeleri hatrna gelmez olur. Ona her ne türlü birkaç

u

söylersen:



Benim günahmdan Cennet gepgenitir. Orada bana yer bu-

Allah Kerîmdir! Allah Rahimdir!

ona ne ziyân gelir! lunmaz m? der.

HÜCCETTL-SLAM MAM-I GAZAL Bu

sözler gib inice

236

bo sözler onun dimana gelmee

balar. Bir vâlz,

kanna ve

bu sfatta

olursa, o kii Deccal olur

dinine kasteyler.

Bund benzer

hararetinden ölüm haline gelen hastaya dirir.

Gerçi bal devadr. Fakat, hastalk

u

ilâç

ki,

halkn

hekimdir

ki,

olarak bal ye-

souktan

olursa i-

fâdr.

Hak Teâlâ'nn

rahmetini ümid edinmek yolunda inen

hastaya ifâdr. Bu hastalardan birisi, o kadar günah ilemitir ki, artk affedilmekte ümidi kesilmitir. Bu ümitsizlikten dolay tevbe etmeyi bilmez. âyet ve hadîs-i erifler de,

— Benim tevbem

iki

r hiç bi

rzaman kabul edilmez!

der.

te bu âyet ve hadîsler onun gibisine ifâ olur. Nitekim, Cenâb- Hak öyle

buyurur:

Hak Teâlâ'nn rahmetinden ümit kesmesinler. Eer rücû edip tevbe ederlerse Hak Teâlâ onlarn bütün günahlarn yarlar." (Zümer Sûre"Kullanma söyle

si:

ki,

53)

Bu âyet ancak ondan sonra gelen maldr. O da udur:

âyetle birlikte okun-

"Size azap erimeden önce, Rabbinize dönünüz. Kendinizi O na teslim ediniz. Sonra size yardm eden

bulunmaz." (Zümer Sûresi:

54).

hastasna söylemek gerekir ki: Eer kimki, günahlardan yüz çevirir, ciddi ve kesin kararla Kur'an'n emrine uyarak Allah'a yönelirse, Allah günahlarn lar. Bir hastalk da kimsenin hastaldr ki, o kiiye bir korku satar. Öyle ki, mücahededen, yani ibâdet ii ile u-

Bu

ümitsizlik

u

ba-

237

ÖLÜM ve KIYAMET

,

ramaktan

ba

kaldramaz. Çok ibâdet yapmaktan kendisini öldürecek hale gelir. Geceleri hiç uyumaz, yemek yemez. Bu gibi eyler ancak yarasna merhem olur. Fakat bu iki âyeti gâfil kiilere ve baka cür'et edenlere okusan, eti yanan kimseye tuz ekmi gibi olunur. Maraz, yaras daha da büyür. Nitekim, hekim haraketi olan kimsebir

lâhza

balla tedavi eylese

o hastann kanna girmi olur. Bunlar gibi âlimler de halkn dininin kanna girer. Ve Deccd'n yolda olup eytann dostu olur. Bir ehirde böyle bit
yapar.

Onun yapaca

eriate uygun olup

ama

ileri

Eer

tamamlar.

âhiretin azaplariyle

vâizin sözü

korkutma yapyor-

sözüne uymuyorsa, yapt iler söylediine aykr düüyorsa, dünyaya haris ise, onun sözüyle de gaflet yine ortadan kalkmaz. Onun da benzeri udur: Bir tabak bademli helvay önüne koyan kii, onu hrsla yer. Sonra öyle feryat eder, durur: sa,

hareketleri

— Ey Âdemoullar! Sakn resine toplanmasn.

O

Bu

hiç

kimse bu helvann çev-

tepsi zehir doludur.

kiinin söyledii bu sözler, halk ilgilendirmez. Aksine

helvaya hrslarn arttrmaa sebep olur. Çünkü onlar, o kiinin helvann hepsini kendisi yemek için böyle söyledii

kukusuna düer.

— O helvann

Ut

yutmak ve bizim kendisine zahmet vermememizi istiyor! derler. Fakat vâizin sözü ile hareketleri birbirine uygun olursa ve eski zamanlarn ulu kiilerinin

sözü ve

hepsini

siyreti

yolunda bulunursa,

gâfil

olan kimse-

onun kaviiyle gaflet uykusundan uyanrlar. Eer halk içinde makbul olmu kimse olursa bu daha tesirli olur. Eer makbul bir kii olarak görülmezse, ya da kimi kimse sözünü dinleyip, kimisi dinlemez veya orada hazr olmadler

ndan

gaflette kalrsa, elden geldii

kadar o kiinin evle-

HÜCCETÜ'L-ÎSLAM MAM-I GAZAL

===

238

kadar gitmek, onlar arayp doru yola çekmek vâciptir. Bundan, halkn yüzde doksan dokuzunun gaflet uykusuna daldklar, onun perdesinde örtüldükleri, âhiret ilerinin tehlikesinden habersiz bulunduklar anlald.; Gaflet, öyle bir illettir ki, ilâc hastann elinde deildir. Çünkü, gâfilin kendi gafletinden haberi olmaz ki, bunlarn ilâcn arasn. O kiinin ilâc âlim kiinin elindedir? Küçük çocuklar anne, babalarnn ve hocalarnn sözü ile gafletlerinden uyanrlar. Halk da vâizlerin, nasihatçlarn sözleriyle uyanvarr. Ama bunlar gibi vâiz az bulunduu için gaflet hastal müzminlemi, insanlar onun perdesine bürünmütür. Eer âhiret haberlerini konusalar, dillerinin ucu ile konuurlar. Onlarn ileri, yürekleri, âhiret sebebinden, onun dertlerinden ve korkusundan habersizdir. Ama kalbde korku olmadktan sonra öüt verilip verilmemekte hiç bir fayrine

a

da

yoktur.

DALÂLET ve DALÂLETN LÂCI [Bir

ksm

halk vardr

ki,

bunlar da âhiretten

gafildirler.

Fakat bunlar, doru olann aksine inanlarda bulunur, ters düünürler. Hak yolundan azarlar Bu azgnla örnek verelim. Böylece onlar anlatm oluruz:

be

Birinci

öyle

bir

ksm

Örnek: Bir halk, inanca varmlardr ki,

âhireti inkâr etmilerdir.

Âdemou

öldüü

vakit

yok olur, gider. Bu tpk otun, nebatn kuruyup mahvolmas veya mumun sönüp gitmesi, gibidir, derler. Bundan ötürü takvâ halkasn boyunlarndan çkardlar. Dünyada ho geçinip, ho elenmeye daldlar. Öyle sanrlar ki, Peygamberler dünyada söyledikleri sözleri makam sevgisi ve kendisine uyan kiileri toplamak, ele geçirmek için söylemilerdir. Kimi zaman olur ki, açkça:

ÖLÜM ve KIYAMET

239



Cehennem

haberi,

tpk

bir okul

çocuuna: "Eer

okula gitmezsen, seni sçanlar ülkesinde hapsederim,- demeye benzeri derler. Bu talihsiz kiiler eer ol-

düünmü o çocuk okula gitmedii zaman düece bedbahtlk,

salar,

sçanlarn

inine

dümesinden daha

beterdir. Nitekim

uzak

görülüler, basiret ehli olanlar:

— HakTeâlâ'dan yüz çevirmek bahtszl, cehennemin ateinden

beterdir! demilerdir. [Hak

gizlerlerse

de onlarn davranlar, yaptklar

hareketleri,

bu düüncelerini gösterir. Çünkü onlarn hali ne kadar çok zahmet çekilecei korkusundan-

Teâlâ'nn yolundan ayrlmann sebebi, insann hava ve hevesine uymasndan ileri gelir. Hakk inkâr, nefsin hevesine uygundur7?Çünkü insan tabiat kendisinden baka bir eyin var olmasn istemez. Bunun için halkn çouna inkâr üstün gelmitir. Her ne kadar dille söylemezler, hatta bunu kendilerinden bile

dünya dr.

için

Eer

âhiret tehlikelerine

m etin |öyle

kolay bir

inanm

iler, hal

ve

olsalard, âhiret zah-

ey sanmazlardjBunun

da

ilâc âhi-

masdr.

/

Âhireti

tanmann da

üç yolu vardr:

;

Cenneti ve cehennemi bilmek ve Allah'a itâat edenle Allah'a âsî olann, din dümannn derecelerini fBirinci yol:

gözü

ile

görmektir.

Bu mertebede görü, nebilere ve velîlere has bir görütür. Onlar, her ne kadar bu maddî dünyann içindedirler,

ama

öyle bir hale ererler

O

ki,

bu hallerine fena (yokluk) de-

mânevî cihann hallerini müahade ederler] Çünkü bu görüten, bu müahededen insan alkoyan perde, görmenin, iitmenin ve öteki duygularn baka ilerle uramas ve ehvetlerin ayaklanmasdr. Kitabmzn Ünvanlar nir.

,

HÜCCETÜ'L-SLAM MAM-I GAZAL ksmnda buna

iaret olunmutur. Fena

240

çok aziz hallerdir. Fakat âhirete imân olmayan kii buna nasl imân getirebilir? Bunu nasl diler? Dilese bile nasl ona eriebihalleri

lir?

kinci yol:

Akln

yol göstericiliime

ne olduunu, Ruh'un

insann hakikatinin

niteliini bilmektir

ki:

1

— Ruh, öz benlikte ayakta duran

2

— Ruh, vücut denen kalptan müstani, vücut kalb

ise ruhun

binei ve

bir

cevherdir.

âletidir.

— Ruh'un terkibinde kalp (beden) bulunmaz. 4 — Kalbn yok olmasiyie ruh yok olmaz. 3

Bunlar bilmenin yollar vardr ama garip ve güçtür. Bu ilim de âlimlerin yoludur^Bunu da kitabmzn Ünvanlar bö-

lümünde anlatmtk.

Üçüncü

yol:

Bu, bütün halkn yoludur. Bu yoldakilerin

marifet nûru, Peygamberlerden, evliyalardan, âlimlerden., din bilgisi

nutuu

geni kimselerden insana

geçer. Hatta görüp ko-

kiilerden de bu Nûr'u alr.

te

bu Nûr'a imân denifOBir kimse ilimde pimi bir üstadn, bir pîr'in ve takvâya dükün bir bilginin sohbetinden uzak kalrsa o kii ekavette kalr. Üstad, ne kadar bilgi sahibi olursa ondan geçen nûr da o kadar yüce olur. Bundan ötürüdür ki, halkn güzel talihli olanlar Ashâb- Kiram'dr. Çünkü Resûlullah Efendimizi görmüler, O'nun konumalarn dinlemi, O'nunla eref duymu, saadete ermilerdir. Yine bundan ötürü Resûl (S.A.V.) öyle buyurmutur: I Vbilgili



— nsanlarn en

benim zamanmda olan kiilerdir. Onlardan sonrakiler de benim zamanma yakn olan kimselerdir.

iyisi,

ÖLÜM ve KIYAMET Bunlarn örnei öyledir: Bir çocuk, babasn ylandan kaçarken görse, bu hallere nice kez ahid olsa, hatta ba-

basnn

kendi evini bile

brakp

kaçtn görmü

bulunsa,

o zaman zarurî olarak anlar ki, ylan zararldr ve ondan kaçmak gerektir. Zavall çocuk da o hale gelir ki, nerede bir ylan görse ylann zararn hakikatiyle bilmese de ondan

kaçmaa, uzaklamaa balar. Çocuk sözler

zaman

kimi

iitir.

Ama

"Ylanda zehir vardr" diye hakikatini bilmez. Lâkin ylandan

olur

zehirin

ki:

büsbütün korku duyar. Peygamberlerin görülerinin benzeri de unun gibidir ki, ylan birkaç kiiyi srr, onlar öldürdüü görülür. Onun zarar defalarca görülmü olduundan ylann zararl oldu-

u bilinmi

olur.

unun

meseli

nce

eleyip

gibidir ki,

sk dokuyan

ylann

din âlimlerinin

de

srdn görmemitir, lâkin

kyaslama ile insann bedenini mizacn ve ylann mizacn anlar. Bu iki mizacn arasnda bir zddiyet olduunu bilir. Böylece de bu yolla bir yakîn meydana gelir. Lâkin bu müahede, gözle görmek gibi olmaz. bir

,

cins

Büyük

din âlimlerinin

dnda

kiilerin ve o din bilginlerinin insanlara geçer. l

En kolay

kinci Örnek: Bir

mez!er,âhiretin

ksm

ilâç

da

budur.

inkarclar vardr, âhireti inkâr et-

olduuna da

inanmazlar?, Lâkin

imân büyük sohbetinden meydana gelir, bütün halk

kesin olarak

itikat

arp kalarak:

— Bu srr

hakikatiyle bilmek olmaz! derler.

eytan da

onlara bunu

delil gösterip.

etmez,

Onlar da öyle

derler:

— Dünya göz önündedir. Âhiret görüleni üpheli olana

>

ise üphelidir.

vermek doru olmaz.

Gözle

HÛCCETFL-SLAM MAM-I GAZAL

242

Fakat bu delil geçersizdir, bâtldr. Çünkü âhiret ehlince âhiret yakînen bilinmektedir.(Bu gibi kimselerin ilâc udur ve onlara öyle denilmelidir:

akn

— lâcn acl Buna ramen

kesindir.

ilâc içersin.

Ama

ifâ vermesi üphelidir.

J

Nitekim deniz yolculuunun tehlikesi kesindir, bu tehlike her an doabilir. Ama ticaretten kâr edilmesi üphelidir.

Buna ramen

ticaret

Eer bir kii

yaplr.

susuzluk halinde sana:

— Bu suyu içme! Ylan o kaba ban sokmutur! dese, bu an su içmenin lezzeti kesin, zehir ise üpheli olduu halde sen niçin o suyu içmekten çekinir, kaçnrsn? •

Eer bu

kii:

— Bu nesneler ilenirse bunlarn ziyan büyüktür. ayet zehir haberi

doru

olursa ölüme yol açar, ona ise sabrey-

lemek olmazi derse

— Artk bunun

biz

gibi

de ona öyle cevap

dünyann tad,

lezzeti

veririz:

de yüz yldan

O

yüz yl da geçerse sanki rüya gibi olur. Âhiret ise ebedidir. Eer âhiret yalan olsa sen öyle birkaç gün ^u dünyada yokmusun san! Nitekim ezelde yoktun ebedde de olmayasn! Âhiret gerçek olursa, ebedî azaptan kurtulmu olursun. fazla deildir.

,

Bu yardm

onun yüzünü kerîm klsn/ inkâr eden bir mülhide, öyle

Hazret-i Ali (Allah

Efendimizdendir

ki,

âhireti

dedi:

— Eer senin dediin eer i dediin lamazsn!

gibi

gibi ise,

olmazsa

hepimiz kurtuluruz. Yok,

biz kurtuluruz.

Sen

ise kurtu-

====^^

243

Üçüncü Örnek: imân getirmilerdir,

Bir

ÖLÜM ve KIYAMET

ksm

lâkin

öyle

insanlar vardr derler:

— Âhiret kazanc, veresiye al zl apar iyidir!

gibidir.

Salam

-

u kadarck bilmezler veriten u zamanda daha

nakit

iyidir]

veri'tir.

al

-

Dünya

ise

k-

veriten daha

J

veresiye

da

-

akçe, veresiy

Bunlar,

al

âhiret'e

ki,

salam para veresiye iyidir ki, salam para ile

ki,

al-veri eit olmaldr.{Âma veresiye 1.000 olur para 1 (bir) olursa veresiye o nakit paradan daha

Nitekim halkn

çounun muamelesi bu

veresiye

al-

veri e olur. Bu da delâletten, eri yola sapmadandr. Kimi kiiler vardr ki bu kadarn idrâk edemezler.

Dördüncü Örnek: Bunlar o kimseledir ki, âhiret'e imân getirirler. Lâkin bu dünyada bütün ilerinin murad ettikleri ekilde olduunu görürler. Özleri için dünya nimetlerini hazr bulunca:

— Bu dünyada nimetler

metlere bouluruz. Hak Teâlâ bu nimeti yarn da bizi böyle sevindirir, derler.J

Nitekim Kehf sûresinde zikredilen

buna benzer ki, kardein kardeine öyle dedi:

dünyada da nibugün bize verdi,

içindeyiz. Öteki

biri

iki

kardein hikâyesi

mal sahibiydi, zengindi. Dier

— Eer ben Rabbime eriecek olursam, yamdan daha hayrl bulurum. Öteki

karde de öyle

âhiretimi dün-

(Kehf Sûresi: 36).

dedi:

— Eer Rabbine döndürülecek olsan, Rabbinin katnda benim

için

iyi

bir hal

[Bu dalâletin

ilâc

(Cennet) vardr! (Fussilet Sûresi: 50).

udur ki, o gibi

Bir kiinin sevgili bir

her

olu

kii

ile zelil bir

zaman okulda ve öretmenin

unu

düünmelidir:

kölesi olsa,

tokatlar altnda

olunu

ister.

Kö-



HÜCCETÜ'L-SLAM MAM-I GAZAL

244

ne dilerse onu yapar, ne yerde olursa olsun gezip hiç bir i ilemez. Çünkü o adam, kölenin bedbaht olmasndan üzülmez ki! Eer köle bu serbestleyi ise salverir.

lii

Öyle

ki,

o,

düünür:

— Efendim beni

sevdiinden ötürü serbest brakyor! Beni, kendi olundan daha çok seviyorl derse bu, kölenin

ahmaklna

iaret

olur. j

Hak Teâlâ'nn yolu budur ki, kendi sevdiklerini dünyadan saknr, dünyay dümanlarna balar. Dünyann ra-

hatlnn ekin

benzeri

u kiinin rahat

ki,

tembellik edip

ekmeyen kiiye benzer. Ekin ekmeyen

de, üphesiz,

gibidir

ekin biçemez.

r L Beinci Örnek: Onlar da

— Allahü Teâlâ

u kimselerdir ,

ki:

Kerîm'dir, Rahîmdir, Cenneti hiç bir ku-

lundan esirgemez! derler.j

Bu

cahillerin cahili,

bu

bilgisizlerin bilgisizi kiiler

unu

|

bilmezlerki, bundan ziyâde kerem nasl ve nice olur Uj cennetin sebeplerini Hak Teâlâ onlara dünyada verdi, topraa bir tane tohum ekseler, yedi yüzünü devirirler. Birkaç

padiahla (mutlulua) eriirler. Eer kerem ve rahmin mânâs bu ise, yani tohumu ekmeden biçmekse, sen ekmeden ekini, çalmadan ticareti ve rzk istemeyi niçin yapmak istemedin? zaman

ibâdet etseler, ebedî olarak

Sabret!

ile!

Hüdâ

kerîmdir.

vardr. Tohumsuz, ekmeden, Ordur.

Her eyi

yapmaa

devirmeden

Nasl O'na imân getirmezsin

ki,

bitki

kudreti

yetitiren

Allahu Teâlâ

öyle

buyurur:

"Yer yüzünde hiç bir canl yoktur Teâlâ vermi olsun." (Hud Sûresi: 6).

ki,

rzkn

Allahu

ÖLÜM ve KIYAMET

245

HakTeâlâ'nn Kerîm ve Rahîm olduuna getirirsin!

Cenab-

Allah,

bununla

birlikte

âhirette inanç

öyle

buyurur:

"nsana, sâ'yinden (kendi emeinden ve çalmasndan) baka hiç bir kazanç yoktur." (Necm Sûresi: 39).

Nitekim Resûlüllah Efendimiz

"Ahmak o de

kiidir

ki,

hem

öyle buyurmutur:

nefsinin

havasna uyar ve hem

Allah'tan ihsan bekler."

kadna

sahip olmadan ve çiftlemeden (tohum ekmeden) evlât istemeye benzer. Bunun gibi kimseler: Bu,

bir

— Evlâdm

olsal diye

umuda düse bu

aptallktr.

Bununla beraber, Allahü Teâlâ Kerîmdir. Tohumsuz evkimse ki, tohumunu ektiklât yaratmaa kadirdir. Ama ten sonra çocuu için ümitte bulunsa:

u

— Allahu Teâlâ

türlü âfetlerden

saklasn! Bir

çocuun

kimse eer bu kii gibi imân getirmemi yahut imân getirmi de salîh ameller ilememi olsa ve âhirette kurtulu ümid etse, o kii aptaln biridir. Bu iki eyi ileyen kii, HakTeâlâ'nn fazlndan ölüm ânnda imânn âfet yldrmlarndan saklamasn dilese, o akll bir kiidir. Öteki ise marur kiidir.

olsun! diye

u — tutar!

rur

duâ

insanlar

etse, o kii akll bir kiidir. Bir

ki:

bu dünyada iyi tuttu, öteki dünyada da iyi O, kerîm ve rahîmdir, dese Hak Teâlâ ile içlerine guAllah bizi

dümü kimselerden olurlar. Ama u

kimseler

— Dünya

bir

ki:

Gözle görülebilir. Ama âhiret bunlar da dünya gururtd^ymulardr.

kâse

üphelidir! derler,

gibidir.

HÜCCETÜ'L-SLAM MAM-I GAZAL ===== 246 Hak Teâlâ bu

ikisinin

hakknda öyle buyurmutur:

"Ey insanlar! Benim vâad ettiim ey haktr. Sakn dünya hayat sizi aldatmasn ve sakn eytan size "Allah balar!" diye güven vermesin! Bir kii iyilik yaparsa, kendisi de iyilik görür. Bir kimse kötülük yaparsa, kötülük görür." (Lokman Sûresi: 33). HakTeâlâ'nn bu vaadi haktr, dorudur. Buna kulak tun. Ne dünya ile marur ol, ne de Hak Teâlâ ile öün.

GURUR

ve

GURURUN LÂCI

Gurur içinde olan kiiler aklanmlardr. Bunlar öyle ilerdir

özlerine

ki,

tu-

ve

özlerinin amellerine

ki-

zanlarda bulunurlar. Sanrlar ki, yaptklar her i güzeldir, iyidir. Kendilerine bir âfetin erimesinden gâfillerdirv Kalp olan bir eyi halisinden

ayrmay

bilmezler.

undan

iyi

sarrafl örenememilerdir... Ve renge, sûrete gurur duymaktadrötürü

ki,

lar.

Ama

ilim

ve amelle

uraan

kimselerin

de yüzde dok-

san dokuzu gururludurlar. Bundan ötürüdür (S.A.V.) öyle buyurdu:

— nasibi

Kyâmet gününde cehennem olanlar

Âdem

Hazret-i

dar

ki,

Resul

Âdem'e "Zü niyetinden

çkar!" denir!

kadarndan ne kadarn çkaraym?" diye sorar. O'na: "Binde birini kcft Kalan dokuz yüz doksan dokuzunu çkar. te onlar cehennem ehlidir" derler. de: "Ne

Cehennem ehli, ebedî olarak orada kalacak olanlar deildir. Aksine cehenneme girmesi, cehennemden geçmesi gerekli olan kiilerde cehennem ehlidir. Cehennem ehlinin ^

bir taifesi

Gurur

ehlidir. Bir

ksm

kendi noksanlarn bilse-

247

ÖLÜM ve KIYAMET

=

kemâle erdirmek için gayretleri az ve âciz kimselerdir ki, kendi dilek ve ehvetlerini tutsa olmulardr.[Marur olanlarn says pek çoktur. Onlarn snflar hesaba kitaba gelmez. Lâkin onlar da dört tabakadr. Ve unlardr: ler

de, kendilerini

— 2 — Âbidler (bâdet 3— 4 — Mal 1

Âlimler (Bilginler), ediciler__,

Sofîler,

sahipleri (varlkllar).

J

Tabaka: Bunlar âlim geçinenlerdir. Bu kiiler bütün ömürlerini ilme harcamlardr. Tâ ki, bütün ilimleri yutmulardr. Ama mânâda kusur göstermilerdir. Ellerini, dillerini ve gözlerini günahtan saknmamlardr. Kendileri sanr ki, onlar öyle bir dereceye erimilerdir ki, bilgilerden dolay kendilerine ilâhî azâb yoktur^Amellerinden Birinci

muaheze

d

edilmezler. Aksine kendilerinin efaatiyle bütün

halk kurtulur. Onlar

u hasta kimselere benzerler

ki,

o kii

ne olduunu bilir. Bütün gece o hastal söyler, durur. Hattâ bu yolda bir de güzel kitap yazar. lâcn ve illetin artn çok güzel bilir. Fakat hiç bir zaman o ilâc içmez ve onun aclna sabr göstermez. O ilâcn vasflarn tekrar eylemesi ona ne fayda verebilir? üstündeki

illetin

Hak Teâlâ öyle

buyurur:

"Günahtan temizlenenler kurtuldu."

Ve

yine

(Alâ Sûresi: 14)

öyle buyurdu:

"Nefsini kendi

hevâsndan (ehevî arzularndan) ya-

saklayanlar kurtuldu!" (Naziât Sûresi: 9)

Ve

yine

Hak Teâlâ öyle

buyurur:

"Temizlenen kurtulu bulur."

(ems

Sûresi: 9)

HÜCCETtTL-ÎSLAM MAM-I GAZAL

248

Fakat, "Temizliin ilâcn bilen kurtulur!" demedi.

Ayrca: "Cennete

u kii

girer

ki,

kendi

hevâsna o

kii

muhalefet eder!" diye buyurdu ve:

— Kendi hevâsna muhalefet etmenin

ilmini bilenler! di-

ye buyurmad.

Eer bu

kii,

bu gurura,

ilmin fazileti

hakknda

bildirilen

haberlerden ötürü dütü ise niçin kötü din bilginleri hakknda gelen haberleri düünmüyor? Kur'ân- Kerîm'de kötü din bilgini

u eee benzetilmitir

tap tar. Yani o

tad kitaplarn

o bilgileri kendi nefsine tar. Nitekim

ki,

ahasnda sadece

ki-

bilgisinden yararlanmaz,

etmez, sadece onun yükünü

tatbik

Hak Teâlâ öyle buyurmutur:

onun gereini yüklenmi eein ha-

"Kendilerine Tevrat örettikleri halde

yapmayanlarn li

hali,

srtna

kitap

gibidir."

Yine bir yerde bu gibi âlimler Hak Teâlâ öyle buyurmutur:

"Onun meseli, köpek

köpee

benzetilmitir

ki,

gibidir!"

Resûl (SAV.) öyle buyurmutur:

— Kötü din

cehenneme öyle

atarlar

— Sen kimsin? Bu azap ne azaptr?

derler.

onun arkas ve boynu ufalanr. Ate onu, eein deirmeni döndürdüü gibi döndürür. Bütün cehennem halk onun üstüne toplanr ve:

O kii

de

bilginini

u cevab

— Ben o kimseyim

ki,

verir:

halka emrederdim. söylediimi ilemez, yerine getirmezdim. ki,

Ama

kendim

ÖLÜM ve KIYAMET

249

Yine Resûl (SAV.) öyle buyurdu:

'Yarn kyâmet gününde hiç kimsenin azab, amel etmeyen âliminkinden daha büyük olmaz."

Ebû Derdâ



(Allah

ilmi

ile

ondan raz olsun) öyle buyurmutur:

kez yazklar olsun o kiiye ki, hiç bir ey bilmemektedir! Yedi kez yazklar olsun o kiiye ki, bilir, fakat bu bilgiyle amelde bulunmaz. Bir

Yani

kyâmet günü

ilim,

o kiinin üzerine ahit olsa ge-

rektir.

Yine

ksm

bir

halk vardr

amelde kusur göstermemi

her ne kadar ilimde ve ve bütün zâhirî amelleri yerine ki,

getirmemilerdir, lâkin gönül temizliinden gâfil kalmlardr. Kötü ahlâklar içlerinden atamamlardr. Bunlar:



ve bakanlk istei, akranlarnn, arkadalarnn kötülüünü istemek, onlarn skntsna sevinmek, rahatlklarndan üzüntü duymak gibi kötü ahlâklardr.

Bu

Kibir,

haset, riyâ

gibi kiiler,

bildirildiine

Resûlullah Efendimizin hadîslerinden de

göre gaflet

içindedirler.

Resûl (S.A.V.) öyle

buyurmutur:

— Riyânn azc

bile irktir.

Ve ayrca öyle buyurmutur:



Bir kiinin

gönlünde zerre miktar

kibir

varsa cenne-

te giremez.

Haset, kskançlk

hakknda da

Resûlullah Efendimizin

buyruu udur:

— Ate odunu nasl yiyerek yakarsa, öyle yer ve yakar.

hased de imân

HÛCCETLFL-SLAM ÎMAM-I GAZAL

250

v.

Peygamber Efendimiz öyle buyurdu:

Ve

yine



Allahu Teâlâ sizin suretinize, eklinize,

görüünüze

deil, lâkin gönlünüze bakar.

Böylece anlalr ki, bu gibi kiilerin benzeri öyledir: Bir çiftçi düünün. Tarlasna ekin ekmitir. O ekinde dikenler yetise, onun için imdi en önemli olan ey, o dikenleri, faydasz otlar kökü ile çkarmaktr. Tâ ki, ekin kuvvetli olsun. Eer otlar kesip balarn yerin altnda braksa, her ne kadar dipten kesse de o dikenler yeniden ürer. Bunun gibi kötü amellerin kökü de kötü ahlâktr. Asl i, o kötü ahlâk kökten söküp atmaktr. Bu, içerisi kötü koku ve necakireçle svanm helaya benzer. Yahut setle dolu, ama yanar da içine kükaranlk ev gibidir ki, damnda da çük bir ve aydnlk girmez.

d

u

sâ öyle

k

aleyhisselâm kötü âlim demitir:

— Kötü

bilgin elek gibidir.

kepei onun tü sfatlar

için bir

benzetme yaparak

Elekten un geçer gider,

ma

ama

kö-

elinde kalr.

u demektir

Bu,

Bir

k

ki:

Hikmetli sözleri söylersiniz

sizde kalr.

ksm insanlar da bilirler

dan kaçnp

bu ahlâk kötüdür, bunlargönlü her birinden temiz tutmak gerektir. Tâ ki,

öyle sanrlar ki, kendilerinin gönlü onlardan daha temizdir. Ve yine sanrlar ki, kendileri bu mânâlara müptela debunlarn yaplmasn herkesten iyi bilirler, onlarda kibir zâhir olunca kendi kendilerine öyle der-

ildir. Kendileri

ama ler:

— Bu senin gösterdiin celiini bilmektir.

olmaz.

Eer

kibir deildir. Belki

Ve eer sen,

güzel bir

ey

aziz

bu dinin yü-

olmazsan slâm da aziz

giyse, güzel ata binse, güzel I

ÖLÜM ve KIYAMET

251

araç edinse, güzellese, süslense nefs eytanlar yine ona:

— Bu ki,

din

hevas, (kendini beenmesi) deildir. Belr

nefsin

dümanlarna

âlimlerini, güzel,

ir! der. Fakat

Çünkü

bid'at sahipleri din

süslü bir çehreyle görürse onunla körle-

bata

Osman ve Ali'nin

körlüktür.

Resûlullah Efendimiz'in,

Ebû

Bekir'in,

hepsinden raz olsun) siyretleri ve eski elbiseler giydikleri unutulmamaldr. Bid'at sahibi kiiler, Resûlullah Efendimizle ashabnn kullandklar bu eylerle slâml hor tutmak istediklerini sanmaktadrlar! Ve imdiki halde slâmlar süslenmekle mi aziz olacaklar(Allah

m

dr?..

Bu

gibi kiilerin

— Bu

dinin

gönüllerinde

salamldr,

Eer gönüllerinde

Hased atei yansa:

haset deildir! derler.

riyâ belirirse:

— Bu da halkn maslahat

içindir!



ki

halk

bizi

ve

iba-

bir

ey

detimizi bilip bize uysunlar! derler.

Eer umarak

girseler:

— Bu Belki,

sultann, büyük bir kiinin huzuruna

bir

halimiz, zalime bir tevâzû

göstermek deildir.

Müslümanlara efaat gösterilmesi

Eer onlara

— Bu

haram mal

verseler, alr

içindir, derler.

ve öyle

derler:

haram deildir. Çünkü bu öyle bir maldr ki, sahibi yoktur. Bunu iyi ilere sarf etmek gerektir. Çünkü müslümanlarn ilerinin iyi görülmesinin bununla ilgisi vardr! Lâkin, eer insaf eyleyip hesap etse bilir ve anlar ki, dinin, halkn yüzünü dünyadan çevirmekten daha önde bir ii yoktur. Zira slâm'n gayesi, insanlarn geçici dünya oyuncaklar ile oyalanmas deil, ebedî saadet yolcusu olhal

HÜCCETtTL-SLAM MAM-I GAZAL



252

madr.

Halbuki onun yüzünden dünyaya dükün olanlar, dünyadan yüz çevirenlerden daha çok olur. Böylece s-

lâm'n maslahat ve erefi, ona benzer kimselerin dünyada olmamasdr. Bu gibi düünceler, bâtl gururlar sonsuzdur. Bunlarn ilâcn ve hakikatini, bu kitabn geçen fasllarnda anlatm bulunuyoruz. Yeniden anlatlmas sözü uzatmak olur.

Bir

ksm kiiler de

ilmin, bilginin

kendisine yönelmiler-

limden en önemli olanlar: Tefsir, haber (hadîs), muamele (al - veri), kalb, ahlâk ilmî, riyâzet yollar, bu kitapta zikrolunan bilgiler ve Âhiret yolcusunun ileri, din yolunu muamelelerinde onun âfetleri (zararlar) bildiren, kendini murakaba etmek yolunu gösteren ilimler ki, bunlarn hepsi Farz- Âyn'dr. Bunlarn hiç birini elde edip kazanamamlardr. Belki bunlarn zarurî limler Topluluundan olduunu da bilmezler. Bütün zamanlarn: Cedel ilmine, Münazara ilmine, Kelâm ilmine, yahut halkn dümanln douracak fetvalara harcarlar. Öyle ilimlere zamanlarn dir.

Dünyadan

1

âhirete dâvetçi deildir.

— Hrstan kanaate gönül edirmez. 3 — riyâdan ihlâsa çekmez. 4— kendine güvençten korku ve takvâya dâ2

Kalbi,

Gafletten,

vet eylemezler.

Ve bunlarn dan

baka

bir ilme, bir

la ilgilense,

Bu

birer ilim

olduunu

baka

sanrlar. Bir kii bunlar-

türlü bilgiye yüziutsa,

o kimsenin ilimden

onun-

uzaklam olduunu

sa-

zanlarn açklanmas uzundur. hya kitabmzda bu zanlar, Gurur bahsinde, uzun uzun anlatlmtr. Bu kitap onu daha fazla anlatmaya güç yetiremez. nsannrlar.

gibi

======

1

253

lardan bir

ksm

da vaaz ve öüt

ÖLÜM ve KIYAMET ilmi ile

uramlardr. Bu

kimselerin sözler bütün kafiye (seci), iir

gibi

ve nükte ya-

hut birtakm i'cazlarla stlahlar, bilinmeyen ibarelerdir

ki,

ap

onlar maksatlar, bulunduklar mecliste hak bunlara kalsnlar: Ya "ah!" edip alasnlar, yahut "Yaa!" diye nâ'ralar atsnlar ve onu göklere çkarsn, ösünler.

Onlar bilmezler ki,^asl vaaz:

— Gönülde olan

musibet ateini alevlendirmek, âhiret tehlikesinden ve bu musibetten ötürü inlemekle megul olmaktr. Tezkîr, vaaz ve öüt, nasihat denilen ey, musibe-

alamaktr.] Ama, âhiret matemiyle olmayan alama, szlama gönüfe te'sirli olmaz. Gelip geçen bir söz olur. Bu gibi kiilerde marur çoktur. Bunlarn da açklanmas çok uzundur. Yine bir ksm kiiler vardr ki, Fkh bilgilerinin zâ-

te

hiriyle

megul

bilmemilerdir

olarak ki:

zamanlarn

Fkhn

kaybetmilerdir.

Bunu

zâhirinden maksat, hükümetin,

memleket idaresi için konulmu kanunlara riayeti salamaktan baka bir ey deildir. Âhiret için gerekli olan bundan baka bir ilimdir. Zâhir Fkh ile i gören kii öyle sanr ki, her ey zâhir ilim gereince olur ve âhirette faydasn gösterir. Bunun örnei öyledir: Bir kimse zekat maln yln sonunda karsna balasa ve kars da o mal yine ona balasa, zâhir fetvaya göre o kiiden zekât düer. Yani sultann memuru ondan zekat isteyemez. Vergi memurunun gözleri zâhirî mülke bakar. Mülkteki zekât ise yl tamslanmadan önce mal karsna vermekte ortadan kalkar. Kimi olur ki, buna fetvâ alrlar. Bunu yapan bilmez ki, bir kimse bu ii zekât vermemek için yapyorsa Hak Teâlâ'nn urar. Tpk zekât vermeyen kimse gibi

hmna

Çünkü bahillik (cimrilik) tehlikelidir. nsan öldürür, heeder. Oysa zekât bahilliin çirkefinden temizlenmektir.

olur.

lâk

HÜCCETÜ'L-ÎSLAM ÎMAM-I GAZAL Pisliin taharetidir. Tehlikeli olan bahillie

bun olmaktr. Ona

mak

hiylesi

hiyle

ile

inkiyat etmektir.

bahillie

bahillie

ba

ba

emenin

254

ba emek,

ze-

Karsna mal balabir amelidir.

eersen sen de gerei

Böyle

gibi

bir

heiâka

urarsn. Sen, bu hiylenle nasl kurtulu bulursun?.. Artk böyle bir erkek, bunun gibi karsna nikâh akçesini verme-

mek için

azapta bulunsa, hakem meclisi ile ilgili zâhirî fetva veya bir ibra da alsa, berât etme, yani temize çkma sahihtir.

Çünkü dünya yargc (kads) söyleneni

dinler, dilden

Gönül yolunu bilmez. Fakat öteki dünyada, âhiret cihannda bundan sorumlu olur. Çünkü kadnn mihrinin ibras zorla olmutur. Hatta bunun gibi, eer halkn ortasnda bir kiiden bir ey istese, o da utandndan verse zâhir fetvâda bu isteyi ve al mubahtr. Gerçekte bu zorla olmutur. Gönlü, utandrma kamçsiyle gücendirip mal almakla, açkça bir sopa ile bir kiiyi döüp, zulümle almann hiç fark yoktur. Bu ve bu hal gibi çok olaylar olur. Bir kimse zâhir fkhtan baka ey bilmezse, daima bunun gibi zanlarda bulunur. Din srlarnn bu inceliklerini anlayaanlar.

bunlarn arasnda da marurlar

çoktur.;

çlerinden

nafile ibâdetlerden ötürü farzlardan geri lar

bir

ksm

kalmulardjrJOn-

taharet vesvesesinden ötürü çok temizlensinler diye

namaz

kimseye benzerler. Anasna, babasna, yoldana deli saçmas gibi sözler söylerler. Abdest suyunun temizlik ve pisliinde uzak üpheler, kukular ortaya atarlar. Ama kendisine yiyecek sunsalar, lokma vaktini geçiren bir

eyin

olduunu sanr. Kimi olur ki, kesin haram olan eyden saknmaz. Çplak ayakla yere basmaz ama, haram olan eyi yer. Ashab- Kirâm'n sîyretini unu-

verseler her

tur.

helâl

===========^^

255 Hz.

Ömer

(Allah

ÖLÜM ve KIYAMET

ondan raz

olsun),

öyle buyurmutur:

T* Tek bir harama dümeyeyim diye yetmi yolda haramdan el çektim. Bununla birlikte Hz. Ömer, sinden abdest ald.

Bu bölümdeki -

kiiler,

temizlik ihtiyatna

marclarn

bir

yiyecee duyulan

deimilerdir. htimal

ykad

bir bezi

kadnn

Hristiyan

testi-

ihtiyat, taharet ki,

bir

kimse ça-

nazarnda bü-

giyse onlarn

yük günah ilemi olur. Resûl (S.A.V.) kâfirlerin hediye olarak yollad hrkalar giyerlerdi. Ashab- kirâm, kâfirlerin ganimetinden ele geçirdikleri elbiseyi giymilerdi. Suya ko-

yup ykadklarn

kimse rivayet etmemiti. Aksine, kâfirlerin silâhlarn bellerine balar ve o silâhla namaz klarlard. Silâhn demirine nasl su vermi, onun için harcanan yaptrtc neden Vyaplm üstündeki deri ne derisi diye hiç

düünmez:

— Bunlar namaz artlarna göre ilenmi deildir! demezlerdi.

O

mübalaa

kara

bir

kimse, midesinde, dilinde ve

ba-

göstermeyip baka eylerde takngösterirse o kii eytana uak ve halka mas-

ka uzuvlarnda lk,

halde

bile

ihtiyat

olur.

Belki bütün

bu artlar yerine getirse de:

1— Suyu fazla fazla israfla getirse de: 2— Namazn vaktini geçirse de: O kii yine de marur olmu (aldanm) ilk

olur.

Bu

ihtiya-

tn artlar, taharet kitabnda uzun uzun anlatld. Bir ksm kiiler de vardr ki, namaz niyetinde vesveseli olurlar. Niyette seslerini yükseltirler, ellerini siiker, sallarlar. Kimi za-

man da bu vesvese yüzünden niyet edinceye

niyetlerini

kadar imamla klnan

bozup yeniden

birinci rekât

kaybol-

HÜCCETtTL-ÎSLAM ÎMAM-I GAZAL

mu

olur.

Bu

gibi

kimseler bilmezler

borç ödemenin ve zekât vermenin

ki,

256

namazn

niyeti gibidir.

niyeti,

Hiç kimse,

borcunu ödedikten sonra ödeme niyetinde vesvese ederek borcunu bir daha ödemedii gibi verdii zekât niyetinin shhatinden üphe ederek tekrar zekât vermez. Bir takm kiilerin vesvesesi Fatiha sûresinin

okunuunda olur.

Harf-

ucundan tam tamna okumaya kalkmakla megul ederler. Oysa senin gönlün o kelimeleri doru-dürüst söylemekle deil, onun mânâsyte megul olmaldr. Ve: leri dilinin

f— Elhamdülillâhi! (övgü

ündüün, Allah ükür

— yyake Na'büdü bütün

Allah'a mahsustur)derken dü-

olmaldr. (yalnz sana kulluk ederiz) derken

düüncen Allahu

teâlâ'nn birlii olmaldr.

— yyake Nestain (yalnz senden yardm bütün

fikrin,

acizliini

— hdines

-

dileriz)

derken

düünmektir.

sratel

-

Müstakîm'i

(bizi

okurken de yalvarma, yakarma bata

doru

yola yönelt)

gelmelidir.

/

Halbuki o kii:

— yyake, derken gönlü, onu tam çkaca yerden çkam

diye düünür. Bunlarn okudum mu okumadm mânasn hatrna bile getirmez. Dorusu, böyle düünül-

rarak

memelidir. Nitekim, bir kimse bir

padiahtan

bir dilek dile-

se ve:

— Ey emir! diye

bir

M harfini doru söylemek için bu sö-

zü tekrar tekrar söylese,

üphe yok ki,

de dayalcmeebe müstahak Yine hitlere

bir

Emir kzar ve o kii

olur.

ksm halk vardr ki^zühdün yolunu tutarlar. Zâ-

mahsus

elbiseler giyerler.

Âz yemek

yerler.

Her ne

ÖLÜM ve KIYAMET

257

kadar malda zâhit olurlarsa da makam ve mevkide zâhit olmazlar. Kendi hallerini halkn gözünde süslü gösterirler. Onlar kadarn bilmezler ki, makam maldan daha beter

u

ziyanadr. Makam terk etmek daha zordur, ancak makam ve mevki umudu iledir ki, bütün ac ve skntlar çekilir. Zâhit denilen kii mevki

man ona



bir

Belki

Ama

hrsn brakmaldr.

ey verilse almamal

bana

ve:

zâhit kii dmez^ler! diye

düünmemelidir.

bunlara:

— Sen bu verdimizi görünüte tahaka

Kimi za-

ver!,

al!

Ama gizlice bir müs-

deseler bu söz ona ölümden beter

Çünkü ona

gelir.

maldan da olsa o, halkn kendisini zâhit sanmayacandan korkar. Bununla beraber, varlkl kiilere, fakirden çok sayg gösterirler. Öyle ki, zenginlere hürmetleri normal snr aar. verilen

mal

helâl

te bunlarn hepsi gurur (sapklk ve aldanmlk) Bir ksm halk da vardr ki,jamellerini son derece

dr.

ileri

bir

mertebeye iletirle^ Mesela günde bir rekât namaz klarlar. Nice bin tebih dile getirirler. Ve bütün gece uyank durular. Bütün gün oruç tutarlar. Lâkin, gönüllerini kötü huy ve ahlâktan artmaya güç sarfetmezler. Onlarn kalpleri, riyâ, hased ve kibir ile doludur. Böyle kiiler kötü huylu olurlar. Allah'n kullarna hmla söz söylerler. Sanki herkesle dümanlklar ve hesaplar vardr. Bu gibi kimseler, kadarn bilmezler ki, kötü huy bütün ibadetleri bâtl klar, ortadan kaldrr. Bütün ibadetlerin temeli ve sermayesi karlksz güzel ahlaktr. Bu bahtsz kii, sanki kendi ibadetinden dolay halkn minnetini bekler. Bütün kiilere hakâret

u

gözüyle bakar. Kendisini görmesinler diye halktan uzaklar. unu bile bilmez ki, zâhitlerin ve ibadet edenlerin

ba

HÜCCETÜ'L-ÎSLAM MAM-I GAZAL

258

Muhammed

Mustafa (S.A.V.) bütün cihan halkndan güleç yüzlü ve güzel ahlâklyd. Elbisesi çok kirli, kendisinden herkesin uzaklat her fakir ve yoksulu kendine yakn oturturdu. Elini eline verirdi. Kendi ustasnn dükkân

olan

üstünde dükkân tutulan ahmaktan daha aptal kim vardr! O dertsiz gönüller ki Mustafa'nn (S.A.V.) eriatna ve siyretine uymazlar, bunda daha büyük aptallk nasl olur?

[üçüncü Tabaka: Bunlar topluluk

arasnda

ki,

,hiç bir

olduu kadar gurur

(aldan-

gururlu sofhilerdirj

sofîler içinde

Çünkü, yol ne kadar ince, murad ne kadar aziz olursa üphe ve gurur o kadar çok olur. ]

ma)

yoktur.

r-

-

Tasavvuf üç dereceye Birinci

kavumak

demektir:

ii

\

derece: Nefsi kahrederek üzerinde asla tasarruf

klmamaktr. Kendisinde ne ehvet, ne kzgnlk hali kalr. sfatlarn kökünden kesilmesi demek deildir. Ama bu, Aksine bunlar eriatn emri altnda olmaldr. Bu, fethedilen

u

halknn öldürülmeyip itaat altna alnmasna benzer.^Onun sinesinin kalesi de bu kale gibi eriat sultannn bir

kale

elinde fetolur.

p

Bu dünya ile öteki dünyann hatrdan silinip gitmesidir. Bunun mânâs/his ve hayâl âleminden geçmi olmaktr? Çünkü, bir ey his ve hayâl âlemine gelirse dört ayakl canllar da onda ortaktr. His ve hayâl âleminde olan eylerde bütün ehvetin, kzgnln, kan ve fercin nasibi vardr. Cennet bile hayâl âleminden uzak deildir. Bir eyin yönü varsa hayâlin de ona yolu vardr. Anlattmz âleme erien kiinin yannda helva ve kzartma et, yaban otu gibidir, çünkü o kimse unu bilir ki, hayhal ile gelen ey ;

kinci derece:

hasistir, aptallarn,

—Cehennem ri

budur.

aklszlarn, eblehlerin

ehlinin

çou ebleh olan

nasibidir. Ve:

kiilerdir, dedikle-

ÖLÜM ve KIYAMET

259

lâl

Üçüncü derce: Kendisini HakTeâlâ'nn zâtî tecellisi, ceve cemali kaplamtr. Bu âlemle, cisim, mekân ve his

âlemleriyle hiç

ve bunlarla ilgili olan bilginin bu âlemle alâkas gözün ses ve kulan kenklerle olan alâkas gibidir .ki, bu'gitsi zarurî olarak, o âlemden nasipsiz kalr. Yani ne hayâl iler, ne his duygulanr. Sofî bu daireye eritii vakit, tasavvuf makamnn ilgisi

yoktur. Belki, hayâl, his

balangcna erimi

Bundan öteye de nice makamlar vardr. Hak Teâlâ ile onun öyle halleri olur ki, onlardan söz etmek, yorum yapmak, tâbirde bulunmak zor olur. Bir ksm kiiler de hulûl (geçme, girme) dediler. Din

olurj

her ne kadar derin olursa olsun, o hal bir kiiye vâki olursa, yine de o halin tamamn anlatmaya gücü yetmez. Her ne söylerse açk küfür görünür. O, aslnda hakldr. Lâkin o hale eren kiide bu halden bahsetmek gübilgisi

cü yoktur,

j

Tasavvufun örnei budur. Onun dier aldatc ve yanl yanlarn örenmei bil. Bunlardan bir ksm, hrkadan, seccadeden baka bir ey görmemilerdir. Söyledikleri de garip garip lâfzlardr. Tasavvufu, tarîkat ehlinin hatrna gelen bir vesvese, bir hayâl ve balarn sallamaktan ibaret sanmlardr. Öyle düünürler ki, onlarn hali de böyleydi. Zâhirde bu görünen gibiydi. Bunlarn benzeri acuza bir kadn gibidir ki, bana külah giyer ve feracesinde silâh tar. Kahramanlar safnda bulunur. Örendii nice cenk ve

bahadrlk

Sonra padiahn önüne gelir, adn yiitler defterine yazdrmak ister. Sufttan da yüzüne ve giyimine barak ondan yalnz bir niâne görmek ister. O kadn soyunca veya bir baka kii ile döütürünce onun bir acuze olduunu görülür. Padiah a: iirleri okur.

— Bu kii Bu

fillerin

aya

altnda

suretle hiç bir kimsenin,

buyruk

verir.

padiahn önüne gelip

o ka-

ezilsin! diye

HÜCCETÜ'L-SLAM MAM-I GAZAL dm

gibi

padiahlk ululuunu

hafif

260

görmee

cesareti kal-

maz. Bir ksm insan vardr ki, perhizkârlkta, riyaset yolunda giderler. Onlarn ehvetleri kendi özlerince alt edilmitir.

Kedilerini

batan baka Hak

Teâlâ'ya teslim ederler.

halkasndan otururlar. Onlara baz haller de görünmee balar. Gelecek günlerde olacak eylerden

Tekkelerinde

zikir

Eer

günah, bir kusur ilerse onlara birtenbih gelir. O hallerinden uyandrlr, ikaz edilirler. Sonra sonra zaman olur ki, peygamberler ve melekler lâtif örnekler içinde ve güzel biçimlerde onlara görünmee balar ki, kendilerini felekler içinde dolar görürler. Gerçi bunvardr. Ama onlarn hali, içinde hem larda bir hakikat yalan, hem gerçeler bulunan rüyalara benzer. Lâkin uykuya varanlar rüyaya ve hayâle dalarlar. Uyank olan ise yalnz hülyâya dalar. Böyle hallere varan kiiler de marur haberleri olurlar.

bir

ba

(aldanm)

olurlar.

Ve öyle

derler:

— Yedi kat gökte ve yerde ne na

ne yoksa, hepsi ba-

göseterildi.

Onlar öyle sanrlar bi

var,

ki,

evliyaln son

Cenâb- Hakkn acaip sun'undan

yoktur. Bir

olan her

hali

budur. Halku-

kl kadar haberleri

ey anlam deillerdir. Öyle sanrlar

eyin hepsi

kendisinin

gördüü

ki,

varlkta

kadardr.

Bu dereceye yükseldikleri vakit onlar ii tamamland sanrlar. Bunun sevincine düerler. Daha yukardaki makamlara erimek isteinde ihmalcilie balarlar. Zaman olur ki, kahra urayan, malup olan nefisleri, yava yava yeniden ba kaldrmaa balar. O kii de bu hallerin kendisine gösterilmesi

ine

ile

kendi nefsinden emin olarak kemâle eriti-

inanr.

te itimat

büyük

Hem de

o görünen hallere edilmemelidir. Güvenirlik, yalnz kalbin tasa ve hebu,

bir gururdur.

vesten dönüp eriata boyun emesidir. Hiç di

özünde

eyh le

tasarrufu

Ebul

-

bir

sfatla ken-

kalmamaldr.

Kasm Günganî (Allah

rahmet eylesin)

öy-

demitir:



Suda yürümek, hava boluunda uçmak, gaybtan

keramet deildir. Keramet, kiinin batan baa emirlere uymasdr. Yani onun, benliinin batan baa Rabbinin fermanna itaatkâr olmasdr. haber vermek,

te haller

eylerin hiç

gibi

güvenilecek

mümkündür

ey

ki,

biri

budur. 'Ama öteki harikulade olan

eytan

iidir.

eytann gayb

âlemin-

den haberi vardr. Kâhin denilen kiiler de gayb âleminden haber verirler. Onlarda acaip haller görülür. Bu zaman güvenilecek hal, kendi benliinin gidip onun yerine eriatn oturmasdr. Eer bunu baardfrsa sana ne denirse gam çekme ki, sinende olan kzgnlk köpeini ayaklar altna alp kahre urattn! Gerçekte büyük, kocaman bir aslana bindin] Gaybdan haber verejniyorsan kayg çekme! Çünkü kendi aybn ve gururunu bilin. Kendi nefs eytannn oyun ve hiylelerinden, âfetlerinden haberler aldn. Kendi aybndan haberli olursan ite o, senin gaybndr. Eer su üstünde yürüyemedinse, havada uçmaa güç yetiremedinsen yine üzüleyim deme ki, his ve hayâlin ötesinde makamlara kavumusan ve o âlemde seyreylersen (yürüp gidersen) su üstünde yürüyüp havada uçmu olursun. Ve hele

bulunduun mekândan çkamadnsa, sahray bir gecede geçemedinse, sakn gam çekme! Çünkü dünya tehlikelerinden kurtulua erdin, bu dünya ilerini ve onun zorluklarn geride bkatn, sahradan daha tehlikeli ve zor olan sahray geçmi bulundun, demiktir. Uçup yüksek bir dan tepesine ayak

basamadm

Eer

üpheli

bir

tehlikeli geçidi

atlam

ol-

diye üzülme.

akçe üstüne ayak basmadnsa

.

HÜCCETÜ'L-SLAM ÎMAM-I GAZAL ===== dun demektir ki Hak Teâlâ Kur'ân'da o en için "öyle buyurmutur:

262

tehlikeli geçit

"Fakat üstünden geçidi amaya girimedi. O zor geçidin ne demek oldugnu sen bilir misin?" (Beled Sûresi: 12-13).

anlam udur:

Yani bunun

— nsan, verdiimiz nimetlere ükretmedi. Ve mala menin

er-

geçidine girmedi.

tehlikeli

kavmin gururlularnn kimi cinsleri bunlar anlattk. Tamam anlatlrsa söz uzar, gider. Bir

gibidir

Dördüncü Tabaka: Zenginler, mal olan kiselerdir bunlarda da marurlar (aldananlar) çoktur. Bunlarn [

ki,

ki,

bir

ksm lar.

mescit, han, köprü yaptrrlar. Bunlara para harcarKimi zaman olur ki, mallarn imârete harcarlar. Zaman

o mallarn haramdan elde etmi olurlar. O zaman onlara vacip olan vazife, oth mal sehiplerine geri vermetirj olur

ki,

Ama onlar o mal

yeni yeni yaplara sarfederler.

da günahlar ziyâde

nna

olur. Kendileri

iyi

bir

i

Bu zaman

iledikleri zan-

düerler.

Yine

bir

tam

kiiler

vardr

ki,

her ne kadar helâlden harç

ve sarfeder^lese de maksatlar, riyâdr. Öyle ki, eer bir altn para harcasalar, kendi adlarnn mermer veya tula üstüne

kazlmasn

isterler.

Eer ona:

— Adn yazma!. Veya:

— Baka min

birinin

yaptn Allah

Bunun

riyâ

adn bilir,

Çünkü zaten bu hayrlar deseler, buna hiç raz olmaz. yaz!

olduunun nian udur

adamlar, içi ve korucular

olur.

Onlar

ki,

bir

o kiinin

ekmee

ki-

fakir

muhtaç

= ÖLÜM

263

ve

KIYAMET

bulunduu halde kendisi maln yap yapmaya harceyler. Oysa o fakirlere datmak en faziletli i iken onlara bir ey koklatmaz. Bu neden oluyor! Çünkü onlarn alnlarna:

— Bunu diye

olu falân yapt! Allah ömrünü uzun yaz yazmann imkân yotur. filân

ksm

etsin!

sade maln helalini harcarlar. Daima hayr ilemeyi dilerler. Ve bu ileri ihlâsla, temiz gönülle yaparlar. Lâkin mescidin süsüne, nakna ve ziynetine varlklarn harcarlar, bundan iki kötü i meydana Bir

insanlar vardr

ki,

gelir:

1— Biri, süslerle

2

namaz klarken halkn gönlü o nak,

megul

olur.

— Öteki de, o

lenmesini

tehzîp ve

gibi kiiler evlerinin

isterler. Becerikli

olmay

de mescit

dilerler.

gibi

Dünya

süs-

gözleri-

ne süslü görünür. Mescide ziyneti, süsü sokan kimse iyi bir i yaptn sanr, ama Resûl (S.A.V.) bu türlü naklar hakknda öyle buyurmutur: "Mescidi ne

nz o zaman

zaman

süsler,

Mushaf' nakla yaldzlarsa-

helâk olursunuz."

Oysa mescidin onarm ancak gönül alçakl içinde bulunan kiilerce olur ki, bu gibi kiiler dünyadan nefret duymulardr. Bir ey gönül alçakln ortadan kaldrrsa, bu dünyay halkn gözüne ziynetli gösterirse mescidi viran hale getirir. Bu bahtsz kii de mescidi süslemekle hakikatte

orans Bir

virân eylemitir.

ksm

insanlar

da

evlerinin

önünde

fakirleri,

yoksul-

lar toplarlar. Maksatlar:

— Filân kii sadaka datyor! denilmesidir. az

Yahut sadakasn meddaha veya bilinen

bir

Ifrîaf

yapan

kiiye

bir dil

verir.

ehline yahut bir

Ya da hacca giden

HÜCCETÜ'L-SLAM ÎMAM-I GAZAL bir

cemaata,

bir

Hac

kafilesine harcar.

kendisinden söz etmelerini

264

O

gibi

kimselerin

ister:

Eer, ona:

— Bu mal,

bir

ana

-

baba

san Hac yolunda sarfetmekten daha

z

öksüze harcaedersin! desen ra-

yetimine, bir iyi

olmaz.

Çünkü onun tamah, topluluun kendisini ömesindendir. Öyle sanr ki, kendisi iyi bir i ilemektedir. Halbuki o iin kazanc, zararndan çok azdr. Yine öyle

eli

sk

olurlar

ki,

ksm

bir

farz olan zekâttan

insanlar,

fazlasn elden

çkarmazlar. Mecbur olduklarndan fazla hiç bir ey vermezler. Sonra zekât ve öürü ancak kendi hizmetlerinde bulunan kimselere, öretmen veya örencilere verirler. Eer kendi' dersinden el çekseler o zekât ona vermezler. Zekât olarak verdiklerinin örencini tutarlar.

yapt

bir ile

karlk

Hem:

— Ben zekâtm verdim! diye zanna düer, hem de: — Çocua yapt iin karl verdim! bir

der.

Kimi verilir.

zaman

zekât ulu kiilere hizmet edenlere Ve bunula onlarn efaati istenir. Tâ ki, o ulu kiinin olur

yannda o da hatrl

ki,

Bu zekâtla nasl muradna eriebilir ki, kendisinin öülmesini düünür? Ve bunu tamah gösterir? Hem de kendisini nasl zekât vermi olsun

ister.

sayar? Yine bir ksm insanlar öyle cimridirler ki, zekât için kl kadar bir ey vermezler. Mallarn saklarlar. Abidlik, zâhitlik

gösteriinde bulunurlar. Gündüzleri oruç

gece namazlar olur

ki,

ba

klarlar.

Bu

arynca ba

zavalllar bilmez

ki,

tutar, geceleri

öyle ilâcn ayaklarna sürerler. Bu gibi kimselerin

hastaln

sebebi çok

benzeri

yemek

deil,

ÖLÜM ve KIYAMET

265

Bunun da ilâc aç kalmak deil, çok ma! harcamaktr. Bu ve bunun benzeri olan haller, böyle zenginlerin gururudur. Halkn hiç bir snf bu gururdan (aldanmadan) kurtulmu deildir. Meer ki bir kimse bilgisini artrm, bu, cimriliktir.

kitapta

açklanm

etmi

Bu bilgilerle mücehhez olan kimseler, ibadetlerin, nefsin ve eytann insan aldatmasnn zararlarn bilirler. Sonra Hak' Teâlâ'nn dostluu ona galip gelir. Ve dünya sevgisi, onun gönlünden uçup gider. Dünya gözünün önünde ancak zaruret miktar kalr. Sonra ölüm, göz önünde hazr görülür. Artk ölüm hazrlklarndan baka ilerle uramazlar. Bu da Allah'n kendilerine kolaylatrd kimseler için kolay olur. Allahu Teâlâ sevdii ve honut olduu elerde bize kolaylk verir. (nallahu Teâlâ). bilgilerle

kendini teçhiz

olsun.

HÜCCETÜ'L-SLAM MAM I GAZAL

266

HASET ve ÂFETLER r

j

Öfke kine sebep

olur, kin

de hasedi dourur.] Haset,

in-

"**

san

öldürücü, helâk edicidir.

Resûl aleyhisselâm

öyle buyurdu:

"Haset, güzel huyu yer.

Tpk

atein odunu yedii

gibi."

Yine öyle buyurdu:

"Üç

ey

vardr

ki,

kimse onlardan uzak deildir:

1.

Kötü zan,

2.

Uursuzluk sayma,

3.

Haset.

Bunlarn ne olduunu, ilâcn size öreteyim mi? Sana bir kötü zan gelirse onu inceleyerek üstünde durma. Uursuzluk hissi gelirse ona güvenme, inanma. Gönlünüzde haset doarsa dilinizi ve elinizi haset yolunda ilemekten

saknn." Yine Resûlullah Efendimiz söyle buyurdu: "Sizin

aranzda

bir

ey belirmee balad

benim ümda haset ve düki,

helâk etse gerektir. O manlktr. Muhammed'in can kendi hükmünde olan Allahü Teâlâ'ya yemin ederim ki, bana iman etmezseniz cennete giremezsiniz. Birbirinizi de sevmezseniz imannz olmaz.

metimin

Hem

çounu

nasl dost olursunuz, onu size haber vereyim mi? Selâm vermenizi açktan gösterin." siz birbirinizle

======^^

267

ÖLÜM ve KIYAMET

Musâ peygamber bir kiiyi Ar'n gölgesinde dü. Musa onun yerini arzulad ve:

— HakTeâlâ'nn katnda oturmak aziz Onu

oturur gör-

bir kiiliktir, dedi.

Allahü Teâlâ'dan sorarak:

— Yâ Rab, o kimdir? Ad nedir?, dedi. HakTeâlâ:

— Onun adn söylemem! Yalnz, onun ilminden haber vereyim

ki,

babasn

o kii, kimseye haset

incitmemitir.

kimamtr. Anasn ve

Kouculuk, münafklk

yapmam,

söz götürüp getirmemitir! diye buyurdu. Zekeriyya aleyhisselâm da öyle demitir:

— Hak Teâlâ öyle buyurmutur: Haset eden kimseler benim nimetimin dümandrlar. Benim kullarm arasnda paylatrdm ksmeti beenmezler. Resûlullah Efendimiz de

— Alt

tâife

henneme

dedi:

günah ile hesapsz olarak ceBeyler zulüm yaptklarndan, Araplar ta-

vardr

giderler.

öyle

ki,

alt

assuplarndan, zenginler gururlarndan, tüccarlar hiyanetten, köylüler cehaletten, bilginler hasetten oraya gitmi olurlar."

Enes



(Allah

Bir

ondan raz

olsun)

öyle demitir:

gün Resûlullah'n önünde oturmutum. Resûlul-

lah:

— Bu anda cennet ehlinden

bir

kii buraya gelmektedir!

diye buyurdu.

Bu srada ensardan bir kii içeri girdi. Ayann nalnn elinde tutmutu. Saçndan, sakalndan su damlyordu. Yeni

abdest

almt.

HÜCCETÜ'L-SLAM ÎMAM-I GAZAL

268

Ekrem Efendimiz yine o sözleri söyledi. Yine o kii içeri girdi. Bu hal üç gün böylece sürdü. Abdullah bin Amr bin Âs (Allah ona rahmet eylesin) onun kim olduunu bilmek diledi. Yanna gitti. Ona: Bir

gün yine böyle olmutu.

Resûl-i

— Babamla çekiip tarttm. olarak bu

O

akam yanna gelebilir

Ona küskünüm.

Misafir

miyim? dedi.

kii de:

— Ho

ola,

buyurun! dedi.

Abdullah ard arda üç gece ona dikkatle bakt. man uykudan uyansa her zaman Allahü Teâlâ'y gördü. Abdullah da ona:

Ne

za-

andn

— Ben babamla çekimedim. Ona küskün de deilim. Sadece Resûlullah senin hakknda: M Ehl-i cennettir!" dedi. Ben de senin cennet ehli olmana sebep olan dini âmellebilmek istedim! dedi.

rini

O

kii de:

— Amelim

gördüklerindir! diye

Abdullah evine dönüyordu

ki,

cevap

verdi.

onu yeniden geriye çar-

d:

— Ben, imdiye kadar kendisine hayr erimi iyi

kskanmadm.

Hiç

bir

hi$ bir

ki-

kimseye haset etmedim! dedi.

Abdullah:

— te bu sebepledir

ki,

sen, cennet ehli derecesine er-

misin! dedi. Bekir bin Abdullah der

adam vard. Her gün huyla

iyilikler

ki:

kalkar,

Bir

padiahn yannda

bir

padiaha: Ey padiah! Güzel

yap. Kötü kiilere kendi kötülükleri kifayet

ÖLÜM ve KIYAMET

269 eder.

Öyle kiiyi

ker}di

kötülüü

ile

ba baa

brak! derdi.

Padiah da onu azz tutard. Bir gün bir kimse onu kskand. Ona haset etti. Padiaha gitti. Bu senin aziz tuttuun kii senin hakknda "Padiahn az kokuyor!" diyor, dedi. Padiah o kiiye: Bu ite delilin, ispatn nedir? diye sordu. O kii de: Onu yanna çarrsn. Elini burnuna götürdüünü Efendimiz görür! dedi. Sonra o kiinin yanna gitti: Bu akam bizim evi ereflendirir misiniz? Birlikte yemek yiyelim! dedi. O da gitti. Birlikte yemek yediler. Fakat yemein içinde çok sarmsak vard. Padiah onu yanna çard. O kii, Padiah sarmsak koku-sundan rahatsz olmasn diye elini azna götürüyordu. Padiah da o iftiracnn doru söylediine inand. Padiah kime bir kaftan verse iradesini

kendi

yazs

ile

yazard.

Hemen

el

yazs

ölüm ferman yollad. Burada

ile

kullarndan

Sana bu yazy getiren kimsenin ban vur, derisine saman doldur. Bana gönder! buyruu yazlmt. Mühür vurdu. Ve fermabirisine bir

n

masum

ise:

O

kimse de huzurdan ayrld. O kskanç adam onu gördü: Bu nedir? diye sordu. O kimse o

kiiye verdi.

Padiahn ferman

bana bir kaftan balamtr! dedi. O kii de: O kaftan ne olur bana bala! dedi. O da balad. Ferman verdi. O iftirac kii, fermann kendisine de:

yazld

öteki kulun

Ferman olunuyor

ki,

an dolduraym! dedi.

ki,

yama vard, iradeyi uzatt. O kul seni hemen öldüreyim. Derine de

Adam

ard: Allah Allah!

diye

da: sa-

mrl-

dand. Bu baka bir kii için yazlmt. Git, padiaha bir kez daha dan. Fakat ferman alan kul: Hayr! Padiaha danmaa emir yoktur! diyerk iftiracy tepeledi. Ertesi gün olunca kendisine iftira edilen kii yine padiahn yüce katna çkt. Her gün söyledii sözü söyledi, dua etti. Padiah ard: O ferman ne yaptn? diye sordu. O da: Filân kii benden lütfettiiniz kaftan istedi. Ona verdim! dedi. Padiah: O kiinin bana anlatna göre benim için "Az

HÜCCETÜ'L-SLAM MAM-I GAZAL kokuyor!" demisin.

Doru mu?,

270

Bu kii de: Deme padiahm! diye cevap verdi. Ya o gün neden elinle tutar, kapatrdn? O kii bana sarmsak yedirmiti. O halde her gün bana söylediin sözü söyle ki, o "Her kötü kiiye kendi kötülüü kifayet eder." idi. Demek ki, o kiiye kendi sözü yetti. Kskançlk gösteren ve beni suçsuz bir kimsenin ölümüne sebep olacak kadar kötü zanlara salan diye sordu.

azn

bir

kimsenin ölmesi yerinde

bnî irin dedi

bir

i

oldu!

ki:

— Ben dünyadan ötürü

kimseye haset etmedim. Zira ben eer cennet ehlinden isem bakasnda haset ettiim hangi nimetin ne deeri olur. Yok, Allah korusun, eer ben cehennem ehlinden isem dünyann bütün nimetleri benim olsa bunun ne faydas var!..

Hasan-

hiç

Basri'ye sordular:

— Hiç Mü'min haset eder mi?. O

da

u cevab verdi:

— Yakub'un oullarn unuttun mu? Lâkin gönlünde huzursuzluk olur da

Ebû Derdâ der



darya

bir

izhar edilmezse ziyan etmez.

ki:

hatrna ölüm korkusu çok gönlüne ne adlk gelir, ne de haset!.. Bir kiinin

gelirse

onun

HASEDN HAKKAT !

Bir

kimse

bir

nimete erise sen onu kerih görür,

been-

yok olmasn istersin Bu ise gelen haberlerin delâleti ile haramdr. Ç^ükü o kiideki bu nimet bir ikram, bir lâhî batr. Hak Teâlâ onu ona mukadder klmez, onun

zevalini,

;

ÖLÜM ve KIYAMET mtr. Onu beenmemek

bir habasettir.

na müyesser ve nasip olmasa

gerektir.

Öyle

O

bir

nimet sa-

nimetin bakala-

rndan zevalini istemek habasetten baka bir nesne ile olamaz.fAma öyle bir nimetin sende de olmasn istersen ve o nimete mazhar olandan eksilmemesini dilersen, onu kötü görmezsen buna "Gpta" derler'Ona Münafese (Gizli haset) de denilir. Bu eer din yolunda olursa gayet makbuldür. Ve belki de vacip olur. Zira Hak Teâlâ öyle buyurur:

"Gpta edenler, artk iyi eylere gpta

etsinler." (Mut-

Sûresi: 26).

taffifin

Yine Hak Teâlâ öyle buyurdu:

"Mafirete erimek

için birbiriniz ile

yarn."

(Ha-

dîd Sûresi: 21).

Resûlullah Efendimiz de

eyden bakasna

"ki

öyle buyurdu:

haset yoktur.

Biri,

Hak Teâlâ'nn

kimseye ilim ve mal vermi olmas, o kiinin de ilmiyle ve malyla amel etmesi. kincisi de, Hak Teâlâ o kiiye ilim verir de mal vermez, o kii ise: bir

— Allah bana da mal vereydi, ben de onun

gibi

amel

ederdim! der.

Bu

ikisi

de sevapta

eittirler. Biri

maln günah

için

har-

casa, öteki de:

— Ben de öyle yapardm! dese bu günah ilemede ne

yi-

beraberlerdir.'*

Bu münâfeseye (rabet etmeye) de haset denir. Lâkin münâfesede bakalarnda olan nimeti kötü görmek yoktur. yerde nîmeti istememek yokturAncak bir zâlime, bir fâska nîmet verilmi ise onlarn zulmünü ve artHiç

bir

fkn

j

HÜCCETÜ'L-SLAM MAM-I GAZAL

272

tracak nimetleri istememek günah deildir. Yalnz o zalim, o fâsk, o nîmeti zulüme ve fska âlet etmi olmaldr. Evet, o zaman böyle bir nîmetin yok olmasn istemek günah saylmaz. Bu ise hakikatte zulmün, fkn, kötülüün ortadan

kalkmasn

istemektir.

Böyle kimselerde nimetin zevalini deil, aslnda zulmün ve fkn zevalini istemenin nian udur: O fâsk kii tevbe ederse sende o kiiyi kerîh görme ve o nimetin zevalini isteme kalmaz. Burada bir incelik vardr. Bir kimseye bir dünyevî nimet verilir. Bir baka kii de ona özenir:

— Onun dilek

gibi

bende de o nimet olsayd! diye kalbinde

doar.

O mas gider.

olmas ile aradaki farkn kalkkalmasndan çok, o kiinin houna

nimetin o kiiden yok

da nimetin bâki

Bakasnda gördüü

bir

nimetin kendisinde de bu-

lunmasn istemek insann yaradlnn icabdr ve günah ey,

bakasnn

elindeki nimetin

yok

HASEDN LACI r Haset gönlün büyük ve amel macunudur. 1

bir

hastaldr. Onun

ilâc

da

ilm

1

~*

r-

lmi lâc udur: Bil ki, haset dünya ve âhirette kiinin öz benliinin zarar, ziyândr.Ve haset ettii kiinin ise dünya-

da ve

âhirette

faydasdr. j

Dünyada olan zarar öyledir: Hased eden kii her zaman gamdadr, kaygdadrjAzap içinde, endiededir. Çünkü dümanlarndan bir kiiye bile olsun, nimet ermedii gün yoktur. Çünkü o, dümannn azap ve belâda olmas!

ÖLÜM ve KIYAMET

273

n

Ama dümann

dilerdi.

kuru içine düer. Öyle

mek

düman

zaten

azap ve bela çuda onu böyle gör-

Çünkü dünyada hasedin verdii gamdan büyoktur. Böylece bundan büyük ahmaklk ne olur

isterdi.

yük dert

kendi nefsi,

ki,

ki,

yerine kendisi

Hasmna

ise

Çünkü onun o

snr

vardr

dümanndan

ötürü krlr, rencide olur.

kendisinin hasedinden hiç ziyan gelmez.

dümanna verilen

nimetin takdir-i Hakta bir

ne ziyâde, ne noksan, ne önce, ne de sonra olur. Ona ezelî takdir derler. Kimi kimseler de mutlu talih, demilerdir. Her ne sfatla olursa olsun bütün insanlar

unda

fikir

ki,

birlii

etmilerdir

(deitirmenin) yolu yoktur

ki,

Hakkn

takdirini tayirin

Enbiyadan birisi, bu sebeple bir kadnn elinde zavall bir hale gelmi, çaresiz kalmt. O kadn saltanatla hüküm sürmekteydi. O Peygamber, Hak Teâlâ'ya çok ikâyetlerde bulundu. O zaman o Nebîye vahiy indi: .

u

— Ey Nebîm! O kadnn önünde kaç! Tâ

ki,

onun müd-

o müddet ezelde takdir olunmutur. Hiç deitirilemez.

deti dolsun. Ki

zaman

Yine enbiyadan birine lundu.

Alad,

inledi,

bir

belâ erimiti.

Çok duada

szlad. Ona da Yüce Allah'tan

bir

bu-

u va-

hiy geldi: "Yeri,

göü yarattm gün

dersin, senin içni

Eer nn

bir kii,

senin ksmetine bu dütü, ne

ksmet ayrmay yeniden mi yapaym?"

kendisinin hasedinden ötürü, bir

bakas-

olmasn isterse yine zarar kendisine döÇünkü o da bakalarnn hasedine urar. Hem

nîmetinin yok

ner, gelir.

de[kendisinin nimeti bâtl

olur.

özünde olan iman nimeti bâtl

Hatta

olur. 7

kâfirlerin

hasedi

ile

HÜCCETÜ'L-SLAM ÎMAM-I GAZAL Nitekim

274

Hak Teâlâ öyle buyurmutur:

"Kitap ehlinden kimileri seni doru yoldan saptrmak isterler. Oysa onlar ancak kedilerini saptrrlar. Ama bunu anlayamazlar." (Âl-i mrân Sûresi: 69)

Böylece haset, hasette bulunanlarn dünyada azabdr. Ama âhiretteki zarar daha ziyâdedir. Çünkü haset edenin kzgnl, Allahü Teâlâ'nn takdirine kar gelmek demektir/ nkâr ise Hak Teâlâ'nn nimet takdirine kar çkmak demektir ki, Yüce Allah onu hikmetinin kemâli ile var etmitir. Ve takdiri bozmaya kimseye yol vermemitir. Allah'n birliine kar bundan fazla nasl hiyânet olabilir? Bundan sonra bir müslümann efkatinden el çekilmi olur. Bu yol-

da eytanla ortak olunmu olunur. Bundan ziyâde daha ince uursuzluk ve kötülük olur. Ama bir kimsenin haset ettii kiiye dünyada ziyân olmadnn açklanmas udur ki, haset duyulan kimse haset edenin azaba dümesinden baka ne diler? Hem hasetten daha büyük ne azap olabilir?

Çünkü

sz

olur. Diler ki,

mazluma benzetmi olsun. Senin haset ettiin kimse eer senin öldüünü iitse yahut kskançlk hastalndan kurtulduunu duysa rahat-

d

eyin

hiç bir zalim yoktur

ki,

hasette bulunan kii haset ettii, kskanderdini çeksin dursun. Kendisi ise daima nimet

ve sevinç içinde kalsn.

Ama o haset ettiin

kimseye dinde faydal olduunun eseri udur ki, senin hasedinden ötürü o kii mazlum mevkiindedir. [Zaman olur ki, dilinle veya hareketlerinle ona bir satamada bulunursun. Bu sebepten de senin hasenatn, sevaplarn onun hasenat defterine yazar, onun günahlarn da senin boynuna asarlar. Oysa senin dilein onun nimetinin yok olmas iken yok olmaz, onun âhiret nimeti daha da artm olur. Sana kalan kazanç ise dünya azabdr. Âhiret azabna da temel atm olursun. Oysa sen kendini, özünün dostu ve eytann düman sa-

ÖLÜM ve KIYAMET

275

te

nrdn.

dem i

bu

düman, senin düma-

aksi oldu. Yani kendinin

eytann ise dostu olmu oldun. eytan ki, nnd, onu sevindirdin. Çünkü iblis, hased ettiin kimsede olan ilim, takvâ, makam ve mal nimetlerinin sende bulunmadn görünce, onlara rza gösterip âhiret sevabn bulacandan korkar ve seni hasede tevik ederek:

— Ondan bu Çünkü

âhiret

kimse

bir

mükâfatn kaldraym!

ilim ehlini, din ehlini

der.

severse, onlarn

makam olur.

ve hametine raz olursa yarn onlarla beraber Nitekim Allah'n Resulü öyle demitir:

eer

kimseyi dost tutarsa yarn o kii

ile

— nsan, ya öretici, ya örenic ya da onlarn dostu

ol-

kimse

"Bir

bir

harolur!"

birlikte

Denmitir

ki:

maldr.

Kskanç adam rum kalan

kiidir.

(hasût kii), bunlarn üçünden

Haset edenin benzeri,

de mah-

dümanna bir ta

dümann vurmak ister, ama ta o dümana demez. Geri döner, sa gözüne çarpar ve onu kör eder. Hasetçi buna kzar. kinci ta yine alr. Daha kuvvetatan kii gibidir

lice atar,

par.

O

ki,

ta yine geri döner. Bu sefer sol gözüne çarde kör eder! Yine bir ta daha atar. Ta yine

fakat

gözü

geri döner,

bu sefer hasetçinin

ban

yaralar. O,

talar

ama dümanna ta erimez. Düman selâmette Ta atan temâa ederek güleri Kskanç kiinin hâli

arttrr, kalr.

ite budur. Bunlar da kskanç olann tüm

kskançlk onu

âfetleridir.

Eer

açtrp gybet ettirmeye sevkederse, yalan sölerse Yüce Allah' inkâr ederse bunun günâh, can yakmas da ziyâde olur. el

kaldrmaya,

dilini

HÜCCETÜ'L-SLAM ÎMAM-I GAZAL Her kii hasedin öldürücü

Eer o

bir zehir

276

olduunu

kiinin akl varsa hasedi kendisinden

bilmelidir.

giderir.

r [

Ameli lâç udur: Mücahede ederek kskançlk ve haset

insann içinden kazmas, yok etmesi, pürmesidir. Hasedin sebepleri unlardr:

sebeplerini

silip

sü-

— büyüklük taslama, 2 — Kendini beenmilik, 3 — Dümanlk, 4 — Makam, mansp sevmektir. Kibir,

1

Bunlardan bakalar

hm konusunda önce

zikredilmi-

Bunlarn mücahede ile gönülden atlmas gerekir. Kökü mücahedeler ile kaznmaldr. [ Bunu kolaylatran yol da asla bir kimseye haset edilmemesi, kskançlk gösterilmemesidir.Eer hasedin yok olmasna imkân yoksa kskanç-

tir.

ln

dourduu

her

eye

aksi harekette bulunmal,

onu

susturmaldr. Meselâ haset ona:

— Söv, say, aypla! derse o kii haset edecei kimseye dua

etmelidir.

Büyüklük,

gönüllülük göster!

Eer:

çal! derse o

ile

kibirlilik

göster! derse sen alçak

Dümann nimetinin yok olmasna

arkadalk, yoldalk et. Gybette bulunmamal, aksine o kiiye dua edilmeli, alk tutulmal. Tâ ki, o kii bunlar iitir, gönlü ho olur, kskançl ve dümanl ortadan kalkar, kesilir. Nitekim HakTeâlâ öyle buyurmutur: "Sen kötülüü en güzel hareketle (iyilikle) kov ki, dümann olan kimse sana en yakn dost olkii

sun." (Fussilet Sûresi: 34)

Eer

O zaman eytan sana yaklar:

alçak gönüllülük/tevazu gösteri rsen ve o kiiye

edersen

âcizlik

ve alçaklk sfatiyle vasf lanrrsn!

der.

dua

ÖLÜM ve KIYAMET

277

Ama senin

gücün, dilein, kararn kendi elindedir,

sen Hak Teâlâ'nn buyruunu tutarsn, dilersen sözlerini...^ Bil ki,

hasedin hilafn ilemek daha

diler-

eytann ulu,

daha

daha iyidir. Fakat böyle ilâç acdr. Sabredilmesi güçtür. Ancak ilim kuvveti ile sabr gösterilir. Haset eden bilmeli ki, kendisinin dinde, dünyada kurtuluu ancak bundadr. O da o acla sabretmektir. Dinde, dünyada helâki kskançlktadr. Aclna sabr gerekmeyen baka hiç bir devâ yoktur. Acs olmayan devâ yoktur. Ac da olsa böyle bir ilâc kullmanmaktan umut kesilmemelidir. Çünkü hastalk gelince vücudu ifaya kavuturma umudiyle zahmete katlanmak gerekir. Yoksa hastalk o kiiyi öldürür. lâç zahmeti ölüm zahmetinden daha çok deildir. faydal,

HASET ve ONDAN MES'ULYET v"

Eer çok mücahede

edersen

galibiyet

öyle

olur:

Sen,

eden kimse ile seni dost edinen kimse arasnda gönlünde bîr fark bulursun. Her birinin mihneti vücudunda eit olmaz. Dümannn mihnetini tabiatinde daha kötü görürsün. Ama sen kendi tabiatn (yaratln) deitirmekten mes'ul deilsin, çünkü sende buna kudret yoktur. Ama iki nesneden sorumlusun:*! seni rahatsz, huzursuz

da

ve sözle bunu vurmamalsnV Biri de, bu haset sfatn kendi özünde görünce akl ve ilim gücünle onu kalbinde söküp atmaya çalmalsn. J \

Biri fiille

Onu

(hareketle)

kalbinden

ima murad etmelisin. kurtulursun.

atmay çok önemli görüp bunu daBunu yapabilirsen haset günahndan

silkip

HÜCCETÜ'L-SLAM MAM-I GAZAL Kimileri



bu sfat

için

278

öyle demitir:

Kalbinde olan hasedi söz ve hareketlerinle

vurmazsan ve onun kötü

bir

dar

olduu inancn da

sfat

kal-

binde bulundurursan bu kötü sfatn kalbinde bulunmasndan mes'ul olmazsn!..

Ama dorusu

budur ki, mes'ul olursun. Zira hased haramdr. Hased ise yalnz gönlün amelidir. Bedenin ii deildir. Bir müslümann ac ve zahmet çekmesini istemen, onun saadetine üzülen kimse, elbette bu kötü sfatndan mes'ul olur. Ancak bu sfatn kötü görür, onu beenmezse mes'uliyetten kurtulabilir. [Yine bu sfatn âfetlerini kendinde tamaktan kurtulamaz. Hasetten tam olarak kurtulan kimse, kendisine tevhidin galip

olduu

kimsedir.



Hasedin günahndan kurtulan kiinin ruhuna Tevhîd lah'n birliini

tecellisi)

üstün

gelir.

Onun

dostu,

(Al-

düman

kalmaz. Belki:

— Bütün

halklar

Hak Teâlâ'nn

kullardr! diye bakar.

bütün ilerin yalnz bir yerden hâsl olduunu hâlettir ki, her zaman vâki olmaz. Az vâki olur. bi gelir,

geçer.

Bu

halin

sebat olmaz.

Ve

Bu

bir

Yldrm

gi-

bilir.

DÜNYAYI SEVMEK BUTUN

GÜNAHLARIN BAIDIR [Dünya, bütün kötülüklerin badr. Dünyay sevmekse bütün günahlarn temelidir. Bundan daha kötü ne olabilir ki, dünya, Allah'n ve O'nun dostlarnn düman, Allah'n

dümanlarnn da

sevgilisidir;

Hak

Teâlâ'ya

dümanl,

O'nun kullarnn ona eriememeleri için Hak Teâlâ'ya giden yolu kapamasiyle olur, Hak Teâlâ'nn dostlarna dümanl da öyle olur: O düman kendini süsler, bezer. Allah dostlarnn karsnda cilve gösterir. Tâ ki, sabretmekte nice ac erbet içsinler ve onun acsn çeksinler diye...

r [Hak Teâlâ'nn dümanlarna sevgili olmas da öyledir: Onlar kandrarak kendisinin muhabbetine çeker. Çünkü onlarn kendisine olmasn ister. Sonra onlardan kaçp uzaklar, onlarn dümanlarnn eline dümesine yar-

âk

dm

eder.

j

u

yerden ere varan arsz kadn gibi kimine zahmetini, kimine hasretini çektirir. Dünya ehli böylece âhirette de Hak Teâlâ'nn ve azabn görürler.

Dünya,

hmn

Dünyann bu tuzandan üzere onun

âfetlerini bilenler

kurtulabilenler

ve

bir

ondan kaçanlardr. Resûlullah mutur:

bi

ancak gerçek

cad kadndan kaçar giEfendimiz öyle buyur-

Dünyadan uzak kalnz. Ondan kaçnz. Çünkü dünya, îlartjt'tan da, maruftan da daha büyücü, daha caddr.

HÜCCETÜ'L-SLAM MAM-I GAZAL Biz

dünyann

280

hakikatini, âfetlerini, hile

ve oyunlarn,

Üçüncü Ünvan'da, kitabn banda anlatmtk. Burada ise biz onun ayplanmas ve kötülükleri hakknda gelen haberleri söyleyeceiz. Onun hakknda inmi Kur'an âyetleri pek çoktur. Kur'an'dan ve baka peygamsahteciliini

dünyabelâ ve mihnetlerini halka bildirmek, halk o

berlerin kitaplarndan gelen haberlerden maksat,

nn

âfetlerini,

belâlardan

saknd rm aktr.

DÜNYANIN KÖTÜLÜKLER Gelen haberlerde Resûl aleyhisselâm koyunun yanndan geçmiti. Dedi ki:

bir

gün

ölmü

bir

"Görüyor musunuz ki, bu murdar koyun, ne kadar bayahor bir eydir. Öyle ki, kimse ona bakamyor. O Hûda hakk için ki, Muhammed'in can O'nun hükmündedir, Hak Teâlâ katnda dünya bu murdardan daha aadr. Eer Hak Teâlâ katnda dünya bir sivrisinek kanad deerinde olsayd, hiç bir kâfire bir içim su vermezdi."

,

Resûlullah Efendimiz yine

"Dünya

öyle buyurmutur:

lânetlenmitir, mePûndur.

ey lânetlidir. Ancak Hak Teâlâ için

Dünyada var olan her olan mePûn deildir."

Resûl aleyhisselâm yine buyurmutur

ki:

"Dünyay sevmek bütün günahlarn badr." Resûl aleyhisselâm yine öyle buyurdu: "Dünya, müminin zindân,

kâfirin ise cennetidir."

Resûlullah Efendimiz buyurdu Bir kii

dünyay severse

ki:

âhiretine ziyan verir. Bir

âhiretini

severse, dünyaya ziyan

baki ise

onu seçmek

yerindedir."

verir.

kimse

Öyleyse hangi

ey

====^^

28 1

ÖLÜM ve KIYAMET

Zeyd bni Erkam der

ki:

— Ebûbekir'le

ondan raz olsun)

(Allah

birlikteydik.

miktar bal erbeti getirdiler. Ebûbekir o erbeti

bir

ama

götürdü,

Öyle

ki,

hepimiz

Sonra çok çok alad. alatk. O, sonra sustu. Sonra yi-

birlikte ki,

hiç kimse:

alyorsun, yâ Ebâbekir?

Niçin

azna

içmedi, yere brakt.

ne alad. Öyle



Ona

demee cesaret ede-

medi.

Vakta

gözünün

ki,

yan

— Yâ Allah Resûlünün

sildi,

ona:

Ne

oldu? Ne-

Eliyle

üzerinden

Halifesi! dediler.

den aladn?

O

da öyle

— bir

dedi:

gün Resûlullah ile oturmutuk. eyi uzaklatrrd. Ama gözle hiç bir Bir

ey

görünmezdi.

Ben:

— Yâ

Resûlallah!' dedim, o

latrdn

koduun,

kendinden uzak-

nedir?

Resûlullah Efendimiz

bana

u cevab buyurdu:

"Dünya idi. Kendisini bana sundu, ben de onu kendimden uzaklatrdm. O geri geldi, bana:

— Sen benden kaçarsn, ama senden sonra gelen ler

benden kaçmasa

gerektir! dedi."

Ebu Bekir bundan sonra

— te korktum.

nun

için

ben, imdi,

O

kii-

vaktin bize

ilâve

etti:

dünyann bu demde olduundan erimi olduunu düündüm. Bu-

o erbeti içmedim ve üzüntümden

aladm.

HÜCCETÜ'L-ÎSLAM ÎMAM-I GAZAL

282

Resûl aleyhisselâm öyle buyurmutur:

"Hak Teâlâ yeryüzünde kendine dünyadan daha düman hiç bir varlk yaratmad. Ona bir kez bile nazar klp

bakmad." Yine Resûl aleyhisselâm öyle buyurdu:

"Dünya

ln

Malszlarn maldr. Dünya ma-

evsizlerin evidir.

Onun

toplayanlar aklszlardr.

onun hakknda

olanlar,

set edenler yakini

anlay

bilgi

için

birbirine

Ona haOnun dostu,

sahibi olmayanlardr.

mârifeti olmayanlardr.

(Salam ve gerçek

düman

bilgisi)

Resûlullah Efendimiz yine

olmayanlardr."

öyle

bildirmitir:

kimse sabahleyin kalkt zaman himmeti dünyaya olursa cehennem onundur. Allah onun kalbine dört huyu "Bir

musallat eder: 1



Bitip

tükenmeyen kayg ve gussa,

2 —-Asla vazgeçemeyecei 3

— Zenginlie eriemeyen

4

— Sonsuz, tükenmez

Ebû Hüreyre

(Allah

bir

urama ve didinme, bir fakirlik

ve yoksulluk,

umut ve emel."

ondan raz

olsun)

öyle anlatyor:

"Resûlullah Efendimiz bana:

— Yâ Ebâ Hüreyre! Dünyay sana biraz göstermemi ler

di-

misin? diye sordu.

Ben de:

— Dilerim yâ Resûlâllah! dedim. Elime

yapt,

sürpüntülüe beni iletti. Oras insan kafalar, koyun balar, eski püskü yrtk paçavralar, insan pislikleri ile

bir

doluydu.

öyle

buyurdu:

ÖLÜM ve KIYAMET

283

— Yâ Ebâ Hüreyre! Bu insan balar

bir

zamanlar tpk

banz gibi

hrs ve tamahla dolu idi. Bugün bir kuru kemik kalm, yaknda da toprak olur. Bu pislikler, türlü tür-

sizin

Çok çallp uralarak ele geçmiti. imdi öyle atlp braklmlar. Herkes onlardan kaçp duruyor. Bu eski püskü, bu yrtk prtk paçavralar, onlarn elbiseleriydi. imdiki halde onlar yeller datyor. Bu kemikler ise lü

nimetlerdi.

onlarn binek hayvanlaryd ki, onlarn srtlarna biner, dünyay dolarlard. te dünyann ksaca hali budur. Bir kii

dünya için alarsa ondan uzaklarz. Dünya uzaklalacak yerdir.

Bu

sözler üzerine orada

hazr bulunanlarn hepsi

ala-

tlar.

Resûlullah Efendimiz o

zaman öyle buyurdu:

dünyay yaratt zaman onu yerle gök arasna ast. Hak Teâlâ ona bir daha nazar atmad. O da kyamette öyle diyecektir: "Allahü Teâlâ

— Ya Rab, beni kullarnn en aalna O zaman



ver!

Hak Teâlâ öyle buyuracak:

yüzüne baklmam, sus. Dilini tut. Seni hiç bir zaman dünyada bir kimseye vermei lâyk görmedim, hiç imdi vermeyi lâyk görür müyüm?.."

Ey

yalanm,

Resûlullah aleyhisselâm

"Kyamet gününde

hame

Da

gibi

bir

öyle buyurmutur:

insan

tâifesi gelir ki, amelleri Ti-

olmutur. Hepsini cehenneme

salarlar.

Ashab- kiram sordu:

— Yâ Resûlâllah! Onlar Namaz

ehli kiiler

midir?

.

HÜCCETÜ'L-SLAM ÎMAM-I GAZAL ===== 284

O

da öyle buyurdu:

— Evet! Namaz bir

klarlar, oruç tutarlar.

Fakat dünyadan

ey bulunca onu edinmee urarlar." Bir

gün Resûlullah Efendimiz

darya

çkt. Ashab-

ki-

rama:

— Sizden kör olmak isteyen hanginizdir?

Biliniz ki,

her

kim dünyaya meyleylese ve dünyaya uzun emeller balasa Hak Teâlâ onun gönlünü o istek kadar kör eder. Her kim

dünyadan yüz çevirse ve ksa emelleri olsa zel ameller verir ve öretilmeden ilim sahibi olmadan ona yol gösterilir.

Allah olur.

ona güKlavuzu

gün Resûl Hazretleri, hâne-i saadetten dar çkmt. Ebû ubeyde bin Cerrah (Allah ona rahmet eylesin) Bahreyn'den bir miktar mal yollamt. Ensar (MedineliJer), o maln geldiini iitmilerdi. Mescitte toplandlar. Sabah namazn kldlar. Hazret-i Peygamber namaz bitirince onun önünde toplandlar. Bir

Resûlullah Efendimiz gülümseyerek:

— Yoksa mal geldiini mi

iittiniz? diye

buyurdu.

Onlar:

— Evet, yâ Resûlâllah!

dediler.

Oda: "Size müjdeler olsun

maktadr. Ben

dünyann

sizin fakir

sizin üzerinize

sevinecei iler ololmanzdan korkmam. Korkum,

ki,

kalbinizin

akp

gelmesidir. Nitekim sizden

önce gelenlerin üzerine dünya böyle akmtr. Böylece hasede düersiniz, nitekim onlar da dümülerdir. Ondan sonra helak olursunuz. Nitekim onlar da helak olmulardr!" diye buyurdu.

ÖLÜM ve KIYAMET

285 Resûl (S.A.V.) yine buyurdu:

"Gönlünüzü

Sonra

ki,

sözlerini

dünya iiyle uratrmayn."

öyle tamamlad:

"Çünkü dünyann anlmas yasaklanmtr. Nerde kald dünya sevilip istensin."

Enes bir

hiç

(Allah

ondan raz olsun) öyle

devesi vard,

der: Resûlullah'n

Gadba adndayd. Bütün develerden da-

ha güzeldi ve hiç bir deve onu geçemezdi. Bir gün bir Arap bir deve getirdi. O Arabn devesiyle Gadbay yartrdlar. Arabn devesi onu geçti. Müslümanlar, Resûlün devesinin geçildiine üzüldüler. Resûl aleyhisselâm öyle buyurdu: Allahü Teâlâ'nn katnda muhakkaktr ki, hiç bir eye eref, üstünlük verilmez. llâ onu hor klar. Yine öyle buyurdu:

Dünya imden sonra size yüz tutar. Sizin dininizi, atein odunu yedii gibi yer! sâ aleyhisselâm öyle demitir: Dünyay mabut edinmeyin. Tâ ki, dünya sizi kul edinmesin. Mal öyle bir kiinin yanna koyun ki, kaybolup ziyan olmasn. Zira dünya mal âfetten emniyette, güven içinde olmaz. O mal Hak Teâlâ katna koyarsanz, emniyette olursunuz. sâ aleyhisselâm havarilerine öyle demitir: Dünya ve âhiret birbirinin zdddr. Eer birinin gönlüniretsen öbürünün gönlü krlr.

Ey

Ben dünyay



aleyhisselâm yine dedi

ki:

önünüzde yere çaldm. Onu mübarek saymayn ki, murdarlklarndan biri udur: Hak Teâlâ'nn günah sayd iler dünyadan baka yerde ilenmez. Onun alçaklndan, pisliinden biri de udur ki, dünyadan ayrlmaynca hiç kimse âhirete gidemez. sâ aleyhisselâm yine dedi ki: Dünyaya önem vermekten gehavariler!

sizin

Dünyay onarmakla uramayn. Bilin ki, bütün suçlarn ba dünyay sevmektir, istek çokluudur. Ve onlarn

çin.

HÜCCETÜ'L-ÎSLAM MAM I GAZAL

286

semeresi uzun kayg ve günahlardr. sâ aleyhisselâm yine demitir ki: Su ile ate bir arada durmad gibi dünya ve âhiret dostluu da bir gönülde toplanmaz. sâ aleyhisselâm'a sordular: Niçin kendine mahsus bir giyecein yok? O da onlara cevab verdi: Bakalarnn eskisi bize

u

gün sâ aleyhisselâm yolda yamura tutulmutu. sâ snacak bir yer arad. leride bir çadr gördü.

yeter. Bir

Hazret-i

Oraya

gitti,

maara yordu.

sa ona di.

çadrn

içinde bir

gördü. Oraya vard.

Cenâb- Hakk'a bir

snacak

O zaman

el

kadn

gördü, oradan kaçt. Bir

Maarada

bir

açt: Ya Rabbi! Her kimi yarattn-

yer verdin.

Ama bana

yüce Yaradan'dan kendisine

öyle buyurdu: Senin

aslan bulunu-

snacak

vermedin! debir

vahiy geldi,

benim rahmetimin karargâhdr. O karargâh da cennetimdir. Orada sana dört yüz hûriyi etsem gerektir. Her birini kendi lûtfum eliyle yerin

e

yaratmmdr. günlerin her

Senin

biri

de

düünün

bir

dörtbin yl sürse gerektir.

dünya ömrü kadardr.

O zaman

O bir

Münadiye: "Seslen! Her ne yerde bi r zâhit varsa, sâ'nn düününe gelsin!" derim. Bir gün Hazret-i sâ bir ehrin içinden geçiyordu. ehir halknn hepsini gördü ki, yolun ortasnda ölmü yatyorlard. Havarilerine: Yâ kavm! Bunlar, batan baa Hak Teâlâ'nn hmndan ölmülerdir! Eer bu helâk olmasaydlar, yer altnda helâk

hmdan

olurlard! dedi. Yanndakiler: Dileriz

ki,

bunlar ne

için

helâk

olmulardr, bilelim! dediler. sâ aleyhisselâm da bir yüksek yere çkt: Ey ehir halk! diye çard. Bir kii: Lebbeyk, yâ Ruhallah! diye cevap verdi.



aleyhisselâm da:

banza gelenler nedir? diye sordu. O kii de: Dün akam sa kiilerdik. Sabahleyin Allann kzgnlna uradk! dedi. Ya neden bu kzgnla uradnz? Sebebi, dünSizin

yay kendimize dost tutmamzdr. Günah ileyenlere duk. Onlara boyun edik. Ya dünyay hangi yolda dost

uytut-

ÖLÜM ve KIYAMET

287

tunuz? Dünyay tpk küçük bir çocuun anasn sevmesi, onu en yakn bilmesi gibi dost edinmitik. Dünya ne zaman gelse sevinir, ne zaman gitse üzülürdük. Ya niçin senden

bakalar cevap ateten bir gem

vermiyorlar?.

Onlarn her

birinin

aznda

Ben o kavmden deildim. Aralarnda bulunuyordum. imdiki halde cehennemin kenarndaym. Bilmem ki, kurtulabilecek miyim?. Yahut kurtulamayacak mym?. O zaman sâ aleyhisselâm havarilerine dedi ki: Arpa ekmei, bir parça tuz, yrtt prtk elbise ile bir çöplükte yatmak din ve dünya selâmeti için daha iyidir. sâ aleyhisselâm yine öyle buyurdu: Dünyadan az eyi dinin selâmeti için kabul edin. Oysa baka kavimler, az dinle dünya selâmetini kabul ettiler. sâ aleyhisselâm yine öyle dedi: Ey dünyay isteyen kiiler! Dünyadan el çekiniz ki, dünyaya hayr ileyesiniz. O zaman hem de fazlas ile sevaba erersiniz. Haberde gelmitir ki, Âdem Peygamber cennette budaydan yeyince büyük abdesti geldi. Tenha bir yer arad. Hak Teâlâ bir melek yollad. Melek: Yâ Âdem! dedi. Dilediin nedir? Hazret-i Âdem: Kammda olan eyleri boaltmak isterim. Bir yer aryorum! Cennet taamlarnn hiç var.

Ama

yalnz bu budayda var! dedi. Hak Teâlâ melee: Söyle Âdem'e! diye buyurdu. Yere mi kor, kürsüye mi? Yoksa ara veya cennet rmaklarna

birinde

bu

hal yoktu.

m

koyar? Yürüsün, dünyaya varsn. Bunun lerin yeri

Bir

aalk ey-

dünyadr.

Ali (Allah



gibi

ondan raz olsun) der

kimsenin

lemektir ve

ki:

u alt eyi yerine getirmesi Cennet'i

Cehennem'den kaçmaktr. Ve bunlar

getiren, hiç bir nesneyi geriye

brakmam

— Her kii Allahü Teâlâ'y ona ve ona uymamal. 2 — eytan bilmeli,

1

bilmeli

di-

yerine

olur: itaat etmeli.

HÜCCETÜ'L-SLAM MAM-I GAZAL

— Hakk ve Hak nesne hangisidir

3

— Bâtl ey

4

hangisidir,

onu da

288

bilmeli,

bilip

ona

ondan

el

el

uzat-

çekme-

li. I

— Dünyay 6 — de 5

bilmeli,

Ahireti

bilip

ondan

onu

el

çekmeli.

dilemeli

ve elde

etmee çal-

Ebû Hâzm'a dedi ki: Ben neyleyim ki, dünyay severim. Bu sevginin, benim gönlümden gitmesi için ne yapaym?. Ebû Hazm da: Her neyi eline geçirirsen helâlden geçir. Her neyi harcarsan helâl yere harca! O zaman onu sevmek sana ziyan vermez. Ebû Hâzm bu sözü undan ötürü söylemitir ki, böyle yapnca dünyadan souyacan, dünyann gönlüne ho gelmeyeceini bilmesindendir. Ebû Hâzm yine öyle demitir: Dünyadan çekinin, saknn! ittim ki, bir kimse dünyay erefli tutarsa kyâmet günü onu götürürler, üstünde birisi öyle nidâ eder. Bu kii, Hak Teâlâ'nn hâkir gördüü eyi mubah tutan kiBir kii

ba

idir!

Yahya

bin

Muâz da der

ki:

— Dünya eytann dükkândr. Onun dükkânndan geçme ve hiçbir ey alma. üphesiz o, dükkânndan veri yapman için senin kapn andrr: Fudayl bin

yad

dedi

hiç

al

-

ki:



Dünya altndan olsa fânidir, bir gün yok olur. Âhiret toprak parçasndan bile olsa bakidir. Bâki kalan toprak parçasn fâni olan altna tercih etmek vaciptir. Sen ise fâ-

toprak parças olan dünyay, bâki altn olan âhiretin üzerine nasl seçersin?. ni

289

-

ÖLÜM ve KIYAMET

bn-i Mes'ud (Allah ondan raz olsun)

— Dünyada herkes ey

her olan

âriyettir.

da üphesiz

öyle demitir:

bir konuktur. Elinde

Konuk olan

elbet

bulundurduu

göçüp gidecek,

ariyet

geri alnacaktr.

Lokman, oluna dedi

ki:

— Ey oulcuum, dünyay âhirete I

1

de faydalan. Fakat âhireti den de zararl çkarsn.

*

Tâ ki, ikisinden dünyaya satma. O zaman ikisinsat.

-

Ebû Ümâme-i

Bâhili (Allah

ondan raz olsun) der

ki:

Re-

peygamberlike gönderildii zaman eytann askeri, kendisine: nsanlara böyle bir Peygamber gönderildi, biz ne yapalm? dediler. eytan da: O insanlar dünyay severler mi? diye sordu. Onlar Severler! dediler. O halde korkmayn. Eer puta tapmazlarsa ben onlarn dünya sevgisi ile öyle bir hale getiririm ki: Aldklar eyi hak ile almazsûlullah

de hakla vermezler, sakladklarn da hakla saklamazlar. Bütün kötülük ve fenalklarn, ite bu lar,

verdiklerini

ba

üçüdür.

Fudayl der

ki:

— Eer bütün dünyay bana

helal

ve hesapsz olarak

murdar bir eyi almaktan nasl âr duyarsanz, ben de onu almaktan âr ederdim.

verselerdi, siz

Ebû Ubeyde

Cerrah (Allah ondan raz olsun) am'n Beyi idi. Hazret-i Ömer (Allah ondan raz olsun) am'a geldi. Bey olan Ebû Ubeyde'nin Beylik konanda hiç bir ey görmedi. Bir klç, bir kalkan ve bir eerden baka bir ey yoktu. Hazret-i Ömer: Niçin burada ev eyas yok? diye sordu. Ebû Ubeyde: O yere ki, varacaz, oras için bize bu kadar yetiir! diye cevap verdi ve bu sözüyle kabri kasdetti.

bin

HÜCCETÜ'L-SLAM MAM-I GAZAL Hasan-

Basri (Allah

dülaziz'e bir

ona rahmet

mektup yazd ve dedi

290

eylesin)

Ömer

bin

Ab-

ki:

"O günü gelmi bil ki, halk içinde en sonra ölmesi mukadder klnan kimse ölür."

Ve bundan

Ömer

fazla bir

bin Abdülaziz

söz yazmad.

de ona

u cevab

"O günü gelmi tut ki, dünya Âhiret daima bâki ola." Hadis-i erifte

alr

güler.

bilir

yaratlmam

gibi ola.

öyle buyurulmutur:

— alr o kimseye de

hiç

bildirdi:

Cehennemin hak olduunu bilir o kimseye ki, dünyann sebat olmadn

de ona gönül

ki,

verir?.

alr yine o kimseye

ki,

kabrin

hak olduunu bilir de gönlünden onu çkarabilir?. Yine alr o kimseye ki, kaderi hak bilir de rzk için üzüntü çeker. Davud-i Tâi (Allah ondan raz olsun) dedi

ki:

— nsan

oullar tevbeyi ve ibadeti terkeyler. Bundan korkmazlar ki, ölüm anszn gelir. Taât ihmal ederler. Sanki

ibadetin menfaati

Ebû

— 'âdlk yesin.

Hâzm

bakalar

(Allah

içindir.

ona rahmet

eylesin) dedi

ki:

âd

olacak hiç bir ey yoktur ki, onunla bulasn. Yine hiç bir ey yoktur ki, sonunda üzülme-

Dünyada ve

safi

Hasan-

âdlk dünyada yaratlm

Basri (Allah

ona rahmet

deildir.

eylesin)

öyle demi-

tir:

— Dünyadan ayrlp giden ti

Mevtte (can

kalam kincisi:

azn

hiç bir kii yoktur

çekime srasnda) üç

olmasn.

Umduu

Biri: Biriktirdii

haslet

ki,

Sekerâ-

boazn

mal doyasya

ya-

yiyemedi.

eylere kavuamad. Üçüncüsü: Ahiret lâzm geldii gibi hazrlayamad.

ÖLÜM ve KIYAMET

291

Muhammed

bin

Münkedir (Allah ona rahmet eylesin)

öyle demitir:

— ayet,

ömrü boyunca gündüzleri oruç tutsa, geceleri de namaz klm olsa, hac farzn yerine getirse ve cihada gitse, haramdan el çekse, ama dünyay önde tutsa kyâmet gününde onun için "te bu kii, Yüce Allah'n hâkir gördüü dünyay yüce tutmutur!" derler. Acaba o kiinin hali ne olur? Ve acaba içimizden öyle olmayan kim vardr? Oysa bizim, günahmz çok, edâ ettiimiz farzlar da kusurlu, taksi ratldr. bir kii,

Denilmitir

Ondan daha

nn

ki:

"Dünya

eski,

virân olan ise

harap

olmu

bir

saraydr.

onu elde etmeye çalan

gönlüdür. Cennet ise haraplktan uzak,

mâmur

raydr. Cenneti dileyen bir gönül ise ötekinden

insa-

bir

daha

sa-

yeni

ve daha zenginlik doludur.

Yahya

bin

Muaz

(Allah

ona rahmet

eylesin)

öyle de-

mitir:

— Akl olan kii üç eyden önce — Dünya kendisinden çekmeden önce o dünyadan iini

el

1

el

bitirir:

çeker.

— Mezara gitmeden önce kendisinin mezarn onarr. 3 — Cenab- Hakk'm katna varmadan önce de O'ndan

2

rza dileinde bulunur. Sonra, yine

öyle

dedi:

— Dünya öyle uursuzdur dilemekten gönlü uzak Hazret-i

yurmutur:

Ali

(Allah

ki,

onu dilemek, Hak

Teâlâ'y»

tutar.

onun yüzünü kerîm klsn) öyle bu-

HÜCCETÜ'L-ÎSLAM ÎMAM-I GAZAL

— Dünya eyden — Yemek, 2 — çmek, 3 — Giymek, alt

292

ibarettir:

1

4

— Koklamak,

— Binek bulmak, 6 — Evlenmek. 5

Yemeklerin en tatls baldr. Bal ise dur. çilenlerin

en

iyisi

arnn

aznn suyu-

Su içmede bütün yaratklar ipektir. O da bir böcein ann

sudur.

En deerli giysi suyudur. Kokularn en güzeli misk kokusudur. O da bir ahunun karn suyudur. Binilecek yer at srtdr. Mücahidler at srtnda can verirler. En büyük ehvet kadnla birlememüsavidir.

dedir.

Kadn

ondan en erkek ve

Ömer

kendisini en güzel eylerle süsler. Erkek ise

çkt

çirkin yerini (sidiin

kadn

iki

bin Abdül

idrar -

arac

yeri) ister.

Neticede

birletirir.

aziz (Allah

ona rahmet

eylesin)

öyle

der:

— Ey

i için yarattlar. Eer ona inanolursunuz. Eer inanp da o imân geri b-

insanlar! Sizi bir

mazsanz

kâfir

rakrsanz, aptaln biri olursunuz. Sizi ebedî olmak için yarattlar. Sizin bu yerden sonra göçeceiniz yer ebediyettir. nancnz ve ileriniz o ebediyet yurduna göre olmaldr.

KÖTÜ OLAN DÜNYANIN HAKKAT r \

-

•-

Resûlullah Efendimiz buyurdu

ki:

— Dünya ve dünyadaki her ey

için

olanlar

mel'unluun

dndadr.

lânetlidir.

Ancak

Allah

ÖLÜM ve KIYAMET

293

0 lar ki

halde, Allah için olanlarn neler Allah içindir memzûm deildir.

olduunu bilelim. OnOndan bakas mez-

mumdur.;Ve dünyay sevmek bütün günahlarn j

Dünyada olan her

[

Birinci

r

olmas

kabil

niyetle

ar

le

Ksm:

ey üç ksmdr:

Zâhiri

olmayan

ve

badr.

J

bâtn dünyadan

nesnelerdir. Bunlar

olup Allah

için

günahlardr

ki,

ve kastla Allah için olmazlar. Mubah olan nesnelerderecede nimetlenmek de bu cümledendir] Zira bu

Mubahlarda arlk gafletin, serkeliin tohumudur. Bütün günahlarn mayasdr.

da dünya I

l

ya

i

kinci

içindir.

Ksm: Özellikle Allahü Teâlâ için

olmas da mümkün olan

için

— 2— 3 — ehvetlere

eylerdir.

olup niyetle dün-

Bu da

üçtür:

Fikir,

1

Zikir,

(isteklere) muhalif

hareket etmek, ona

uymamakt r/J Bu üç luu için

ey eer âhiret sebebiyle ve olursa

dünyadan

Hak Teâlâ'ya mahsus

olur.

dost-

Her ne kadar

olsalar bile.

maksatjlim elde etmek delidir.

Fikirden

sp

Hak Teâlâ'nn

dilemektir.

Onunla makam, man-

gözüne âbid (ibâdet edimegul görünmek deildir, Allah'a ya-

Zikirden de maksat, insanlarn ci),

zâhid, takvâ

knlk

ile

istemektir.

Dünyay terketmek ve nefse muhalefet etmek de dir.

böyle-

Eer

itibar

bunlardan maksat insanlar nazarnda makam ve kazanmak olursa bunlar da dünyadan ve mezmum

olurlar.

Görünüte

Allah için olmalar hiç bir

ie yaramaz.

.

HÜCCETÜ'L-SLAM ÎMAM-I GAZAL ===== 294 r

B<

Ksm: Görünüte

Üçüncü olup, lâkin

kast ve

yalnzca nefsin hazz

niyetle Allah için olan eylerdir

ki,

için

dün-

yadan saylmazlar. Yemek yeme gibi ki, ondan maksat ibadet için güçlenme ola. Nikâh gibi ki, ondan da maksat evlât edinmek ve Allahü Teâlâ'nn buyruunu yerine getirmektir. Yeteri kadar mal kazanmak ki, ondan da murat ibadete kolaylk bulmak ve halka muhtaç olmamak ola// Resûl aleyhisselâm buyurdu



Bir

ki:

kimse dünyay övünme ve gururlanma

için diler-

Eer dünyay halka muhtaç olkyâmet günü maher yerine gelince

se ona Allahü Teâlâ kzar.

mamak yüzü

için dilerse,

ayn on dördü

pDünya

udur

gibi parlar.

onda srf nefsin hazz olur, âhirete gerekli olmaz. Bir nesne ki, âhiretin ona ihtiyac vardr, o âhiretin maldr. Dünya ksmndan olamaz? Nitekim Hac yolunda devenin yemi de Hac yolunun azndandr. Nitekim Kur'anda öyle buyurmutur: t

"Bir

ki,

kimse nefsinin hevâsn terk eylemise, o kii-

nin süresiz

kalaca

yer Cennettir." (Nâziât Sûresi: 40

-

41)

Hak Teâlâ

bir

yerde de dünyay

be vasf içinde zikret*

mitir:

dünya hayat oyun, elence, süslenme, aranzda övünme, mal ve evlâd artmasn istemek"Bilirsiniz ki,

tir."

(Hadîd Sûresi: 20)

Yani,

dünya

be eyden

ibarettir:

— Oyun, 2 — Elence, 3 — ehvetlerle bezenmek, 1

ÖLÜM ve KIYAMET

295

— fahreylemek, övünmek, 5 — Evlâd ve mal çok

4

Birbirine

dilemektir.

Hak Teâlâ bu be nesneyi baka tirmi ve öyle buyurmutur:

"Hak Teâlâ halkn gönlünde ki

bir

âyette bir araya ge-

u nesneleri bezemitir

bunlar: Kadnlar, oullar, biriktirilmi altn ve

gümü

koyun, deve gibi) hayvanlar ve ekincilie dükünlüktür. Dünya nimetleri bunlardr, en güzel mekân Allah'n katndadr." (Âl mrân Sûresi: 14)

(sr,

at,

i

bu cümleden olan her ey bunlarn içindedir, eer âhirette ie yarasn diye feragat üzere de girerse bunlar da yine âhirettendir. Ama srf zevk için ve yeteri ka-

Sen

bil ki,

darndan çok alnrsa f

Mal da üç derecedir:

f1

— Zaruret miktardr

ve meskendedir

2

|

J ki,

yiyecekte, içecekte, giyimde

-

— Zaruret miktarndan artk olursa bu

ziynettir,

süs-

1

tür.

3

\

âhiret için olmaz.

— htiyaç miktarndan ziyade olursa bu da Tecemmül

(ar

süslenme) demektir. Süslenmenin ucu

buca

yok-

yapan kii kurtulur. Bir kimse süslenmekte ihtiyaç derecesini aarsa, tecemmül halini alrsa bir azaba düer ki, hiç bir zaman sonu yoktur. Bir kimse onu ihtiyaç mertebesine yükseltirse o tehlikeden kurtulamaz.

tur.;

Zarureti kadar süs

yönü vardr. Birisi zaruret mertebesine yakndr. Öteki ise zevk ve süslenme derecesine yakndrJ Bu ikisinin arasnda bir derece daha vardr ki, o ictihad ve |

htiyacn da

iki

j

HÜCCETTL-SLAM MAM I GAZAL sezile

bilinebilir.

ictihad

ve sezile

Kesin olarak bilinmez. bilinebilir.

296

Zaman

olur

Kesin olarak bilinmez.

ki,

o

Zaman

olmayan eyler ihtiyaç vardr diye hesap edilir. Ama âhirette böyle bir hesap tehlikeli olur. Bundan ötürü ulu din kiileri, akl ehli olanlar, zaruret kadar olur

fazla ihtiyaç

ki,

yetinmilerdir.

[Boy

yol tutan kiilerin

önder ve klavuzu Üveys-i Ka-

ona rahmet eylesin). Kendisi dünyada ihtiyaç ve zaruret miktarn o kadar azaltmtr ki, onu gören divâne sanrd. Hatta bir yl, iki yl onun yüzünü gören olmazd. Sabah namaz vaktinde gider, yats namaz vaktinde geri gelirdi. Yiyecei de hurma çekirdeinden ibaretti. Onlar da yolda toplar, devirirdi. Eer yemek öünü olacak kadar hurma bulacak olursa, çekirdeini sadaka verirdi. Eer lüzumu kadar bulamazsa, hurma çekirdeini verir birkaç tane hurma alrd. Onunla orucunu açard. râni'dirjlAllah

Üveys-i Karânî'nin elbisesi öyle" yrtk prtkt

süprüntülüklerden toplar, ykar,

giyinirdi.

onun üzerine talar atarlard. Ona Üveys-i Karânî





onlar

Küçük çocuklar divâne derlerdi.

ise:

Ufak ufak

çocuklar!

deli,

ki

ki,

tacazlar

atn!

Ayam

yaralanmasn,

abdestim bozulmasn! derdi.

Muhammed (S.A. V.) Onu hiç bir zaman görmeAma Ona çok duada bulunurdu. Hazret-i Ömer'e

Hazret-i

miti.

onun hakknda vasiyette bulunmutu. Ömer, halk

len

— Ey

toplanm halk!

Kim

Irakl olanlar



Kûfeli

Arafat'a geq-

gördü. Minberden: içinizde Irakl ise

ayaa

ayaa

kalktlar. Onlara:

olmayanlar otursun! dedi.

kalksn! dedi.

======^^

297

Bundan sonra

ÖLÜM ve KIYAMET

da:



— Karan'dan olmayanlar da otursun! buyurdu. Hepsi oturdu, yalnz

bir

kii

oturmamt.

Hazret-i

Ömer

o kiiye:

— Sen Karan'dan msn? diye sordu. O

kii:

— Karan'danm! diye cevap Hazret-i

Ömer

o kiiye:

— Sen Üveys-i O

Karânî'yi

gördün

mü?

diye sordu.

kii:

— i

verdi.

ilirim! dedi.

Ama o

kii senin dediin mertebede

ki-

Ondan ahmak, ondan divâne ve ondan yoksul r kimse yoktur! Ondan he kes, cimri kimse de bulunmaz! delidir!

Hazret-i

Ömer bu sözü

— Onu unun

iitince

alayarak dedi

ki:

Resûl aleyhisselâm'dan iittim ki, Rabia ve Mudar halk saysnca kimse, onun efaatiyle cennete girecektir. için istiyorum:

Rabia ve Mudar

says

bilinmezdi.

O

kabileleri

iki

büyük

kabile

idi ki,

onlarn

kadar çoktular.

Herm bni Hayyân öyle

demitir:

— Ben bu haberi iitince Kûfe'ye vardm.

Üveysi sordum. Onu ancak Frat kysnda buldum. Abdest almaktayd. Giyeceini ykyordu. Selâm verdim. Selâmm ald. Yüzüme bakt. Eline yapmay düündüm. Elini vermedi. Ben:

— Allah uzun ömürler sin!

versin,

merhamet ve mafiret

dedim. Nedir hâlin? diye sordum.

et-

HÜCCETÜ'L-SLAM MAM-I GAZAL Beni

bir

alamak

lamt. O da bana

sard.

298

Onu çok sevmitim, çok

zayf-

bakt.:

— Allah sana da ömür versin, Ya Herm bin Hayyân! Hanedir? Ey karde, seni buraya kim gönderdi? dedi.

lin

Ben de:

— Benim adm, babamn adn nasl

bildin? Beni

hem

görmemitin. Sen nasl beni anladn? dedim. Üveys-i Karânî:

— O Yüce kii dir!

O

Seni bana

ki,

hiç bir

haber

ey O'nun

verdi.

Müminlerin ruhlar birbirlerine

bilgisi

dnda deil-

Benim ruhum da seni bildi. âinâdr. O bunu, bu onu ta-

nr, dedi.

Ben:

— Yâ Üveys! Bana Resûl aleyhisselâm'dan vâyet kl.

O



ki,

da öyle

haber bana senden yadigâr kalsn, dedim. bir

ri-

dedi:

— Benim tenim

ve canm Resûl urunda fedâ olsun. Ben, Resûlullah' görmedim. Ama O'nun haberini iitmitim. Rivayette bulunmak yolunu kendi üzerime açmay dilemem. Hadisci, zikirci ve fetvac olmak istemem. Benim kendime göre bir iim vardr ki, baka bir ile uramam!

Ben de: O halde bana bir âyet oku! Tâ ki, senden iiteyim. Bana bir davet ve vasiyet eyle ki, onunla amel edeyim. Ben seni Allah için pek severim, dedim. Üveys-i Karânî,

Frat

kysnda hemen

elime

yapt:

"Eûzü

billâhi

mi-

neeytanirracim" dedi. Bunu okuyup alad. Ondan sonra: Benim Rabbim böyle buyuruyor ve bütün sözlerin en dorusu O'nun sözleridir. te Rabbim buyuruyor ki: "Biz gökleri, yeri ve ikisinin arasnda bulunanlar oyuncak

ÖLÜM ve KIYAMET

299

olsun diye yaratmadk. Biz onlar Hak için yarattk. Lâkin insanlarn çou bunu bilmez." (Duhân Sûresi: 38 iki âyeti okumaya devam etti. 39) Sonra da "Hiç üphe yok ki, kyâmet günü onlarn topunun bir arada bulunaca gündür. O gün dostun dosta hiç bir yarar olmaz. Kendilerine yardm edilmez. Ancak Allah'n acdkiiler bunun dndadr. Allah'n her eyi yapmaa gücü yeter, o esirgeyicidir." (Duhân Sûresi: 40 - 42)

u

Bu üç

âyeti

de okuduktan sonra Üveys-i Karânî öyle

feryad savurdu

ki,

akl

bandan

gitti,

bir

sandm.

Bana dedi ki: Ey Hayyân'n oul! Baban Hayyân öldü. Sen de elbet öleceksin, ya cennete yahut cehenneme gidersin. Anan ve baban ki, Âdem ve Havvâ idiler, onlar da öldü. Nuh öldü. brâhim Halîl de öldü. Allah'la konuan Mûsa öldü. Hakkn Halifesi Dâvud öldü. Hakkn güzidesi Re-

Muhammed

Mustafa (S.A.V.) öldü. Resûlullah'n Halifesi Ebûbekir öldü. Sonra Ömer kardeim öldü. Ah Ömer, vah Ömer! Ben, onun bu sözü üzerine: Yâ Üveys-i Karânî, Ömer henüz ölmedi! dedim. Hak Teâlâ, Ömer'in öldüünü bana haber verdi! dedi. Sonra ilâve etti: Ben ve sen ölmülerdeniz! dedi. Sonra salâvat getirip ksa bir dua okudu ve: Sana vasiyetim udur ki, Hak Teâlâ'nn Kitabn ve salâh ehlinin kitabn vesîle, klavuz ve yol edin. Ölümü bir an bile anmaktan gafil olma. Bir kavmin yanna vardn zaman onlara öütlerde bulun. Hak Teâlâ'nn kullarndan öüt ve nasihatlerini esirgeme. Eer esirgesen dinsiz olursun. Gasûl

cehenneme

Bana öütleri bitince bir nice duâ etti. Sonra: Ey Hayyân olu He);m! Artk gidelim. Bundan sonra ne sen beni görürsün, ne de ben seni. Ama beni duadan unutma ki ben de seni duâ ile anaym. Sen bu yönden git, ben bu yönden gideyim! dedi. Ben be on dakika onunla birlikte gitmek istedim. O brakmad. Hünfilcesine

girersin.

HÜCCETÜ'L-ÎSLAM ÎMAM-I GAZAL

:.

300

alad. Beni de uzun uzun alatt, onun arkasndan bakakaldm. Tâ köye kadar gitti. Ondan sonra on-

gür hüngür

dan ne haber aldm, ne de onu

te

o kimseler

ki,

dünyann

bir

daha buldum.

âfetini bilmilerdir,

onlarn

evliyânn yollar budur. Onlar akl ve tedbir sahibi idiler. Eer sen bu dereceye erimezsen, hiç olmazsa ihtiyacn kadariyle kanaat eyle. Hiç bir yönde zevk yolunu tutma. Tâ ki, büyük tehlikelere dümeyesin. sîyreti,

-

TAMAHKÂRLIIN

ve

MAL

TOPLAMANIN LÂÇLARI -

Dünyann

dal,

buda

çoktur.

>

Onun dallarndan

biri

mal

bakas

da mevki, makam ile büyüklük taslamaktr. Kibir ve bunun gibi daha nice dallar vardr. Ama büyük fitne maldr. Hak Teâlâ buna akabe (tehlikeli, dar

ve

nimettir. Bir

geçit) diye

ad

verdi.

Ve öyle buyurdu:

amaya göüs germedi. ne olduunu sen bilir misin? O kö-

"nsan zor akabeyi

O

tehlikeli geçidin

(geçidi)

azad etmek, kendini küfür köleliinden azad edip Allah'n nimetlerine ükür etmektir. Ya da zorlu bir açlk le

gününde yemek

O zor geçitleri

yedirmektir." (Beled Sûresi: 11

Hak Teâlâ

Hazretleri

-

14)

öyle beyan buyur-

maktadr:

y-

"Akrabal

olan bir öksüzü veya açlktan yere lan bir yoksulu doyurmaktr. Sonra imân edip de birbirine sabr ve merhamet eden kimselerden olmaktr." (Beled Sûresi:

15-17)

Bunlardan daha tehlikeli geçitler yoktur. Çünkü onlardan tamamen kurtulmaya çare yoktur. Bununla birlikte hem kazas ehvete sebeptir. Ve hem âhiret yolunun azki, âhiret yolunda yiyecekten, giyecekten ve meskenden el çekmee çare yoktur. Bunlar ise maln kendisidir. Ve malla ele geçirilir. O halde insan mal ele geçirmemesine sabredemez ve sabretmesinde selâmet de yoktur. Eer

dr

HÜCCETÜ'L-SLAM MAM-I GAZAL kiinin elinde

302

mal bulunmazsa

kendisinde küfür kokusu bulunan fakirlik korkusu hâsl olur. Eer mal bulunursa çok tehlikeli olan zenginlik ve cimrilik korkusu hâsl olur.

f Fakirliin L

iki

hâleti vardr:

— Hrs, 2 — Kanaat.^] 1

Kanaat haleti haleti de ikidir:

iyidir,

övülmee deer

bir haldir. Harisin

— Halka tamahla bakar. 2 — Kendi emeiyle kazanr.'' 1

elinin

Bu

de iyidir/zengin olann da iki hali vardr: Kskançlk, açgözlülük ve cimriliktir.

ikincisi

— 2 — Cömertlik,

el

açkldr/j

Cömertliin de

iki

hali vardr.""

1

— 2 — 1

Bu

Biri israftr.

Biri

iki

de

orta karardr.

haletin

de

biri

ktr. Bunlar bilmek dadan

']

mezmum,

kötüdür.

önemlidir.îsözün

da, âfetten (zarardan)

Öbürü de kar-

ksas bu

haller fay-

de uzak deildir. Ve faydann

da,zararn da her birini bilmek farzdr.]Tâ ki, zarardan kaçnp faydadan kararnca yararlanmal^mümkün olsun.

MALI

SEVMENN

Hak Teâlâ

ÇRKNL

Hazretleri

öyle

buyurur:

"Ey iman edenler! Sizi mallarnz ve çocuklarnz, Allah' zikretmekten alakoymasn. Her kim bunu yaparsa hiç üphe yok ki, onlar hiüsrana düen kimselerdir."

(Münâfikun Sûresi: 9)

ÖLÜM ve KIYAMET

303 Resûlullah Efendimiz de

öyle demitir:

— Mal ve makam sevmek gönülde nifâk, suyun tere otunu büyüttüü

gibi büyütür.

öyle buyurmutur:

Resûlullah ayrca

aç kurt bir koyun alna saldrsa, onlarn verecekleri ziyan, eref, mal ve makam sevgisinin müslümanlarm dinine verecei zarardan daha azdr." "ki

Ashâb- Kirâm:

-—Yâ

Resûlallah! dediler. Senin ümmetinin en kötüsü

kimlerdir?..

Resûl aleyhisselâm:

— Zenginlerdir! diye buyurdu. Sonra öyle dedi:

— Benden sonra

bir

kavm gelecek ki,

türlü türlü

yemek-

Ar

güzel giyimler giyeceklerdir. pahal atlar saklayacaklardr. Güzel yüzlü kadnlar isteyeler yiyecekler, türlü türlü

Onlar az eyle doymazlar. Çok eyle de kanaat etmezler. Onlarn bütün himmeti dünya içindir ve dünyay ceklerdir.

mâbut edinmilerdir. Her ne yaparlarsa dünya için yaparlar. Vasiyetim olsun ki, oullarnzn oullarndan her kim onlar görürse onlara selâm vermesin. Hastalarnn hatrn sormasn. Cenazelerinde hazr bulunmasn. Onlarn ulu kiilerine sayg göstermesin. Her kim bunlarn aksini yaparsa

müslümanln

harap olmasna

Yine Resûl aleyhisselâm buyurdu

yardm etmi

olur.

ki:

"Dünyay, onu isteyen dünya ehline brakn. Her kim dünyadan yeteri kadarndan çounu elde ederse kendisini helâk

etmi

olur.

Ama

o helâk olduunu bilmez!"

-

HÜCCETÜ'L-SLAM MAM-I GAZAL ===== 304 Resûlullah Efendimiz yine buyurdular

"nsan olu ölünce arkasnda

— Neler brakt da Melekler

kalanlar:

gitti? derler.

ise:

— leriye ne gönderdi? Resul aleyhisselâm

derler."

öyle buyurdu?

"Dünyada çok mülk edinmeyin dost

tutmu

ki:

ki,

o zaman dünyay

olursunuz."

Havârileri,

sa

aleyhîsselâm'a sordular?

— Acaba senin su üstünde yürüyebilmenin sebebi nedir? Bizim



neye gücümüz yok?

aleyhisselâm da onlara?

— Ben dünya malnn arln gönlümden attm

için

su üstünde yürüyebiliyorum. Siz de böyle yaparsanz benim gibi su üstünde yürüyebilirsiniz, dedi.

Sonra sâ aleyhisselâm onlara?

— Altnn ve gümüün deeri

sizin

yannzda

nicedir?

diye sordu.

— Çok kymetlidir!

dediler.

Oda?

— Benim indimde toprakla Resûlullah Efendimiz

birdir!

dedi.

buyurmutur

"Ademolu daima (malm, malm!)

ki? der.

ve sadaka ederek bâki senin hangi maln vardr?" giyip eskittiin

Yeyip tükettiin,

kldndan baka

ÖLÜM ve KIYAMET

305 Bir

kimse Hazret-i

Muhammed

(s.a.v.) in

huzuruna ç-

karak dedi ki?

— Yâ Allah'n Resûlü! Acaba sebep nedir mümü

hiç

ki,

ben

ölü-

istemiyorum?

Resûl aleyhisselâm ona sordu? —

Senin elinde maln var

O

mdr?

kii?

— Vardr! diye cevap — O halde maln kendinden verdi.

Çünkü halkn gönlü mala

ileri

sür. (Yâni

sadaka

nsan mal dünyada toplar, bir yere korsa kendisi de dünyada kalmak ister. Mal kendinden uzaklat rrsa kendiside dünyadan uzakver).

lamak

dosttur.

diler.

Yine Resûl aleyhisselâm buyurmutur ki?

.nsann

dostlar üçtür: Birincisi kendisine ölünceye ka-

mezara kadar vefa gösterir. Üçüncüsü mahere kadar vefa gösterir. Ölünceye kadar vefa gösteren maldr. nsana mezarna kadar vefa gösteren de kavmi ve hsmlardr. Mahere kadar vefa gösteren dar vefa

ise insan

gösterir.

olunun

kincisi

amelleridir."

Ebû Derdâ (Allah ondan raz olsun) Hazretinin gönlünü krmt. Ebû Derdâ: Bir kii

— Ey Allah'm! Ona salk, uzun ömür

âfiyet ver.

Çok mal bala,

ver! dedi.

Oysa Ebû Derdâ'nn bu

sözleri bir

beddua

gibiydi.

Çün-

kü hangi kiiye bu sözler söylenirse o kii gaflet içine dalar, âhireti unutur ve helâk olur.

HÜCCETÜ'L-SLAM MAM-I GAZAL Hazret-i Ali (Allah

dedi

ondan raz olsun)

eline bir

akçe ald

ki:

— Ey akçe! Sen o nesnesin san bana

hiç bir



(paraya)

hor, hakir

Denilmitir tirdikleri

ona rahmet

ve ki,

gereinden zelil

fazla

altn ve

okad

çkmaz-

eylesin) der ki:

ki:

Her kim altna ve

kymet vermise

Allah

gümüü

ilkönce para haline ge-

eline

alp yüzüne, gözüne

ve:

sana dost

Bir kii

dar

etmitir.

zaman eytan onlar

sürdü, öptü,



(Allah

yemin ederek söylerim

Allah'a

gümüe

elimden

ki,

faydan yoktur.

Hasan- Basrî

onu

306

olur

ve seni severse, gerçekten o

kii benim kulumdur, dedi.

Mesleme na

bin Abdül Melik,

Ömer

bin Abdülaziz'in

yan-

geldi:

— Yâ Emirel

Mümünin! Sen öyle

bir

i yaptn

kimse onu yapmamtr. On üç olun var. Braktn, Onlara ne bir altn, ne bir gümü miras komadn.

Ömer

bin Abdülaziz dedi

ki,

hiç

gittin.

ki:

— Beni u yattm yerden kaldrn, oturaym! Onu

kaldrdlar. Oturdu. Dedi

ki:

— Onlarn

mülkünü bakalarna vermediim gibi bakalarnn mülkünü onlara vermeyi de uygun görmedim. Benim olum ya kabiliyetli olur, Allah'a itaatlidir. Ya kabiliyetsiz olur, Allah'a âsidir. Kabiliyetli

Allahü Teâlâ zaten yeter.

bana ise

ve Allah'a itaatli olana Kabiliyetsiz ve Allah'a âsî olann

her ne hal gelse ona üzülüp

krlmam.

=========^^

307

Yahya



bin

Muaz

ki musibet

ÖLÜM ve KIYAMET

derki:

vardr

ki,

ölüm zamannda zenginlere kimseye o musibet nasip ol-

mahsustur ve baka hiç bir maz. Biri udur: O kiinin bütün maln elinden alrlar. eri de: O kiiye bütün malnn hesabn sorarlar. Allah zi

böyle

bir

Dibi-

musibetten korusun.

TAMAH ve HIRSIN ÂFETLER KANAATN FAYDASI tamah mezmum, kötü ahlâktandr. O kötülükten baka kiinin eline tamah ettii ey geçmeyince meydana gelen utançlktan baka ondan nice kötü huylar da doar. Çünkü[bir kimse bir kimseye tamah eylese o kiinin yüzüne güler. Aralarna nifak girer. badette riyakâr olur. Kendisini alaya alp hor görmelerine sabreyler. Tamah et-

Sen

bil ki,

müsamaha

nsan haris yaratlmtr. Aç gözlüdür. Elde bulundurduu eyle kanaat etmez. Kanaattan baka eyle de hrstan ve ta-

tii kimsenin kötü olan ilerine

gösterir.

mahtan kurtulamaz. Resûl aleyhisselâm

öyle

buyurur:

"Eer Adem oluna iki dere dolusu altn verseler yine: "Keke üç dere dolusu altn olayd" der. Topraktan baka hiç bir

ey insann

gözünü doyurmaz."

kimse tevbe eylese Hak Teâlâ onun tevbesini kabul eder. Resûl aleyhisselâm öyle buyurmutur: Bir

ri

"nsanda iki ey dnda her ey ihtiyarlar. Bunlardan biömrünün uzunluu, dieri de malnn çoalaca umudu-

dur."

HÜCCETÜL-SLAM MAM-I GAZAL ===== Yine

Reûl

aleyhisselâm buyurdu

308

ki:

"Ne mutlu o kimseye ki, slâm yoluna hidayet edilmitir, yeteri kadar geçim sahibidir ve ona kanaat etmektedir." Yine Resûlullah Efendimiz dedi "Cebrâil,

benim kalbime

ki:

unu fsldad

ki,

hiç bir kul, rz-

k tamamlaynca ölmez. HakTeâlâ'dan korkun. Dünyay düünerek, acele etmeden isteyin. Yani yeteri kadarndan çounu dilemeyin. Tâ ki, halkn çok ükredenleri siz olun. Üzerinize revâ

görün.

O zaman

tam

gördüünüz bir

eyleri siz de halka revâ

mü'min olursunuz."

»

Mûsâ aleyhisselâm

dedi

ki:

— Ya Rab! Senin kullarndan en zengin kim vardr? Hak Teâlâ

Hazretleri de:

— Benim kullarmdan en zengin olan o kiidir

ki,

kendi-

sine kanaat vermiimdir! dedi.

Mûsâ

yine sordu:

Hak Teâlâ öyle buyurdu:

— En âdH

kii, kendi nefsine insafl olandr.

bni Mes'ud (Allah ondan raz olsun) buyurdu

ki:

— Her gün

Âdemo-

bir

melek nidâ edip öyle

der: "Ey

Sana yetecek kadar olup seni uyank tutacak az bir ey, çok olup da seni gaflete ve geveklie sevk eden eyden daha hayrldr! lu!

Haberde öyle gelmitir:

— Hak Teâlâ: "Ey Âdemolu!" diye buyurur. "Eer sana bütün dünyay versem senin ondan nasibin yiyebilecein kadardr, fazla deildir. Eer sana yiyeceinden fazlasn

ÖLÜM ve KIYAMET

309

vermesem, nasibinde fazlasnn megalesini ve hesabn bakalarnn üstüne yüklesem, sana bundan baka nasl iyilik

etmi olurum?"

a'bî der ki: Avc bir serçe tutmutu. Kucaz: Ey kii! Benden ne istiyorsun? diye sordu. Avc: Seni öldürüp etini yiyeceim! dedi. Kwcaz: Benim etimi yemekle sana bir faydam dokunmaz. Ama sana üç öüdüm var. Bunlar sana öreteyim ki, beni yemekten sana daha hayrl olsun.

Ama

o üç

öüdün

birincisini elinde iken veririm. kincisini

salverdiinde ben aaç dalna konduum zaman vereyim. Üçüncüsünü de uçup da bana konduumda vereyim! dedi. O kii: Peki, o üç öüdü bana bildir! dedi. Eer elinden bir ey çkar, kaybolursa ona hasret çekme. O kii kuu avucundan brakp salverdi. Ku uçtu. Bir aaç üzerine kondu. Adam: Ey ku! kinci öüdünü söyle, dedi. Ku da: Güç söze inanma! dedi. Sonra daldan uçup gitti, da bana kondu. Adama: Ey bahtsz kii! debeni elinden

di.

Eer beni öldürseydin öyle zengin

man ki,

fakirlik

her

biri

olurdun

ki,

hiç bir za-

görmezdin. Zira benim karnmda iki inci vard yirmi miskal kadardr. Adam bu söze üzüldü,

srd ve: Ne yazk, acndm! dedi. Öyleyse öüdü söyle. Ku da dedi ki: Sana öüdümün

parmak

üçün-



ikisini

söyledim. Onlar unuttun. Üçüncüsünü ne

Sana, geçen

eye gam

yapacaksn?

yeme, dedimdi. Yine güç

eye

inanma! demitim. Ben senin elinde iken etim, kanadm ve kuyruumla iki miskal yoktum. imdi benim karnmda yir-

mier miskal o

inciler

neyler? Haydi diyelim

ki,

o

inciler var,

mademki senin elinden çktm, artk gam yemenin ne faydas var? Ku bunlar söyleyip uçtu, gitti. Bu rçesele undan ötürü anlatld ki, tamâh meydana geldii zaman insan,

yaplmas güç

olan eylere de inanr.

0

HÜCCETÜ'L-SLAM ÎMAM-I GAZAL =====

31

MAL DAITMANIN SEVAPLARI LMal

datm

Çünkü cömert, kar, verir.

taç iken

(sadaka), cömertlikten kendisinin

Datmada

verir.

de üstündür.

olmad

muhtaç

ise kiinin kendisi

eyi kalo mala muh-

J

Nitekim üstün cömertlik,, kendi ihtiyac varkan vermektir. Pintiliin ki,

son derecesi

ise öyle bir

kendisinin ihtiyac varken o

hadde

eriir

eyi kendi nefsinden

Kendi özüne de harcamaz. Hasta bile olsa öz nefsine ilâç almaz. Gönlünde nice arzular dobile esirger.

ar. Onlar bile bekler ki, bakasndan lndan yemek elinden gelmez. Mal âlâ,

datmnn fazileti

senâ kld,

Öz ma-

Hak Temallarn ashaba datmalarndan

Medinelîleri,

ötürü

dileye.

büyüktür. Nitekim

u âyet-i kerime

ile

övdü:

"Kendilerinin ihtiyac olsa da nefisleri üzerine

bakalarn

tercih ederler."

(Har

Sûresi: 9)

Resûl aleyhisselâm öyle buyurmutur:



eyi bulsa ve kendi iskenara koyup o eyi sadaka olarak verse,

Bir kimse,

teini

bir

Hak Teâlâ o Hz.

Aye

arzu ettii

kiiyi

bir

yarlar.

Hatun (Allah ondan raz olsun) der

ki:

— Resûlullah'n evinde üç gün doyuncaya kadar yemek yemedik,

diyebilirim.

Ama

tasadduk ederdik.

ÖLÜM ve KIYAMET gün Resûjullah'a bir konuk gelmiti. Evde hiç bir ey bulunmad. Ensar'dan bir kii geldi, o konuu evine götürdü. Onun da yiyecei azd. Mumu söndürdüler. Yemek sahanann önüne getirdiler. Kendilerini ellerini, azlarn oynatr, ama yemek yemezlerdi.Yemein hepsini koBir

nua

yedirdiler.

Ertesi

sabah Resûlullah öyle buyurdu:

— Allahü Teâlâ hallerinizi

sûresinin

ahlâknz ve konuklara kar olan âyeti indirdi! dedi ve Har çok beendi! Ve sizin

u

dokuzuncu

"Her kim nefsinin

âyetini

okudu:

tamahkârlndan

korunursa, ite on-

lar kurtulanlardr."

Musâ aleyhisselâm duasnda: Ya Rab, Muhammed Mustafa'nn menzilini bana göster! dedi. Allahü Teâlâ da: Yâ Mûsâ! diye buyurdu. Ona takat getiremezsin. Ama, onun derecelerinden birini sana göstereyim. Hak Teâlâ bu dereceyi

Mûsâ

Mûsâ

aleyhisselâm'a gsoterince

korktu.

O

bandan gideMuhammed bu derece-

derecenin nurundan ve yüceliinden akl cekti.

Mûsâ

aleyhisselâm:

Yâ Rab,

ye nasl erdi? diye sordu. Hak Teâlâ da: Datp saçmakla. Muhtaç olduu eyi sadaka vermekle! diye cevap buyurdu. Sonra Mûsâ aleyhisselâm'a dedi ki: Yâ Mûsâ! Bir kul ömründe bir defa da olsa, isâr ederse (kendi ihtiyac varken maln datrsa) ben ona hesap sormaya utanrm.

Nerde bulunursa bulunsun onun

yeri cennettir.

Abdullah bin Câfer'in (Allah ondan raz olsun) lukta yolu bir

hurmala urad. Orada

O hurmal bekliyordu. sonra o kölenin

yanna

Köle bir

için

bir

geldi.

yolcu-

kara köle gördü.

üç ekmek

köpek

bir

O

getirdiler. Biraz

kara köle o ek-

2

HÜCCETtTL-tSLAM MAM-I GAZAL mein

köpee

31

,

Köpek o ekmei yedi. Birini daKöpek onu da yedi. Üçüncü ekmei att. Köpek

birini

o

att.

ha att. onu da yedi. O zaman Abdullah o köleye sordu: Senin her gün nafakan ne kadardr? Köle: Gördüün kadardr! dedi. Abdullah: Ya niçin onun hepsini o köpee verdin? diye sordu. Köle de cevab verdi: Bu yörelerde köpek yoktur. Uzak yerden geldiini anladm. Açlkla dönüp gitmesini dilemedim. Abdullah: Ya sen bugününe yiyeceksin? diye sordu. Kara köle de: Sabreylerim! diye cevap verdi. O zaman

u

Abdullah: Sübhanallah! dedi. Herkes benim cömertliimden bahseder, adm dillerde dolar, bu kul benden de cö-

mertmil O hurmal o köle ile birlikte satn ald. Köleyi azad etti. Hurmal da ona balad. Kâfirler Resûlullah' öldürmeye kasd ettiler. Bunun üzerine Hazret-i Ali (Allah ondan raz olsun), Resûlullah'n yatana yatt. Böylece Resûle kasd ederlerse kendisini feda etmi olacakHak Teâlâ, Cebrail ve Mikâil'e:

kâfirler

t.



aranzda kardelik derecesi kurdum. Birinizin ömrünü uzun eyledim. Sizin hanginiz uzun ömrü dilemeyip kardeine verir? diye buyurdu. Sizin

ki melek de ayr ayr uzun

ömür

dilediler.

Hak Teâlâ da

onlara sordu:



yaptn yapmazsnz? Ona kardelik verdimdi. O öz cann fedâ

Sizin niçin Ali'nin

hammed'le

döeine

etti,

de

Muonu

gökyüzünden yeryüzüne ininiz. Ali'yi dümatardan koruyunuz! diye buyurdu. ki Melek yer yüzüne indiler. Cebrail, Ali'nin ucunda, Mikâil de aya ucunda durdular: yatt. Siz

ikiniz

ba

— Yâ Ebâ kar

Tâlib

olu!

dediler.

seninle övünmektedir!

Hak Teâlâ

meleklerine

==========^^

313

Sonra da

u

âyet-i

"nsanlardan

bir

kerime

ÖLÜM ve KIYAMET

indi:

ksm da vardr ki, Allah'n rzasn

isteyerek nefsini Allah

rzas yoluna

harcar." (Bakara

Sûresi: 207)

Halktan kimi kiiler vardr

zanma yolunda

ki,

Hak Teâlâ'nn rzasn

ka-

fedâ ederler. Hüseyin Antâkî ki, yüce eyhlerden birisiydi, otuzdan fazla kii onun katnda toplanmt. Onlara yetecek ekmei yoktu. Bir kemik parçasn ufalayp önlerine dökerdi. Sonra kandili ortadan kaldrrlar, di, ki

yemee

nefislerini

otururlard. Vakta

ki,

kandili geri getirirler-

ekmei yine yerli yerinde bulurlard. Çünkü her biri ötearkada yesin diye yemezdi. Derler ki: "Dünyada nasl

geldiyse öyle giden, Bir-i Hâf'den baka kimse yoktur," Bir-i Hâfî son nefesini vermek üzereydi. Bir dilenci geldi.

eyler

Bir

diledi. Hâfî'nin hiç bir

kard, o dilenciye verdi. Ariyet ve Allah'n emrine vard.

bir

eyi

yoktu.

Gömleini ç-

don

istedi.

Ona büründü

MALIN KULLANILMASI f [

Maln

benzeri ylan

Onda hem zehir vardr, hem Bir kii, ylann nasl idare edi-

gibidir.

de tiryak (panzehir) bulunur. leceini bilmezse ve elini ylana uzatrsa helak Bundan ötürüdür ki, bir kii:

— Ashab- Kirâm arasnda çok kimseler vard rahman lik

bin Avf gibi zengin idiler!

kusurlu

bir

tpk

olur, ölür.

ki,

Abdur-

diyemez. Çünkü zengin-

ey deildir. Zenginlikte ayp yoktur!

çocuun, erbetli bir kiinin ylana el uzatp onu avucunda tutmasn görmesine benzer ki, zavall ço~ Bu,

cuk ylan

bir

bir

yumuak eydir ve ele ho

gelir

sanr, kendi-

HÜCCETÜ'L-ÎSLAM ÎMAM-I GAZAL si

314

de ylan eline alr ve o ylan onu anszn sokar. Çocuk

ölüp gider.

Maln kullanlmasnda r 1

— O maln

yaratld

niçin

dan önce anlattk

ki,

dikkat edilecek

be art vardnj

bilinmelidir.

Nitekim bun-

mal, yiyecek, içecek, giyecek ve

mes-

ken içindir. Bunlar insann vücudunun zarurî ihtiyaçlarndandr. Beden duygu için, be duygu akl için, akl da gönül içindir. Böylece gönül, Hak Teâlâ'nn bilgisi ile süslenmi olmaldrj nsan bu hususlar bilince gönlünü zaruret ve ihtiyaç olduu kadar mala balar, onun zararlarndan korunup ihtiyac kadar faydalarndan yararlanr.

be



Mal kazanma sebeplerini gözetip haram kazanmaktan saknmaktr.] Kazanlan mal, haram ve üpheliden olmamaldr. Öyle kî, mürüvvete ondan zarar gelmemeli. Yâni rüvet, dilenmek, hacamat edip para alma gibi ve bunlara benzer ne varsa o yollardan gelmi bulunmamal2

dr.

f — Maln zazuret miktarndan fazlasndan saknmaldr.;Böylece fazlas Yâni gerei, az kadar olmaldr. Fazlasndan çekmeihtiyaç

biriktirilmemelidir.

âhiretin

dinin

el

Kendisine ihtiyaç olandan fazlas için bir ihtiyaç ehlini gözetmelidir. htiyacndan artk olan eyi, o mala ihtiyac olan kiiden saknmamal, ona vermeli, o da hâcetini görlidir.

melidir.

n

Eer ihtiyac olduu

yoksa

hiç

olmazsa

halde mal

fakire ihtiyac

datmasnn

imkâ-

kadarn esirgemeyip

vermelidir.

— Mal harcamay

yapmal. Lüzumu olmayan yerde mal harcanmamaldrjAz eyle kanaat etmelidir. Nâhak yere harcamak nâhak yerden almak gibidir. (Yani bir mal helâl yere sarfetmemek onu helâl yerden kazanma[4

mak

gibidir.)

dikkatli

=======================

315 5

j

— Gelirinde,

harcamasnda ve saklamasnda

yetle olmal. yi niyetten

ele

geçirmedi

bhjeyden el

el

ki,

ÖLÜM ve KIYAMET

^maksat udur: Öyle

bir

çekmelidirîHem,

için,

undan

dünyay

ötürü

el

hakîr

çekmeli

ni-

nesneyi

rahat rahat ibadette bulunmaldr.

çekerse, zühd

iyi

Eer

görmek için ki,

gönlünü,

dünya fikrinden saklayp Allahü Teâlâ'nn zikri ile uratrmaldr. Eer bir eyi yannda saklarsa, onu din yolundaki saklamaldr. Öyle ki, din yolunun ihtiyacnda harcamak veya saklamak önemli olmal ve ihtiyaç gününü beklemeli. O mal din yolunda harcetmek için böyle yapan kimseye o mal ziyan vermez. O kiinin malndan bir ihtiyac için

nasibi ilâç olur, zehir olmaz.

Bundan

ötürü Hazret-i

Ali (Allah

ondan raz olsun) öle

demitir:

— Eer

kimse yer yüzünde ele geçirdii mal, Hak Teâlâ için ele geçirmi ise, o kii halkn en zengini de olsa zâhid bir kiidir. Bir eyi kazanmaktan el çekip terkeden bir kii de onu Allah için terk etmi deilse, o kii zâhid bir kimse deildir. Hepsini verse, fakat Allah için vermezse yine zâhid deildir. bir

Böylece gönlün kblesi ibâdet (Allah'a kulluk etmek) hazrlamak gerektir. Niyet böyle olunca olup âhiret

azn

i

edebhaneye gidilmek olsun, ister yemek yemek ii olsun, hepsi de ibâdet olur. Hepsinin yaplmasndan ötürü sevaba nail olunur. Çünkü din yone

ilenirse ilensin, ister

lunda bunlarn hepsine ihtiyaç vardr. Lâkin

i

niyete göre

K

olur.

Birkço kimseler, niyetten âcizdirler ve bu ilâçlar

mezler. Bilmedikleri

için

onlar ilemezler, onlarla amel

bil-

et-

ekilde kullanmay bilmeyenler için yaplacak i udur: Çok mal toplamaktan rak bulunmal. Eer maln çokluu insan bîzarla ve gaflete salmazsa mezler.

Mal en

iyi

6

HÜCCETTL-tSLAM ÎMAM-I GAZAL ===== bile

en sonunda

âhiretin derecelerini ksaltr.

Bu

ise

31

tam

bir

hüsrandr.

Abdurrahman bin Avf vefat edince geride ondan çok mal kald. Ashab- kirâmdan kimileri:



Biz

Abdurrahman

sonra bu kadar mal

O zaman

Kâ'bül

bin Avf'n kendi

brakmasndan -

Ahbar dedi

rakt.

Bundan

ki:

braktn

geçirdi

ve Hak

ise yine helâldan

b-

ötürü korku duyulacak ne var!

Bu haber Ebû

ar

gittikten

korkarz! dediler.

— Neden korkarsnz? Helâl maldan ele yolunda harcad. Geride

göçüp

çkt. Elinde

Zer-i Gffarî'ye eriti.

Kzd. Evinden d-

deve kemii vard. Kâ'bül - Ahbar' dömek istiyordu. O da kaçt. Hazreti Osman'n (Allah ondan raz olsun)'evine girdi ve onun etekleri ardnda gizlendi. Ebû Zerr odaya girdi: bir

— Kendini sakn

yahudi olu yahudi! dedi. Sen, Abdurrahmandan geri kalan mallarda ne korku vardr diyor-

musun, yordu.

öyle mi?

ey,

Bil ki,

Ben de onunla

Uhûd gazasna gidiBeni yanma çarp:

Resûlullah

birlikteydim.

— Yâ Ebâ Zer! Ben de: — Lebbeyk, yâ Resûlallah! dedim. dedi.

O da öyle

buyurdu:

— Mal olanlar

Kyâmet gününde geriye kaÖnden gidenler ancak mal önün-

hakirdirler.

lan kimselerdir onlar!

den,

sandan, solundan datanlar ve

Ebû

Zer! Ben,

da

hare edenlerdir. Ey

karki Uhûd kadar altnmn olmasn istemem. Bu kadar büyük altn külçesi elime geçse bile onu tamamen hak yoluna harç eylemei dilerim. Öldüüm gün benden iki krat geri kalmasn istemem, dedi.

317

=======

Madem Sen de

lu!

ÖLÜM ve KIYAMET

Resûlullah böyle buyurmutur, ey yahudi böyle dersin? ki

Ebû Zer bu

sözleri söyledi.

Kimse

sesini

o-

çkarmad. Tek

cevap veren olmad. gün Abdurrahman bin Avf'n ticaret katarlar Yemen'den geri dönmütü. Medine'de bir gürültü oldu. Yollar kalabalklat. Hz. Aye Hatun (Allah ondan raz olsun): Yine

bir

— Bu bu kalabalk ne? diye sordu. — Abdurrahman Avf'n kervan gürültü,

bin

Hz.

Aye

geldi! dediler.

Hatun:

— Resûlullah doru söylemiti! Bu lü

tek söz Abdurrahman'n

karmakark

oldu.

dedi.

kulana gitti. Bu

Hemen

Hz.

Aye

sözle gön-

Hatun'un katna

kotu:

— Ya Aye!

dedi. Resûlullah

ne buyurmutu? diye sor-

du.

Oda: -

ti

— Resûlullah bana buyurdu

"Ey Aye! Bana Cennegösterdiler. Sahabenin fakirlerini bütün sür'atiyle cenneki:

gördüm.Abdurrahman'dan baka hiç bir zengin kiinin onlarla birlikte girdiini görmedim. O da elleri ve ayaklar üzerinde sürünerek yürüyor ve Cennete girmek için acele ediyordu. Nihayet o da girdi." diye cevap verdi.

te girer

Abdurrahman

z

olsun) dedi

bin Avf, Hazret-i

Aye'ye

(Allah

ondan

ra-

ki:

— Bu develerin

ne yük varsa ben hepsini Hak yoluna sebil ettim. Bu köleleri de hep âzâd ettim. Tâ ki, ben de onlarla birlikte Cennete gireyim. üstlerinde

HÜCCETÜ'L-SLAM ÎMAM-I GAZAL

=

Resûlullah Efendimiz, Abdurrahman bin Avf'a miti:

8

31

öyle

de-

— Benim giren

ümmetimin zenginlerinden cennete ilk önce sen olsan gerektir. Ancak oraya gayret sarfederek ve

sürünerek

girebilirsin.

Resûl (S.A.V.) öyle buyurmutur:

"Kyâmet gününde haram mal toplayan bir kiiyi cehenneme götürürler. Maln harama harcayan kimseyi de cehenneme iletirler. Yine bir kiiyi getirirler ki, haram mal toplam, fakat helâl yolda harcamtr. Onu da cehenneme iletirler.

helâle

Yine

bir kiiyi getirirler ki,

harcamtr.

O zaman

helâlden

ona öyle

kazanm,

yine

denir:

— Bu kiiyi tutun. Belki bu maln kazancnda kusur ve günah ilemi olabilir. Ya abdest alrken, ya namaz klarken veya rükûa eilirken yahut secde klarken taksirat ilemi ya da vaktinde ve artlarna göre onlar edâ etmemi olabilir.

O

kii de:

— Ya Rabbi! Helâlden kazandm bu hakl yerlerde o zanc harcadm.

zandm

diye

Hiç

bir

ka-

farzda kusur ilemedim. Mal ka-

öünmedim!

der.

Yine ona:

— Ak ipek elbise

giyip ata binip kibirle

salndn

belki!

derler.

Oda:

— Bunlarn Ona

hiç birisini

yapmadm!

diye cevap

verir.

yine:

— Sen pek güzel

bilirsin ki, bir

öksüzün ya da

bir faki

-

=======^^ ÖLÜM

319

kimsesizin yahut

rin

bir

ve

KIYAMET

komunun hakknda

kusur ile-

misindir, derler.

Yine o kimse:

— Ey Allahm, ben helâlden kazandm, yine helâle harcadm.

Farzlarda hiç kusur göstermedim! der.

Böylece

— Ey hakkmz

O

fakirler

Rabbimiz!

Ona

vard.

yapp:

onun yakasna



Onun malnda ve kazancnda bizim

hakkndan

hakkmzdan

bizim

sor! derler.

akraba ve komularnn haklarn ödeyip ödemediinden de bir bir sorguya çekilir. Farzlardan ve vaciplerden bir eksiklik brakp brakmad da sorulur. O kii hiç kusur ve suç ilemefakirlerin

bir bir sorulur. Aile,

mi olsa bile:

— imdi ayaa

Bu

kalk!

mi? Her nimetin, her lokma edâ ettin mi? derler."

te üphe

ile

bu sorulardan ötürüdür

ginlie rabet

ükrünü yerine getirdin bulduun lezzetin ükrünü

nimetin

ki

ululardan hiç bir kii zen-

klmamtr. Çünkü azab olmasa

bile hiç

bu türlü hesap sorulmas vardr. Hatta Resûl (SAV.) ki ümmetinin öncüsü ve örnei idi, bu hesaptan ötürü fakirlii benimsedi. Böylece ümmetinin, bu fakirliin hayrl olduunu bimelerini istedi. yok

ki,

Resûl (SAV.)

kzna

u öütte bulundu:

— Ey kzm Fatma! Kanaat senin helâlindir, ben seni öyle disi

dünyada da

âhirette

Rivâyet edilmitir

ki,

kl! bir

Benim kiinin

amcamn olu ki, ei kldm ki, ken-

de

seyyiddir.



aleyhisselâm'a

bir

kimse:



sâ! dedi. Dilerim bir gün seninle arkadalk edeyim. Hazret-i sâ da bu teklifi kabul etti. Birlikte yol alp gittiler. Bir r-

HÜCCETÜ'L-ÎSLAM MAM I GAZAL

320

mak kysna vardlar. Yanlarnda yemek için üç ekmek getirmilerdi. sâ aleyhisselâm rman kenarnda biraz gezindi. Geriye döndüü zaman ekmekleri yerli yerinde görarkadana: Ekmekleri kim ald! Yerlerinde yeller dedi. Adam: Bilmiyorum! diye cevap verdi. Oradan ayrldlar. Yanlarna bir geyik yaklat. Yannda iki

medi. Yol esiyor! birlikte

de yavrusu vard. sâ, o yavru geyiklerden birisini çard. Yavrucaz yaklat. sâ onu tuttu, [boazlad. Hemen kzartt. kisi de doyuncaya kadar yedler. sâ daha sonra: Ey geyik yavrusu diril! dedi. Geyik yavrusu da Hak Teâlâ'nn izni ile dirildi. Sonra oradan yine yola dütüler. sâ peygamber yol arkadana: O Hüdâ hakk için ki, sana bu mûbana! O ekmekler ne oldu? diye sorkii de: Bilmiyorum! diye cevap verdi. Oradan da

cizeyi gösterdi, söyle

du.

O

büyük suyun kysna eritiler. sâ o kiinin eline yapt. O büyük suyun üstünden yürüyüp geçtiler. sâ yine: Bu mûcizeyi sana gösteren Hüdâ hakk için söyle bana, o ekmekler nereye gtiti? diye sordu. Yolda yine: Bilmiyorum! dedi. Oradan da ilerlediler. Bir bölgeye geldiler ki, oras bir kum deryas idi. Hazret-i sâ o kumu bir arayapt: Hak Teâlâ'nn ferman ile altn ol! ya toplad, dedi. O kum hepsi altn oldu. Bundan sonra, Hazret-i sâ o altn üçe böldü: Bir bölüü sana, bir bölüü bana, bir bölüü de ekmei alana! dedi. O yol arkada iki bölük altn alma hrsna kapld ve ekmein kimde olduunu ikrar edip: Ekmek bende! dedi. Hazret-i sâ: Altnn üç bölümü de senin olsun! dedi. O kiiyi orada yalnz brakt ve ondan ayrlp uzaklat. O kimseye iki kii yaklat. Kendisini öldürüp altnlar alma dilediler. Altn olan kii: Beni öldürmeyin! Üç bölümünden her birini birimiz alalm! deilerlediler. Bir

yn

ynnn

imdi birimiz gitsin, yemek getirsin! dedi. ki arkadatan biri yemek getirmee gitti. Yiyecekleri aldktan sonra kendi kendisine: Onlarn bu altn almas doru de-

di. Ötekiler:

.

ÖLÜM ve KIYAMET

321

Bu düünce ile yiyeceklerin içine zehir kartrd. Öte yandan ekmek sahibi ile yeni gelen kii birbirine: Yiye-

ü!

dedi.

cek

n

almaa giden arkadamz gelince onu

ikimiz

öldürelim. Alt-

bölüelim! dediler. Az sonra arkadalar gelince

onu hemen boazlayp öldürdüler. Getirdii zehirli yemekten kendi karnlarn doyurdular. Ama orackta can verdiler.

sâ aleyhisselâm'n sonralar yolu bu olduu gibi duruyordu. O üç kii de olarak bir yanda yatp kalmt. O zaman yanndaki as-

o yerde kald. bölgeye urad. Altn Ölüleri

ölü

habna: Ey Ashab! dedi. te dünyann hâli böyle olur. Ondan kaçnn! Uzaklan! Böylece bu hikâyeden anlalm oldu ki, bir kimse, her ne kadar üstat olsa bile bir maln çevresinde dolamamaldr. Kendisine lüzumu kadar olan dilemeli. Unutmamal ki: Ylan tutmakla uraan kii, en sonunda yine ylan elinde can verir.

KORKU

ve

ÜMD

(HAVFveRECA) Korku ve ümid (havf ve recâ) Alah yoluna girenler için iki kanat gibidir. Makam- Mahmud'a bunlarn kuvvetiyle eriilir. Çünkü o zor geçitler, Allahü Teâlâ'nn katna bir perdedir ve çok yücedir. Allah'ü Teâlâ'nn yüzünü müahedeye sâdk bir umut olmaynca o zor geçitleri amak mümkün olmaz. Zira Cehennem yolunda olan ehvetler, üstün durumdadr. Hilecidir, öldürücüdür. Tuza, insanolunu bende sahadr. O bentten kurtulu zordur.

Bu zorluklarn korkusu gönle üstün gelmeyince ondan saknlamaz. Bundan ötürüdür ki, korku ve ummann fazileti çok büyüktür. Çünkü umma köleyi çeken yular gibidir. Korku ise köleyi süren kamç gibidir. Öyleyse biz önce ümit etmenin (Allah'tan ummann) hükmünü açklayalm. Ondan sonra da Yüce Allah'tan korkmay anlatalm.

UMUT ETMENN FAZLET kerem umudu ile ibadet etmek, ukubet (ceza) korkusundan ötürü ibadet etmekten daha üstündür. Çünkü ümitten sevgi, muhabbet doar. Muhabbet makamndan da yüce baka makam yoktur!] Korkudan ve tehlikeden ise nefret belirir. Bundan ötürüdür ki, Resû! .["Hak Teâlâ'ya fazilet ve

(S.A.V.)

öyle buyurdu:

ÖLÜM ve KIYAMET

323

"Herkes ölürken Allahü Teâlâ'ya güzel zanlarda bulunmaldr." Yine Resûl (S.A.V.) öyle buyurdu: Hak Teâlâ buyurdu

ki:

"Ben kulumun zannettii gibiyim.

Ona

söyle

ki,

beni diledii gibi sansn, zannetsin." Resûl (SAV.) bir kiiyi can çekiirken gördü. Ona: Kendini nasl buluyorsun?

Nice haldesin? diye sordu.

O

Kendimi günahlardan korkar, Hakk'n rahmetine ümitvar buluyorum! diye cevap verdi. Resûl (S.A.V.) o kiiye öyle buyurdu: Mümin kulun kii:

ümid topland zaman Allahü Teâlâ o kuluna umduunu verir, onu korktuu eyden güven içine kor. Hak Teâlâ Yâkub aleyhisselâm'a vahiyde bulundu: Ey Yâkub! Bilir misin ki, Yûsuf'u senden niçin uzaklatrdm? O, undan ötürüydü ki sen: "Korkarm ki onu kurt yiye." (Yûsuf sûresi: 13) dedin. Niçin kurttan korktun, bana ümid balamadn? Onun kardelerinin gafletinden endielendin de benim onu korumandan ümit duymadn)!! kalbinde korku

ile

u

Resûl (SAV.) de

öyle buyurdu:

—Allahü Teâlâ kyâmet günü

bir

kuluna

öyle

dedi: "Ni-

gördün de onu önlemedin?" Eer Allahü Teâlâ o kulun diline hüccet verip o kul: -Halktan korktum ve çin kötü bir ii

senin rahmetine ümit

baladm"

derse,

Hak Teâlâ o kiiye

rahmet klar. Resûl (SAV.)

— Eer, gülerdiniz.

bir

gün ashabna öyle buyurdu:

benim bildiimi bilseydiniz, çok alar, az Sahraya düer, elinizi gösünüze vurup feryad siz

ederdiniz.

O



srada

Cebrâil aleyhisselâm geldi,

Hazret-i

Hak buyuruyor

ki:

rahmetimden ümitsiz klyorsun?"

öyle

"Niçin

dedi:

benim kullarm

HÜCCETÜ'L-SLAM MAM-I GAZAL

O

zaman Resûl (SAV.)

lndan çok

Yüce

324

dar çkp HakTeâlâ'nn faz-

ümitler verdi.

Allah,

Davûd aleyhisselâm'a vahiy gönderdi:

— Yâ Davûd!

dedi. Beni dost tut

ve beni halkn gözüm-

de sevdir! Hz.

Davûd dedi

ki:

— Ey Allah'm! Seni halkn gönlüne nasl, ne

ile

sevdi-

reyim?

Hak Teâlâ da öyle buyurdu:

— Benim nimetimi, fazlm onlarn yanna benden yalnz

iyilik

görmülerdir.

Daha da

getir

nice

ki,

onlar

iyilikleri

görseler gerektir.

Resûlullah Efendimiz'den "Bir kii bin yl

u hadîs-i erif de gelmitir:

Cehennemde

yatar.

Sonra:

— Yâ Hannân, yâ Mennân! (Ey çok acyan, ey çok san eden)

— O

Git,

der.

Hak Teâlâ,

o kulumu bana

kulu huzura

getirir.

— Cehennemdeki

ih-

Cebrâil'e:

getir!

diye emir buyurur.

Yüce Yaradan ona:

yerini

nasl buldun? diye sorar.

O kii de:

— Yâ Rabbi, 'bütün yerlerden kötü buldum! diye cevap verir.

Hak Teâlâ

da:

— Bunu yeniden Cehenneme götürün! diye buyurur. O rür,

kii

Cehenneme

götürülürken geriye bakar. Allahü Teâlâ:

ban

döndü>

ÖLÜM ve KIYAMET

325

— Neye ban

çevirip

bakyorsun? diye

sorar.

O kii de öyle der:

— Ben, öyle ümid ediyordum kardktan sonra

ki,

beni oradan

dar

ç-

göndermeyeceksin!

geri

HakTeâlâ o zaman: *~ Onu Cennete

O

kii

iletin!

diye buyurur.

de o ümidi sayesinde kurtulua

erer."

ÜMDN HAKKAT Gelecek ler.

bir

eyi ümit edenin

Kimi de, temenni

maklk

denilir.

haline

Umma

(recâ) der-

de gar (aldatclk) ve ah-

Kimi

denir. Ebleh, aptal kiiler

bunlar birbirinden ayrt

edemez. Bunlarn hepsini seçkin, beenilmi ümit sanrlar. Ama hâl hiç de böyle deildir. Bir kimse güze! tohum elde edip bir yere ekse, o yerin dikenini, otunu temizlese, onu vaktinde sulasa harman zaman eer Aliahü Teâlâ âfetten saklarsa—- biçimgötürmesini beklese bu bekleyie ümid derler.]



Eer

tohum ekse veya sürülmemi topraa ekmi olsa, yahut ottan ve dikenden temizlemese veya sulamasa, diktiinin büyümesini beklese buna garur (aldatc) hamakat ve aptallk derler. Ümid demezler. kötü

eer güzel tohumu temiz yere ekse, topra yabanc otlardan temizlese, ama sulamasa: [Ve

diken ve

— Yamur yaar, yer sulanr! deyip yamuru beklese, yamur da yaabileceinden, bunda da güçlük olmadndan buna arzu ve temenni

denir.

]

HUCCETITL-SLAM MAM-I GAZAL Bu tohumda olduu

gibi

kii

eer

326

imân tohumunu gö-

üs yaylasna ekerse ve gösünün yaylasn kötü ahlâktan klarsa, tâate kendisini verip imân acn sularsa, hastalk ve âfetlerden saklayp imânn tâ ölü vaktine ka-

temiz

dar selâmete kavuturup

buna da ümid

denilir.

Hak Teâlâ'nn fazln beklerse Bunun alâmeti, elverili, güzel za-

manlarda mümkün olan eyleri esirgememektir. Zira ekileni timar etmemek, ona bakmamak ümitsizlikten ileri gelir. Ümit etmekten gelmez.Ama imân tohumu çürümü olsa, yakini (kesin bilgisi)

doru deilse veya doru

kötü huy ve ahlâktan temizlemese, ibadet

ile

bile olsa,

suyunu

ver-

mese, ondan rahmet beklemek ahmaklk olur. Nitekim Resûl (SAV.) öyle buyurmutur: Ahmak, o kiidir ki, nefsinin diledii ii yapar ve rahmet temennisinde bulunur. Hak Teâlâ da öyle buyurmutur: "Enbiyadan sonra kendilerine ilim erien kimseler dünya iiyle uratrlar, "Hak Teâlâ'nn rahmetini bekliyoruz!" dediler ve bunlar zemmedildi." (Âraf Sûresi: 169). Eer, bir eyin sebepleri kulun seçmesi ve isteyip dilemesiyle ilgiliyse ve de bunlar tamam olursa bu bekleyie recâ yâni umma denir. Eer dileme sebepleri yarm yamalak ve viransa, bir de tamamlanmazsa bekleyi garûr yâni aldatc hâl ve ahmaklk olur. Eer o sebepler yarm yamalak deilse ve de olgunlam, mâmur bir hâ! almamsa ona da intizar (bekleyi) denir. Resûl (S.A.V.) öyle buyurmutur: "Din ileri temenni ile olmaz!" Bir kimse, tevbe klsa, o tevbenin kabul edilmesine ümid balamak gerektir. Bir kii tevbe etse, ama iledii günahtan ötürü tasal ve acl olsa: Hak Teâlâ benim tevbemi kabul etse! diye yakarp beklese, ite buna recâ (ümid) denilir. Çünkü onun üzülmesi tevbesinin sebebi olur. Eer üzüntü duymayp tevbeyi beklerse o da Garur olur. Ve eer tevbesiz olarak Allahü Teâlâ'nn gufrann, marifetini beklerse o da Garur olur ki, ahmaklar, aptallar, ebleh kiiler ona ümid

ÖLÜM ve KIYAMET

327 diye ad

takmlarsa da

deildir. Nitekim Allahü Teâlâ

öy-

buyurmutur: "mân getirip kendi dilek ve arzularn, ehirlerini ve hânumanlarn brakp gurbeti seçenler ve kâfir-

le

yolunda cihat (gazâ) edenler, bizim rahmetimizi uman kiilerdir. Onlar benim rahmetimi umsalar yeridir." (Bakara Sûresi: 18). lerle Allah

Olu

Zeyd adnda biri vard. Resûl (S.A.V.)'e geldi: Yâ Resûlâllah! dedi. Sana bir soru sormageldim. HakTeâiâ'nn hayr diledii kiinin nianesi nedir? Ve HakTeâiâ'nn kendisine hayr dilemedii kiinin de nian nedir? Resûl (S.A.V.), Zeyd'e öyle sordu: Her gün yerinden kalkarken ne sfatla kalkarsn? Hayl olu Zeyd cevab verdi: Kendime Hayr' ve hayr ehlini dost tutarm. Eer bir hayr frsat meydana çkarsa gecikmem, yerine getiririm. Onun sevabna inanrm. Eer o hayr yapamazsam tasalanr, üzülürüm. O hayr yapmak azu ve dileinde Vaktiyle

Hayl

a

u

bulunurum. Resûl (S.A.V.) o zaman Hayl

olu

Zeyd'e:

HakTeâiâ'nn sana hayr dilediinin alâmeti ite budur!

di-

ye buyurdu.

UMMANIN (RECÂNIN) LÂCI .

\Bu ilâca hiç kimsenin ihtiyac yoktur. Hiç

bu

bir

kii

ona muhtaç

ilâca ihtiyac vardr:

deildir.

Yalnz

hem tevbe etmez, hem de "tevbem ye bir kuku içnidedir. j ki,

2 nin



türlü

hastann

j

— Günahlarnn çokluundan ümid

!1

iki

kesmi

olanlardr

kabul olunmaz"

di-

kinci hasta ise, ibâdetteki mücahedesinin, ibâdeti-

çokluundan

kendisini yorup ypratmakta, adetâ helâk

f

HÜCCETÜ'L-SLAM MAMI GAZAL

328

.

.

dayanamayaca

zah-

hasta ümid (recâ) ilâcna muhtaçtr.

Ama

derecesine vardrmakta, kendisini metlere sokmaktadr. 1

te

bu

türlü

bu

gaflet ehli olanlara

dürücü zehir) f [

ilâç

bir

zehn Katil

(öl-

olur.

nsanda ümid duygusu Birinci

olmaz, aksine

iki

sebepten ötürü kaybolur:

sebep: Acâipliklere

itibar

etmektir

ki,

dünyada

olan yaratklarn acaiplikleri düünülür.

Bitkiler,

hayvanlar

ve

Nitekim

ükür

türlü türlü nîmetler

l'nda

açklamtk.

akldan

Böyle

geçirilir.

as-

bir kii, öyle bir Allah rahmetini,

öyle bir Allah inâyet ve lûtfunu

düünür

ki,

bu düüncele-

ardnda ne lütuf ve ne de rahmet vardr. Bu gibi kii önce kendisine bakmal ve kenine greekli olan her eyin nasl yaratldn görmeli. Meselâ: ve yürei gibi kendisine lâzm olan eyler nasl yaratlmtr? Düünmeli ve sorularla da kafasn yormaldr: rin

Ba

u

— Zarurî olmayp ama

1

bi

ihtiyaç

duyulan

uzuvlar, bir insann süsü olan dudak

rilii,

2

göz karal,

— Bu

kirpik

uzunluu

gibi

el gibi,

ayak

gi-

krmzl, ka e-

eyler.

rahmetler, bu lûtuflar bütün hayvanlara nasl

umumî klnmtr? 3

— Arlara

Vücudunun

türlü türlü

güzellii,

sanat ve güzellik niçin verilmitir?

kovanda

evini (peteini)

mas, orada baln toplamas, arbeine nasl

u,

kraliçe

örüp yap-

itaatkâr oldu-

ar'nn onlar nasl yönettii, düünülmeli ve

celenmeli. Bir kimse bunlar gibi acâipliklere, kendinin

in-

için-

de ve dnda bulunan bütün yaratklardaki eylere baksa bilir ve anlar ki, HakTeâlâ'nn rahmeti, ümitsizlik ihtimâlinden ya da korkuya kaplmaktan yücedir. Yine bilir ve anlar

329 ki,

========== ÖLÜM

korku ve Ümit'in beraber

olmas

gerektir.

ve

KIYAMET

Eer ümit,

kor-

kudan üstün gelirse yine yerinde bir hareket olur. Çünkü HakTeâlâ'nn yarattklar hakknda rahmet ve lûtfunun ka-

ps

genitir.

r

UJu kiilerden

birisi

öyle demitir:

— Kur'ân-

Kerîm'de Müdâyene âyetinden daha ümit verici bir âyet yoktur. Bu âyet Kur'ân'da olan âyetlerin en uzunudur. Hak Teâlâ onu bizim malmz ziyan olmasn diye indirmitir. Nasl borç verilmesi gerektiini bildirmitir. Allah balanmamza sebep olan bu yollar bize bildirip göstermeseydi hepimiz cehenneme girerdik. Ümidi ele geçirmek için ilâç ite budur ki, bu ilâç çok büyük bir ilâçtr.] Böyle ilâçlarn sonu yoktur. Her kii de bu dereceye eriemez.

sebep: Recâ (umud) hakknda gelmi olan âyetlerle hadisleri düünmektir. Bunun da says haddi akndr. Nitekim Kur'an- Kerim'de öyle buyurulmutur: [ikinci

(günâha girip) haddi aanlar! Hiç bir kii benim rahmetimden ümitsizlie dümesin. Allah bütün günahlar yarlr. o, çok Gafur ve Rahimdir." (Zümer Sûresi: 53).

"Ey

Yine

kendileri aleyhinde

Hak Teâlâ'nn bu

yoldaki

buyruu udur:

"Benim meleklerim Rablerine hamd ve tebih ederler, sizin balanmanz dilerler." (uarâ Sûresi :5). Neden mafiret

dilerler?

Cenâb- Hak onu

u

âyetle

açklyor: "Allah, kullarn resi: 16).

cehennemle korkutur." (Zümer Sû-

HÜCCETÜ'L-ÎSLAM ÎMAM-I GAZAL

330

Resûl (S.A.V.) ashâb için ümmetinin dilemekten hiç geri kalmazd. En sonunda

balanmasn

u âyet-i kerîme

nazil oldu:

"Senin Rabbin, halkn bütün günahlarn yarlgaycdr." (Ra'd Sûresi: 6).

Bu âyet-i

âyet-i

kerîme

nâzil

olunca onu arkadan gelen

u

kerîme tamamlad:

"Rabbn sana yaknda efaat makamn sen de honut olacaksn." (Duhâ Sûresi: 5). Hazret-i

— Yâ

Muhammed de

Rabbi,

dedi

ümmetimden

verecek,

ki:

tek kii

cehennemde

olsa

Muhamed buna râz olamaz. Bunlar lince,

gibi âyetlerin

says

çoktur. Hadîs-i erîflere ge-

Resûl (S.A.V.) öyle buyurur:

"Benim ümmetim, Ümmet-i merhume (rahmet olunmu bir ümmet) tir. Onlarn âzâb dünyada fitne ve zelzele ile olur. Âhirette onlarn cezas yoktur. Kyâmet günü olunca her

birini

yerine bir kâfir

verilir:

— Bu senin Cehennem'de Resûl-i

(stma)

Ekrem

fidyendir! denir."

(S.A.V.) yine

öyle buyurdu:

Hummâ

hastal Cehenenm

ateindendir. Mü'minlerin kimisinin âzâbdan nasibi bu kadardr. Enes (Allah ondan raz olsun) der ki: Resûlullah Efendimiz: Ey Ailahml Benim

ümmetimin hesabn benimle kl. Tâ ki, onlarn ayplarn kimse görmesin! diye yakard.Allahü Teâlâ da: Onlar senin ümmetinse benim de kullarmdr. Ben onlara Rahîmim. Onlarn kusurlarn gerek senin, gerekse bakasnn görmesine raz deilim. Resûl (S.A.V.) öyle buyurdu: Benim diriliim de, ölümüm de size faydadr. Eer diri kalr yaar-

ÖLÜM ve KIYAMET

331

sam

size

bana

eriat öretirim.

âlâ'dan

Eer amelleriniz güzel olursa, ona hamd ederim. Eer amelleriniz kötü olursa Hak Te-

balamasn

ki,

feder,

dilerim.

gündü, Resul (S.A.V.): Ey

(Allah)! dedi. Cebrail

sin

sizin amellerinizi

bildirirler.

ve ükürler

Bir

Eer ölürsem,

kerîm olan

Yâ Resûlallahi Bilir miO mânâ udur: Kötülükleri afverir. Yine Resûl-i Ekrem öy-

aieyhisselâm:

bunun mânâs nedir? onlarn yerine

balamas

iyilikleri

"Eer bir mü'min kul günah ilese, sonra istifar ve tevbe etse, Hak Teâlâ öyle buyurur: "Ey meleklerim, kulum bir günah iledi. Günahnn cezasn verecek le

buyurdu:

Rabbi olduunu bildi, tevbe etti. Siz tank olun ki, Ben onu mafiret kldm." Yine Resûl (SAV.) öyle buyurdu: Hak Teâlâ öyle buyurur: "Eer kul, gökle-

mafiret edecek

bir

eriecek günah

ilese, ben de yere

ona mafiret ederim." Ayn hadîs-i kudsî öyle de gelmitir: "Benim kulum bana yer dolusu günah ile gelse, benimle bulutuu zaman onu her dolusu mafiret ile karlarm." Bir hadîs-i erîf'te öyle buyurulmutur: "Kulun günahn yazan melek, o kulun günahn aradan alt saat geçmeyince yazmaz. Hele tevbe ve istifar ederse asla yazmaz. Tevbe etmezse bir günah olarak yazar." Ya kul tevbe eylemeyip bir ibâdette bulunursa ne olur? Bu hususta Resûl (S.A.V.) öyle buyurmutur: "Soldaki melek günah yazdktan sonra o kii iyilik yaparsa sa kol melei sol kol meleine: Sen, o günah onun defterinden gider! der. Tâ ki, onun karben de bir sevap yazmayaym. Böylece on günaha bir sevap düer. Dokuzu kendisine kalr." re

iner,

lnda

Resûl (S.A.V.):

•—

Eer

buyurdu.

kul

günah ilerse o günah deftere yazlr! diye

HÜCCETÜ'L-SLAM MAM-I GAZALÎ

332

Bir arabî:

— Ya eer tevbe ederse?

dedi.

Resîulullah:

— Günah diye cevap — Bu silinme niceye dek sürer? — stifar silerler!

verdi.

ettikçe!

Resûl (S.A.V.) bu cevab verdikten sonra sözünü öyle

tamamlad:



Hak Teâlâ onu yarglamaktan bkmaz, usanmaz. Eer bir müslüman kul, bir iyilik yapmak diiese, o iyilii yapmazdan önce sa koldaki melek bir sevap yazar. O iyilii ilerse on sevap yazlr. Ondan sonra artrrlar. On sevab yedi yüze kadar eritirirler. Eer bir günah ileyecek olsa, sol koldaki melek bir günah yazar. O bir günah için de Hak Teâlâ Hazretlerinin aff vardr. r [Yine bir kii gelip Resûlullah Efendimiz'e

öyle sordu: Ey Allah'n Resûlü! Ben yalnz ramazan aynda oruç tutarm. Fazlasn tutmam. Be vakitte de namazm klarm. Ziyâde klmam. HakTeâlâ'nn üzerimde zekattan, hac'dan bir alaca yoktur. Çünkü malm da, yol param da yok. Yarn âhiret gününde hâlim neye varacaktr?.. Resûl (S.A.V.) de o kiiye: Yarn senin yerin Cennet olur! dedi. O kii yine öyle sordu: Seninle birlikte mi olurum, yâ Resûlallah? Resûi (S.A.V.) bu soruya güldü: Benimle olursun! dedi. Ama gönlünü iki eyden uzak tutarsan! Nedir onlar, yâ Resûlallah? Birisi

gizli kin

ve intikam, öteki de müsiamana ha-

eyden korursun ki, bunlardan birisi, baka bir müslümann ardndan konumak, öteki de yalan söylemektir. Gözünü de iki eyden saklarsn ki, set ve_kskançlktr.

Dilini

de

iki

333 birisi

nâmahreme bakman, dieri

yoksullar hâkir germen-

Eer bunlar

yapacak olursan Cennette benimle birlilkolursun. Öyle ki, seni el üstünde tutar, aziz ve mükerrem

dir.

te

OLUM ve KIYAMET

=

sayarm'.Yine bir Arabî (Arap köylüsü) Resûlullah Efendimize geleli ve O'na: Yâ Resûlallah! Halkn hesabn kim görür? diye sordu. Resûl (S.A.V.): Allahü Teâlâ'nn kendisi hesab görürl diye buyurdu. Arabî: Kendi bana görür? diye sordu. Resûl (S.A.V.) de: Evet! diye cevap verince arap bu cevaba güldü. Peygamber Efendimiz ona: Neye güldün? dedi. O da: undan ötürü güldüm ki, kerîm kii galip gelince affeder eer hesap sorarsa kolaylk gösterir, gözyumar! dedi. Resûl (S.A.V.) de: Doru söylüyorsun! dedi. Hak Teâlâ'dan daha Kerîm bir kimse yoktur. Bu ârâbî fakih (akll) bir kii! buyurdu. Sonra buyurdu ki: Allahü Teâlâ, Kâbe'yi erefli ve yüce kld. Eer bir kii onu yksa, viran eylese, tan tandan ayrsa, hattâ Kâbe'yi yaksa, onun günah, Allahü Teâlâ'nn velilerinden birisene hakaret savurann günah kadar saylmaz! dedi. Arabî: Allah'n o velîleri kimlerdir? diye sordu. Resûl (S.A.V.) de: Bütün müminler Allah'ü Teâlâ'nn velileridir! dedi ve: âyeti okumadn m? diye sordu. Ve âyet-i kerîme'yi okudu: "Allah'n müminleri olan kiilerin hepsi O'nun velîleri (sevgili kullar)dr. Alla, îmân edenlerin yardmcsdr. Onlar küfrün karanlndan kurtaran, nûra kavuturan O'dur. Kâfirlerin koruyucusu ise Tagut'tur. onlar ise insanlar nûrdan karan-

m

u

u

la götürür. te onlar Cehennemliktir. Orada süresiz kalacaklardr." (Bakara Sûresi: 257). Resûl (S.A.V.)

bu

âyeti

okuduktan sonra öyle buyurdu: "Allahü Teâlâ'nn yaratthiç bir ey yoktur ki, ona üstün olan yaratm olmasn. Gazâbna kar, rahmetini üstün klmtr." Resûl (S.A.V.) yine öyle buyurdu: Allahü Teâlâ bize diyor ki: "Ben kulla-

BendeaJayda salamalar için yarattm. Yoksa Ben onlardan faydalanaym diye deilP'Yine Resûl (S.A.V.) dedi r,

HÜCCETFL-ÎSLAM ÎMAM-I GAZAL

334

"Müslüman bir kiinin son kelâm Lâ ilâhe illallah olursa Cehennem atei ona dokunmaz.Tne öyle buyurdu: Bir ki:

eer herhagi bir eyi Allah'a ortak tanmadan kavusa Cehennem atei ona haram olur." kii,

Resûl (S.A.V.) yine buyurdu

Allah'a

ki:

günah ilemeseydiniz, Hak Teâlâ bir yaratk halkederdi ki, onlar günah ilerlerdi, Allahü Teâlâ da onlara mafiret ederdi. Çünkü Allahü Teâlâ Gâfur ve Ra"Eer,

siz

hîm'dir."

Resûl (SAV.) yine

öyle

dedi:

— Hak Teâlâ kyâmet günü yaratt insanlara öyle

rah-

met gösterir ki, hiç bir kiini böyle bir rahmet hatrndan bile geçmez. Bu rahmet öyle bir hadde gelirki, eytan bile rahmet ümidine düer, yukar kaldrr.

ban

Resûl (SAV.) buyurdu

ki:

— Allahü teâlâ'nm yüz rahmeti vardr. Doksan dokuzunu kyâmet günü için koymutur. Bu dünyaya bir rahmetten fazlasn indirmemitir. Bütün gönüller o tek bir rahmetle rahimdirler. Hattâ annenin oluna, hayvanlarn yavrularna rahmeti o tek rahmettendir. Kyâmet günü bu bir olan rahmeti, doksan dokuVahmet^le bir araya getirir, kartrrlar. Ve her bir rahmet nice gbk ve nice yer tabakalarncadr. O gün ezelde helâk olamayanlardan baka kimse helâk olmaz.

Yine öyle buyurdu:

"Benim efaatim ümmetimde büyük günahlar ileyenler için ayrlmtr. Benim efaatimin dinî emirlere itaat edenler veya takvâ yolunda ibâdeti eksik etmeyenleremahsus olduunu sanmayn. Aksine ancak kirlilere ve muhaliflerdir."

ÖLÜM ve KIYAMET

335 Bilâl

Olu

Said

öyle demitir:

— ki kimseyi Cehennemden dar

çkarr. Hak Teâlâ

yaptklarnzdan çektiniz. Çünkü ben kullanma zulmetmem" diye hitapta bulunur. Sonra da:

onlara: "Siz ne çektinizse kendi

— Aln bunlar yineTamu'ya atn! diye buyurur. ayak

Birisi zincirlere,

bileklerine vurulan

karak acele acele yol

tutar, ötekisi

yava yava

ikisini

yürür.

Bu

— Niçin böyle hareket

bukalara

ba-

de ardna baka baka

yeniden geri

çevirirler:

ettiniz? diye sorarlar.

Acele eden kii:

— Günah ilemekten korktum. Allahü Teâlâ'nn buyruklarna

vap

uymamann azabn çekmi

bulunuyorum, diye ce-

verir.

Öteki kii de: -

— Ben öyle sandm

ki,

biz

dar

neme gönderilmeyeceiz! der ve

her

çknca ikisi

artk Cehende Cennete gön-

derilir.

Resûl (S.A.V.) öyle buyurdu: Kyâmet Günü öyle bir nidâ duyulacaktr: "Ey Muhammed ümmeti! Ben kendi

hakkm size baladm. Ve sizin hakknz biribirinizde kald. Hakknz biribirin'^ze balayn ve hepiniz Cennete Resûl (S.A.V.) yine öyle

açklama yapt: Benim ümmetimden bir kiiyi halkn ortasnda hazr klarlar. Doksan dokuz defter getirirler. Her bir defter büyük mü büyükgirin!"

O

bir

hepside o kiinin günahlar yazlmtr. Ona: Bu günahlardan hiç birisini inkâr edebilir misin? Melekler, bu günahlar yazmakta sana zulüm etmiler midir?

tür.

defterlerin

diye sorarlar.

O

kii:

Hayr, etmemilerdir, yâ Rabbil

der.

HÜCCETTL-SLAM MAM-I GAZAL

336

Günaha girmekte özrün var myd? O kiyâ Rabbi! der. Ve Cehenneme gidecei-

Yine ona sorarlar: i: ni

Özrüm

yoktu,

beklerken HakTeâlâ: Senin benim katmda, ilediin

iyilik

var.

Sana zulmetmeyeceiz!

diye buyurur.

bir

O sevabn

Ehedü en lâ ilâle ilallahu ve ehedü enne Muhammeden resûlullahi = Gördüm (inandm) ki, Allah'tan baka ilâh yoktur ve yine gördüm (inandm) ki, Muhammed Allah'n elçisidir" diye yazl bir kât getirirler.

görülmesi

için

üstünde:

O kul: Yâ Rabbi,

bu kelimecik, bu kadar defterde yazl bu

kadar günaha nasl kifâyet edebilir? der. Hak Teâlâ da: Sana zulüm yaplmaz, buyurur. Bütün günah defterlerini terazinin bir kefesine, bu kâttaki kelimeyi öteki kefeye koyargelir, hepsini yular. Bu tevhit kelimesi o defterlerden

ar

kar kaldrr. Çünkü Allah'n

birliini bildiren

kelimenin kar-

sna hiç bir ey çkamaz. öyle buyurdu: Hak Teâlâ meleklere: "Kalbinde bir miskal hayr olan kiiye cehennemden çkarn!" diye buyurur! O zaman birçok kiiyi CeBu yolda Resûl

(S.A.V.) yine

hennem'den dar çkarrlar. Ve: Ey Rabbimiz, bu kavimden geride hiç kimse kalmad, denir. O zaman Hak Teâlâ yine: Kalbinde yarm miskalm hayr bulunanlar da Cehennemden çkarn! diye buyurur. Yine birçok halk dar çkarrlar: Artk bunlardan da hiç kalmad, yâ Rabbi! denir. Cenâb- Hak, yeniden: Her kimin gönlünde bir zerrecik hayr varsa onu da cehennemden çkarn! diye emir buyurur. Birçok kimse daha çkarldktan sonra: Bir zerre hayr istemi olan hiç bir kii de kalmad, yâ Rabbi! derler. Hak Teâlâ o zaman: Meleklerin, peygamberlerin mü'minlerin efaati yerine getirildi mi? diye sorar. O zaman Yüce Katna: Siz Erhamer-Rahîmin'in rahmetinden

baka bir ey kalma-

d! diye cevap verilir. Cenâb- Hak Cehnenrn küllerinden bir avuç kül alr, dar çkarr. Bunlar bir zerre bile hayr i-

:

ÖLÜM ve KIYAMET

337 lemeyenlerin kara

külleridir.

Kömür

haline gelmilerdir.

O

Hayat Irma deniler bir rmaa daldrlr. O rmaktan tertemiz ve apaydnlk çkarlar. Boyunlarnda mühür izleri vardr. Cennettekiler onlar tanr ve: Bunlar CenâbHakk'n âzâb ettii ve dünyada hiç hayr ilememi kiilerdir! derler. Hak Teâlâ onlara: Cennete girin! Orada her ne görürseniz sizin olsun! der. Onlar da: Ey Rabbimiz! derler. Bize dünyada hiç bir kiiye ihsan buyurmadn eyler verdin! Hak Teâlâ da öyle buyurur: Bilin ki, benim katmda bundan daha büyüü de vardr! O saadete erenler de: Bundan daha yüce ne olabilir, yâ Rabbi? derler. Hak Teâlâ da: Benim rzâm vardr! Sizden honud oldum. Bir daha honutsuz olmam! diye buyurur. Bu, sahih haber, Buhârî'de ve Müslim'de de bulunmaktadr. Rivayet edilmitir ki, bir çocuu müslümanlar gazâda esir almlard. Çocuk açk arttrmaya konularak sata çkarlmt. Çok scak bir gündü. Bir kadnn gözü o çoca iliti, kotu, o çadrn halk da kadnn ardndan koutular. Kadn çocuu tutup küller,

barna bast. Güne scakl vumasn siper yapt. Bir



-

diye kendisini

ona

yandan da:

Olum! Olum! Bu benim olum!

diyordu.

Halk bu hali görünce alat Bütün filerden el çektiler. Kadnn efkatine kaldlar, az sonra Resûl (S.A.V.) de oraya geldi. Olay kendisine anlattlar. Kadnn o çocu-

ap

a acyarak alamasna sevindi ve: — bu kadnn efkati mi artt? diye sordu. -

Sizi

Müslümanlar da: .

— Evet, yâ Resûlâllah! Buna ardk, kaldk! O zaman

dediler.

Resûl (S.A.V.)

— HakTeâlâ'nn efkati, bu kadnn çocuuna olan efkatinden

daha da fazladr? diye buyurdu.

HÜCCETTL-ÎSLAM MAM-I GAZAL

'

338

Müslümanlar da oradan büyük bir sevinçle ayrldlar. Böyle bir sevinç o zamana kadar görülmemiti.

Ey

sâlih kii!

Sen

bil ki,

buna benzer

hadîsler, haberler

Korkusu çok olan kiilere bu haberler ifâdr. Bu haberden anlatmak istenilen udur ki, mü'minlerden kimi kiiler. Cehenneme gireceklerdir. En sonra da oradan çkanlar ilk girenler olacaktr. Onlar orada yedi bin yl kalacaktr. Eer tek kii cehenneme girecek olsa, ve oraya girmemek herkes için mümkün olsa:

çoktur.



o tek kii ben olurum! diyerek herkes olmal, ibâdetin tam klmaldr.

Belki

dikkatli

Eer

ve

ihtiyatl

kudreti varsa cehdeylemeli, o tek kiinin kendisi

gece bile cehennemde kalmamak için dünya lezzetlerinin hepsinden el çekmeli yeride bir hhareket olur. Ya 7.000 yl nerede kald?

olmamasna çalmaldr.

Hattâ

bir

Sözün ksas korku da, ümit de orta karar olmaldr. Nitekim Ömer (Allah ondan raz olsun) öyle buyurmuur:

— Eer nidâ eden

kimse yarn âhirette cennete yalnz bir kii girer! dese, ümit ederim ki, o kii ben olaym. Cehenneme bir kiiden baka kimse girmez! deseler, yine o kiinin ben olacandan korkarm. bir

;

KORKUNUN FAZLET VE

KISIMLARI

;Korku yüce makamlardandr. Ama korkunun fazileti, onun sebeplerine baldr. Korkunun sebebi ise ilim ve mârifettir.' Bundan ötürüdür ki, HakTeâlâ öyle buyurmu.

tur:

"Hak Teâlâ'dan korkan yalnzca âlim kullardr." tr Sûresi: 28).

(Fâ-

======= ^^

339

s

ÖLÜM ve KIYAMET

Resul (SAV.) de öyle buyurmutur: "Hikmetin i

Ama

ba, Allah

korkusudur!"

korkunun semereleri

(neticeleri)

unlardr:

1



ffet (Afiflik,

2



Verâ (Haram eylerden kaçnma),

3

— Takvâ

-

saklad

namus,

temizlik),

korkma ve bu korku eylerden kaçnma), (Allah'tan

ile

dinin ya-

j

Bunlarn hepsi de saadet tohumudur. Çünkü ehvetleri, brakmadan ve sabretmeksizin ahiret yoluna gitmek mümkün olmaz.l korkunun ehvetleri ortadan kaldrd gibi hiç birey ortadan kaldramaz. Bundan ötürüdür ki, Hak Teâlâ, hidâyeti, rahmeti, ilmi

ve rzây Kur'ân'da üç âyette

topla-

d: "Allah'tan korkan, kullar içinde

sadece

ilim ehli

olanlardr." (Fâtr Sûresi: 28).

"Allah onlardan razdr, onlar da Allah'dan razdrlar.

Bu mükâfat,

Allah'tan korkanlar içindir." (Beyyine

Sûresi: 8).

"Hidâyet ve rahmet, Allahü Teâlâ'dan korkan kiilere hâstr." (Âraf Sûresi: 154).

Hak Teâlâ, kendinden korkman semeresi olan takvâ'y kendi üzerine izâfe kld ve öyle buyurdu: "Kestiiniz kurbanlarn ne lah'a

ular. Ancak

(Hâc Sûresi:

sîzin

etleri,

ne de kanlar Al-

takvânz Hak Teâlâ'ya eriir."

37).

Resûlullah Efendimiz de

öyle buyurdu:

HÜCCETÜ'L-SLAM MAM-I GAZAL

340

"Halk kyâmet günü topladklar zaman onlara hitap eden bir ses duyulur. O sesi uzakta ve yaknda olan herkes iitir. O ses öyle der:

— Ey

Ben sizin sözlerinizi, siz yaratldnzdan beri dinlerim. Siz de benim sözelerimi iitin. Sizin önünüzde okumak isterim. Ey insanlar! Siz bir neseb koydunuz. Ben de bir neseb koydum. Siz kendi nesebinizi yüce kldnz.b Benim nesebimi saldnz. Ben: "Sizin en büyüünüz, en mütteki olannzdr." (Hucurat Sûresi: 13) dedim. Siz ise "Hayr, en büyük filân olu filândr!" dediniz. Bugün ben nesebimi yüce klyorum, sizin nesebinizi aahalk!

aa

salyorum. Takva ehli (Allah'tan korkanlar, larna uyanlar) nerededirler?."

Bunun üzerine

dinin yasak-

sancak yukar kaldrlr. En ileriye getirilir. Müttekiler o sancan ardnca giderler. Hepsi de hesapsz (sorgusuz, sualsiz) Cennete girerler." bir

Bundan ötürüdür ki, korku ehli olanlarn sevab daha arttrlm, iki kat olmutur. Hak Teâlâ bunu

u

kerîme

ile

müjdelemitir:

durmaktan korkanlar

için

"Rabbinin iki

bir kat

âyet-i

makam önünde

Cennet vardr." (Rahman

Sûresi: 46).

Resûl (S.A.V.) de öyle buyurdu:

"Hak Teâlâ öyle buyurdu: zzetim hakk için iki korkuyu ve iki güvenci bir kulda toplamam. Eer dünyada benden korku duyarsa, ahirette onu emin (korkusuz) klarm. Eer ahi ret için kendisinde bir güven duyuyor, korkmuyorsa, ahirette onu korkuturum." Resûl (SAV.) yine öyle buyurdu:

en akll olannz, Hak Teâlâ'dan korkusu en çok olannzdr!" "Sizin

======^^

341

ÖLÜM ve KIYAMET

Resûl (S.A.V.) ayrca öyle buyurdu:

Hak Teâlâ'dan korkarsa her ey ondan korkimse Hak Teâlâ'dan baka bir eyden korkarsa

"Bir kimse, kar. Bir

Allah onu her

eyden

korkutur."

Resûl (S.A.V) yine öyle buyurdu:

dolay gözünden kadar ya aksa ve yüzüne o göz yann scaksinek dese, ona cehennem atei haram olur."

mümin kulun

"Bir

Allah korkusundan

ba

l

Resûl (S.A.V.) yine öyle buyurdu:

i

"HakTeâlâ'nn korkusundan mümin kulun kalbi ürperdidemde nasl kllar dimdik olursa, günahlar da öyle olur

ve

aacn yapra

gibi dökülür."

Resûl (SAV.) yine öyle buyurdu:

çkm

gözya

aktan kimse, süt, olduu memeye girmedikçe cehennem ateine gir-

"Allah

korkusundan ötürü

mez. Hazret-i



Aye

(Allah

ondan raz olsun) öyle demiir:

Ey Allah'n Resûlü! Senin ümmetinden Cennete hesab görülmeden girecek kimse olur mu?" Resûluilah'a:

M

diye sordum. Resûl Hazretleri



Olur.

u cevab verdi:

Onlar da günahlarn anarak alayan mü'min-

lerdir!

Resûl (SAV.) yine öyle buyurdu:

— Hak Teâlâ'nn katncja, Allah korkusundan akan gözya damlasndan daha aziz bir katre yoktur. Nitekim, Hak Teâlâ'nn yolunda dökülen kan damlasndan da aziz damla yoktur.

HÜCCETTL-SLAM MAM-I GAZAL Resul (S.A.V.) dedi

=

342

ki:

— Yedi kimse Hak Teâlâ'nn arnn gölgesinde bulunur.

Bunlardan

birisi

Hak Teâlâ'nn korkusundan alayan-

dr.

Hanzale, (Allah ondan raz olsun) bu olay

için

der

ki:

— Resûlullah'n yanndaydm. Bize öüt vermekteydi. yumuuyordu. Gözlerimizden yalar akt. Ben eve geldim. Ev halkm, karm, çocuklarm konumaa baladk. Dünya ilerine daldk. Az sonra ReÖyle

ki,

gönüllerimiz

incelir,

sûlullah'n öütlerini ve

aladm hatrladm. Sokaa fr-

ladm:

— Hanzale münâfk oldu! dedim. Böyle diyerek sokakta giderken Ebû Bekir (Allah ondan raz olsun) Hazretine rast geldim. Bana:

— Öyle deme! Sen münâfk olmadn!

dedi.

Ben doruca Resûlullah'n katna vardm.

— Hanzale münâfk

Kendilerine:

oldu! dedim.

Resûlullah:

— Hanzale

hiç bir

zaman münâfk olmad!

diye buyur-

du:

Az sonra

olan hali kendisine anlattm.

"Yâ Hanzale!

uymaz.

el

buyurdu:

Eer bizim huzurumuzda bulunduum hâl

üzerinde kalsaydnfrelekler gökten nizde sizinle

öyle

skrlard.

Bir saat bir türlü, bir

Lâkin,

saat

iner, yollarda, evleri-

ey Hazale, saat saate

bir türlü olur."

iblî (Allah ona rahmet eylesin) Hazretleri öyle de:

— Gönlüme hemen her gün korkular üstün bana hikmetten ve

ibretten bir

kap

açlr.

gelir.

O gün

343

======^^

Yahyâ

bin

Muaz

(Allah

ÖLÜM ve KIYAMET ona rahmet

eylesin) dedi

— Mü'min kiinin günah, ceza korkusu di

arasnda, tpk Hazret-i



iki

Muâz

arslan

yine

ile

kalm

arasnda

ki:

rahmet ümî-

tilki

gibidir.

öyle buyurdu:

Âdemolu, eer fakirlikten korktuu kadar Cehennemden korksayd, Cennete girerdi. Miskin

Kendisine:

— Yarn

âhiret'ten

kim emîndir? diye sordular.

Oda:

— Bugün çok korkan! diye cevap Hazret-i

Hasan-

Basrî'ye (Allah

verdi.

ondan raz olsun) de-

diler ki:

—u

kiilerin meclisleri

dar korkuturlar Hz.

Hasan

ki,

hakknda ne dersin?

yüreklerimiz parça parça

Bizi

o ka-

olur...

u cevab verdi:

— Bugün korkup yarn emîn olacanz -

gün emin

olm£jJf

yarn korkacanz

bir

bir

sohbet, bu-

sohbet yapmaktan

hayrldr. Böyle kimselerle sohbet edin.

KORKUNUN

ÇETLER

[ Korku her iin tehlikesini bilmekten doar. Her kiinin önünde bir tehlike vardr. Kimi kii olur ki Cehennem ziyan-

larn düünür. Onun korkusu bu yandandr. Kimi kii olur ki, âhiret yolunu düünür, ondan korkar. Yahut:

— Artk günaha düerim! diye korkar.

J HÜCCETÜ'L-ÎSLAM ÎMAM-I GAZAL

344

,

Yâhut kalbinde bir gaflet doar, diye endielenir, korkar. Ya da alkanlklar kendisini günaha götürür diye korkular içinde kalr. Yâhut nimetten ötürü gafleti artar:

— Kyâmet günü halkn zulmüne urar, yakalanrm!

di-

ye korku duyar.

Ya da kyâmette ayp ve vây olacak diye

korkar.

kusurlar

Veyâ aklna

açklanp çirkin

rezil

eyler

— Hak Teâlâ bunlar

bilmektedir! der, korkar

Bu korktuklarnn her

birinin

u faydas olur

ki,

ve

rüs-

gelir.

korktuu

eylerden kaçnmaa balar. Onlardan çekinmekle urar. Meselâ âdeti kendisini günaha salacaksa ve bundan korkuyorsa, o âdetten elini çeker. Eer HakTeâlâ'nn göngönlünü temiz tutar. Korkan kiilere çok kez âkbet ve

lündekileri bilmesinden korkuyorsa

de bunun gibidir. dünyaya vedâ korkusu galip Ötekiler

gelir:

— Ya imanm selâmetle baa çkaramazsam? Bu su'dur

da,

der.

gelecein korkusundan çok geçmiin korku-

ki:

— Ezelde acaba saadetime veya âsiliime (ekavetime) mi hükmolunmutur? diye korkular Çünkü, her son, öncekinin dal, önce olandr. Resûl (SAV.) minbere

nian

bir takipçisi, bir

daldr. Asl

çkp:

— Hak Teâlâ'nn yazlm olanlarn orada ad,

içinde kalr.

kitab vardr. Cennet ehli ve nesebi yazldr! diye buyurbir

du.

Sonra

sa elini aaya sald, öyle buyurdu:

— Hak Teâlâ'nn ehlinin

bir kitabr

daha vardr

ad, nian ve nesebi orada vardr.

ki,

Cehennem

======^^

345

Sonra

sol elini

ÖLÜM ve KIYAMET

aaya sald. Yine öyle buyurdu:

— Bunlardan ne

ne

artar,

Dünyda

eksilir.

kimi saâdet

ekâvet ehlinin iini ilerler. Herkes de ona: ekâvet ehlidir, der. Ölüme eer bir saati bile kalm olsa Hak Teâlâ onu ekâvet yolundan geri döndürür, saâdet yoluna ehli olur ki,

götürür.

(Resûl (SAV.) yine öyle buyurdu:

— Saâdete ermi kii odur âdete kavumutur. akî olmutur.

aki

ite o ezelî kazada saolan da odur ki, ezelî kazasnda ki,

te bütün i, o eski kader yazlndadr. rin itibar

geçmi

geçmie olduu

takdirden, eskiden

için

Böylece kadebasîret ehlinin korkusu o,

yazlm

alnyazsndandr.

O

alnyazsmdan doan korku bütün korkularn en yücesidir. Nitekim Hak Teâlâ'dan korkmak, celâl sfat sebebiyle, kiinin kendi günahndan ötürü doan korkusunda daha yüce ve kâmildir. Çünkü celâl sebebiyle olan korku hiç bir za-

man ki,

kaybolmaz.; Korku, günahtan ötürü olunca ihtimaldir ~ gurura gelir:

Günahtan

Sözün ksas

el

çektim ya! Neden artk korkaym? der.

bir

kii

unu

bilmeli

ki,

miz bu korkuda en yüksek dereceye ise

en

aa

kisinin

Resûiullah Efendi-

varmt. Ebû

Cehil

kattayd.

de yaratlmasnda baka

ve yaratldklar zaman Resûl (S.A.V.) kendisinin dahli yokken tâat ve mârifet yolu kendisine müyesser ve nasip oldu. Buda ilzam sebebiyle idi ki, gönlünde olan ve onu tevik edici hâl, kendisinin haberi olmadan ona çekerdi ve o, kendisine gösterip açtklar eyleri esrar ilâhiyeyi gizlemee gücü yetimezdi. Öyle ki, öldürücü zehir olan eyden bile çekinemezdi.

u

vesilesi yoktu

HÜCCETTL-ÎSLAM MAM-I GAZAL

346

Ebû Cehîlin ise, basiret gözü balannca artk hiç bir eyi görmez olmutu. Vaktâ ki görebildi, yükek arzulardan kendisini kurtaramad. Bunlarn verecei zararlar bilmiyordu. Resûl âleyhisselâm ile Ebü Cehîl, ikisi de, yollarnda yürümek zorunda kaldlar. HakTeâlâ diledii üzere, sebep olmadan birisinin ekâvetine hükmeyledi ve onu esfelsâfiline (yâni Cehenneme) sürdü. Ötekinin (Resûlullah'n) saadetine hükmeyledi. Ve onu A'lâ-y illiyyin'e (Cennet'in i

ve gök yüzünün en kudsî yüceliine) kahredici kuvvetin zincirleri ile çekti, çkard. Bir kii diledii gibi

i

yaparsa

hiç

kimseden korku çek-

memeli. Ancak ondan korku duyulmal. Bundan ötürüdür ki, Hak Teâlâ Dâvûd aleyhisselâm'a öyle buyurdu:

— Benden, kzgn arslandan kortuun

gibi kork!

Seni

öldürmesi senin caniliinden ötürü deildir, belki onun arslanlk saltanatnn böyle hükmetmesindendir. Eer öldür-

mekten

el

yaknlndan deil, deerin olmadndan ötü-

çekse efkatinden ve cana

belki, kendisinin

katnda senin

rüdür.

Allahü Teâlâ'y bu sfatlarla bilen kiinin korkudan uzak

kalmasnn imkân

yoktur.';

ÖMRÜN KÖTÜ SONUÇLANMASI KORKUSU r [Korkanlarn çou, sonlarnn ne olacandan korkmu-

undan

âdemolu'nun gönlü daimâ deiir. Bir ekilden bir ekle kalbolur. Ölüm vakti yüce bir vakittir. Gönlün, ölüm vaktinde ne karar tutaca bilinemeze Ârif kiilerden birisi öyle demitir: lardr.

ötürüdür

ki,

ÖLÜM ve KIYAMET

347

— Eer

olduunu bilsem benden bir saat uzaklap bir duvarn ardna varsa onu tevhidine ehâdette bulunamam. Çünkü gönlün hâli bir

kimsenin

deimek yolundadr.

elli

Nasl

yl tevhîd üzere

bir

halde geri döneceini

biler

mem. Yine yüce kiilerden

birisi

de öyle demitir:

— Eer bana: "Evin kapsnda ehâdet yolunda ölme-

e mi râz olursun, yoksa, olarak



ölmee

Bir

biz

göz odann kapsnda slâm

mi raz olursun?" deseler, ben:

göz odann kapsnda müslüman olarak

ölmee

râz olurum! derim Çünkü Evin kapsna varncaya kadar slâm kalr mym, ya da kalmaz mym, bilemem.

Ebû Derdâ

(Allah

ondan raz olsun) yemîn edip öyle

derdi:

— Hiç

ölüm vaktinde imânnn geriye alnmasndan emin olabilsin. Belki de onu geri alrlar!.

Ebû

bir

kii yoktur

Yezîd-i

ki,

Bestâmî de öyle demitir:

— Otuz yedi aydr, her ne zaman mescide gitsem bezünnarn (papaz kemerinin) sallandn görmekteyim. Tâ mescid kapsna girinceye dek korkarm. Sanrm ki, beni kiliseye götüreceklerdir. Her gün be vakit ibâdette bu hale düerim. limle bir

Isâ aleyhisselâm, Havvariyyuna: Siz, her

ne kadar gü-

nahtan korkarsanz, biz Peygamberler küfürden korkarz! dedi. Yine Peygamberlerden birisi nice yllar aç kald, susuz kald, giyimsiz kald, çok mihnete urad. Bir gün Hak Teâlâ'ya yalvard. Ona bir vahiy indi. öyle buyuruldu: Senin gönlünü küfürden sakladk. Bu dereceyle kanaât et-

mez de dünyay

m istersin? O Peygamber: Yâ Rabbi, tev-

HÜCCETlTL-tSLAM MAM-I GAZAL =====

348

be kldm, kanaât ettim! diyerek utancndan bana toprak saçt.; Sonun hayrl olmamasnn alâmetlerinden birisi de Nifâk'trJ Bundan ötürüdür ki, ashâb- kirâm nifâk'tan çok çekinir, kaçnrlard.

Hasan-

Basri Hazretleri der

— Eer kendimde

nifâk

ki:

olmadn

bilseydim, bu hali

yeryüzünde olan eylerin hepsinden daha görürdüm.

Hasan- Basrî



hazretleri yine

dn

bâtna (yâni mas, ona uygun dümemesi Zâhir'in

öyle

sevgili olarak

dedi:

içe), kalbin dile

Nifâk'tandr.

muhâlif

ol-

j

SONUN KÖTÜ OLMASININ SEBEPLER Hayatmzn sonunun

hayrl olmamasnn

bütün insanlar bundan çekinip

manâs —ki

kaçnr— imânn

geri aln-

masdr.iDlüm ânnda imânn kayboluunun da sebepleri vardr. Bunun ilmi gizlidir. Lâkin bu kitapta açklanabilen udur ki, imânn zâil olmas iki sebeptendir:'] l.1



Biri, bir

yolunda

geçirir.

kii bâtl bir bid'âte inanr.

Ömrünü o

inanç

Onun hata olduunu sanmaz. Fakat ölüm

dakikasnda bütün iler ona açlr. Hattâ, kendisinin bu inançtaki hatas da ona gösterilir. Bundan ötürü baka hususlarda olan inanç ve itikatlarnda da üpheye düer. Bu tehlike bid'ât ehline vâki olur. Onlar o kimselerdir ki, imân yolunu kelâma ve delîle smarlamalardr? O kii verâ ehli, takvâ ehli olsa da bu böyledir. Ama saf, içi temiz olan kiiler, yâni Müslümanl Kur'ân'n ve hadîsin zâhiriyle tutolanlar, bu tehlikeden emin görünürler. te bundan ötürüdür ki, Resûi (S.A.V.) öyle buyurmutur:

mu

=======^^

349

— htiyar kadnlarn ehlinin

çou

ÖLÜM ve KIYAMET

itikad gibi itikadnz olsun.

Cennet

gönlü saf olanlardr.

Bu sebeten dolaydr ki,

kelâm ilminden ve eyann hakikatlerinden bahsedilmesini yasaklamlardr. Çünkü onlar, bu bahisler üzerinde konuan bir kimsenin ona tâkât getirmeyip bid'ate düeceini bilirlerdi. din büyükleri

— mân'n alnmasnda

sebep de udur ki, kiinin imân aslnda zayf olur. Kalbine dünya sevgisi üstün gelerek HakTeâlâ'nn dostluunu zayflatr. Ölüm dakikasnda bütün yüksek arzularn ondan geri alrlar. Dünyadan ka;

2

hrla

çkarlacan

bir

ve dilemedii yere götürüleceini görür.

de bu muâmeleden ötürü kendisinde bu hal doan kiide Allah sevgisi zayflar ve Allah dostluu da ortadan Belki

kalkar. 1 —j

O zaman ye benzer. o

o,

olunu

sevip de muhabbeti kaybolan kii-

Oul babasnn

makbul

sayd

bir

eyini alsa

ey için olunu kendisine düman sayar. Ve mevcut olan

de kalmaz. jBundan ötürüdür ki, ehadet derecesi büyük bir derecedir^ denilmitir. Çünkü ehâdet deminde gönülden dünya sevgisi kalkm,Hak Teâlâ'nn sevgisi ve dostluu onu kapanm ve gönlünü ölmee kararlm klmtr. Buna benzer halde iken ölüme erimek büyük bîr ganimettir ki, bu gibi haller tez geçer. Gönül o sfatta de-

sevgisi

vaml kalmaz. Böylece\kiide Hak Teâlâ'nn olursa,

dünyaya olan sevgisi kalmaz, bâtl

sevgisi galip olur,

ortadan

kalkar."!

Bu son niân de sonun güzel olmasnn niândr. Böylece bir kimse bu tehlikeden uzak

olmak

dilerse bid'âtten

uzak olmak gerekir. Kur'ân'da ve haberlerde olan her ye imân getirmek gerektir. Kur'ân ve hadîsten olan bir

ee-

HÜCCETFL-ÎSLAM MAM-I GAZAL yi bilirse

inanr.

350

kabui eder, bilmezse do-rudur der. Cümlesine

O kiiye gereken

mücâhede Hak Teâlâ'nn

sevgsini

kendisine galip klmaktr. çindeki dünya sevgisini zayflat-

mak, zebunlatrmaktr. Dünya muhabbeti de ancak eriât snrlarna riâyet etmekle olur. O zaman da dünya o kiiye

aalk

halde görünür.

Ve dünyada

Teâlâ'nn sevgisi iseonun

mek eder.

artiyie kuvvetlenir.

Dünyay

Hak Teâlâ'nn

gelirse

öyle

i tehlikeye

tutunuz

dostlariyle

girer.

Eer onda dünya Nitekim Kur'ân'da

kardeleriniz, karlarnz,

mallarnz, durgunlua

bir ticaret,

sohbet

buyurur:

"Eer babalarnz, oullarnz,

oymanz ve

dilden

sevenlerle sohbet etmez.

dostluu üstün Allahü Teâlâ

daima

zikrini

Hak düürme-

nefret duyar.

hounuza

uramasndan

giden oturma

kork-

yerleri, size Al-

ve Resulünden ve O'nun yolunda cihattan daha sevgiliyse artk Allah'n buyruu size eriinceye kadar beklemeye hazr olun. Allahü Teâlâ fâsklar topluluunu doru yola lah

(hidâyete) erdirmez." (Tevbe Sûresi: 24).

TEVBE Tevbe, Hak Teâlâ'ya dönmektir. Tevbe, müridlerin ilk adm atdr. Sâliklerin (Allah yolunda gidenlerin) balangç yoludur. Hiç bir kii tevbeden uzak kalamaz. Tevbeden hiç bir kimse müstani deildir. Çünkü ilk yaradltan son âna kadar tertemiz olmak yalnz meleklerin halidir. Bütün ömrü günaha batm olmak eytann iidir. Ve günah yolundan, teybe ve nedamet hükmü ile tâat ve ibadet yoluna dönmek, Âdem aleyhisselâm ve oullarnn hâlidir.

.

kimse

geçmi

günahlarna, hata ve kusurlarna tevbe eylerse, yâni onlarn kötülüünü idrak edip pimanlk duyarak onlardan yüz çevirirse kendisinin Âdem aleyhisselâm'ajnisbetini tamamlam olur. Bir kimse de âhir ömBir

rünü günfarla geçirirse

Ama

bütün

bir

eytana

ömür boyu

karalatrm

olur.

olmann imkân

yok-

nisbetini

ibâdette

Çünkü insanlar yaratlrken eksik yaratlmtr. lk önce Âdem'e ehvet musallat edilmitir. ehvet ie eytann âletidir. Akl ki, ehvetin dümandr, meleklerin cevherindendir ve ehvetten de sonra yaratlmtr. Bundan ötürütur.

dür

ki,

ilkönce

ehvet

üstün gelmi, Âdem'in sinesinin ka-

lesini kafirla istilâ etmitir.

dostluk, ülfet

Nefis

de zorda kalarak onunla

ve balant kurmutur.

Akl zuhur edip meydana çknca ve özünün günahla zâyi olduunu bilince tevbeye ve mücadeleye muhtaç olur ki, böylece kaleyi yeniden ele geçirip onu fethederek eytann elinden almak ister.

HÜCCETÜ'L-SLAM ÎMAM-I GAZAL Böylece Tevbe,

den

Âdem oullarna zarûrî gereken

oldu. Sâliklerin

nuru

ilk

uyand, doru

ile

352

adm

yolu,

eyler-

ald. Akln ve eriatn

halini

eri yoldan

hidayeti, dalâletten

farketti.

TEVBENN FAZLET ve SEVABI Hak Teâlâ bütün halka tevbe Kur'ân- kerimde öyle emretti: "Bir

etmelerini

buyurdu.

kimse felah bulmak ümit ederse tevbede bu-

lunsun." (Nûr Sûresi: 31). Resûlullah Efendimiz de

"Aziz ve

celil

öyle buyurdu:

olan Allah, gece vakti günah ileyen

kiiye sabaha dein, gündüz günah ileyene de akama kadar tevbe etmesi için kerem elini uzatr. Güne Marib'den (Batdan) douncaya kadar bu böyle sürer/l Resûl (S.A.V.) yine öyle buyurdu:

— Piman olmak, tevbe'dir. Ve ayn anlamda yine öyle buyurmutur:

"Günahn

keffareti

pimanlktr."

Resûl (S.A.V.) yine buyurdu

ki:

— Güne Marib'ten (Batdan) domadan önce kii tevbe eylerse tevbesi kabul

bir

edilir.

Resûl (S.A.V.) yine öyle buyurdu:



ura

olan yollar üzerinde dürmayn, çünkü kimi kiiler olur ki, orada durup her kim geçerse onu alaya alabilir ve her kadn o kiiye közü sözler

Halkn

353

=======^^

ÖLÜM ve KIYAMET

Cehennem' girmesi vacip oluncaya kadar oradan uzaklamaz. Meerki tevbe söyleyebilir.

Bu

gibi kiiler tâ

eyleye.

Resûl (S.A.V.) yine

öyle buyurmutur.

— Bir kimse günahlarnda tevbe eylerse, Hak Teâlâ onun iledii günahlar meleklere unutturur. Kendisinin de eline, ayana, günah ileyen uzuvlarna onlar unutturur. Tâ ki, günahn hiç ahidi kalmaz. -

Resûl (SAV.) yine öyle buyurdu:

— Hak Teâlâ kulunun tevbesini can boazna gelinceye kadar kabul eder.

Ömer

bin Hattab (Allah

ondan raz olsun) öyle demi-

tir:

— Resûlullah bize öyle buyurdu: "Tevbe edin balansn,

günahlarnz

ben de günde yüz kere

ki,

tev-

be ederim." Resûl (SAV.) yine öyle buyurdu:

— Hiç

bir

Âdemolu

yoktur

sn. Lâkin günahkârlarn en

ki,

iyisi

Resûl (SAV.) yine buyurdu

onun günah olma-

tevbe klanlardr.

ki:

— Günahtan tevbe eyleyen kii, asla günah ilememi gibi olur. Resûl (S.A.V.) öyle buyurmutur:

— lenen günahtan tevbe etmek, hiç bir zaman günah dairesine

uramamak demektir.

HÜCCETÜ'L-SLAM MAM I GAZAL

354

buyurduu bir âyet-i kerime bidat hakkndadr. Hazret-i Allah öyle buyurmaktadr: Allahü Teâlâ'nn

"Dinlerinin bir

bölümüne inanp

bir

bölümüne

e,hli

inan-

mayan, onu parça parça edenler, bölük bölük olanlarla senin hiç bir iliiin yoktur. Onlarn ii ancak Allah'a kalmtr. Allah dünyada yaptklarn onlara âhirette soracaktr." (Enam Sûresi: 159).

Bu

kerimenin anlamn açklarken Resûlullah Efendimiz öyle buyurdu: âyeti-i

— Bir kimsenin günah olursa, ona tevbe etmek dü-

)

er. Fakat bid'at sahihleri için tevbe yoktur. Ben onlardan bizârm. Onlar benden bizardr. 1 Resûlullah Efendimiz, yine

— Vaktâ

öyle buyurdu:

brahim'i göe çkardlar, bir kii bir kadnla zinâ ederken gördü. Onlara beddua etti. kisi de helak oldu. Birisini de günah ilerken gördü. Ona da beddua etti. Ozan bir vahiy indi, öyle buyurdu: ki

— Ey brahim! Benim kullarm sen özgür brak! Belki

üç halde

olurlar:

1- Ya tevbe ederler! Kabul ederim.

2- Ya istifar 3-

ederler,

Yada onlardan

balarm.

bir kimi evlât

ibadet ederler. Bilmez misin BÛR (çok sabredici)dir." Hazret-i

Aye

(Allah

bir

onlar bana

adm da SA-

ki:

derdi:

"Hak Teâlâ'nn hiç

bir ku-

ona bir günahndan ötürü pimanlk verde o kul daha balanmak ismeden önce onu baolmasn."

yoktur

sin

benim

ki,

ondan raz olsun) öyle

— Resûlullah bize dedi lu

ki,

doar

lam

ki,

355

ÖLÜM ve KIYAMET

1

Resûl (S.A.V.) yine öyle buyurdu:

— Marib tarafnda

kap vardr ki, genilii yetmi yllk yoldur. O kap tevbe için açk durur. Yerle gök yaratld zamandan beri o kap kapanrn deildir. Güne maripten (batndan) douncaya dara da açk kalacak, kapanmayacaktr. bir

Resûl (S.A.V.) yine öyle buyurdu:

— Pazartesi ve perembe günlerinde yaplan amelHak Teâlâ'ya

kimse tevbe ktlmsa kabul eder. Bir kimse yarlanmak dilese, yarlar. Gönülleri kinle dolu olanlarsa hâli üzere braklr. leri

arzederler. Bir

Resûl (SAV.) yine öyle buyurdu:

— Hak Teâlâ, kulun tevbesiyle sevinir. Ve

u hikâyeyi anlatmtr:

— Bu sevinç u bedevinin sevincinden de fazladr. O

çöle dümütür. Uyumak için topraa koyar. Biraz dinleneyim der. Bir devesini yannda göremez. Bulmaya çok çalr. Açlktan, susuzluktan öleceini düünür. Canndan umunudu ke-

bedevi

korkunç

ki,

ban

bir

ser:

— Hele

bir

vatanma döneyim. Tâ ölünceye kadar

yataym! deyip ölme Bir lahza

uykuya

niyetiyle bir yere gelir, uzanr.

dalar. Fakat

uykudan gözünü açn-

eyi eksik olmakszn ucunda durmakta olduunu görür. ükretmek ca devesinin hiç

bir

bann için:

— Sen benim Rabbimsin, ben senin kulunum! diyeyecei yerde

dili

dolar:

— Ben senin Rabbinim, sen benim kulumsun! der. Hak Teâlâ da, kulunun tevbesine vincinden çok sevinir.

arapçm

bu se-

HÜCCETÜ'L-ÎSLAM MAM-I GAZAL

TEVBENIN Tevbe'nin

HAKKAT

balangc

meydana

nülde

356

gelir.

O

u imân marifetinin nurûdur nûr

ile,

günahn öldürücü

ki,

gö-

zehir ol-

Kendine bakan kii o zehirden çok aldn anlaynca ölüme yaklatn anlar. Zaruri bir ekilde ken-

duunu

bilinir.

sinde korku duyar. Tehlike sezeri Nitekim bir kii zehir yediini bilse pimanlktan parman boazna atar, kusmak ister. Korkusundan ötürü tiryak (zehinlenmeye kar kulla-

Böylece o zehirin eserini, belirtisini kendisinden gidermek diler. Bundan dolaydrki, eer bir kii, harekete getirdii ehvetlerin (isteklerin) zehirle

nlan

ilâçlar) yutar.

karm

bal

olduunu

bilse,

balangçta

irin olup âhirette (iin so-

nunda) zarar verdiini anlasa, geçen haline piman olup lezzetten iz kalmaz ve canna korku atei düer. Çünkü o kii kendisini ölüm tehlikesinde görür[Bu korku ve nedamet ateinde ehvet hrs ve günah lezzeti bitip ortadan kalkar, hasret ve nedamete döner. Geçmi günlerde kesik yaptklarn tamamlar, gelecek günlerde o eski günâh ve ehvetlerin çevresinde dolamamaya azmeder! Cefa giysisini gönden atar ve vefa giysisini giyer. Bütünhali üzüntü ve yaptklarndan nedamet olur. Bundan önce sohbeti gaf et içindeki kiilerleydi. imdi ise marifet ehli ile el eledir.fböylece anlalr ki, tevbenin hakikati, piman olmaktr.

imân nûrudur. Dallar da hareket ve hallerini deitirmektirTjVe bütün uzuvlar günah ve muhalif hareketler tâat ve güzel ilere çevirmek, yani ibadet ve din yoluna yüz tutmaktr.

Onun

asl, marifet v

ÖLÜM ve KIYAMET

=

357

TEVBE HERKESE, HER VAKT GEREKLDR Tevbe, bütün kiilere vaciptir (farzdr). Onu da ununla & bilirsin ki, âkil - bali ve kâfir olan kiiye küfürden tevbe kl]

O, müslüman ise ve müslümanl anasna, babasna uyarak yaparsa, ama dili ile söyleyip gönülden gafil olursa, o gafletten tevbe eylemesi vacip olur. Tâ ki, o kiinin gönlü imânn hakikatinden haberli olsun.! mânnn hakikatini bilmekten murâd, kelâm ilminde

mak

vacip. olur.

Eer

yolda bilmek deildir. Kelâm ilminde zikrolunduimân, herkese vâcip deildir. Aksine imân sultan-

anlatld

u

gibi,

nn

gönülde hâkim ve galip olmasdr.

öyle ki, hüküm onun olmaldr. Ancak bu vakitte hüküm onun elinde olur ki, beden ülkesinde her ne olursa hepsi imânn fermaniyle olmu olur, eytann fermaniyle olmaz. kimsenin imân günah iledii müddetçe tam olmaz. Nitekim Resûl (S.A.V.) öyle buyurmu-

Günah ileyen

bir

tur:

— Bîr kimse mümin olarak zinâda bulunmaz ve mümin olarak hrszlk etmez. Bunlar ileyen mümin deildir.

hemen kâfir olacan söylemek istemiyor. Çünkü imânn dallar çoktur. Onun dallarndan biri de, zinânn öldürücü zehir olduunu Resûl (S.A.V.), bu günahlar ileyenin

bilmektir. Bir kii kendisinin zehir

yediini bilse oldan

el

çe-

ehvet sultan zinânn helâk edici olmas bilgisini, yani imânn hakikatini ezmi, malûbiyete uratm olur .Böylece kendisinin gafletiyle imân görünme^ hale gelmitir. Ya da imânn nûru ehvetin karlnda gizlenmi, ker.

O

halde

HÜCCETÜ'L-ÎSLAM MAM-I GAZALÎ

358

örtülmü olur. Böylece bilinmi oldu ki, önce küfürden tevbe vâcip olur. Eer kâfir olmazsa âdî ve taklidî imânda tevbe etmelidir. Eer bu tevbeyi eylerse galip ihtimal udur ki, o kii günahtan kurtulamaz. Böylece günahtan da tevbe vâcip olur. Ve hatta, onun zâhiri, bütün günahlardan uzak olsa da, bâtn günah tohumundan uzak kalmaz. Yeyip - içmee hrs duymak, öz söylemee haris olmak, mal ve mevki sevmek gibi, hased, riyâ ve kibre benzer eyler bu (imân öldürücülerinden) her

ne varsa bunlarn hepsi canilerdir, iledikleri cinâyettir ve hepsi günah ilemenin asllardr. Bunlarn hepsinden tevbe lâzmdr. En sonunda bunlar itidal snrna götui&meli ve bu ehvetleri (yâni yüksek istekleri) eriate, akla itâatkâr klmaldr. Bu mertebeye de çok mücahede ile varlr. Eer bu zikrolunanlardan hiç biri o kiide bulunmasa da gönlü vesveseden, reva görülmeyen endielerden kurtulamaz. Bunlardan da tevbe vâcip olur. Eer nefsin vesveselerinden uzak kalsa da kimi hallerde HakTeâlâ'nn zikrinin unutmaktan uzak kalamaz. Bütün noksanlklarn temeli, Hak Teâlâ'y unutmaktr. Eer bir lâhza da olsa bunda da tevbe vâcip

Bütün hallerde Allah' zikir ve fikirden uzak kalmasa bile zikrin ve fikrin de dereceleri ayr ayrdr. Çünkü alt derecede olanlar üsttekilere göre noksandr. Noksan derece ile kanaat eylemek, üst mertebeye çkmak imkân varken çkmamak, zarardr, hüsrandr. Ondan da tevbe etmek vâciptir. olur.

r i

Resûl (S.A.V.) öyle buyurmutur:

— Ben,

bir

günde yetmi kez tevbe ve istifar ede-

rim.

Bundan maksad, devaml olarak terakki etmek, yükselmek, ilerlemekti. Hangi kademeye ve duraa eriirse o mertebeden daha yukarda bir kemal görürdü. Önceki du-

'

ÖLÜM ve KIYAMET

359

onun katnda eksik saylrd.!' Geçtii duraktan istifar ve tevbe ederdi. Çünkü bir kimse bir i ilerse, ondan eline bir akçe geçirirse sevinir. Öyle sanr ki, ondan öte hiç bir derece yoktur. Sonra anlasa ki, onunla bir inci ele geçirmek mümkündür. Ve o inci bin altn deerindedir. Daha fazla çalp onu kazanamadndan utanr, kendi taksiratndan ötürü pimanlk duyup tevbe eder! rak,

Bundan

ötürü:

— Âbîdlerin kemâli, ulularn noksandr! denilmitir. Çünkü bunda

Eer bir

tevbe, istifar ederler.

kimse:

— Küfür ve

günahlardan tevbe kldktan sonra gaflet sebebiyle daha yüksek derecelere eritikten sonra taksirden tevbe klmak faziletten olur, farzlardan olmaz. Sen niçin bu tevbeye vaciptendir, diyorsun? derse bu soruya biz f

de

u cevab

L— Vâcip

veririz: iki

ksmdr.

Biri, zâhir

fetvada

vâciptir.

Halk

tabakasndaki kiilerin haddi üzeredir ki, onlar bu miktar ile amel etmelidirler. Tâki, âlem viran omasn. Dünya geçimine muktedir olsunlar. Ve bu vâcip onlar cehennem azâ-

bndan

kurtaran vâciptir.

udur

onun üstüne tahammül getiremez. Her ne kadar bu vâcibi eda etmekle cehennem azabn görmezlerse de kaybettikleri derecelerin üzüntüsünün verdii azaptan kurtulamazlar. Çünkü âhirette bir takm kiileri kendilerinden daha yüksekte göreceklerdir. Bu gördükleri âdeta göklerde olan yldzlar gibi üsttedir. Bu hasret ve gönül krgnl onlar için bir çeit azab olur. Ve vâcip olan tevbe, ite bu azabdan kurtulmak içindir. Nitekim bir kimse, bu dünyada akrannÖteki vâcip

ki,

bütün

bir

halk kütlesi

360 dan

birine fazlaca

görmü

makam

verilmi, onu

daha

üst derece-

gamndan deli divane olur. Sanki sopa yemitir, sanki mal elinden alnmtr. Sanki eli kesilmitir. Gerçi bunlar olmamtr, ama içi o kadar yanklerde

hüsran ve

olsa,

Bundan ötürüdür

tr.

ma

ki,

kyamet günü'ne Tegabün

(aldan-

ziyan günü) denilmitir. Gabin, ziyan demektir.

met günü

kimse ziyandan uzak kalmaz. badette, bulunmayan:

te

— u —

hiç

Niçin tâatte tâatte Niçin

bulunmadm?

diye hasret çeker.

daha ziyade ibâdet etmedim?, diye

üzülür.

evliyânn ve enbiyânn yolu, güçleibâdetten geri kalmamaktr.

ki

riyettii kadar, hiç bir

— Yarn

tâat-

bulunan kii de:

Bundan ötürüdür

r

Kya-

âhirette kusurlarn

cezasn

çekeriz! diye korku

duyarlar.

Resûlullah Efendimiz'in kendisini aç

Yemek yemenin haram

siniz?

Hatta



Aye Hatun

(Allah

tutmasna ne der-

olmadn

bilmez miydi?

ondan raz olsun) derdi

ki:

mübarek karnnn üstüne koyardm. Çok zayf olduundan acma duygularm çoard. Merhamete gelirdim, alar, szlar, gözyalar Elimi, Resûlullah'un

döker:

— Yâ Resûlullah! derdim. Benim canm sana feda olsun. Ne olurdu, bu düpyadan doyuncaya kadar yeydin!

yi-

Resûl hazretleri öyle buyurdu:

— Yâ Aye! Benim kardelerim

himmet sahiple-

benden ileri gittiler. Kerâmetler ve hilâtler bulduBen korkarm ki, eer dünyadan nasip bulursam

riydi, lar.

ki,

ÖLÜM ve KIYAMET

361

aa

olur! benim derecem onlarn mertebesinden Kardelermden geri kalmaktansa birkaç gün sabrda

bulunmam hayrldr.

u anlattklarmza kalmaz. ni (Allah

göre, kul hiçbir vakit tevbeden uzak

Ondan müstani

deildir.

rahmet eylesin) der

— Eer kuldan

Ebû Süleyman- Dârâ-

ki:

ey sormasalar,

yalnz kaybettii zamandan hesap sorsalar bu kayg ona ölüm vaktine kahiç bir

dar yetiir! 2

Gelecek

günlerini

ne dersin? Sen betse

bil ki, bir

kiinin

ibi

kaybedenlere

bir incisi olsa,

o

inciyi

kay-

Eer inciyi kaybetmesi ile berlikte ceda varsa alamas daha çok olur. Ve ömürden

alasa

za ve belâs

de geçmi

günleri

yeridir.

onunla sonsuz sâadet elde etmek ümmkündür. Eer, bir kimse onu günahlara harcasa o kii kendi helâkine sebep olur! Ya buna ne dersin? Bu her nefes kymetli

bir incidir ki,

musibetten haberli olunce onun

hâli nice

olsa gerektir?

Bu

ondan haberli olduun vakit üzülmenin faydas olmaz. Bu yolda Cenâb- Hak öyle buyurur: bir musibettir ki,

"Sizden birinize ölüm gelip de: "Ey Rabbim, ne olur beni ksa bir zaman daha braksaydn da sadaka veren iyi kiilerden olsaydm," demeden önce size verdiim rzktan Allah için harcayn." (Münafikun Sûresi: 10). r

ölüm meleini görünce gitme zaman geldiini anlar, gönlünde bir hasret peydâ olur, bir hicran belirir ki, bu sonsuz bir hasrettir ve kul: Ey ölüm melei! der. Bana bir gün mühlet ver ki, tevbe cevab verir ona: Bunedeyim. Melekül - mevt (Azrail) dan önce çok günler geçti. imdiki halde ömrün sona eriti, geriye bir ey kalmad. O kul: Bâri bir saatlik vakit la! der. Ölüm melei de: Bütün saatler tamam oldu. Geri-

Bu

âyetin tefsirinde delerki: o kul

u

ba-

HÜCCETÜ'L-SLAM MAM-I GAZAL ye

zaman kalmad,

hiç

sizlik

diye cevap

erbetini tadar, onun asl

erir.

Vaktâ

,

ki,

362

kul ümit-

imân straba düer. Ve

eer, Allah göstermesin, ezelde ekavetinde (asiliine) hükmedilmi ise üphe, kuku, strap ona üstün gelir ve kötü bahtl olur.

Eer saadetine hükmolunmusa imân

se-

Bu yönden Allahü Teâlâ öyle buyurur: "Kötülükler ileyip ölüm vakti gelince tevbe edenlerin tevbeleri makbul deildir. Kâfir olarak ölenlerin de tevbesi kabul edilmez. Biz o gibilerine ac bir azap hazrladk." (Nisa Sûresi: 18). Yine demilerdir ki: CenâbHakk'n kulu ile arasnda iki srr vardr, Birinci sr anadan doduu vakittir, Hak Teâlâ öyle buyurur: Seni tertemiz, yerli yerinde yarattm. Ömrünü sana emanet ettim. Gözünü aç, o emaneti ölüm vaktine ne türlü geri teslim etmek gerektiini bil! lâmete

erer.

Ötesi

öyle

sr da ölüm

vaktindedir

ki,

Allahü Teâlâ kuluna

der:

— Ey benim kulum! O menati ne yaptn?.. Eer onu onun mükâfn bulursun. Eer kayCehenneme hazr ol ku, seni beklemektedir.

muhafaza bettinse

ettinse,

«

TEVBENN KABUL OLMASI Tevbe eer artna uygun olursa mutlaka makbul olur. Çünkü sen tevbe eylersen, onun Cenâb- Hak katnda kabulünde kuku, üphe duyma. Aksine yalnz tevbe artlarnn yerinde olup olmadna bak! Bir kimse ki:

1— Âdemolunun

gönlünün hakikatinin ne olduunu

bilse.

2— Onu

bedenle

ilgisinin

de nice olduunu

bilse.

.

ÖLÜM ve KIYAMET 3— ve

Ve

Hazret-i ulûhiyetle münasebeti

ne olduundan

neden

ibaret bulundu-

Hazreti-i ulûhiyetle perdesinin

undan undan

haberdar olsa, günahn bu perdeye sebep olduve tevbeyle o perdenin kalkacandan kukusu

'

kalmaz. [Tevbenin

perdenin kaldrlmasndan

kabülü

Çünkü Âdemolunun gönlü aslnda meleklerin cevheri cinsindendir.

dar çkld

yanda bu dünyadan

yet (Allahü Teâlâ) görünür. te eremezsin.

sna

Eer

bir nur, bir

O

ibarettir.

tertemiz bir cevherdir,}

u

ayna

zaman

gibidir

ki,

o

Hazret-i ulûhi-

Sen onu prsan bu mazhariye-

onu Âdemolu iledii günahla ayna-

parlt verir ve o karanlk lekeleri

siler.

Ka-

ve tevbe edilirse, iyi amel nurlar o günah karanlklarn bastrr. Güzel amel ilemenin nûrlar o karanl ortadan kaldrr. Gönül de aslndaki temizlie döner. Fakat günah ilemekte srar edilir, tevbe ve iyi ameller de az olursa, o paslar kalbin cevherine eriip yerlemi olabilir. Artk ilâç kabul etmez olur. O zaman onun pas aynann içinde yer olan pasa benzer ki böyle bir gönül tevbede kabul etmez. Belki sadece dil ile: rart fazal olur

— Tevbe rine

ettim! denilirse

de bu tevbe

kalbgfn derinlikle-

ilemez.

Artk

kirli

bir giysi

nasl sabunla

K >

0

yrp^knd zaman

te-

de günah karanlndan iyilik nûrlariyle Bundan ötürüdür ki, Resûl (S.A.V.) öyle buyur-

mizlenirse gönül temizlenir.

du:

— Her kötülüün ardnca bir bu güzei

yilik

ki,

o kötülü

i mahvetsin.

Resûl (S.A.V.) yine öyle buyurdu: lere

yap

Eer günah,

gökolsanz bile tevbe

kadar eriecek biçimde ilemi vakit tevbeniz yine kabul edilir. Resûl

kldnz

(S.A.V.)

HÜCCETÜ'L-ÎSLAM ÎMAM-I GAZAL



364

öyle buyurdu: Kul vardr ki, günahkâr olur. Ve bu günahndan ötürü Cennete girer. Ashâb- kiram: Bu nasl olur, Yâ Resûlâllah? diye sordular. O da: Kul, bir günah iler ve o günaha pimanlk getirir. O pimanlk da o kulun gönlünden bir türlü gitmez olur. Tâ Çennete girinceye kadar onu unutamaz, hatrlar. Ve yine denilmitir ki: O pimanlk arasnda kimi zaman iblis, o lânetlenmi olan eytan gelip: Keke ben onu bu günaha sokmaolsaydm! der. Resûluliah Efendimiz yine öyle buyurmutur: yilikler, kötülükleri, suyun elbisenin kirini yok ettii gibi yok eder. Resûl (S.A.V.) öyle buyurdu: iblis

yine

m

lânetlenince Allahü Teâlâ'ya

hakk

için,

Âdemoullarmn

lerinde oldukça

öyle

dedi: Senin izzetin

yüzüne, tâ canlar beden-

kapatmayaym!

Habeli, Resûlullah'n katna geldi: Çok günahlar ilemi bir kiiyim ben! dedi. Acaba benim tevbem kabul edilir mi? Resûl (S.A.V.) Edilir! diye buyurdu. O Habeli gitti. Yine geri geldi: Ben günah ilerken Hak Teâlâ beni görüyûr mu? diye sordu. Resûluliah da: Görür! dedi. Habeli bir feryat savurup hemen orackta can verdi. Bir

Fudayl bin yâd,

(Allah

ondan raz olsun) öyle demi-

tir:

— Hak Teâlâ peygamberlerden birisine öyle

bildir-

"Günahkârlara müjde ver ki, eer tevbe eylerlerse tevbelerini kabul ederim. Ve Sddklar korkut ki, eer adaletle i görürsem, onlarn hepsine ukubet yadrrn." di:

Nedametle günalrm balanmas^ hakknda srail oullarnda günahkâr bir kiinin hikâyesini Resûluliah Efendimiz öyle anlanmtr: Sizden öncekiler arasnda bir kii vard ki, 99 kiiyi öldürmütü. Sonra tevbe klmak diledi.

Acaba tevbem kabul

edilir mi,

edilmez mi, diye kuku-

ÖLÜM ve KIYAMET

365

ya dütü. Ona bir kii salk verdiler ki, o çada o kiiden ulu âbit kimse yoktu. Ona sorusunu tekrarlayarak: imdiye dek 99 kii öldürmüüm. Tevbem kabul olunur mu? dedi. Âbit kii de: Olmaz! dedi. Yüzüncü olarak o adam ihtiyar âbidi öldürdü. Böylece 100 kiinin ölümü tamamlanm en bilgin din kiisinin adn biloldu. Sonra yine ona o dirdiler. O da o halim kiiye gitti: Benim tevbem kabul oluA nur mu? diye sordu. Âlim de: Kabul olunur! Lâkin kendi vatanndan ayrlp gitmelisin. Buras fesat yeridir. Filân yere var ki, oras iyi insanlar ülkesidir! dedi. O da o memlekete giderken yolda can verdi. Azap melekleriyle rahmet melekleri arasnda bir kavga balad. Azap ve rahmet meleklerinden her biri: Bu kii benim memleketimdendir! dediler. O

ça

zaman Hak Teâlâ

onlara

Öldüü yeri öltoprana bir kar da-

öyle buyurdu:

çün! O yer ölçüldü. yilik ehillerinin ha yakn buldular. O zaman rahmet melekleri onun cann bilindi ki,jünah kefesialp oradan ayrldlar. Bununla nin bo bulunmasna gerek yoktur. Belki sevap kefesinin gelirse kurtugelmesi lâzmdr. O kefe az da olsa

u

ar

ar lu

doabilirf}

KÜÇÜK ve BÜYÜK GÜNAHLAR Tevbe günahtan ötürü olur. Günah ne kadar küçük olursa ve sürekli olmazsa onun ii o kadar kolaydr. Hadîs-i erifte

öyle

bildirilmitir:



Farz olan namazlar, bütün günahlara keffâret olur. Yalnz büyük günahlara keffâret olmazlar. Allahü Teâlâ

öyle buyurmutur:

"Büyük günahlardan nahlarnz balarm."

el

çekerseniz, öteki küçük gü-

(Nisâ Sûresi: 31)

HÜCCETÜ'L-SLAM MAM-I GAZAL O

36€

BÜYÜK GÜNAHLAR'n

halde

ne olduunu bilmek FARZ'dr. Bunda Sahâbe-i kiram arasnda ayr düünceler vardr. Kimileri: "Yedidir" dedi. Kimileri: "Daha çoktur!" dedi. Kimileri

de:

"Daha azdr!"

dediler.

bn-i Abbas: "Hazret-i Ömer'in Büyük günahlar yedidir!" dediini iittim," dedi. Kendisi de:

— Yedi olmasndan ötürü Yetmi'e yakndr! /kbû

Talib'i

Mekkî

(Allah

ona rahmet

Kulûb adndaki kitabnda dedi

— Bütün dm.

dedi.

eylesin), Kûtul

-

ki:

ve kavilleri (sözleri) toplaBüyük günahlar 17 buldum. Dördü gönüledir ki, bihaberleri (hâdisleri)

günah üzerinde srarl olmaktr. Her ne kadar küçük de olsa kötü ii ilemi ola, ondan tevbe eylemek hiç bir zaman gönüloVgeimeye. Üçüncüsü, Hak Teâlâ'nn rahmetinden ümit kesmektir ki, ona Kunut (ümitsizlik, kayguya kaplmak) denir. Dördüncüsü de Hak Teâlâ'nn mekrinden (aldatmasndan) emin bulunmasdr. rincisi, küfürdür. kincisi,

Dier dört günah da

dilin içindedir. Dilie

ilenen büyük

günahlarn: Birincisi: Yalan ahitlikte

ortadan

kimseye bu

s lâzm

ki,

onunla

bir

hak

kal#ar)(.

kincisi: Temiz bir gibi

bulunmaktr

türlü

müslümana

zinâ isnat etmektir

o sözlerinden ötürü had (kamç) cezaki,

gelir.

Üçüncüsü: Yalan yere yemin içmektir. Çünkü bu yalanla bir haram mal veya bir kimsenin hakkn ele geçirir. Dördüncüsü:

Sihir

ve büyü yapmaktr

söylenen sözlerle yaplr.

ki,

bu da

dille

ÖLÜM ve KIYAMET

367 Dier üç günah da mide 1



arap ve sarholuk veren

Biri,

2— Biri de, yetim, 3



Biri

de

Geri kalan 1

ile ilgilidir:

— Zinâ

eyleri içmektir.

öksüz mal yemektir.

ribâ, yani tefecilik faizi yemektir. iki

(bir

günahda ferçle

ilgilidir.

Onlar da:

kadnla nikâhsz birlemek).

erkeklerde^ olanclktr.

Öteki

iki

günah da

elle

ilgilidir.

1— Adam öldürmek,

2— Hrszlkta blunmaktr. Öyle hrszlk (kamç) vurmak vâcip Bir

ilgilidir,

cenkten kaçmaktr. Meselâ: lar

daha Bir

bay

ki

kâfirlere

kar çklan

müslümann iki kâfirden, kaçmas gibi. Ama düman-

Bir

yirmi kâfirden

fazla olursa

yapana had

olur.

günah da ayakla

on müslümann

ki,

kaçmak uygun

günah da bütün bedenle

olur.

ilgilidir ki,

bu da anay, ba-

incitmektir.!

Büyük günahlar undan bilmilerdir ki, onlara ya had (kamç) cezas gerekir, ya da Kur'ân- Kerim'de büyük günah için büyük tehdit, korkutma âyeti varI

Ey

salih kii!

dr.}

Büyük günahlarn uzunca anlatlm hyâ kitabnda açklanmtr. Bu Kimyâ-y Saadet kitamzn onu açklamaya tahammülü yoktur. Bu açklamay bilmekten maksat, büyük günahlarda çok ihtiyatl davranmaktr. unu bilmek gerektir ki, her ne kadar farzlar eda küçük günahlara tefa-

HÜCCETÜ'L-ÎSLAM MAM-I GAZAL

368

dediysek de o küçük günahlar sürdürmek, onlarda devam ve srarda bulunmak da büyük günah olurf] rettir

unda pul

hiç hilâf yokutr

ar hakk

olmaz.

O hakk

tan o hak

ki,

eer

bir

kiinin

boynunda

bir

ona tevbe, hiç bir zaman keffaret vermeyince o kiinin boynundaki borç-

kalsa,

geri

dümez.

Sözün ksas, HakTeâlâ

günah hakknda ilgili zulümlere oranla balanmaya, affa daha yakndr. Bir hadis-i erifte de öyle buyurulmutur: ile ilgili

olan her

— Günahlarn

divanlar (tutanaklar) üç bölümdür: Biri udur ki, o günah hiç bir zaman yarglamazlar. O da Allah'a ortak komadr, irktir. Biri de udur ki, o günahkâr yarlar. Bu günahlar, kul ile Hak Teâlâ arasnda olan günahlardr. Üçüncüsü de udur kî, o divana yazl olan günahlar Hak Teâlâ balamaz. Bu ise halka kar giriilmi olan zulümlerin tutanadr.

Ey salih kii! Sen bil ki, müslümanlara rahmet verecek her ey, gerek nefiste, gerek hamette, gerek mürüvvette, gerekse dinde olsun, bu cümledendir. Bir kiinin halk bid'ate davet edip dinlerine zarar vermesi, ya da meclis kurup halk günaha tevik edici sözler söylemesi gibi günahlar halka zulüm divannda, halka mezâlim tutananda yazldr.

KÜÇÜK GÜNAH HANG EYLERLE BÜYÜK OLUR? (~Küçük

günahn balanmak umudu

vardr.

Ama baz

sebeplerden ötürü de büyük günah olabilir. Onun büyük günah haline gelmesi tehlikesi Alt'dr.J

369

,

=========^

ÖLÜM ve KIYAMET

[1— Birinci tehlike: Küçük günahta srar edilmesidir.]

u

kii gibi ki, durmaz gybette buBuna örnek unlardr: lunur. Bir kimsenin ardndan kötü sözler savurur. Ya ipek giysilerle dolar. Ya da daima çalg seslerini dinlemeyi sever. Bu türlü günahlar sürüp gittikçe gönlü kararr, bu karanlk büyür, geniler. Nitekim bundan ötürü Peygamberimiz Hazreti Muhammed (SAV.) öyle buyurmutur:

— lerin en (yâni birbirine

Ayrca

ne kadar az da olsa ittisal üzere ulama eklinde) devaml olandr. iyisi,

buyurmulardr

yine

ki:

— Mümin, iledii günah, u yüce dalar

gibi gö-

Bolukta duruyormu da üstüne düecek sanr ve korku duyar. Günah ileyense onu, sinek burnuna rür.

konmu ve oradan

kalkacak, uçacak sanr.

Denmitir ki: Mafiret edilmeyen günah onu ileyen kii:

— Bu küçük le

bir

günahtr,

keke

u günahtr

ki,

bütün günahlarm böy-

olsayd! der.

Bu günah balanmaz. Gufrana uramaz. Enbiyâdan

birine bir vahiy geldi,

öyle

dedi:

— Günahn küçüklüüne sakn bakma. Ona bak

ki,

benim buyruuma aykr hareket etmeye si n!..

Hak yolunun hametini ne kadar çok bilirse küçük olan günah onun katnda daha da büyük görünürTAshâbKirâm'dan birisi öyle buyurdu: [Kul,



iliyorsunuz ki, itibarda onlar kl kadar görürsünüz. Fakat bizim katrmzdajonlarn her birini itisar su damgibidir. Hak Teâlâ'nn kzgnlnn örnei Siz, öyle iler

u

da

lasdr

ki,

bir

tan

üstüne damlar. üphesiz,

bir

gün

gelir ki

'

HÜCCETÜ'L-SLAM ÎMAM-I GAZAL ===== o

ta

Fakat o suyu toptan ve tüne dökseler taa tesir etmez.

ile

oyar..

kezden o

bir

370

tan

üs-

Öyleyse bir kii küjçük günah ilemeye dükün istifar onu gidermeli. Pimanlk göstermeli. Bir daha da o gü-

nah ilememee azmetmeli, çalmaldr. Çünkü ("Küçük günah, ona devam edilirse, büyük günah olur. Büyük günahlar da istifar

[2— kinci

ile

tehlike:

küçük olurrjdenmitir.

Günah

bir

ey deilmi gibi

gör-

mek, günaha hakaret gözü ile bakmaktir^Bu halde o küçük günah, büyük günah olur. Günah küçük^örmeyip büyük görse, ulu günah da küçük günah olur.jGünah büyük saymak imândan ve korkudan meydana gelir. Korku ile imân gönlü karanlklardan korur] Bundan ötürü korku ve imân olan bir gönül günah çok tesir etmez.(Günah az gör-

mek gafletten ve günahla ülfet bulmaktan ileri gelir^Ve bu günahn gönülle ilikisi olduuna delil tekil eder. Öysa her

eyde li

ve nazar $örtfrnfcdir. olursa o büyük bir eydir. itibar

Bir

ey gönüle fazla tesir-

Allah'n gazab, belki de seni küçük

nahta

gördüün

bir

gü-

gizlidir.

Hak Teâlâ öyle buyurmutur:

Nitekim

onu kolay (günah saylmayan) bir ey olarak görürsünüz. Oysa O, Hak Teâlâ katnda büyüktür." (Nûr "Siz

Sûresi: 15)

[3— Üçüncü günah de olur

bir zafer, bir ki,

— Ben kiiyi

tehlike: Kii, kendi

göüs

utandrdm.

Rezil

bilir,

sevinir,

o

onunla öünür^Kimi

kabartarak:

filân kiiyi

sktrdm,

ganimet

günahna

aldattm. Elinden

maln aldm,

ona södüm, saydm. Bahse ve rüsvay eyledim! der.

filân

girdim,

ÖLÜM ve KIYAMET

371

Bunun gibi eyler söyleyen bir kimse, kendisinin helâkine sevinmi olur. Bunlarla öünmesi, gönlünün kararm olduunu gösterir. Helak olu da gönlün kararmasnda ileri

gelir.

[4— Dördüncü

günahn

tehlike:

gizleseler, öyle

bir inayettir) Ama,

bunun

Günahn üstüne perde sanr

ki,

kendisini

bu, kendi

hakknda

çekip

hakknda bir

imtihan

ve kolaylk eklinde görünen bir zorluk ve tehlike olduunu bilmez. Helake doru gittiinden korku duymaz.

£5— Beinci tehlike: Kii iledii günah aça vurur] Ve HakTeâlâ'nn gizlediini kendisinden kaldrmak diler ki, bakalar da onun sebebiyle günaha rabet etsin, heves duysunlar ister. Böylece, onlarn günahlarnn ve rabetlerinin vebalini de yüklenmi olur. Bakalar o günaha rabet

duymu için

olursa onu

öretmek

gereken sebepleri onlar hazrlyorsa bunun sorumluluu iki misli olur. Eskiden

büyükler

— nahn

Bir

için

öyle demilerdir: müslümann, baka

bir

müslümann gözüne

kolay ve küçük göstermesinden daha büyük

bir

gügü-

nah olamaz.

Altnc tehlike: Günah ileyen kiinin âlim ve halkn öncüsü olmasdr.jOnun halini görüp bakalar da günah ilemeye cesaret gösterirler. Ve öyle derler:

— Bu günah ilemek câiz olmasayd, o âlim kii onu ilemezdi!

Meselâ

bir âlimin ipekli elbiseler

giymesi, sultanlarn ya-

nna

vararak onlardan mal istemesi böyle günahlardandr. Tartmalarda dillerini uzatmak, akranna söüp saymak,

malnn çokluu

ile

onu görür ve ona

öünmek de

uyarlar.

Bütün örenciler Çünkü kendilerinin hocalar gibi böyledir.

HÜCCETÜ'L-SLAM MAM-I GAZAL ===== 372 olmalarn

Örencileri de üstadlarna uyarlar. Bütün örencileri, o bilgini görerek ona uyarlar. isterler.

Bunlarn her birinden

bir

kucak halknn mahvolduu

ehrin onlardan birine uyarsa, üphesiz hepsiönder olan o kiinin üzerine olur. Bundan ötürü-

görülür. Bir

nin vebâli

dür

ki:

— Bahtl u kiidir

öldüü zaman günahlar da

Ama

ken-

kimse anlattmz din bilgini olursa onun günahlar bin yl geçse de kendinden son-

disini ile birlikte ölür.

gibi

ki,

bir

ra sürer, gider! denilmitir. srail

oullar âlimlerinden

öyle

bir

— Ona dedi

ki:

resûlüne

birisi

tevbe

etti.

O zamann

vahiy geldi:

Eer, günahlarn seninle benim aramda olsayd seni balardm. Tutalm ki, sen tevbe ettin! Oysa o kavmi eri yola saptrdn. Onlarn hali ne olacak? Onlar nice edeceksin?

Bundan

ötürü âlimler bu tehlike içindedir.

Onlarn

bir

günah bin yazlr Tâat ve ibâdetleride bir iken bin yazlr. Çünkü onlara uyanlarn sevaplar kadar sevap da onlarn Bu yönden âlime vacip olan, günahtan uzak kalmaktr. Eer günah ilerse gizli kalmaldr. Eer âlim mubah bir i ilese de "Onu âlim iledi!" diye halka evk gelip gaflet içine düseler, o âlim bundan saknmalkendilerine

verilir.

dr.

Zührî

(Allah

ona rahmet

— Bundan önce iman (önder) olduk,

R/e bir âlimin

eylesin) der

ki:

oynardK.imdi halka madem bize gülümseme bile yaramaz!

gider,

iledii

günah

anlatmak; kii

içni

büyük

ki

bir

günahtr^ Bundan ötürü çok kii eri yola sapar, delâlete

373

=

düer. Ve zaman li

kesilir.

u

olur

ki,

onu

ÖLÜM ve KIYAMET

ilemee

cesaretlenir. Cüret-

hale göre bütün halkn hatasn,

yanlln

örtmek vâcip'dir.

DORU TEVBENN ARTLARI ve ALÂMETLER ^evbenin matr.

asl,

pimanlktr. Neticesi de iradeye sahip

Ama pimanln

alâmeti, kiinin her

ol-

zaman gam ve

bulunmas, ii gücü alamak olmas, gözyalar dökmesidirJÇünkü bir kimse kenefinin helâk olduunu görür de nasl gam ve hasretten uzak kalr? Eer onun hasta bir olu olsa ve bir gâvur hekim o babaya: hasrette

— Bu# hastalk

bu hastalkta ölüm tehlikesi vardr! dese o babann yüreine hiç üphe yok ki, gam atei, canna korku düer. tehlikelidir,

Bu da bilinen eydir ki, kendisinin nefsi üzerinde sevgisi/olundan daha azizdir. Ama Hak Teâlâ'nn ve Resûlullah'n, o kâfir hekimden daha doru söyleyen olduunu bilir. Ahirette helâk olma korkusu ölüm korkusundan da büyüktür. Günahn, Hak Teâlâ'nn gazabn göstermesi, hastalgnn ölüme delâlet etmesinden daha açktr. Böylece,

eer bundan

bir

korku ve üzgünlük belirmez-

se günahn tehlikesine henüz imân getirilmemi demektir. Bu korku ve üzgünlük atei ne kadar ziyade olursa günahlarn kefaretinde de onun tesiri, o kadar fazla olur. Zira günahtan ötürü kalbede yerleen pas ve karanlk, hasret ve nedâmet atelerinden baka eylerle yanp ortadan kalkmaz. Ve ancak bu atele yanp ykanmala gönül saflama-

*

HÜCCETÜ'L-SLAM MAM-I GAZAL a, çok

374

merhametli, çok ince, çok duygulu olmaya balar.

— Tevbe edenlerle sohbet edin

ki,

onlarn gönlü

in-

celmitir, duyguludur, denilmitir.

[bönül ne kadar saf ve tertemiz olursa o kadar da günahtan nefret duyan} Günahn lezzeti apaçk bir hal alr. Peygamberlerden birisi, Beni srailden birinin tevbesi kabul edilince

efaat

etti.

Cenâb-

Hak'tan

ona

u vahiy

indi:

—Eer bütün gök ehli onun hakknda efaat etseler, madem

o günâh^ tatll onun kalbine hiç de kabul etmem. Ey

ki,

girmitir,

sen bil ki, günahkârlk tabiata uygun gelirse de, tevbe eden kimse için zehirle bal gibidir. Bir kii o baldan bir kez içti mi ve acsn da ç^k çekti mi, bir kez daha hatrna getirse, ya da onu görse ondan sâlih kii! Yine

karm

duyduu

O baln nir,

nefretten ötürü

istek

barndaki

kllar diken diken olur.

ve arzusu, bu ziyan korkusundan ötürü

gizle-

gider.

acl

Böylece bu bütün günahlarda görmek gereklidir. Çünkü o kii iledii günahta Hak Teâlâ'nn gazabnn olduunu bilmesinden içini zehir doldurmutur^Evet, bütün günahlarda, Hak Teâlâ'nn gazabnn oldunuu bilmesinden içni zehir doldurmutur. Evet, bütün günahlarda, Hak Teâlâ'nn kzgnl, gazab vardr.

/Ama eyle

ilgi

u

irade

ki,

pimanlktan meydana gelmise, üç

kurmutur:

1— Hal ile (imdiki zamanla), 2— Maz ile (geçmi zamanla), 3— stikbâlle (Gelecek zamanla). 1

375

=

ÖLÜM ve KIYAMET

Haldeki irade udur:

1—

Bütün günahlar brakmak (Yani geçmite iledii günahlar braktn bildirmek).

2— Farz olan eylerle

megul

olmakTj

stikbâldeki irâde de udur: 1

— Azim

gösterip

ömrünün sonuna kadar sabreyle-

mek. A

2— Zahirde ve bâtnda hiç bir zaman günaha grimemee,

mâsiyet

ilememee çalmak,

3— Farzlarda kusur ilememee, olarak antlamak. 3

Hak Teâlâ

ile

salam

Bu tpk bir hastann kendisine ziyan getireceini bildii bir yemiten artk yemeye azmetmesine benzer. Yeter ki, azmi halindeki niyetinde geveklik ve tereddüd olmasn. Eer büyük bir arzu üstün gelecek olsa bile bu böyle yaplmaldr.CTevbeyi baarya ulatrmak ancak uzletle, sükût etmekle, helâl

lokma

mümkün

ele geçirmekle, yani helâlden ka-

Eer

üpheli eylerden el çekmezse Tevbe'ye eriilmez, tevbe meydana gelmez, tazanabilmekle

mamlanm

olmaz.

üpheli eylerden

öyle

olabilir.

ehvet

el

(yüksek çekilmez/)

istek)

krlmaynca da

kimsenin üzerine bir ehvet üstün gelse, yedik ez vehdedip ondan el çekmee çalsn ki, o kiiye ondan uzaklamak kolay gelebilsin. denilmitir

ki, bir

[Geçmiteki irâde de udur: Geçmie bakp insann kendi üzerine kalan kayp haklarla ilgili olmasdr. Ama bunlar Hak Teâlâ'nn haklarndan veya kullarn hakknda olabilir.

Bunlar bilmek ve gereini yerine getirmek

gerekir.

HÜCCETÜ'L-SLAM MAM-I GAZAL Allah'n haklar

/

1— Farzlar

iki

376

ksmdr:

yerine getirmek,

2— Günahlar

terketmek, onlardan saknmaktr.!!

çana

Farzlar yerine getirmek öyle olur: Kii bülû geldii günlerden beri namazn mdr, diye düünmelidir. Yahut elbisesini temiz tutmad bir gün var m-

kaçrm

dr?..

Ya da

niyeti

doru

-

dürüst

olmu mudur?

Eer

bunlardan birini biliyorsa, veya asl inancnda, itikadnda üphe ve bozukluk olmusa hepsini kaza etmelidir.

Eer vermi ise acaba müstahak olan kiiye mi vermi-

tir?

Bunu aratrmaldr... Ve altn

kâtlarn

vermemise

hepsinin

gümü kaplar

varsa zeyapmal ve o ze-

hesabn

kât, verilmesi gereken kiilere vermeli.

Eer Ramazan

orucunu tutmamsa, yahut oruç niyetini unutmusa, ya da baka artlarna riâyet etmemi olursave bu zikrettiklerimizi yakndan biliyorsa orucunu kaza eylemelidir.

Eer

bir

eyde kukusu

olarak tesap etmek caizdir.

olursa, ictihad edip

ve kesin

üphesi

edilmeli-

olanlar

edâ

dir.

Bülû çana ermeden önce iledii günahlar da düünmesi gerektir. Gerek gözden, gerek kulaktan, gerek elden, gerek mideden, bütün bilmelidir.

Eer,

zinâ, livâta,

azâsndan iledii günahlar hrszlk,

içki

içmek ve bunlar

ve Hak Teâlâ'nn had cezas vacip buyurduu büyük günahlar ilemise tevbe etmelidir.

gibi

kiiye sultann (yargcn) önüne larn ikrar etmesi gerekli deildir.

Böyle

bir

— Bana bu günahlarmdan ötürü kamçy

çkp

günah-

eriatn gerektirdii

vurun! demesi yerine o iledii

günah

gizlemeli,

===^^

377

ÖLÜM ve KIYAMET

ona tevbe tedarikinde bulunmal, çok çok rakmamaldr.

ibadeti elden



Küçük günahlardan ilemise Bir

nâmahreme, bilmedii

bir

hal yine böyledir.

Eer:

kza veya kadna bakm-

almadan) Kur'ân- Kerîme el attysa, ya da çünüp olarak (gusü! abdesti almadan) mescide girdi ise, bunlarn her biri için zdd ile keffarete bulunmaldr. Böylece o keffaretle günahlar yok olur. sa, taharetsiz (abdest

Nitekim

Cenâb- Hak Kur'ân'da öyle

buyurur:

{"Günahtan sonra sevap ilemek günah mahveder." (Hûd Sûresi: 114). Her ne kadar her sevap günah ortadan kaldrrsa da o günahn zddn yapmak, aksini ilemekte tesiri daha çok olu\]Meselâ:

— Saz dinlemenin

1

keffareti

Kur'ân dinlemektir. Dinî

meclislerde, limi sohbetlerinde bulunmaktr.

— Mescitte cünüp oturmann

2

kefareti itikâfa

girmek ve

ibadette bulunmakla olur.

— Mushaf- erîfe temiz olmayan (abdestsiz)

3

kunmann okumakla 4 lâl

keffâreti,

do-

mushafa ikram etmekle, Kur'ân' çok

olur.

— arap içmenin

de gönlünün çok çektii heolan uruplar içmeyip fukaraya sadaka vermekle olur. keffâreti

Böylece, o günahtan

sevaplardan doöan nûrla

ya

elle

meydana gelen her karanlk bu

mahvolmu

ileriyle olaryier sevincin

bulunur. Hatta dün-

keffâreti,

dünyada

çekiler

üzüntü ve gussadr. Çünü dünyada olan sevinç, gülü, rahatlk gönlü dünyaya balar. Oysa dünya için çekilen zah metle gönül dünyadan ilgisini keser, dünyadan nefret du

HÜCCETÜ'L-SLAM MAM I GAZAL yar.

Bundan ötürüdür

ki,

==

378

öyle buyurulmu-

hadîs-i erifte

tur:

— Bir üzüntü,

ac

mümine eriirse, o ac eer ayana diken batmaktan bile meydana gelse günahna keffâret

bir

ki,

olur.

Resûlullah Efendimiz yine

öyle buyurmutur:

— Günahlardan kimisi vardr

ki,

üzüntüden

baka

ey ona kefâret olmaz. Baka

bir rivâyette

de Resûl (SAV.) öyle buyurmu-

tur:



-

Günahlardan

çim skntlar

kimileri

vardr

onlara ancak ge-

ki,

keffâret olabilir.

Bu geçim skntlarnda çoluk-çocuk maieti de Bu

vardr.

günahlar ileyenler, çoluk-çocuunun geçimini temin etmekte skntlara düer. türlü

Hazret-i

Aye (Allah o kadndan

raz olsun) der

ki:

— Bir kulun günah çok olsa ve ona kefâret olacak kadar ibâdeti bulunmasa Hak Teâlâ onun gönlüne

gam

salar

ki,

o gam onun günahna

bir

keffâret olur.

öyle sanma ki, bu gam, onun dilemesiyledir. Hayr, öyle deildir. Ve hem ihtimaldir ki, dünya ilerinden ötürü de üzülmü olabilir.

— Dünya

üzüntü

dersen

duymak zaten

hatadr, ne yolda

iin hakikati senin kukulandgibi deildir. Aksine, senin gönlünü dünyadan bktran

keffâret olur?

n

için

ey, senin

bil ki,

deilse bile senin için hayr'dr. Belki o üzüntüye karlk gönlüne bir sevinç gelirse, muradn meydana gelir, dünya senin cennetin olur. Yusuf bir

ihtiyarn, isteinle

aleyhisselâm Cebrail'den

babas Yâkub

için:

379

— O kaygl, üzüntülü

ihtiyar

nasl buldun? diye sordu.

Cebrâil de:

— Onu, oullar

ölen yüz annenin

kaygs

içinde bul-

dum. Yûsuf:

— Ona bu üzüntüden ötürü karlk ne ola? diye sordu. Cebrâil:

— Yüz ehidin sevab

olur!

cevabn

verdi.

Fakat kul hakk olan günahlarda, bütün insanlarla olan muamelelerini hesap etmelidir. Hatta halkla sohbet eyleyip onlarla söyletii sözleri, konutuklarn bütün hesap etmelidir. Tâ ki, bir kimsenin kendi üstünde hakk varsa veya bir kiiyi incitti, ya da gybet etti ise, onun borcundan kurtulmal, helâlliini dilemeli. Geri verilecek eyleri geri vermeli.

Eer

bir

kimseyi

öldürmü

o kiinin onlarda ya ksas eyler, ölüme ise kendisini

mirasçlarna teslim etmeli, ölüm derler, ya da onu banarlar.

Kendisinde kul hakk kalan kimse, bakalarndan ne hak kalmsa, gerek bir akçe, gerek bir habbe olsun o parann sahibini âlem içinde aramal, dilemeli, onun hakan nr geri vermelidir.jEer

onu bulamazsa, o kiinin vârisine ver-

Bu ie ise memurlar, bezirgânlar (yani tüccarlar, al-veri yapanlar için) gayet zordur. Onlarn halkla muamelesi çok olur. Kaybolup gittikleri zaman da onlar bulmak, herkese güçtür. Bu mümkün olmaz. Kul hakkn vermek isteyenler, bu özründen ötürü, ibadetini, tâatn arttrmaldr. O kadar tâat, iyi amel toplamal ki, bu haklar kyâmet günü kendi üstünden aldklar vakitte, kendisi için kifâyet edecek kadar sevap kalmaldr.3 melidir.

3 HÜCCETTL-SLAM tMAM-I GAZAL =====

380

LENEN GÜNAHA KEFFÂRET OLAN EYLER Bir kimse,

eer tevbe arasnda

bir

günah ilerse onun,

keffaretinde acele etmesi ve o kefaretin tedârikiyle

mas

u

ura-

Rivayet edilen haberler eye delâlet etmektir ki,^sekiz günahtan sonra ilenirse, o günaha kegereklidir.

ey

fâretolur:

J

[bu sekiz eyin dördü gönüldedir: 2 L Birincisi:

Tevbedir^

[kincisi: Tevbeye azmeyleyip atk günah sâdk kalmaktr.

ilememeye

}

[Üçüncüsü: Bu günahndan dolay azâb göreceinden korkmakt r.J

[Dördüncüsü:

Balanmay

ümid

etmektir. ~)

[Sekiz eyin dördü de bedende, vücuttadr:

^Beincisi: Günahtan sonra

iki

rekât

namaz klmaktr.]

[Altncs: Bundan sonra yetmi kere istifar etmektir.

[Yedincisi:

J

Yüz kere (Sübhanallahil

dîhi) demektir.

salâvat vermek,

-

azim ve bîham-

J

[Sekizincisi: Kudreti yetitii kadar sadaka Ve bir gün oruç tutmaktr.J

Baz

datmaktr.

haberlere göre de günah ileyen kii, güzel bir ekilde temizlenip abdest alp mescide varmal, iki rekât na-

ÖLÜM ve KIYAMET

381 Bir hadis-i erîf'te

de öyle buyurulmutur:

"Günah ilediin vakit onun ardndan bir iyilik yap ki, onun keffâreti olsun. Gizli günah ilersen gizili iyilik yap. Aikâr ilediin günaha da aikâre iyilik yap." Ey sâlih kii! Bil ki, dil ile istifarda gönül hazr bulunmazsa çoklukça hiç faydas yoktur. Gönlün istifarda dil ile ortakl, onda korku, yalvarma olmas ve bu mafireti diuzak bulunmamas demektir. üzerinde olJsa tevbeye azmedii ne ka-

lerken nedametten, utançtan

Eer gönlü dar halis

bu hal olmasa da necabetinde ümit eksik olmaz{Sözün

ksas, dil ile istifar eylemek, gönül gaflette bile olsa faydadan uzak kalmaz. Çünkü, dil bo eyler söylemekten korunmu olur. Bu ise susmaktan daha hayrldrTjÇünkü gönül, baka sözler söylemeyi âdet edineceine istifar kelimesine meyli daha ziyâde olur, bo sözler söylemektense onu söylemei ister. Bir mürid,

— yor!

Ebû Osman- Maribî'ye:

zaman gönlüm gaipteyken zikirde Bunun hakknda ne buyurursun? dedi. Dilim, kimi

Ebû Osman- Maribî de ona

— ükret Bu

dir!

hal

ki

uzvundan

bir hilesi

— Bak, gönlün hazr deil. de

zikirde

Halk,

bulunmak

eytann bu

u cevab verdi:

hizmetle ödeylendirmiler-

birini

ânnda eytann

bulunu-

vard r./eytan der

Dilini tut.

edepsizlik,

Böyle

saygszlk

ki:

bir hal için-

olur.

ifaline cevap verirken üç

ksma

ayi-

ni rlar:

1— Bir ksm



-

sabklardr

eytan, doru söylüyorsun!

sun diye ve seni kahretmek derler.

ki:

için

O

halde sana imad

kalbimi

ol-

de hazr edeyim!

,

Bunlarn bu sözü, eytann yarasna tuz

-

biber

ekmek

gibi olur.

2— Bir ksm da zâlimlerdendir.

— Doru söylüyorsun,

Bunlar,

eytana:

yalnzca kmldamasnda, hareket etmesinde fayda yoktur! der ve susarlar. dilin

'

Öyle sanrlar ki, aklllk, zeyreklik etmilerdir. Fakat gerçekte eytann dostluuna ve onu uymaa ayak tut-

mulardr.

,

3— Bir ksm orta halli

kiilerdir

ki,

öyle

derler:

— Her

ne kadar gönlümüzü hazr tutmaa gücümüz yoktur. Her ne kadar kalbî çok hayrl ise de, dilimizle zikirde bulunmak susmaktan daha hayrldr.^ Nitekim padiahlk sarraflktan her ne kadr hayrl ise de, sarraflk da çöpçülükten hayrldr. Bir kii padiahlk

etmekten âciz olürsa, sarraflktan temesi akl kân deildir.

el

çekip çöpçü olmak

is-

TEVBE ETMENN LÂCI flevbe klmadan kimselerin ilâc udur: Neden ötürü günah ilemekte srarl olduklarn ve tevbe klmadklarn bilmelidirler.

Günah ilemekte srarl olmann da sebebi birinin

de

bir türlü ilâc

(jj— Birinci sebep:

[2— lip

Her

vardr/]

O

kiinin âhirete

imân olmamas-

üphesi olmasdr\)Bunun ilâcn Rüknünün Gurur konusunda anlattk.

dr. Yahut âhirette, kât

betir.

Mühli-

kinci sebep: O kiinin üstüne ehvet o kadar gagelir ki, onu terketmeye kendisinde güç bulama£]Bu ar-

zularn zevki ona o kadar galip olur

kendisini âhiret teh-

boar. Halkn çounun takvâ

likelerinden gaflete istekler

ki,

ile

nefsi

arasndaki peciesi ehvettir.

Bundan ötürüdür

ki,

Resûl (S.A.V.) öyle buyurmutur:

— Allahü Teâlâ Cehennemi yaratt zaman Cebrail'e:

— Cehenneme nazar kl, bak! buyurdu. Cebrâil de:

— Nazar kldm ve onu gördüm, ya Rab! Senin tin

hakk

için, bir

izze-

kimse bunun vasfn iitse içine

gir-

mez! dedi. Allahü Teâlâ,

Cehennemin çevresinde ehvetleri

(azgn arzular) yaratt. Cebrail'e:

— Oraya bak, orasn gör! diye buyurdu. Cebrâil:

Cebrâil:

— Oraya baktm ve gördüm ya Rab! Ama senin zetin

hakk

yen hiç

bir

ondar korkarm kimse kalmaz! dedi. için

Hak Teâlâ Cenneti

ki,

iz-

Cehenneme girme-

yaratt, sonra Cebrail'e:

— Ey Cebrâil! diye buyurdu. Cennet'e bak! Onu da gör! Cebrâil:

— Ona baktm vasfn

iitince

,

yâ Rab! Hiç kimse yoktur

onun

içine

girmee

ki,

oun

acele etmesin! de-

HÜCCETÜ'L-SLAM MAM-I GAZAL

==

384

Allahü Teâlâ, bu sefer, zahmet ve meakkat veremi eyleri onun çevresinde yaratt. Cebrail'e:

— Bak oraya! diye buyurdu. Cebrâil:

— Baktm, ey Rabbi! dedi. Senin ondan korkarm çokluundan hiç zaman

iser.

hakk

için

ki,

onun yolunda olan zahmetlerin

bir

kimse cennete giremez.

— Üçüncü sebep:

(3

izzetin

kavuulmasna Oysa dünya ve insann tabiat pein paraya

meyillidir. Bir

ey

ki,

Âhiret bir vâdedir,

veresiyedir,

gözden de, gönülden de

[4—

Dördüncü sebep: Mümin olan bir kii tevbeye azmeyleyince ona bütün zaman müsaittir. Ama bu tevbeyi ertesi güna brakr. Ne zaman iddetli bir istek hatrna gelse:

— Bu arzumu yerine sürmem!

getireyim,

bundan

baka

istee

el

der.J



Tö Beinci sebep: Günahn Âdemolunu mutlaka Cehenneme salmas gerekli deildir. Belki balanma olabilir. nsanolu ise kensi hakknda daima iyi zan sahibidir. Kötü bir istee kapld zaman onu kötü sanmaz:

— Hak Teâlâ balar,

affeder! diyerek

rahmete umut

balar. ^ Birince sebebin âhirete

inanmamak olduunu ve onun

ilâcn anlatmtk. Fakat j^hiret vâdeli senettir, bekler! diye tevbeyi geri ve gözden rak olan gönülden rak tutmann ilâc da udur: Böyle düünen bir kiiye:

bkann

--n-_._-.___a. ÖLÜM ve KIYAMET

385

— Gelecek

eyi gelmi gibi san! Onu gelmi gibi say! Nice zamandan beri gözünün kapandgna itibar eyle, inan. Ölümü akçe olarak bil. Belki ugün ölürsün, belki dde bir

bu saat ölürsün "O veresiye al - veritir!" diye güvendiin ey pein al - verie döner. Ve o pein, sandn ey ortadan kalkar, rüya gibi olurj

/Ama

yüksek arzular (ehvetleri) brakmayan kii öyle bilmeli ki, ehvetlere bir saat hasretmee tâkat getiremezse, Cehennem ataine nasl takat getirebilir? Ya Cennetin tadna nasl sabr gösterebilirler hasta olsa can souk sudan baka bir ey istemese ve bir çft (Yahudi) hekim ona:

— u sana zarar kar

durur,

u halde ebedi

bir

dese ifa umar da o isteine

su içmez. Allahü Teâlâ'nn ve Peygamberimizin kavliyle

zaman

için

ehvetleri terketmek

[Ama

verir!

"Tevbeyi

Padiah olmak için

en evlâ

ümidi, bütün istek

ve

yol olur.

yarna edeyim!" diyen kimseye de öyle

denilmelidir:

— Sen tevbeni yarna aktaryorsun. Lâkin yarnn mesi senin elinde deildir. Belki de yarn olmadan

ölür,

gel-

he-

lâk olursun.J

Bundan ötürüdür

ki,

hadîs-i erîfte

öyle buyurulmu-

tur:

— Cehennem ehlinin çok kez feryad tevbelerini geriye

brakmalarnn nedâmetinden

Tevbeyi geciktiren kiseye

— Tevbeyi vetleri

öyle

ileri gelir.

denilmelidir:

yarna brakyorsun? Eer bugün ehbrakman sana zor olduundan tevbeni geciktiriyorniçin

HÜCCETÜ'L-ÎSLAM MAM-I GAZAL

386

san bu yarn daha zor olacaktr. Çünkü, HakTeâlâ, ehvetleri kolay braklaca bir gün yaratm deildir.

Bunun benzeri

u kimse

gibidir

ki,

bir

kiiye:

— u aac kopar! deseler. O kii de: — Aaç salam,

koparlmaz görünür. Ben ise zayfm. Sabreyleyin, gelecek yl sökeyim! dese ona öyle derler:

— Ey

Bu aaç gelek yl daha kâvi, daha güçlü olur. Sen ise daha zayflarsn! steklerinin aac da gittikçe daha kuvvetlenir, salamlar. Eer onlarla amel edersen, onlara kar duramazsn. Bundan âciz kalrsn. Öyleyse sen her ne türlü o arzulara imdi kar kor ve tevbe eylersen bu, daha kolay olur. aptal kii!

C Ama bir kii tevbe etmez,

mü'minliine güvenir ve:

— HakTeâlâ mü'minleri balar! derse o kiiye unla-

r söylemelidir:

— u korku da vardr c

zayflar.

Ölüm

ki,

ibadet edilmedikçe imân

aa-

gelince ölüm titreyilerinin iddetli rüzgâr-

larndan da yklabilir. Çünkü imân öyle bir aaçtr ki, suyunu, tâattan içer. Vakta ki, imân tâatten kuvvet bulmam olursa tehlikelere bir

imân, günah

benzer. Her saat

uram olur]Hem de tâatsz, ibadetsiz hastal

banda

olan

bir

kiinin

ölüm korkusu

ile

rahatszlna karlar. On-

dan sonraljer imânn selametle kurtarm olursa ona ukubet klmalar mümkündür. Bu ukubette ya cezalanr, ya da affolunur. Galip olan budur ki, bu gibi kimselere peygamberler gönderilmitir.

sebep olaca

Çünkü

bildirilmitir.

onlara,

günahkârln ukubete

======================

387

ÖLÜM ve KIYAMET

u halde, günah balanaca ümidi

ile

tevbe etmeyip

u

tevbeden el çekmek ahmaklk, aptallktr. Onun berzeri kimse gibidir ki, sahip oduu bütün mallar kaybeder, çoluk

çouunu:



Belki

ehrin

bucanda

bir

define bulurum! diye aç

brakr. -

Yahut böyle bir kimse ehir yama edilirken lemeyip evinin de kapsn açk brakr:

— olur!

Belki, zâlim kii

yama

için

Yâhut gaflete düer. Ya da kör

remez hale Bütün bu

girdii bu olur,

evin

maln

giz-

evde helâk

kapsn

gö-

gelir! der.

umutland

eylerin o kiinin nefsinde toplan-

mas

mümkündür. HakTeâlâ'nn onu balamas da, bunlar gibi mümkündür. Lâkin bu umutlara dayanp ihtiyattan el çekmek, aptallktr.

KM GÜNAHLARA TEVBE ETMEK, DORU MU, DEL M? Bu meselede

fikir

ayrklna düülmü

ve öyle de-

milerdir:

— Eer

kimse baz günahndan tevbe klar, bazsndan da tevbe klmazsa bu doru mudur, deil midir? bir

ksm

Bunun üzerine

bir

— Eer

zinâdan tevbe

bir kii,

kiiler:

klmsa,

içki

içmee tev-

be etmemise doru olmaz. Zirâ zinâdan tevbeyi günah olduundan ötürü etmise içki de günahdr. Nitekim bir küpün arabndan tevbe edip baka birinde olan araptan

HÜCCETÜ'L-SLAM MAM-I GAZAL tevbe lar

da

klmamak câiz deildir. Çünkü

ikisi

388

de

eittir.

Günah-

böyledir, demilerdir.

Doru

udur

Çünkü zinânn günahnn, içki içmekten daha ar olduunu bilir ve ona tevbe klm olabilir. Yahut da arabn zinâdan daha kötü oldunu sanr da ona tevbe eder .Çünkü içki hem zinâya sebep olur, hem de baka günahlarn kaynadr. olan

öyle deildir.

ki:

Yahut gybet etmekten lemekten) tevbe klar da

— Gybet tür! der.



kul

(bir

içki

hakkdr! Ve

kiinin

arkasndan söz söy-

içmekten tevbe klmaz. kul

hakknn

tehlikesi

büyük-

Yahut:

çok içmekten tevbe klaym, az içmekten tevbe klmayaym! Çünkü arab çok içersem ukubeti de çok olur! Ben arab az içmek için nefsime muhalefet edemem. Çok içmek için nefsime muhalefet etilim! der. çkiyi

Ve hem eytan beni bu ite âciz klsa, baka bir ite acz içinde kalmam ve eytan'a uymam akl kâr deildir, diye düünür. Bunlarn hepsini yapmak mümkündür. Resûl (S.A.V.) öyle buyurmutur:

"Tevbe eden Allah'n eden, hiç günah

sevgilisidir

ilememi gibi

Ama

bu hususta

ve günahtan tevbe

olur."

Cenâb- Hak da öyle buyurmutur: Allahü Teâlâ hem tevbe edeni sever, hem de çok tevmizlenen kiilere muhabbet duyar." (Bakara Sûresi: 222). "Gerçektir

ki,

ÖLÜM ve KIYAMET

389 Bundan da anlalan udur

ki,

bu

sevgiler,

büyük veya

küçük bütün günahlardan tevbe edenlerin derecesidir.

£~ Günahlarn deildir!]

masn

Dier

sadece

kiiler,

bir

ksmna

meer

tevbe etmek,

bu sevgi derecesinin

doru

do-

dilemi olsa gerek!

Bir kii

küçük günahlardan

birini iler,

fakat

hemen

ar-

kasndan bir farz ameli yerine getirirse o farzn ilenmesi, o küçük günahn keffâreti olur. Ve o küçük günah yok olur, gider.

defadan bütün günahlardan tevbe etmek güçtür. Tevbe, yava yava olur, kabul edildii mikdarnca sevâba [.Bir

eriilir.

3

ÇNDEKLER

Ölümü hatrlamak Ölümü anmak üç türlüdür Ölümü anmann kalbe tesiri Emel

azlnn

7 9 11

13

fazileti

Uzun ömür istemenin sebepleri Uzun emelden kurtulmann çaresi Uzun emelin dereceleri

14

16 17

Can çekimenin iddeti Can çekimenin korkular Kabrin ölü

Münker ve

19

22

konumas

27

Nekir'in sorular

28

ile

Kabir ehlinin hikâyeleri

32

Rüya yolu

34

ile

ölülerin hallerinin bilinmesi

Mal ve vücuda istemekten

zarar geldii

zaman ölümü

sakndrmak

Allah'a itaatla Dinî bir fitne

bir

geçen uzun ömrün

39 üstünlükleri

korkusundan dolay ölümü istemek ve

gelmesine duâ etmenin cevâz

Ölümün

42

üstünlükleri

45 \

54

HÜCCETÜ'L-SLAM ÎMAM-I GAZAL



392



tanmak nsann yaratld

66

Kendini

Gönlün

ey

69

hakikatini bilmek

70

iki

71

Hayvâni ruh Ten,

cann

Can

ülkesinde

Beden

72

ülkesidir

ülkesi

yapt

ehvet ve gazabn

cana

ball

Kendi hâl ve hareketlerini gözet, sözlerini kendi

bilmemesi

makam ve

74 75

teslim edilmitir

nsandaki cann beden askerleriyle

nsann

iler

bil

77

79

mertebelerini bilmesi ve

81

halleri

Ruhun melekût ve cismâni âlemlere açlan iki

84

penceresi

nsann

ruhu ne

ve enbiya ruhu Allah

bilgisi

zaman melekût âleminde melâike ile

86

buluur

ve Allah sevgisi kalple

ilgilidir

tanma ve Allah sevgisi nsana verilen en güzel mücevher: Can

Allah

tanmak tanmann anahtar

kendini

tanmaktr

Ruhun srlarn açklamaya izin yoktur Allah tanmaktan yoksun olan yldz bakanlar Sema, Bir

fil

Ar ve

hikâyesi

Marifetullahn

Kürsî'nin meleklere

balants

94

97 101

103

103

107

örnei

topland

91

97

Allah' Allah

89

dört kelime

Allaha kulluk, insann saadetinin

delilidir

110 111

^

============

393

ÖLÜM ve KIYAMET •

Dünyay tanmak

113

Dünya

ahiret

duraklarndan

Kalbin

gdas

marifetullah ve muhabbetullahtr

113

biridir

114

Dünyay terakki ettiren üç ey: Hayvan, nebat, maden Dünya bir cad kadndr daima insann yanndadr Dünya ilerinin hangisi iyi, hangileri kötüdür Âhireti

116

119

125

tanmak

127

Ölüm bilinmeyince âhiret nsan ruhunun ikilii

nsann sfat

iki

bilinmez

127 129

ksmdr

132

nsan ruhu yüce, ulvî âlemdendir Ölümün anlam nedir Ruh cevheri bedenin yok olmas ile

134 136 fani

olamaz

139

Kabir azab Kibir

azab

.143 her kiinin dünyaya olan meyil ve

rr&habbetine göredir

144

Resulullah'n kabirde örettikleri

146

azab her kii için eit midir Dünya ile ilgi, kalpten nasl kaldrlabilir

148

Kabir

150

Ruhani azap, Allahü Teala'nn yürei tututuran atei

1

Ruhanî azap cismâni azaptan daha iddetlidir

157

Meleklerin

Yolunu

dura

A'lâ-y lliyyîn'dir

aranlara

birkaç

öüt

52

159 ;

162

HÜCCETÜ'L-ÎSLAM MAM-I GAZAL

==

Riyâ

394

167

Riyann

dereceleri

172

Karnca yürüyüünden

gizli

olan riyâ

badetine sevinmenin caiz olduu

175

haller

177

Riyâ, ameli bâtl klar

179

Riyâ vesvesesinin yok edilme yolu

182

badeti âikâr

Günah

yapmaa

ruhsat vardr

gizlemekte ruhsat

Riyâ korkusundan ibadeti

184

olduunun beyan brakma nerede olur

187

189

Kiinin ibadet evki daima riyâ olmaz

193

badet olan hereyde

196

Kibrin

ve ucbun

Tevazuun

ihlâs vaciptir

ilâc

1

202

fazileti

Kibrin hakikati

ve

99

206

âfetleri

Kibrin dereceleri

208

Kibir illetinin ilâc

211

Ucbun

220

beenmenin) zararlar Kendini beenmenin ve naz etmenin hakikati Kendini beenmenin ilâc

.223

Tevhid ehlinde ucub olmaz

225

(kendini

Kudret, güzellik, soy sop

beenmek tam

bakmndan

aptallktr

Gaflet, dalâlet, gurur

ve sapklk

kendini

222

*

228 231

Gaflet ve cehaletin ilac

.233

Dalâlet ve dalâletin ilâc

238

Gurur ve gururun ilâc

248

====^^

395

Haset ve

ÖLÜM ve KIYAMET 266

âfetleri

Hasedin hakikati

270

Hasedin ilâc

272

Haset ve ondan mesuliyet

277

Dünyay sevmek bütün günahlarn Dünyann

badr

280

kötülükleri

Kötü olan dünyann hakikati

Tamahkârln ve mal toplamann Mal sevmenin çirkinlii Tamah ve hrsn âfetleri, Mal

datmann

279

292 ilâçlar

301 301

kanaatin faydas

sevaplar

307

310

Maln kullanlmas

313

Korku ve ümid (havf ve recâ) Umut etmenin fazileti

322

Ümidin hakikati

325

Ummann

ilâc

327

Korkunun

fazileti

Korkunun

çeitleri

ve

ksmlar

322

338 343

Ömrün

kötü

sonuçlanmas korkusu

346

Sonun

kötü

olmasnn

348

sebepleri

Tevbe Tevbenin

351 fazileti

ve sevab

Tevbenin hakikati

352 356

HÜCCETÜ'L-ÎSLAM ÎMAM-I GAZAL Tevbe herkese, her Tevbenin kabul

=

396 357

vakit gereklidir

olmas

.362

Küçük ve büyük günahlar Küçük günah hangi eylerle büyük

365 368

olur

Doru tevbenin artlar ve alâmetleri lenen günaha keffâret olan eyler

373

Tevbe etmenin

382

380

ilâc

Kimi günahlara tevbe etmek,

doru mu, deil

mi

387

Ölümü hatrlamak Münker ve Nekir'in sorular Ölümün üstünlükleri Kendini tanmak

nsann yaratld iki ey tanmak Dünyay tanmak Âhireti tanmak Allah'

Kabir azab Riya ve dereceleri

Tevazuun

fazileti

Gaflet, dalâlet, gurur ve

Haset ve

Mal

sapklk

afetleri

datmann sevaplar Korku ve ümit Tevbenin

fazileti

fl

H

Küçük ve büyük günahlar

SALAM YAYINEV Sk. No: 19/1 Kat: 2 Caalolu/STANBUL 0.212 513 67 70 Faks: 0.212 527 52 79

Çatalçeme Tel:

Related Documents


More Documents from "Aydemir Aydemir"